2007 dolar kuru

2007 Dolar Kuru

2007 dolar kuru

'de Dolar'a taban Euro'ya tavan

Kasım ayı sonlarında Euro kuru 1,50 Dolar sınırını zorlayarak, kaydi işlemler için tedavüle girdiği yılı ve ilk aşamada 12 ülkenin eski para birimlerinin yerini aldığı yılı sonrasının en yüksek değerini yakaladı.

Tahminler doğru çıkarsa yılının ilk yarısında Euro 1,60 Dolar sınırını da aşacak. Bu tırmanışın ihracatçı Avrupa şirketlerinin canını acıtacağına kesin gözüyle bakılıyor.

'Tırmanış sürpriz oldu'

Deutsche Bank'ın baş iktisatçısı Norbert Walter: 'Sürpriz oldu'

Almanya’nın en büyük ticari bankası Deutsche Bank’ın baş iktisatçısı Norbert Walter, döviz kurlarındaki hareketliliğin ve öncelikle de Avrupa para birimindeki hızlı tırmanışın sürpriz olduğunu söylüyor. İkibuçuk ayda 1,40’tan 1,50 Dolar'a fırlayan Euro şu günlerde 1,44 Dolar çevresinde istikrara kavuşmuşa benziyor. Avrupa para birimi yılbaşından bu yana Amerikan doları karşısında yüzde dokuz, diğer önemli paralara göre de yüzde beş oranında değer kazandı.

Sarsıntının nedenleri

Dolar-Euro paritesinin geçirdiği sarsıntıyı, ABD ile Avrupa arasındaki faiz farkının kapanmasına bağlayan uzmanlar çoğunlukta. Amerikan Merkez Bankası gayrımenkul krizi yüzünden ana faiz oranını kısa aralıklarla üç kez düşürerek yüzde 4,25’e çekti. Ana faiz oranının yüzde dört olduğu Euro bölgesi makasın kapanmasından kârlı çıktı.

Doların değer yitirmesi endişeleri arttırıyor

Dolar bölgesindeki yatırımların düşük faizler nedeniyle cazibesini kaybetmesi yatırımcı ve kreditörü, parasını ABD’den çekmeye zorladı. Dolar talebinin düşmesiyle Amerikan para biriminin baskı altına girdiğini belirten uzmanlara göre doların bir daha toparlanması kolay olmayacak.

ABD’de ekonomik durgunluk ve hatta resesyon tehlikesinden söz edildiği şu günlerde finans piyasasındaki kriz de Dolar'ı zayıflatıyor. Amerikan merkez Bankası’nın ana faiz oranını daha da düşürmesi mümkün.

Amerikan ödemeler dengesindeki astronomik açık doları hırpalayan bir diğer faktör. Ancak Euro’nun değerlenmesinin sadece dolar krizinden kaynaklanmadığı ve Euro’nun gücünün aynı zamanda bu para biriminne yöneltilen olumlu beklentileri yansıttığı da bir gerçek.

Dünya ekonomisinde risk faktörü

Avrupa Merkez Bankası’nın istikrar ilkesinden taviz vermeyen para politikası meyvelerini verirken, Euro’nun güçlenmesinin dünya ekonomisine zarar verebileceğini öne süren uzmanların sayısı artıyor. Değerlenen Euro ihracatçı Avrupa şirketlerinin kârlarını eritiyor. Alman otomotivciliğinin yıldızlarından BMW Üretimi ABD’ndeki tesislerine kaydırırken, Avrupa uçak endüstrisi Airbus da kur kaybı yüzünden girdiği zararı Avrupa dışında ucuz üretim tesisleri kurarak kapatmayı düşünüyor.

Büyüme hızı etkileniyor

Para birimindeki yüzde onluk değer artışı büyüme hızından yarım puan alıp götürüyor. Dolar bölgesinde kaybedilen pazar payları, petrol ihracatçısı ülkelerle Çin ve Hindistan gibi hızlı kalkınan ülkelerden gelen talep artışıyla şimdilik telafi edilebiliyor. Öte yandan güçlü Euro, başta petrol olmak üzere ithal mallarını da ucuzlatıyor.

Amerika’daki konjonktürel düzelmenin dengeleri yeniden kurabileceğini belirten uzmanlar, bu durumda Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri arttırıp Dolar talebi yaratabileceğini hatırlatıyorlar.

KAÇ TL">
Norveç Kronu Dolar Kaç Norveç Kronu,80 NOK
  • webgrid.co.uk   KAÇ TL
    &#x;sveç Kronu Dolar Kaç &#x;sveç Kronu,80 SEK
  • KAÇ TL">Avustralya Dolar&#x; Dolar Kaç Avustralya Dolar&#x;,75 AUD
  • webgrid.co.uk   KAÇ TL
    Japon Yeni Dolar Kaç Japon Yeni,05 JPY
  • webgrid.co.uk   KAÇ TL
    Euro Dolar Kaç Euro,88 EUR
  • webgrid.co.uk  <div><h2>Dolar: Türkiye'de , ve 'deki ekonomik krizlerde neler yaşandı?</h2><div><p></p><div><figure><div><img src=

    Kaynak, Getty Images

    Cumhurbaşkanı Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Aralık 'de İlim Yayma Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada "Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa, onu yapmaya devam edeceğim" dedi.

    Erdoğan'ın sözleri sonrası 20 Aralık 'de Dolar/TL kuru 17,94'ü geçerek rekor tazeledi. Euro/TL kuru da rekor kırarak 20,23'ü aştı. Borsa İstanbul'da yüzde 5'e varan düşüş nedeniyle devre kesici uygulandı.

    Aynı günün akşamı ise Erdoğan döviz kuru getirisi TL mevduat hesaplarındaki kazançtan yüksekse aradaki farkın vatandaşlara ödeneceğini açıkladı.

    Erdoğan'ın açıklamasından önce 18,36 seviyesine kadar yükselen Dolar/TL kuru, açıklamanın ardından 12,3'e kadar geriledi.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 16 Aralık 'deki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini baz puan daha indirmiş, politika faizi yüzde 15'ten yüzde 14'e düşürülmüştü.

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tüketici fiyatları Kasım 'de yıllık yüzde 21,31 arttı. Yıllık enflasyon oranı, Kasım 'den bu yana en yüksek düzeye yükseldi.

    PPK, 23 Eylül 'deki toplantısında Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu'nun TCMB Başkanı olarak atanması sonrası ilk kez faiz indirimine gitmişti.

    Eylül 'den ayından bu yana TCMB dört PPK toplantısında toplam baz puan faiz indirdi.

    Mevcut şartlarda kurdaki yükseliş trendinin süreceğine yönelik tahminler akıllara, Türkiye'nin son 30 yılda yaşadığı ekonomik krizleri getirdi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'de Türk Lirası'nın sert değer kaybettiği dönemde, yaşananların , ve krizlerinden farklı olduğunu söylemişti.

    Peki Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan bu krizlerin nedenleri nelerdi. Bu dönemlerde neler yaşandı?

    krizi

    Türkiye'de bugün ekonomistler tarafından kötü ekonomi yönetimi ve popülist politikaların yol açtığı krizlerin en önde gelen örnekleri arasında gösteriliyor.

    'lı yıllarında devlet ağırlıklı olarak harcamaları için kamu bankalarından borç kullanmaya başladı ve zaman içerisinde çok ciddi bir borç yükünün altına girdi.

    Bu dönemde, özel bankalarda yüksek faiz vererek mevduat topladı ve kamuya da yüksek faizle krediler verdi.

    Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın hayatını kaybetmesinin ardından yerine Süleyman Demirel'in seçilmesiyle Tansu Çiller de yılında başbakanlık koltuğuna oturdu.

    Çiller, ekonomi yönetiminde söz sahibi olan tüm kamu kurumlarını kendine bağladı.

    yılı sonlarında ve başında hem bütçe hem de cari açık çok ciddi düzeylere yükselmişti.

    Hükümet, kamunun borç yükünü azaltmak için faizleri indirmeyi hedefleyen bir dizi adım attı. Bunlar arasında Hazine'nin borçlanma ihalelerinin iptali ve tahvil ile bonodan elde edilen faiz gelirleri üzerindeki vergi oranlarının artırılması da yer alıyordu.

    Borçlanma ihalelerinin iptaliyle yaşanan gelir kaybını engellemek için hükümet "PTT'nin T'sini satmaya" karar verdi. Telefon hizmetlerinin özelleştirilmesi için ihale süreci başlatıldı.

    O dönemde Türkiye'nin toplam borcu 40 milyar dolar civarında bulunuyordu. Özelleştirmeden beklenen gelir için de milyar dolar biri sayılar telaffuz ediliyordu.

    Ancak, bu özelleştirme süreci Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bunun üzerine Türkiye'den çok ciddi sermaye çıkışı görülürken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da not düşürdü.

    Sermaye çıkışıyla birlikte Ocak 'te dolar bir günde yüzde 14 değer kazandı. Ocak ile ekonomik bir dizi önlemin alındığı Nisan ayları arasında lira, dolar karşısında yüzde 'ın üzerinde değer kaybetti.

    Çiller başbakanlığındaki hükümet, 5 Nisan tarihinde bir ekonomik önlem paketi açıkladı.

    Bu kararlar kapsamında lirada devalüasyona gidilirken, başka TEKEL ürünleri ve akaryakıt olmak üzere vergi oranlarında çok ciddi artışlar yapıldı. Türkiye, Mayıs 'te Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 14 aylık bir stand-by anlaşması imzalandı.

    krizi

    'lı yıllar, Türkiye için siyasette sıkıntılar ve bozuk ekonomik temellerin yarattığı çalkantılarla geçti.

    krizinin ardından ekonomide geçici bir rahatlama olmuş olsa da yapısal reformların yapılmaması temeldeki sorunları çözmeyi geciktirdi.

    yılında Türkiye'nin en önemli ticaret ortaklarından Rusya'nın krize girmesi ve yılında yaşanan Marmara Depremi'nin bütçe üzerinde yarattığı ek baskılar, ekonomik sıkıntıların katlanmasına neden oldu.

    senesinin başından itibaren Türkiye ekonomisinin tekrar bir krize girebileceği uyarıları yapılmaya başlandı.

    Türkiye'nin o dönemde uyguladığı IMF programı çok yüksek düzeylerde seyreden enflasyonun düşürülmesini amaçlıyordu.

    Program kapsamında serbest faiz, sabit kur rejimi uygulanıyordu. Kur, Merkez Bankası'nın her gün için açıkladığı kurda sabit tutulurken, faiz oranları ise piyasa tarafından belirleniyordu.

    Ekonomiye ilk darbe Kasım ayında yaşanan likidite krizi oldu. Bankacılık sektörünün yıl sonuna doğru açık pozisyonlarını kapatma arayışına girmesiyle faizler bir anda hızlı bir şekilde yükseldi.

    Elinde yüklü miktarda Hazine bonosu bulunan bankalar bunu finanse etmekte zorlandı. Yaşanan sıkıntıların yabancı yatırımcıyı kaygılandırmasıyla yüklü miktarda fon çıkışı yaşandı. Bankalar arası piyasada gecelik faiz oranı yüzde 'in üzerine çıkarken, Kasım 'de aylık ortalaması yüzde oldu.

    Bu dönemde elinde yüklü Hazine tahvili bulunan Demirbank, bu likidite krizinden çok etkilenen bankalardan biri oldu ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredildi.

    Merkez Bankası'nın IMF'nin de desteğiyle piyasayı fonlamasıyla çalkantı da bir süreliğine duruldu. Ancak faizler kriz öncesinden daha yüksek düzeylerde kalmayı sürdürdü.

    Bu durum, özellikle gecelik borçlanma ihtiyacı yüksek olan kamu bankaları ve portföyünde yüksek miktarda tahvil bulunduran diğer bankalar üzerinde ek bir baskı yarattı.

    19 Şubat tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında yaşananlar, piyasadaki mevcut sıkışıklığın çok derin bir ekonomik krize dönüşmesine yol açtı.

    MGK toplantısı sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Devlet Denetleme Kurulu'nun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nda (BDDK) başlattığı denetime Başbakan Bülent Ecevit'in tepki göstermesi üzerine tartışma yaşandı.

    Sezer, Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlattı. Ecevit de bu duruma tepki göstererek toplantıyı terk etti. Ecevit'in toplantı çıkışında bekleyen gazetecilere, "Bu bir devlet krizidir" yönündeki açıklamalarının ardından piyasalarda sert satışlar yaşandı.

    Zaten likidite sorunu yaşayan piyasadan yabancı yatırımcılar da hızla çıkmaya başladı ve uygulanan ekonomik program ciddi güven kaybına uğradı.

    Aynı gün içerisinde 7 milyar doların üzerinde bir döviz talebi ortaya çıkarken, bankalararası piyasada gecelik faizler yüzde 5 bin il 7 bin aralığını gördü. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), bir günde yüzde 20'nin üzerinde değer kaybetti.

    Bankacılık sektöründe başlayan krizin etkileri reel sektörde de doğrudan hissedildi. Binlerce firma kapatılırken, yüz binlerce kişi de işsiz kaldı.

    MGK toplantısından iki gün sonra sabit kur rejiminden dalgalı kur rejimine geçildi. Karar öncesi bin TL olan dolar kuru, dalgalı kura geçilmesiyle birlikte milyon TL'ye yükseldi.

    Mart ayında o dönem Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Kemal Derviş, Türkiye'ye davet edildi ve ekonomiden sorumlu devlet bakanlığına atandı.

    IMF ile stand-by imzalandı ve bankacılık sektöründe reforma gidilmesini odağına alan yeni bir ekonomi programı yürürlüğe sokuldu.

    krizi

    yılında başlayan ve etkileri esas olarak yılında hissedilen bu kriz, diğerlerinden farklı olarak Türkiye değil, dış kaynaklı bir çalkantıyla başladı.

    ABD'de faiz artırımlarıyla birlikte düşük gelirlilere yüksek faizle verilen "subprime" mortgage kredilerinin geri dönüşlerinde yaşanan sıkıntılar, bu kredilerin içinde bulunduğu tahvil paketlerinin sert şekilde değer kaybetmesine neden oldu.

    Gelişmiş ülkelerde başlayan likidite sorunları, yılına girildiğinde daha da şiddetlendi.

    Eylül 'de dünyanın en büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers, milyar dolar borcu olduğunu açıkladı ve iflas etti. Bu, ABD tarihinin en büyük iflası olarak kayıtlara geçti.

    Daha sonra aralarında ABD Merkez Bankası (Fed), İngiltere Merkez Bankası (BoE) ve Japonya Merkez Bankası'nın (BOJ) da olduğu gelişmiş ülke merkez bankaları, piyasadaki likidite sorununu çözmek için ortak hareket etmeye başladı ve bunun için bir dizi araç geliştirdi.

    Bu dönemde gelişmiş ülkeler faiz oranlarını tüm zamanların en düşük düzeyine çekerek, piyasanın likit kalmasını sağladı.

    Bu dönemde, gelişmekte olan ülkeler ise krizden nispeten daha az etkilendi. Kriz öncesi dolar kuru, düzeylerinde seyrediyor ve "1 dolar 1 TL olur mu" tartışmaları yapılıyordu. Kriz sırasında kur, seviyesinin üzerine çıkarak rekor kırdı.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekim 'de yaptığı açıklamada, "Kriz bizi teğet geçecek" dedi. Kurdaki yükselişin reel sektöre etkisi ise sınırlı kaldı.

    Bu haber BBC Türkçe'de ilk olarak 17 Ağustos 'de yayımlanmıştı

    nest...

    gelişim planı örnekleri 2022 doğum borçlanmasi ne kadar uzaktaki birini kendine aşık etme duası 2021 hac son dakika allahümme salli allahümme barik duası caycuma hava durumu elle kuyu açma burgusu dinimizde sünnet düğünü nasil olmali başak ikizler aşk uyumu yht öğrenci bilet fiyatları antalya inşaat mühendisliği puanları malta adası haritada nerede