Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda Yılmaz Özdil
Sf:
Köşke aday olup olmayacağı sorulan Tayyip Erdoğan, lafı yuvarlıyor, Mayısta karar veririz, yine ters köşeye yatabilirsiniz diyordu. Oyalıyor, zaman kazanıyordu. Aday olmayabilirmiş gibi belirsiz bırakarak, CHP ve MHPnin aday çıkarmasını geciktiriyordu. Öbürleri de Tayyip Erdoğanın atacağı adımları bekleyerek, ekmeğine yağ sürüyordu. Halbuki, süre ne kadar daralırsa, CHP ve MHPye propaganda için o kadar az süre kalacaktı. Süre ne kadar daralırsa, 7den 77ye herkes tarafından tanınan Tayyip Erdoğan o kadar avantajlı olacaktı. CHP ve MHP uyutuluyordu.
BDP milletvekilleri HDPye katıldı.
BDPnin adı DBP yapıldı.
DBP bölgesel parti olarak kalacak
HDP ülke genelinde kafası karışık sol oyları tavlayacaktı.
O da olmazsa başka parti kurarlardı.
Nasıl olsa alfabede harf çoktu.
Sf:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Tayyip Erdoğanın yanında oturuyorlardı, ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Tayyip Erdoğan ayakta bağırıyordu, mecburen onlar da ayağa kalktı.Tayyip Erdoğan salondan çıkarken, eliyle yürüyün manasında işaret yaptı, cumhurbaşkanıyla genel kurmay başkanı, Tayyip Erdoğanın peşinden yürüyerek salonu terk etti.
En üst makam kim Gayet belliydi!
Sf:
Cenazelerin bileklerindeki saatler dikkat çekiyordu. Hepsi aynı saati takıyordu. Çin malı, plastik, 30 liralık saatlerdi. Sosyal medyada en çok paylaşılan fotoğraf oldu. Bakanları bin liralık saat takan memleketin, rahmetli işçileriydi.
Üç sene önce Zonguldak Kozludaki faciadan sonra zorunlu hale getirilmesi istenen yaşam odaları yeniden gündeme geldi. 40 kişi kapasiteli odaların maliyeti bin dolardı. Maalesef, dünyada sadece Pakistan, Afganistan ve Türkiyede zorunlu değildi.
Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütünün, Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesini imzalamamıştı. Lübnan, Ermenistan, Zimbabve bile imzalamıştı, biz imzalamamıştık. Çünkü bu sözleşme maden sahiplerine ve hükümetlere maddi sorumluluklar yüklüyordu. İmzalamıyordun, oluyor bitiyordu!
Sf:
Tekrar Halk TV ye çıktım. Korkalım, silelim, yazmayalım istiyorlar, biat kültürüyle yetişmedik, itaat etmeyiz, İzmirliyiz, sadece zeybek oynarken diz çökeriz dedim. Tayyip Erdoğan derhal cevap verdi, diz çökmezmiş, insan müsveddesi, sürüngen dedi. Tekrar Halk TV ye çıktım. Talibanın dizinin dibinde mi diz çökseydim? Üstelik, sürüngenler omurgalı hayvanlardır, Allah insanı omurgasız olmaktan korusun dedim. Sustu. Bu sürüngen mevzusu yüzünden, İzmir Bademler Köyünde kertenkele sevenler derneği kuruldu.
Sf:
Ulaştırma eski bakanı Binali Yıldırımın kardeşi İlhami Yıldırım, Kızılayın İstanbul Şube başkanıydı. Uğur Kurtla Ayhan Yılmazın pisi pisine hayatını kaybettiği gece, twitterdan ya bu ülkede eşşek gibi sessizce yaşayacaksınız, ya da defolup gideceksiniz mesajı attı.
Kızılay dediğin böyle olurdu!
Sf:
18 yaşından küçük çocukları PKKya katılan anneler, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin önünde sessiz protesto eylemine başladı. Çocuklarının zorla veya kandırılarak dağa götürüldüğünü söyleyen anneler, çocuklarının geri gelmesi için hem hükümetten, hem PKKdan yardım istiyorlardı.
Tuhaf bir eylemdi. Anneler gerçekti, dağa götürülen çocuklar gerçekti ama, bu gerçek bu memlekette 30 senedir yaşanıyordu. Neden bugüne kadar böyle bir eylem olmamıştı da, tam açılım denilen proje tıkandığında ortaya çıkmıştı? Ve neden, çocuklar geri gelmediği halde, sessiz sedasız sona erdi? Ve yine, neden anneler eylemdeyken canlı yayın araçlarını oraya gönderen, saatlerce yayın yapan CNN Türk ve NTV gibi televizyonlar eylem sona erdiğinde hiç haber yapmadı?
Sf:
15 gün sonra Türkiye, El Nusrayı terör örgütleri listesinden çıkardı.
Neden çıkarıldı? diye haber olunca, dışişleri bakanlığından açıklama yapıldı, çıkarmadık, El Nusra terör örgütleri listesinde denildi. Ancak, Resmi Gazete kabak gibi ortadaydı. Güncellenen ve Resmi gazetede yayımlanan terör örgütleri listesinde, El Nusra yoktu. Özetle AKP’nin El Nusra ile ilişkisi daima karanlıktı.
Sf:
GATA Yüksek Bilim Komisyonu üyesi Profesör Kemal Irmak, uluslararası dergiye şizofreni ya da cin çarpması başlığıyla makale yazdı. İnsan beynine yerleşmiş cinlerin, şizofreni yaratabileceğini anlattı. Tedavi için dini şifacılarla üfürükçülerin faydalı olabileceğini savundu.
Aynı GATAda Şizofreni tedavisinde çığır açan, geliştirdiği ilaca patent alan, formülü milli kalsın diye, yabancı şirketlerin astronomik tekliflerini reddeden, parayı Türkiye kazansın diye TÜBİTAKla sözleşme imzalayan Profesör Albay Tayfun Uzbay Asrın iftirasıyla casus diye içeri tıkılmıştı!
Profesör Tayfun Uzbayla Şirinyer askeri cezaevinde, demir parmaklıkların arkasındayken tanışmıştım. Yüz yüze geldiğimiz o an Bu memleketin yurttaşı olarak ne kadar utandığımı tarif edemem.
Sf:
Batmanlı Abdurrahman Çiftçi, Muş Hasköyde askerlik yapıyordu, tezkeresine iki ay kala intihar etmişti. Askeri savcılık soruşturma açtı,ölüme sebep olan merminin, askerin ailesinden tahsil edilmesini istedi. Askeri savcılığın mantığına göre, söz konusu mermi, hazinenin malıydı, 11 liraydı.
Sf:
Al sana açılım! Askeri üssün Türk bayrağı indirildi.
Licede karakol inşaatı vardı, protesto gösterileri yapılıyordu, çatışma çıktı, bir kişi öldü. Bu olay üzerine Diyarbakırda PKK bayrakları ile sokağa döküldüler. Yüzü maskeli biri tel örgüleri atladı, 2inci Hava Kuvvetleri Komutanlığına girdi, bayrak direğine tırmandı, ipini keserek Türk bayrağını indirdi, fırlatıp attı.
Milletin onuruyla hiç bu kadar oynanmamıştı.
Kendi topraklarımızda, askeri üssümüzde bayrağımız indirilmiş, asker polis armut gibi seyretmişti, müdahale edilmemişti.
Tayyip Erdoğan, sanki bu olan bitenin sorumlusu kendisi değilmiş gibi, Pkkyla müzakere masasına oturan kendisi değilmiş gibi, bölücü örgütü bayrak indirecek kadar şımartan kendisi değilmiş gibi, askerin elini kolunu bağlayan kendi değilmiş gibi, çıktı, bayrağı indireni indireceksin, yapmıyorsan sorumlusun, herhalde gelip ben indirmeyeceğim dedi. İşin içinden sıyrıldı.
Yunanistanda kabine değişikliği yapıldı. Argiris Dinopulos, içişleri bakanı oldu.
Kimdi bu? da Kardaka bayrak diken gazeteciydi. Bizim Kardak kahramanlarımız, hapisteydi.
Sf:
Musul Konsolosluğumuz basıldı.
Konsolos Öztürk Yılmaz, konsolosluk görevlileri, aileleri, özel harekat polisleri, 46sı Türk vatandaşı, 3ü Iraklı, 49 kişi rehin alındı, kaçırıldı, Türk bayrağı indirildi, IŞİD bayrağı dikildi.
Aynı gün, gene Musulda 28 Türk şoför kaçırıldı.
Sadece 24 saat önce MHP Milletvekili Sinan Oğan, TBMMde alarm zilleri çalmış, besleyip büyüttüğünüz IŞİD terör örgütü, Musul başkonsolosluğumuzun etrafını sardı diye haykırmış, AKP milletvekilleri ise hadi ordan be atma atma diye alay etmişti.
MHP milletvekili TBMMde çırpınırken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu New Yorktaydı, dünyadan haberi yoktu. Baskından sadece 24 saat önce attığı tweette Musul konsolosluğumuzda sorun yok, güvenliği için her türlü önlemi aldık demişti.
Sf:
Bunlar hep böyleydi te kafamıza çuval geçirdikleri gün, Genelkurmay Başkanı Hilmi efendi, İsrail de gezideydi. İstanbulda sinagogları havaya uçurduklarında, İstanbul Emniyet Müdürü Letonyadaydı, maç seyretmeye gitmişti. Mavi Marmara yı bastıkları gün, Tayyip Erdoğan Şiliyi geziyordu, dışişleri bakanımız Venezueladaydı, milli savunma bakanımız Makedonyadaydı. Fantomumuz vurulduğu gün, Tayyip Erdoğan Brezilyadaydı, şehit pilotlarımızı 13 gün sonra denizin dibinden çıkardıklarında, Bodrumdaydı, tatile gitmişti. Hiçbir krizi öngörememişler, hiçbir krize önlem alamamışlardı.
Sf:
Nuri Bilge Ceylanın Kış Uykusu filmi Altın Palmiye ödülünü kazandı diye çok sevinmiştik. Başrolde oynayan Haluk Bilginer, sevincimizi kursağımızda bıraktı. Hürriyete konuştu, 91 senedir güce tapıyoruz, biz gücü çok severiz, kendini güçlü gösteren herkese tapınırız, baba sendromudur dedi Atatürke saldırmak modaydı. Haluk Bilginer de entel görünmek için, bu modaya ayak uydurmuştu.
Sf:
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Exeter Üniversitesindendi, Cumhurbaşkanı adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu da Exeter Üniversitesindendi. Ne hoş tesadüftü di mi? Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek de, Exeter Üniversitesindendi. İngilterenin prestijli eğitim kurumlarından biriydi. Petrol zengini Arap ülkelerinden bol sıfırlı bağışlar alırdı. Arap ve İslami Araştırma Enstitüsü vardı. Kürt Araştırmaları Enstitüsü vardı. Bu iki enstitü vesilesiyle, Arabistanlı Lawrenceın torunları, İngiliz İstihbarat Servisinin elemanları, Ortadoğu uzmanı olmak için, burada eğitilirdi. Bu çetrefil durumlar elbette burada okuyan diğer öğrencileri bağlamazdı Mesela, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterimiz Exeterdendi. Siirt, Elazığ, Eskişehir, Gümüşhane, Kilis valilerimiz Exeterdendi. İstanbulda, İzmirde, Boluda, Erzurumda vali yardımcılığı yapan onlarca yöneticimiz Exeterdendi. Polis Akademisi Başkanımız Exeterdendi. Bayrampaşa, Araklı, İspir, Ardeşen, Bayramiç, Dilovası, Konak, Kula kaymakamlarımız, ben diyeyim 50 kaymakam, siz deyin kaymakam Exeterdendi. Kamu ihale kurumu başkanımız, göç idaresi başkanımız, toprak mahsulleri ofisi genel müdürümüz, başbakanlık tanıtım ajansı başkanımız, mülkiye teftiş kurulu başkan yardımcımız, şeker kurumu başkanımız Exeterliydi. Bürokrasimizde yolu Exeterden geçmeyen neredeyse yok gibiydi. İnsan düşünüyordu tabii İyi ki vardı şu Exeter yani, yoksa nasıl yönetecektik biz bu devleti!
Sf:
Yine, Balyozla aynı gün 12 Eylüle müebbet çıktı.
Ankara Adliyesi 10uncu Ağır Ceza Mahkemesi, 97 yaşındaki Kenan Evren ile 89 yaşındaki Tahsin Şahinkayaya müebbet hapis cezası verdi. Güya darbeyi yargılamışlar, tuvalete bile gitmeye mecali olmayan iki kişiyi suçlu bulmuşlardı.
Sf:
Yandaş Sabahın yazarı Engin Ardıç 1,5 milyar müslümanın elinde Coca Cola bardağıyla ebabil kuşlarını beklemesi soytarılıktır diye yazdı. Tekirdağ valisi Ali Yerlikaya, önce bu cümleyi twitter hesabından paylaştı. Sonra da Coca Cola boykotu yaptı. Aile bakanlığının iftarında Coca Colayı protesto ederek, Fanta içti. Küçük bir pürüz vardı Fanta da, Coca Cola ürünüydü!
Sf:
IŞİD, hilafeti ilan etti. Twitterdan yayınladıkları ses kaydıyla, örgütün lideri Ebubekir Bağdadi halife ve tüm dünya Müslümanlarının lideri olarak tanıtıldı. Irak Şam İslam Devleti ismi de, İslam Devleti olarak değiştirildi. Bilahare Saddamı idam cezasına çarptıran hakim, IŞİD tarafından yakalanıp, idam edildi.
Sf:
Üsküdar Fethipaşa Korusundaki Hüseyin Avni Paşa Köşkünde yangın çıktı. senelik tarihi köşk kül oldu. İstanbul İstanbul olalı böyle usturuplu yangın görmemişti. Korudaki ağaçları boşver, bahçedeki çiçekler bile yanmamıştı, sadece bina kül olmuştu. İyi de niye sadece bina kül olmuştu? Cevabı basitti Bu köşkü TMSF satmıştı. Milletin orasına koyacağını ifade eden müteahhit Mehmet Cengiz almıştı. Satış sözleşmesinde yıkım yasağı şartı vardı. Yani, satın alan kişi, asla yıkmayacaktı, yıkıp yerine yenisini yapmayacaktı. Talihsizlik işte, yangın çıktı, köşk kül oldu, yasak ortadan kalktı, yerine yenisini yapmaktan başka çare yoktu!
Sf:
Anayasa Mahkemesinin ambleminde değişiklik yapıldı, TC ibaresi eklendi. AKPye nazire yapılıyordu. Sen valiliklerden, sağlık bakanlığından, ziraat bankasından TCyi kaldırıyorsun ama, ben o TCyi gözüne sokuyorum demek isteniyordu. Haşim Kılıç, zamanında kapatmaya kıyamadığı Akpyle adeta inatlaşıyordu.
Sf:
Çatı adayının sloganı açıklandı:
Ekmek için Ekmeleddin.
Amblemi bir somun ekmekti.
Sanırsın, fırıncılar odası başkanlığına adaydı.
Oğullarının yerine babaları konuştu.Ekmek için Ekmeleddin sloganını beyin fırtınasıyla uzun müzakereler sonucunda bulduklarını söyledi. Küçükken bana ekmek derlerdi dedi! Belki, hiç konuşmasaydı daha iyiydi.
Sf:
51 polis tutuklandı. Silivri ye konuldular.
Milli orduyu hapse tıkmışlardı.
İmamın ordusunu hapse tıkmışlardı.
Herkes Fethullah Gülenden tırsıyordu ama
Aslında, Tayyip Erdoğana dokunan yanıyordu.
Sf:
ten beri Şanlıurfa Göbeklitepedeki arkeolojik kazıların başkanlığını yürüten Profesör Klaus Schmidt, Almanyada öldü. Göbeklitepe o güne kadar bilinen tarihi değiştirmiş, insanlığın en eski tapınak merkezi olduğu anlaşılmıştı. da, milattan önce 9 bin senesine ait insan başı heykeli ortaya çıkarılmış, ortaya çıkarıldığı gün çalışmıştı! Kültür bakanlığımız, eşi benzeri olmayan bu heykel çalındığı için, Profesör Klaus Schmidte bin lira ceza kesmişti. 11 bin senelik heykele, sadece bin lira Profesör Schmidt, bin liralık para cezasını ödemiş ve hiçbir şey olmamış gibi kazılara devam etmişti.
Sf:
Alman Der Spiegel dergisi, tarihinde ikinci defa Türkçe ilave hazırladı, Türkiyedeki cumhurbaşkanlığı seçimini inceledi. 16 sayfalık özel ilavenin baş yazısında Tayyip Erdoğan padişaha dönüştü deniyordu. Der Spiegel, Gezi olayları sırasında da, yine Türkçe boyun eğme başlığını kullanmıştı.
Ekmeleddin İhsanoğlu jest yaptı, rakiplerine biner lira bağışta bulundu. Tayyip Erdoğan kabul etmedi, iade etti. Selahattin Demirtaş ise hocam zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim, öbüründe zaten çok var, hepsini bana yatırabilirsiniz dedi.
MHP milletvekili Sinan Oğan TBMMde konuştu hükümet Türkmenlere niye sahip çıkmıyor? diye sordu. Vay sen misin soran AKP milletvekilleri saldırdı. İki değil, beş değil, altmış milletvekili birden saldırdı, yumrukladılar, tekme attılar. Sinan Oğan twitterdan 60 AK it saldırdı, ağızlarının payını aldılar, bunlar ülkücülere ancak 60a tek saldırır diye yazdı.
Sf:
Balyoz sanıkları tasfiye edildi. Kumpas çökmüştü, Anayasa Mahkemesi tarafından haklarının ihlal edildiği tescil edilmişti, asrın iftirasına uğradıkları kesinleşmişti, nafile Yüksek Askeri Şûra, zart diye kesti attı, Balyoz sanığı 11 general ve amirali emekliye sevketti. Kurmay albaylar ise, pasif görevlere gönderilmişti,adeta istifa edin, gidin demek isteniyordu. Gayet açıktı Terfi sırasında yarışarak geçilemeyen subaylar, TSKdan atılarak, tasfiye edilerek geçilmişti. Komuta kademesi onlarsız şekillenecekti. Temize çıkmalarının önemi yoktu, bu Atatürkçü subaylar orduda istenmiyordu.
Sf:
Siyah hayatımıza, ak troller kavramı girmişti. Twittera, facebooka sahte isimlerle kaydolan, sosyal medyayı yalan bilgilerle maniple etmeye çalışan, AKP karşıtlarına hakaret ve iftira yağdıran isimsiz kişiler topluluğuydu. Gazetelerin internet sitelerine giriyorlar, haberlerin altına sanki sıradan vatandaşmış gibi AKP lehine yorumlar yazıyorlardı. Bu iş için havuz oluşturulduğu, ak trollere lirayla 4 bin lira arasında maaş ödendiği öne sürülüyordu.
Sf:
IŞİD, Erbil sınırına dayandı. Amerikan uçakları ilk defa IŞİDi bombaladı. Mesaj gayet açıktı Peşmergeye dokunan yanardı!
Aslında, hangi Sünni hangi Şiinin kafasını kesiyor, hangi mezhep hangi etnik kökeni havaya uçuruyor, hikayeydi Para kimin cebine giriyor ona bakmak lazımdı. Irakın Şii bölgelerindeki petrol yataklarında milyar varillik rezerv vardı. Kuzey Irakta 45 milyar varillik rezerv vardı. Doğalgaz rezervlerini saymıyorum, varın siz hesap edin. Şii Bağdat yönetimi, Irakın günlük üretimini 10 milyon varile çıkarmak istiyordu. Bunu başarırsa petrol gelirlerinde Rusyayı geçecek, Suudi Arabistanla kafa kafaya gelecek, Suudilerin borusu eskisi gibi ötmeyecekti. Şırrak IŞİD denilen örgüt, işte tam bu noktada ortaya çıkmıştı.
Sf:
Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığına koşarken, başbakanlık dönemine ait bilançolar ortaya saçılıyordu. Açtığı yara çok büyüktü.
Gelmiş geçmiş tüm başbakanlardan fazla borç yapmıştı.
58 başbakan 80 senede milyar lira borç almıştı.
Tayyip Erdoğanın tek başına aldığı borç milyar liraydı.
Göreve geldiğinde dış borcumuz milyar dolardı.
Türkiyenin dış borcunu milyar dolara çıkardı.
12 senede örtülü ödenekten 25 milyar lira harcamıştı.
O günkü kur itibariyle 11 milyar dolardan fazlaydı.
Habire faiz lobisini hedef gösteriyordu ama
Faiz rekoru kırmış, 12 sene milyar lira faiz ödemişti.
Devletin 52 milyar dolarlık malını mülkünü satmıştı.
Vatandaşın bankalara olan borcu 4 milyar dolardı.
milyar dolara çıkmıştı.
42 milyon kişinin borcu vardı.
Cari açık milyon dolardı.
Cari açık 52 milyar dolara çıktı.
Ülkenin döviz bilançosu 85 milyar dolar açık veriyordu.
Beşe katladı, milyar dolara çıktı.
İktidara geldiğinde, bir litre mazot liraydı.
Cumhurbaşkanlığına çıkarken bir litre mazot liraydı.
İşlenen tarım alanı milyon dönümdü.
milyon dönüme inmişti.
Tarihte ilk defa, saman ithal etmiştik.
te icralık dosya sayısı 9 milyondu.
te 21 milyonu geçmişti.
Sf:
Ekmeleddin İhsanoğlu, ertesi sabah Yeniköydeki evinden çıktı. Gazeteciler mikrofon uzattı. Bende laf bitti çok mutluyum, Allah hayırlı uğurlu etsin dedi.
CHP seçmeninin ağlamaktan gözleri şişmişti. CHP adayı çok mutluyum diyordu!
Sf:
Hürriyetten ayrıldım. Başbakan kim olsun? başlıklı yazı yazmıştım. Bu yazıyı yayımlayamayız, içeriğinde hukuken sorun yok ama, sıkıntı olur dediler. Siz bilirsiniz dedim. İşverenin çalıştırma hakkı olduğu gibi, çalıştırmama hakkı olduğuna da inanırım. Ayrıldım.
Sf:
Ayrılmama sebep olan yazı, buydu.
Hürriyette yedi sene yazdım.
Tek dava bile kaybetmedim.
Sf:
AKP kongresi 27 Ağustosta yapılacaktı, cumhurbaşkanlığı devir teslimi 28 Ağustosta yapılacaktı. Yani Abdullah Gülün önü tamamen kesilmişti. 27 Ağustosta henüz cumhurbaşkanlığı görevini devretmemiş olacağı için, istese bile AKP genel başkanlığına aday olamayacaktı. 24 saat farkla tasfiye edilmişti.
Cumhurbaşkanı seçilince herkesi kucaklayacağını söyleyen Tayyip Erdoğan, aslında hiçbir şeyin değişmediğini kanıtladı. Yargıtaydaki adli yıl açılış törenine şart koydu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu katılırsa, ben katılmam dedi. Herkes, yargıtayın ne karar vereceğini merak ediyordu. Yargıtay Başkanlar Kurulu Metin Feyzioğlu açılışta konuşacak kararı verdi. Tayyip Erdoğan açısından soğuk duş gibiydi. Hukuk, teslim olmuyordu, biat etmiyordu.
Sf:
Alo Fatih tapeleriyle gündeme gelen Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylının kızını da zorla İmam hatipe yazmışlardı. Fatih Altaylı, iktidara geldiğinde Tayyip Erdoğanı yere göğe sığdıramıyor, hatta Nobel Barış Ödülüne bile aday gösteriyordu. Bu tür şakşakçılığın bedelini, şimdi çocuklarımız ödüyordu.
Sf:
Kepazelikti Türkiyeyi dinlemeyen bi Uganda kalmıştı!
Kendini ortak zanneden Türkiye, aslında hedefti.
Yandaş medyanın hali içler acısıydı. Sabah gazetesi, bu uluslararası rezaleti ABD Türkiyeyi dinliyor ama, bilgilerini Türkiyeyle paylaşıyor diye duyurdu. Çalıyor ama çalışıyorun istihbarat versiyonuydu yani Dinliyor ama paylaşıyor du.
Star gazetesi daha trajikomikti. Herkes Türkiye yi merak ediyor başlığını atmıştı!
Sf:
Hüseyin Avni Paşa Köşkü de sıfırlandı. Yani, satın alan kişi, asla yıkamayacaktı, yıkıp yerine yenisini yapamayacaktı. Talihsizlik işte, yangın çıkmış, köşk kül olmuş, yasak ortadan kalkmıştı,yerine yenisini yapmaktan başka çare yoktu! Ve, bu yangınla alakalı olarak sadece köşkün bekçisi hakkında soruşturma başlatılmıştı. İstanbul İtfaiyesi yangının neden çıktığı belirlenemedi diye rapor verince, bekçi hakkında da takipsizlik kararı verildi. Sen sağ ben selamet, hadise kapandı.
Sefer Çalınak diye biri, imam nikahlı eşini öldürmüş, afla hapisten çıkmış, bir başka kadınla imam nikahıyla yaşamaya başlamış, onu da öldürmüş, alt tarafı altı sene yatıp çıkmış, Flash TVdeki izdivaç programına katılmış, kader kurbanıyım, yuva kurmak istiyorum demiş, programın sunucusu tarafından stüdyodan kovulmuştu. İki ay sonra Seda Sayanın Show TVdeki programına konuk edildi. Seda Sayan gayet güzel sohbet etti, sonra da izleyicilere dönüp, bu kadar güler yüzlü bir katil gördünüz mü? dedi. Sefer Çalınakın öldürdüğü kadınlardan birinin oğlu canlı yayına telefonla bağlandı, bu adamın televizyona çıkarılmasından rahatsız oluyorum diye tepki gösterdi, Seda Sayan neden rahatsız oluyorsun? diye sorunca da, neden olacak yahu, oradaki adam annemi öldürdü, normalde hapiste olması lazım, televizyon televizyon geziyor dedi.
Sf:
CHP kurultay yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan seçildi.
Ekmeleddin İhsanoğlu fiyaskosuna rağmen, koltuğunu korumayı başarmıştı. Bütün seçimleri kaybediyor, buna rağmen bütün kurultayları kazanıyordu. Bu iş kurultayla olsaydı, Kılıçdaroğlunun şimdiye kadar ABD Başkanı olması gerekiyordu!
Sf:
Genelkurmay başkanlığı, resmi internet sitesinden yazılı açıklama yaptı, Ağrı Taşlıçay ilçesinde bir ilkokuldaki Türk bayrağının indirildiğini ve yırtıldığını duyurdu. İyi de Bu bilgiyi öğrenen, mesela İzmirdeki, İstanbuldaki, Kayserideki, Trabzondaki vatandaş ne yapsındı?Ağrıdaki veya yurdun herhangi bir noktasındaki bayrağı korumak, en önce askerin, polisin görevi değil miydi? Genelkurmay kimi kime şikayet ediyordu.
Sf
İskoçyada bağımsızlık referandumu yapıldı. Evet çıkarsa, Birleşik Krallıktan ayrılacaklardı. Bu referandum, neredeyse İngiltere televizyonlarından fazla Türk televizyonlarında haber yapıldı. Liboşlarımız, İskoçya ile bizim güneydoğuyu birbirine benzetiyor, evet çıksın diye adeta dua ediyordu. Yüzde 55 hayır çıktı. Liboşlarımız çok üzüldü.
Hakkari Yüksekovada açılan okula, Abdullah Öcalan’ın annesinin ismi verilmişti. Dıbıstına Seretayi Ya Dayıka Uveyş tabelası asılmıştı. Yani Uveyş Ana İlkokulu ydu.
Elbette yasal değildi. Valilikler, bu binaları kapattı, mühürledi. Ertesi sabah mühürleri kırıp, eğitime devam ettiler. Tekrar mühürlendi. Bunun üzerine PKK devlet okullarını yakmaya başladı. Diyarbakır, Hakkari, Şırnak ve Muşta bir gecede 23 devlet okulu molotof kokteyli atılarak, kullanılamaz hale getirildi.
Sf:
Rehinelerimiz bırakıldıktan 12 saat sonra ABD Arap koalisyonu, IŞİDi Suriyede vurdu. ABD uçaklarına, Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar uçakları eşlik etmişti. Vuruş gücünden çok, vuruş şekli önemliydi. Çünkü, hava operasyonundan önce Esada haber verilmişti, operasyonun seninle alakası yok, senin savaştığın IŞİD güçlerini vuracağız denilmişti. IŞİD yüzünden Esad kıymete bitmişti. Rusya haklı çıkmıştı, Esad giderse, Suriyeyi kimse toparlayamaz görüşü hakim olmaya başlamıştı. Ahmet Davutoğlu’nun stratejik derinlik tahminleri, her zaman olduğu gibi, gene ıskalamıştı.
Milli Eğitim Bakanlığı kılık kıyafet yönetmeliğinde değişiklik yapıldı. Başı açık ibaresi kaldırıldı. Başı açık ibaresi kaldırılınca ne olmuş oldu? İlkokul öğrencilerinin türban takması serbest bırakılmış oldu. Hatta isteyen anaokuluna bile türbanla gelebilecekti. Artık yasal engel yoktu.
Düpedüz mecelle ye dönülmüştü.
Özetlemek gerekirse yüzyılda dini esaslara göre hazırlanan Osmanlı Medeni Kanunu ydu. maddeden oluşuyordu, ncı maddesi kızların dokuz yaşında buluğa erdiğini kabul ediyordu. Yani, bu mecelleye göre aileler kızlarını dokuz yaşında evlendirebilirdi. Dolayısıyla bunların kafasına göre, dokuz yaşındaki kız çocukları türban takmalıydı!
Sf:
Irak Suriye tezkeresi çıktı.
Türk Silahlı Kuvvetlerine Suriye ve Irakta sınırötesi operasyon yapma yetkisi veren başbakanlık tezkeresi, TBMMde oylandı. evet, 98 redle kabul edildi. Bu tezkere, yabancı askerlerin de Türkiyede bulunmasına imkan sağlıyordu.
Sf:
AKPyle beraber MHP evet vermişti. CHP ve HDP hayır demişti.
Kısa süre sonra Barzaninin peşmerge güçleri, bu tezkere sayesinde, silahlarıyla birlikte Türk topraklarından geçecekti. Tezkereye evet diyen MHP bu geçişe karşı çıkacak, tezkereye hayır diyen HDP bu geçişi destekleyecekti.
Siyasi partilerimizin tel tel döküldüğünün kanıtıydı. Evet diyorsan, niye karşı çıkıyordun?
Hayır diyorsan, niye destekliyordun?
Sf:
Memleketin ne hale geldiğinin çarpıcı bir göstergesi, Vanda yaşandı. Gevaş Savcısı Ersin Kuşku, yaşadıklarını Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürke anlattı Otomobilimle Diyarbakır istikametinden Gevaşa doğru seyir halindeydim, dumanları gördüm, barikat kurmuşlardı, lastik yakıyorlardı,araçları durduruyorlardı, yolumu değiştirdim, Muş yönüne döndüm, Muşa 20 kilometre kala, yüzleri poşulu, kalaşnikoflu dört PKK’lı tarafından durduruldum,kimliğimi istediler, soğukkanlılığımı kaybetmedim, savcı kimliğini vermedim, nüfus cüzdanımı uzattım, kimliğimi kontrol ettiler, ne iş yaptığımı sormadılar, Kobanideki kardeşlerimiz ölüyor, bize yardım edeceksiniz, sessiz kalmayacaksınız, Kobani için bize yardım edeceksiniz dediler,bir süre daha bu şekilde propaganda yapıp gittiler. Batıda yaşayanlar buralarda neler olduğunu bilmiyor. Basına yansımıyor.Eşkıya bölgeyi kontrol ediyor diyordu.
Sf:
Çırak Ahmet Davutoğlu, ustası Tayyip Erdoğan gibi, akilleri Dolmabahçede topladı. Milletten gizlenen gerçeği, akillerine açıkladı.PKKnın ülke dışına çekilmediğini, çok az unsurun sembolik olarak çekildiğini biliyorduk ama, çözüm süreci zaafa uğramasın diye, topluma deklare etmedik dedi.
Sf:
Süper güç ABD çaresizdi, süper istihbarat İngiltere çaresizdi, Fransa, Almanya, İsrail çaresizdi, bütün dünyayı kurtarsa kurtarsa anca Kürtler kurtarabilirdi. Neredeyse, bu şekilde tarif ediyorlardı iyi mi Yersendi.
Kobanide yaşayan insanların ölümle burun buruna olduğu anlatılıyordu. Halbuki, Kobanide sivil nüfus kalmamıştı. Köyler dahil, bölgedeki insanların tamamı Türkiyeye geçmişti. Bomboştu.
Sf:
Tayyip Erdoğan derhal rest çekti, PYD ye silah yardımı yapılmasından bahsediliyor, bizim için PYD terör örgütüdür, PKK ile eştir, ABDnin PYDye silah yardımı yapmasına kesinlikle evet demeyiz, kabul etmeyiz dedi. Breh breh breh!
Tayyip Erdoğanın bu şekilde atıp tuttuğu gün, Amerikan nakliye uçaklarından PYDye paraşütle silah ve mühimmat indirildi.
Sf:
Zaten aslına bakarsanız, 29 Ekim bizim cumhuriyet bayramımızdan çok, Kürdistan bayramına benziyordu. Çünkü Barzaninin peşmerge birlikleri, takvimde başka gün yokmuş gibi tam 29 Ekimde, Türkiyeden resmi geçit yaptı.
Tarihimizin dönüm noktalarından biriydi.
Bir zamanlar Türkiye Cumhuriyetinin verdiği pasaportla seyahat edebilen Barzani Şimdi topuyla tüfeğiyle Türk topraklarındaydı.
Sf:
AKP devamlı yasakları kaldırdık diyordu ama Musul konsolosluğu baskınına yayın yasağı getirmişti. Reyhanlı saldırısına yayın yasağı getirmişti. Uludere faciasına yayın yasağı getirmişti. MİT TIRlarına yayın yasağı getirmişti. 17/25e yayın yasağı getirmişti. Ucu kendine dokunuyorsa, anında yasaklıyordu.
En açık sözlüleri Erdoğan Bayraktardı. Müteahhit Ali Ağaoğluyla görüşmemesi için oğlu Abdullahı defalarca uyardığını belirterek, En az 20 defa görüşme şununla dedim, dinletemedim, neticede oğlum buldu belasını, gözaltına alındı, iyi oldu dedi.
Sf:
Tabii AKPnin yakalama kararı vermesi pek bi anlam ifade etmiyordu. ABDnin ne karar vereceği önemliydi. Türkiyeye iade edilir mi, edilmez mi? Bunu zaman gösterecekti. Kesin olan şuydu 12 Mart muhtırasından sonra tutuklanan, 12 Eylül darbesinden sonra yakalama kararı çıkarılan, 28 Şubattan sonra ABDye giden Fethullah Gülen, generaller tarafından değil, bizzat destek verdiği AKP tarafından darbeci ilan edilerek, ABDden isteniyordu.
Sf:
Yandaş televizyon kanalı Anın Resmi Tarihten Gerçek Tarihe isimli programında, Mustafa Kemal Atatürke rüşvetçi denildi. RTÜKe şikayet edildi, RTÜK ceza vermedi. AKP demokrasisinde, Atatürke rüşvetçi demek serbest, tarihin en büyük rüşvet yolsuzluğundan bahsetmek yasaktı!
Doktrin: Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir. (Friedrich Nietzsche)
Bunu beğen: