cumhuriyet atatürk kaç yaşındayken ilan edildi / Cumhuriyet ilan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

Cumhuriyet Atatürk Kaç Yaşındayken Ilan Edildi

cumhuriyet atatürk kaç yaşındayken ilan edildi

Cumhuriyet ilan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

Sunuculuğunu Murat Yıldırım'ın yaptığı Kim Milyoner Olmak İster'de "Atatürk" sorusu geceye damga vurdu. "Cumhuriyet ilan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?" sorusu karşısında 2 joker hakkını kullanan yarışmacı, soruya doğru cevap verebildi.

Telefon joker hakkı ile doğru cevabı verebilen yarışmacı sosyal medyanın tartışma konusu oldu. 

Dün gece ATV ekranlarında yayınlanan "Kim Milyoner Olmak İster" programına 20 yaşındaki gazetecilik bölümü öğrencisi olan Kübra adlı yarışmacı konuk oldu. Kübra adlı yarışmacı iki jokerini kullandı ve doğru cevap verebildi.

İlk önce yarı yarıya joker hakkını kullanan yarışmacının iki şık arasında kalınca telefon joker hakkını da kullanmak istediğini belirtmesi yarışmanın sunucusu Murat Yıldırım'ı da şaşırttı. Yıldırım tepkisini "eyvah" diyerek gösterdi. 

Peki, geceye damga vuran o Atatük sorusu neydi? Kim Milyoner Olmak İster'e damga vuran soru; Cumhuriyet ilan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

26 Ocak akşamı yarışmacıya zor anlar yaşatan Atatürk sorusunun doğru cevabı  

Cumhuriyet ilan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

A: 32

B: 42

C: 52

D: 62

Doğru cevap: 42 (B)

Cumhuriyet İlan Edildiğinde Atatürk Kaç Yaşındaydı?

Cumhuriyet İlan Edildiğinde Atatürk Kaç Yaşındaydı?

Çağrı Karip 7 Kasım Bilgi

Cumhuriyet İlan Edildiğinde Atatürk Kaç Yaşındaydı sorusuyla ilgili sizlere güzel bir yazı hazırladık. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti&#;ni çağdaş bir ülke konumuna çıkarmak için birçok yenilik yapmıştır. Bu yeniliklerden biriside Cumhuriyetin İlanı. Atatürk Cumhuriyeti ilan etmeden önce meşhur bir söz söylemiştir. Bu söz: &#;Efendiler Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz.&#; Hadi gelin hep beraber Cumhuriyet İlan Edildiğinde Atatürk Kaç Yaşındaydı sorusunu cevaplayalım.

Kısaca Cumhuriyet İlan Edildiğinde Atatürk Kaç Yaşındaydı?

  • yılında Selanik&#;te doğan Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim &#;te Cumhuriyeti ilanı etmiştir. Atatürk Cumhuriyeti ilan ettiğinde 42 yaşındaydı.

EtiketlerMustafa Kemal AtatürkYararlı Bilgiler

Ayrıca Kontrol Et

Nüfus Sayımının Yararları Nelerdir?

Nüfus Sayımının Yararları Nelerdir?

Nüfus Sayımının Yararları Nelerdir? Bugün sizlere kısaca biraz bu konudan bahsedeceğim. Nüfus Sayımı ile: Nüfusun …

CUMHURİYETİN İLANI

Anayasası'nın getirdiği millî egemenlik ilkesi ile padişah iradesi ortaya bir çelişki çıkardı. Saltanat makamı boşlukta kalmıştı. 1 Kasım 'de TBMM aldığı kararla saltanatı kaldırdı. Padişahlık lağvedilmiş, kişisel egemenlik hukuken tarihe karışmıştı. Bu kararın doğal sonucu, Cumhuriyet rejiminin kurulması olacaktı. 13 Ekim 'de Ankara'nın başkent olması kararı alındı. 29 Ekim 'de Atatürk ve arkadaşlarının, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren teklifi TBMM'de Anayasası'nın getirdiği millî egemenlik ilkesi ile padişah iradesi ortaya bir çelişki çıkardı. Saltanat makamı boşlukta kalmıştı. 1 Kasım 'de TBMM aldığı kararla saltanatı kaldırdı. Padişahlık lağvedilmiş, kişisel egemenlik hukuken tarihe karışmıştı. Bu kararın doğal sonucu, Cumhuriyet rejiminin kurulması olacaktı.

13 Ekim 'de Ankara'nın başkent olması kararı alındı.

29 Ekim 'de Atatürk ve arkadaşlarının, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren teklifi TBMM'de alkışlarla ve oybirliği ile kabul edildi.

Anayasanın birinci maddesinde, "Türkiye Devletinin hükümet biçimi, Cumhuriyettir" hükmü yer aldı. Aynı günün gecesi, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanlığına seçildi. Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin ilanı ile, sistem içinde varlığını sürdüren "Halifelik" de gereksiz ve işlevsiz bir duruma gelmişti. 3 Mart 'de Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve arkadaşlarının verdikleri kanun teklifi TBMM'de kabul edilerek, hilafet kaldırıldı, halifelik de tarihe karıştı.

Lozan'ın kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.'nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız-şartsız ulusa ait olan, insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın, gerekse Meclis içinde bulunanların büyük kısmı Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar. Padişah'ın işgal ettiği Saltanat-Hilafet makamı yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. yılından beri de Osmanoğulları'ndan başka hiçbir aile iktidar olmamıştı. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah'ta toplanıyordu. Gerçi İttihat Terakki bu gücü kırmıştı, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sisteminden, insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişah'tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 'de B.M.M.'nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu. Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. Mustafa  Kemal Paşa Padişah'ın ihanetini bildiği halde, henüz zamanı olmadığı için Padişah'ı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum'da Mazhar Müfit'e not ettirdiği "Cumhuriyet" inancını "Ulusal bir sır" olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya atmak iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında "Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini ret etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı, Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Mustafa  Kemal, Türkiye'nin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat'ın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat'ın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Meclis'te tutucu kanat direndiyse de, Mustafa Kemal Paşa'nın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanat'ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle Mustafa  Kemal Paşa'yı engellemeye çalıştılar.

2 Aralık 'de Meclis'e muhalif grup tarafından bir öneri verildi. "İntihab-ı Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapılmasını isteyen önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. Mustafa  Kemal Paşa'yı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan Mustafa  Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten sonra, düşmanlara karşı savaştığını , vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp, ulusun sevgisini kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge ret edildi.

Mustafa Kemal'in kamuoyu yoklaması yapmak üzere 14 Ocak 'de Batı Anadolu'da bir geziye çıkmasını fırsat bilen muhalif grup, O'nun Ankara'dan ayrıldığının ertesi günü "Hilafet-i İslamiye ve Büyük Millet Meclisi" başlıklı bir broşür yayınladılar. Broşürün önceden hazırlanmış olduğu ve M. Kemal'in Ankara'dan ayrılmasını fırsat bilerek dağıtıldığı anlaşılıyordu. Broşürün ana fikri, İslam kamuoyunun son gelişmelerden (Saltanatın Kaldırılışı) büyük ızdırap içinde bulunduğu, Hilafet'in hükümet demek olduğu ve Hilafet'in hukuk ve görevlerini yok etmenin hiç kimsenin, hiç bir meclisin elinde olmadığı esaslarına dayanıyor, "Halife Meclisin, Meclis Halife'nindir." sözleriyle bitiriyordu Yürütme yetkisinin Halife'ye verilmesini ve Meclis'in aldığı kararların ve kanunların Halife'yi bağlamayacağı, dolayısıyla Meclis'in çıkardığı Saltanat ve Hilafet ile ilgili yasaların meşru olmadığı görüşü savunuluyordu. Bu bildiri, Mustafa  Kemal'e ve O'nun gerçekleştirmek istediği devrime bir tepki idi.

İzmit'e gelen Mustafa  Kemal, din ve hilafet konusunda yaptığı açıklamada "Türkiye Büyük Millet Meclisi Halife'nin değildir ve olamaz, Türkiye Büyük Millet Meclisi yalnız ve yalnız Ulusundur." dedi. T.B.M.M.’nin büyük programının tam bağımsızlık, kayıtsız şartsız ulusal egemenlik esaslarına dayandığını, teokratik devlet. biçiminin ve buna bağlı bütün toplumsal düzenin ve çıkarların yıkılacağını belirtti. 16 Ocak'ta yaptığı toplantıda, Hilafet'in dinle ilgisi olmadığını, siyasi bir mevki olduğunu, idare-i maslahatçılıkla devrim yapılamayacağını belirtikten sonra "Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafamızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız devrim ve ilerleme bir an bile durmayacaktır." diyerek gericilere gerekli yanıtı verdi. Basınla iyi ilişki kurmak istediği için İzmit'te yaptığı basın toplantısında, "Devrim" yapılacağını açıklarken, Meclis'te birliğin sağlanması için "Müdafaa-i Hukuk Gurubu"nun gerekli olduğunu bunun dışındaki grupların yararlı olmadığını belirtti ve İttihatçılardan ülke yararı için politikaya karışmamalarını istedi. Bu sırada Annesi Zübeyde Hanım'ın ölüm haberi geldi. İzmir'de annesinin mezarı başında devrimci inancını "Ulusal hakimiyet uğrunda canımı vermek benim için bir vicdan ve namus borcu olsun." sözleriyle bir kez daha yineledi. Bu sırada Lozan'ın ilk görüşmeleri kesildiği için İsmet Paşa ile Ankara'ya döndü. Meclis'te gizli oturumlar çok sert geçti. Trabzon mebusu Şükrü Bey'in Topal Osman tarafından öldürülüşü, Mustafa Kemal'e saldırılara yol açtı. Mustafa Kemal'i kendilerine büyük engel gören, tutucu, gerici, ittihatçılar, çıkarcı gruplar, O'na karşı muhalefette birleşiyorlardı. Yakın arkadaşlarından Rauf Bey, Karabekir, Refet, Ali Fuat Paşa'lar da yavaş, yavaş yanından ayrılıp, Hilâfetçilere kuvvet veriyorlardı. Saltanatı geri getirmek isteyen gericilerin çalışmaları karşısında arkadaşlarının kendisini yalnız bıraktığını gören Mustafa Kemal 20 Mart 'te Konya'da yaptığı bir konuşmada Türkiye'yi Ortaçağ karanlığına çekmek isteyen gericilere karşı tutumunu açıkça şu sözleriyle belirtti: "Eğer onlara karşı benim şahsımda bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim amacıma değil, o adım benim ulusumun hayatıyla ilgili, o adım benim ulusumun hayatına karşı bir kasıt, o adım ulusumun kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adımları atanları tepelemektir Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim. Örneğin eğer bunu sağlayacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam; yine tepeler ve yine öldürürüm." Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. Mustafa  Kemal Paşa, 8 Nisan 'de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak, programını belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazırladı.

Savaş zamanının T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. Mustafa  Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu'na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi."

Yeni kurulacak Meclis'te kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünen Mustafa  Kemal'in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları, Mustafa  Kemal'in partiler üstü kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, O'nu pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlıktan bile istifa etti.

İkinci Meclis, toplandıktan sonra Lozan'ı onayladı. Artık sorun Türkiye'nin rejiminin belirlenmesiydi. Mustafa Kemal 22 Eylül 'de "Neue Treie Presse" adlı bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede, 23 Nisan 'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıklanamadığını belirtip, yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.

Yeni devletin başkentinin neresi olacağı da bir sorundu. Ankara 'den beri bu işi yapıyordu. Merkezi ve güvenli durumu ortada idi. Meclis'te uzun tartışmalardan sonra 13 Ekim'de Ankara başkent olarak oy çokluğu ile kabul edildi. Cumhuriyet'in İlanı'na bir adım daha yaklaşılmıştı.

Mustafa  Kemal'e Cumhuriyet'in İlanı'na fırsat veren bir hükümet buhranı oldu. Başbakan Fethi Okyar Bey'e karşı Meclis'te muhalefet oluşması üzerine M. Kemal, "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili Fevzi Paşa"nın dışında kabinenin istifasına karar verdi ve 27 Ekim'de uygulandı. Mevcut sisteme göre her bakan Meclis tarafından tek tek seçiliyordu. İstifa eden bakanlar yeniden seçilirlerse, görev kabul etmeyeceklerdi. Bu sırada Rauf Bey, Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet Paşalar İstanbul'da bulunuyorlar ve temasları, Halife'ye yakınlık gösterileri oluyordu. Ankara'da' ise kabine kurulamıyordu. Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren Mustafa Kemal 28 Ekim gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. Ertesi gün saat 10'da Parti grubunda yapılan toplantıda, Mustafa Kemal Paşa Genel Başkan olarak Hükümet buhranının mevcut sistemden kaynaklandığını, bunun çözümünün istikrarlı bir sistemde olduğunu belirttikten sonra değişiklik önergesini okuttu:

Türkiye Devleti'nin Hükümet şekli Cumhuriyettir.

Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.

Türkiye Devleti, Hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini İcra Vekilleri (Bakanlar Kurulu) vasıtasıyla idare eder.

Bu önerge Parti toplantısında tartışıldı Büyük Millet Meclisi'nin aynı akşam (29 Ekim ) saat 'de yaptığı toplantıdan sonra 'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devleti'nin adı kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ" Hemen arkasından da Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Gazi M. Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Mustafa  Kemal, kendisini Cumhurbaşkanı seçen Meclis'e teşekkür ettikten sonra "Son yıllarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat, kendi hakkında kötü düşüncede bulunanların ne kadar tetkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, Hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözleriyle konuşmasını tamamladı. Mustafa  Kemal Cumhurbaşkanı seçildiğinde henüz 42 yaşındaydı. Cumhuriyetin ilk Başbakanı İsmet Paşa oldu.

19 Mayıs 'da Samsun'da başlayan yeni ve bağımsız, bir Türk Devleti kurmak savaşı dış ve iç düşmanlara karşı başarıyla sonuçlanarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Kurtuluş Savaşı'nın inanç ve başarısı nasıl Atatürk'ün eseri idiyse, Cumhuriyet de yine O'nun eseri idi. İleriki yıllarda bunu şu sözleriyle belirtti. "Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti'dir."

SONUÇ

Bir zamanların muhteşem Osmanlı İmparatorluğu, gerek iç gerekse dış etkenlerin sonucunda y.y.'dan itibaren hızlı bir çöküntüye girdi. Kapitülasyonlar sebebiyle Avrupa devletlerinin açık pazarı durumuna geldi. Rusya ve Avusturya'nın devamlı saldırıları sonunda savaşları kaybederken, önemli topraklarını elden çıkardı. İmparatorluğun bu çöküntüsünü gören Padişahlar, İmparatorluğu kurtarmak için ıslahat önlemlerine başladılar. Fakat yalnızca askeri olan bu önlemler etkili olamadı. III. Selim'in başlattığı Nizam-ı Cedit ise 'de gerici bir ayaklanma ile son buldu.

y.y.'da çöküntü büyük hızla sürerken, Fransız Devrimi'nin ortaya koyduğu ulusal bağımsızlık ve egemenlik akımları, Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'da yaşayan Hıristiyan azınlıklarını etkiledi ve bağımsızlık isteklerini kamçıladı. Sırp, Yunan ve hatta Mısır ayaklanmaları İmparatorluğun iç bünyesini sarstı ve bunlar giderek bağımsızlık veya özerklik kazandılar. Bu yüz yılda Rus tehlikesi karşısında İngiltere ve Fransa Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünü koruma politikası izlediler. Kırım Savaşı'nda bu politika sonucu Rusya'ya savaş bile açtılar. ticaret anlaşması ile imparatorluk ekonomik bakımdan batının eline geçerken, 'den sonra başlayan dış borçlanma ile,'de mali iflasa ve batının mali denetimine girdi. II. Mahmut Islahatı ve Tanzimat da İmparatorluğun kurtuluşu için çözüm olmadı. Genç Osmanlıların çalışmaları 'da Kanun-u Esasi'nin ilanını hazırladı. Birinci Meşrutiyet yaşama fırsatı bulamadan Osmanlı-Rus savaşı bu dönemin sonunu hazırlarken, Abdülhamit'in "İstibdadı" başladı. Bu tarihten sonra İngiltere de koruyucu politikasını terk etti. Ermeni konusu da ilk kez gündeme geldi. Osmanlı İmparatorluğu bundan sonra Almanya'ya yanaştı. Alman siyasi, askeri ilişkisi, Alman ekonomik ihtiraslarını da getirdi. Bağdat Demiryolu projesi bunu simgeledi.

y.y.'a girilirken Abdülhamit'e karşı başlayan Genç Türk hareketi gittikçe kuvvetlendi ve 'de II. Meşrutiyeti getirdi. Fakat 31 Mart gerici ayaklanması ile 'da iç buhran yaşandı. II. Meşrutiyet de İmparatorluğu kurtaramadı. Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük akımlarının çatıştığı bu dönem, içte buhranlar, anarşi yaratırken, dışta da Trablus ve Balkan Savaşları'nda büyük yenilgi ve tüm Makedonya'nın kaybı ile sonuçlandı. İktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki ise diktatörlüğe gitti. İttihat ve Terakki’ nin üç güçlü adamı Enver, Talat ve Cemal Paşalar, yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı'na Almanya yanında girerlerken İmparatorluğun kaderi de çizilmiş oldu. Bu savaştan çok ağır kayıplarla yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu Mondros Ateşkesi ile kayıtsız şartsız teslim oldu.

Yüz yıldan beri süren Doğu Sorununun çözümü, Avrupa'nın Hasta Adamının mirasının paylaşılması ile Türk Ulusu'nun dünya siyasi tarihindeki varlığı ortadan kaldırılmak isteniyordu. Savaş içinde gizli anlaşmalarla, İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılmasını kararlaştırmışlardı. Fakat Rusya'da devrim çıkınca anlaşmalar önemini yitirdi. Türk Ulusu'nun hakkında karar verecek en büyük kuvvet İngiltere idi. İngiltere Batı Anadolu'yu Yunanistan'a veriyor, Doğuda bir Ermenistan ve Kürdistan kurmak istiyor, Türk yurdunun geri kalan yerlerini de Fransa ve İtalya ile paylaşıyordu. Ülkenin yağmalanmasına boyun eğen Padişah ve Hükümet, kurtuluşu İngiliz himayesinde görüyorlardı. Halk ve aydınlar çaresizlik içinde, çoğunluk kadere boyun eğmiş görünüyordu. Kurtuluş çareleri arayanlar Padişah-Halifesiz bir çare düşünemiyordu. Kurtuluşu Amerikan mandasında görenler veya yörelerinin kurtuluşunu sağlamak için çalışanlar vardı Birinci Dünya Savaşı'nın sonundaki perişan ve çaresiz durumda, bir tek insan, Mustafa  Kemal top yekun kurtuluş ve tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak düşüncesiyle Samsun'a geldi. O'nun yola çıktığı sırada ise Yunanlılar İzmir'i işgal ediyorlardı. Padişah ve Hükümet ise İzmir'i Yunanlılara veren İngilizlerin hala körü körüne her isteğine boyun eğiyorlardı. Düşmanla işbirliği yapan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin bu tutumları karşısında Mustafa  Kemal, ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik savaşının esaslarını Amasya'da ulusu ve orduyu Padişah-Halifeye karşı ayaklandırmak şeklinde belirledi. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde de bu esaslar içinde yeni bir Türk Devleti'nin kuruluşunun ulusal bilinçlenme, idari, siyasi örgütlenmesini de gerçekleştirdi. Misak-ı Milli ile bu esaslar İstanbul'da bir kez daha ortaya konunca İngilizler, İstanbul'u işgal ettiler. Bundan yılmayan Mustafa  Kemal, Ankara'da ulusun meşru iradesinin eseri olan ulusal egemenlik prensibini B.M.M. ile ortaya koydu. Fakat bütün bunların gerçekleşmesi çok büyük güçlükler ve olanaksızlıklar içinde yapılıyordu. Bir yandan İtilaf Devletleri ve Yunan saldırısı ve baskıları bir yandan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin Mustafa  Kemal ve B.M.M.'ni gayri meşru ilan etmesi, Türk Ulusu'nu olumsuz yönde etkiledi. Türk Ulusu, yüzlerce yıldan beri dini ve geleneksel iktidar kabul edilen Padişah-Halife ile bu değerleri yıkan ve yerine ulusal,egemenlik değerleriyle ulusu bir araya toplamak isteyen M. Kemal hareketi arasında bir süre bocaladı. Yer yer B.M.M.'nin otoritesine karşı ayaklanmalar çıktı. Doğu Anadolu'da Ermenilere, Güneyde Fransızlara karşı savaşıldı. Batıda Yunan Taarruzu ve iç ayaklanmalara karşı Kuvva-ı Milliye ile çözüm bulan B.M.M. daha sonra düzenli ordu kurar. I. ve II. İnönü Savaşları ile ilk askeri başarılarını sağladı. Diğer yandan dış ilişkilerde Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşması'nı imzaladı. Sakarya Meydan Savaşı'nda Yunan Ordusu'nu yendi. Fransa ile de anlaşan Türkiye İtilaf bloğunu da parçaladı. 26 Ağustos' 'de başlayan ve 9 Eylül'de İzmir'de Yunan Ordusu'nun denize dökülmesi ile son bulan Büyük Taarruz, Türkiye gerçeğini ve Türk Ulusu'nun yenilmez azmini bütün dünyaya kanıtladı. Askeri başarısını Mudanya Ateşkesi ve Lozan Antlaşması ile de onaylattı. Emperyalizme karşı yapılan bağımsızlık savaşını kazanan, "Türk Mucizesi"ni yaratan Türkiye'nin bu başarısı bütün Mazlum Uluslara örnek oldu.

Mustafa  Kemal Kurtuluş Savaşı'nın bittiği yerde; Türkiye'nin çağdaşlaşma savaşını başlattı. 1 Kasım 'de Saltanat'ın kaldırılışı ve 29 Ekim 'de Cumhuriyet'in İlanı ile Türkiye yeni devlet sistemini Fransız Devrimi ile ortaya konan insan haklarına dayanan "Ulusal ve Laik Devlet"i gerçekleştirmiş oldu. Ancak, çağdaş devlet ve ülke olma mücadelesi için Türk Devrimi'nin başarılması için Cumhuriyet döneminde Atatürk 'ün yeni mücadele vermesi gerekiyordu.

Kaynak: Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Üniversitesi, Basımevi, , Sayfa:

Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

Cumhuriyetimizin yıldönümünü kutlamamıza sayılı günler kala, Cumhuriyeti "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletin' dir " sözleriyle biz Türk halkına armağan eden Mustafa Kemal Atatürk o yıl kaç yaşında olduğu merak ediliyor. Bu kapsamda Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı sorunun yanıtını arayan internet kullanıcıları araştırmalarda bulunuyor. İşte merak edilen sorunun yanıtı 

CUMHURİYET İLANIN EDİLDİĞİNDE ATATÜRK KAÇ YAŞINDAYDI?

Türkiye Büyük Millet Meclisi 29 Ekim 'te Cumhuriyet yönetimini ilanı ettiğinde, yılında Selanik'te doğan Mustafa Kemal Atatürk o zamanlar 42 yaşındaydı. Cumhuriyetin ilanı, hukuksal olarak, İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim günü gerçekleşen oturumunda Mustafa Kemal'in hazırladığı anayasa değişikliği teklifinin kabul edilmesiyle Türkiye Devleti'nin yönetim şeklinin cumhuriyet olarak belirlenmesidir. Daha geniş anlamıyla cumhuriyetin ilanı, Türk toplumunu çağdaşlaştırmayı amaçlayan Türk Devrimi'nin bir parçasıdır; diğer yenileşme ve reformların da önünü açan bir siyasal inkılap hareketidir.

Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

CUMHURİYET NE DEMEK? CUMHURİYET SİSTEMİ NEDİR?

Cumhuriyet kelimesi Arapça kökenden  yüzyılda Osmanlı Türkçesinde türetilmiş bir isimdir. Arapça cumhur kökü "bir araya toplanma, topluluk oluşturma", bu kökten türeyen cumhūr ise "cemiyet, toplum, kamu" anlamına gelir. yüzyıl Avrupa'sında monarşi ile yönetilmeyen Hollanda, İsviçre (ve Devrimi sonrasında Fransa) gibi ülkeleri tanımlayan Latince Latince: respublica ile Fransızca Fransızca: république kelimesinin Türkçe çevirisi olarak benimsenmiştir.

Haberin Devamı

Cumhuriyet, hükûmet ya da devlet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtıdır.

Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

"HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR" İLKESİ NE ANLAMA GELİR?

"29 Ekim ve sayılı Teşkilât-ı Esasîye Kanununun bazı Mevaddının Tavzihan Tadiline Dair Kanun" ile Teşkilât-ı Esasîye Kanunu'nun altı maddesinde (1, 2, 4, 10, 11 ve maddeler) değişiklik yapılmış; birinci maddesi şu şekilde değiştirilmiştir:

"Hâkimiyet, bilâkaydü şart Milletindir. İdare usûlü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye Devletinin şekl-i Hükûmeti, Cumhuriyettir".

Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, Teşkilat-ı Esasiye Kanunundan bu yana Türkiye anayasasında yer alan, TBMM'de kürsünün arkasındaki duvarda tamamı büyük harflerle yazılı bulunan ve Türk milleti adına Türkiye'nin kuruluşunu ilan eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temel dayanağını oluşturan ilkedir.

Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

TÜRKİYE' DE CUMHURİYETİN İLAN SÜRECİ NASIL GELİŞTİ?

Osmanlı Devleti'nin yıkılması ile sonuçlanan I. Dünya Savaşı'nın ardından Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan ulusal mücadelenin daha ilk yıllarından itibaren artık yönetimde halk iradesinin egemen olacağı açıkça ilan edilmiştir. Erzurum Kongresi'nin ardından 23 Temmuz tarihinde yayımlanan bildirinin 3. maddesindeki "Ulusal Kuvvetleri etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır" kararı bu anlayışın bir ifadesiydi.

Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

Ulusal iradeyi somut olarak gösterecek meclis, İstanbul'un işgal edilip Mebusan Meclisi'nin dağıtılması üzerine, "Büyük Millet Meclisi" adıyla 23 Nisan 'de Ankara'da toplandı. Olağanüstü yetkilerle donatılmış kişilik meclisin başkanı aynı zamanda hükûmet ve devlet başkanı olarak adlandırılmıştı. Meclisin 20 Ocak 'de kabul ettiği ve bir anayasa niteliğinde olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adlı yasa ile egemenliğin Türk ulusuna ait olduğu ilan edildi. Saltanat hükûmetinin kendini halâ Türk ulusunun temsilcisi saymasına karşı bir tepki olarak meclis, 1 Kasım 'de aldığı kararla saltanatı kaldırdı.

Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

Birinci meclisin seçimin yenilenmesine karar vererek 1 Nisan 'te dağılmasından sonra yeni meclis toplanıncaya kadar Mustafa Kemal'in direktifi ile yeni bir anayasa tasarısı hazırlıkları başlamıştır. Mevcut anayasa, ulusal iradenin Türk ulusuna ait olduğunu, bu iradeyi ulus adına temsil yetkisinin Meclis'e tanındığını onaylamıştı ancak devletin yönetim şeklini ve başkentini ilan etmemişti.

Cumhuriyet İlan edildiğinde Atatürk kaç yaşındaydı?

Yeni anayasa tasarısı hazırlıkları sırasında Mustafa Kemal, çevresindekilerle Cumhuriyetin ilanı ile ilgili görüşmeler yapmıştır. Mustafa Kemal'in Wieber Neue Freie Presse muhabirine 22 Eylül 'te verdiği ve Türkçe bir özeti ilk defa İkdam gazetesinde yayımlanan demeçte, muhabirin sorusu üzerine ilk defa cumhuriyet kelimesini açıkça ortaya atması ülkede ve yurtdışında büyük yankı uyandırdı. Ekim 'te İsmet Paşa ve bir grup meb'us Ankara'nın Hükûmet merkezi olarak kabul edilmesi yolunda bir kanun teklifi verdi. 13 Ekim 'te TBMM'de kabul edilen tek maddelik yasa ile Ankara, devletin başkenti oldu. Devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son veren bu yasa ile Cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmış oldu. Bu sürecin sonucunda ise TBMM tarafından 29 Ekim 'te Cumhuriyet yönetimini ilan edildi.

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI ŞİİRLERİ

29 Ekim
Cumhuriyet bayramı
Geldi bize ne mutlu !
Bayraklarla donattık,
Güzel okulumuzu.

Sokaklarda, evlerde
Al bayrak dalgalanır.
Onun o al rengini
Bütün bir dünya tanır.

Yirmi dokuz Ekimi
Karşılarız neşeyle
Çünkü bugün erdik,
Büyük Cumhuriyet’e

Yürüyün arkadaşlar
Hep ileri koşalım,
Bugün bayramımız var,
Gelin bayramlaşalım.

29 Ekim

En güzel günümüzdür,
Demokrasi ürünüdür,
Atatürk’ün eseridir,
Yirmi Dokuz Ekimler.

Vatandaşın hür sesi,
Vatanımın neşesi,
Kucaklıyor herkesi,
Yirmi Dokuz Ekimler.

Cumhuriyet kuruldu,
Türk’ün sesi duyuldu,
Törenlerle kutlandı,
Yirmi Dokuz Ekimler.

BUGÜN

Durmadan dalgalan şanlı bayrağım,
Yurdumun en büyük bayramı bugün.
Ufuklar gül açsın, gülsün toprağım,
Yurdumun en büyük bayramı bugün.

Ağaçlar bezensin, dallar süslensin.
Bahçeler donansın, güller süslensin.
Ata’nın açtığı yollar süslensin.
Yurdumun en büyük bayramı bugün.

Yurt için savaşmak bir şanlı düğün,
Yaşamak duygusu her şeyden üstün,
İstiklal sevdası ufkumuzda gün,
Yurdumun en büyük bayramı bugün.

Tarihe sığmayan şanlar Türk’ündür.
Ölümden korkmayan canlar Türk’ündür.
Bayrağa renk veren kanlar Türk’ündür,
Yurdumun en büyük bayramı bugün.

Ata’mız her zaman kalbimizde hız,
Ülkümüz uğrunda ölmek ahtımız,
Şölenler kurulsun, içilsin kımız.
Yurdumun en büyük bayramı bugün.

Kanım toprağa katanımız var,
Bayrağın altında yatanımız var,
Destanlar kaynağı vatanımız var,
Yurdumun en büyük bayramı bugün.

Uluğ TURANLIOĞLU

Cumhuriyet
Türk milleti savaştı
Yüce istiklâl için,
Sonunda temelini
Attı Cumhuriyetin.

Atamızın yolunda
Her zorluğu aşarız,
Biz sağlam Türk gençleri,
Neş'e ile coşarız.

Bin dokuz yüz yirmi üç
Yirmi Dokuz Ekimde,
Şan ve şeref içinde
Erdik Cumhuriyete.

Var olsun Cumhuriyet
Yaşasın Türk Milleti,
Bizler yaşatacağız
Şanlı Cumhuriyeti.

Ali PÜSKÜLLÜOĞLU

 

Cumhuriyetimizin Ellinci Yılı Marşı
Müjdeler var yurdumun toprağına, taşına;
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına!
Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım;
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk'ün özgür başına.

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Yılları bir çığ gibi aşarak hafta hafta,
Koşuyoruz durmadan kadın erkek bir safta…
Elimizde meşale; ilke ilke Atatürk,
Işıklarla donattık ülkeyi her hafta…

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Aynı kandan feyz alır bunca toprak, bunca taş.
Kılıç tutan bilekler, verdi sabanla savaş.
Tekniğin dev nabzında her adım, her dakika,
Çarklarda aynı tempo, yüreklerde aynı marş…

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Biz yürekten bağlıyız elli yıldır bu yola;
“Yurtta barış” ilk hedef, “Cihanda sulh” parola.
Koparamaz hiçbir güç bizi milli birlikten;
Atamızın izinden koşuyoruz kol kola….

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Yaşasın hür ulusum! Soylu gencim, benliğim!
Yaşasın şanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim!
Ersin elli yıllarım nice mutlu çağlara;
Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim!..

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Bekir Sıtkı ERDOĞAN

Etiketler :

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir