Obstetrik kolestaz, prurigo gravidarum, gebeliğin kolestatik sarılığı gibi isimlendirmeler de kullanılmaktadır.
Gebelikte karaciğer safra tuzlarının birikiminden kaynaklanan kaşıntı; genetik olarak yatkın kişilerde, gebeliğin geç dönemlerinde ortaya çıkan, hormonsal tetiklenmelere bağlı olarak, şiddetli kaşıntı ile seyreden gebelik sonrası sonlanan safra tuzlarının birikimidir-kolestazıdır.
Hepatit C, kolelitiazis, kolesistektomi, çoğul gebelik ve anne yaşının ileri olması bu hastalık için risk faktörüdür.
Sarılık olsun ya da olmasın gebelikte genel bir kaşıntı, primer bir deri lezyonunun bulunmaması, kanda kolestaza bağlı biyokimyasal anormallikler ve doğum sonrası düzelme ile karakterizedir.
Olguların %70’inde son 3 ayda(ortalama 31. haftada) ortaya çıkar.
Gebelikte bu durumun gelişimi fetusa-çocuğa dönük ciddi riskler oluşturmaktadır. Fetal distres, erken ve ölü doğum gibi
Anne kan dolaşımından safra asitlerini metabolize eden ve salgılayan sistemdeki bozukluk sonucu annede serumunda safra asit düzeyleri artar. Deride biriken safra tuzları şiddetli kaşıntıya yol acar.
Kaşıntı dışında önemli bir sorun yaratmamakla birlikte, steatore nedeniyle nadiren K vitamini eksikliği görülebilir. Bu durumda uterusta yada kafa içinde kanamalar gelişebilir.
Annedeki bu çok yüksek safra asitlerinin bebeğe geçmesi ile bebekte kalp baskısı ve plasental anoksiye bağlı olarak bebekte komplikasyonlar olarak gelişebilmektedir.
%50’ye varan ailesel geçiş olduğu düşündürmektedir.
Gebeliğin son 3 ayında, çoğul gebelikte (östrojen seviyesi yüksek) daha sık görülmesi ve oral kontraseptif alımı ile tekrarlaması hormonların rolünü desteklemektedir. Karaciğerin gebelik sırasında plasentada sentez edilen fazla miktardaki seks steroidlerini metabolize etmekte yetersiz kalmasının yanında, kişilerde seks steroidlerine karşı duyarlılığın olduğu düşünülmektedir. Ancak olayı başlatanın östrojen mi yoksa progesteron mu olduğu bilinmemektedir.
Hastalığın özellikle kış aylarında ortaya çıkması farklı bir özelliğidir.
Özellikle Şili’li gebelerde daha sık olması ve Şili de selenyum düzeyinin düşük olduğunun gösterilmesi çevresel faktörlerin patogenezde rol oynayabileceğinin göstermektedir. Insektisitler ve diyetteki bazı yağlar çevresel faktörler olarak ileri sürülmekle beraber etiyolojideki rolleri doğrulanmamıştır.
Kutanoz lezyonlar kasıntıya sekonder olarak ortaya çıkar. Kaşıntı özellikle geceleri artar. Lezyonlar hastalığın süresi veya şiddetine bağlı olarak, yüzeyel ekskoriasyondan prurigo nodularise kadar değişebilir. Özellikle palmoplantar bölgede olmak üzere, kol ve bacakların dış yüzeyinde, karın ve kalçalarda da kaşıntı sıktır.
Hastalarda ayrıca idrar renginde koyulaşma dışkı renginde açılma görülebilir. %50 hastada klinik başlangıcı idrar yolu enfeksiyonu ile birliktedir. Hastalarda ayrıca bulantı kusma karın sağ üst kısmında ağı, öksürük ve üriner enfeksiyonu gibi şikayetler de bulunabilir.
Serum safra asitlerinde, özellikle kolik asitte yemek sonrasında yükselme tanıda tek basına oldukça duyarlıdır. Ayrıca karaciğer fonksiyon testlerinde hafif yükselme ile kolesterol, trigliserit, fosfolipit, alkali fosfataz, gama glutamil transferaz, 5 nukleotidaz ve lipoprotein X düzeylerinde yükseklik saptanabilir. Nadir olarak bilurubin düzeylerinde hafif-orta derecede (2-5 mg/dl) artış görülebilir. Kasıtıı siddeti safra asitlerinin düzeyine bağlıdır. Ciddi vakalarda kolestaza sekonder yağ malabsorbsiyonu sonucu kilo kaybı ve vitamin K yetmezliği gelişebilir.
Şikayetlerin büyük bir kısmı doğumdan sonra 24-48 saat içinde iyileşir. Sarılık 1-2 hafta içinde iyileşmekle birlikte safra tuzlarının normal seviyeye gelmesi 2-4 haftayı bulabilir. Doğum sonrası her şey 2-4 hafta içinde normale döner. Sonraki gebeliklerde %45-70 oranında tekrarlamalar görülebilir. Bazı kadınlarda ise oral kontraseptif alımı sonrasında klinik tekrarlar olabilir. Maternal seyir genellikle iyidir, ancak bazı vakalarda sekonder vitamin K kaybına bağı olarak postpartum hemoraji gelisebilir. Ayrıa bazı kadılarda, geç dönemde kolelitiyazis ve diğer safra kesesi hastalıları gelişebilir.
Kolesiramin veya fenobarbital kullanımı etkinliği tartışmalıdır. Kolestiramin yağ emilimini azalttığından K vitamini eksikliğine yol açabilmekte ve intra/postpartal kanama riski oluşturmaktadır.
UVB’nin etkili olabileceği söylenmektedir.
Dinlenme ve yağdan fakir diyet belli ölçüde yarar sağlayabilir .
Son zamanlarda kullanılmaya başlanan ursedeoksikolik asit annedeki kaşıtıntıyı gidermekle birlikte bebekte prognozuda düzeltmektedir. Hafif diyare dışında pek yan etkisi yoktur.Son zamanlarda kullanılmaya başlanan ursedeoksikolik asit annedeki kaşıtıntıyı gidermekle birlikte bebekte prognozuda düzeltmektedir.
Ürsodeoksikolik asit 10-16 mg/kg/gün dozunda kullanılır.
Hafif diyare dışında pek yan etkisi yoktur.Bazı durumlarda ise doğum sonrası kanama riskini azaltmak için doğumdan önce K vitamini verilmesi önerilmektedir.
Hafif olgularda lokal tedavi ve ultraviole B tedavisi kaşıntının giderilmesine faydalı olabilmektedir.
Hastaların takibinde dermatolog, hepatolog, jinekolog ve pediatristlerin işbirliği gerekir.
Hamilelik döneminde görülen vücut kaşıntıları bazen ciddi hastalıkların habercisi olabiliyor. Anne adayı ve bebeğin sağlığını önemli ölçüde etkileyebilen bu rahatsızlıktan korunmak için vakit kaybetmeden uzman yardımı alınması gerekiyor. Memorial Hizmet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Hüseyin Mutlu, hamilelik kaşıntıları ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Hamilelikte sık rastlanan şikayetlerden biri de deri kaşıntılarıdır. Hamileliğin ilk aylarından itibaren deride kuruma ve ciltte kabuk şeklinde dökülmeler sık görülmektedir. Özellikle ilk 3 ayda progesteron hormonu etkisiyle meydana gelen bu durum, ileriki dönemlerde biraz azalsa da hamilelik sonuna kadar devam edebilir. Vücut nemlendiricileri cilt kuruluğuna oldukça faydalı olmaktadır. Ayrıca, her duştan sonra sürülen bebek yağları cildin daha nemli kalmasını ve rahatlamasını sağlar. Özellikle son 3 ayda meydana gelen ve bazen dayanılmaz hale gelen kaşıntıların mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Kaşıntıların sebebi hamilelik olmasına rağmen neyin sebep olduğu tam olarak açıklanamamaktadır. Karın bölgesinden başlayıp döküntü ve kızarıklıklarla olan bu durum hamilelik kaşıntısıdır. Bazı kremler ile rahatlama gösterebilir.
Hamileliklerde 1/200 sıklıkta görülen ve bir tür karaciğer rahatsızlığı olan “Gebelik karaciğer kolestazı” ise erken dönemde kaşıntıyla kendini belli ederken ileri dönemlerde sarılıkla da beraber olabilmektedir. Kaşıntı ellerde ve ayaklarda sıklıkla görülür. Bazen bütün vücuda yayılabilir. Özellikle gece kaşıntıları hamilelerin uykusunu kaçırabilecek düzeyde bile olabilir. Tam nedeni belli değildir, ancak vakaların 2/3’ü hamileliğin son aylarında bu sorunla karşılaşır.
Safra yollarının hamilelikte yüksek östrojen hormonu etkisi ile daralması, safra asitlerinin karaciğerden atılamaması ve kana karışması ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Bazı ailelerde sıklıkla görülmesi ve aynı kadının tekrarlayan hamileliklerde ortaya çıkması genetik geçiş olabileceğini düşündürmektedir. En sık şikayet vücudun kaşınmasıdır. Bazı anne adaylarında kaşımanın etkisiyle o bölgede kanama ve yaralar oluşabilir. Döküntü görülmemekle birlikte vücudun her yerinde kaşıma izleri vardır. Bebeğin doğumuyla birlikte bu şikayetler hızla azalmaktadır. Kaşıntı ile birlikte gözlerin aklarında sararma, idrar renginde koyulaşma ve büyük abdestte rengin açılması da görülebilmektedir. Halsizlik, yorgunluk ve iştahsızlık da olabilmektedir.
Gebelik karaciğer kolestazında; karaciğer fonksiyon testleri, hepatit testleri ve kanda safra asitlerinin bakılması tanıya götürmektedir. Anne adaylarında viral hepatitler ve safra yolu taşlarının da tetkikler sırasında düşünülmesi gerekir. Çünkü bu hastalıklar hem anne hem de bebek açısından önemli olabilmektedir. Kesin teşhis ise safra asitlerinin ölçümü ile konulmaktadır. Hamilelikteki kaşıntıların tedavisi sebebe yönelik ve bazen sebep yoksa genel ilkelere göre yapılmaktadır. Lokal kaşıntı giderici losyonlar ve pomatlar öncelikle tercih edilmelidir. Eğer şikayet devam ediyorsa, bebeğe zararı olmayan bazı kortizon türevi ilaçlar kullanılabilmektedir. Hamilelikte gebelik karaciğer kolestazı tanısı konmuşsa, özel bir tedavinin mevcut olduğu bilinmelidir. Bebeğinizin sağlığı olumsuz etkilenmesin
Gebelik karaciğer kolestazı anneye verdiği rahatsızlıktan çok anne karnındaki bebeği de etkileyebilmesi açısından önemlidir. Bu problemi yaşayan anne adaylarında anne karnında bebek ölümleri ve bebeğin oksijensiz kalması durumu, erken doğum sıklıkla görülebilmektedir. Bu nedenle “Gebelik karaciğer kolestazı” tanısı konulan hamilelerin “Yüksek Riskli Hamilelik Grubu” olarak değerlendirilmesi ve haftalık NST, doppler ve ultrasonografi ile yakından izlenmesi gerekir. Gebelik karaciğer kolestazı annede diğer tıkanma sarılıkları gibi pıhtılaşma zamanını etkiyebildiğinden doğumda mutlaka kanama-pıhtılaşma testleri yapılmalı ve yeni doğanın korunması için doğumdan sonra K vitamini yapılması önerilmektedir.
Gebelik döneminde meydana gelen değişiklikler ile anne adaylarının vücut bakımlarına çok daha fazla özen göstermeleri gerekmektedir. Yine bu dönemde vücuttaki değişikliklere bağlı olarak gelişen kaşıntı da sık karşılaşılan bir sorundur. Fiziksel farklılıkların yoğun yaşandığı bu süreçte kaşıntının, genellikle kandaki hormonlar gibi belirli kimyasalların yüksek seviyelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak geçmeyen kaşıntı bazen ciddi hastalıkların da habercisi olabilmektedir.
Hamilelikte kaşıntı neden olur?
Hamilelik dönemi şikayetleri arasında sık rastlananlardan biri olan kaşıntı, özellikle ilk aylardan itibaren ciltte meydana gelen kuruma ve dökülmelere bağlı olarak görülebilmektedir. İlk 3 aylık dönemde artan progesteron hormonuna bağlı gelişen bu durum, bazı kadınlarda giderek azalsa da bazılarında hamileliğin sonuna kadar devam edebilmektedir. Bunun yanı sıra özellikle karın bölgesinde görülen kaşıntıların temel sebebi, bebeğin büyümesi ile doğru orantıda gelişen gerginleşmedir. Karın bölgesinin yanı sıra bu dönemde, göğüs bölgesinde de kaşıntı sorununa sıklıkla rastlanmaktadır.
Cilt neminin azaldığı hamilelik dönemi boyunca devam eden kaşıntıların, geçmemesi halinde mutlaka tedavi edilmesi önemlidir. Hekim tarafından tavsiye edilen birtakım krem ve jeller ile rahatlama sağlansa da uzun süreli kontrol edilemeyen kaşıntılara neyin sebep olduğunu öğrenmek bu süreçte bazı hastalıkların erken tanı ve tedavisini mümkün kılmaktadır.Öyle ki kaşıntı, obstetrik kolestaz (OC) olarak da bilinen ve intrahepatik gebelik kolestazı (ICP) adı verilen bir karaciğer hastalığının belirtisi de olabilir.
Gebeliğin intrahepatik kolestazı nedir?
Gebeliğin genellikle ikinci yarısında ortaya çıkan bu karaciğer bozukluğu, yaygın kaşıntı ve artmış serum safra asitleri ile karakterize olan ciddi bir hastalıktır. Bebek için hayati tehlike oluşturabilecek bu durumda, safra akışının düzgün bir şekilde oluşmaması veya tamamen durması sonucunda karaciğerde asit birikimi meydana gelmektedir. Bununla birlikte safra asitleri zaman içerisinde kana karışmakta ve dolaşımı olumsuz etkilemektedir. Başta avuç içleri ve ayak tabanları olmak üzere göbek, saç derisi, göğüs çevresi ve makat bölgesinde kaşıntıya neden olan kolestazın diğer semptomları ise şu şekildedir:
• İştah azalması,
• Motivasyon kaybı ve depresyon,
• Yorgunluk hissi ve isteksizlik,
• İdrar renginde koyulaşma,
• Gaita renginde açılma,
• Seyrek olarak cilt ve gözlerde sararma meydana gelmesi,
• Mide bulantısı ve kusma,
• Karnın sağ üst kısmında yoğunlaşan ağrı.
Gebelik kolestazı tanı ve tedavisi
Kolestaz tanısı konulmadan önce anne adayının muayene edilmesi ve kaşıntıya sebep olabilecek diğer olası ihtimallerin elenmesi gerekmektedir. Sonrasında ise çeşitli kan testleri, karaciğer fonksiyon testleri, safra kesesi ultrasonu ve hepatit testleri yapılarak tanı kesinleştirilebilmektedir.
Teşhis konulmasının hemen ardından kişiye uygun ilaçların kullanılmaya başlanması ile safradaki asit miktarı kontrol altına alınmaktadır. Ayrıca anne adayına, safra yollarındaki bozukluk nedeniyle emilimi azalan gıda ve vitaminler için çeşitli takviyeler reçete edilmektedir. Kaşıntı tedavisi için de uygun kremler veya ursodeoksikolik asit gibi safra asitlerini azaltmaya ve kaşıntıyı hafifletmeye yardımcı olan bazı ilaçlar kullanılabilir.
Hamilelik kaşıntısının diğer nedenleri;
Elbette ki hamilelik döneminde ortaya çıkan her kaşıntının intrahepatik gebelik kolestazı nedeniyle oluştuğunu söylemek mümkün değildir. Bu noktada gebeliğin, egzama veya sedef gibi cilt sorunlarını artırıcı etkisini de göz ardı etmemek gerekmektedir. Bununla birlikte hızlı kilo alımı sonucu bazı kadınların ciltlerinde çatlaklar meydana gelebilmekte ve bu da deri deformasyonuna bağı kaşıntı oluşumuna sebep olabilmektedir. Yine gebelik döneminde daha yoğun görülen ve özellikle 35’inci haftadan sonra ortaya çıkan ürtikeryal döküntüler de bir diğer kaşıntı sebebidir.
Op. Dr. Meral Sönmezer, ”Gebelik döneminde gün aşırı olmak üzere kısa süreli ve ılık duşlar yapmak ve özellikle de duştan sonra doktorun tavsiye edeceği uygun nemlendiricileri kullanmak, cilt sağlığını ve nemini korumak adına oldukça faydalıdır. Bunun yanı sıra atopik veya alerjik ciltlerde daha fazla görülen ürtiker, egzama ve sedef gibi hastalıklar için de uygun bir tedavi planlamasının yapılması, bu süreçte görülen kaşıntıları rahatlatacaktır.”dedi.
Kan dolaşımının düzene girdiği gece saatlerinde kaşıntılar daha da artabilmektedir. Bu durumda uygulanacak birtakım hayat tarzı değişiklikleri de kaşıntıların kontrol altına alınmasına yardımcı olacaktır. Buna göre:
– Islak mendil veya antibakteriyel sabunların kullanımı azaltılmalıdır,
– Cilt ile temas eden ürünlerin doğal içerikli olmasına dikkat edilmelidir,
– Pamuklu ve bol kıyafetler tercih edilmelidir,
– Vücut temizliğine özen gösterilmeli ve cildi tahriş edebilecek ürünlerden kaçınılmalıdır,
– Gün içerisinde yeterli su içilmeli, taze sebze ve meyvelerin tüketimine özen gösterilmelidir.
Paylaş: