bağlanmaktan korkan erkek nasıl bağlanır / Erkeklerde Bağlanma Korkusu - monash.pwn TÜZEMEN

Bağlanmaktan Korkan Erkek Nasıl Bağlanır

bağlanmaktan korkan erkek nasıl bağlanır

Bağlanma Korkusu Olan Kişileri Nasıl Tanırsınız?  Bu Yazıyı 5 Dakikada Okuyabilirsiniz.

Bazıları neden ıssız adam/kadın olmayı seçer?

İnsan doğası gereği bağlanma arayışı ve ait olma gayesi içerisindedir. Günlük hayatta duyduğumuz ‘anın tadını çıkar, özgür ol, hiç bir şeye bağlanma’ mottoları oldukça popüler bir hale gelmiş olsa da insanlar temelde stabil ilişkiler kurabilmenin peşindedir çoğu zaman. Bağlanma, özellikle güvenli bağlanma hepimizin temelde ihtiyaç duyduğu bir şeydir. Kurduğumuz her bağlantıda, adım attığımız her ilişkide de aradığımız tam olarak budur. Bunu kimi zaman bilinçli bir şekilde ararken kimi zaman da farkında olmadan ararız. Bazen de buna tamamen karşı durur insan, bilerek ve isteyerek kaçınır; bağlanma korkusu dediğimiz şey de tam olarak burada gelişir. Bağlanma korkusu, kişilerin kendi alanlarına müdahale edileceğini düşünerek bir ilişkiye bağlanmaktan korkmaları olarak açıklanabilir. Kişi, kendi kişisel alanına girileceği, özgürlüğünün kısıtlanacağı, kontrolü kaybedeceği düşüncesi ile ilişki kurmaktan ve bağlanmaktan kaçınır.

İhmal edilmiş çocuklar, büyütülmüş kaygılar ve doyurulmamış ihtiyaçlar..

Pek çoğumuzun sahip olamadığı güvenli bağlanmanın oluşumu tam olarak çocukluk dönemimizde başlamaktadır. Bağlanma teorisi; bir bebeğin bakım veren kişiye/annesine karşı arzu ettiği yakınlığı kurması ve devam ettirmesi için gösterdiği her türlü davranışı ‘bağlanma davranışı’ olarak tanımlar ve bağlanma davranışıyla birlikte bebeğin kendini tehlikelerden korumayı hedeflediğini öne sürer. Bakım veren ya da anne bebeğin bu mesajlarına karşı duyarlı olup cevapladığında, bebek annesini güvenilir bir liman olarak görür böylelikle başkalarına güvenebilmeyi de öğrenir. Ancak bu süreçte anne bebeğin mesajlarına tutarlı bir biçimde cevap vermediğinde bebek annesiyle güvenli bir bağ geliştiremez. Teoriye göre, bağlanma figürünün ulaşılamaz olması hem çocuk hem de yetişkinlerin kaygı seviyelerinin artmasına neden olabilir. Koruyucu rolünü yerine getiremeyen bağlanma sistemi içerisinde, destek alamayan çocuk kendini güvende hissedemez. Bu nedenle güvenli bağlanma geliştiremeyen çocuklar dünyayı tehlikeli, beklenmeyen tehditlerle dolu korkulacak hatta saklanılacak bir yer olarak algılar; güvende olma, anlaşılma, sevilme, değerli hissetme, sakinleşme gibi temel ihtiyaçları fark edilmez ve doyurulmaz.

Biz büyüdük, kaygılarımız da büyüdü.

Bağlanma korkusunun temelinde yatan şey aslında daha küçük bir çocukken öğrendiğimiz terk edilme, kaybetme ve acı çekme korkusudur. Ebeveynlerimizin aşırı kontrolcü ya da aşırı ilgisiz tutumlarından edindiğimiz tüm bu korkular yetişkinlik hayatımızda farklı maskelerle ve şekillerle karşımıza çıkmaktadır. Aslında şuan yaşadığımız her korku çocukken ebeveynlerimizin davranışları yüzünden deneyimlemek zorunda kaldığımız korkulardır. Terk edilme korkusu yaşayan kişi muhtemelen annesi ile olan ilişkisinde bu tarz bir deneyim yaşamıştır ve tüm bunların sonucunda kaçmayı öğrenmiş, derin kaygılar edinmiştir. Yetişkinlik hayatımız boyunca bize miras kalan bu korkuların gölgesinde bir yandan kaygılarımızı büyütürken bir yandan da onlardan kurtulmaya çalışırız.

Bağlanma korkusu olan kişileri nasıl tanırız?

Ayrılmaktan ya da kaybetmekten korktuğu için bağlanmaktan korkmak, mutsuzluktan korktuğu için mutluluktan kaçmak ve bağlanamamak. Bir şeyin varlığı ne kadar mutlu ediyorsa, yokluğu ya da yok olacağı olasılığı da o derece korkutucu ve kaygı vericidir. Ayrılınca, kaybedince çekilecek acılarla baş etmek kimileri için dayanılmaz gelebilir ve bu sebeple kişi kendini geride tutar, duygularını saklar, ilişkide kendini açmaz. Bağlanma korkusu olan bireyler genellikle ilişkilerinde karşı tarafın kendilerini olduğu gibi kabul etmesini bekler; ilişki içerisindeyken kendilerini baskı altında hissederler ve karşı tarafın beklediği ilgiden şikayetçi olurlar. En büyük eksiklikleri ise duygusal anlamda kendilerini karşı tarafa açamıyor olmalarıdır. Çünkü bağlanma korkusu olan kişiler için duygusal olarak kendini açmak, teslim olmak demektir. Bu kişiler çoğunlukla tek başına yaşamlarını devam ettirme isteğinde olurlar. Bağlanma korkusu yaşayan kişiler içinde bulundukları ilişkinin sonlanmasından korkar, mevcut halinden memnun olmaz, geçmişte yaşadıklarına takılı kalır, karşısındakinin doğru kişi olup olmadığını sorgular. Bağlanma problemi yaşayan kişiler ilişki içerisinde boğulduklarını hissettiklerinde, ilişki tarafından yutulup yok olacağı korkusunu duyar ve kaçmaya başlar.

Bağlanma problemi yaşayan kişilerle olan ilişkilerinizde uzaklaştığı zamanları kişisel olarak algılamamak gerekir. Eğer uzaklaşmışsa bunun kaygılarının yükseldiği ve gergin olduğu için olduğunu unutmamalısınız. Aşırı ilgi göstermekten ve aşırı ilgi beklemekten kaçının. Karşınızdaki insanın sınırlarını fark edin, şahsi alanına girmeyin ve müdahale etmeye çalışmayın. Sık sık görüşmelerden, sürekli mesajlaşmalardan kaçının; sizi özlemesi için fırsat verin.

 

 

KAYNAKLAR

  • H., Shorey., Fear of Intimacy and Closeness in Relationships, April ()
  • Attachment Theory, monash.pw
  •  Uluhan., Bağlanma Korkusu, ()
  • S., McLeod., Attachment Theory, Feb. ()

Bağlanma Korkusu

Kadın, erkek ilişkilerini bozan, yarım kalmış aşklar, eksikliği yüreğimizin bir köşesinde hissedilen yaşanmamışlıklar? Nedir bunun sebebi? Sevgisizlik mi, yoksa başka bir şey mi?

Neden partnerimize kalbimizin, ruhumuzun her yerini açamıyoruz? Neden bağlanma duygusu, bir savunmasızlık hissi doğuruyor?

Tüm bunların sebebi aslında korkularımız ve kaygılarımızdır. Bilinçdışında dile getirilemeyen pek çok korku ve kaygı tüketiyor ilişkileri. Ayrılmaktan ya da kaybetmekten korktuğu için bağlanmaktan korkmak, mutsuzluktan korktuğu için bağlanamamak. Bir şeyin varlığı ne kadar mutlu ediyorsa, yokluğu ya da yok olacağı olasılığı, o derecede korkutucu ve kaygı vericidir. Ayrılınca ya da kaybedince çekilecek acılar, bir çok insan için dayanılmazdır. Bu sebeple hep kendini geride tutar, duygularını saklar, ilişkiye kendini açamaz. Bağlanmaktan kaçmak yerine, acı ve hayatla baş etmeyi öğrenemedikçe kaçınılmazdır sizi ve partnerinizi mutlu etmeyen sığ ilişkiler.

Bağımlı karakter özellikleri, bağlanma korkusunu yaratmaktadır. Sorumluluk almaktan kaçınan, ayrıldıktan sonra acı çekerim korkusuyla geride duran ve ilişkilerinde tutuk davranan bireylerin bilinç dışlarında aciz duruma düşme, terk edilme, kişiliğinin ve benliğinin dağılma korkuları yatar.

Zayıflığı ve korkuyu kendine yediremeyen birey, ruh sağlığını korumak için bu tür eksikliklerini savunma mekanizmalarıyla bastırmak durumundadır. Bazıları bu korkularını partnerinin yetersizliğini öne sürerek ya da güvenilirliğini sorgulayarak yenme yoluna giderler. Partneri ne yaparsa yapsın, bir türlü hoşnut olmaz. İlişkiyi her an bitirecek havasındadır, fakat, o cesareti de gösteremez. Çünkü daha fazla beğendiği kişi karşısında da kendini yetersiz hissetmekte, aldatılmaktan, terk edilmekten ortada kalmaktan çekinmektedir. Bu kişiler daha çok kendinin isteyeceği değil, onu isteyen biriyle ilişki kurmayı tercih ederler. İlişkide bir ayağı dışarıdadır, partnerinde hep kusur bulur. Aslında temel sorun, partnerinin eksik ve kusuru değil, bağlanma korkusudur. Bu bireyler bağlanma korkularını yenip, aidiyet geliştirdiklerinde ise bağımlı hale gelir, o ilişkiden her şartta kopamazlar.

Bazıları ise karşı tarafın bağlanmasını engellemeye çalışarak, kendini savunma yolunu seçer. Partnerine değer verdiğini gösterecek davranışlardan kaçınır, ona ait olduğunu hissettirmek istemez. Zayıflıklarını ve zaaflarını kapamaya çalışır, ona hiçbir şekilde ihtiyacı yokmuş izlenimi vermeye çabalar. Tüm amacı, ilişkiye göründüğü kadar bağlı olmadığını hissettirmektir. Partnerin kırgınlıkları, rahatsızlıkları, beklentileri, ne düşündüğü onun için önemli değil gibidir. Karşı tarafın ilişkiye bağlanmaması gerektiğini sık sık dile getirir. Dilinde her an ayrılmak, boşanmak vardır. Çocuk yapmamak, yüzük takmaktan kaçınmak gibi tercihlerde bulunur. Partnerine yoğun duygular hissetmemektedir. Niyeti , kendince daha iyi birini bulduğunda kendini suçlu hissetmeden, sorumluluk almadan, özgürce ilişkiyi sonlandırmaktır. Altta yatan kaygı ve korkuları yüzünden, bencilliğini ne görür, ne de kabullenir. Bunun da temelinde kendine güvensizlik vardır. Bu kişiler ilişkiye bağlı değilmiş ya da partnerinin bağlanmasından rahatsız oluyormuş hissi uyandırdıklarından, karşıdaki de kendini değersiz ve yeterince sevilmemiş hisseder. Bu da karşılıklı bir kısır döngüye yol açarak ilişkiyi çıkmaza sokar.

Bazıları da yoğun bir duygu ve paylaşım duymamakla birlikte, ilişkiye çok bağlı ya da çok seviyor havası verirler. Burada da derinde bir bağlanma korkusu söz konusudur. Birey karşı tarafa yoğun duygular hissettirerek onun sevgisini kazanmak, onu kendine bağlamak amacındadır. Sevgi ve bağlılığı elde ettiğinde ise eski yoğun duyguları kaybolacaktır. Artık bağlılığını göstermek onun için bir zayıflıktır. Aslında, bilinç dışında kendini koruma güdüsü vardır. Birey bağlandığı karşı tarafça anlaşıldığında, bunun kötüye kullanılacağını düşünmektedir. Onlar için bağlanmak çok zor ve kişiyi savunmasız bırakacak bir eylemdir. Bağlanma korkusu hiç yokmuş gibi görünen, başlangıçta özverili ve yoğun duygusal aktarımlı davranan birey, karşı taraf ilişkiye bağlandıktan sonra birden geri çekilecektir. Bunlar kişilerin mutlaka kötü niyetli olduklarından değil, duygularını anlamamaları ve karşı tarafla paylaşamamalarından olmaktadır.

Bağlanma korkusunun temellerinde terk edilme korkusu, acı çekme korkusu ve anlaşılamama korkuları yatmaktadır. Terk edilme ve acı çekme korkuları, çoğu kez çocukluktaki aile ilişkilerinden, özellikle de anneyle yaşanan olumsuz deneyimlerden kaynaklanır. İhtiyaç hissettiği bir dönemde annesinden ayrılmak zorunda kalan, yeterli ilgi, sevgi ve şefkatin olmadığı güvensiz ortamlarda yetişen çocuklar acı veren durumları tekrar tekrar yaşamamak için bağlanmaktan uzak durarak, kendilerini savunmaya alırlar. İlişkilerindeki benmerkezci yaklaşımda, hep bu vardır. Duygularını saklama ya da abartılı duygudurumlar ve kıskançlık gösterileri korku ve güven eksikliğine dayanmaktadır. Sonuçta yoğun paylaşımlı ilişkilerden kaçınan, ilişkilerde geride duran, güvenmekte zorlanan bireyler, hayattan haz alamamakta, karşı tarafın da kendini değersiz hissetmesine sebep olarak çıkmaz bir ilişki sarmalına girmektedir.

Bağlanma korkusu bazen özgürlüğünü yitirme ve bir daha ayrılamama korkularından da kaynaklanır. Sorumluluktan kaçınan bu kişiler bağımlı karakterdedirler. Bağımlı bireyler reddedilme, terk edilme korkuları yüzünden ilişkiyle ilgili risk almak istemezler. İlgilerini çekmedikleri halde, kendilerini isteyen ve kendileriyle ilgilenen partnerleri tercih ederek, kolay yolu seçerler. Eşit ilişki onlar için söz konusu değildir. Duygu yoğunluğu olmayan ilişki de kısa sürede çıkmaza girmeye mahkumdur. Gerçek duygularını ifade ettiğinde partnerinin kırılıp gücenerek terk etmesinden korkan birey, hem suçluluk hissetmekte hem de mutsuz bir ilişki sürdürmektedir. Partnerini ne kadar kendinden eksik, zayıf, güçsüz bulsa da, ona bağımlıdır. Bunu kendine dahi itiraf edemez. Bahanesi karşı tarafı kırma korkusu, onu incitmeme arzusudur. Oysa derinlerdeki kaybetme duygusunun verdiği bağımlılık ve zayıflığının kurbanıdır.

İlişkide daima güçlü taraf olma isteğinden kaynaklanan, ilişki içinde zayıf düşme korkusu erkeklerde bağlanma korkusunun temel görünümüdür. Erkekler bu korkuyla ilişkiye bağlı olmayı, bağımlı olma olarak algılama eğilimindedirler. Bundan dolayı, duygularını sözle değil, davranışlarla ifade etmeyi, hediye alma, hatırlama gibi eylemleri yadsımayı tercih ederler. Korkularını, kaygılarını, kıskançlıklarını konuşmak, paylaşmak yerine kurallar koyarak yasaklar getirerek, emirler vererek gidermeyi seçerler. Bir kadına bağlandıklarında artık adam yerine konmayacak, kendilerine saygı duyulmayacak ve önemsenmeyeceklerdir. Bağlanmaktan korkan bazı erkekler ise bir kadını elde ederek kendilerine olan güvenlerini tamamlamakta, sonra da ilişkiden kaçış aramaktadırlar. Bunun da altındaki temel unsur özgüven eksikliğidir.

Kadınlarda ise bağlandıklarında kullanılacakları korkusu çoğu kez bağlanma korkusunu doğurmaktadır. Bağlandığını belli eden kadına erkek hassasiyet göstermeyecek, onu daha az sevecek, onu kısıtlayacak ve yasaklar getirecektir. Bu korku sebebiyle bir çok kadın, ilişkisini hissettiği gibi yaşayamamakta, kendini ketlemektedir. Böyle kadınlar sorumluluk almaktan kaçınarak ilişkiyi erkeğin sırtına yüklemektedirler.

Tüm bu korkular, ilişkileri gerçek bir paylaşımdan, benmerkezci bir yaklaşıma döndürmekte, bu davranışlar da karşı tarafta değersizlik, umursanmazlık, önemsenmeme duyguları yaratmakta, sevilmiyormuş hissi vererek huzur ve mutluluğu bozmaktadır.

Bağlanma korkusu olan kişiler aynı zamanda bağımlı kişilik özelliklerine sahiptir. İlişklerinde bencillik hakimdir. Buna rağmen karşı tarafı kıran, üzen, rahatsız eden davranışlarını onu sevdiği için yaptığı mazeretine sığınır. Bencillik ve değerbilmezlik karşısında yıpranan partner, bir sonraki aşamada hissettiği duygularla da yargılanır. Kendini değersiz, önemsiz, sevilmeyen olarak algılayan partner, bu duyguları hissettiği için suçlanır, sorunlu ilan edilir. Böylelikle sorunlar ikiye katlanır.

Bağımlı kişilerin gösterip, söyleyebildiği duygular, hissettiklerinden daha azdır. Bu duygular uzun süre karşı tarafı çok sevmesi, onu kırmak istememesi veya çok önem vermesi gibi nedenlerle baskılanır. Bu baskılanma bazen abartılı ve dengesiz tepkiler veya öfke patlamalarıyla ortaya çıkarken, bazen de kişi tamamen kendi iç dünyasına kapanır ve partnerini belirsizliğe iter.

Yaşadığınız ilişkide ayrılmak düşüncesi boğulacak kadar sizi rahatsız ediyorsa, onsuz yaşayamayacak gibi hissediyorsanız, sevilmediğiniz ve değer görmediğiniz halde onu sevdiğinizi söylüyor, sıkıntıları defalarca yaşayıp son anda ayrılıklardan geri dönüyorsanız, o ilişkiye bağımlısınızdır.

Gerçek bağlanmada ise hayat ayrı bir anlam kazanacaktır. Birileri için anlamlı, değerli ve önemli bulunmak iç huzurun sağlanmasında, yaşadığımızı ve var olduğumuzu hissetmede çok önemlidir. Duygu ve düşüncelerimiz bağlanmalarımız sayesinde olgunlaşacak ve tüm yönleriyle açığa çıkacaktır. Acı, üzüntü, sabır, kırgınlık, nefret, hırs, intikam, öfke, sevgi, aşk, tutku, kendine güven, karşıdakine güven gibi pek çok duygunun tüm hisleri bu sayede görülecek, birey ruhsal varlığının farkına varacaktır.

Bağlanma korkusu olan bireylerin gerçek bağlanmalar yaşayamamaları hayatı anlamlı ve mutlu bir şekilde yaşamalarını önlemekte, psikolojik belirtilere yol açmakta, zaman zaman da artan çaresizlik ve mutsuzluk duygularıyla daha ağır psikiyatrik hastalıklara doğru ilerlemektedir. Yerine göre ilaç tedavisiyle desteklenen psikoterapi çalışmaları gerekir. Ağırlaşan bulguların olduğu durumlarda başlangıçta mutlaka uygun medikal tedavisi yapılmalıdır. Ancak kişi hazır hale geldiğinde, çerçevesi belirlenmiş dinamik psikoterapi çalışmaları bağlanma döngüsünün yeniden ortaya konmasına olanak verir ve böylece ayrışma bireyleşme tamamlanır, bağlanma korkuları aşılarak sağlıklı bağlanma ve bağlılıklar yaşanmaya başlar.

Herkesin gerçek bağlanma ve bağlılıklar yaşayacağı ilişkiler dileğimizle!

Bağlanma korkusu

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Çağan Irmak’ın müthiş ses getiren filmini hatırlıyorsunuz değil mi? Issız Adam… Bu film, bir aşk hikâyesinin, tarafların birbirini sevmediği için değil, kadın ve erkeğin korkuları yüzünden nasıl sona erdiğini anlatıyordu.

Haberin Devamı

Çağan Irmak’ın müthiş ses getiren filmini hatırlıyorsunuz değil mi? Issız Adam…

Yarım kalmış bir aşk hikâyesini anlatıyordu. Seyreden herkesi çok etkilemişti o film, kadınlar ağlayarak çıkıyor, erkekler “Ben o filme gitmesem…” diye kaçıyordu. Çünkü bu film, bir aşk hikâyesinin, tarafların birbirini sevmediği için değil, kadın ve erkeğin korkuları yüzünden nasıl sona erdiğini anlatıyordu.

Duygularını göstermekte zorlanan, hiçbir ilişkiye bağlanmak istemeyen, korkan bir Issız Adam vardı karşımızda. Kendine kurduğu bir dünyanın içinde yaşayan, yalnız, oradan oraya savrulan, kısa süreli hazlarla mutlu olmaya çalışan… Her ne kadar bağlanmaktan korksa da, doğum günü sürprizi için ortadan kaybolan çalışanlarını göremeyince, bağlandıklarını kaybetmekten ne kadar çok korktuğunu o an hissetti.

Haberin Devamı

Çağan Irmak filmin merkezine bağlanma korkusunu yerleştirmişti. Herkesin hayatında yarım kalmış aşklar, ilişkiler vardır. Bu yarım kalmış aşkların temelinde sevgisizlik değil; korkular, kaygılar vardır. Dile gelmemiş, söylenememiş pek çok korku ve kaygı tüketir ilişkileri. Zihinler hep geriye gider. Geçmişteki sevgili unutulmaz, her mutsuzlukta, her kalp sızısında geçmiş hatırlanır.

Bağlanma korkusu

İLİŞKİLERDE BAĞLANMA NEDİR?

Bağlanma; sevmek, içe bağlı olmaktır. Bağlılığın oluşması için kişinin özgür iradesi önemlidir. Ayrılmaktan korktuğu için değil ya da karşı tarafın kendini ilişkide tutmaya zorlamasından değil, kalmayı kendi iradesi ile seçmesidir. Flört etme, nişanlı ya da evli olma bir kişinin bağlı olduğunu göstermez.

Bağlanma ihtiyacı beraberinde korkuları da getirir. Bir şeyin varlığı sizi ne kadar mutlu hissettirirse yokluğu ya da yok olma ihtimali de o kadar kaygılandırır ve korkutur. Bilinçaltı bir süreliğine “Üzüleceğim” diye geri çekilir, kaçar. Bu korku hayata, aileye, işe, genel insan ilişkilerine dair olabileceği gibi kişinin duygusal ilişkilerinde de söz konusu olabilir.

Haberin Devamı

Bağlanma korkusunun temellerinde bunlar yatar:

Terk edilme korkusu: Terk edilme korkusu yaşayan kişilerin geçmişlerinde bu korkuyu doğuracak temel olaylar vardır. Ailesi ile ilgili özellikle de annesiyle ilgili böyle bir deneyim yaşamış olma ihtimali daha fazladır. Küçük yaşlarda yaşanan bu deneyim her defasında aynı şeyi yaşayacakmış gibi korku hissettirir.

Acı çekme korkusu: Küçük yaşlarda annesinden ayrılmak zorunda kalan ya da güvensiz bir ortamda bulunmuş, acı çekmiş kişiler bir daha aynı acıyı yaşamamak için savunma mekanizması geliştirirler. Bilinçaltında bastırdığı bu duygudan kaçmak için çeşitli davranışlar sergilerler. Karşı tarafa kendini değersiz, yetersiz, sevilmiyormuş gibi hissettirirler.

Haberin Devamı

Kültürümüzde çocuğu sütten kesmek için annesinden uzaklaştırır, başka bir yere götürüler. Oysaki henüz meme dönemindeki bir çocuğu annesinden bir hafta ya da bir ay ayrı tutmak son derece sakıncalıdır. Bu durum çocukta derin acı ve güvensizlik oluşturur. Anne geri döndüğünde çocuk artık hiçbir zaman eskisi gibi aynı güveni duymaz ve bağlanmaz.

Ayrılamama, özgürlüğünü yitirme korkusu:Ayrılamama korkusu ilişkiye bağlanma korkusunu açığa çıkarır. Genellikle kendilerine güveni düşük kişilerdir ve reddedilmekten korktukları için kendi istedikleri kişiler yerine kendini beğenen kişiler ile birlikte olurlar. Ancak bu durumda her ne kadar kendilerini güvende hissetseler de eşlerine yoğun duygular besleyemezler. Eşlerini zayıf, güçsüz, eksik bulsalar da gerçek duygularını söyleyemezler ve terk edilmekten korkarlar. Bağlanma korkusu yaşayan kişilerin çoğu bu korkularının farkında değildir. Ancak kişi fark ederse bu konuşulur ve ilişki içinde çözümlenir.

Haberin Devamı

PEKİ, SİZ BAĞLANMA STİLİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ?

GÜVENLİ BAĞLANMA

1. Eşlerine kolaylıkla yaklaşırlar ve bağlı olmaktan mutludurlar.
2. Terk edilme ya da yakınlaşma kaygıları yoktur.
3. Uzun süreli ilişkiler kurarlar, bunun sonucu yaşanan cinsellikten hoşlanırlar.
4. Hem kendilerine hem de başkalarına saygıları yüksektir.
5. Stres altında sosyal destek ararlar.
6. Kendi duygularını açmaktan ve kendilerine başkalarının açılmasından hoşlanırlar.
7. İlişkilerde olumlu, iyimser, yapıcı tutum sergilerler.
8. Daha az hastalanır ve ölümden daha az korkarlar.
9. Eşlerine karşı empatik ve affedicidirler.

KAYGILI BAĞLANMA

1. Eşlerine fazla yakınlaşır, iç içe yaşamak isterler.
2. Terk edilme korkuları çok yüksektir.
3. İlişkilerini derin ancak kısa süreli yaşarlar.
4. Beklentilerinin hep karşılanmadığı hissederler ve doyumsuzluk yaşarlar.
5. Kayıp ya da ayrılık sonrası yoğun acı yaşar ve depresyona girerler.
6. Kendilik saygıları değişkendir.
7. Cinselliği yaşamak yerine sarılıp uyumak isterler.
8. Çeşitli alanlarda başarı hayalleri kurar ancak çaba göstermezler.
9. Eşlerine karşı kıskanç ve güvensizdirler.

Haberin Devamı

KAÇINAN BAĞLANMA

1. Eşlerine güven duymazlar.
2. Başkalarının kendilerine bağlanma duygusu gerginlik yaratır.
3. İlişkilerine sınırlı yatırım yaparlar.
4. Çok kişi ile aşksız cinsel ilişki yaşarlar.
5. Her türlü yeniliğe ve yeni bilgiye kapalıdırlar.
6. Stres altında yalnız kalmayı tercih ederler, çevrelerinde bulunan stresli kişilerden uzaklaşırlar.
7. Her türlü sosyal ilişkiyi sıkıcı ve gereksiz bulurlar (Aslında reddedilmekten korkarlar).
8. Kendi düşünce ve duygularını açmazlar, başkalarının açmasından da rahatsızlık duyarlar.
9. İlişkilerini hep olumsuz hatırlarlar. 

#İlişki#Evlilik#Issız Adam

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır