diş iltihabının kistleşmesi / One moment, please...

Diş Iltihabının Kistleşmesi

diş iltihabının kistleşmesi

Diş kistlerinin tedavisi

Diş kistlerinin tedavisi

Diş kistleri, sessiz bir şekilde diş köklerine ya da diş etlerine ilerleyen bir diş hastalığı türüdür. Dişte oluşan bu enfeksiyon, çevre dokulara, diş köklerine ve çevre kemiklerine kadar yayılabilir. Bu durumda abse denilen problemle karşılaşılır. Bu enfeksiyon kemiğe kadar ulaştığında diş kaybı yaşanmaktadır.

Diş köklerinde şişme, ağrı gibi şikayetler, bu rahatsızlığı açığa çıkarabilir. Oluşan enfeksiyon diş kökünü öldürürse ağrı hissi yaşanmamaktadır. Fakat hastalık yavaş yavaş ilerleyerek yanındaki kemiği zedeleyebilir. Ayrıca enfeksiyonlu bölgenin bir bölümünde irin oluşarak çene zedelenmesi gibi ciddi sorunlarla karşılaşılabilmektedir.

Dişte genellikle bir ağrı oluşturmadığından, hastalığın erken tanınması mümkün olmamaktadır. Çene kemiğinin ya da diş köklerinin herhangi bir bölgesinde gelişen, normalin dışındaki patojen yapı olan kistlerin, ilaç tedavisiyle iyileşme sağlanamadığı için cerrahi yöntemlerle çıkarılması gerekmektedir. Kist keseciğinde bulunan sıvı zamanla kana karışarak, enfeksiyonun iç organlara kadar yayılmasına neden olmaktadır. Bu durumla birlikte çok ciddi sağlık problemleri meydana gelmektedir. Bu yüzden diş kistine geç kalınmadan tedaviyle müdahale edilmelidir. Cerrahi işlem sona erdikten sonra belli aralıklarla diş kontrollerinin yapılması çok önemlidir.

Böylece diş kistinin neden olduğu kemiğin kaybının iyileşme süreci izlenmektedir. Bazı kistler çok büyük olduğu için çenenin kırılmasına neden olabilirler. Bu yüzden işlem öncesinde volumetrik tomogrofi istenilmektedir. Çekilen tomogrofi sayesinde kistin neden olduğu kemik kaybının önceden tespiti sağlanmaktadır. Üç boyutlu tomogrofi sayesinde çene kistlerinin çok net bir şekilde belirlenmesi, cerrahinin çok daha güvenli yapılması sağlanmaktadır.

İlk olarak, diş kistinin oluştuğu yerde gelişim eğilimi gösterdikçe köklerin etrafındaki yumuşak dokularda şişliklerin oluşmaya başlamasıyla kendini gösteren diş kisti, oluşan şişliklerin beraberinde ağrıya yol açmaktadır. Ağrıların şiddetlenmesiyle birlikte, dışarıdan fark edilecek kadar şişikler oluşur. Bu aşamadan sonra kistli bölgedeki diş daha da hassaslaşmaya başlar. Diş kistinin dolayısıyla ağız kokusunun ortaya çıkmasıyla birlikte, ağrıda belirgin bir artış gözlenmektedir. Ayrıca dişte sallanma hissedilir. Kistin oluşturduğu irinin akması, ağrının hafiflemesine, kişinin ise halsizleşmesine yol açar.

Diş kistlerinin kendi içinde beş farklı türü gözlemlenmektedir.

  • Periapikal Kistler: Diş köklerinin ucunda meydana gelen kistler diye tanımlanan periapikal kistler; dişte oluşan enfeksiyonla oluşmaktadır. Anında tedavi edilmesi gereklidir, çünkü tedavi edilmezse diş kistleri meydana gelir. Tedavi edilmeyen periapikal kistler, diş köklerinde kemik kaybı oluşturmaktadır. Bu yüzden diş ya çekilmeli ya da dişe kanal tedavisi uygulanmalıdır.

 

  • Dentijeröz Kistler: Yirmi yaş dişleri gibi çıkmayan dişlerin etrafında oluşan dentijeröz kistler kemik kaybına sebebiyet vermektedir. Bu yüzden, çıkmayan dişle birlikte kist oluşan bölge alınmalıdır. Çene kistlerinin %20’sini oluşturan bu kistler, en çok gözlemlenen kistlerdir. En çok alt üçüncü büyük azı dişlerinde meydana gelen dentijeröz kistler, 20 ve yaşları arasındaki bireylerde görülmektedir.

 

  • Lateral Periodontal Kistler: Ağrı yapmayan lateral periodontal kistlerde klinik belirtiler görülmemektedir, genelde röntgende ortaya çıkmaktadır. En çok 50 yaşın üzerindeki bireylerde meydana gelir ve bu kistler diş kaybına neden olmaktadır.

 

  • Rezidüel Kist: Artık kist olarakta bilinen rezidüel kistler, kronik enfeksiyonlu diş çekimlerinden sonra, lezyonlu bölgenin temizlenmediği takdirde zamanla oluşan kistlerdir. Dişçi koltuğunda operasyonla alınabilen kistlerdir.

 

  • Döküntü Kist: Süt dişlerinde oluşan döküntü kistler, çocukları etkileyen bir türdür. Süt dişleri çıkarıldığında, dişle birlikte düşebilirler fakat diş düştüğünde diş etinde kalabilirler. Genellikle düşen diş sonrasında, kistte düştüğünden, tedaviye ihtiyaç duyulmamaktadır.

Diş çürükleri, diş sağlığının zarar görmesinin başlıca nedenlerindendir. Sağlıksız beslenme ve beslenme sonrasında diş temizliğinin dikkat edilmemesi sonucunda, dişlerde zamanla plağa dönüşür ve bu plaklar asit üretir. Bu asidin, diş minesini eritmesi ve diş özüne kadar ilerlemesi sonucunda çukurlar meydana gelir, kist oluşur. Diş ipi kullanımı ve diş fırçalamak, diş kistinin oluşmasını engellemektedir.

Diş kistlerinin oluşumu çok sık rastlanan yapıdadır. Bazı kistler ağrıya neden olurken, bazıları hiçbir belirtiye yol açmamaktadır. Bu yüzden diş kontrolü yapılması sağlıklı ve sağlıksız bütün dişler için kaçınılmazdır. Çünkü diş eti kistlerinden kaynaklı enfeksiyonlarının önüne geçilmezse, iltihabın kana karışarak iç organlara kadar yayılıp, ölüme kadar büyük riskler taşımaktadır.

DİŞ KİSTLERİNİN TEDAVİSİ

Diş kistlerinin tedavisinde yapılacak ilk şey, dişteki iltihabın kurutulmasıdır. İltihabın neden olduğu şiddetli, dayanılamaz ağrılar da olmaktadır. Bu ağrılar için, hastaya bir müddet antibiyotik kullandırılır. Daha sonra, apsenin olduğu bölge, aletlerle tam olarak temizlenir.

Dişe yapılan kanal tedavisiyle, diş içindeki sinirler alınır ve diş kapatılır. Küçük olan kistlerde, kist ameliyatları oldukça kolaydır. Diş çekildiğinde, ağızdan çıkabilir. Bazen diş çekilse de çenenin içinde gizli kalabilir. Bu da ileri zamanlarda çene kistine dönüşebilir. Bu yüzden kistin dişten tamamen temizlendiğinden emin olunmalıdır.

Diş kistlerinin çözümü sadece ilaç tedavisine dayalı olmadığından, mutlaka cerrahi müdahale şarttır. Cerrahi işlemin sonrasında düzenli olarak kontroller büyük önem taşımaktadır.

Diş iltihabına ne iyi gelir? Diş iltihabı nasıl geçer? Diş iltihabı neden olur, belirtileri nelerdir?

DİŞ ETİ İLTİHABI NEDİR?

Diş eti iltihabı, yaygın olarak bakteriyel kaynaklı enfeksiyonların yol açtığı ağız ve diş sağlığına ilişkin bir hastalıktır. Yetişkin bireylerde diş kaybının başlıca nedenlerinden bir tanesi olan gingivitis, genellikle küçük boyutlu iltihaplar şeklinde gelişir.

Oluşum yerine göre kişiye herhangi bir rahatsızlık vermeyebileceği gibi bazı durumlarda ve özellikle de büyük inflamasyonlar söz konusu olduğunda çiğneme, konuşma ve yemek yemede güçlük çekilmesine neden olabilir.

Basit bir hastalık olan diş eti iltihabı genellikle dişlerin uzun süre ve düzenli fırçalanması ile diş ipi kullanımı sonucunda kısa bir süre içerisinde iyileşir. Fakat ağız bakımına özen gösterilmemesi durumunda hastalık ilerleyerek ağızda farklı bölümlerde de iltihap oluşumuna neden olabilir ve diş kaybına kadar ilerleyebilir.

DİŞ ETİ İLTİHABI BELİRTİLERİ NELERDİR?

Diş eti iltihabı hastalığı basit düzeyde ise birçok insan tarafından fark edilemeyebilir. Bu nedenle herhangi bir belirti olmasa da diş etlerinde iltihaplanma söz konusu olabilir. Fakat iltihabın boyutu arttıkça veya bulunduğu yer belirtilerin hissedilmesine daha açık olan bir bölge ise gingivit kendini birtakım belirtilerle gösterir. En yaygın şekilde görülen diş eti iltihabı belirtileri şunlardır:

- Diş etlerinde hassasiyet, kızarıklık ve şişlikler
- Beyaz renkli iltihabi oluşumlar
- Dişlerin fırçalanması veya diş ipi kullanımı esnasında kanama
- Diş eti çekilmesi
- Dişlerde gevşeklik (sallanma)
- Konuşma ve çiğneme sırasında ağrı
- Sıcak ve soğuk besinlere karşı aşırı hassasiyet
- Ağız kokusu.

DİŞ ETİ İLTİHABINA NE İYİ GELİR?

Diş eti iltihaplanması altında başka bir sebep yoksa birkaç günde kendiliğinden geçmektedir. Fakat bu sürede ağız ve diş bakımının düzenli bir şekilde yapılması ve gerekli özenin gösterilmesi iltihaplanmaya iyi gelecektir.

Diş etinde oluşan iltihaplanmanın kısa sürede geçip diş etlerinizin eski pembe rengine dönmedi için şunları yapmanızda fayda olacaktır;

- Dişlerinizi günde en az iki defa yumuşak kıllı bir diş fırçasıyla fırçalamak
- Doğru diş fırçalama tekniğini uygulamak
- Günde en az bir kez diş ipi kullanmak
- İki günde bir ağız bakım gargarası kullanmak
- Kaliteli ürünler, diş macunları kullanmak.

DİŞ ETİ İLTİHABI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Diş eti iltihabı tedavisi, hastanın durumuna ve hastalığın altta yatan sebeplerine bağlı olarak değişiklik gösterir. Diş hekimi hasta için en doğru tedaviyi belirler ve teşhis ne kadar erken olursa diş eti iltihabı o kadar kolay bir şekilde tedavi edilir.

Diş eti iltihabı tedavisinde hastanın durumuna bağlı olarak genellikle antibiyotik kullanımı, profesyonel diş temizliği ve ameliyat ile tedavi şekilleri önerilir.

NTV’yi sosyal medyadan takip edin

TwitterFacebook

Yumurtalık Kisti

Yumurtalık kisti nedir?

Sağ veya sol yumurtalıkların birinde veya her ikisinde birden ortaya çıkan, içi sıvı dolu, kan içerikli ya da daha yoğun olabilen çeşitli boyutlardaki oluşumlardır. Neredeyse her kadının yaşamı boyunca en az bir kez yaşadığı bu sağlık sorunu, her zaman aynı türde olmayabilir. Yani kistler içerdikleri hücre türüne göre çeşitli faktörlerin etkisiyle büyüyerek kist haline gelebilir. Over kisti olarak da bilinen bu oluşumlar, hormonal düzensizlikler, radyasyona aşırı maruz kalma, geçirilmiş over iltihapları gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir.  

Yumurtalık kisti çeşitleri nelerdir?

En sık görülen iyi huylu ve kötü huylu kistler aşağıdaki gibidir:

Follikül kisti: Gelişen yumurta hücresinin çatlamaması ve büyümeye devam etmesi nedeniyle gençlerde sıklıkla görülür. Genelde 2-4 cm arasında değişen bu kistler adet sonrası kendiliğinden düzelir.

Polistik over kisti: Düzenli olarak yumurtlama gerçekleşmediğinde, yumurtalıkların büyüyüp birçok küçük kist içerdiği bir bozukluktur. Bu durum, düzensiz adet kanamaları, kısırlık ve vücut tüylerinde artışa neden olur.

Korpusluteum kisti: Yumurtlamadan sonra yumurta hücresindeki dokunun farklılaşıp korpusluteum adı verilen dokuya dönüşmesiyle, zaman içinde kist meydana gelir. Genelde 3-4 cm arasında değişen bu kistler adet sonrası kendiliğinden düzelir.

Endometrioma (çikolata kisti): Rahim içini döşeyen endometrium zar tabakasının yumurtalıklarda bulunması ve adet döneminde kanayarak kistleşmesi sonucu oluşur. Kitlenin içinde saç, deri, diş, kıkırdak gibi her türlü doku görülebilir. Bu kistler karın ağrısı yapabilir ancak cerrahi tedaviye gerek yoktur.

Serözkistadenom: En sık görülen kistler olup, çoğunlukla üreme çağındaki kadınlarda meydana gelir. Büyüklüğü 5-15 cm arasında değişen bu kitlelerin kötü huylu olma ihtimalleri yüzde 30 olduğu gibi, kendiliğinden kaybolma görülmez. Tedavi için cerrahi müdahale gerekir.

Müsinözkistadenom: Hastalarda görülen en büyük kistlerdir. Büyüklükleri 15-30 cm arasında değişir. Kendiliğinden kaybolmayan bu kistlerin tedavisinde de cerrahi yönteme başvurulur.

Yumurtalık kistinin belirtileri nelerdir?

Yumurtalık kistleri çoğunlukla vücutta bir belirti vermeyip, jinekolojik muayene sırasında tesadüfen saptanır. Ancak en sık görülen belirtileri; adet düzensizliği, karında şişkinlik, karın ağrısı, sindirim sistemi bozuklukları, idrar yolu şikayetleridir. Fakat çok fazla büyümeyen yumurtalık kisti ağrı veya karında şişme gibi belirtiler vermez. Karın ağrısı hissediliyorsa bu, kitlenin iltihaplı olabileceğini gösterir. Diğer belirgin şekilde gözlemlenen sık idrara çıkma, kabızlık ya da dışkı yaparken ağrı gibi durumlarda ise kistin büyüyerek mesaneyi zorladığı akla gelebilir. Bu sorun ayrıca iştahsızlık, kilo kaybı, hafif bulantı gibi sindirim sistemi yakınmalarına da neden olabilir.

Yumurtalik kisti tedavi yöntemleri nelerdir?

Tedavi şekline karar verebilmek için hasta muayene edilir; kistin cinsi, boyutu, belirtileri, hastanın hikayesi ve yaşı gibi faktörler tedavi şekli için önemli rol oynar. Yumurtalık kistlerinin birçoğu belli bir zaman sonra kendiliğinden kaybolur. Ancak bunun aksi durumlarda, özellikle basit kistler için takip tercih edilir ve doğum kontrol haplarıyla kistin küçülmesi sağlanır.

Yumurtalık kisti ameliyatı hangi durumlarda yapılır?

İltihabi kistlerde düzenli antibiyotik tedavisi gerekebilir. Ancak hastada ağrıya sebep olan ve kötü huylu olma şüphesi olan kistlerin ameliyat ile alınması gerekir. Günümüzde laparoskopik ve robotik cerrahi yöntemleriyle bu ameliyatlar çok daha dikkatli ve ayrıntılı yapılmaktadır. Hasta açısından ciddi avantajlar sağlayan yeni cerrahi teknikler sayesinde hastaların iyileşme süresi kısalırken; normal hayata daha hızlı dönme, karın daha küçük kesilerle ameliyatı gerçekleştirmek mümkün hale gelmiştir.

Kulak Burun Boğaz Doktorları Hangi Hastalıklara Bakar?

  • Tüm Burun ve Sinüs Hastalıkları
  • Burun Eti Büyümesi
  • Burun Alerjileri
  • Sinüzit
  • İşitme Bozuklukları
  • Horlama
  • Alerjik Rinit
  • Tüm Kulak İltihapları
  • Bademcik Hastalıkları
  • Boğaz Hastalıkları
  • Kulak Çınlaması (Tinnitus)
  • Baş Dönmesi (Vertigo)
  • Uyku Apnesi
  • Burun Kemiği Eğriliği

Gibi çok sık karşılaşılan ve nadir görülen kulak, burun, boğaz hastalıkların tümü ile ilgilenir.

Kulak Enfeksiyonları

Kulak enfeksiyonları KBB Hastalıkları bölümünde en sık rastlanan durumlardan biridir. Mikroplar kulağın içerisine doğru ilerleyerek enfeksiyona sebep olurlar. Kulaktan çıkan ve boğazın arkasına doğru yer alan Östaki borusu genellikle zararlı bakterileri kulağınızdan uzak tutar ancak bu boru çok küçükse ya da gribal enfeksiyonlar nedeniyle sıvı ya da mukus ile tıkandıysa bu zararlı bakteriler kulağa giderek enfeksiyonlara neden olabilir.

Kulak enfeksiyonlarının belirtileri nelerdir?

  • Kulakta ağrı ve basınç hissedilmesi
  • Ateş
  • Denge kaybı
  • İşitme güçlüğü
  • Mide bulantısı ve kusma
  • Kulak akıntısı

Kulak enfeksiyonları yetişkinlere oranla bebeklerde ve çocuklarda daha fazla görülür. Ayrıca çocuklarda görülen enfeksiyon türleri içerisinde en yaygın olanlardan biridir. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda kulak enfeksiyonlarının tespit edilmesi zor olabilir. Eğer çocuğunuz aşağıdaki belirtilerden birkaçını taşıyorsa kulak iltihabı olabilir.

  • Kulaklarını çekme, kulakları ile uğraşma
  • Özellikle yatmadan önce artan huysuzluk
  • Kulaklarda kızarıklık
  • Yüksek seslerden ürkmemek
  • İsimlere tepki vermemek
  • Anormal yeme veya içme

Eğer çocuğunuz bu belirtilerden birini taşıyorsa en kısa sürede bir KBB Uzmanına başvurun.

Strep Boğaz Enfeksiyonu

Strep, Streptococci adlı bir bakteri ailesinin kısaltmasıdır. Boğaz ve çevresindeki yapılar bu mikrop ile enfekte olduğunda ortaya çıkan bu hasralık yaygın bir enfeksiyon olsa da, diğer birçok enfeksiyon aynı semptomlara sahiptir.

  • Boğaz ağrısı
  • Yutma güçlüğü
  • Bademciklerin şişmesi
  • Lenf bezlerinde şişme
  • Bademciklerde ve boğazda beyaz lekeler
  • Ateş
  • Vücutta ağrı
  • Yorgunluk

Özellikle strep boğaz enfeksiyonunda bulunmayan burun akıntısı ve öksürüktür. Ayrıca kış aylarında strep boğaz enfeksiyonu geçirme olasılığınız daha yüksektir.

Sinüzit

Sinüzit denince burun ve göz etrafındaki normalde hava ile dolu olması gereken boşlukların iltihabını anlıyoruz. Sinüzit enfeksiyonları oldukça sık görülen enfeksiyonlardır ve her insan vakit vakit sinüzit olmaktadır. Ancak bu enfeksiyonların çok büyük kısmı ilaçlar yardımıyla tedavi edilebilir. 

Bazı durumlarda sinüzit ilaç tedavisine cevap vermez. Özellikle kistleşmiş sinüzit ve burun içinde et büyümesi olan durumlarda ne kadar tedavi de verseniz istenen neticeye ulaşılamaz. Altta yatan belli hastalıklar da (bağışıklık sistemini zayıflatan rahatsızlıklar, alerji vb.) iyileşmeyi engellerler. 

Bu zamanlarda endoskopik sinüs cerrahisi yani endoskop yardımıyla yapılan sinüzit ameliyatları çözüm olacaktır. Bu ameliyatlarda dışardan bir kesi yapılmadan kistleşmiş sinüzit temizlenmekte, sinüslerin ağızları açılmakta, burunda polipler büyümüşse temizlenmektedir. 

Sinüzit ameliyatlarında maksat hastanın bir daha sinüzit olmaması değildir. Maksat, iyileşmeyecek olan sinüziti temizlemek ve tekrar ihtimalini azaltmaktır. Sonrasında uygun takip ve tedavi ile hastaların daha konforlu bir hayat sürmeleri temel amaçtır.

Bir mikrop gözlerinizi ve burnunuzu çevreleyen sinüslerinize girdiğinde orada enfeksiyon meydana getirerek Sinüzit rahatsızlığına neden olabilir. Sinüslerinizin iltihap ile dolması nedeni ile basınç, ağrı, nefes almada zorluk yaşayabilirsiniz.

Akut sinüzit genellikle soğuk algınlığı ile senkronizedir. Bu nedenle özellikle kış aylarında sinüzit olma olasılığınız oldukça yüksektir. Tedavi edilmeyen bir alerjinin veya astım gibi kronik bir durumun bir sonucu olarak semptomların 12 haftadan fazla devam ettiği kronik sinüzit oluşabilir.

Sinüzit belirtileri şunları içerir:

  • Baş ağrısı
  • Öksürük
  • Burun akıntısı
  • Nefes almada güçlük
  • Ateş
  • Yorgunluk
  • Diş ağrısı (çoğunlukla azı dişleri)

Uyku Apnesi

Uyku apnesi, uyurken kısa süreliğine nefes almayı durduran bir bozukluktur. Uyku Apnesi belirtileri şu şekildedir;

  • Gece ortasında sık sık uyanmak
  • Uykudan uyandığınızda dinlenmemiş hissetmek
  • Gündüz uyuşukluk
  • Mutsuz, yoğun ruh hali
  • Depresyon
  • Kurumuş bir boğaz ve boğaz ağrısıyla uyanmak
  • Baş ağrısı ile uyanmak

Bu semptomlara ek olarak, uyku apnesi olan birçok kişiye bir eş veya aile üyesi tarafından uyurken horladığı, soluduğu, boğulduğu veya hatta nefes almayı bıraktığı söylenir. Fazla kiloluysanız, bademcikleriniz şiştiyse veya yatmadan önce sakinleştirici alıyorsanız uyku apnesi olma olasılığınız daha yüksektir.

Obstrüktif Uyku Apnesi (OSA), orta yaşlı kadınların %2'sinde ve orta yaşlı erkeklerin %4'ünde, özellikle obez olanlarda görülür. Uyku apnesi tedavi edilmezse hipertansiyon (yüksek tansiyon), koroner arter hastalıkları, inme ve kalp yetmezliği gibi hastalıklara sebebiyet verebilir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır