rasim özdenören gül yetiştiren adam özet / Gül Yetiştiren Adam (Rasim Özdenören) Fiyatı, Yorumları, Satın Al - seafoodplus.info

Rasim Özdenören Gül Yetiştiren Adam Özet

rasim özdenören gül yetiştiren adam özet

Konusu: Kurtuluş Savaşından sonra Fransızlar ve diğer batılı ülkelere karşı savaşanların anlaşılmaz bir şekilde uğruna savaştıkları insanlar tarafından asılmış olmaları.  Bu durumu protesto etmek için 50 yıl evine kapanıp bir kasaba da dünya çapında Gül Yetiştiren Adam. Bir taraftan da İstanbul gibi büyük şehirlerde pervasızca değişen sosyal yaşam, mutsuzluk, otel, banka, kumar. 

 

Kitabın tarihi bir roman olması ve milletimizin hazin kaderini ifade etmesi açısından manidardır. Özgürlüklerini kazandıklarını zannettikleri bir anda arkalarında brütüs’lerin acımasız ihanetlerini siyasal devlet erki olarak gördüklerinde büyük bir hayal kırıklığı yaşanmış. Bu yüzden kitap bir taraftan neye uğradığını anlayamamış bir neslin trajedisini fısıldarken diğer taraftan da modern yaşamın cilalanmış yüzünü ortaya koymaktadır.

 

 

Kitaptan bazı kesitlere baktığımızda,

 

Toplumsal değişimin öncelikle dil de başladığını görürüz. Yaşam tarzı olarak  bir batılılaşma almış başını gitmiş. Engel olunamayan, içerisinde yüzeysel ilişkilerin olup ama mutluluğun bulunmadığı bir tarz. Sitare ve eşi Çarli’nin evinde bir gece eğlencesinde “ Herkes yiyor, içiyor, gülüyor, eğleniyor, Sitare yeni sevgilisini kolluyor. Bir ara gidip onun oturduğu koltuğa ilişiyor “(s)

  

Kumar, eczane de pastane de kısaca yaşamın tam ortasına konuşlanmış.  “Şehir tüm gezginlerle dolu. Ev, apartman yok sanki kentte. Her taraf otel yahut motel. Banka ilanları. Korkunç ışıklı reklamlar. Kentin özeti: otel ve banka. Adım başı eğlence yerleri. Ünlü şarkıcılar. Yalnız gezginler için gazetelerde ilanlar: “Yalnız kalmayın beni çağırın.”Altında bir telefon numarası. Bir eczaneye giriyorum. Aspirin. Sonra aspirini bedavaya getirebilir miyim düşüncesiyle makineye para atıyorum. Fakat makine o parayı da yutuyor. Çıkıyorum” (s)

  

“Her otel ayrı bir kenttir burada. Yıllarca hiç dışarıya çıkma ihtiyacını duyumsamadan kalabilirsiniz aynı otelde. İsterseniz elbet. Giyimevlerinden berberine, kuaförüne, lokantasından bakkalına, manavına, kafeteryasından eğlence yerlerine kadar, ne istersen var. Tek eksiği güneş ışığı  Hep elektrik ışıkları. Sanki böyle ışıklarda doğduk ve sanki böyle ışıklar içinde yaşamaya mecburuz. İyisi mi bundan da tat almaya bakmalı.”(s)

  

 “Şehirde değişen binalar, tiyatro, sinema, otomobil, aile çay bahçesi, tekel bayi ve sarhoş naraları şehrin tabiatına müdahale edemedi.

   

 

Poyraza mesela.

 

Yazın bağlara çıkıp kışlık şıraların yapılmasına, Fırınlara rağmen yufka ekmeklerin yapılmasına, Şapkacıya rağmen şalvar giyilmesine. Kiremit çatılara rağmen toprak damlarda tarhana kurutulmasına. Şubatta kar yağmasına. Martın ayaz. Isıran soğuğuna. Temmuz Ağustos ahır dağından kopan poyraz’ın tozu dumana katmasına. Kara bol şalvarın üstüne kırmızı mintan giyilmesine. Ve beyaz ipekten bir kuşak takılmasına” (s)

 

Aslında değişmeyen tabii yapılardan birisi de Gül Yetiştiren Adamdır. “Bir şey yapmamanın da bir eylem olduğunu çoktan anlamıştı. Protesto için evinden dışarı çıkmıyordu. İnsanlar arasına katılmanın istemediği düzeni meşrulaştıracağı inancındaydı. Kuran okuyarak, ibadet ederek yalvararak, havf ederek somut protestosunu sürdürüyordu.”(s)

 

Romanın başkahramanı Gül Yetiştiren Adam,

 

Peygamberimiz güzel kokuyu sevdiğinden gül yetiştiriyordu. Kitap okuyor, düşünüyor, Yaradan’ını anıyor, tespihle uğraşıyor. Kendisine ilke bellediği söz: Bir kimse zalim bir padişaha adildir dese kâfir olur. Ve susuyordu adil dememek için zalime.

Kendi hayatını sürdüren bir derviştir o, kimseye kendisi gibi yaşamsını öğütlemez ama kimseyi de kendi hayatına karıştırmaz.(s)

 

 Elli yıldır ilk kez şimdi fikrini değiştiriyordu. Eve kapanıp kalmakla insan değiştirmek istediği dünyayı değiştiremez. Ama bunu anlamak için elli yıl gerekiyormuş.(s)

 

 Bir sabah namazına torunuyla beraber camiye gidince hayreti iyice arttı. Cami cemaati de fötr şapkasıyla cemaati gafilin olmuş giyimiyle Hıristiyanlara ve Mecusilere benzediklerini söylemişti.(s)

 

 Gül Yetiştiren Adam, 80 yaşında halkı ayaklanmaya kışkırttığı iddiasıyla tutuklanıyor.

 

 Romanın diğer kahramanı

  Sitare intihar ederek modern yaşamın son büyülü hediyesini(!) alıyor.

 

 Gül Yetiştiren Adam, psikolojik olarak yüceltme savunma mekanizmasını kullanarak protestosunu yine de insanların hoş karşılayacağı meşru zemin üzerine oturtuyor. Her ne kadar iç çatışmalar yaşasa da kendisini gerçekleştiriyor.

 

 Gül Yetiştiren Adam, “Sanat bunalımlı toplumlarda daha çok gelişir.” tezini Dünya çapında yetiştirdiği güllerle doğruluyor.

 

 Gül Yetiştiren Adam, bir Ömer Muhtar gibi İtalyalılara karşı 30 yıl fiili bir direniş göstermese de Gandi gibi belki bir çeşit pasif direnişle hep var oluyor, kendisini 50 yıl diri tutmayı beceriyor.

 

 Gül Yetiştiren Adam, Sezai Karakoç’un 'Masal' şiirinde yedi oğlunu Batı'ya gönderen Doğulu bir babanın altıncı oğlu gibidir. İlk altısı kendi özlerini yitirerek kaybolur Batı'da. Yedinci oğul gelir en son, değişmemeye yeminlidir. Bu yüzden kendine bir mezar kazar ve seslenir:

Batılılar!
Bilmeden
Altı oğlunu yuttuğunuz
Bir babanın yedinci oğluyum ben.
Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden.
Babam öldü acılarından kardeşlerimin,
Ruhunu üzmek istemem babamın.
Gömün beni değiştirmeden,
Doğulu olarak ölmek istiyorum ben.
Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var:
Karşınızdakini değiştirmek
Beni öldürseniz de çıkmam buradan
Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki
Fakat değişmeyecek ruhum.

 

 Sezai KARAKOÇ

 

 

 

 

Cemil İLBAŞ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kitap adı: Gül Yetiştiren Adam

 

 

Yazarı: Rasim Özdenören

 

 

Yayınevi: İz Yayıncılık

 

 

Baskı: seafoodplus.info ; bs

 

 

Kitabın türü: Roman

 

 

 


AddThis
 

Gül Yetiştiren Adam Rasim Özdenören kitabını Türkçe olarak Edebiyat Kitapları Kategorisi altında PDF olarak indirebilirsiniz. Ayrıca seafoodplus.info arşivlerinden PDF, ePUB, Rar ve Zip formatlarında da indirebilir online olarak okuyabilirsiniz.

Sayfa içindekiler

Gül Yetiştiren Adam Rasim Özdenören KİTAP AÇIKLAMASI

&#;Bir meselesi olduğu için&#; yazan, yazdıklarınıda daima &#;insanın yücelmesini, yüceltilmesini&#; hedefleyen, elli yıl boyunca kaleme aldığı her yazıda &#;sahih&#; olmaya özen gösteren usta bir yazar&#;
Büyük Doğu, Diriliş ve edebiyat dergisi geleneğinin içinde yetişip, Manevra&#;yı da o geleneğin devamı kılan sıkı bir ekibin içinde yer almış örnek bir şahsiyet&#;
Maraş&#;ta başlayıp, İstanbul ve Ankara&#;da devam eden; sanatla, edebiyatla. Öyküyle. Düşünceyle dopğdolu bir hayat&#;

O, dillere destan dosrluğun başaktörlerinden biri&#; &#;Yedi Güzel Adam&#;ı&#;

Gül Yetiştiren Adam Rasim Özdenören KİTABINI PDF, EPUB İNDİR OKU

Gül Yetiştiren Adam Rasim Özdenören yayınını online olarak okumak için indirmeniz gerekmektedir. PDF formatındaki dosyaları Adobe programı ile ePUB formatındaki dosyaları Microsoft EDGE ile açabilir yada kindle&#;ınızda okuyabilirsiniz.
İndirme linkine ulaşabilmek için sosyal medya paylaşım yöntemlerini kullanabilir yada 90 saniye beklemelisiniz. Eğer beklemek istemiyorsanız yada indiremiyorsanız lütfen konuya yorum bırakın

PDF İndirme ButonuePUB İndirme Butonu

Gül Yetiştiren Adam Rasim Özdenören İLE İLGİLİ TÜRDE FARKLI YAYINLAR

Edebiyat Kitapları türleri hakkında diğer yayınları göz atmak için buradan.

Gül Yetiştiren Adam Rasim Özdenören kitabını PDF, ePUB, RAR, ZIP formatlarında indirmeye çalışırken herhangi bir sorun ile karşılaştıysanız lütfen sorunu anlatan yorumunuzu bırakın.

Gül Yetiştiren Adam

Profile Image for Hakan.
October 29,
Gül Yetiştiren Adam’ı okumam gerek diye karar vermemi sağlayan şu satırlarla başlamak istiyorum bu yazıya:

“… şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler.. işte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun.. işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın.
O zaman bu [güllerle bezeli] bahçede gezinmem ki, der çocuk.
Ne yaparsın ya?
Ağlarım.” – sf. 19

Gül Yetiştiren Adam’a ana hatlarıyla baktığınızda, “Neden birbirinden kopuk iki hikâye anlatılıyor?” diye sorgulamanız olasıdır. Roman, kitaba adını veren “gül yetiştiren adam”ın hikâyesi ve “günah şehri” Las Vegas’ta kumar, aşk, kıskançlık, aldatma ile bezeli bir hikâye arasında gidip geliyor. Bu iki kopuk hikâye, sadece romanın sonunda bir gazete haberinde birbirine değiyor, ona da değmek denebilirse tabii. Yazarın böylesine birbirinden kopuk iki hikâyeyi beraberce anlatmasının tek sebebi var: Zaman. Bu iki hikâyenin aynı zamanlarda geçiyor olması belki de kitabın en çarpıcı yanı. Bir yanda mukaddesat uğruna işgalcilere karşı savaşmış ama sonra kurulan laik devletle tabiri caizse hüsrana uğramış ve bu yüzden de evinden dışarı adım at(a)maz olmuş bir ihtiyar, öte yanda bir kıskançlık oyunu içinde duyguları istismar edilmiş bir adam… Yazar bu iki hikâye aracılığıyla, İslam ile yoğrulmuş Türk kimliğinin uğradığı yozlaşmayı gözler önüne seriyor. Sadece yozlaşmayı değil, yozlaşmaya karşı direnişi de (gül yetiştiren adam) ustalıkla anlatıyor. İslami usul kıyafetlerini terk etmedikleri için asılan (din) kardeşlerinin aksine, gül yetiştiren adam ölüme yürümeye cüret etmiyor; ama kendinden taviz vermek de istemiyor, bu yüzden de evine kapanıyor. Yaptığının doğru olduğundan emin değil, belki o da kardeşleri gibi davranmalı ve darağacına yürümeliydi. İçini kemiriyor bu düşünce. Ama yapmıyor. Elinden gelen tek direnişin evine kapanıp kendine mukayyet olmaktan geçtiğini görüyor. Gül yetiştiriyor evinde. Mest eden kokuları var güllerin. Gülün seçilmiş olmasının elbette -İslami- bir anlamı var. Belki de bu anlamın en güzel tezahür ettiği sahne de ihtiyarın yolda görse hallerine üzüleceği gençlerin, ihtiyarın evinin yakınında oturup gül kokusuyla mest olmaları. İslam üzere inşa edilmiş bir şahsiyetin, tıpkı gül kokusu gibi, bütün insanları hoşnut edebilecek olmasına karşın, araya giren küfür duvarı, bu kokunun sokakları kaplamasına mani olmuştur. Yine de, son savunma mevziinde, özel alanda, gül, inatla kokusunu yaymaya devam etmektedir.

Öte yandan, bir de Sitare vardır. Sitare, kendinden çok daha yaşlı ve ölüm döşeğinde bir adamla evlidir. Öte yandan, Sitare, Yavuz isimli birini sevmektedir; ama o, kendisine bakmamaktadır. Sitare, Yavuz’u elde etmek için, onu ikinci hikâyedeki anlatıcımızın duygularını istismar ederek kıskandırmaya karar verir. Bunun için tertip edilmiş bir Las Vegas tatilinde dahil oluruz onlara. İlk başta bu entrikalardan tamamen habersiz olan anlatıcımız, Sitare’ye güvenemese de, git gide onu sevmeye başlar. Sitare bize karmaşık bir karakter olarak sunulmuştur. Sitare bencildir, usta bir yalancıdır; iyi entrika çevirir; asla hakiki anlamda âşık olamayacağını düşünen, muğlak sorularla kendince kendine bir üstünlük algısı oluşturan bir karakterdir. Bu sebepler yüzünden Sitare konuşmalarda hep kelime oyunları yaparak konuştuğu kişi ile oynuyormuş izlenimi verir. Bu kısımlarda geçen ve felsefî diyebileceğimiz konuşmalar da, öbür hikâyenin dinî temeline karşı konumlandırılmış gibidir. İkinci hikâyede hiçbir şekilde İslami bir referansın bulunmaması, karşıtlığı çok daha fazla artırmaktadır. İkinci hikâyedeki diyalog ağırlıklı anlatı, belli bir dinamizm de katmaktadır. Bu da başka bir karşıtlık teşkil ediyor: Çünkü gül yetiştiren adamın hikâyesinde diyalog çok daha az. Hikâye çoğu vakit eski zamanların anlatımı ya da ihtiyarın düşünceleri üzerinden ilerliyor. Las Vegas’taki hikâye olay üzerinden ilerlerken, Kahramanmaraş’taki hikâye durum üzerinden ilerliyor. Las Vegas hızlı, Kahramanmaraş ağır. Diyalog bazlı “Yeni” Dünya hikâyesi, geçmişten anlatacak hiçbir şeye sahip değilken -temelsizlik-, “Eski” Dünya’nın hikâyesinin geleceği yoktur -ümitsizlik-. Geleceği olmayan Eski Dünya’nın hikâyesinin ilerleme sorunu varken, Yeni Dünya’nın hikâyesi ise dur durak, gece-gündüz dinlemeden ilerlemektedir. Eski Dünya’nın hikâyesi parlak ses ve görüntülerden uzakta iken, Yeni Dünya’da geceleri bile apaydınlıktır ve bir yerlerden sürekli müzik sesi gelmektedir. Eski Dünya’nın hikâyesi bir eve sığarken, Yeni Dünya’nın hikâyesi koca bir şehre sığmayacaktır. Eski Dünya’nın hikâyesi gül kokusu gibi zahmetli bir kazanç üzerinden işlenirken, Yeni Dünya’nın hikâyesi kumar sonucu elde edilecek zahmetsiz kazanç üzerinden işlenmektedir. Eski Dünya’da gayret, Yeni Dünya’da netice meşrudur. Eski Dünya’da Allah aşkıyla yapılanlar şaşırtır, yeni Dünya’da dünyevi aşk için yapılanlar. Yeni Dünya’da anlatıcı bendir, Eski Dünya’da ise tanrısal bakış açısı vardır. Romanın tüm bu farklılıkları düşündürmek için bu iki benzemez hikâyeyi beraberce anlatması, bu kıyasları yapmaya vesile olduğu için çok kıymetli.

Romanın sadece sayfa olması (İz Yayıncılık, baskı) şaşırtıcı; çünkü roman kendini daha uzunmuş gibi hissettiriyor. Bunu da yazarın yoğun ama yormayan, fazlalıklardan arınmış anlatımına borçluyuz. Betimlemeler ve tahliller nokta atışı. Eserin dili çok sağlam. Las Vegas’taki hikâye çok daha hafif kalsa da gül yetiştiren adamın hikâyesiyle beraber oldukça ağır ve düşündürücü. Zaten yukarıda dediğimiz üzere, Las Vegas hikâyesinin asıl amacı tezatlara işaret etmek. Ben şahsen beklediğimden fazlasını buldum Gül Yetiştiren Adam’da. İçe kapanmış, anlatılamamış bir hüzünlü nesli, trajik olarak tanımlayacak olsak belki de trajedi gâvur tanımlaması deyip itiraz edecek bir nesli, bütün acısıyla ve parçalanmışlığıyla anlatıyor Özdenören. Bize de okumak, üzerine düşünmek ve neleri kaybettiğimizin bile hakkıyla farkına varamamış olmamıza rağmen, aramak kalıyor.

Gül Yetiştiren Adam

Anasayfa / Edebiyat Kitapları / Roman Gül Yetiştiren Adam Gül Yetiştiren Adamiz yayıncılık Rasim Özdenören Yorum Ekle 20,00 TL 12,90 TL % 36 İNDİRİM Kazancınız:7,10 TLSEPETE EKLEAlışveriş Listeme EkleGül Yetiştiren Adam Hakkında BilgilerTürü: RomanSayfa Sayısı: ISBN: Kapak: Ciltsiz Rasim Özdenören Günümüz Edebiyatının usta öykü yazarı Rasim Özdenören Kahramanmaraş doğumludur. İlkokula Kahramanmaraş’ta başlayan Rasim Özdenören 3. Sınıfa geçtiğinde babasının tayini ile Malatya’ya taşındılar. İlkokul öğrenimini Malatya Cumhuriyet ve Gazi İlkokulunda tamamladı. Ortaokula da Malatya’da başladı. Ortaokul 3. Sınıfta iken babasının tayini Tunceli’ye çıktı. Ortaokulu Tunceli’de tamamladılar. Babası emekli oldu ve Kahramanmaraş’a döndüler. yılında Maraş Lisesine başladı ve yılında mezun oldu. Aynı sene İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik bölümüne kayıt yaptırdı. Daha sonra aynı üniversitede Hukuk Fakültesi2ni bitirdi. Devlet Planlama Teşkilatında çalıştı ve Genel sekreterken emekliye ayrıldı. Rasim Özdenören lise yıllarında Edebiyat ile ilgilenen bir arkadaş grubundaydı. Bu grup daha sonra herkesin yakından tanıyacağı ‘7 Güzel Adam’ grubu idi. Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Alaeddin Özdenören, Nuri Pakdil, Sezai Karakoç, Mehmet Akif İnan ve Rasim Özdenören idi. Grup Türkiye’nin öde gelen edebiyat dergilerini yakından takip ediyordu. Bu dönem içinde yayına ara verilen Maraş lisesinin yayın organı olan Hamle dergisini yeniden çıkardılar. Grup içinde öykü ile ilgilenen tek Rasim Özdenörendi. Bu dönemde yazdığı hikayeler Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Dost ve Türk Sanatı gibi büyük dergilerde yayınlanıyordu. Rasim Özdenören yılında Sezai Karakoç ile tanıştı. Bu tanışma sanat ve düşünce hayatının şekillenmesine neden oldu. 3 yıl kadar yazmadı. Sezai Karakoç’un isteği ile yeniden yazmaya başladı. Yeni İstiklal Gazetesi’nin sanat yönetmenliğini yaptı burada 10 tane öyküsünü yayınladı. Aynı zamanda Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Alaeddin Özdenören, Mehmet Akif İnan’ın yazılarını yayınladı. yılında ilk kitabı olan Hastalar ve Işıkları yayınladı. İlk kitabında kendine ait bir üslup yaratmayı başarmıştı. İkinci Kitabı Çözümleme, üçüncü kitabı Çok Sesli Bir Ölüm’ü çıkardı. Kitaplarında kullandığı biçimsel özellikler ile kendine büyük bir okuyucu kitlesi kazandırmıştı. Dördüncü kitabı olan Çarpılmışlar kitabı ile büyük yankı uyandırdı. Bu kitabının başından sonuna kadar hiçbir alanında noktalama işaretlerine yer vermedi. Bu tarzı ile bilinç akışının ve düşüncelerin kesintisiz akışını amaçladı. yılında yayınladığı Gül Yetiştiren Adam romanında Türkiye’nin batılılaşması üzerinde durdu. Denize Açılan Kapı kitabından sonra uzu süre yazmadı. Tam on beş yıl aradan sonra Kuyu kitabını çıkardı. Kuyu kitabının ana konusu yine tasavvuftu. yılında Ansızın Yola Çıkmak kitabında tasavvuf konusunu sürdürdü ve acemi dervişleri konu aldı. Aynı ardından gelen kitabı Hışırtı ile evlilik ve aşk konularına değindi. Rasim Özdenören’in hikayesi Cumhuriyet Dönemi ile başlayan dönüşümler, insanlarımızda açtığı yaralar, Modernizm ‘in Türk insanında oluşturduğu etkileri dikkat işledi eserlerinde. Şimdi 78 yaşında olan Edebiyatın büyük üstadı Rasim Özdenören yılında Necip Fazıl ödül töreninde Necip Fazıl Saygı ödülünü almıştır. Daha fazla bilgiYazar Profili ÜRÜN ÖZELLİKLERİÖDEME SEÇENEKLERİ Gül Yetiştiren Adam Kısa Özet Anadolu`nun bir taşra kentinden Yeni Dünya`nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız. Modernleşmiş olanlarla kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar. Her iki kesitte yaşayan insanların kendi kendileriyle gerek çevreleriyle olan çatışmalarından doğan dram. Eksik kalmış aşklar, eksik bırakılmış eylemler. Bu kitabı okurken Batı kültürünün baskısı ile çaresiz bırakılmış insanımızın bocalayışını, gizli protestolarını ve gizli kabullenişlerini göreceksiniz. Rasim Özdenören`in üslubunu sevenler, bu kitapta onun başlıca özelliklerini birarada bulacaklar. MEB tarafından okullarda tavsiye edilen kitaplardan olan Gül Yetiştiren Adam, yeni baskısıyla raflarda yerini aldı.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir