nüfus müdürlüğü hafta sonu açık mı 2019 / Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3, | PDF

Nüfus Müdürlüğü Hafta Sonu Açık Mı 2019

nüfus müdürlüğü hafta sonu açık mı 2019

Sosyal Bilimler Dergisi_seafoodplus.info

XV ve XVI. asırlar, bizce, hem Batı hem de Doğu Türklüğünün istikbâli açısından son derece önemli bir dönüm noktası olarak dikkati çekiyor. Doğu Türklüğünün umûmî durumuna baktığımızda, XV. asrın başlarında şöyle bir tablo ile karşılaşırız: yılında Çağatay Ulusu hâkimiyetine son veren Emir Timur, 30 küsur yıl içerisinde (), doğuda Çin sınırlarına, batıda Karadeniz’in kuzeyine ve geçici de olsa Akdeniz’e, kuzeyde Kazak bozkırlarına, güneyde ise İndus’a kadar uzanan geniş bir imparatorluk kurmağa muvaffak olmuştu. ’de Ankara yakınlarındaki Çubuk ovasında Osmanlı pâdişâhı Yıldırım Bâyezid’in () ordusunu mağlup etmek sûretiyle, İstanbul’un Anadolu Türklüğü tarafından fethedilmesini yarım yüz yıl geciktiren; Karadeniz’in kuzeyindeki Altınordu Hanlığı’nı dağıtarak sonunda Rusların daha rahat bir nefes almasına ve gitgide güçlenerek Türk dünyâsını tehdit eder hâle gelmesine zemin hazırlayan, dolayısıyla belki de bilmeden netîceleri sonraki asırlarda ortaya çıkaca

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3,

0 ratings0% found this document useful (0 votes)
28 views pages

Description:

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3,

Copyright

Available Formats

PDF, TXT or read online from Scribd

Share this document

Share or Embed Document

Did you find this document useful?

Description:

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3,

Copyright:

Available Formats

Download as PDF, TXT or read online from Scribd
0 ratings0% found this document useful (0 votes)
28 views pages

Description:

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 1 - Sayı 3,

Copyright:

Available Formats

Download as PDF, TXT or read online from Scribd

Cilt 1 /
issn: X

Uluslararası Hakemli Dergi


International Refereed Journal
Yılda üç sayı çıkar
Three issues in a year
fad
Folklor Akademi Dergisi
Folklore Academy Journal
FOLKLOR AKADEMİ DERGİSİ
Folklore Academy Journal


Cilt: 1 Sayı: 3

e-ISSN: X
Sahibi/Owner
Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Derneği adına
Bican Veysel YILDIZ

Baş Editör/Chief Editor


Prof. Dr. Işıl ALTUN (Kocaeli Üniversitesi)

Editörler/Editors
Prof. Dr. Hanife Dilek BATİSLAM (Çukurova Üniversitesi)
Doç. Dr. Sibel TURHAN TUNA (Muğla Üniversitesi)
Dr. İsmail ABALI (Iğdır Üniversitesi)
Dr. Çiğdem AKYÜZ (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
Dr. Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)
Dr. Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)

Yayın Kurulu/Editorial Board


Doç. Dr. Abdullah ACEHAN (Dumlupınar Üniversitesi)
Dr. Zülfikar BAYRAKTAR (Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi)
Dr. Özgür ERGÜN (Kocaeli Üniversitesi)
Bican Veysel YILDIZ (Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Birliği)
Sabri KOZ (Yapı Kredi Yayınları)

Redaksiyon/Dizgi
M. Tekin KOÇKAR
Ersin ÇELİK
BU SAYININ HAKEMLERİ

Prof. Dr. Feriha AKPINARLI Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türkiye


Prof. Dr. Tamella ALİYEVA Muş Alparslan Üniversitesi Türkiye
Prof. Dr. Işıl ALTUN Kocaeli Üniversitesi Türkiye
Prof. Dr. H. Dilek BATİSLAM Çukurova Üniversitesi Türkiye
Prof. Dr. Tanzilya KHADZHİEVA Russian Academy Rusya
Prof. Dr. Mehmet Naci ÖNAL Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Türkiye
Doç. Dr. Necdet Yaşar BAYATLI Bağdat Üniversitesi Türkiye
Doç. Dr. Ahmet KARAMAN Afyon Kocatepe Üniversitesi Türkiye
Dr. İsmail ABALI Iğdır Üniversitesi Türkiye
Dr. Ramazan ARI Iğdır Üniversitesi Türkiye
Dr. Mine CAN Kocaeli Üniversitesi Türkiye
Dr. Zekiye ÇAĞIMLAR Çukurova Üniversitesi Türkiye
Dr. Abuzer KALYON Gazi Üniversitesi Türkiye
Dr. Derya KARACA Iğdır Üniversitesi Türkiye
Dr. Derya ÖZCAN Uşak Üniversitesi Türkiye
Dr. Emin ONUŞ Doğu Akdeniz Ünv. Kıbrıs
Dr. Erhan SOLMAZ Uşak Üniversitesi Türkiye
Dr. Abdulhakim TUĞLUK Iğdır Üniversitesi Türkiye
Dr. Gürkan YAVAŞ Kocaeli Üniversitesi Türkiye
Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR Osmangazi Üniversitesi Türkiye
Tasarım
ACT Reklam Ajansı , Eskişehir

Folklor Akademi Dergisi, dört ayda bir elektronik ortamda yayımlanan uluslararası ve
hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına ait olup yayın
hakları ise Folklor Akademi Dergisi’ne aittir. Yayıncının yazılı izin belgesi olmaksızın dergide
yayımlanan yazıların bir kısmı ya da tamamı basılamaz ve çoğaltılamaz. Yayın kurulu dergiye
gönderilen yazıları yayınlayıp yayınlamama hakkına sahiptir.

Folklor Akademi Dergisi


IDEALONLINE, RESEARCHBIBLE, SINDEX ve CITEFACTOR veritabanları tarafından
dizinlenmektedir.

İletişim
seafoodplus.info
seafoodplus.info
E-posta: [email protected]
ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI YAZARLARI DERNEĞİ
Bağdat Cad. No/B Maltepe-İSTANBUL
İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ARAŞTIRMA MAKALELERİ / RESEARCH ARTICLES


KUŞ MOTİFİNİN ÖZELLİKLERİ VE KUŞ MOTİFLİ DÖŞEMEALTI HALILARI 1
Hatice Feriha AKPINARLI& Pınar ARSLAN 1
THE CHARACTERISTICS OF BIRD MOTIF AND DÖŞEMEALTI CARPETS WITH BIRD MOTIF 2
ESKİŞEHİR İLİ SİVRİHİSAR İLÇESİ DÜZ DOKUMALARININ İNCELENMESİ 15
İkbal DARÇIN & Fatma Nur BAŞARAN 15
INVESTIGATION OF THE WEAVES ESKİŞEHİR PROVINCE SİVRİHİSAR DISTRICT 16
DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’NİN ŞİİRLERİNDEN HAREKETLE “DELİL” TERİMİ ÜZERİNE 37
Nerin YAYIN 37
THE TERM “DELİL” ON DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’S POEM 38
PINAR KÜR’ÜN ASILACAK KADIN ROMANIYLA KAĞIZMANLI HIFZI’NIN SEFİL BAYKUŞ
AĞITI ARASINDA METİNLERARASILIK 47
Sefa ÇELİKÖRS 47
INTERTEXTUALITY BETWEEN PINAR KÜR’S “ASILACAK KADIN” NOVEL AND KAĞIZMANLI
HIFZI’S “SEFİL BAYKUŞ” 48
ALANYA YÖRESİNDE İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE HALKBİLİMSEL BİR
İNCELEME 63
Mahmut DAVULCU 63
A FOLKLORISTIC STUDY ON THE SILK AND SERICULTURE OF ALANYA 64
KARAÇAY-BALKAR FOLKLORUNDA “ALĞIŞ - ALKIŞ”LAR 87
M. Tekin KOÇKAR& Tanzilya M. KHADZHİEVA & Roza KOÇKAR 87
GOOD WISHING FORMULAE -ALGYSHLA IN KARACHAY-BALKAR FOLKLORE 88
YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİNDE BİR MEKÂN OLARAK MEYHANE
Abdullah ACEHAN
HOUSING AS A MECHANISM IN TURKISH POETRY IN THE REVOLUTIONARY PERIOD
GELENEKSEL ASETİN KOREOGRAFİ SANATLARI VE NART DESTANLARI
Zalina Konstantinovna KUSAEVA
TRADITIONAL OSSETIAN CHOREOGRAPHIC ART AND THE NART EPOS
KARAÇAY - BALKARLILARIN FOLKLORUNDA TENGRİ (TEYRİ) KÜLTÜ
Tanzilya KHADZHIEVA
CULT OF TENGRI (TEYRI) IN THE FOLKLORE OF KARACHAYS AND BALKARIANS

KİTAP İNCELEME / BOOK REVIEW


YAZARIN POETİK TİPİ
Ra’no HAKİMJONOVA
THE WRITER'S "POETIC TYPE"
DİVAN EDEBİYATI BAHÇESİNDEN ÖRNEKLERLE TÜRLER
Gülnihal AŞÇI
EDİTÖRDEN

Saygıdeğer Okur,
yılının üçüncü Folklor Akademi Dergisi (e-ISSN: X) ile
karşınızdayız. Yeni bir sayı ile sizlerle buluşmaktan mutluluk duyuyoruz. Sosyal ve
beşerî bilimlerin her alanında özellikle Türk edebiyatı ve halk bilimi alanında yazılar
yayımlamayı hedefleyen, Avrupa dillerinden İngilizce, Almanca, Fransızca,
İspanyolca, Türkçe ve Türkçenin lehçeleri ve Rusça yayın yapan Uluslararası
Folklor Akademi Dergisinin yılı 3. sayısında, hakemlerimizin onayından
geçmiş bir Rusça, bir Özbekçe ve bir kitap değerlendirmesi olmak üzere on bir
akademik çalışmayı ilgilerinize sunuyoruz.
Folklor Akademi Dergisi’nin bu sayısında yer alan üç makale geleneksel
halk sanatları/zanaatları ile ilgili olup “Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği
Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme” adlı incelemede, tarihî-kültürel
miraslarımızdan ipek dokumacılığının bugünkü durumu Antalya’nın Alanya
ilçesinden derlenen bilgiler ışığında, geçmişle mukayeseli bir biçimde ele alınmıştır.
Geçmişteki popülerliğini yitiren bu zanaatın, yeni nesle tanıtımı yazının
amaçlarındandır. Benzer bir konuyu ela alan “Sivrihisar Düz Dokumalarının Teknik,
Renk, Motif ve Kompozisyon Özellikleri Açısından İncelenmesi” adlı çalışmada
konu geçmişteki örnekleri ile irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, Eskişehir’in
Sivrihisar ilçesinde dokunmuş, şu anda Sivrihisar Belediye’si ve Zaimağa
Konağı’nda koruma altına alınan düz kirkitli dokuma halı örnekleri fotoğraflanarak
sahada yapılan detaylı araştırmalarla incelenmiştir. “Kuş Motifinin Özellikleri ve
Kuş Motifli Döşemealtı Halıları” adlı çalışmada ise Antalya’nın Döşemealtı
ilçesinde aktüel olarak devam eden halı dokumacılığı, saha araştırması tekniği ile
incelenmiştir. Kuş motifinin özellikle Türk mitolojisindeki konumu üzerinden
yapılan tasnif ile dört farklı kuş motifi tespit edilmiş ve kompozisyon özellikleri ile
ele alınmıştır.
“Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil Terimi” adlı
çalışmada, Türk tasavvuf edebiyatında özellikle Alevi-Bektaşi şiir geleneğinde
“delil” adı ile kaydedilen şiirler ve bu şiirlerin diğerlerinden farklı/özel bir yerde
tutulduğu tespit edilmiştir. Divriğili Veli Dede veya Veli Baba’ya ait olduğu
belirtilen bu şiirlerde “delil” hem bir tür adı hem de içerik olarak Tanrı’nın tek mürşit
olduğu, Alevi-Bektaşi geleneğinin dinamiklerinin ise insan yaşamını düzenleyen
rehberler oldukları ortaya konulur.
Bu sayımızda yeni Türk edebiyatı alanı ile ilgili iki makale yer almaktadır.
“Pınar Kür'ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı'nın Sefil Baykuş Ağıtı
Arasında Metinlerarasılık” başlığını taşıyan makalede, ağıt türünün en nitelikli
örneklerinden birisi olarak kabul edilen “Sefil Baykuş” ve “Asılacak Kadın” romanı
arasında konu ve karakter bağlamında metinlerarası ilişkiler tespit edilmiş; aynı
zamanda farklı iki tür (ağıt ve roman) arasındaki ortak payda, okuyucunun
dikkatlerine sunulmuştur. Bu alandaki “Yenileşme Dönemi Türk Şiirinde Bir Mekân
Olarak Meyhane” ismini taşıyan diğer makalede yazar, Türk edebiyatında sıklıkla
konu edilen bir mekân olan meyhaneyi, farklı perspektifler ışığında yeni Türk
edebiyatı şiirlerinden yola çıkarak soyut ve somut göstergelerle değerlendirmeyi
amaçlamış; meyhanenin iletişim boyutuna değinerek sosyalleşme aracı olduğu
üzerinde durmuştur.
“Karaçay-Balkar Folklorunda “Alğış-Alkış”lar” adlı çalışmada
yazarlarımız, iyi dilek metinleri üzerinden Karaçay-Balkar halk edebiyatını konu
edinmiştir. Çalışmada, doğaçlama olarak oluşturulan ve değişime açık olan söz
konusu metinlerin, kelimenin gücüne inanan Karaçay-Balkar toplumu için geleceği
“iyi” ile “programlama” işlevi gördüğü ileri sürülmüştür. Karaçay-Balkar folkloruna
değinen bir diğer yazı da “Karaçay - Balkarlıların Folklorunda Tengri (Teyri) Kültü”
adını taşımaktadır. Bu çalışma, Karaçay - Balkarlıların pagan döneminin dinî-
mitolojik sistemini, tanrılar tanrısı yüce Teyri’ye (Tengri) ettikleri duaların,
söyledikleri ilahilerin ve şarkıların gizemli kapısını okura aralamayı amaçlıyor.
“Geleneksel Asetin Koreografi Sanatı ve Nart Destanları” adlı Rusça
çalışmada, Osetya “Nart Destanları”nın epik anlatısının yapısındaki dans motifi,
Osetya halk koreografi sanatının kült yönü bağlamında değerlendirilmiş; dans
koreografisinden yola çıkılarak Oset mitolojisi hakkında veriler tespit edilmiştir.
“Yazarın Poetik Tipi” adlı Özbekçe makalede Ulugbek Khamdam’ın “Yaxshiyam
sen bor!” hikâyesinin mecazi boyutu, Z. Freyd, E. Fromm ve seafoodplus.info gibi
psikanalistlerin eserleri üzerinden ele alınmıştır.
Kitap değerlendirmesi bölümünde Prof. Dr. H. Dilek Batislam’ın “Divan
Edebiyatı Bahçesinden Örneklerle Türler” adlı çalışması divan şiirinde türlerin
adlandırılmasına açıklık getirmeyi amaçlayan, yazara ait daha önce farklı dergi ve
kitaplarda yayımlanmış araştırma ve inceleme yazılarından derlenen on sekiz
makalenin incelenmesini içerir.
Folklor Akademi Dergisi, gönderilen tüm çalışmaları titizlikle inceleyen ve
kör hakemlik sistemi ile değerlendirmeye alan, dört ayda bir yayımlanan uluslararası
bir dergidir.
Keyifle ve ilgiyle okumanızı temenni eder, iyi bir yıl dileriz.
Saygılarımızla…
Folklor Akademi Dergisi
Editör
Prof. Dr. Işıl ALTUN
Akpınarlı, H.F. & Arslan, P. (). Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı
Halıları. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3,
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

KUŞ MOTİFİNİN ÖZELLİKLERİ VE KUŞ MOTİFLİ DÖŞEMEALTI


HALILARI
Hatice Feriha AKPINARLI*& Pınar ARSLAN**

Öz
Geçmişten günümüze zengin motif, desen ve kompozisyon özelliğine sahip, her biri
birbirinden farklı olan Türk halıları, Anadolu’da birçok merkezde dokunmaya devam
etmektedir. Yöre kadınının el maharetiyle dokunan bu halılar Türk halı sanatına dair en güzel
örnekleri oluşturmaktadır. Birçok yörede halı dokumacılığı hem bir sanatsal uğraş, hem de
geçim kaynağı olarak sürdürülmektedir. Bu yörelerden birisi Antalya Bölgesi’nde yer alan
halı dokumacılığı ile ünlü Döşemealtı ilçesidir. Döşemealtı halılarında birden çok motife
rastlamak mümkündür. Genellikle soyut anlatımın yer aldığı halılarda kullanılan motifler el,
şıngır, deve, akrep, heybe suyu seafoodplus.info Ancak kimi zaman soyut anlatımın yanı sıra hayvan
figürleri de halılarda görülmektedir. Döşemealtı halılarında yer alan ruhu, ölümsüzlüğü,
sevinci ve mutluluğu temsil eden kuş motifleri ise çeşitli kuş türleri veya kuşların uzuvları
(kuş ayağı, kuş çırnağı, kuş gagası, kuş gözü v.b) şeklinde kullanılmaktadır.
Araştırma kapsamında Döşemealtı yöresinde yapılan alan çalışması sonucunda,
hayvan figürünü somut olarak yansıtan kuş motifli halı tekniğiyle dokunmuş ürünler tespit
edilmiştir. Kuş motifi Türk kültüründe çok farklı anlamları ve inanışları simgelemektedir. Bu
çalışmanın amacı kuş motifinin özellikleri ve kuş motifinin kullanıldığı, 4 farklı motif
özelliğine sahip Döşemealtı halısının incelenmesidir. Yapılan çalışma sonucunda; özgürlük,
uğur haberci olan kuşlara anlam yüklenerek, halı minder ve yastıklarda motif olarak
kullanılmıştır. Kuş türlerinden Döşemealtı bölgesinde yoğun olarak görülen ve yetiştirilen
keklik, güvercin türünün halılarda kullanıldığı da tespit edilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Türk halı sanatı, Döşemealtı halıları, motif, kuş motifi

* Prof. Dr. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü,
[email protected]
** Arş. Gör. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü,

[email protected]

1
Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

THE CHARACTERISTICS OF BIRD MOTIF AND DÖŞEMEALTI


CARPETS WITH BIRD MOTIF

Abstract
Throughout settlements in Anatolia Turkish carpets are still being woven, each
standing out in its own way. Those carpets, with an enriched tradition of motif, pattern and
composition past to present; and woven by the capable hands of countryside ladies,
represent the peak beauty in Turkish carpet art. In many areas carpet weaving lives on both
as an artistic preoccupation and a means of living. One such area is the Döşemealtı district
of carpet weaving fame, located in the Antalya region. It is possible to come across more
than one motif in Döşemealtı carpets. While the expression is mostly abstract with motifs
such as hand, millstone, camel, scorpion, saddlebag water etc., animal figures also
sometimes join in on the picture. The bird motifs representing immortality, spirit, happiness
and joy can be both different bird species or bird parts (beak, foot, eye etc.).
Field survey conducted in the Döşemealtı region has been identified products woven
with bird motif carpet weaving style, depicting bird motifs in a perceptible manner. Bird
motif symbolises many meanings and beliefs in Turkish culture. The aim of this study is to
examine the features of bird motif and Döşemealtı carpet that is 4 different motif features
with the bird motif is used. As a result of the study birds are freedom, luck, messenger by
given meaning has been used carpet, cushion and pillows as motif. It has also been found
that species of pigeon and partridge from the bird species, which are seen and grown
intensively in the Döşemealtı region were used on carpets.
Keywords: Turkish carpet art, Döşemealtı carpets, motif, bird motif

2
Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Giriş

Kültür, binlerce yıl içerisinde toplumların, halkların arasında oluşan


kuvvetli bağın ve birbiri ile etkileşimin sonucunda ortaya çıkan ve toplumun
kimliğini meydana getiren bir kavram olarak ifade edilmektedir. Bireylerin
duygu, düşünce, inanç, yaşam biçimi, örf, adet, gelenek, görenek, mimari, el
sanatları vb. çok yönlü maddi ve manevi unsurlar kültürün zaman içerisinde
şekillenmesine yardımcı olurken, geçmişten geleceğe aktarılmasında da
önem taşımaktadır (Tanrıkulu, ).
Toplumlar arası kültürel içerik olan inançların, duyguların,
düşüncelerin iletilmesinde semboller en etkili iletişim aracı olma rolünü
üstlenmektedir. Sosyal ve kültürel değerlerin oluşumunda ve yapılanmasında
kültürel semboller ait olduğu topluma özgün bir değer katmaktadır. Sanattan
mimariye, felsefeden dine tüm alanları kapsayan semboller, anlatımın somut
yerine soyut olarak ifade edilmesidir. Zengin ve derin bir anlama sahip
semboller, yaşamın her alanında özellikle icra edilen sanat çalışmalarında
kendine yer bulmuş ve o dönemin toplumsal yapı ve olaylarını sözlü anlatım
yerine simgelerle, işaretlerle anlatmasına olanak veren farklı bir iletişim türü
olmuştur (Alp, 3).
Dokuyucular özenle işlediği motiflerde, kendi yaşamlarından bir
parçayı kelimelerle anlatmak yerine sembolleri kullanmışlardır.
Dokuyucunun kendi el emeği, göz nuru ile ilmek ilmek dokuduğu halı
sanatında kullanılan semboller dikkat çekmektedir. Duygu, düşünce, hüzün,
sevinci yansıtan motiflerin her biri kendi içinde özgün ve özel bir hayat
hikâyesini içermektedir. Aynı zamanda toplumsal yaşamı konu alan motifler
yaşanmışlıkların en somut özelliklerini de taşımaktadır. M.Ö. V-III.
yüzyıllara tarihlendirilen dünyanın bilinen ilk havlı dokuması olan Pazırık
halısından bu yana Anadolu’da üretilen halılarda sembol ve motifler çok
yönlü olarak işlenmiş ve işlenmektedir (Akpınarlı, 20; Özkeçeci,
). Türk halı sanatı incelendiğinde; ilk örnekten günümüze kadar hayvan
figürlerinin benimsendiği görülmektedir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde
hayvan figürleri ve hayvan uzuvları halı vd. dokumalarda sembol ve motif
olarak yerini almıştır. Osmanlı döneminde yüzyıla kadar nadir kullanılan
hayvan figürleri; İslam inancının etkisiyle yüzyıldan itibaren yerini
tamamen bitkisel ve soyut bezemelere bırakmıştır (Güney ve Güney,

3
Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

54; Akpınarlı, 24). Halılarda genellikle bitkisel, geometrik, figürlü,


sembolik, nesneli ve yazılı olmak üzere çeşitli bezemeler yer almaktadır.
Halılarda figürlü bezemelerde hayvan figürlerine yoğun olarak yer
verilmiştir. Figürlü bezemeler grubunda yer alan kuş motifine kültürler arası
farklı yaşam tarzlarından, geleneklerden, göreneklerden beslenerek, kimi
zaman olumlu, kimi zaman olumsuz çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Kuşların
uçma özelliği evrenin sınırötesini aşan ruhları simgelemektedir. İnançla
bağdaştırılan kuşlar sır saklayan özellikleri “Küçük bir kuştan aldım haberi”
deyişi ile vurgulanırken, aynı zamanda bilgelik, zeki ve çevik düşünceyi
sembolize etmektedir (Wilkinson, 58). Hz. Muhammed’in siyah bir
kumaştan ibaret olan en ünlü sancağı, kartal, şahin, atmaca, tavşancıl vb.
anlamına gelen Ukab adını taşımaktadır. Kuş motifini figürsel ifadesi yerine
soyut bir anlam taşıyarak sembolize eden önemli bir örnektir (Özkeçeci ve
Özkeçeci, ).
Kuş motifinin yer aldığı halılardan birisi de Antalya Döşemealtı
yöresinde görülmektedir. Bu araştırmanın genel amacı; kuş motifinin genel
özellikleri ve kuş motifli Döşemealtı halılarının özellikleridir. Araştırmada
tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi, alan çalışması
sonucunda ulaşılabilen farklı özelliğe sahip 4 adet kuş motifli Döşemealtı
halısıdır. Yörede yapılan incelemede kuş motiflerinin özellikleri güvercin ve
keklik kuşlarının kullanılması ile ilgili dokuyuculardan fazla bilgi
alınamamıştır. Sadece yörede yoğun yetişen kuş örnekleri olduğundan motif
olarak dokunduğu belirtilmiştir.
Kuş Motifinin Özellikleri
Orta Asya Türk inancında, ölünün ruhunun “kuş gibi göğe uçtuğuna”
inanılmaktadır. Asyalılar kutsal hayvan saydıkları kuşların yardımıyla
doğduklarını ve öldüklerinde ise ruhlarını göğe yükselttiklerini ve tekrar
onların yardımıyla yeniden doğduklarına inanmaktadır. Kuşun onlara her
zaman eşlik eden kutsal bir hayvan olduğunu kabul etmektedirler (Deniz,
; Ateş, ).

4
Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 1: Kuş motiflerinden örnekler (Durul, 31)

Kuş motifi birçok anlama gelmektedir. Bazı toplumlarda uğuru,


bazılarında ise uğursuzluğu simgelemektedir. Örneğin, baykuş, karga gibi
kuşlar uğursuz sayılırken, güvercin, bülbül gibi kuşlar uğurlu sayılmaktadır.
Aynı zamanda mutluluğu, sevgiyi, gücü ve dayanıklılığı da simgelemektedir
(Erbek, 55 ; Akpınarlı, 18). Özellikle kutsal kitaplarda yer alan
“Nuh Tufanı”nda; tufan bittikten sonra Nuh’un gemiden bir güvercin
uçurması ve ağzında bir zeytin dalı ile dönen güvercinin suların geri
çekildiğini müjdelemesi anlatılmaktadır (Türe, 82).
“Kuşlar genel olarak, göklerin, ruhsal yükselmenin, yüksek şuur
hallerine geçişi, ortamdaki yükselişi, dünyasallıktan uzaklaşmanın, hafifliğin,
semaviliğin, ruhların, ruhsal unsurların, ruhsal tesirlerin, sezgi ve ilhamın,
reenkarnasyonun, ruhun ebediliğinin, Gök ile Yer arasındaki irtibat ve
aracılığın sembolleri olarak da kullanılmıştır.” (Salt, ).
İrtibat ve aracılığın sembolü olan kuşlar, Altay ve Türk destanlarında
Tanrı’nın elçisi olarak bahsedilmiştir. “Bir Han’ın erkek çocuğu olmuyor.
Kayın ağacına konmuş bir kuş Han’a, senin bir oğlun olacak, diye haber
veriyor… Han’ın bir oğlu oluyor.” Burada kuş Tanrı’nın elçisi olarak ifade
edilmiştir (Ögel, ).
Eski topluluklarda ve kabilelerde ise kuşlar yüksek seviyenin sembolü
olarak sayılmaktadır. Buna göre; Yakut Türklerinin Şamanları kendi ruhlarını
birer hayvanla temsil etmektedirler. Şamanlar ne kadar olgunlaşırsa ruhları
da o kadar kusursuzlaşmakta, ve daha iyi mertebedeki hayvanlarda
görünmektedir. Yakut şamanlarına göre kartal en yüksek ruhları taşıyan
hayvandır. Bu nedenle yüksek seviyedeki Türk topluluğunu yansıtan kuş
sembolü Altay ve Yakut kabileleri ile Oğuz boylarında yaygın olarak
kullanılmıştır (Ögel, 47).

5
Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Döşemealtı Bölgesi ve Dokunan Halıların Özellikleri


Döşemealtı, Türkiye'nin en eski yerleşim yerlerinden biri olma
özelliğine sahiptir. Antalya ile Döşemealtı ilçesine bağlı Kovanlık Köyü'nün
- 3 km kuzeydoğusunda ovanın bitip Toros dağlarının ilk yükseltilerinin
başladığı Roma dönemine ait Romalılar tarafından döşeme taşlarla yapılan
3 m genişliği olan bir yoldur. Bu döşeme taşlarla yapılan yolun altında
kalan köylere yöre halkı tarafından Döşeme'nin altında kalan köyler denilmiş
ve zaman içinde bugünkü ismi olan Döşemealtı ismine dönüşmüştür
(Anonim, ) Şirin () çalışmasında Kovanlık ve Aşağıoba
köylerinde yaşayan topluluğun Karakoyunlu yörüklerinden oluştuğunu
belirtmektedir (Şirin, 12). Yirmi üç köye sahip olan bu yörede, 'lı
yıllara dek Karakoyunlu aşiretinin yüzyıldan beri kışlak olarak seçtiği
Kovanlık ve Aşağıoba köylerinde konar göçer karakterli küçük boyutlu canlı
renklerin yer aldığı söz konusu halılar dokunmaktadır. Aynı zamanda bu
halılar başlangıçta Kovanlık Köyü'nde dokunduğu için Kovanlık Halıları
olarak bilinir. 'dan sonra Antalya'da turizmin gelişmesi sonucu Kovanlık
halıları Döşemealtı'nın diğer köylerinde dokunmaya başlamışlardır. Böylece
turizm amaçlı yazılan rehber kitaplarında Kovanlık halıları Döşemealtı halısı
adıyla anılmıştır (Seyirci, ).
Döşemealtı halılarında kullanılan malzeme yündür. Koyun
kırkıldıktan sonra yün elyafı önce yıkanmaktadır. Yıkanan yün elyafı tarama
işleminden sonra eğrilerek iplik haline getirilmektedir. İplikler yörede
bulunan bitkilerden elde edilen boyarmaddelerle boyanmaktadır. Döşemealtı
halılarında kırmızı, mavi, lacivert, bordo, yeşil, siyah, beyaz gibi renkler yer
alırken, zemin rengi genellikle kırmızı, mavi, bordo, lacivert tercih
edilmektedir (Kaştan, ; Aldoğan, ).

6
Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 2: Yüzyıl Döşemealtı Halı Örnekleri (TEDHK, )

Döşemealtı halılarındaki motife yanış, motifleri birbirinden ayıran


kuşaklara da su denilmektedir. Arap (çırakman), el, şıngır, deve, akrep, heybe
suyu, bıçak ucu, tutmaç top, mektup, mersin yaprağı topu, yantır, kocasu,
bulanık su, çetene, çingilli, yastık yanışı, aklı su, böcü (koyun gözü), nacaklı
su, albay suyu, küçük toplu su ve kırmızı toplu su Döşemealtı halılarında
kullanılan motiflerdendir (Deniz ve Aydın, ). Halılarda kullanılan
bordürler ise kocasu, develi su, tutmaç suyu, çetene, nacaklı su, küçük toplu
su, albay suyu, aklı su, bulanık su, kırmızı toplu su ve çingillidir. Bordürlerin
içerisinde deve, testere dişli yaprak, çiçek, yantır, mersin yaprağı topu, şıngır,
koyun gözü ve bıçak ucu vb. motifler yer almaktadır (Aldoğan, ).
Kuşlu Döşemealtı Halılarının Özellikleri
Türk halılarında kimi zaman mitolojik bir anlatımla anka kuşu olarak,
kimi zaman sembolik bir anlatımla kartal, kumru, güvercin, sülün, kaz, ördek,
turna, keklik, bülbül vb. çeşitli türleri yer aldığı kuş motifi figüratif bezemeler
olarak karşımıza çıkmaktadır (Akpınarlı ve Üner, ). Döşemealtı halılarında
yer alan kuş motifleri ise çeşitli kuş türleri ile kuşların uzuvları (kuş ayağı ,kuş
çırnağı, kuş gagası, kuş gözü v.b) şeklinde kullanılmıştır. Karakoyunlu
yörüklerinden olan Döşemealtı yöresi halkı konar göçer yaşamın etkilerini
ürettikleri halılarında motif olarak işlemişlerdir. Uğur saydığı, avlandığı, haberci
olarak kullandığı kuşları, özellikle yörede önemli olan keklik, güvercin vb. motif
olarak halı minder ve yastıklarında kullanmışlardır.

7
Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Şekil 3: Keklik Kafesi (Akpınarlı vd., 91).

Yörede yapılan araştırmada saptanmış olan 4 kuş motifli halının


özellikleri şöyledir;
Döşemealtı halı örneği 1; minder amacıyla dokunmuştur. Halının
etrafını çevreleyen lacivert, beyaz, açık kırmızı, yeşil renklerde su yolu ve
çiçek motiflerinden oluşan zemininde siyah rengin hakim olduğu bir kalın
bordür ve beyaz, açık kırmızı renkli düz-kesik çizgilerden oluşan bir ince
bordür bulunmaktadır. Halının zemini 3 parçaya bölünmüştür. Sol ve sağ
tarafta yer alan dikdörtgenler aynı motif ve kompozisyon özelliğine sahip ve
eşit ölçüdedir. Dikdörtgenlerin zeminlerinde beyaz renk hakim, yeşil ve
beyaz renkli artı motifleri üst üste 4 sıra halinde sıralanmıştır. Halının
ortasında yer alan dikdörtgen diğerlerine nazaran daha geniş ölçüdedir. Bu
dikdörtgenin zemini açık kırmızı ve yeşil renklerden oluşmakta ve ortasında
siyah-beyaz renkli tasvir edilmiş bir keklik motifi göze çarpmaktadır. Ayrıca
zeminde göz motifleri ile birleştirilmiş dört yön motifi, kırık çizgiler ve
çiçekler yer almaktadır. Keklik Akdeniz bölgesinde evlerde yetiştirilen ve
uğur sayılan bir hayvan özelliğindedir. Akdeniz bölgesinde yapılan alan
çalışmalarında (Kahramanmaraş, Antalya, Burdur) keklik kafeslerinin
evlerde bulunduğu, ava çıkan kişilerin keklik yakalayarak besledikleri tespit
edilmiştir. Bu nedenle halılarda uğur sayılan bu keklik figürü işlenmiştir.

8
Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 4: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 1

Döşemealtı halı örneği 2; yastık amacıyla dokunmuştur. Halının


etrafını çevreleyen yeşil rengin hakim olduğu bir kalın bordür ile kırmızı
kontürlü lacivert üçgenlerden oluşan ve zemini hardal renginde olan bir ince
bordür bulunmaktadır. Halının zemininde hardal renk hakimdir ve siyah,
kahverengi, gri, sarı ve kırmızı renklerden oluşan ve birbirine bakan tasvir
edilmiş iki güvercin motifi göze çarpmaktadır. Zeminde ayna simetrisi
raportlama tekniği kullanıldığından, halının yarısında güvercinin üstüne
yerleştirilen çiçekler ile önüne yerleştirilmiş vazodaki çiçekler, halının diğer
yarısında tam tersi olacak şekilde aynı motifler yer almaktadır. Halılarda yer
alan, iyi talih, mutluluk, sevinç ve haberciliği sembolize eden güvercinler
bulundukları yere geri dönme becerileri ve dış güzellikleri ile de
bilinmektedir (Yılmaz ve Boz, 49). Yön bulma yeteneği ve hızları
sayesinde Türkmen boylarında ve Osmanlı döneminde haberleşme amacıyla
posta güvercinleri yetiştirilmişse de, günümüzde hobi olarak güvercin
yetiştiriciliği devam etmektedir (Özer, ).

9
Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Şekil 5: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 2

Döşemealtı halı örneği 3; minder amacıyla dokunmuştur. Halının


etrafını çevreleyen koyu kahverengi kalın bordür, beyaz renkli ince bordür,
daire içinde yıldız, üçgen ve göz motiflerinden oluşan zemininde yeşil,
lacivert renklerin hakim olduğu bir kalın bordür ve zemininde beyaz rengin
hakim olduğu su yolu şeklinde dolaşan çiçek motiflerinden oluşan bir ince
bordür bulunmaktadır. Halının zemininde kırmızı renk hakimdir ve krem,
koyu kahverengi, lacivert, beyaz ve yeşil renklerden oluşan ve tasvir edilmiş
dört keklik motifi göze çarpmaktadır. Zeminde ayna ve ters simetri
raportlama tekniği kullanılmıştır. Halının dörtte birinde yer alan keklik motifi
ayna simetrisi ve ters simetrisi alınarak raportlanmıştır. Ayrıca zeminde
beyaz-mavi renkli çiçek motifleri ile krem, koyu kahverengi, lacivert renkli
vazolar yer almaktadır.

10
Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Şekil 6: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 3

Döşemealtı halı örneği 4; minder amacıyla dokunmuştur. Halının


etrafını çevreleyen daire içinde yıldız, üçgen, göz motiflerinden oluşan ve
zemininde lacivert, açık mavi, açık kırmızı, koyu kahverengi renklerin
kullanıldığı kalın bordür ile beyaz, kırmızı renkli ince bordür bulunmaktadır.
Halının zemininde yeşil renk hakimdir ve krem, beyaz, koyu kahverengi ve
kırmızı renklerden oluşan ve birbirine bakan tasvir edilmiş iki keklik motifi
göze çarpmaktadır. Zeminde ayna simetrisi raportlama tekniği kullanılmıştır.
Ayrıca halının zemininde yüzeyde dağınık halde yerleştirilmiş farklı
büyüklükte yıldız motifleri, çiçek motifleri ve iki kekliğin ortasında vazoda
çiçek motifi yer almaktadır.

11
Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

Şekil 7: Döşemealtı Kuşlu Halı Örneği 4

Sonuç
Kuş motifi kültürden kültüre farklı anlam özelliklerine sahip
olmaktadır. Bazı toplumlarda kuş sembolü inançla ilişkilendirilmiş ve bu
sembole kutsal kitaplarda ruh ile bütünleştirilerek yer verilmiştir. Aynı
zamanda kuşlar mutluluğu, sevgiyi, gücü, bilgeliği ve dayanıklılığı da
sembolize etmişlerdir.
Araştırma kapsamında 4 farklı motif özelliğine sahip Döşemealtı halı
örneğini incelenmiştir. İncelenen örnekler kullanım açısından
değerlendirildiğinde; halıların 3’ü minder halısı, 1’i yastık halısı olarak
dokunmuştur. Kullanılan motif özellikleri açısından değerlendirildiğinde,
Akdeniz bölgesindeki doğa güzelliğini yansıtan bitkisel bezemeler bordür ve
zemin boşluklarında kullanılmıştır. 2 örnekte Döşemealtı halılarında
kullanılan boncuk ve yıldız motiflerinden oluşan bordür yer almıştır (Şekil 5
ve 6). Konar göçer yaşamdan günümüzde yerleşik düzene geçmiş Döşemealtı
halkı dost, postacı, uğur saydıkları hayvanları günlük kullanım eşyaları olan
yastık ve minderlere işlemişlerdir. Özellikle Döşemealtı halılarında sıklıkla
kullanılan soyut anlatım yerine figürsel olarak ifade edilen kuş figürleri
(keklik, güvercin) bulunmaktadır. Halıların kompozisyonu genellikle ayna
simetrisi şeklinde raportlanmıştır. Renk açısından değerlendirildiğinde ise
lacivert, yeşil, beyaz, kırmızı ve krem renkler yoğun olarak halılarda tercih
edilmiştir.

12
Kuş Motifinin Özellikleri ve Kuş Motifli Döşemealtı Halıları

Kaynaklar
AKPINARLI, H. F. (). “Motiflerin Dili”. Motif Dergisi, S. 23,
AKPINARLI, H. F. (). “Türk Kilimlerinde Kullanılan Geometrik Bezemelerin Form İsim ve
Kompozisyon Açısından Değerlendirilmesi”, II. Uluslararası Romanya'da Türk Kültürün
İzleri Sempozyumu. , Romanya.
AKPINARLI, H. F. (). “Osmanlı Dokumalarında Kuş Motifinin İncelenmesi”, Osmanlı Sanatı,
Mimarisi ve Edebiyatına Bakış CIEPO Sempozyumu. , Edirne.
AKPINARLI, H. F vd. (). Kahramanmaraş El Sanatları. Ankara: Hangar Marka İletişim Reklam
Hizmetleri Yayıncılık Ltd. Şti.
AKPINARLI, H. F. ve ÜNER, İ. (). “İç Anadolu Bölgesi Halılarında Görülen Figüratif Sembol ve
Motifler”. SDÜ ART-E Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi, C. 10, S. 20,
ALDOĞAN, A. (). “Döşemealtı Halıları”. Sanat Dünyamız, S. 23,
ALP, K. Ö. (). Orta Asya’dan Anadolu’ya Kültürel Sembollere Giriş. Ankara: Eflatun Yayınevi.
ANONİM. (). Dünden Bugüne Antalya I. Cilt. Antalya: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı.
ATEŞ, M. (). Mitolojiler ve Semboller “Ana Tanrıça ve Doğurganlık”. İstanbul: Milenyum
Yayınları.
DENİZ, B. (). Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygılar. Ankara: Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığı.
DENİZ, B ve AYDIN, Ö. (). Döşemealtı Halıları. Dünden bugüne Antalya II. Cilt. Antalya: T.C.
Kültür ve Turizm Bakanlığı.
DURUL, Y. (). Anadolu Kilimlerinden Örnekler 2. İstanbul: Ak Yayınları.
ERBEK, G. (). Anatolian Motifs from Çatalhoyuk to the Present. İstanbul.
GÜNEY, K. Z ve GÜNEY, A. Nihan. (). Osmanlı Süsleme Sanatı. Ankara: SFN Ltd. Şti.
KAŞTAN, Yüksel. (). “Antalya Yöresi'nde Döşemealtı Halılarının Dünü ve Bugünü”, I.
Uluslararası Türk El Dokumaları Kongresi. , Konya.
ÖGEL, B. (). Türk Mitolojisi I. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
ÖGEL, B. (). Türk Mitolojisi II. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
ÖZER, S. (). “Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Posta Güvercinleri”. Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 55, S. 2,
ÖZKEÇECİ, İ. (). Zamanı Aşanlar IX. Yüzyıla Kadar Türk Sanatı. İstanbul: Güzel Sanatlar
Matbaası.
ÖZKEÇECİ, İ ve ÖZKEÇECİ, Ş. B. (). Türk Sanatında Tezhip. İstanbul: Seçil Ofset.
SALT, A. (). Neo-spiritüalist Yaklaşımlarla Ezoterik Bilgilerin Işığında Semboller. İstanbul:
Ruh ve Madde Yayıncılık ve Sağlık Hizmetleri A. Ş.

13
Hatice Feriha Akpınarlı & Pınar Arslan

SEYİRCİ, M. (). “Antalya'daki Karakoyunlu Aşireti ve Dokumaları”, IV. Milletlerarası Türk


Halk Kültürü Kongresi. Ankara.
ŞİRİN, N. (). Döşemealtı Halıları, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
TANRIKULU, M. ().. “Türkiye Coğrafyasında Genel Kültür, Alt Kültür ve Mozaik Kültür”,
TÜCAUM VIII. Coğrafya Sempozyumu. , Ankara.
TEDHK. (). Türk El Dokuması Halılar Katolog 4. Ankara: Semih Ofset Ltd. Şti.
TÜRE, A. (). Arkeoloji, Antropoloji ve Folklor Açısından Takılar ve Süs Taşlarında
Sembollerin Dili. İstanbul: Goldaş Kültür Yayınları.
WILKINSON, K. (). Semboller ve İşaretler. (Çev.: Seda Toksoy), İstanbul: Alfa Yayınları.
YILMAZ, O ve BOZ, A. (). “Tarihten Günümüze Türkiye'de Güvercin (Columba Livia)
Yetiştiriciliği”. Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, C .9, S. 1,

14
Darçın, İ. & Başaran, F.N. (). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının
İncelenmesi. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı: 3,
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

ESKİŞEHİR İLİ SİVRİHİSAR İLÇESİ DÜZ DOKUMALARININ


İNCELENMESİ

İkbal DARÇIN* & Fatma Nur BAŞARAN**

Öz
Maddi kültür değerlerimiz içerisinde yer alan dokumacılık, en eski el sanatları
arasında yer almaktadır. Dokuma, Anadolu kadınlarının üzüntülerini, aşklarını, sevinçlerini,
mutluluklarını yansıtan, bulunduğu yörede yaşayan insanların kültür ve yaşam biçimleri
hakkında bilgi veren, geçmişten günümüze ayna tutan önemli bir unsurdur. Çabuk yıpranan
bir yapıya sahip olması, korunamaması ve yeterince araştırılamaması gibi nedenlerden
dolayı pek çok dokuma örneği günümüze ulaşamamış veya eski önemini yitirmeye
başlamıştır. Maddi kültür değerlerimizin yaşatılması ve yok olmaya yüz tutmuş dokumaların
gelecek nesillere aktarılması için yapılmış olan bu çalışmada, Sivrihisar ilçesinde dokunmuş,
şu anda Sivrihisar Belediye’si ve Zaimağa Konağı’nda koruma altına alınan düz kirkitli
dokuma örnekleri konu alınmıştır. Sahada detaylı olarak incelenen ve kayıt altına alınan
Sivrihisar düz dokuma örnekleri teknik, renk, motif ve kompozisyon özellikleri bakımından
incelenmiş, orijinal fotoğraflarla desteklenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Dokuma, kirkitli dokuma, Eskişehir, Sivrihisar, motif,
kompozisyon

* Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Tekstil Tasarımı Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi,
[email protected]
** Doç. Dr. AHBV Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Tekstil Tasarımı Bölümü, [email protected]

15
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

INVESTIGATION OF THE WEAVES ESKİŞEHİR PROVINCE


SİVRİHİSAR DISTRICT
Abstract
Weaving, among our material culture values, remains one of the oldest handicrafts.
Weaving is an important element that reflects the sadness, love, joy and happiness of
Anatolian women, gives information about the cultures and lifestyles of the people living in
that region, mirroring from past to present. Many weaving examples have not reached the
present day or have lost their former importance because of the fact that it has a fast-
wearing structure, it cannot be preserved and it cannot be researched enough. In this study,
which was done in order to keep our meterial cultural values alive and to hand almost-
extinct weavings down to the future generations, plain weavings samples that were weaved
in Sivrihisar town and protected under Sivrihisar Municipality and Zaimağa Mansion were
covered. Sivrihisar plain weaving samples, which were analysed and recorded in detail in
the field, were analysed in terms of technic, color, motif and composition characteristics
and, supported with original photographs.
Keywords: Weave, kirkitli weave, Eskişehir, Sivrihisar, motif, composition

16
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

seafoodplus.infoş

Ulusların geçmişlerini geleceğe bağlayan en önemli unsurlardan biri


kültürel değerlerdir. Yurdumuzda maddi kültür ürünleri arasında bulunan
dokumalar çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle düz kirkitli dokuma
ürünleri, yaşanan mekanlarda yalıtım ve süsleme malzemesi olarak en çok
kullanılan ürünler olmuştur. Düz kirkitli dokumalar; koyunyünü, keçi kılı,
deve yünü, pamuk ve bazen bunların arasında keten, ipek, sırma ipliklerden
oluşan atkı, desen iplikleri, çözgüler arasından geçirildikten sonra sıkıştırmak
amacıyla kemikten, demirden veya tahtadan yapılmış kirkit adı verilen aletin
kullanılmasıyla oluşturulan dokumalardır (Onuk ve Akpınarlı, , s;
Onuk ve Akpınarlı, , s). Çoğunlukla, çadır, ev, saray, cami
tabanlarına, eşyaların üzerine, kapı ve pencere önlerine serilerek
kullanılmışlardır.
Düz kirkitli dokuma tekniklerden biri olan kilim, atkı ipliğinin önlü
arkalı çift sıra halinde duran çözgü iplikleri arasından bir alt-bir üst
geçirilerek, çözgü ipliklerinin atkılar tarafından tamamen gizlendiği dokuma
türüdür (Akpolat, , s). Cicim, dokunduğunda yüzü ve tersi farklı
görüntü veren, atkı ve çözgü ipliği dışında yüzeyde süsleme yapmak amacıyla
desen ipliği kullanarak dikey tezgâhlarda üretilen dokumalardır (Konuk,
, s). Zili tekniği, üç veya daha fazla iplik sistemiyle (Ergüder, ,
s), dokuma yüzeyinde düz veya verev hat etkisi oluşturan bir tekniktir.
Sumak ise desen alanları içinde, ayrı renkteki desen ipliklerinin çözgü
çiftlerine devamlı olarak sarılması ile oluşan dokumalardır (Asker, ,
s).
Düz kirkitli dokumalar, yurdumuzun pek çok yöresinde yüzyıllardır
süregelen bir gelenek ve korunması gereken kültürel değerlerdir. Bu
yörelerden biri olan Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde dokumacılık
faaliyetleri tamamen bitmiştir. Geçmişten günümüze ulaşan düz dokuma
örneklerinin de giderek azaldığı dikkati çekmektedir. Dolayısıyla bu
çalışmada, Sivrihisar ilçesi düz kirkitli dokuma örneklerinin teknik, renk,
motif ve kompozisyon özelliklerinin incelenerek belgelenmesi
amaçlanmıştır.

17
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

2. Materyal ve Yöntem

Bu araştırmanın amacı; el dokumacılığının güzel örneklerinden birini


oluşturan, Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesi düz kirkitli dokuma örneklerini
teknik, motif, renk, kompozisyon özellikleri açısından inceleyerek
belgelemek ve literatüre kazandırmaktır. Bu amaç doğrultusundan çalışmada
belgesel tarama ve alan araştırması kapsamında betimsel tarama modeli
kullanılmıştır. Dokuma örnekleri detaylı görsellerle belgelenmiş ve motif
çizimleri yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Sivrihisar ilçesinde bulunan
44 adet düz dokuma örneği oluşturmuştur.

3. Bulgular

Eskişehir ili Sivrihisar ilçesinin ne zaman kurulduğu bilinmemekle


birlikte tarihte çeşitli isimlerle anılmıştır. Etiler devrinde Sallpa, Yunan ve
Roma devrinde Spalya, klasik devirde Abrustula, Bizanslılar devrinde
Jüstinyanus, Kazvini devrinde Sibrihisar, Seferihisar ve en son Sivrihisar
olmuştur (Özalp, , s.7). İç Anadolu Bölgesi’nin kuzey batısında yer
almaktadır. Doğusunda Günyüzü ve Ankara, batısında Mahmudiye ve
Çifteler, kuzeyinde Mihallıççık, güneyinde Emirdağ (Afyon) ve Çeltik
(Konya) ilçeleri yer almaktadır (Altın, , s). Ekonomisi tarım ve
hayvancılığa dayanmaktadır. Halkın %80’i tarım ve hayvancılıkla, geri kalanı
ise el sanatları ve ticaretle uğraşmaktadır (Aytekin, , s.4). Yöre halkı
geçmiş yıllarda kendi ihtiyacını karşılamak için evlerinde kurdukları
tezgâhlarda ürettikleri yöreye özgü dokumaları, malzemelerini saklama ve
taşımada kullanmışlar veya yer yaygısı, seccade vb. olarak
değerlendirmişlerdir (Çolak ve Başaran, , s). Sivrihisar’da
yy. ve yy’da dokunmuş halı ve kilimlerin çoğu İstanbul Sultanahmet
Halı ve Kilim Müzesi (Keskin, , s) ve Ankara Vakıf Eserleri
Müzesi’nde sergilenmektedir (Çolak ve Başaran, , s). Araştırmaya
konu olan örnekler ise ilçe merkezinde Zaimağa Konağı’nda koruma altına
alınan örneklerdir.

18
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Sivrihisar Düz Dokumalarının Araç-Gereç Özellikleri

Günümüzde yörede dokumacılık faaliyetleri bulunmamakla birlikte,


araştırma kapsamında geçmişte bu sanat ile uğraşan dokuyucu ve yakınları ile
görüşmeler yapılmış ve yöreye özgü özellikler saptanmaya çalışılmıştır. Bu
bağlamda yöreden elde edilen bilgilere göre, Sivrihisar düz dokumaları ıstar
tezgahlarda üretilmiştir. Tezgah, iki yanda bulunan iki adet yanlama, üst
takım, alt takım, gücü dalı, vargel, burgu, taban kazığı ve sargı çubuğundan
oluşmuştur. Boyutları genellikle x cm olan tezgahların yapımında
gürgen ya da çam ağacı kullanılmıştır. Dokuma yapılırken iplikleri
sıkıştırmak için kullanılan yardımcı araçlara yörede “kirket” adı verilmiştir.
İncelenen örneklerde genellikle yün ipliğinin kullanıldığı tespit
edilmiştir. İğ ile geleneksel yöntemlerle eğrilen iplikler, o dönemlerde doğal
ve toz boyalarla renklendirilmiştir. Az da olsa çözgüsünde pamuk ipliği
kullanılan örneklere de rastlanmıştır.

Sivrihisar Düz Dokumalarının Teknik Özellikleri

Sivrihisar yöresinde incelenen 35 adet kilim, 4 adet zili ve 5 adet cicim


tekniğiyle üretilmiş dokumaların boyutları, saçak uzunlukları, dokuma
sıklıkları ve iplik özellikleri çeşitlilik göstermektedir. Yörede tespit edilen
düz dokumalar tekniklerine göre gruplandırılarak, her bir grubun kendi içinde
ağırlıklı ortalamaları alınmıştır. Elde edilen sonuçlar Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1. Sivrihisar Yöresinde İncelenen Düz Dokumaların Teknik Özellikleri

Ortalama Boyut Saçak Dokuma İplik Özellikleri


Değerler/ Χ̅ Χ̅ Sıklığı
Dokuma f % Χ̅
Teknikleri
En Boy Uzunluk Çözg Atkı Çözgü Atkı Bezeme
(cm (cm (cm) ü (adet)
) ) (adet)
Kilim 3 79, 6 4 10 Pam %2
5 55 uk 0 Yü %1 Yü %1
Yün %8 n 00 n 00
0
Zili 4 9,0 12 3 12 Yün %1 Yü %1 Yü %1
9 00 n 00 n 00
Cicim 5 11, 9 5 8 Yün %1 Yü %1 Yü %1
36 00 n 00 n 00
N=44

19
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Tablo 1 incelendiğinde; Sivrihisar yöresinde incelenen kilim


dokumaların ortalama en ölçüsü cm, boy ölçüsü cm, ortalama saçak
uzunlukları 6, ortalama 1 cm2’deki dokuma sıklıklarının 40 olduğu tespit
edilmiştir. İncelenen toplam 35 kilim örneğinin 28 adedinde yün, 7 adedinde
pamuk çözgü ipliği kullanılmıştır. Atkı ve bezeme iplikleri % yün
ipliğidir.
Zili dokumaların ortalama en ölçüsü cm, boy ölçüsü cm,
ortalama saçak uzunlukları 12 cm, 1 cm2’deki dokuma sıklıkları 3x12’dir.
Çözgü, atkı ve bezeme ipliklerinde % yün ipliği kullanılmıştır. Cicim
dokumaların ise ortalama en ölçüsü cm, boy ölçüsü cm, ortalama
saçak uzunlukları 9 cm, ortalama 1 cm2’deki dokuma sıklıklarının 5x8 adet
olduğu tespit edilmiştir. Çözgü, atkı ve bezeme iplikleri % yündür.
Sivrihisar düz dokumalarının çoğunlukla kilim tekniği ile
dokundukları tespit edilmiştir. Kilim tekniğinin yanı sıra yöredeki düz
dokumalarda zili ve cicim tekniği ile üretilmiş örneklere de rastlanmıştır.
Hatta bazı örneklerde ikiden fazla tekniğin bir arada kullanıldığı da
gözlenmiştir. Sivrihisar kilimlerinde eğri atkılı, konturlu ve iliksiz kilim
teknikleriyle dokunmuş 33 adet dokuma örneği incelenmiştir. 4 adet kilim
dokuma örneğinin içerisinde genellikle su şeklinde cicim tekniği de yer
almaktadır. Aynı uygulamaya zili tekniğiyle dokunmuş bazı örneklerin
bordür kısımlarında da rastlanmaktadır. Benzer olarak literatürde, Sivrihisar
yöresinde büyük boyutlu kilimlerin dışında cicim, sumak ve zili tekniğiyle
dokunmuş seccade boyu yaygı ve yastık yüzlerinin tespit edildiği bilgisine de
rastlanmaktadır (Çolak ve Başaran, , s).

20
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Fotoğraf 1. Kilim, zili ve cicim örnekleri

Sivrihisar Düz Dokumalarının Renk, Motif ve Kompozisyon


Özellikleri

Anadolu’da dokunan düz kirkitli dokumaların büyük kısmı desenlidir, çok az


kısmı motifsiz üretilmiştir. Bu dokumalar üzerinde yer alan her bir motif yöresel
farklılıklar göstermekle birlikte, bir anlama sahip olmuş ve dokuyucusunun iç dünyasını,
mesajlarını veya geleneksel yapısını yansıtan ifadeler taşımıştır. Bilimsel araştırmalarla
tespit edilen örneklerin daha iyi açıklanabilmesi için motifler bir sınıflandırmaya tabi
tutulmuştur. Sivrihisar düz dokumalarında kullanılan motifler de bu sınıflandırmaya
göre değerlendirilerek elde edilen sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Sivrihisar Düz Dokumalarında Kullanılan Bezemeler

Kullanılan Bezemeler f %

Geometrik Bezeme 44 30,35

Bitkisel Bezeme 9 6,20

Figürlü Bezeme 23 15,86

Sembolik Bezeme 39 26,90

Nesneli Bezeme 30 20,69

Toplam ,00

N=44

21
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Sivrihisar düz dokuma örneklerinde en çok geometrik motiflerin


kullanıldığı tespit edilmiştir. Bilindiği gibi geometrik motifler kirkitli
dokumacılıkta teknik olarak en kolay uygulanabilen bezemelerdir. Bitkisel,
figürlü ve nesneli bezemelere de rastlanan yöre örneklerinde sembolik
motiflerin de oldukça fazla kullanıldığı dikkat çekmektedir. Bazıları, her
yörede rastlanan ortak anlam ve çizgilere sahip olmakla birlikte, incelenen
dokumalarda kullanılan motifler ve yöreye özgü özellikleri aşağıda
belirtilmiştir.

Sivrihisar Düz Dokumalarında Kullanılan Motifler


BEZEMELER VE MOTİFLER MOTİF ÖZELLİKLERİ

Geometrik Bezemeler Zili tekniği ile dokunan motif, iç içe geçmiş


iki kare ve kareleri çevreleyen sekiz köşeli
yıldızdan oluşmaktadır. Yörede Halil İbrahim
bereketini simgelemektedir. Sivrihisar’da
genellikle dokumaların göbek kısmında
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 3 adedinde Türkmen yıldızı
Kirman-Türkmen gülü-Türkmen yıldızı motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
motifi ve çizimi

Bitkisel Bezemeler Motifte her iki yanda bulunan uzantılara


parmak, ortadaki boşluğa göl, tepedeki
çıkıntıya çuka veya takke adı verilmektedir.
Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek
kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
adet dokumanın 9 adedinde kavak motifinin
kullanıldığı tespit edilmiştir.
Kavak motifi ve çizimi

Figürlü Bezemeler Yörede bu motife sıkça rastlanmaktadır.


Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek
kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
adet dokumanın 10 adedinde kurt izi motifi
yer almaktadır.

Kurt izi motifi ve çizimi

22
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Yörede ortadaki motife dombay göbeği adı


verilmektedir. Dombay yörede büyükbaş
hayvanlardan olan mandaya verilen isimdir.
Sivrihisar dokumalarının bordüründe
genellikle cicim tekniği ile yer almaktadır.
İncelenen 44 adet dokumanın 9 adedinde dört
ayak motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Dört ayak motifi ve çizimi

Tam sarı ayak motifi yörede zincir olarak


bilinmektedir. Sivrihisar dokumalarının
bordür süslemelerinde yer almaktadır.
İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde tam
sarı ayak motifinin kullanıldığı tespit
edilmiştir.

Tam sarı ayak motifi ve çizimi

Konturlu kilim tekniği ile oluşturulan motif,


düşmanlık ve kötülüğü simgelemektedir.
Bordürde kullanıldığında düşmanın tehlikesiz
ve zararsız, orta göbekte kullanıldığında ise
düşmanın zararlı ve tehlikeli olduğu
anlatılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın
2 adedinde ejderha motifinin kullanıldığı
tespit edilmiştir.

Ejderha motifi ve çizimi

Eğri ayak motifi yörede yarım çoban iliği


motifinin kareler içine alınmasıyla
yapılmaktadır. Sivrihisar dokumalarının
bordüründe kullanılmaktadır. İncelenen 44
adet dokumanın 3 adedinde eğri ayak
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Eğri ayak motifi ve çizimi

23
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Motif yörede gücü simgelemektedir.


Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 3 adedinde koçbaşı motifi yer
almaktadır.

Koçbaşı motifi ve çizimi

Yörede motife boynuzlu adı verilmektedir.


Sağda ve solda bulunan çıkıntılara boynuz,
orta kısma parmak, üçleme şekline de filiz adı
verilmektedir. Sivrihisar dokumalarında
bordür süslemesi olarak kullanılmaktadır.
İncelenen 44 adet dokumanın 7 adedinde
boynuzlu motifinin kullanıldığı tespit
edilmiştir.
Boynuzlu motifi ve çizimi

Sembolik Bezemeler Tek kavak motifinin iç içe geçirilmesinden


oluşmaktadır. Her bir kavak motifi farklı
renklerde olabileceği gibi, bazılarında iki
rengin dönüşümlü olarak kullanılmasından da
oluşturulabilmektedir. Sivrihisar
dokumalarının göbek kısmında
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 7 adedinde göl motifinin
kullanıldığı tespit edilmiştir.
Göl motifi ve çizimi

Motif, Sivrihisar dokumalarının bordür ve


göbek kısımlarında kullanılmaktadır.
İncelenen 44 adet dokumanın 3 adedinde çift
ay motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Çift ay motifi ve çizimi

24
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Gagak yörede ördek anlamına


gelmektedir. Sivrihisar dokumalarında
bordür süslemesi olarak kullanılmaktadır.
İncelenen 44 adet dokumanın 13
adedinde yarım gagak su motifinin
Yarım gagak su motifi ve çizimi kullanıldığı tespit edilmiştir.

Kilim tekniği ile oluşturulan motif,


yörede kadını simgelemektedir.
Genellikle dokumaların göbek kısmında
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 5 adedinde eli belinde motifi
yer almaktadır.

Eli belinde motifi ve çizimi

Motife ait hikayenin Sivrihisar’dan


çıktığı rivayet edilmektedir. Bir
dokuyucu, gençlik yıllarında motifi
oluşturmak için günlerce uğraştığı halde
bir türlü başarılı olamamıştır. Bunun
üzerine kocası: “Bu basit motifi
yapamayan kadını ben ne yapayım”
diyerek karısını boşamıştır. Motifin adı
bu olaydan sonra karı boşatan olarak
kalmıştır. Yörede hemen hemen tüm zili
dokumalarda bordür süslemesi olarak
kullanılmaktadır. Sapan ya da Y harfine
Karı boşatan motifi ve çizimi
benzemektedir. İncelenen 44 adet
dokumanın 10 adedinde karı boşatan
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Sivrihisar dokumalarında kenar suyu


olarak kullanılmaktadır. İncelenen 44
adet dokumanın 8 adedinde sığır sidiği
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Sığır sidiği motifi ve çizimi

25
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Tüm dokumalarda sıkça rastlanmaktadır.


Keskin çizgilerle S harfi eksenindedir.
Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek
kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
adet dokumanın 7 adedinde çoban iliği
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Çoban iliği motifi ve çizimi

Eli belinde motifinin ters olarak


birleştirilmesinden ve içine kavak, bödelek
(kavuk) motiflerinin oturtulmasından
oluşturulmuş bileşik bir motiftir. Genellikle
yörede kilim dokumaların göbek kısmında
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 4 adedinde çift eli belinde
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Çift eli belinde motifi ve çizimi

Sivrihisar dokumalarının bordüründe


kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 5 adedinde yedi bela motifinin
cicim tekniği ile uygulandığı tespit edilmiştir.

Yedi bela motifi ve çizimi

Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek


kısımlarına konturlu kilim tekniği ile
uygulanmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 1 adedinde topluluk motifinin
kullanıldığı tespit edilmiştir.
Topluluk motifi ve çizimi

Yöre dokumalarının bordür ve göbek kısımlarında


kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 1
adedinde iyilik-kötülük ve gece-gündüz motifinin
kullanıldığı tespit edilmiştir.

İyilik-kötülük ve gece-gündüz motifi ve


çizimi

26
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Sivrihisar dokumalarının bordür ve göbek


kısımlarında kullanılmaktadır. İncelenen 44
adet dokumanın 2 adedinde sevdim dolaştı
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Sevdim dolaştı motifi ve çizimi

Nesneli Bezemeler Motif tanrıya ulaşmayı ve insanların


birbirlerine yardım ederek iyiliğe, doğruluğa
birlikte ilerlemelerini simgelemektedir.
Sivrihisar’da bordürden sonra orta göbeğe
başlamadan önce kullanılmaktadır. İncelenen
44 adet dokumanın 16 adedinde merdivenli
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
Merdivenli motifi ve çizimi

Oğuzların Kınık Boyu’ndan gelen kilim motifidir.


Ailede birlik, beraberlik, dostluk ve dayanışmayı
simgelemektedir. İçinde kavak motifi
bulunduğundan, yörede motife kavaklı ayna da
denmektedir. Sivrihisar dokumalarının göbek
kısmında konturlu kilim tekniği ile
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 13
adedinde ayna motifinin kullanıldığı tespit
Ayna motifi ve çizimi edilmiştir.

Sivrihisar dokumalarının göbek kısmında


kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 3 adedinde kayık motifinin
kullanıldığı tespit edilmiştir.

Kayık motifi ve çizimi

Yörede özellikle seccade olarak dokunan düz


dokumalarda mihrap süslemesi olarak
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 1 adedinde mihrap motifinin
kullanıldığı tespit edilmiştir.
Mihrap ve çizimi

27
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Yeni gelinlere “sülaleniz geniş, çocuklarınız


bol ve sağlıklı, aileniz dallı budaklı olsun ve
genişlesin” dileğiyle gül budağı motifinin
kullanıldığı cicim dokumalar verilmektedir.
Genellikle dokumalarının göbek kısmında
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 4 adedinde gül budağı motifine
rastlanmıştır.

Gül budağı motifi ve çizimi

Bıçağın tırtıklı kısmına benzediğinden bu


isim verilmiştir. Genellikle bordür
süslemelerinde, konturlu kilim tekniği ile
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 10 adedinde bıçak sırtı motifi yer
almaktadır.
Bıçak sırtı motifi ve çizimi

Tek olarak ya da diğer motiflerle


birleştirilerek kullanılan motif konturlu kilim
tekniği ile oluşturulmuştur. Bazı köylerde
bödelek olarak bilinmektedir. Sivrihisar
dokumalarının bordür ve göbek kısmında
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
Kavuk motifi ve çizimi dokumanın 5 adedinde kavuk motifinin
kullanıldığı tespit edilmiştir.

Gagak yörede ördek anlamına gelmektedir.


Ayna motifine çift boynuz eklenerek
oluşturulmaktadır. Sivrihisar kilim
dokumalarının orta göbeğinde
kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet
dokumanın 4 adedinde çift gagaklı ayna
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Çift gagaklı ayna motifi ve çizimi

28
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Sivrihisar dokumalarında orta göbekte


kullanılmaktadır. İncelenen 44 adet dokumanın 4
adedinde nazarlık motifinin kullanıldığı tespit
edilmiştir.

Nazarlık motifi ve çizimi

Sivrihisar dokumalarında geometrik bezemelerden en çok düz çizgi,


bitkisel bezemelerden kavak, figürlü bezemelerden kurt izi, sembolik
bezemelerden yarım gagak suyu, nesneli bezemelerden en çok merdivenli
motifinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
Dokumaların genel renk ağırlığı kırmızıdır. Kırmızı dışında pek çok
renge de rastlanmakta, özellikle aynı renk tonlarının birlikte kullanıldığı
dikkat çekmektedir.
Sivrihisar düz dokumalarının kompozisyon özellikleri
değerlendirilerek elde edilen sonuçlar Tablo 4’de verilmiştir.
Tablo 4. Sivrihisar Düz Dokumalarının Kompozisyon Özellikleri

Kullanılan Bezemeler f %

Bütün Yüzeye Yayılan 15 34,09

Dikey 11 25,00

Yatay 18 40,91

Toplam 44 ,00

N=44
İncelenen Sivrihisar düz dokumalarında dikey ve bütün yüzeye
yayılan kompozisyonlara rastlanmakla birlikte, çoğunluğunun yatay
kompozisyona sahip olduğu tespit edilmiştir.

29
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Fotoğraf 2. Yatay, dikey ve bütün yüzeye yayılan kompozisyon örnekleri

Araştırma kapsamında yöreden ve literatür taramasından elde edilen


bilgiler doğrultusunda, Sivrihisar dokumalarından bazı örneklerin
kompozisyonları nedeniyle özel isimlerle anıldığı tespit edilmiştir.

DOKUMALAR ÖZELLİKLERİ

Beş Bacalı Beş bacalı kilim geçmişte ve


günümüzde Sivrihisar’ın en tipik ve
en tanınmış dokuma örneği
olmuştur. “Genellikle Karaburhan,
Sarıkavak, Dümrek ve Zey
köylerinde dokunmuştur.
Tasavvuftaki beş merhaleyi ve insan
ruhundaki arındırmayı temsil
etmektedir” (Altın, , s).
İncelenen örnekler arasında sadece 2
adet beş bacalı kilim tespit
edilebilmiştir.

30
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Çubuklu Pala Diğer dokumalardan artan iplikleri


değerlendirmek amacıyla veya özel
olarak renk renk boyanmış ipliklerle,
genellikle 0,5 cm eninde yatay
şeritler şeklinde üretilmiş dokuma
örnekleridir. Yörede bu şeritlere
çubuk adı verilmektedir. İncelenen
dokumalar arasında 8 adet tespit
edilen çubuklu kilimlerin bazılarında
cicim motiflerine de rastlanmaktadır.

31
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

Üretiminde cicim tekniği


kullanılmakla birlikte genel olarak
Bacalı “Bacalı kilim” olarak anılan örnek,
yöre halkı tarafından Sivrihisar
Kalesi’ne atfedilmektedir. Bacalı
kilimin tarihçesi yörede ikamet eden
Fadime Tokkaya tarafından
aktarılmıştır:

“Kale Bizanslılar tarafından


kuşatılmış, günlerce işgal altında
kalmış ama ele geçirilememiştir.
Bunun üzerine bir Türk kızının
kasıtlı olarak düşmana esir
düşmesine karar verilmiştir. Kıza
belli simge ve işaretler öğretilmiştir.
Her simge ve işarete belli anlamlar
verilmiş ve bu simgeleri kullanarak
kalenin planını kilime dokuması
istenmiştir. Dokunan kilimlerden
birinin kale dışına çıkacağı
umulmuştur. Böylece kilimin
desenlerinden nerede oklu, nerede
atlı askerlerin bulunduğu
öğrenilecek, bu plana göre saldırı
düzenlenecektir. Kale çevresinde
gezinirken düşmana esir düşen genç
kız hemen tezgahını hazırlamış,
kilim dokuyacağını söyleyerek
askerlerden ip istemiştir. Kalenin
planını simge ve işaretlerle anlatan
desenleri kilimine dokumuştur. Bir
şekilde kilimi ele geçiren Türkler
simge ve işaretleri çözümleyerek
saldırı planı hazırlamış ve kaleyi
fethetmiştir. Yörede sadece 1 örneği
tespit edilebilmiştir.

32
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

seafoodplus.infoçlar ve Tartışma

Eskişehir ili Sivrihisar ilçesinde gerçekleştirilen saha araştırması


sonucunda yöre dokumacılığının günümüzde ne yazık ki sürdürülmediği,
ancak eski dokuma örneklerinin koruma altına alındığı tespit edilmiştir.
İncelenen 44 dokuma örneği kilim, cicim ve zili teknikleri ile dokunmuş ve
genellikle yaygı olarak kullanılmıştır. Dokumaların ilme ve atkı ipliklerinin
tamamı yündür. Çoğunluğu yün olan çözgü ipliklerinde az sayıda pamuk
kullanımına da rastlanmıştır. 3 farklı kompozisyon şeması belirlenen
örneklerde ağırlıklı olarak geometrik ve sembolik bezemelerin yer aldığı ve
bazı motiflerin yöresel isimlerle anıldığı tespit edilmiştir.
Anadolu toprakları üzerinde yerleşen çeşitli uygarlıklar ve yaşanan
tarihsel olaylar, kültürel ürünlere de çeşitlilik ve zenginlik kazandırmıştır.
Sivrihisar yöresinde tespit edilen bacalı kilim gibi yurdumuzun pek çok
yöresinde üretilen bu değerler, ihtiyacı karşıladığı gibi topluluklar arasındaki
haberleşmenin kısıtlı olduğu zamanlarda mesaj iletme aracı olarak da
kullanılmıştır. Var oldukları dönemlerden beslenmiş, üzerlerine yeni değerler
eklenerek devam etmiş ve kültürel miras özelliği kazanmışlardır.
Günümüzde ise ileri teknoloji ürünlerinin haberleşme, ulaşım, sanayi
vb. kavramları tamamen değiştirdiği, ülkeler arasındaki sınırları bile
kaldırarak, özde yüzyıllardır yaşatılan bu değerleri de ne yazık ki olumsuz
yönde etkilediği görülmektedir. Teknoloji sayesinde geçmişte varlığından
bile haberdar olunamayan topluluk kültürleri, internet aracılığı ile bir diğerini
etkiler hale gelmiştir. Olumlu ya da olumsuz yönde değişim yaşandığı gibi
bazı değerler tamamen terk edilmiştir. Artık neredeyse hiçbir genç kız
nişanlısına mendil işlememekte/çorap örmemekte, kaynanasına mesajını
oyasıyla iletmemekte, geleneksel dokumalarını üretmemekte ve yeni
kuracağı evinde kullanmayı tercih etmemektedir. Bu tür geleneksel ürünler
modern yaşam alanlarına, inşa edilen devasa akıllı evlere yakışır
bulunmamakta ve modası geçmiş olarak değerlendirilmektedir. Eskiden
göçlerle yaşatılan, zenginleştirilen, olumlu yönde etkileşen bu değerler ve
orijinal örnekleri günümüzde yaşanan büyük göçler nedeniyle de tehlike
altındadır.
Tüm dünya üzerinde yaşanan bu teknolojik gelişmelerin insan
hayatını kolaylaştırdığı, değer ve kalite kattığı savunulsa da pek çok açıdan

33
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

çevresel ve kültürel erozyonu da beraberinde getirmektedir. Geçmişte büyük


ihtiyaçlara ilaç olarak üretilen kültürel ürünler artık üretilmedikleri gibi,
günlük yaşamda yerini alamadıkça ne yazık ki eski örnekleriyle bir bir yok
olmaktadır. Bu yüzden toplumsal bilinçle geliştirilen projeler, müze, vakıf
gibi oluşumlarla bu örneklerin koruma altına alınması umut vericidir.
Sivrihisar Belediyesi de kendi yöresine ait dokuma örneklerini aynı amaçla
bir araya toplamış ve geçmişe bir anlamda sahip çıkmıştır. Söz konusu
örneklerin aynı zamanda bilimsel çalışmalarla incelenerek literatüre
kazandırılması, geleceğe aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır.

34
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Düz Dokumalarının İncelenmesi

Kaynaklar
Akpolat, C. (). Erzurum ve Çevresi Günümüz Dokumacılığı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
Altın, T. (). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi (Merkez) Folkloru. Eskişehir: Karaca Medya
Yayınları.
Asker, Z. (). Şırnak Düz Dokumaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van.
Aytekin, O. (). Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Kapaklıkaya Evi Restorasyon Önerisi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Çolak, A., Başaran F.N. (). “Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde Bulunan Sivrihisar Kilimlerinin
Renk, Motif Ve Kompozisyon Açısından İncelenmesi”. V. Uluslararası Halk Kültürü ve
Sanat Etkinlikleri Sempozyum Bildiri Kitabı. s ( Ekim). Kahramankazan-
Ankara.
Ergüder, A. A. (). Kars Yöresi Düz Dokumaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
Keskin, O. (). Bütün Yönleriyle Sivrihisar. İstanbul: Bayrak Matbaası.
Konuk, D. (). Karaman Müzesinde Bulunan Kirkitli Dokumaların Teknik ve Desen Özellikleri,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Onuk, T., Akpınarlı, H. F., Ortaç, S., Alp, Ö. (). İçel El Sanatları. Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları.
Onuk, T., Akpınarlı, H. F. (). Şanlıurfa Karakeçili Kilimleri. Türkiye: Atatürk Yüksek Kurumu
Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.
Özalp, T. (). Sivrihisar Tarihi. Eskişehir: Tam-İş Matbaası

Kaynak Kişiler
İrfan BAKAR, Halk Eğitim Merkezi Müdürü, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi )
Meriç OKUR, Kültür ve Sosyal Hizmetler Müdürü, 50 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi
)
Seda SAKARYA, Sivrihisar Belediyesi’nde Görevli, 27 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi
)
Fadime TOKKAYA, Ev Hanımı, 41 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi )
Emine BARIŞ, Ev Hanımı, 77 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi )
Raziye GÜMÜŞTEKİN, Ev Hanımı, 75 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi )
Nazlı ALTIN, Ev Hanımı, 52 yaş, SİVRİHİSAR-Eskişehir (Görüşme Tarihi )

35
İkbal Darçın & Fatma Nur Başaran

36
Yayın, N.() Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine,
Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3,
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’NİN ŞİİRLERİNDEN HAREKETLE


“DELİL” TERİMİ ÜZERİNE

Nerin YAYIN*

Öz
“Veli” mahlası, şairler arasında yaygın kullanılmakla birlikte Divriğili Veli Dede ve
Veli Baba olarak bilinen iki farklı “Veli” mahlaslı şairin, cönklerinde bazı şiirlerini “delil”
olarak adlandırdıkları görülmüştür. “Delil”, bilinen anlamı ile içerdiği kanıt, şahit vb.
kelimelerin ötesinde edebî bir terim olarak “rehber-mürşit” anlamı da taşır. Türk tasavvuf
edebiyatında sıklıkla kullanılan şiir türlerinin yanında özellikle Divriğili Veli Dede veya Veli
Baba’nın (Birebir aynı şiiri oluşturmaları aynı kişi olduklarını düşündürmektedir.) Alevi-
Bektaşi geleneğinde şiirlerini “delil” adı ile kaydettikleri tespit edilmiştir. “Delil” adını
verdikleri şiirler incelendiğinde ise bu terim ile Allah’a ulaşmada rehbere-mürşide ihtiyaç
olduğu vurgusunun ön plana çıktığı görülmektedir. Bunun yanı sıra diğer şiirlerin herhangi
bir tanımlama yapılmadan sunulmasına rağmen sadece “delil” olarak isimlendirilen şiirlerde
bu durumun görülmesinin, bu şiirlerin diğerlerinden özel bir yerde tutulmak istendiği
şeklinde yorumlanması mümkündür.
Anahtar kelimeler: Delil, Şathiye, Nutuk, Nefes, Cem Ayini, Kanıt, Rehber, Yol.

* Prof. Dr., Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi.

37
Nerin Yayın

THE TERM “DELİL” ON DİVRİĞİLİ VELİ DEDE’S POEM

Abstract
The “Veli” penname was widely used among poets, but two poets who were known
as Divriğili Veli Dede and Veli Baba, they called some of their poems as “evidence”. “Delil”
also means mentor-guide as a literary term beyond words its known meaning, witness, proof
ect. In addition to the types of poetry commonly used in Turkish mystic literature, Divriğili
Veli Dede or Veli Baba (Suggesting that they are the same person who create the same poem
one by one.) In Alevi-Bektashi tradition, it was seen that they recorded their poems under
the name of “evidence”. When the poems they call “evidence” are examined, it is seen that
the emphasis is on the need for a mentor-guide via reaching the God. Although the other
poems are written without any definition, this is seen only in the poems called “evidence”. It
is possible to interpret these poems as desiring to be kept in a special place.
Keywords: Evidence, Shathiye, Nutuk, Nefes, Cem Rituals, Proof, Mentor, Way.

38
Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

Arapça “delâlet” fiilinden gelen ve “kılavuzluk, iz-işaret, belirtmek”


anlamlarına geldiği belirtilen “delil” (Parlatır, ), İslam
Ansiklopedisi’nin aynı adlı maddesinde “yol göstermek-irşad etmek”
“delil”inde “yol gösteren-kılavuz-rehber, doğru yola ve doğru sonuca
götüren, göstererek haber veren” (Yavuz, ); Ethem
Cebecioğlu’nun “Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü”nde ise “işaret,
iz, rehber-yol gösteren, delil, şeyh” olarak açıklanmakta; Alevi ve Bektaşi
cemlerinde dergâhın meydanında yanar halde bulunan mumların yakıldığı tek
muma da “delil” dendiğini, bu ince uzun mumum içindeki fitilini dışı yumak
şeklinde iple sarılı ve bir ucunun sürekli dışarı çıkarılmış vaziyette durduğu
belirtilmektedir (Cebecioğlu, 46). Doğan Kaya’nın “Türk Halk
Edebiyatı Terimleri Sözlüğü”nde yer almayan “delil” terimi Türkçe Sözlükte
de benzer anlamıyla “delil-kanıt ve rehber-kılavuz, iz-yol, insanı doğruya
götürecek iz” şeklinde açıklanmaktadır ( ).
En bilinen anlamıyla “delil”, “kanıt-ispat etmeye yarayan kişi, nesne,
olay vb” ve bu bağlamda “şahit” anlamına gelmektedir. Özellikle hukuk
alanında sıkça kullanılan “delil” terimi ile ilgili pek çok deyim, söylem
herkesçe bilinmektedir: “delil toplamak”, “delil göstermek”, “delil
bulunmadığı yani suçu ispat edilmediği sürece herkes masumdur” gibi…
Tasavvufi anlamda ise delil en çok “rehber-kılavuz” olarak
kullanılagelmiş; bu bağlamda “Delilsiz cennete girilmez” şeklindeki bir söylem
dilimize yerleşmekte gecikmemiştir. “Deli”nin “çok güçlü, karşı konulmaz
derecede güçlü, kuvvetli” anlamından hareketle bu söylemin “Delisiz cennete
girilmez” şeklinde de kullanıldığını hatırlatarak “delil”in “uyarı-ikaz, işaret”
anlamında kullanılması da söz konusudur: İnsanın rüyasında gördüğü herhangi
bir olay-kişi-nesne ve bunun gibi daha sonraki günlerde yapması gerekenleri
bir işaret, bu yolda bir uyarı olarak kabul etmesinde davranışlarını hatta sosyal
ilişkilerini bile buna göre düzenlemesi gibi…
İbrahim Aslanoğlu’nun;
1. İğdecikli Veli (Sivas)
2. Divriğili Veli (Sivas; şiirlerini Veli adayla yazmaktadır) (33 no’lu
cönk)
3. “Şarkışla’nın Kılıçkil Köyü’nden Âşık Veli ki aslen Ağa köyünden
olup uzun müddet şiirlerini “Veli” adıyla yazmıştır.” (Aslanoğlu, )

39
Nerin Yayın

şeklinde açıkladığı, “Veli” adını kullanan pek çok aşığın bulunması,


bu durumun ise tasavvufta şeyhe bağlılığın esas olduğu, bu bağlamda aynı
adın veya mahlasın kullanılmasının, onun şiirlerine nazire söylenmesinin
veya yazılmasının da bu bağlılık içinde değerlendirilmesi gerektiği (Köprülü
, ) görüşünün hareket noktası teşkil edeceğini, bu noktada “velî”
sözcüğünün “Cenab-ı Hakk’a yakınlık derecesini kazanmış olan seçkin kulu
Allah’ın dostu ve sevgili kulu bir çocuğun sorumluluğunu üstüne alan ve
velayet hakkına sahip olan kimse, sahip (ki genelde başka kelimelerle birlikte
kullanılır), imanlı kullarının dostu olan onlara yardım eden insanlara başarı
nasip eden-sıkıntılarını gideren-Allah” (ki Esma-i Hüsna’dan biridir)
anlamlarında kullanıldığını (Parlatır, ) belirtmek istiyoruz.
yılında Sivas’ta sunduğumuz Divriğili Veli Dede’nin şiirleri ile
ilgili hazırlıklar sırasında Divriği’nin Aydoğan köyünde yaşayan ve Pir
Sultan Abdal, Kul Mustafa, Sadık, Nesimi, Noksani, Derviş Ali, Şah Hatayi,
Virani, Kul Himmet, Derviş Mehmet gibi âşıkların şiirlerinin de yer aldığı
Hasan Yalıncaklı’da bulunan 33 seafoodplus.info cönkte numarasıyla kayıtlı olan
şiirin “delil” olarak verildiğini, bu adlandırmanın Cemal Şener’in hazırladığı
ve Alevi törenleri ile Abdal Musa, Sultan Hamza Baba, Veli Baba, Hacı
Bektaş Veli’nin şiirlerinin de yer aldığı yüksek lisans tezinde de söz konusu
olduğunu, adı geçen tezde yer alan ve Veli Baba’ya ait olan , , 52 seafoodplus.info
şiirlerde de görüldüğünü tespit ettik.
“Delil” diye tanımlanan ve elimizde bulunan dört şiirden Divriğili
Veli Dede’ye ait olup 33/8 koduyla ve numarasıyla kayıtlı olan şiir ile
Veli Baba’ya ait olup numarayla kayıtlı “şathiye” türündeki şiirler
birbirinin aynıdır. Şiirin:

VELÎ
DELİL
Bir derde düş oldum tabip ararken
Tabibi buldum ki derdi benden çok
Her derdin tabibi seni bilirdim
Ne hikmet ki senin derdin benden çok

40
Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

Dertli olan düşünmesin boşuna


Çok iş gelir er olanın başına
Tevekkül eyledim Hakk’ın işine
Her derdi kuluna reva görmüş Hakk

Yerin göğün temelini kurunca


Ağlamaya gülmeye o dem verince
Tabipler tabibi dertli olunca
Besbelli ki bu âlemde dertsiz yok

Derdi çok vermişsin ne idi suçum


Eğer dertli ise dert ehline açın
Ehl-i beyte gam yoldaş olduğum için
Âşık isen dertli sinen oda yok

VELİ’m eyder işim ah u zar ise


Hakk bize yardımcı Ali olursa
Bu âlemde bir muradın kalırsa
Kerbela’da İmam Hüseyin’e bak

şeklindeki dizelerinden de anlaşılacağı üzere (belli belirsiz bir


samimiyet söz konusu olsa da) Allah’ın varlığı ve birliği mutlak varlığın
sadece O olduğu, her derdin çaresinin O’na inanmakla bulunacağı
belirtilmektedir.

41
Nerin Yayın

Veli Baba’ya ait olan ve adı geçen tezde numarada kayıtlı olan;

VELİ
DELİL
Canım kurban olsun Ali evladına
Âşıkları esir edip coşturur
Kırım tilkileri kırılsın ölsün
Şeytan gibi birbirini şaşırır

Şeytan’dan işitir Ali’yi bilmez


Hallak-ı âlemde doluyu bilmez
Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi bilmez
Üstad Firavun yoldan şaşırır

Bizim müşkülümüzü mürşid halleder


Efendimiz yolsuzları yollu eder
Biz ednayız âşıklardan belleder
Sultanı seven gaflete düşürür

Hakkı bilen halka Allah’ı fark eder


Ezel kör gelenler yine kör gider
Padişahlar tacı tahtı terk eder
Her aşığı efendisine düşürür

42
Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

VELİ’m der ki Hakk halk eyledi âlemi


Cebrail Hakk’dan getirdi selamı
Şeytanınan çalınan kalemi
Ahirette yine şeydan şaşırır
şeklindeki şiir ise bir “nefes” olup “Hz. Ali’ye bağlılık”, “Hacı Bektaş
Veli sevgisi”, “Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’nin rehber-mürşit-kılavuz-yol
gösterici olduğu” gibi unsurların yer aldığı “Allah’ın tek yaratıcı, mutlak
varlık olduğu” inancı ile son bulmaktadır.
Sözü geçen tezde numarada kayıtlı olan ve ilk yedi dörtlüğünü
aşağıya aldığımız şiir ise bir “devriye”dir:

VELİ
DELİL
Bir kişi Allah’ın emrin bilmese
Seçilip geriye kalmak görünür
Kurulsa da tekebbürlük eylese
Ahirinden imansız olmak görünür

Eğer ki dünya için aşarsa


İblis’e uyup doğru yolundan şaşarsa
İki musahibin biri düşerse
Anın nasibini bulmak görünür

Birinde düşüne ya bir hal olur


İkide düşüne sinem yol olur
Üçünde düşüne hayli kal olur
Ana hayli zaman kalmak görünür

43
Nerin Yayın

Dördünde düşenin işi zar olur


Beşinde düşenin işi zor olur
Altıda düşenin nuru nar olur
Onu yoluyanan bulmak görünür

Yedide düşenin gözü yaş olur


Sekizde düşenin işi şaş olur
Dokuzda düşenin yazı kış olur
Onu küll-i Kuraniye etmek görünür

Onunda düşende ağlar gülünmez


On birinde düşen yol gelemez
On ikide düşenin derdine dermen bulunmaz
Bir mürşid bir buyruk bulmak görünür

Arar mürşidi de buyruğu bulur


Aman Mürvet der de darına durur
Erenler yerden gökten kuvvetli olur
Yüz üstü düşüp de gelmek görünür
satırlarından da anlaşılacağı üzere şiir, insanın bu dünyadaki hayatının
evreleri ve bu evrelerin her birinde nelerle karşılaşacağı işlenmektedir. Bu
şiirin de diğerleri gibi “Allah’ın tek yaratıcı ve mutlak varlık olduğu, onun
emirlerine uymamanın başına iyi şeyler getirmeyeceği, tek rehber-tek
mürşidin Allah olduğu” inancıyla son bulmakta olduğunu belirttikten ve
hepsinin “delil” şeklinde adlandırıldığını bir kere daha hatırlattıktan sonra
diyebiliriz ki:

44
Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinden Hareketle “Delil” Terimi Üzerine

1. Türü ne olursa olsun gerek Divriğili Veli Dede gerekse Veli Baba
şiirlerini “delil” diye tanımlayarak Allah’ın varlığı ve birliğini, O’nun tek
yaratıcı, tek ve mutlak varlık olduğunu,
2. Bu dünyanın, bu âlemin Allah’ın büyüklüğü ve tek yaratıcı
olduğunun en büyük delili, en büyük şahidi olduğunu,
3. Tüm Müslümanlar için Allah’a ulaşmanın, onun inayetini
kazanmanın Hz. Ali ve Hacı Bektaş-ı Veli’yi rehber-mürşit olarak kabul
etmekle mümkün olacağını,
4. Tek mürşidin, tek rehberin ise sadece Allah olduğunu, O’na
ulaşmak için emirlerini kılavuz-rehber edinmek gerektiğini vurgulamak ve bu
konuya dikkati çekmek istemişlerdir.
Bu bağlamda “DELİL” hem bilinen “şahit-kanıt” hem de tasavvuftaki
“mürşit-rehber-kılavuz” anlamlarında kullanılmış; Allah’ın varlığı-birliği-tek
yaratıcı olduğu “delil” teriminin her iki anlamı üzerinden hareket ederek
belirtilmiştir.
Asıl mühim nokta ise gerek İğdecikli Veli Dede gerekse Veli Baba’nın
şiirlerinin hiçbirine herhangi bir tanımlama yapmazken sadece örnek olarak
verdiğimiz şiirlere “delil” adını vererek bunların diğer nefes-devriye ve
şathiyelerden daha önemli bir yere oturttuğunu göstermek istemiş olmasıdır.
Bir başka ifadeyle bu şiirlerin verdikleri mesajlar ve içerdikleri bağlamında
“nutuk”, birer “öğreti” değerinde olduğu, söz konusu şiirlerin her birinin
aslında birer rehber”, birer “kılavuz” gibi değerlendirildiği ortadadır.
Gerek İğdecikli Veli Dede gerekse Veli Baba’nın aynı olan şiirlerinin
birbiriyle tamamen örtüşmesini ise nazirecilik ve mürşide bağlılık
geleneğinden çok aynı adı taşıyan pek çok şairin bu bağlamda Veli adını
taşıyan birden fazla şairin bulunduğunu dikkate alarak “karışmış olabileceği”
şeklinde açıklamak istiyoruz.

Kaynaklar
ASLANOĞLU, İ. (). İbrahim Âşık Veli, Hayatı-Kişiliği-Deyişleri, Ankara: Kültür ve Turizm
Bakanlığı, MFAD Yayınları: 33, Halk Edebiyatı Dizisi: 8, ss:
CEBECİOĞLU, E. (). “Delil”, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, İstanbul: Ağar Kitabevi
Yayını s:

45
Nerin Yayın

KAYA, D. (). Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, Ankara: Akçağ Yayınları.
KÖPRÜLÜ, M. F. (). Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları No:
PARLATIR, İ. (). Osmanlı Türkçesi Sözlüğü”, (7. Baskı), Ankara: Yargı Yayınevi.
ŞENER, C. (). Alevi Törenleri, Abdal Musa, Veli Baba Sultan, Hacı Bektaş Veli, İzmir: Dokuz
Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Lisans Tezi.
Türkçe Sözlük, (). Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, TDK Yayınları, C. 1, s:

YAVUZ, Y. Ş. (). “Delil”, İslam Ansiklopedisi, C. 9, Türkiye Diyanet Vakfı.
YAYIN, N. (). “Divriğili Veli Dede’nin Şiirlerinde Konu, Şekil ve Tür”, Osmanlılar Döneminde
Sivas Sempozyumu, Mayıs , Sivas.

46
Çelikörs, S. (). Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinleraraslılık. Uluslarası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3,
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

PINAR KÜR’ÜN ASILACAK KADIN ROMANIYLA KAĞIZMANLI


HIFZI’NIN SEFİL BAYKUŞ AĞITI ARASINDA
METİNLERARASILIK

Sefa ÇELİKÖRS*

Öz
Metinlerarası ilişki, farklı eserlerdeki ortak paydanın alınması, doğrudan
kullanılması ya da kahramanları değiştirilerek aynı olayın, başka karakterler üzerinden
yaşatılmasına dayalı bir kuramdır. Bu kuramdan yararlanılarak oluşturulan eserlerden biri
de Pınar Kür’ün Asılacak Kadın adlı eseridir. Roman metinlerarası ilişkiler yönünden
irdelenebilecek türden bakış açılarına elverişlidir. Adı geçen eserde yazar, yüzyıl halk
şairlerinden biri olan Kağızmanlı Hıfzı’nın “Sefil Baykuş” ağıtından metinlerarası bağlamda
faydalanmıştır. Söz konusu romanda Sefil Baykuş ağıtının trajedisi, romanın kahramanı
Melek üzerinden aktarılır. Bu çalışmada Asılacak Kadın adlı roman, metinlerarasılık
bağlamında incelenmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Asılacak Kadın, Sefil Baykuş, Metinlerarasılık.

* Ahi Evran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi,
[email protected]

47
Sefa Çelikörs

INTERTEXTUALITY BETWEEN PINAR KÜR’S “ASILACAK


KADIN” NOVEL AND KAĞIZMANLI HIFZI’S “SEFİL BAYKUŞ”
Abstract
Intertextual relationship, taking different common denominator in the works,
replacing the direct use of the same events or heroes, is a theory based on the kept alive
through other characters. One benefit of this theory is the work of works created from the
original She later also to women. This novel are such that can be analyzed in terms of
intertextual relations. Name the author of the work, which is one of the 19th century folk
poet Kağızman Hıfzı's "Sefil Baykuş" has benefited from a lament intertextual context. Owl
lament the tragedy of miserable novel, the hero of the novel are transmitted on an angel.
This study will be examined in the context of intertextuality from the original novel to
women.
Keywords: Asılacak Kadın, Sefil Baykuş, Intertextuality.

48
Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

Giriş

Metinlerarasılık

“Yeniliği ne olursa olsun, öyleyse bir


metin alıntı, alıntıların bir karışımıdır.”
Jean Claude Vareille.
Metinlerarasılık kavramı Julia Kristeva tarafından ortaya atılmıştır.
Bu kavram bir ya da birkaç gösterge dizgesinin bir başkasıyla transpozisyonu
yani yeniden konumlandırılması anlamına gelmektedir. 1 Metinlerarasılık
Kubilay Aktulum’a göre yeniden yazma işlemidir. Öte yandan metinlerarası
ilişki alıntı ve gönderge, gizli alıntı (aşırma), anıştırma, yansılama, alaya
dönüştürüm ve öykünme gibi yöntemlerle kurulmaktadır.2
Metinlerarasılık, başka bir eserden bir olaya, yargıya; Julia
Kristeva’nın bir sözüyle ifade etmek gerekirse “Bir göstergeler dizgesinin
başka bir dizgeye geçişi” olarak tanımlanabilir. “Bir kültür ortamının içinde
doğan metin, kendinden önceki metinlerin evreninde dolaştığı gibi
kendisinden sonraki metinler için de -kısmen veya tamamen- bir malzeme
mahiyetindedir. Örtülü veya açık göndermelerle metinler arasında yakınlık,
benzerlik, karşıtlık, öykünme biçiminde değişik biçim ve boyutlarda ilişkinin
kurulmasına aracılık eder.” 3 Diğer bir deyişle metinlerarası ilişki, farklı
eserlerdeki ortak paydanın alınması, doğrudan kullanılması ya da
kahramanları değiştirilerek aynı olayın, başka karakterler üzerinden
yaşatılmasına dayalı bir kuramdır. Çoğu yazarın kullandığı kural koyucu
Tanrı, metindeki varlığını yitirmeye başlar ve ölür. Geriye ise çok sesli bir dil
olan, metin kalır. Çok sesli dil, birçok metnin tek bir metinde yer almasının
sonucudur.
“Metinlerarasılık, bir anlatım biçimi olarak ele alındığında, sadece
postmodern kurgunun bir anlatım biçimi olarak kabul edilemez. Gerçekçi

1 Victoria R. Holbrook, Aşkın Okunmaz Kıyıları, İletişim Yay., İst. , s.
2 Bakınız: Kubilay Aktulum, “Metinlerarası İlişkiler”, Öteki Yay., Ankara,
3 Sevim Nilay Işıksalan, “Postmodern Öğreti ve Bir Postmodern Roman Çözümlemesi: Kara Kitap/ Orhan
Pamuk”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 2, , s.

49
Sefa Çelikörs

edebiyat ve modern edebiyat da bu anlatım biçimini kullanmıştır. Onların


metinlerarasılık ilkesini kullanım biçimi, daha çok kaynak ve köken
araştırmalarına yönelik olmuştur. Postmodern yazarlar, metinlerarasılık
ilkesini çok daha fonksiyonel ve ayırt edici işlevler için kullanmıştır. Böylece,
çizgisel bir kurgu izleyen klasik yazı yazma biçimleri yeni bir anlayışla
düzenlenmiştir.”4
Edebi metinlerin kaynağını besleyen; destanlar, şiirler, hikâyeler,
sonrasında romanlar varlıklarını her daim sürdürmüşler; günümüzde de şiir,
destan, hikâye ve romanlar, kurgu anlamında bazı metinlerin içinde, tek bir
metin olarak çok sesli bir dile dönüştürülmüştür. Bu tür yapıtları oluşturmada
da metinlerarasılığın katkısı yadsınamaz. “Metinlerarasılık, üstkurmacanın
bir türevidir. Yazma eyleminin odak noktaya yerleştiği üstkurmaca
metinlerde, roman kişileri, sürekli metinler üretmektedir. Yazar, içbükey
aynalarda olduğu gibi iç içe geçmiş metinleri sürekli kurgulamaktadır.” 5
Yıldız Ecevit’in bu anlatısını göz önünde tutarsak, iç içe geçmiş metinlerin
sürekli kurgu halinde olması, metinlerarası ilişkilerde alıntılama ve diğer
yöntemlerle (kolaj, pastiş, vb.) mümkün olan bir durumdur. Bu tür metinlerde
geçen, yapıtın özündeki ontolojik katmanlar ya da karakterlerindeki ilginç
yanlar, bir başka metnin içerisinde gönderme yapılıp konu edinilebilir.
“Önceleri, metinler, çoğunlukça tarihe, yazara, yazarın psikolojisine,
ereklerine göre ele alınıyordu. Ancak sonradan söylemlerin iç içe geçtikleri,
yapıtların üst üste gelerek birbirleriyle karıştıkları, her yazınsal metnin
aslında “çoksesli” özellikte olduğu, metnin ve anlamın büyük ölçüde önceki
metinlerden gelen kesitlerin iç içe geçmelerine bağlı olarak üretildiği savı ileri
sürülerek yeni bir metin tanımı ve anlayışı ortaya konur.” 6 Bu noktada
William Shakespeare’in Kral Lear adlı eserindeki Kral Lear karakterinin
kendinden sonraki metinlere kurgu bağlamında yol gösterdiği söylenebilir.
Örneğin Turgenyev bu eserden yola çıkıp Bozkırda Bir Kral Lear adlı uzun
bir öykü kaleme alır ve bu öyküsünde adından da anlaşıldığı üzere
Shakespeare’in eserindeki karaktere benzer bir karakter kurgular.

4 Dilek Yalçın-Çelik, “Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları”, Akçağ Yay.,
Ankara, , s.
5 Yıldız Ecevit, Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, İletişim Yay., İstanbul, , s.
6 Kubilay Aktulum, “Metinlerarası İlişkiler”, Öteki Yay., Ankara, , s

50
Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

Metinlerarasılık kuramında kullanılan kavramlardan birisi


“Yansılama” (Parodi)’dır. Yansılama bir metnin biçimi ya da içeriği
bakımından birtakım değiştirmelerin olduğu ve yeni bir metne uyarlandığı
eserlerdir. Başka bir ifadeyle: “…Soylu bir metnin biçeminin sıradan bir
konuya uyarlanmasıdır. Yazarların yansılama yöntemine başvurmalarındaki
amaç, destansı söylemlerle alay etmektir.” 7 Parodi Ansiklopedik Edebiyat
Terimleri Sözlüğünde ise şu şekilde tanımlanmaktadır: “Bir edebiyat eserinin,
gülünç bir şekilde, zekice ve doğan bir espri çerçevesinde taklit edilmesi.
Başka bir deyişle, taklit etmek suretiyle meşhur bir eseri ve sanatkârını alaya
alıp kusurlarını açığa vurarak komik duruma düşürmek; bir nevi onu olumsuz
yönde eleştirmektir.”8
Metinlerarasılık yönteminde yer bulan bir başka kavram “alıntı”dır.
Jacopsan, alıntıyı, “bir sözce içinde sözce, bir ileti, bir sözce üzerine sözce”
olarak tanımlar. “Bu tür dış sözler söylemlerimizde geniş yer tutar.
Başkalarını alıntılarız, geçmişte kendimize ait sözlerimizi alıntılarız, kimi
deneyimlerimizi böylelikle öz-alıntılar biçiminde sunarız.” 9 Alıntı
metinlerarasılık kavramında en belirgin ve somut olan unsurdur. Çünkü bir
başka metinden alınan alıntı, olduğu gibi aktarılır. Yazarlar kendi
oluşturdukları metinlere bir başka metinde yer alan söz, diyalog, şiir, gibi
unsurları olduğu gibi aktararak metinlerarası “alıntı” yapar.
“Gizli Alıntı” ise metinlerarasılık yönteminde kullanılan kavramlardan
bir diğeridir. Bu konuda Kubilay Aktulum “Metinlerarası İlişkiler” adlı eserinde
bu konuya şöyle değinmektedir: “Ayraçlar ya da italik yazı ile belirtilen,
metinlerarasının en açık ve en sık başvurulan biçimi olan alıntının karşısına,
kapalı metinlerarası diye anılabilecek “gizli alıntı”yı, bir başka deyişle,
“aşırma”yı yerleştirebiliriz. Gerçekten de gizli alıntı, bir sözcenin ayraçlar ya da
italik yazı kullanılmadan, sözcenin geldiği yapıt ya da yazarın adı belirtilmeden
yapılan alıntıdır.” 10 “Gizli alıntı” yapılınca okur, bu durumu anlamakta zorluk
çekebilir. Bu kavram herhangi bir belirti ya da alıntının gösterilmeden yapılması
durumundan kaynaklanır.

7 Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s.
8 Turan Karataş, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Sütun Yay., İstn, , s.

9 Metinlerarası İlişkiler, s.


10 Metinlerarası İlişkiler, s.

51
Sefa Çelikörs

Bir diğer kavram ise “Anıştırma”dır. Anıştırma da metinlerarası


ilişkilerde anlaşılması zor olan yöntemlerden bir diğeridir. Bunu ayırt etmek
diğer unsurlara göre daha meşakkatlidir. Metinlerarasılığın çok kullanılan
biçimlerinden birisi olan anıştırma, “…anıştırılan metin ile (yani gönderge
metin, ancak kapalı bir gönderge), anıştırma yapan metin arasında bir
“söyleşim”i işin içerisine sokar. Kavramın kavranması için, bir sözce ile
yansılarını gönderdiği bir başka sözce arasında belli bir algılamayı zorunlu
kılama unsuru vardır.”11
Metinlerarasılıkta varlık bulan tekniklerden bir diğeri de Pastiş’tir.
Pastiş, daha önce var olan bir metnin söylem özellikleri dikkate alınarak yeni
bir roman meydana getirilirken; romanın üslubunun taklit edilmesidir.
Metinlerarasılığın diğer kavramlarından birisi de Kolâj’dır. Kolâj, “kes yap”
manasını taşır. Fotoğraf, gazete kâğıdı gibi nesnelerin yapıştırılması, bazen
de boya ile karıştırılarak uygulanan nesne üzerinde yeni bir resim yaratma
tekniğidir.
Asılacak Kadın ve Sefil Baykuş Ağıtı
Asılacak Kadın romanının ilk baskısı yılında yapılır. Kitap
işlediği konu bakımından farklı tepkilere yol açtığı için bir müddet sonra
mahkeme kararıyla yasaklanıp toplatılır; yasağın kaldırılmasıyla da tekrar
raflardaki yerini alır. Sinemaya da aktarılan Asılacak Kadın romanı yıllar
önce işlenen bir yalı cinayeti olayının haberi ile başlar:
“Birkaç ay önce kamuoyunu haftalarca meşgul eden ve halk arasında
‘Yalı Cinayeti’ olarak adlandırılan dava dün sonuçlanmış ve sanıklardan
Melek Ebruzade idama, suç ortağı Yalçın Özveren ise ömür boyu hapse
mahkûm olmuşlardır.”12
Asılacak Kadın Romanı üç bölümden meydana gelmektedir. İlk
bölümde bir kadın düşmanı olan Hâkim, ikinci bölümde Melek, üçüncü
bölümde ise Yalçın karakteri konuşmaktadır. Çalıştığı yalıda küçük yaşta, ev
sahibi tarafından hayat kadınlığı yaptırılan Melek; ona âşık olan Yalçın’ın ev
sahibini öldürmesiyle bütün suçun Melek’in üzerinde kalması ve Melek’in
idama, Yalçın’ın ise müebbet hapse doğru giden öyküsü işlenmektedir.
Eserde dikkat çeken bir husus vardır. Bu, Melek’in dilinden düşürmediği bir
11 Metinlerarası İlişkiler, s.
12 Pınar Kür, Asılacak Kadın, Bilgi Yayınevi, İstanbul, , s

52
Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

ağıtın varlığı ve okuyucunun ruhuna işleyen bir acının olması hususudur. Bu


ağıt halk edebiyatının önemli şairlerinden birisi olan Kağızmanlı Hıfzı’ya (ö.
) ait bir şiirdir. Kağızmanlı Hıfzı, amcasının kızı olan Suna’nın mezarı
başında Sefil Baykuş adlı bir ağıt yazmıştır. Daha sonra bestelenen bu ağıt,
yukarıda da belirtildiği gibi Melek’in dilinden hiç düşmeyecektir.
(Kağızmanlı Hıfzı çok genç yaşta Ermeniler tarafından şehit edilmiştir.)
Asılacak Kadın Romanında Sefil Baykuş Ağıtına Açık Gönderme
Açık göndermeler, metinlerarasılıkta en çok kullanılan yöntemlerden
birisidir. Bu yöntemde, bir metnin içerisine; bir başka metinden alınan
alıntılar yerleştirilir. Diğer metnin bazı bölümlerine açık bir şekilde göndermeler
yapılır. “Bu biçimde yapılan göndermeler, okuru alıntı yapılan metne
yönlendirdiği için daha zengin okumalar yapılmasına olanak sağlar.”13 Bu tür
metinlerarasılıklar genellikle alıntılama yöntemiyle doğrudan yapılmaktadır.
“…alıntı, yazarın kendi metnini biçem, konu, tema, imgesel ve simgesel anlatım
gibi açılardan desteklemek için başvurduğu bir yöntemdir.”14
Asılacak Kadın romanı içerisinde devamlı Sefil Baykuş ağıtına açık bir
şekilde göndermeler yapılır. Ağıt, roman içerisinde bir ses olarak manolya
ağacının altında başkişinin benliğine çok ötelerden seslenir. Bu ses, bütün
olarak değil, parça parça, kahramanın çocukken dedesinden öğrendiği bir
türkü olarak ara ara anımsanır. En başta kahraman bu sesin nereden geldiğinin
merakıyla iç dünyasında oyalanır. Sesi düşündükçe, ağıtın dörtlükleri diline
dolanır:
“te bebecikken ihtiyar hem söyler hem ağlar
Azad eyleseler uçamaz mısın
Kırılmış kolların kanadın hani.
Kim o ihtiyar bir türlü çıkaramam gözüm görmüyo aklım ermiyo sırf
gönlüm duyuyo…” (s). Ağıtı gönlüyle, vicdanıyla duyan başkişi, zaman
zaman bu türküyü hatırlar ve sürekli geçmişe, dedesinin hayallerine sarılır:
“gitmiş beni üvey ağamın hayın anamın eline bırakıp gitmiş bilemen
türküsünü duyarım ihtiyar çatlak sesini duyarım”. (s).

13 Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s
14 Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde Cesare Pavese Etkisi, s

53
Sefa Çelikörs

Roman kahramanı Melek, roman boyunca birçok kötü olayın


etkisinde kalır. Hayat kadını sıfatını almasının yanında, cinayetle suçlanması
kahramanın sonu olur. Dolayısıyla haksız yere asılacak olan kahraman,
kendisine sahip çıkacak bir aile kimliğinden yoksundur. Bu noktada
kahramanın sığınabileceği tek yer, onu ruh-beden çatışmasından uzakta tutan
büyülü türküdür:
“… ihtiyar anlatır durur kim ki o ihtiyar
Kırık mı kanadın kolların hani
Yeller mi savurdu küllerin hani
Azad eyleseler
Kırık mı kanadın kolların
Küllerin
Yeller mi savurdu…
“nerde geliyo bu ses hep geliyo hep geliyo, içerimi yakıyo yaktığınan
kavuruyo bu türkü çatlamış bir erkek sesi iyicene kocalmış kim peki o ihtiyar
sevmek sevmek dedikleri…
Küllerin hani küllerin hani
Kolların hani” (s).
Bu türkü henüz on beş yaşında ölen Suna adında bir genç kızın acısıyla
söylenmiştir. Melek’te Suna gibi henüz on beş yaşlarındadır. Küçük yaşında
erkeklerin cinsel objesi kimliğine dönüştürülmüş; yaşayan bir ölü haline
getirilmiştir. Romandaki ses unsuru oldukça önemlidir. Ses; bir uyarılış,
çağrılış, yenilenme, dikkat çekme, özellikle de maceraya davettir. Kendi
içinden başka bir ben yaratma ya da ona bağlanıp onunla bütünleşme; tek bir
benlik yaratmaktır. Romanda bir anda ötelerden bir ses, bir ağıt metnin içinde
yer bulur ve kahraman, sese doğru giderek geçmişine varır. Kağızmanlı
Hıfzı’nın özelde Sefil Baykuş için kaleme aldığı bu türkü, simgesel düzeyde
açmazda bulunan, varlık-yokluk ekseninde çırpınan kişi ya da varlıkların
geneline seslenir. Pınar Kür’de Hıfzı’nın bu sesine romanında yabancı
kalmaz, onun çağrısına Melek üzerinden cevap verir:
“…uzaktan bi türküdür gelir aklıma neyin nesidir bi doğru dürüst

54
Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

toparlayamam işittiğim ses hep o ihtiyarın çatlamış sesi


“ecel tuzağını açamaz mısın
açıp da içinden kaçamaz mısın
ninni balam ninni kalma uykusuz
hem garip hem çıplak hem aç hem
susuz” (s).
Roman içerisinde açık bir alıntı şeklinde yer alan ağıt, sese
göndermeler yapar. Bu açık göndermenin en temel amacı, şiirin trajedisiyle
Melek’in ruh halinin benzerliğidir. Yazar metne en uygun alıntıyı şiirle
göstermiştir. Çünkü başkişi Melek, ait olduğu yalıdan kaçamayan tutsak bir
kadın konumundadır.
Yapıtlar Arası Gönderme Asılacak Kadın ve Sefil Baykuş
Yapıtlar arası göndermeler metinlerde sık kullanılan unsurlardan
birisidir. Bu gönderme kurgusal metinler içinde, bir başka metne yapılan
göndermelerden meydana gelir. Yapılan göndermelerde metnin ana
konusunun korunması önemlidir. Çünkü amaç o metinden yola çıkarak, yeni
bir edebi metin (ya da kurgu) oluşturmaktır. Muhlise Coşkun Ögeyik yapıtlar
arası gönderme hususu hakkında şöyle demektedir:
“Eserler arası göndermeler, eserlerin ana kurguları kullanılarak, bir
başka kurgu oluşturma ve güncelleme biçiminde de olabilir.”15
Asılacak Kadın adlı roman, söz konusu metnin ana konusuna sadık
kalmış, şiirin ana teması olan ölüm duygusunu, henüz yaşarken ölen başkişi
Melek’in benliğine yerleştirmiştir. Bu yerleştiriş bir çağrı niteliğinde hayat
bulmuştur. Ana teması ölüm acısı olan Sefil Baykuş ağıtı, Asılacak Kadın
romanında Melek’in kurtuluş sesi olur. Romanda olay örgüsü, dış dünyaya
algılarını kapayarak kendi ben’ine yönelen kahramanın, ötelerden gelen sesin
ontolojik derinliğini anlamlandırma çabasıyla şekillenir. Bu ontolojik bağ,
ölüm olgusuyla iç içedir. Ötelerden gelen bu ses, Kağızmanlı Hıfzı’nın ağıt
türünde yazdığı şiirle tek bir benliğe bürünür:

15 Muhlise Coşkun Ögeyik, Metinlerasılık ve Yazın Eğitimi, Arı Yay., Ankara, , s

55
Sefa Çelikörs

“…
Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın
Ver bana tutayım ellerin hani
Ellerin haniellerinhaniellerinhaniellerin” (s).
Başkişi Melek kaderi yazılmış şiirin özünü değiştirmez, ölüme, idama
doğru gitse de şiirin sesinde ne bir azalma sözlerinde ne bir eksilme olur:
“Ben kendirden sallanırken bi başka eller kendiri boynuma geçirip
sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da tutacak birini bulamaz iken de
çağıracak türküsünü türküsünü duyacam herhal…”(s).
Romanın içine sinen bu acılı ağıt ya da anlatıcının ifadesiyle türkü,
kahramanı kendisine çağırır ve ona yeni bir dünyanın eşiğine kadar eşlik eder.
Kahramanın dilinden düşürmediği bu ağıt, bu melodi, Kars’ın Kağızman
ilçesinde bir türkü ve ağıt olarak bilinir. Kağızmanlı Hıfzı’ya ait olan bu
türkünün kaynağı, romanda açıkça belirtilmez ama okuyucuya sezdirilir:
“…türkü peşimi bırakmaz fikrimden hiç çıkmaz"(s).
Romanda metoforik işleve sahip olan ağıt, bir bakıma kurguyu
üstlenici konumdadır. Ağıt kahramanın zihninde uyanan vicdanının sesidir.
Kendi iç dünyasına, bilinçaltına inen kahraman, ruhsal yönden bir değişim-
dönüşüm evresinin eşiğinde bulur kendisini. Burada ağıt kahramanın
maceraya çağrılışının işlendiği bölüm olarak sezilir. Bu ağıt, hem romanda
hem de şiirde arayış içinde bulunan kahramanların duygu dünyalarını
şekillendiren ortak bir simgedir:
“O ihtiyar sade ağacın altında değil kimi geceler de gelir daha
düşüme bile dalmadan kapar gözlerimi
Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın
Ver bana tutayım ellerin hani
Ellerin hani
Ellerin hani…” (s).
“işte bi de bi ihtiyar varıdı kimdi ki o da nerelere gitti beni geride
koyup sesi çatlak kucağı yumuşacıkdı sıcak bir türküdür çağırır hem söyler

56
Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

hem ağlar kulağımdan gitmez gene de bi türlü doğrusunu bilemem.”( s


)
Romanda sesin işlevi yadsınamayacak derecede önemlidir. Kurguda
insanın, iç dünyasına sığındığı vakit, yaşadığı birtakım olayların ruh ve
bedenine uygun çağrışımı nasıl ortaya çıkardığıyla karşı karşıya kalırız.
Yazar, varlığı bedeninde hayat bulmayan kahramana, bir ölüye yazılmış ağıt
armağan etmiştir. Melek’in iç sesi bir bakıma bu armağana kulak verir:
“Dedem o benim öldü gitti lakin çağırdığı türkü peşimi bırakmaz
fikrimden hiç çıkmaz" (s).
Kağızmanlı Hıfzı da genç yaşta ölen amcasının kızı Suna’nın
mezarının başına gelerek, onun acısı ve ölümünün gerçekliği karşısında
hissettiği duygularla bu ağıtı yakar. Şiiri yazan şair için bu ağıt acının
paylaşımı olmuş; romanda ise bir oyalama evresi oluşturup olayı çıkmaza
sürüklemiştir. Bu çıkmazın sonunda ölüme giden yolun görevinin ağıta
yüklendiği görülür. Ağıtta, yalnızca ölen kişiye söyleyiş yönlendirilirken,
romanda kahraman, kendi kendine yönlendirir. Üstelik bu sesten diğer roman
kahramanları mahrumdur. Yalnızca Melek bu çağrışımın sesini duymaktadır:
“Ben kendirden sallanırken bi başka eller kendiri boynuma geçirip
sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da tutacak birini bulamaz iken de
çağıracak türküsünü türküsünü duyacam herhal…”(s).
Melek, Hüsrev Bey’in eve getirdiği adam tarafından tecavüz
uğradıktan sonra tamamen içine kapanır. Çünkü geri dönüp gidecek ya da
sığınacak bir aile şefkatinden mahrumdur. Zamanla Melek her şeye itaat edip,
susmayı tercih eden birisi olur. Düşmüş olduğu durum, onu kendi iç
dünyasına kapatır ve zamanla bilinci ona ötelerden bir ses getirir. Bu ses,
kimse tarafından duyulmaz:
“…kim demişise bu türküyü türkü müdür nini midir hep uykuma
dalmadan gelir kim demişise doğru demiş tam benim için demiş önüm dalım
kapalı tanrım bilir ezelden kapalimişı yerim yurdum gidecek yerim kalmamış
ağacın altına uzanmış bu türküyü çözecem diye fikrimi yorar
dururum.”(s).
Kahramanın ötelerden gelen sesi, metinlerarasılığın alıntı yaparak
gönderme yapması dışında, şiirin kaderini, romana uydurmuştur. Bu devrede

57
Sefa Çelikörs

kadercilik kavramıyla karşı karşıya kalırız. Melek, kendi iç dünyasıyla


çatışma içerisinde kalır. Kaderini; şiirin kaderi ile ölümsüz kılmak ister.
Kahraman bu sese öylesine kapılmıştır ki, işlemediği cinayeti bile itiraf
edememiş, o an bile itaat eden, kabullenen kölelik sıfatından kendini
çekememiştir. Şiirin kadercilik katmanı; Ölen kişinin geri dönmeyeceği,
aranacağı, acısının dinmeyeceği, mezarı başında ona acıyla haykıran seslerin
var olacağı, sözleriyle kaldırmaya çalışan kişilerin olacağı ama ölünün asla
geri dönemeyeceğidir. Melek’in iç sesi ona ötelerden ağıt yakmaktadır.
Döneceği bir aile şefkatinden mahrum olması, yoksul bir hayat sürmesi,
zamanla asıl kendi benini unutturur ona. Çünkü gerçek Melek, cinselliğin
kölesi olduktan sonra bir mezara düşmüş gibidir. O yüzden içinden gelen ses,
mezar başında ona haykıran bir diğer benidir.
Burada yaşayan ve yaşamayan iki ölünün, okurun karşısına
çıkarılması bir metinlerarasılık örneğidir. Romanda Kağızmanlı Hıfzı’dan,
şiirin adından, türkünün ağıt olduğundan bahsedilmediği gibi ağıtı yakılan
Suna’dan da romanda bahsedilmez. Yalnızca bir yerde türkü içinde adı geçer:
“Hüsrev bey takkesini entarisini giyinip yatağına yattıktan sonra
döşeğimde yakalar beni
Kocaldın mı on beş yılın sunası
Yok mudur takatin hallerin hani
Sen de deden gibi tez uyandın
Dedengibidedengibidedengibidedengibi” (s).
Ağıtta geçen “Deden gibi” ifadesi açıkça Melek üzerindeki baskıyı
gösterir. Çünkü Melek bu türküyü dedesinden öğrenmiştir. Cinsel istismara
uğradığı yaşı ise Suna’nın öldüğü yaşlardır.(Suna genç yaşta tutulduğu
hastalıktan ölür.) Burada yapılan alıntı: Ölüme çağrışımdır. Romanın
sonunda mahkeme Melek’i asmaya karar verir. Yani romanın sonunda
Melek’in içindeki ses, asıl sahibine kavuşur. Çünkü Melek’in sonu da bir
ağıta dönüşür:
“…kendiri boynuma geçirip sona ipi çekeriken ben ellerimi uzatıp da
tutacak birini bulamaz iken de çağıracak türküsünü türküsünü duyacam
herhal…”(s).

58
Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

“ak çarşaflar örttüler üstüne türküsü bitti lakin ömrüm kendirin


ucunda bitti bitecek o türkü bitmeyecek.” (s).
Her iki metnin ortak noktası ise çaresizliktir. Şiir de kaybolan,
öncesinde var olup daha sonra hiç derecesinde görülmeyen bir kişi aranır.
Romanda ise bu durum aynı gibidir. Melek, cinsel istismardan sonra elleri,
kolları, dilleri bağlanan bir ölüye döner. Yani içsel âleminden, ölü bedenine
seslenir. Başkişi, roman boyunca bütün algılarını kapatıp, kendisinden başka
kimsenin duymadığı sese odaklanır. Bu ses ölüm karşısında duyulan,
insanlığın ortak acısıdır. Melek karakterini şu şekilde ikiye ayırmak
mümkündür: Birisi yıllar öncesine kilitlenmiş küçücük, tertemiz bir kız…
Diğeri ise büyümesine rağmen cinselliğin kölesi altında ezilen asıl kadın…
Ötelere gizlenmiş küçüklüğü karşında, büyük olmasına rağmen, küçüklüğü
kendisinden daha olgundur. Çünkü sözü edilen ve hitap eden odur. Melek’in
o zamanki hali özgürlüğü, yaşadığı anı ise tutsaklığıdır. Bu sebepten
ötelerdeki sesi ona bir ağıtla seslenir:
“…lakin köyden ne kalabilmiş ki aklımda bi ırak türkü sesi bi de bi
ağaç bozkırın ortasında

Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın
Ver bana tutayım ellerin hani
Ellerin haniellerinhaniellerinhaniellerin”
O ağacın da ak çiçekleri vardı ya bununkiler gibi kocaman kocaman
değil pul pul dökülmüş ak yapracıklar kar gibi üstüme başıma yağmış ihtiyar
pulları saçımdan ayıklar Vah yetimim benim vah. Vah benim biçare yerim
kızım. Dedesinin yetim kızı… dede dede dede tamam işte o ihtiyarın adı dede.”
(s).
Böylelikle “Sefil Baykuş” ağıtı Melek’in geçmişiyle şimdiki anını
birbirine yakınlaştıran bir köprü mahiyetindedir. Şiir de Kağızmanlı Hıfzı
toprağın içindekine seslenir. Romanda ise mezar başından seslenen Melek’in
iç sesiyle bütünleşen geçmişidir. Mezarda olan ise Melek’in o an ki ruhani
halidir ve böylelikle şiirin temel konusu olan ölüm, manevi anlamda romana
işlenmiş olur. Şiirin en gerçek anlamı olan ölüm ise Melek’in mahkeme
salonunda haksız yere atılan suçlamayı reddetmeyip sonuna kadar susmasıyla

59
Sefa Çelikörs

gerçekleşir. Melek, idam edilerek ötesinden seslenen kendisine kavuşur.


Böylelikle metinlerarasılık, roman ve şiirdeki en ortak nokta olan acı ve
ölümü, ağıtın sesinde birleştirir.

Sonuç

Asılacak Kadın adlı romanda metaforik bir işleve sahip olan ağıt, bir
bakıma kurguyu üstlenici bir rol oynamıştır. Kendi iç dünyasına açılan
kahraman kendisini ruhsal yönden bir değişim-dönüşüm evresinin eşiğinde
bulur. Ağıt kahramanın maceraya çağrılışını imler. Kahramanı maceraya
çağıran ses, bir ölümün yokluğunda duyulan acıdır. Başkişinin idamına kadar
giden yolda bu sesin çağrısı hiç dinmez. Alıntılama yöntemiyle, başka
metinlerden yapılan alıntılar, edebi eserlerde çok sesli bir dil yaratır.
Metinlerarasılık yöntemi, böylelikle okurlara zengin bir anlatım dağarcığı
oluşturur. Asılacak Kadın romanı da, Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
ağıtından aldığı alıntılarla okura ilginç ve dopdolu bir metin sunar. Gerek açık
bir şekilde yapılan bu gönderme, gerekse yapıtlar arası olarak bir şiirden bir
romana yapılan bu göndermeler, birisi yaşarken ölen Melek’in bir diğeri ise
hastalıktan ölen Suna’nın ortak trajedisinin bir ürünüdür.

60
Pınar Kür’ün Asılacak Kadın Romanıyla Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş
Ağıtı Arasında Metinlerarasılık

Kaynaklar

ASLAN, E.. (). Türk Halk Edebiyatı. Ankara: Maya Akademi.


AKTULUM, K.. (). Metinlerarası İlişki. Ankara: Öteki Yay.
BULUT, F. (). ‘Metinlerarasılık’ Kavramının Kuramsal Çerçevesi: Edebî Eleştiri Dergisi, Cilt II,
Sayı 1, s
ECEVİT, Y. (). Türk Romanında Postmodern Açılımlar. İstanbul: İletişim Yayınları.
COŞKUN ÖGEYİK, M. (). Metinlerasılık ve Yazın Eğitimi. Ankara: Arı Yay.
ÇOBAN, A. (). Edebiyatta Üslûp Üzerine. Ankara: Akçağ Yay.
HOLBROOK, V. R. (), Aşkın Okunmaz Kıyıları. İstanbul: İletişim Yay.
Işıksalan, S. N. (). Postmodern Öğreti ve Bir Postmodern Roman Çözümlemesi: Kara Kitap/
Orhan Pamuk, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 7, Sayı:2, s:
KARATAŞ, Turan. (). Ansiklopedik Edebiyat Terimleri. İstanbul: Sütun Yay.
KÜR, P.. (). Asılacak Kadın. İstanbul: Bilgi Yayınevi.
YİĞİT, Ş. N.. (). “Tezer Özlü’nün Yaşamı, Yazınsal Kişiliği, Yapıtları ve Kurmaca Metinlerinde
Cesare Pavese Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Türk -Dili ve Edebiyat Ana Bilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı.
YALÇIN Ç., D.. (). Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih
Romanları. Ankara: Akçağ Yayınları.

61
Sefa Çelikörs

62
Davulcu, M. () Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel
Bir İnceleme, Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:3,
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved:
Kabul / Accepted:
Araştırma Makalesi/Research Article

ALANYA YÖRESİNDE İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİ KÜLTÜRÜ


ÜZERİNE HALKBİLİMSEL BİR İNCELEME

Mahmut DAVULCU *

Öz
Yaprakları ipek böceğinin yegâne besin kaynağı olan dut ağacının yetiştirilmesinden
ham ipek elde edilmesine ve hatta çeşitli ürünlere dönüştürülmesine kadar geçen bütün
aşamaları kapsayan ipekböcekçiliği yardımcı bir tarım kolu olarak değerlendirilmekle birlikte
aslında son derece kadim bir meslek ve sanattır. İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve
dayanıklı bir ip çeşidi olması nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma hammaddesi
olarak karşımıza çıkar. Asya’nın en eski askeri ve ticari ulaşım yoluna modern
araştırmacılarca İpek Yolu isminin verilmesi ipeğin insanlık ve medeniyet açısından taşıdığı
önemden kaynaklanmış olmalıdır.
Kökleri binlerce yıl öncesine ve Asya kıtasının derinliklerine uzanan bu sanatın
günümüz Türkiye topraklarında yaşatıldığı belli başlı merkezlerinden birisi de Antalya iline
bağlı olan Alanya’dır. Alanya yöresi, ipekböceğinin yetiştirilmesi için uygun iklim koşullarına
sahip bir coğrafyadır.
İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı Alanya geleneksel kültürü, sosyal yaşamı ve
yöre ekonomisinde geçmişte oldukça mühim bir yer işgal etmiş olup, ipek ve
ipekböcekçiliğinin önemi günümüzde de kısmen devam etmektedir.
Makale çalışması Alanya’da çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen alan araştırması ve
inceleme gezilerinde elde edilen bilgilerin literatür kaynakları ile desteklenmesi yolu ile
hazırlanmış olup yörede mevcut ipek ve ipekböceği kültürünün halkbilimsel açıdan tasviri ve
analizini içermektedir.
Anahtar kelimeler: Alanya, folklor, el sanatı, ipek, ipek böceği, ipekçilik, somut
olmayan kültürel miras.

* Halk Kültürü Araştırmacısı (Sanat Tarihçi), KTB, Antalya, [email protected]

63
Mahmut Davulcu

A FOLKLORISTIC STUDY ON THE SILK AND SERICULTURE OF


ALANYA

Abstract
Silkworm, whose leaves are the only food source of silkworm, is used as an auxiliary
agricultural arm, covering all stages from the cultivation of mulberry tree to the production
of raw silk and even into various products, but it is actually an extremely ancient profession
and art. Silk is a very valuable raw material that can be easily dyed, soft and durable. The
name of the Silk Road by modern researchers should be the result of the importance of silk
in terms of humanity and civilization.
This art is deeply rooted and the roots of the Asian continent for thousands of years
alive today one of the major centers of Alanya, which is linked to the territory of Turkey is
Antalya province. Alanya is a geography with suitable climatic conditions for the cultivation
of silkworm.
Silkworm and silk weaving The traditional culture, social life and local economy of
Alanya occupied a significant place in the past, and the importance of silk and silkworm is
still partially continuing.
The article study was prepared by supporting the information obtained in the field
research and study visits on various dates in Alanya with the literature sources and includes
the folklore description and analysis of the silk and silkworm culture in the region.
Keywords: Alanya, folklore, handicraft, silk, silkworm, sericulture, intangible
cultural heritage.

64
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

1. Giriş

“İpek böcekleri tarafından salgılanan, glisin ve alanin amino asitleri


bakımından zengin ve antiparalel beta yaprakları şeklinde düzenlenmiş
birden fazla polipeptit zincirinden oluşan, molekül ağırlığı Dalton
kadar olan, kozayı oluşturan fibroin ve serisin proteinlerini içeren ipliksi
madde” (Karol-Suludere-Ayvalı, ) olarak tanımlanan ipek, kültür
tarihimiz açısından oldukça önemli unsurlardan birisidir. Halil İnalcık
(İnalcık, ), ipeğin medeniyet tarihinde, servetin, siyasal ve sosyal prestij
ve egemenliğin sembolü, kıtalararası iletişim ve ticaretin konusu, sanat
üsluplarının yayılışı için temel madde olduğunu yazar. Asya’nın en eski
askeri ve ticari ulaşım yoluna modern araştırmacılarca “İpek Yolu” isminin
verilmesi ipeğin insanlık ve medeniyet açısından taşıdığı önemden
kaynaklanmış olmalıdır1.
İpekböcekçiliği, ipeğin yegâne besin kaynağı olan dutun
yetiştirilmesinden ham ipek elde edilmesine kadar geçen bütün aşamaları
içeren bir uğraştır (Günbulut, a:1). İpekböcekçiliği yardımcı bir tarım
kolu olarak değerlendirilmekle birlikte aslında başlıbaşına bir meslek ve
sanattır.

Fotoğraf İpek kozaları

1 “İpek Yolu” ismi ilk kez, Alman coğrafyacı ve jeolog Baron F. Von Richthofen yılında yayınladığı "Çin" adlı
eserinde kullanmıştır (Toprak, ).

65
Mahmut Davulcu

İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve dayanıklı bir ip çeşidi olması


nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma hammaddesi olarak
karşımıza çıkar (Karacadağlı Çalık, 27). İpekböceğinden elde edilen
ipliğin kesiksiz yapısı onu pamuk, keten ve yünden elde edilen iplerden daha
güçlü ve kolay dokunabilir kılmıştır (Atav-Namırtı, ). İpek hem
sıcak hem de soğuk ağır iklim koşullarına uygun bir özelliğe sahiptir. Bakteri,
küf ve mantar oluşmasını engeller. İpeğin parlak görünümü ve
yumuşaklığının yanı sıra hava dolaşımını sağlamada da etkisi bilinir. Ayrıca
ıslaklık hissi vermeden yüksek oranda nem çekme özelliğine sahiptir
(Yurtoğlu, ). Günümüzde ipekböceği kozasından elde edilen ham
ipek; ipekli kumaş, ipek halı, ameliyat ipi ve paraşüt ipi, hediyelik eşya, askeri
çelik yelek imalatı gibi değişik birçok alanda kullanılmaktadır
(Başkaya,).
Ülkemizde ipek ve ipekböcekçiliğinin tarihsel olarak gerek ekonomik
ve gerekse kültürel açıdan önem taşımış olduğu bölgelerden birisi de
Alanya’dır. Yöre ipekböcekçiliği için oldukça uygun şartlara sahip bir
coğrafyadır. Kuzeyinde Toros dağları ve güneyinde Akdeniz’in yer aldığı
küçük bir karstik yarımada üzerinde kurulu bulunan Alanya, sahip olduğu
coğrafi konum nedeniyle tarih boyunca Akdeniz ticaretinde rol almış bir
yerleşim yeridir. Kilikya ile Pamphylia sınırında, Antalya körfezinde yer alan
kent tarihi süreç boyunca önce Korakesion ve daha sonra Kalon Oros isimleri
ile anılmıştır. Selçuklu Türklerinin yüzyılda şehri fethetmesiyle birlikte
şehrin fatihi olan Sultan Alâeddin Keykubad’ın ismine nispetle onun kenti
manasında kullanılan Ala’iyye adını almıştır (Bozkuş, ). Akdeniz
ikliminin hakim olduğu bölge oldukça dağlık ve ormanlıktır. En önemli
geçim kaynakları turizm, tarım ve kısmen hayvancılıktır.

2. Yöntem

Betimsel nitelikli makale çalışmamızın çıkış noktasını ve en önemli


amacını Alanya yöresinde ipek ve ipekböcekçiliği etrafında teşekkül etmiş
olan kültürel yapının incelenmesi ve günümüzdeki durumunun tespiti olarak
özetleyebiliriz.
Makale, araştırma evrenimizi de teşkil eden ve Antalya ili sınırları
içerisinde yer alan Alanya’da gerçekleştirilen saha araştırmalarında elde
edilen bilgi ve bulguların yanı sıra mevcut literatür ve arşiv belgelerinin

66
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

değerlendirilmesi sonucu kaleme alınmıştır. Gerçekleştirdiğimiz


araştırmalarda halkbilime özgü tekniklerle gözlem, görüşme, katılımlı
gözlem ve görüntü ile belgeleme tekniklerinden yararlanılmıştır.
İpekböcekçiliğinin tarihsel geçmişi, icra tekniği, elde edilen ürünler ve
günümüzdeki durumu makale bünyesinde ele alınan başlıca konulardır.

Fotoğraf Etnofotografik belgeleme-Alanya

3. İpek ve İpekböcekçiliği

İpek elde etmek amacıyla kullanılan tırtıl türü kelebekgillerden olan


ve dut ağacının yaprağıyla beslenen Bombyx Mori L’dir (Atav-Namırtı,
). Bombyx Mori L cinsi ipekböceği birçok ipek böceği türü içinde
en iyi ipek üreten, kultive edilmiş en özel cinsidir. Bu cinse ait ipek
kozalarından metre ve hatta daha uzun ipek tel çekilebilmektedir (İmer,
). Günümüzde dünyada yaklaşık 70 ülke ipek üretmekte olup dünyanın
en büyük üpek kozası üreticisi ülke Çin’dir (Atav-Namırtı, ).

67
Mahmut Davulcu

Fotoğraf İpekböcekleri-Alanya (Aysun Ç. Davulcu Arşivi)

Yazılı kaynaklar ve arkeolojik verilere göre Çin’de keşfedilen ipek ve


ipekböcekçiliği uzun süre Çin coğrafyasının dışına çıkamamış, ilerleyen
yüzyıllarda Türkistan, İran ve Anadolu coğrafyası üzerinden batıya doğru
yayılmıştır2. Türklerin ipekle ilgisi henüz İç Asya’da yaşarken başlamıştır.
İpek kelimesi Türkçedir (Koraş, ). Martti Räsänen, Türkçe'nin
çeşitli lehçelerinde yibek, yipek, yifek, cifek, çipek, jibek gibi telaffuzlarla
söylenen ipek kelimesinin “ip” kökünden türetildiğini yazar (Bozkurt,
). Gerek Orhun abidelerinde ve gerekse Divanü Lügati't-Türk’te
ipekle ilgili kelimelerin zenginliğinin yanı sıra ipeğin aldatıcı cazibesine de
dikkat çekilir (Bozkurt, ). Selçuklular Anadolu topraklarını
fethettikten sonra ipek üretimini burada da geliştirdiler. seafoodplus.infoin
Keykubad'ın Venedikliler'le yaptığı ticari antlaşmalardaki ihraç malları
arasında ham ve işlenmiş ipek de zikredilir; bunlar "Türkiye ipekleri" (seta
Turchia) adıyla tanınmaktaydı (Bozkurt, ). Osmanlılar gerek
ipekböcekçiliği, gerek ipek dokumacılığı ve gerekse ipek ticaretini
geliştirmek için büyük çabalar sarfetmişlerdir (İnalcık, ).
İpekböceği, yaşadığı ortamdaki sıcaklık ve nem koşullarına hassasiyet
gösteren bir canlıdır. Onun fizyolojik faaliyetlerini tam olarak yerine
getirebilmesi için gelişim evrelerinde (Nisan- Haziran döneminde)

2İpeğin Çinlilerden daha önce Türk halkları tarafından keşfedildiği ve üretildiği yönünde çalışmalar da
bulunmaktadır (İmer, 28).

68
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

28°C‟lik ideal ortam sıcaklığı, % arasıda değişen nispi nem oranlarına
ihtiyaç vardır (Özgür, 97). Yumurta, larva (tırtıl), krizalit (pupa) ve
kelebek aşamaları ipekböceğinin hayatındaki dönemlerdir. Kelebek
aşamasına gelen ipekböceği kozasını delerek dışarı çıkacak ve bu döngü
devam edecektir.
İpekböceği yetiştirilmesi sırasında erkek işgücünün yanı sıra kadın iş
gücü de yoğun bir şekilde karşımıza çıkar. Büyük bir yatırım istemeyen, uzun
zaman gerektirmeyen, yardımcı bir iş koludur. Ülkemizde ipekböcekçiliği
yardımcı bir tarımsal faaliyet olarak gerçekleştirilen, aile fertlerinin
emeklerinin değerlendirilmesinde ve kırsal bölgelerde gizli işsizliğin
önlenmesinde işlev gören bir faaliyettir (Atav-Namırtı, ).
İpekböceğinin yetiştirilmesi oldukça kolay getirisi ise oldukça yüksektir.
Türkiye, ipek böceği yetiştiriciliği açısından oldukça elverişli şartlara ve
iklim koşullarına sahip olmakla birlikte günümüzde ipek böcekçiliği çeşitli
nedenlerden dolayı büyük ölçüde terk edilmiştir (Atav-Namırtı, ).

4. Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği

Alanya yöresi, ipekböceğinin yetiştirilmesi için uygun iklim


koşullarına sahip bir coğrafyadır 3 . Aynı şekilde yaprakları ipekböceğinin
yegâne gıdasını teşkil eden dut ağacı da bu bölgede kolayca
yetiştirilebilmektedir. İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı bu yörede
geçmişten günümüze gelen geleneksel bir uğraştır. Alanya’da
ipekböcekçiliğinin tarihsel gelişiminde İpek yolu büyük bir önem taşımıştır
(Zaimoğlu, ).
Yörede ipekböcekçiliğinin ne zaman başladığını kesin olarak
söylemek mümkün değildir. Marino Sanudo ’lü yılların başında Antalya4
ve Alanya limanlarından diğer bir çok malla birlikte ipeğin de ihraç edildiğini
yazar (Bozkuş, , ). yüzyılda Osmanlılar ile İran arasında
gerçekleşen savaşların ipek ticaretini etkilemesiyle Anadolu’da
ipekböcekçiliğinin yavaş yavaş yayılmasına koşut bir şekilde bu bölgede de

3 Türkiye’de ipekböcekçiliğinin Akdeniz iklimi ve geçiş bölgelerinde yapılabildiği bir vakıadır (Özgür,
).
4 yüzyılın ikinci yarısında İlhanlı veziri Reşidüddin’e Selçuklu Anadolu’sundan gönderilen

armağanlar arasında bir tür ipekli olan “kemha-i Antalî” (Antalya kemhası) de bulunmaktaydı (Oğuz,
).

69
Mahmut Davulcu

ipekböcekçiliğinin başladığını ve yaygınlaştığını söylemek yerinde olacaktır.


İnalcık, Alanya’yı Osmanlı döneminde karşımıza çıkan önemli üretim
merkezlerinden birisi olarak zikreder (İnalcık, ). Katip Çelebi,
yüzyılın ortalarında Alanya’da elde edilen mahsüller arasında ipeği de sayar
(Gönüllü, ). ’lu yıllarda Alanya’da ipek üretimi ve mekikli
dokumacılık yapıldığına dair bilgiler bulunmaktadır (Moğol, ;
Günbulut, a; Karacadağlı Çalık, ). yıllarına ait
kayıtlarda Antalya’daki ipek üreticileri arasında Alaiyeli olduğu anlaşılan
bazı gayrimüslimler de (Alaiyeli Dimitri kefere, Alaiyeli Yani kefere,
Alaiyeli Tormuş kefere, Alaiyeli Yorgi kefere, Alaiyeli Arslan kefere)
zikredilmiştir (Moğol, ; Günbulut, a). yüzyıla ait bir
kayıtta Alaiye sancağına bağlı Oba nahiyesinde ibrişim bağı tarım alanı
olarak bir kayıt bulunmaktadır. Sancakta ise toplam adet dut ağacı
kayıtlıdır. İpek yetiştiriciliği için önemi tartışmasız olan dut ağaçlarının
kayıtlı olduğu yerler Oba nahiyesinde , Alaiye merkezde , Şeyh
nahiyesinde , Sedire nahiyesinde 92 adettir (Karagedik, 65; Özkan,
). yıllarına ait kayıtlara göre Alaiye Kazası Merkezinde
yaşayan Müslüman ahali arasında ipek dokumacılığı ile ilintili (kazzaz,
çulhalık) iki hane mevcuttur (Karagedik, ). yüzyılın başlarında
Alanya’da pamuk ekimi ve pamuklu dokumacılığın yanı sıra ipekböcekçiliği
ve ipek dokumacılığı da oldukça gelişmişti. Dokumacılık büyük ölçüde
evlerde kurulu el tezgâhlarında sürdürülüyor, üretilen mendil, çorap, elbiselik
kumaşlar daha çok yerel ihtiyaçları karşılamak üzere tüketiliyordu.
Dokumaların bir kısmı da Anadolu’ya ihraç ediliyordu (Gürboğa, ).
yılına ait kayıtlara göre kıyye yerli ipek kozası ve kıyye ecnebi
kozası üretilmiştir (Gönüllü, ). , , yılı kayıtları yörede
ipekli dokumalar yapılmakta olduğunu gösterir (Gönüllü, , 59).
yılı kayıtlarına göre Alanya’dan 47 harar ipek kozası ihraç edilmiştir
(Gönüllü, ). Cumhuriyet döneminde ipekçiliğin gelişmesi için önemli
adımlar atılmıştır. yılında elde dilen koza miktarı kilodur
(Gönüllü, ). yılında tüm Antalya bölgesinde açılan kutu
ipekböceği yumurtasından ’ü Alanya’da kullanılmıştır ki bu oldukça
yüksek bir rakamdır. yılında ise Alanya’da açılan ipekböceği yumurtası
kutusu ’ye yükselmiştir (Günbulut, a). yılına ait belgelere
göre Alanya’da ortak bir koza pazarı yoktur. Kaymakamlık tarafından
girişimde bulunulduğu halde halkın pazara koza getirmemesi nedeniyle bu

70
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

fikirden vazgeçilmiştir. Üreticiye ipekböceği tohumunu satan tüccar, mahsulü


geri satın almaktadır. Bu şekilde çalışan 6 tane tüccar vardır. Her birinin ayrı
ihnakları ve koza satış yerleri bulunmaktadır (Günbulut, a).
yılında Alanya’da ipekböcekçiliği okulu kurulmuştur (Günbulut, b).
Benzer şekilde ipek dokumacılığı Cumhuriyetten sonra da devam etmiştir.
Dokunan ipekli bezlerden gömleklik bez, yatak çarşafı ve ipek kuşak imal
edilmekte ve Anadolu’nun bir çok bölgesine gönderilmekteydi (Gönüllü,
). Antalya Valiliği tarafından yılında hazırlanan bir raporda
“Alanya’da şöhret almış ipekli dokumacılıktan başka hiçbir sanat/zanaat
yoktur” denilerek ipek dokumacılığının önemi vurgulanmıştır (Güçlü,
). Yakın zamanlara kadar hemen her evde bir tezgah olduğu ve
tezgahlarda ipekli dokumalar yapıldığı bir vakıadır (Karacadağlı Çalık,
). Türkiye’de ipekböcekçiliğinin yoğun olduğu yörelerde
kooperatifler açan Kozabirlik5, yılında Alanya’da da bir kooperatif tesis
edilmesini sağlamıştır (Günbulut, a). Günümüzde Alanya’da
ipekböcekçiliği -geçmişe göre azalmış olmakla birlikte- bilhassa kırsal
kesimde ve evlerde küçük aile işletmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Yaklaşık hane ipekböceği üreticisi olup bu uğraş Sapadere, Uzunöz,
Dereköy, Fakırcalı, Tırılar, Şıhlar, Gözüküçüklü, Gümüşkavak, Yalçı, Dim
Öteköy, Dim Taşbaşı, Dim Bucak, Dim Alacami ve Kuzyaka gibi yerleşim
yerlerinde karşımıza çıkmaktadır.

5 Türkiye’de koza üretimini arttırmak ve üreticiyi korumak amacıyla yılında Bursa’da kurulan Kozabirlik
(Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği) yılı rakamları ile ortağa sahiptir ve Bursa, Bilecik,
Adapazarı, Mihalgazi ve Alanya’da bulunan 5 kooperatifi ile hizmet vermektedir. Bünyesinde Tohum Üretim
İşletmesi ve Koza Çekim Tesisi de barındıran Kozabirlik Türkiye’de koza üretimini arttırmak ve üreticiyi
koruyarak teşvik etmek suretiyle sektörde önemli bir işlevi yerine getirmektedir (Başkaya Top, , 7).

71
Mahmut Davulcu

KÖY HANE AÇILAN YAŞ İPEK


YIL TOHUM KOZASI
SAYISI SAYISI
KUTUSU (Ton)
31 SAYISI 13,
33
(Adet) 13,
33 14,
25 16,
25 15,
24 20,
24 20,
24 18,
25 20,
24 20,
24 22,
24 20,
24 22,
27 23,
24 29,
24 22,
34 13,
35 14,
35 24,
33 31,
35 25,
20 26,
46 26,
35 35,
55 45,
45 35,
52 78,
Tablo TUİK verilerine göre yılları arasında Alanya’da
ipekböcekçiliği6

6 Kaynak: seafoodplus.info

72
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

5. Alanya İpekböcekçiliği Mektebi

Alanya’yı da kapsayan Antalya İlinin ’lı yıllara kadar


Türkiye’nin önemli ipekçilik merkezlerinden birisi olduğunu görürüz (Deniz,
). Antalya’da ipekböcekçiliği ile ilgili ilk eğitim müessesi
yılında Yenikapı mahallesinde kurulmuştur (Aydın, ). “Antalya
Böcekçilik ve İpekçilik Mektebi” adıyla kurulan bu okulun 7 sorumluluk
sahası Hatay’dan Antalya’ya kadar olan bölgeyi ve Göller bölgesini
kapsamaktaydı (Deniz, ). Her yaştan, her meslekten vatandaşın
katıldığı mektepte böcekçilik ve tohumculuk hakkında teorik ve uygulamalı
dersler gerçekleştirilmiştir. Mekteple beraber yürütülen derslerin yanı sıra
köylere, okullara, kışlalara giderek vatandaşlara da böcekçilikle ilgili kurslar
ve konferanslar verilmiştir (Günbulut, a:1).
yılında ise bu defa Alanya’da İpekböcekçiliği Mektebi tesis
edilmiştir. Okul geleneksel usullerle üretim yapan yöre halkının
ipekböcekçiliği konusunda daha bilinçli ve modern yöntemlerle üretim
yapabilmesi ve üretimin arttırılması amacıyla kurulmuştu ve Bursa’dan
görevlendirilen Kontrolör Galip Canatay’la eğitime başlamıştı (Aydın,
; Günbulut, a:1,53). Okul müdürü ise İbrahim Tevfik
Yılmazer’dir (Günbulut, a:1, 53). Öğrencilere ders verilen mektep binası
böcek beslemeye uygun olmadığı için ayrıca bir de böcekhane kiralanmıştır
(Aydın, ). Bu okulda 35 kadın ve erkek öğrenci eğitim almış ve
eğitim sürecini başarıyla tamamlayan 75 öğrenci mezun edilerek kendilerine
İpekböcekçiliği Mektebi Şehadetnamesi verilmiştir (Günbulut, a).
Kursa katılan öğrencilerin büyük çoğunluğu Tokuş, Güçoğlu, Doğru,
Azakoğlu, Salor gibi Alanya’nın köklü ailelerinden oluşmakta idi (Günbulut,
a). Kurslar ilkbaharda her mıntıkada ipekböceği tohumu kuluçkaya
konulduğu tarihten başlayarak üç ay devam etmiş, bu süre zarfında
öğrencilere günde iki saat olmak üzere teorik ve gerektiği kadar uygulamalı
dersler verilmişti (Günbulut, a). Okul müdürleri gerekli hallerde
böcekçilikle uğraşan yakın köyleri de gezerek konferanslar ve besleme
usullerini göstermek suretiyle de halkı aydınlatmaktaydı (Günbulut,
a).

7 Türkiye’de ipekböcekçiliğini ıslah etmek ve geliştirmek amacıyla kurulan ilk eğitim kurumu Bursa’da
yılında çalışmalarına başlayan “Harir Darü’t-Talimi” isimli okuldur (Altun, ).

73
Mahmut Davulcu

6. Alanya Yöresinde İpeğin Üretim Aşamaları

İpekböcekçiliği kapalı mekânlarda gerçekleştirilen bir uğraştır.


İpekböceklerinin yetiştirildiği bu mekânlar genellikle evlerin içerisinde yer
alan çeşitli oda ve bölümlerdir. Yörede ipekböceğinin beslendiği mekân
“böcek odası/böcü odası” olarak tabir edilir. Nadiren bu iş için hususi olarak
inşa edilmiş yapılar da karşımıza çıkabilmektedir. Bu mekânların temizliği,
aydınlatılması, ısıtılması, serinletilmesi, nem oranının düzenlenmesi ve
havalandırılması büyük önem ve ihtimam ister. Havadaki ani sıcaklık
değişimleri böcekleri olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu mekânların
içerisinde ahşap malzemeden meydana getirilen raf, makat veya kerevet adı
verilen ahşap tezgâhlar böceklerin yetiştirildiği alanlardır. Türkiye’de
ipekböceğinin beslenmesi ilkbahar ve sonbaharda yapılabilmekle birlikte
Alanya yöresinde bu işlem daima ilkbaharda gerçekleştirilmektedir.
İpekböceklerinin yetiştirilme zamanı, dut yapraklarının büyüme mevsimine
denk gelecek şekilde ayarlanmıştır. Buna göre böcek üretimi nisan ve mayıs
ayları arasında gerçekleştirilir.
Alanya yöresinde ipekböceği yetiştirilmesi “böcü dutmak”, “ipek
böcüsü dutmak” şeklinde ifade edilir. İpeğin elde edilme süreci yaklaşık kırk
günlük bir süreçtir. Bu süreç yumurtaların çatlayarak larvaların meydana
gelmesi ile başlar. Yumurtalar doğal olarak oldukça küçüktür, yaklaşık
yumurta 1 gr. kadar ağırlığa sahiptir. Günümüzde yumurtalar Kozabirlik’ten
temin edilmektedir. Kozabirlik’ten temin edilen ipekböceği yumurtaları
temiz bir beze sarılarak çatlaması için sıcak bir yerde muhafaza edilir.
Böceğin yumurtadan çıkışı “inficar” olarak adlandırılmaktadır. Gönüllü
(). yüzyılın ortalarında Alanya’da ipekböceğinin inficarı şu
şekilde tasvir etmektedir:
“Alanya halkı, Mart 9’dan yani Sultan Nevruz’dan (21 Mart) sonra ipek
tüccarlarından yeterli miktarda (yarım kutu, bir kutu vs.) ipekböceği tohumu alırlar.
Eve gelen tohum, temiz bir kumaş parçası üzerine dökülür. Ayrıca bu tohumun içine
yedi adet buğday tanesi konur. Tohum paketini evin hanımı koynuna yerleştirir.
Bunun yanında evin beyi de bu paketi ilk Cuma günü, cebine katarak camiye götürür
ve onunla birlikte Cuma namazı kılar. Tohum eve geldiği zaman tekrar koyundaki
yerini alır. Burada gün durur. Bu süre zarfında tohum ağarmaya başlar. Bunun
üzerine paket, koyundan çıkarılır ve içine bez serilmiş bir bakır sahana açılarak
yerleştirilir. Tohum ince bir tül ile örtülür. Bunun üstüne de dut yaprağı (dut pürü)
konur. Tohumdan çıkan ipek böceği (ipek böcüsü) dut yaprağına gelir.”

74
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

Yumurtadan çıkan böcekler kalbur tepsilere alınarak tütün


büyüklüğünde ince kıyılmış dut yaprakları ile beslenmeye başlanır.
İpekböceğinin yegâne beslenme kaynağı dut yaprağıdır ve yörede “dut pürü”
olarak adlandırılır. Yumurtadan ilk çıktığında siyah ya da kahverengi olan
larvaların ilerleyen aşamalarda renkleri açılacaktır. Hızla büyüyen böcekler
gelişme aşamaları sırasında üç ya da dört kere gömlek değiştirir. Böceklerin
gömlek değiştirmesi Alanya yöresinde “uyku” olarak adlandırılır
(Karacadağlı Çalık, ). Uyku devresinde hareketsiz kalan böcek bu
dönemi tamamlayınca gömlek değiştirerek beslenmeye devam eder.
Olgunlaşan ve koza örme aşamasına gelen böceklerin üzerine yeşil yapraklı
çalı dalları konur. Bu dallar Alanya’da “şah” olarak isimlendirilmektedir
(Gönüllü, ; Karacadağlı Çalık, ). Çalıya çıkan ve koza
pamuğu adı verilen bir miktar ipek salgılayarak kendisini çalıya sağlamca
tutturan tırtıl kozasını örmeye başlar. Tırtılın kozasını tamamlaması yaklaşık
olarak üç gün sürer. Kozayı örmesinden sonra kozanın içerisinde bulunan
böceğin öldürülmesi gerekmektedir. Bu işlem “koza boğdurma” olarak
adlandırılır. Bu amaçla güneşte veya sıcak su buharında ısı ile öldürme işlemi
gerçekleştirilir. Güneşte öldürme metodu ürün kaybına neden olabildiği için
günümüzde pek tercih edilmemektedir. Sıcak buhara maruz bırakılan kozalar
daha sonra kurutulur. Boğdurma işlemi gerçekleştirilen kozalara “kuru koza”,
boğdurma işleminden geçirilmeyen kozalara ise “yaş koza” adı verilmektedir.
Kozadan ip elde edilmesi “koza çekme” ya da “ip çekme” olarak
adlandırılmaktadır. Yörede bu işlem tümüyle geleneksel yöntem ve
tekniklerle gerçekleştirilmiştir. Koza çekme büyük bir ustalık ve deneyim
isteyen bir işlemdir. Kozadan ip çekmek için en az üç kişi gerekir. Geçmişte
koza çekiminin akrabaların ve komşuların da katıldığı bir imece şeklinde
gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır (Gönüllü, ). Kurutulan kozalardan
ip elde etmek amacıyla sıcak su kullanılır. Evlerin altında bahçelerde büyük
kazanlarda su ısıtılır kozalar sıcak suya konur ve çömçe ile karıştırılır.
Yumuşayan ve uç vermeye başlayan kozalardan bir süpürge ile bu uçlar
çekilir, iğ adı verilen gereçlerle bükülür. Daha sonra ılgıdır adı verilen aletle
ılgıdırlanır ve kelefe haline getirilir. Ilgıdırda kelefe (çile) halinde toplanan
ipek güneşte kurutulur ve katkısız sabun rendesi ile pişirilir ve asılarak
kurutulur8. Daha sonra eleme ve çark (çıkrık) adı verilen gereçlerle makara
8Bu işlemden geçirilmeyen yani pişirilmeyen ipekle yapılan dokumaya çiğ dokuma, pişirilen ipekle
gerçekleştirilen dokumaya ise bişik dokuma adı verilmektedir.

75
Mahmut Davulcu

haline getirilir. Makaradan geçirilirken ipek tellerine büküm verilmiş olur.


Büküm ipliğin kıvrılmasıdır ki bükümün hasarsız ve doğru olması kumaşın
kalitesini etkileyen faktörlerden birisidir (Karacadağlı Çalık, ).
Kozanın kazanda kalan posasına güğül adı verilir (Aydın, ). Güğül
atılmaz ve değerlendirilir. Kazanda sabun ve küllü su ile tekrar pişirilen
güğün kurutulduktan sonta kirmanla eğrilir (Gönüllü, a). Buna
“güğül bükümü” adı verilir.

Fotoğraf İpek kozaları

Fotoğraf-5/6: Çile haline getirilmiş olan ipek-Alanya

76
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

Fotoğraf İplik halindeki ipek-Alanya

Kozadan ip çekmenin bir diğer yolu ise “mancınık” 9 olarak


adlandırılan tertibatı kullanmaktır. Mancınık daha çok küçük ticari
işletmelerde yer almıştır. İpek kozalarının kaynatılarak yumuşatıldığı ocak
kısmı ile ipeğin sarıldığı ve elle çalışan çıkrık bölümünden oluşan ilkel bir
tertibattır. Kazanda ısıtılan ve kaynama noktasına yakın bir ısıya getirilen
suya kozalar atılır, kazanda sıcak suyun etkisiyle kozalar uç vermeye başlar,
kozalara süpürge ile vurularak toplanan bu uçlar (kamçıbaşı) çıkrığa aktarılır
ve ipek liflerine dönüştürülür. Çile (kelefe) haline getirilen ham ipek sabunlu
suda yıkanır ve asılarak kurutulur. Daha sonra çıkrıktan geçirilerek bükülür.

7. Alanya Yöresinde İpekten Elde Edilen Ürünler, Kullanımı ve İşlevi

İpek Dokumacılığı ve İpek Dokuma Ürünler


Yakın zamanlara kadar Alanya halkı kozadan elde ettiği ipeği kendi
işleyerek elde ettiği ürünleri günlük hayatında kullanmıştır (Gönüllü,
a). Günümüzde Alanya yöresinde ipek dokumacılığı büyük ölçüde
Hisariçinde bulunan bazı evlerdeki basit el aletleri ve geleneksel dokuma
tezgâhları marifetiyle gerçekleştirilmektedir. Bu üretim büyük ölçüde Alanya
Belediyesi’nin desteğiyle devam ettirilmektedir. Kırsal kesimde de çalışan
tezgâhlara tesadüf etmek mümkündür. Dokumacılığa ilişkin faaliyetlerde
kadın iş gücü ön plandadır.

9 Ülkemizde tarihsel olarak insan gücü ve motor gücü ile çalıştırılan mancınıklar kullanılmıştır. İnsan gücü ile
hareket ettirilen mancınıklar da elle ve ayakla çalıştırılanlar olmak üzere ikiye ayrılabilir.

77
Mahmut Davulcu

Fotoğraf Çulfalık tezgâhları-Alanya

Fotoğraf-9/ Çulfalık tezgâhında dokuma yapılması-Alanya

78
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

Yörede icra edilen ipek dokuma tekniği mekikli dokumadır. Bu


kapsamda bezayağı örgüsü karşımıza çıkar. Dokumacılık yörede “curfalık”
olarak adlandırılan ve ahşaptan imal edilmiş olan mekiği elde atılan,
kamçısız, basit yüksek tezgâhlarda gerçekleştirilir. Dokumaların hem
çözgüsü (çözün) hem de atkısı (atın) ipektir. Mekik, kirman (tengirek),
masura, makas, çıkrık ve çözgü dolabı dokumacılıkta kullanılan diğer
aletlerdir.
Günlük hayatta özellikle geleneksel giyim kuşamda ipekli dokuma ve
kumaşlar karşımıza çıkar. Trablus (Alaiye) kuşağı, ipek fular, ipek şal, alaca
kumaşı (gelinlik, mendil, göynek-gömlek, pijama, bohça, yastık kılıfı, yatak
takımı, cibinlik, iç çamaşırı) yörede gerçekleştirilmiş olan başlıca ipek
dokumalardır (Aydın-Çatalkaya, ; Karacadağlı Çalık, ). En
bilinen ipek dokuma ürün ise Alanya kuşağıdır. Dikdörtgen formundaki
kuşakların çözgüsü genellikle beyaz ipekten hazırlanmıştır. Genişliği
yaklaşık 20 cm ve uzunluğu da üç metre kadardır. Tek renkli veya çok renkli
olabilmektedir (Aydın, ). Ali Rıza Gönüllü (a), kuşakları
ipek kuşak ve gügül kuşak olmak üzere iki ana gruba ayırır ve ipek kuşakların
da kendi içinde ak ve ala kuşak olmak üzere ikiye ayrıldığını yazar.
Alanya Yöresinde İpek Kozasından Çiçek ve Dekoratif Ürün
Yapımı
Günümüzde Alanya’da ipek kozalarının çeşitli şekil ve boyutlarda
kesilmesiyle elde edilen parçaların boyanması ve birleştirilmesi sonucu çeşitli
dekoratif ürünler (dekoratif ev eşyaları, çiçekli panolar, aksesuarlar, yaka
çiçekleri ve takılar) meydana getirilmektedir. Kozadan üretilen çiçekler
“kozak çiçeği” olarak da adlandırıır. Çiçek modelleri canlı çiçeklere bakılarak
çıkartılır. Begonvil, portakal çiçeği, kır çiçeği, gelincik, dağ lalesi, sümbül ve
nergis en yaygın modellerdir. Üretim amacıyla ipek kozasının dışında çiçek
sap ve dallarını yapmak için çiçek teli, kurdela, çeşitli ipler ve yapıştırıcı da
kullanılır.

79
Mahmut Davulcu

Fotoğraf Çeşitli şekillerde kesilmiş olan kozalar-Alanya

Sözlü kültürde koza çiçeği yapımcılığının Alanya’da başlaması ve


yaygınlaşması konusunda yaklaşık bir asır önce Japonya veya Çin’den gelen
ve Alanya iskelesine yanaşan bir gemi ile bir bağ kurulmaktadır.

Fotoğraf/ İpek kosasından yapılmış olan çiçek örnekleri-Alanya

Kozalar jilet maket bıçağı ya da nakış makası ile enine, boyuna ya da


verev olmak üzere üç farklı şekilde kesilerek hazırlanmaktadır. Daha sonra

80
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

koza parçaları meydana getirilecek çiçeğe göre uygun renkte ve çeşitli boya
maddeleri ile boyanmaktadır. Bu amaçla doğal boyalar ya da viktorya kumaş
boyası kullanılmaktadır. Doğal boyama amacıyla Soğan kabuğu, nar kabuğu,
vişne, çay suyu, ceviz yaprağı, ceviz kabuğu gibi maddelerden yararlanılır.
Son olarak alacağı form veya tasarlanan kompozisyona göre dikilerek ya da
iplikle bağlanarak birleştirilmektedir (Zaimoğlu, ).
İpek İple Oya Örücülüğü
Oyalar renkli ipliklerle, tığ, mekik, iğne, firkete aracılığı ile örülen; iki
veya üç boyutlu olabilen ince dantelalardır. Alanya yöresinde oya
yapımcılığında kullanılan hammaddelerden birisi de ipektir (Karacadağlı
Çalık, ). Yörede ipek iplik kullanılarak meydana getirilen oyalar
geleneksel kıyafetlerden çeyiz eşyasına ve ev içi aksesuarlara kadar birçok
alanda karşımıza çıkabilmektedir.

8. Sonuç ve Değerlendirme

Yaprakları ipek böceğinin yegâne besin kaynağı olan dut ağacının


yetiştirilmesinden ham ipek elde edilmesine ve hatta çeşitli ürünlere
dönüştürülmesine kadar geçen bütün aşamaları kapsayan ipekböcekçiliği
yardımcı bir tarım kolu olarak değerlendirilmekle birlikte aslında son derece
kadim bir meslek ve sanattır. Kökleri binlerce yıl öncesine ve Asya kıtasının
derinliklerine uzanan bu sanatın günümüz Türkiye topraklarında yaşatıldığı
belli başlı merkezlerinden birisi de Antalya iline bağlı olan Alanya’dır.
Ortaçağ’da bir korsan merkezi iken Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat
tarafından fethedilen ve Türkiye Selçukluları Devletinin kışlık başkenti haline
getirilen Alanya sahip olduğu zengin kültürel mirasla ilgi uyandırmaktadır.
İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı Alanya geleneksel kültürü, sosyal
yaşamı ve yöre ekonomisinde geçmişte oldukça mühim bir yer işgal etmiş olup,
ipek ve ipekböcekçiliğinin önemi günümüzde de kısmen devam etmektedir.
Geçmişte ipekböcekçiliğinin bir kazanç kapısı olmasının yanı sıra ipek üretimi
yapan ailelerin elde ettikleri ürününün bir kısmını da kendi günlük ihtiyaçlarını
gidermek amacıyla kullandıkları bir vakıadır. İpek kumaşlar Alanya geleneksel
giyim-kuşamında önemli bir yer tutar (Avcı, ). İpekböcekçiliği yöre
mimarisinde de karşılığını bulmuş, konutu oluşturan mekanlar böcek üretimine
uygun olarak biçimlendirilmiştir. Alanya Hisariçinde yer alan bazı evlerde ipek

81
Mahmut Davulcu

dokuma için kullanılan odalar yer almaktadır (Kapancı, ). İpek, yörede
maddi kültürün yanı sıra gelenekler10 ve sözlü kültürde de karşımıza çıkan bir
unsurdur Yöreye ait bir bilmece ipekböceğini konu alır:
Nesnedir nesne
Bülbül kafeste
Yem yemez su içmez
Böyle bir nesne (İpekböceği) (Gönüllü, b).
Günümüzde önemli bir turizm merkezi olan ve belki de Akdeniz
bölgesinin en münbit topraklarına sahip olan Alanya, her yıl yüzbinlerce turisti
ağırlamaktadır. Gerek ipekböcekçiliğinin ve gerekse ipekten elde edilen çeşitli
ürünlerin kültür turizminin geliştirilmesi ve sürdürülebilmesi açısından büyük bir
potansiyel taşıdığı ortadadır. Hâlihazırda yöre turizminde kültürel, hediyelik ve
turistik eşya olarak işlev gören ipekli dokuma, ipekli giyim eşyası, ipek
kozalarından elde edilen dekoratif ürün ve aksesuarlar sağlam bir altyapı ve
organizasyonla güçlendirilerek Alanya ipeği bir marka haline dönüştürülebilir.
Hiç kuşkusuz suni ipek ve sentetik iplik kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte
eski pazarını kaybetmesine rağmen ipek halen tercih edilen ve severek kullanılan
bir üründür. Ayrıca çok fazla yatırım ve sermaye gerektirmeyen
ipekböcekçiliğinin tarım alanlarının ve alternatif gelir kaynaklarının kısıtlı
olduğu bölgelerde gelir sağlayarak işsizliğin önlenmesi ve köyden kente göçü
engellemesi gibi işlevleri de bulunmaktadır (Taşkaya Top, ).
Alanya Belediye Başkanlığı “Dut Ağacından Dokuma Tezgâhına” isimli bir
proje yürüterek bu mirasa güçlü bir destek vermiştir. Belediye ayrıca yılından
itibaren “İpekböcekçiliği”, ”İpek Dokuma”, “İpek Kozasından Çiçek Yapımı” ve
“İpek İğne Oyası” gibi kurslar açmıştır. Aynı şekilde Belediye tarafından Alanya’da
ipek kültürünü konu alan sergiler gerçekleştirilmiştir. Alanya’da Hüseyin Azakoğlu
Kent Müzesi, Alanya Belediyesi Ömürlü- Kemal Atlı Kültür Evi, Geleneksel El
Sanatları merkezi olarak değerlendirilen Sandık Emini Kayhanlar Evi ve Alanya
Arkeoloji Müzesi Alanya’da geçmişte meydana getirilmiş ipek dokuma örneklerinin

10Alanya yöresi evlenme geleneklerinde düğün evine odun getiren develere ipek mendil ve bürüncük gömlekler
bağlanması şeklinde bir uygulama bulunmaktaydı (Hacıhamdioğlu, ).
11 İpek, Antalya yöresi halk hekimliğinde de kullanımı olan bir üründür. Türk Akdeniz Dergisinde yılında
yayımlanan bir yazıda konuya ilişkin şu bilgi bulunmaktadır: “Yürümeye başlarken sık sık düşen küçük çocuğun
düşmemesi için bacakları ince bir ipekle bağlanır, ön tarafına bir parça ekmek konur, arka tarafında bir köpek
getirilir, ona çocuğun iki bacağı arasındaki ipek kopartılır ve bu ekmek yedirilirmiş.” (Kayalı, ).

82
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

muhafaza edildiği ve sergilendiği en önemli mekânlardır.


İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığının Alanya’nın zengin kültürel
dünyasında bir renk olarak yaşatılması son derece önemlidir. Bunun yanı sıra
ipekböcekçiliği konusunda gerçekleştirilecek olan yeni koruma ve geliştirme
(ürün tasarımı, tanıtım ve pazarlama) çalışmalarının gerek Alanya ve gerekse
Türkiye ekonomisine önemli bir girdi sağlayacağı da aşikârdır.

Kaynaklar
ALTUN, D. (). XIX. Yüzyılda Bursa’da İpek Böcekçiliği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ANONİM (), Dünden Bugüne Antalya, I-II, Antalya: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları.
ATASOY, N. (). İpek Osmanlı Dokuma Sanatı, İstanbul: TEB İletişim ve Yayıncılık.
ATAV, R.; NAMIRTI, O. (). “İpek Liflerinin Dünü ve Bugünü”, Süleyman Demirel Üniversitesi
Mühendislik Bilimleri ve Tasarımı Dergisi, 1(3),
AVCI, Z. (). Alanya Baş Süslemeleri ve Giyim Özelliklerinin Araştırılarak Turistik Bebek
Üzerinde Simgeleştirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü.
AYDIN, Ö. (). “Alanya İpek Çeyiz Dokumaları”, Uluslararası İpek Böcekçiliği ve İpekli
Dokumalar Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, Ekim , Alanya.
AYDIN, Ö. (). "Alanya İpekli Dokumaları", Alanya XII. Tarih ve Kültür Sempozyumu
Bildirileri, Mayıs , Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları,

AYDIN, Ö.; ÇATALKAYA, E. (). “Akdeniz Bölgesi Mekikli Dokumaların Atlas Çalışması”, ART-E
Dergisi, Teke Yöresi Kültürel Değerleri Özel Sayısı,
BARIŞTA, Ö. (). “Alanya ve Çevresinin Dokumaları”, II. Alanya Tarih Ve Kültür Sempozyumu
Bildirileri, Nisan , Alanya.
BAŞKAYA, Z. (). “Gelişimi ve Dağılışı Bakımından Türkiye İpekböcekçiliğinde Bilecik İlinin
Yeri, Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Doğu Coğrafya Dergisi, 18 (30),
BOZKURT, N. (). “İpek”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 22,
BOZKUŞ, M.A. (). “Ortaçağ Alanya’sında Ticaret ve Ticari Yollar”, Phaselis Disiplinlerarası
Akdeniz Araştırmaları Dergisi, 2,
DALSAR, F. (). Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Yayınları.
DAVULCU, M.; TOKAT, M.; YÖRÜR, S. (). Antalya’da Yaşayan Geleneksel Meslek, Sanat ve
Zanaatlar-The Living Traditional Professions, Arts and Handicrafts of Antalya, Antalya:
Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları.

83
Mahmut Davulcu

DENİZ, M. (). Cumhuriyet’ in İlk Yıllarında Antalya Şehrinde Eğitim (), Doktora
Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
DENİZ, M. (). “Kapatılan Antalya İpekböcekçiliği Mektebi ve Antalya’da İpekçilik”, Türk ve
İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2 (2),
EMECEN, F. (). “Antalya”, İslam Ansiklopedisi, c.3, İstanbul: TDV Yayınları,
GENÇ, F. (). İpekböceği Yetiştirme Teknikleri, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları.
GÖNÜLLÜ, A.R. (a). “Alanya’da İpek Dokumacılığı”, 1. Antalya Yöresi El Sanatları
Sempozyumu Bildirileri, 16 Ekim , Antalya: Antalya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü
Yayınları,
GÖNÜLLÜ, A.R. (b). Alanya Folklorundan Derlemeler, Antalya: Derya Ofset Matbaacılık.
GÖNÜLLÜ, A.R. (). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Alanya (), İstanbul: Marmara
Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.
GÖNÜLLÜ, A.R. (). Demokrat Parti Dönemi’nde Antalya (), Doktora Tezi,
İstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.
GÖNÜLLÜ, A.R. (). Cumhuriyet Döneminde Antalya (), İstanbul: Tarihçi Kitabevi.
GÜÇLÜ, M. (). XX.Yüzyılın İkinci Yarısında Antalya, Antalya: ATSO Kültür Yayınları.
GÜÇLÜ, M. (). "Cumhuriyetin Yılında Alanya Kazası", Alanya XII. Tarih ve Kültür
Sempozyumu Bildirileri, Mayıs , Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı
Yayınları,
GÜNBULUT, A. (a). Cumhuriyet Döneminde Antalya’da İpekböcekçiliği Eğitimi (),
Yüksek Lisans Tezi, Antalya: Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü.
GÜNBULUT, A. (b). Alanya İpekböcekçiliği Mektebi, Alanya: Alanya Ticaret ve Sanayi Odası
Yayınları.
GÜRBOĞA, N. (). “Osmanlı Taşrasında Belediye İdaresi: Alanya Belediyesi ()”,
ÇTTAD, VII (),
HACIHAMDİOĞLU, T. (). “Alanya’da Aratma Geleneği”, Alanya Tarih ve Kültür Seminerleri,
Alanya: Alanya Belediyesi Yayınları,
HACIHAMDİOĞLU, T. (). Alanya Ağzından Esintiler, Konya: Alanya Kültür-Sanat ve Turizm
Vakfı Yayınları.
İMER, Z. (). “Miladi Dönem Öncesi Orta Asya’da İpek”, Bilig, 32,
İNALCIK, H. (). “İpek”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 22,
İNALCIK, H. (). Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
KAPANCI, M. (). Alanya Kaleiçi Evleri, Yüksek Lisans Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü.

84
Alanya Yöresinde İpek ve İpekböcekçiliği Kültürü Üzerine Halkbilimsel Bir
İnceleme

KARACADAĞLI ÇALIK, S.G. (). Alanya’da Yaşayan El Sanatları, Yüksek Lisans Tezi, Isparta:
Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü.

An online database of Turkic runiform inscriptions

Kırgız Edebiyatı’nın kurucusu, büyük devlet adamı Kasım Tınıstanov 9 Eylül tarihinde dünyaya geldi. yıllarında değişik Özbek mekteplerine devam etti. yılları arasında Karakol şehrindeki Rus Tüzem Mektebi’nde okudu. Taşkent’te yayımlanan Cas Kayrat, Canga Öris, Sana, Ak Col adlı Kazak gazetelerinde çeşitli görevlerde çalıştı. Kasım Tınıstanov sosyal içerikli, pedagojik hikayeleriyle, şiirleriyle, eğitimciliğiyle, dilciliğiyle, gazeteciliğiyle, aydın kimliğiyle tanınmış bir insandır. Kasım Tınıstanov, Kırgız Türklerinin medeniyet tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Kırgız Türkçesinin önemli gramer âlimi, Kırgız Türkçesi Morfolojisi, Kırgız Türkçesi Sentaksı, Kırgız Türkçesi Grameri kitaplarının müellifidir. Kasım Tınıstanov, yirminci yüzyılda Manas destanını derleme çalışmalarını da Kırgızistan’da başlatan halk bilimcilerdendir. yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen Türkoloji kongresine Kırgız Türkleri adına katılmış ve alfabe değişikliğiyle ilgili Bakü’de ilmî bir konuşma yapmıştır. Kırgız Türkolog Kasım Tınıstanov’un Bakü Türkoloji Kongresi’nde Latin alfabesine geçişle ilgili görüşleri ve Latin alfabesine geçişte bugünkü durum makalede incelenecektir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir