mustafa kemal atatürk okuduğu kitaplar / Sergi : "Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar" - Özel Saint Benoît Fransız Lisesi

Mustafa Kemal Atatürk Okuduğu Kitaplar

mustafa kemal atatürk okuduğu kitaplar

ATATÜRK'ÜN OKUDUĞU KİTAPLAR ve KİTAPLIĞI

Atatürk’ün boş vakitlerini okuyarak değerlendirdiğini çevresindekilerin beyanlarından ve anılarından biliyoruz. Söylev ve demeçlerinde ve Meclis tutanaklarında değindiği konulardan O’nun birçok bilimsel yayınları incelediği de anlaşılmaktadır.

ATATÜRK VE JEAN-JACQUES ROUSSEAU

Atatürk özellikle, Kurtuluş Savaşı’na atıldıktan sonra Meclis ve Devlet Başkanlığındaki siyasal görevleri nedeniyle doktrinler üzerine de eğilmiştir. Bir örnek verelim:

Kurtuluş Savaşı dönemi Tarih i Aralık Bakanlar Kurulu’nun görev ve yetkisini belirten kanun teklifi münasebetiyle Mustafa Kemal kürsüdedir. Siyasal yaşantısının belki de en uzun söylevini verecektir. Elinde Kanunu esasi de vardır. Söylevinin bir yerinde elindeki kitabı milletvekillerine doğru uzatarak:

- “Efendiler, der; Sultan Hamit bu kitaba istinaden ve bu kitapta bahsolunan hukuka dayanarak ve bu kitaba bakarak aldanan milletvekillerini dağıttı. Ve 33 yıl bu milleti kölesi gibi kullandı”

Mustafa Kemal şimdi de Jean-Jacques Rousseau’nun “İçtimaî Mukavele” sine değinecektir. İzleyelim:

- “ Efendiler, meşrutî nazariyeyi bulan en eski filozofların bu nazariyeleri kurabilmek için çalıştıkları esasları tetkik ettim; bunlara nüfuz ettim.

“ Jean-Jacques Rousseau’yıı baştan nihayete kadar okuyunuz. Ben okudum”1.

Mustafa Kemal, 3 bin kelimeyi aşan bu konuşmasında hatipliğin en parlak örneklerinden birini de vermiştir.

Atatürk’ün başkanı bulunduğu Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, dünya parlâmento tarihinde bir benzerine rastlanmayan ve kendine özgü özellikleri olan bir meclistir. Teşriî (kanun yapma) ve icraî (yürütme) yetkiye sahiptir. Hükümeti de Meclis seçer. Bundan ötürü de adı “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti”dir. Kuvvetini ulustan alır. “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” ilkesini baş tacı yapmıştır. Fakat bu Meclis’te partiler yoktur. Çünkü ulus bir tek amaç etrafında toplanmıştır: Egemenlik.

Her türlü fikir ve inanç düzeyindeki delegelerle dolu bu Meclis’in başkanı da Osmanlı ve Türk tarihini, din tarihini, sosyoloji tarihini bilmeli ki bu tartışmaları radikal yolda kanalize edebilsin. Mustafa Kemal de bu nedenle dinsel ve tarihsel konular üzerinde birçok yapıt okumuştur. Özellikle Celâl Nuri (îleri)’nin Tarih-i Tedenniyat-ı Osmaniye’si üzerine dikkatle eğilmiş, birçok bölümleri işaretlemiştir. (Bu özel işaretlerin anlamını ileride açıklayacağız).

Satırlarının altı renkli kalemlerle çizili, sayfa kenarları notlu bu kitaplardan birçoğu Anıtkabir Müzesi’nde teşhirdedir.

Mustafa Kemal’in İstanbul’daki askerî öğrenim döneminde Fransız İhtilâl Beyannamesi’ni de gizlice okuduğu, Ali Fuat Cebesoy’un “Sınıf Arkadaşım Atatürk” yapıtında (sayfa 33) belirtilmektedir.

Millî Kahramanımızın ebedî yapıtlar dışında hangilerini okuduğu konusuna kısaca değinmede yarar gördüğümüz için bu konuya biraz daha devam ediyoruz.

Atatürk, Cumhuriyet döneminde sosyal ve ekonomik konulara daha çok eğilmek gereğini duymuştur. Sayın Profesör Afet İnan, “Atatürk ayrıca sosyoloji ve ekonomi konularına da ilgi göstermiş ve kitaplar okumuştur” 2 diyor.

ATATÜRK’ÜN BİLİNMEYEN BİR KİTABI

Burada Atatürk’ün ancak küçük bir azınlık tarafından bilinen bir yapıtına da değinelim: Bu kitap geometri konusunu kapsar. Adı, Geometri Öğretmenlerine Kılavuz’dur. Kitabı yılında Dolmabahçe Sarayı’nda yazmıştır. Bu kitap yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Devlet Matbaası’nda bastırılmıştır. Kitapta yazar adı gösterilmemiştir.

TÜRK DİLİ VE GRAMERİ ÜZERİNE OKUDUKLARI:

Tam istiklâl denildiği zaman bittabi siyasî, malî, iktisadî, adlî, harsî ve ihl her hususta tam istiklâl, tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden mahrumiyet, millet ve memleketin hakikî mânasıyle bütün istiklâlinden mahrumiyet demektir (Nutuk, Ekim ).

ATATÜRK

Atatürk’ün yukarıya aldığımız bu temel ilkesindeki “ilh” sözcüğü dil bağımsızlığı da içine almaktadır. Atatürk için bunların birinden yoksun olmak nasıl ki “millet ve memleketin hakikî mânasiyle bütün istiklâlinden mahrumiyet” demekse, dilin Arap, Fars ve Garp dilleri boyunduruğu altında bulunması da aynı anlama eşittir.

Mustafa Kemal, Nutuk’unun bir yerinde de bağımsızlığı şöyle tanımlamaktadır:

“Türk’ün haysiyet ve izzeti nefs ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evlâdır”3.

Yabancı kelime salgınına uğramış ve içinde yüzde on türkçe bulunmayan Türk dilinin hali de Atatürk için “haysiyet ve izzeti nefs” meselesiydi.

Ömer Seyfettin’in öncülüğünü yaptığı Genç Kalemler’le başlamış olan özleşme ve sadeleşme akımı kısa ömürlü olmuş, Servetifünun ve Fecriâ-ti’nin kuş tüyü yastıklarında Türkçe yine doğu uykusuna yatmıştı.

Emperyalizmin sömürü kaynağı olan, rejimlerle kan damarları emile emile “Hasta Adam” durumuna düşürülen Türkiye, ülkenin ve soyunun adını ve şerefini teşkil eden Türk kelimesini bile başından atmış, Osmanlıya sımsıkı sarılmıştı.

Atatürk’ün “millî” kavramına büyük önem verişinin akılcı nedeni de budur. Mustafa Kemal için, yurt gibi dil de bağımsız olmalıdır. Fakat Atatürk “eğitim görerek yetişmiş bir dilci” değildi. Bilimsel ve metodik yoldan hem kendisine karşıt olanları karşılaması hem de bu akımın önderliğini yapabilmesi için bu konuda okuması, derinleşmesi gerekiyordu. Öyle yaptı. Okudu, çok okudu. Neler okudu? Bu konuda sözü sayın A. Dilaçar’a bırakalım:

“ Türk ulusunun eskiliğini doğrulayan ve Atatürk’ün üzerinde derin bir etki bırakan ilk kitaplardan biri Necip Asım’ın Türk Tarihi’nden (), Meşrutiyet yıllarında Türk Yurdu’nda yayımlanan bazı makalelerden, B. Carra de Vaux’nun ’deki Etrüsk Dili’nden, Ruşen Eşrefin ’da Atatürk’ün buyruğu ile Leon Cahun’den çevirdiği Fransa’da Ari Dillere Tekaddüm Eden Lehçenin Turanî Menşei ve Sadri Maksudi’nin ’deki Türk Dili İçin adlı eserinden sonra, İngiliz arkeologlarından Leonard Wolley’nin İngilizce aslı ’de, Fransızca çevirisi de haziranında çıkan Sümerliler adlı eseridir.

“ Birçok eserlere de Atatürk’ün dikkati çekilmiştir: Meselâ, F. Le-normant: Kaidenin İlkel Dili ve Turanlı Lehçeler (), H. Winkler: Ural-Altay Dilleri ve Gruplamalar (), A.H. Sayce: Hititler Veya Unutulmuş Bir Topluluğun Hikâyesi (), A.C. Haddon: Ulusun Göçü (), A.V. Edlinger: Türk Dillerinin Hint-Avrupa Dilleriyle Olan Eski Bağıntıları (), F. Hommel: Sümer-Türk Kelimesinin Karşılaştırılması () vb.”4.

OKUDUĞU SÖZLÜKLER

Atatürk’ün ayrıntılı biyografisini yazacaklar için değerli belgeler niteliğinde olan Türk dili üzerine okuduklarının görebildiğimiz kadarını bu bölümde vermeye çalışıyoruz. Sayın A. Dilaçar’ın değerli bir inceleme ürünü olan “Atatürk ve Türkçe” yazısından bu konuya ilişkin bölümü de olduğu gibi aktarıyoruz:

“ Atatürk sözlüklere çok önem verirdi. Bunlar arasında V.V. Rad-lov’un 4 ciltlik Türk Lehçeleri Sözlüğü () ile E. Pekarskiy’nin yine 4 ciltlik Yakut Sözlüğü’ne sık sık bakar ve baktırır, bu lehçedeki kelimeleri eskiliklerinden dolayı esas sayardı. Çuvaşça üzerinde pek durmazdı. Dilcilik alanında çok merak ettiği şeylerden biri yabancı kelimelerin etimolojisi olduğu için etimoloji sözlüklerinden çoğu sofrasına ve çalışma masasına kadar götürülürdü Bu sözlüklerin başlıcalarını sayıyorum: A. Walde - J. Pokomy’nin Hint-Avrupa Dillerinin Etimoloji Sözlüğü (3. cilt, 1. bab. ), E. Boisaca’ın Yunan Dilil Etimoloji Sözlüğü (2. bas. ), A. Ernout-A. Meillet’nin Lâtin Dili Etimoloji Sözlüğü (1. bas. ), O Bloch’un Fransız Dili Etimoloji Sözlüğü (1. bas. ) ve F. Kluge’nin Alman Dili Etimoloji Sözlüğü (1. bas. ). Başvurulan yabancı sözlükler arasında A. Bailly’nin Yunanca-Fransızca Sözlüğü (II. bas. ) ile L. Quicherat-A. Daveluy’nün Lâtince-Fransızca Sözlüğü ( bas. ). Gerektiği zaman Dil Kurumu Kitaplığı’nda bulunan Sümerce, Ak-kadca, Eski Mısırca, İbranca; Süryanca; arapça; Farsça; Sanskritçe; Çince, Japonca, Fince, Macarca vb. sözlüklere de bakılırdı”5.

Bu kadarla yetiniyoruz. Çünkü Atatürk’ün Türk dili üzerine okuduklarının tümünü kapsayacak bir inceleme ve bu doğrultudaki eylemlerinin öyküsü büyük hacimli bir yapıt olur.

ATATÜRK VE EDEBİ ESERLER

Atatürk hangi edebî eserleri okumuştur? Bunların tümünü saptamak olanak dışı. Biz, anektodlar ve anılar arasına serpiştirilmiş cümlelerden yararlanmaya çalışacağız.

Atatürk’ün okul dönemi edebî roman olarak pek kısır bir dönemdir. Tanzimat’la Batı’ya aralanan kapıdan bize sızanlar, daha çok biçime ilişkin olanlardır. Öz eskiye bağlıdır, konu Kan Kalesi ve Ferhatla Şirin’in düzeyindedir. Bu dönemin dev romancısı Ahmet Mithat’ın Hasan Mellah (), Hüseyin Fellah’ları da “sanat değeri zayıf, dağınık ve masalımsı”. Kuvvetli tekniği ve insanların içine bakan etkili kalemiyle bugün de ayakta duran Uşaklıgil, Atatürk’ü ne derece ilgilendirmiştir? Halit Ziya Uşaklıgil’in ilk romanları Nemide ve Bir Ölünün Defteri yayımlandığı vakit Mustafa Kemal 9 yaşındadır. Ferdi ve Şürekâsı’nın yayıma çıktığı tarihte 14, Mai ve Siyah’ta 17, Aşk-ı Memnu’da 20 yaşındadır. Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu’u yayımlandığı tarihte Mustafa Kemal, Harp Okulu’nun birinci sınıfından ikinci sınıfına geçmiştir.

Biz, gerek Manastır İdadisi, gerek Harp Okulu dönemlerinde bu romanları okuduğunu sanmıyoruz. Manastır Askerî İdadisi’nde Mustafa Kemal’in dünyası matematik ve askerlik dersleridir. Şiirle ilgisi de Ömer Naci’nin aracılığı ile bu dönemde filizlenmiştir.

FRANSIZCA BİRKAÇ ROMAN

Atatürk’ün okuduğu romanlara ilişkin ilk bilgiye, Ruşen Eşref (Ünaydın)’in yılında Yeni Mecmua’nın Çanakkale Fevkalâde sayısında yayımlanan “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal’le Mülakat” röportajında rastlıyoruz. Ünaydın, Mustafa Kemal’in Şişli’deki evinde yaptığı röportajda çalışma odasını ve bu odada gördüğü kitapları şöyle anlatıyor:

“ Yalnız kaldığım müddetçe odayı seyrettim. Duvarlarda hep asker resimleri, Balkan Muharebesi’nin, Trablus Muharebesinin, Hareket Ordusu yürüyüşünün Mekteb-i Harbiye talebeliğinin hatıraları asılı idi. Bir kelebek şeklinde açılmış şal örtüsünün altında Paşa’nın genç Kazak zabitlerini hatırlatan kalpaklı ve haşin bakışlı bir agrandismanı vardı. Yazıhanesi üzerinde bir çerkes kamasının yanı başında Balzak (Balzac)’ın Kolonel Şaber (Colonel Charbet)’i, Mopasan (Maupassant)’ın Bul dö Süif (Boule de suif)’i, Lavedan’ın Servir’i duruyordu. Şüphe yok ki Paşa, sükûnetli dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyor”6.

ATATÜRK VE ÇALIKUŞU:

Atatürk, okuduğu bu Fransızca romanlar dışında hiç kuşkusuz edebiyat tarihimizin ünlü romanlarını da okumuştur. Bir anektoddan Nur Baba’yı okuduğunu biliyoruz. Siirt Milletvekili Mahmut Bey’in günlük notlarından da Çalıkuşu’nu okuduğunu öğreniyoruz. Bir tarih dergisinde yayımlanan bu notlarda şöyle denilmektedir:

“21 Ağustos , Akşehir - Düşmanda bir hassasiyet var. Bizim tarafta fevkalâde bir hareket, birşey olduğunu hissetmiş gibi Temenni edelim ki asıl hedefi keşfetmemiş olsun. İki gündür Paşa, Çalıkuşu’nu okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki Büyük hareketlerin arifesinde böyle bir şey okumak da çok dinlendirici.

“22 Ağustos - Bugün de Akşehir’deyiz. Paşa, daireden çıkmadı. Akşama kadar Çalıkuşu’nu okudu. Çok memnun oldu, takdir etti”7.

BİR ŞİİR KİTABI: ÇANAKKALE İZLERİ

Mustafa Kemal, 19 Ağustos tarihinde yurdun tanınmış sanatçıları ve kişilerinin de katıldığı bir kalabalık halinde Fikret’in Aşiyanını ziyaret ediyor8. 20 Ağustos salı tarihli Vakit gazetesi bu ziyarete ait şu bilgiyi vermektedir:

“Dün öğleden evvel birçok zevat şair Tevfık Fikret merhumun Eyüb’teki tabrini ziyaret etmiştir.

Öğleden sonra da birçok davetliler şair-i mağfurun Rumelihisarı tepesinde kâin Aşiyanı’na gitmişler. Orada ailesi namına Rıza Tevfik Bey tarafından istikbal edilmişlerdir.

“ Ziyaretçiler meyanında Halide Edip Hanım, Mustafa Kemal Paşa, Dr. Adnan Bey, Sâtı Bey, Süleyman Nazif Bey, Faik Âli Bey ve memleketimizin mehafil-i âliyyesine mensup birçok zevat”

Bu ziyaretçiler arasında İbrahim Alâeddin Gövsa da vardır. Şair, o güne ait anılarında şunları yazmaktadır:

“ (Mustafa Kemal) Oradaki ilk gördüğü simaları, bilhassa gençleri birer birer sorup öğrenmiş olduğunda tereddüt etmem. Bir aralık biri yanıma geldi:

- Mustafa Kemal Paşa sizinle görüşmek istiyor, dedi.

Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alâkası beni heyecana düşürmüştü. Derhal yanına şitap ederek ismimi söyledim. O, ince ve uzun parmaklı zarif ve kavi adaleli güzel elini uzattı. Beni Çanakkale’ye ait şiirlerimle tanıdığını ve çoktan görmek istediğini söyleyerek pek asil bir tevazu ile taltif etti:

- Paşa Hazretleri, dedim; siz, cepheden cepheye koşan bir kumandan, nasıl oluyor da benim gibi ehemmiyetsiz bir gencin değersiz yazılarını okumaya vakit buluyor ve onları tahattur edebiliyorsunuz?

Şu cevabı vermişti:

- Ben edebiyatı ve şiiri severim. Bilhassa askerî mahiyetteki her eseri dikkatle okurum. Sizin Çanakkale’ye ait şiirlerinizin hepsini okudum ve sevdim.

“Çanakkale İzleri” o zaman henüz bir kitap halinde çıkmamış, ancak Tanin gazetesinde parça parça neşredilmişti. Büyük Kumanda’nın bu alâka ve iltifatı bana manzumeleri sevdirdiği için hepsini bir küçük kitap halinde topladım ve Anafartalar’ın Müebbet Kahramanı’na ithaf ederek neşrettim”9.

ATATÜRK VE FARUK NAFİZ

Atatürk’ün Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerini de okuduğunu sayın Prof. Dr. Afet İnan’ın anılarından öğreniyoruz. İzleyelim:

“ Atatürk’ün yeşile hayranlığı, Faruk Nafiz’in şu şiir parçasını tekrarladığı zamanlarda ne kadar belli olurdu:

Yeşil hem de

Ben bu rengi taşırdım can köşemde.

Yeşilde ne arar da bulmaz insan oğlu?

Yeşil bu Varlık dolu, gök dolu, umman dolu.

Bir ucu gözlerimde, bir ucu engindedir.

Bir çini rengindedir bahar, deniz, kır, orman.

Bana Tanrımı gözükür yeşil dediğim zaman.

Mustafa Kemal bu şiiri okuduğu zamanlarda pür sıhhat bir varlıktı, fakat kendisi yeşile hasret çektiği zaman ise, fâni varlığının erimekte olduğunu hissediyordu.

Böylece o, bu son arzusu ile çam ağaçları ve yeşillikler arasında olmak istemiştir”

Atatürk’ün, İsmail Habip Sevük’ün “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi”ni birçok kez okuduğu bilinmektedir Çağdaş Türk şairlerinden birçoğunu da okumuştur. Servet-i Fünun koleksiyonunu da dikkatle okuduğunu yakınlarından dinledik. Bu ciltlerden birine kırmızı kalemle şu kanısını belirttiği de yine yakınları tarafından saptanmıştır:

“Servet-i Fünun edebiyatının en lirik şairi Hüseyin Siret (Özsever)’dir”.

ATATÜRK’ÜN KİTAPLIĞI

Atatürk’ün kitaplığında hangi yapıtlar vardı, bunlardan nasıl yararlanıyordu, okuma metodu neydi?

Bütün bu soruların karşılığını verebilecek tek yetkili kişi, kuşku yok ki sayın Profesör Dr. Afet İnan’dır Bu konu ile ilgili bilgileri de yine oradan aktarıyoruz:

Hususî kütüphaneler, şahısların ilgi duydukları ve değer verdikleri kitaplar koleksiyonudur. Bunlara hediye edilenlerin muhafazası da eklenebilir. Atatürk’ün kütüphanesi Çankaya’daki eski köşkünde kahverengi ve bir kısmı camlı dolaplı köşe odada idi. Güzel ciltli bu kitaplar askerlik, hukuk, tarih ve edebiyat konularına ait idi. yılından sonra büyük miktarda ve bilhassa Fransızca neşredilmiş tarihe ait kitapların getirilmesi ile bu odadaki yerler kâfi gelmemiş ve ona bitişik kule odası denilen yere siyah-beyaz çizgili meşeden bir ikinci kütüphane ve çalışma masası ilâve edilmişti. Yeni pembe köşk yapılacağı zaman Atatürk’ün mimardan istediği bilhassa şu olmuştur: Çok geniş bir kütüphane ve üzerinde haritaların açılıp tetkikler yapılabilmesi mümkün masanın bulunacağı ferah bir yer ve çok miktarda kitap koyma yerleri. Bugünkü Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün üst katında, Ankara’ya doğru bakıldığı zaman köşkün sağ ucunu teşkil eden “L” biçimindeki kütüphanedir. Burası Atatürk’ün zevkine ve isteğine uygun olarak yapılmış ve tavana kadar rafları olan kitaplık kısmı çalışma yerinden kadife perdelerle ayrılmıştır.

Atatürk, buraya eski köşkten, daha ziyade yeni kitapları naklettirmişti. Kütüphaneye girilen sofadaki kısma ise albümleri ve geniş mecmua koleksiyonlarının konulacağı raflar yapılmıştı. Diğer eski kitapların bir kısmı eski köşkte bırakılmıştı. Atatürk’ün bu kitaplığında, hediye edilen çeşitli neşriyattan gayrı kendi satın aldırdığı tarih, sosyoloji, ekonomi ve bilhassa dil konulariyle ilgili olanlar çoğunluğu teşkil ediyordu.

Bu izah ettiklerim dış görünüşe göre Atatürk’ün son on senesindeki şahsî kütüphanesinin durumudur. Bunu ayrıca kütüphane kayıt defterinden incelemek ve ona göre bir netice çıkarmak mümkündür.

Burada hususî kütüphaneden söz açılmakla üzerinde durmak istediğim konu “Atatürk ve Kitap”tır.

Meselâ yukarıda izah ettiklerime göre sadece Atatürk’ün hususî kütüphanesinde bulunan kitapların kataloguna göre bu inceleme kâfi değildir. Çünkü zaman zaman, Atatürk diğer resmî ve hususî kütüphanelerden kitaplar getirtmiş ve onları okuduktan sonra iade etmiştir.

Atatürk’ün bildiğime göre bir entellektüel hayatı daima mevcut olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuş ve yazılarına kaynak olması için okumuştur. Meselâ bazen gece toplantılarında eski şiirlerden okuttuğu gibi şairlerimizin eserlerini kendi seslerinden dinlemiş, güzel yazılmış nesirleri okumaktan haz duymuştur. Bizzat kendisi de bazı şiirleri ezbere okumasını pek severdi.

Hukuk konularını Atatürk bir meseleyi incelemek ve Batı memleketlerindeki yeni nazariyeleri takip etmek için okumuştur. Meselâ demokratik memleketlerin hukukî meseleleri daima kendisini ilgilendirmiş, bu konuda pekçok kitap okumuştur.

Atatürk asıl tarih üzerinde çok ve çeşitli kitaplar okumuştur. Kendi zamanında çıkan ecnebi dillerdeki yeni kitapları, etrafındaki fikir adamlarına tercüme ettirmiş, hülâsalarını çıkarttırmıştır ve bunlar üzerinde tartışmalı konuşmalar yapmıştır. Bu arada bilhassa İslâm tarihi ile pekçok meşgul olmuş, İslâm medeniyetinde Türklerin hizmet ve değerlerinin bilinmesini, esaslı tetkiklerle meydana çıkarılmasını istemiştir.

NASIL OKUR VE ÇALIŞIRDI

“ Atatürk kitapları mutlaka masa başında okumuş, elinde kırmızı, mavi uçlu kalemle bazen kitap üzerine çizgi ve işaretler yapmış, bazen da kurşun kalemle kâğıtlara notlar almıştır. Yeni köşk’e kütüphanesindeki yazı masasında oturduğu pek nadirdir. Daha ziyade orta yerdeki uzun ve geniş masanın üzerine çeşitli kitap ve lûgatları dizdirir karşısında saat, yanında sigara kutusu bulundururdu. Sık sık içtiği kahve, uzun çalışmalarına biraz fasıla verdirebilirdi. Çalıştığı yerdeki kitaplarının yeri değişmemeliydi.

Bu çalışmalar yanında meselâ hükümetin iktisadî meseleleri üzerinde titizlikle durduğu, onları okuyarak ilgililerden izahat aldığı ve yazılar üzerinde işaretler yaparak mütalâasını söylediği olmuştur.

Kitap, lügat ve broşürlerin hemen her gece taşındığı bir yer daha vardır: Köşkün yemek salonu. Yemek salonunun demirbaş eşyalarından biri, bilhassa ’ten sonra elektrikli döner geniş bir kara tahtadır. Bu gece toplantılarında konuşulan mevzuun mahiyetine göre kütüphaneden kitaplar gelir, pasajlar okunurdu.

Velhasıl kitap hangi konuda olursa olsun Atatürk’ün fikir hayatı için değerli bir varlık mahiyetindeydi. Atatürk’ün hayatında iyi ve öğretici kitabın yeri daima büyük olmuştur”13 .

KİTAPLARA KOYDUĞU ÖZEL İŞARETLER

Atatürk’ün okuduğu kitaplarda dikkatini çeken cümleler altına özel işaretler koyduğunu belirtmiştik. Şimdi bu işaretlerin anlamını açıklayalım:

“xx”: Önemli.

“xxx”: Çok önemli.

“müh.”: Mühim.

“ç. müh.”: Çok mühim.

“D.”: Dikkat.

“?”: Belirtilen fikri kabul etmiyor, ya da şüpheli görüyor.

Cümlelerin altını bazen kırmızı, bazen da mavi kalemle çizmiştir. Kırmızı kalemle çizdikleri fikri kuvvetli bulduğu ve kendisinin de katıldığı mavi kalemle çizdikleri ise o fikri beğenmediği anlamına gelir.

SON OKUDUĞU KİTAP

Sayın Profesör Dr. Afet İnan’ın verdiği bilgiye göre Atatürk’ün okuduğu kitapla ilgili olay şudur:

Tarih 15 Ekim Günlerden cumartesi Atatürk o gün kendisini iyi hissetmektedir. Profesör Afet İnan’ı çağırıp Tarih Kurumu çalışmaları hakkında bilgi istiyor. Kendisine sunulan bilgileri dinledikten sonra Tarih Kurumunca çıkarılmakta olan “Belleten”i görmeyi arzu ediyor.

İşte Atatürk’ün en son gördüğü ve okuduğu yapıt Belleten’in 5/6 sayılı nüshasıdır.

1 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, s.

2 Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara , s.

3 Nutuk, cilt I, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü yayını, İstanbul , s. 13

4 Atatürk ve Türk Dili, Ankara , s.

5 Atatürk ve Türk Dili, Ankara , s.

6 Ruşen Eşref Onaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal’le Mülakat, Varlık Yayınları, 3. baskı, s.

7 Hayat Tarih Mecmuası, sayı 7/, s.

8 İbrahim Alâeddin Gövsa “Acılar” ında bir hafıza yanılgısı olarak bu tarihin hem gününü, hem de tarihini 18 Ağustos olarak yanlış yazmıştır.

9 İbrahim Alâeddin Gövsa, Acılar, , s.

10 Afet İnan, Atatürk’ten Hâtıralar, , s.

11 İsmail Habip Sevük, Atatürk İçin, Cumhuriyet Matbaası, , s.

12 Bütün bu soruların karşılığını verebilecek en yetkili kişi, uzun süre O’nun yanında bulunmuş olan sayın Prof. Dr. Afet İnan’dır. Burada şu gerçeği özellikle belirtmek isterim: Sayın Afet İnan’ın Atatürk’ün yanında ve yakınında bulunmuş olmasını, Türk ulusu için bir mutluluk sayarım. Çünkü Millî Kahramanımızın birçok yönlerini onun kaleminden ve Türk ulusuna sunduğu çok değerli belgelerden öğrenmiş bulunuyoruz.

13 Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara , s.

Sadi Borak

Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 25, Cilt: IX, Kasım

I. OKUMA SEVGİSİ: Atatürk inkılâpları, sosyal içerikleri ve Türk milletini hedefleyen karar ve uygulamaları yönünden kesinlikle, uzun ve derin düşünce, analiz ve sentezin sonucudur. Bu bakımdan felsefi, fikrî ve ilmi bir temelin olmaması mümkün değildir. Bu nedenle Atatürk, karşımıza güçlü bir fikir adamı, düşünce adamı olarak çıkmaktadır. Atatürk bizzat, “Kumandanlar astlarından yüksek ve âlim olmalıdırlar.” diyerek bir devlet adamı veya yönetici için fikri veya kültürel birikimin, olgunluğun önemini ifade etmiştir. Atatürk bakımından bu birikimin oluşmasında öncelikle “okuma tutkusu”nun etkili olduğunu söylemek mümkündür. Elbette Atatürk bir bilim adamı değildir. Fakat o, bilimi “en hakiki yol gösterici” kabul ederek okuyan, araştıran, düşünen ve sentezlere varan; bunları pratik olaylara uygulayarak problemlerin çözümünü gösteren bir fikir, bir düşünce adamıdır. Onun bu özelliği diğer bütün niteliklerini etkisi altına alır. O güçlü bir düşünce adamı olduğu için, kuvvetli bir devlet adamı, lider, asker ve inkılâpçıdır. Önderliğinde gerçekleştirilen Türk inkılâbının her sahada başarıya ulaşması ve millî sınırlarımızı aşarak uluslararası bir görünüm kazanması da, onun ve hareketinin düşünce gücü ile ilgilidir. Bu nedenle günümüzde eğitim bilimcilerin “beyin teknolojisini geliştirme” kavramı ile ifade ettikleri “okuma-yazma” faaliyetinin, M. Kemal’i “Atatürk” yapan en önemli etken olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Öğrenim hayatı boyunca özellikle Manastır Askerî Lisesi yıllarında biraz da arkadaşı Ömer Naci’nin etkisiyle bilinçli bir okuma faaliyetine başlayan Mustafa Kemal’in okuma sevgisi, ilerleyen yıllarda artarak devam edecektir. Manastır’da Mehmet Emin Yurdakul, Namık Kemal gibi dönemin güçlü Türk şairleri ile tanışan genç Mustafa, Harp Akademisi yıllarında özellikle ünlü Alman ve Japon komutanların hayatlarına ilişkin kitapları okumaya başlamıştır. İlk görev aldığı Şam’da, birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdukları Tıbbiye’den atılma Dr. Mustafa Cantekin’in dükkânındaki felsefeye, sosyalizme ve devrime ilişkin Fransızca kitapları okumuştu. O, savaş alanlarında bile kitap okuma alışkanlığından vazgeçmemişti. Çanakkale Savaşları sırasında Maydos’tan İstanbul’daki yakın tanıdığı Madam Corinne’e yazdığı 20 Temmuz günlü mektupta, oraya giden karargâh kâtiplerinden Hulki Efendi’ye satın alınması için birkaç roman adı vermesini rica etmişti. Bir süre sonra Corinne ona başka kitaplar gönderince kendisine teşekkür etmiştir. Kolordu ve Ordu Komutanı olarak Doğu Anadolu’da bulunduğu dönemde ise birçok Türk ve yabancı yazarla birlikte Avrupa’daki son gelişmelere ilişkin kitapları okuduğu görülmektedir. Mesela, XVI. Kolordu Komutanı olarak Silvan-Bitlis yöresinde bulunurken 7 Kasım–25 Aralık tarihleri arasındaki içeren 49 günlük sürede şu yedi kitabı okumuştur:      

1. Namık Kemal, Tarih-i Osmanî, İstanbul,

2. Namık Kemal, Makalât-ı Siyasiye ve Edebiyye, İstanbul ().

3. Mehmet Emin Yurdakul, Türkçe Şiirler, İstanbul, ().

4. Tevfik Fikret, Rübab-ı Şikeste, İstanbul, ().

5. Ahmet Hilmi, Şehbenderzade, Filibeli, Allah’ı İnkâr Mümkün Müdür? İstanbul, ().

6. Georges Forsengrive, Mebadi-i Felsefeden Birinci Kitap: İlmünnefs, Çeviren: Ahmet Naim, İstanbul, ().

7. Alphonse Daudet, Sopho, Moeurs Parisienne.

Ordu Komutanı iken ’de okuduğu kitaplar arasında değişik yönlerden önemli şu üç yabancı eser dikkat çekmektedir:

1. Gustav Le Bon, Desequilibre du Monde (Cihan Muvazenesinin Bozulması), 2 Cilt, Çeviren: Ali Reşat, Galip Ataç, İstanbul, ().

2. Enseignement Psycologiques de la guerre Europeenne (Avrupa Harbinden Alınan Dersler), Çeviren: Abdullah Cevdet, İstanbul,

3. Louis Bohner, Madde ve Kuvvet.

Mustafa Kemal, tedavi için gittiği Karlsbad’da boş saatlerini hep okuyarak geçirmiştir. Almanca ve Fransızca dersler aldığı için daha çok yabancı dillerdeki kitapları okuduğu anlaşılmaktadır. O günlerde tuttuğu anı defterinde gece uyumadan önce ya da sabah kahvaltısından sonra saat – arasında kitap okuduğunu belirtmektedir. Okuduğu kitaplar arasında; Balzac’ın Le Peau Chagrin’i, Andre Baumier’in Revolte’u (Ayaklanma), Marcel Prevaurt’un aşk ve evliliğe ilişkin bir eseri ile Sosyalizm’den ve Karl Marks’tan söz eden bir kitap bulunmaktadır. Bunun Fransızcaya çevrilen Le Capital’in bir eleştirisi olduğu anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal, Karlsbad’dan Viyana’ya döndüğü zaman, Baron Batz’ın Vers l’echafandLes Origines de l’expedition d’egypte (Mısır Seferinin Başlangıcı) adlı kitaplarını ve J. Patouilletz’un Rus dramatik yazarı Alexandre Ostrovsky’yi anlatan kitabını satın almıştı. Fakat anılarında, “Geçen gece yeni aldığım Fransızca kitaplardan birine başlamak istedim. Hemen hepsinin başından birkaç sayfa okudum; fakat devam için hiçbiri üzerinde karar veremedim.” diyerek bunları pek zevkle okumadığını da belirtmektedir. Mustafa Kemal’in cephede bile kitap okuma tutkusunun Millî Mücadele sırasında da devam ettiğini biliyoruz. Binbaşı Mahmut Bey’in anılarından Başkomutan’ın Büyük Taarruz öncesinde Reşat Nuri’nin Çalıkuşu romanını okuduğunu ve çok beğendiğini öğreniyoruz: “Bugün (21 Ağustos ) Akşehir’deyiz. İki gündür Paşa Çalıkuşu romanını okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki…” TBMM Başkanı Mustafa Kemal’in kitap sevgisi onu tanıyan yabancıların da dikkatini çekmiştir. Kendisini birkaç kez ziyaret etmiş olan Fransız gazeteci Berthe Gaulis, ikinci kez Türkiye’ye gelmeden önce Fransa’nın Fas Genel Valisi Mareşal Lyautey’e gönderdiği mektupta (26 Eylül ); “Yakında Ankara’ya dönüş hediyesi olmak üzere yanımda küçük bir bavul kitap götüreceğim. Çünkü orada tehalükle aranan şey budur.” diye yazmıştır. Sonraki yıllarda da kendisini yakından tanıyan ya da onun bilim ve sanatla ilgilendiğini öğrenen birçok yabancı yazar ve bilim adamı eserlerini ona sunmak için âdeta birbirleri ile yarışmışlardır. Okumayı başlıca uğraş, kitabı da arkadaş edinen Mustafa Kemal Atatürk, saatlerini hatta günlerini okumakla geçiren bir insandı. M. Kemal Atatürk’ün okuma tutkusu, çocukluğunda oyundan daha çok zamanını alan, askerî okullarda dönemin baskılarına karşın uykusuz yatakhane gecelerini dolduran, savaşın en yoğun olduğu cephelerde bile etkinliğini sürdüren bir büyük tutkuydu. Kütüphanesinde okumakla geçen nice gecelerin sabaha uykusuz vardığına, birer akademik toplantı olan sofra görüşmelerinden, Boğaz’da yapılan motor gezilerine kadar çoğu konuşmalarının kitapla ve okuma ile ilgili olduğuna yakın çevresinde bulunanlar şahittir. Atatürk’ün kitap okumadaki belirgin özelliklerinden biri, incelediği konuya ilişkin ya da ilgisini çeken konulardaki kitapları, sürekli bir okuma ile bitirmeden bırakmamasıdır. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak uzun yıllar Atatürk’ün en yakınında bulunan Hasan Rıza Soyak şunları anlatıyor: “Okumayı çok severdi; genel bilgisini sürekli olarak artırmaya çalışırdı. Zengin bir kütüphanesi vardı. Okuması da, çalışması gibiydi; eline aldığı kitabı, eğer ilginç buldu ise bitirmeden bırakmazdı.” Bu çalışma temposu, gerçekte bunca büyük işleri başaran Mustafa Kemal Atatürk’ün genel çalışma temposu idi. Afet İnan’ın da belirttiği gibi, “Atatürk çalışma hayatında yorulmaz bir kudrete maliktir.” Zaten, birçok insanı bugün hayrete düşüren “57 yıllık bir ömre bu kadar çok işi nasıl sığdırabildiği” sorusunun cevabını da, işte bu çalışma temposunda aramak lazımdır. Atatürk’ün kitap okumada dikkat çeken önemli bir özelliği de, okuduğu kitabın önemli bulduğu yerlerini kendine özgü işaretlerle belirlemesi, satır altlarını çizmesi ve sayfa kenarlarına notlar almasıdır. Atatürk’ün genellikle kırmızı ve mavi renkli kalemlerle, “metin kenarını işaretlemek âdeti olduğu için, kitapları nasıl dikkatle okumuş olduğunu bu renkli işaretlerden” anlamak mümkündür. Onun kitap okurken koyduğu işaretler ve bunların anlamları şu şekildedir:

xx” : Önemli.

xxx” : Çok önemli.

müh.” : Mühim.

ç. müh.” : Çok mühim.

D.” : Dikkat.

?” : Belirtilen fikri kabul etmiyor ya da şüpheli görüyor.

Cümlelerin altını bazen kırmızı, bazen de mavi kalemle çizmiştir. Kırmızı kalemle çizdikleri, fikri kuvvetli bulduğu ve kendisinin de katıldığı; mavi kalemle çizdikleri ise o fikri beğenmediği anlamına gelir. Okumaya bu kadar düşkün olan ve güçlü bir düşünce adamı, fikir adamı olarak kendi ve milletinin hayatını şekillendiren Mustafa Kemal Atatürk; çok önemli bir özel kitaplığa veya özel kütüphaneye sahipti. Onun görev yaptığı cephelere giderken bavullarla kitap taşıdığını, düzenli bir ev hayatı yaşarken de aynı zamanda bir çalışma odası olarak kullandığı mutlaka iyi bir kütüphane odası hazırlattığı, nihayet yurt gezilerine çıktığı zaman o şehirlerin kütüphanelerinden kitaplar getirterek okuduğunu biliyoruz. Atatürk’ün oluşturduğu özel kitaplığındaki kitapların sayısı ’u, bibliyografik künye de ’i bulmuştu. Süreli yayınlar dışında bunların değişik bilim dallarındaki dağılımı da onun ne kadar geniş bir yelpazede bilgi edinmek ve böylece kendisini sürekli yenilemek istediğini göstermektedir. Atatürk’ün Özel Kütüphanesinin Kataloğu Millî Kütüphane Yayınları arasından ’te çıkmıştır. Atatürk’ün özel kütüphanesinde yer alan kitapların sayıca durumu aynı zamanda onun ilgi alanı veya uğraştığı konuların önem derecesini de göstermektedir. Bu anlamda bakıldığı zaman, “Tarih” ön planda, bunun içinde de “Türk dünyası tarihi” ilk sırada yer almaktadır. Atatürk’ün Özel Kütüphanesi Kataloğu’nda konu başlığı altında toplanan (ve konu başlığında künye sayısı alan) kitapların bütünü dikkate alındığında, Atatürk’ün yaşamı boyunca ve yeni Türkiye’nin kuruluşundaki yüce çabaları içinde hangi konulara ağırlık verdiğinin bir göstergesi de olmaktadır. Bu dökümün ortaya koyduğu ilginç bir sonuç da, edebiyat alanındaki kitapların, Atatürk’ün temel ilgi ve inceleme alanına giren kitapları izleyen çoklukla, kütüphanede yer almış olduğudur. Kütüphanenin yaklaşık % 37’sini oluşturan kitap ise, 82 konu başlığına dağılarak kütüphanede yer almaktadır. Katalogdaki bilgiler veri olarak alındığında, Atatürk’ün kütüphanesinde ’ü işaretli, 9’u notlu ve ’i işaretli-notlu olmak üzere, işaretlenmiş kitap bulunmaktadır. Bu kitaplardan ’si Fransızca, 91’i Türkçe, 9’u İngilizce ve 12’si Almanca, başta olmak üzere diğer yabancı dillerde basılmıştır. Fransızca kitapların çoğu yalnızca işaretlenmiş iken, Türkçe kitaplarda notlu ve işaretli kitap sayısının daha çok olduğu görülüyor. Kütüphanedeki kitapların konuları, dilleri ve sayıları da şu şekildedir: Eğitim, ders kitapları, psikoloji, genel dil bilimi, Türk tiyatrosu, başka diller edebiyatı, biyografi, Latince, Hristiyan olmayan dinler ve mühendislik konularında, 11’i Fransızca ve 9’u Türkçe olmak üzere her konuda ikişer kitaptan 20 kitap ve kamu yönetimi, sosyal refah, karşılaştırmalı dil bilimi, din, felsefe sistemleri, metafizik, estetik, kütüphanecilik, heykeltıraşlık, müzik, güzel sanatlar, dinlenme ve eğlence, edebiyat, Türk romanı ve hikâyesi, Türk edebiyatından çeşitli eserler, Türk edebiyatı tarihi, İngiliz edebiyatı, Afrika tarihi ve kimya konularında 5’i Türkçe, 10’u Fransızca ve 4’ü öbür dillerde olmak üzere, belirtilen her konudan birer kitaptan 19 kitap daha işaretli ve veya notlu kitaplar içinde yer almaktadır. Atatürk’ün özel kütüphanesinde dikkat çeken bir diğer husus da imzalı hediye kitapların varlığıdır. Kütüphanede her dilden, çoğu yazarı, çevirmeni ya da yayıncısı tarafından armağan edilen çok sayıda kitap bulunmaktadır. Bunlar arasında; Finlandiya Hükû­meti’nin armağanı olan bir kitap, İngiliz Kralı’nın ithafı ve çevirmen imzalı bir kitap, F. Von der Goltz imzalı bir kitap ile İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak imzalı kitaplar da bulunmaktadır. Ayrıca, Fransız kadın gazeteci Berthe Georges-Gaulis imzalı dört kitap ile İngiliz kadın gazeteci Grace M. Ellison imzalı bir kitap vardır.

Ali GÜLER

KAYNAKÇA

Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar, Cilt I-XXIV, Anıtkabir Derneği Yayınları, Ankara

BORAK, Sadi, Atatürk ve Edebiyat, Kırmızı Beyaz Yayınları, İstanbul

GÜLER, Ali, Askerî Öğrenci Mustafa Kemal’in Notları (Arşiv Belgelerinin Işığında), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara

GÜLER, Ali, Atatürk ve Cumhuriyet, Türk Metal Sendikası Türk-Ar Yayınları, Ankara

KAZDAĞLI, G., Atatürk ve Bilim, 2. Baskı, TÜBİTAK Yayınları, Ankara

SÖNMEZ, Cemil, Atatürk ve Okuma Sevgisi, Ankara

TURAN, Şerafeddin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, 3. Baskı, Ankara,

TURAN, Şerafeddin, Mustafa Kemal Atatürk Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik, Bilgi Yayınevi, Ankara

VURKAÇ, Y., Atatürk ve Kitap, Milliyet Yayınları, İstanbul

25/06/ tarihinde seafoodplus.info adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı

Atat&#;rk'&#;n ilham aldığı, en sevdiği kitaplar

Mustafa Kemal Atatürk'ün kütüphanecisi olan Nuri Ulusu'nun hatıratları, Atatürk'ün kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı hakkında çok değerli bir anıyı barındırıyor.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Nuri Ulusu’ya talimat vererek, cephane sandıklarına kitap doldurulmasını ister. Türkiye’nin artık kültür ve sanat savaşı içine girdiğini vurgulayan lider,’’ Şimdi savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; işte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitaplar alsın’’ diyerek, ne denli büyük bir insan olduğunu bir kez daha kanıtlar.

Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın da Atatürk'ü ziyarete gittiğinde masasında Balzac’ın “Colonel Chabert’’inin, Maupassant’in “Boule de Suif’’inin, Lavedan’ın “Cervir’’inin durduğunu defalarca kez anlatmıştır.

Okuma sevgisinin kendisine büyük bir bilgi birikimi sağladığını savunan Atatürk ayrıca 13 kitap yazmıştır.

İşte, hayatı boyunca civarında kitap okuyan Atatürk’ün en sevdiği kitaplar…

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir