Vücutta ortaya çıkabilen çeşitli sağlık sorunları, hastanın kişisel özelliklerine veya bazı çevresel etmenlerin varlığına bağlı olarak daha ciddi sağlık problemlerinin meydana gelmesiyle sonuçlanabilir. Özellikle cerrahi işlemler gibi vücutta strese yol açan rahatsızlıkların seyrinde, akciğerler başta olmak üzere çeşitli organlar ve dokular olumsuz etkilenebilir. Bu problemlerden biri de akciğer embolisidir.
Emboli; vücudun herhangi bir bölgesindeki bir damarın içinde oluşan pıhtı parçalarının dolaşıma karışarak, farklı bir doku veya organa ait damarlarda tıkanıklığa yol açması durumudur. Embolinin akciğer damarlarında meydana gelmesi ise akciğer embolisi veya pulmoner emboli olarak adlandırılır. Teoride akciğer embolisi vücuttaki herhangi bir damardan ilerleyen pıhtılardan kaynaklansa da derin bacak toplardamarlarında gelişen pıhtıların dolaşıma karışması bu rahatsızlığın en yaygın sebebidir.
Sağlıklı kişilerde, kan pıhtılaşmasında görev alan hücre elemanları ile pıhtılaşmayı engelleyen faktörler denge halindedir. Herhangi bir yaralanma sebebiyle damar yapısının bozulmasının sonucunda pıhtılaşma ile kan kaybı önlenir. Pıhtılaşmayı önleyici faktörler ise pıhtının damar içinde tıkanıklığa yol açmamasını sağlar.
Belirli durumlar ve rahatsızlıkların etkisiyle pıhtılaşma faktörlerindeki denge bozulduğunda, damar içinde yaralanma olmaksızın pıhtılaşma gerçekleşebilir. Bu duruma sebep olabilen faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Özellikle bacak toplardamarları başta olmak üzere, vücudun çeşitli yerlerinde ortaya çıkan damar içi pıhtıların yer değiştirmesi sonucu farklı damarların tıkanması, etkilenen organlarla alakalı semptomlarla seyreden ciddi sağlık sorunlarıyla sonuçlanabilir. Akciğer embolisi ise havadan alınan oksijenin kana aktarılmasında aksaklıklara yol açabileceği gibi, akciğer ile kalp arasındaki kan dolaşımını bozarak kalbin düzgün çalışamamasına neden olabilir. Dolayısıyla akciğer embolisi, altta yatan sorunun ciddiyetine bağlı olarak, hastalarda hafif semptomlarla veya hayatı tehdit eden klinik tablolarla izlenebilir.
Akciğer embolisi gelişen hastalarda pıhtılaşmanın şiddetine ve etkilenen damarlara bağlı olarak farklı ağırlıkta klinik tablolar meydana gelebilir. Aşağıdaki semptomlar akciğer embolisinde görülebilir:
Özellikle pıhtılaşmaya yatkınlık oluşturabilecek faktörlere maruz kalmış kişilerde akciğer embolisi tanısı söz konusu olur. Akciğer embolisi tanısının konulabilmesi için kullanılan çeşitli testler tanıda yardımcı olabilir.
Akciğer embolisi tanısında, özellikle kontrast madde kullanılarak çekilen toraks bilgisayarlı tomografi anjiyografi (BTA) tetkiki yararlıdır. BT anjiyografi sayesinde pıhtı ile tıkanan damar tespit edilebilir ve embolinin şiddeti tayin edilebilir. BTA’nın yetersiz kaldığı durumlarda ise doğrudan anjiyografi yapılarak tanı araştırılabilir.
Akciğer embolisinin tedavisinde pıhtının ilaç tedavileri ile giderilmesi; ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı koşullarda ise girişimsel yöntemlerle embolinin ortadan kaldırılması hedeflenir. İlaç tedavisinde halk arasında “kan sulandırıcı” olarak da bilinen, antikoagülan özellikli heparin adlı bir ilaç kullanılır. Ani gelişen embolilerde, pıhtının kısa süre içinde eritilerek giderilmesi için trombolitik tedavi uygulanabilir.
Emboli geçiren hastalarda aynı sorunun tekrarlanma riski yüksek olduğundan, tedavi sonrası belirli süre veya ömür boyu heparin tedavisine devam edilmesi gerekebilir. Bunların yanında, yeni nesil kan sulandırıcı ilaçlar da tedavide etkilidir.
Emboli ile mücadelede en önemli yöntem, embolinin gerçekleşmeden önce engellenmesidir. Bu nedenle bacaklarda gelişen damar içi pıhtılaşmaların hızlıca tespit edilerek etkili şekilde tedavi edilmesi son derece önemlidir. Cerrahi tedavi alan, uzun süre hastanede yatarak tedavi alan veya yolculuklarda uzun süre hareketsiz kalan kişilerde de pıhtılaşmayı engelleyici önlemlerin alınması gerekir. Benzer sebeple, pıhtılaşmayı artıran ilaçları kullanan hastalarda alternatif tedavi yöntemlerinin değerlendirilmesi gerekebilir.
Özel Medicabil Hastanesi; Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. Nurcan Güler ile akciğer embolisi olarak bilinen, pulmoner emboli rahatsızlığı üzerine tüm merak edilenlerin cevaplandığı bir söyleşi gerçekleştirdi.
Akciğerlerimiz, hava solumamızı sağlayan organımız olmasıyla hayati önem taşır. Diğer, tüm organlarımız gibi akciğerlerimizde de meydana gelebilecek sağlık sorunları oluşabilir. Bunlardan biri de, akciğer embolisi olarak bilinen pulmoner embolidir.
Pulmoner emboli; akciğer damarlarında, pıhtı atması sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Akciğerdeki damar sisteminin tıkanmasıyla oluşan akciğer embolisi; kalp krizinde olduğu gibi, ölümle sonuçlanabilecek ağır durumlar ortaya çıkarabilir.
Akciğerler, kalbe göre daha şanslıdır. Damar sisteminden birinin tıkanmasıyla diğer damar, sisteminde kanlanma devam edebilir. Bu nedenle, kalp krizine oranla akciğer embolisi yaşandığında kişinin bu süreci atlatma şansı daha yüksek olur.
Akciğer embolisi, damar yatağındaki staz oluşumuyla başlar. Daha sonra, embolinin oluşması için üç patoloji unsurunun meydana gelmesi gerekir. Bunlar:
Damarlarda; bu patolojilerin oluşmasıyla ortaya çıkan akciğer embolisinin, yarattığı sonuçların şiddeti de embolinin verdiği zarar oranıyla değişkenlik gösterir.
Akciğer embolisi; yarattığı durum sonrasında hafif, orta ve ağır şiddet olarak değerlendirilen sonuçlar ortaya çıkarır.
Orta şiddet ve hafif şiddet olarak değerlendirilen sonuçlarda; embolinin yarattığı takınıklığı vücut, kendi açabilir. Ancak asıl korkutan, emboli varken kanda pıhtılaşma oranının yüksek olma olasılığıdır. Bu durum, ikinci ve ciddi bir emboli yaşanma riskinin ortaya çıkma ihtimalini yükseltir. Hastanın hayatını tehdit edici düzeye taşıyabilir.
Akciğer embolisinin sonuçları kalp krizi kadar ciddi olabilir. Emboli yaşanması sonrası, akciğer dokusuna yeterli kan gidemediğinden, oksijen alışverişi bozulmaya başlar. Bazı damarlarda kasılma ve daralmalar ortaya çıkabilir.
Bu durumdan kalp de etkilenir. Sağ kalbin büyümesiyle; pulmoner arterin yani kanı kalpten akciğerlere taşıyan damar, büyür ve basıncı artar. Kalp, kanı yeterince pompalayamadığından, sağ kalp yetmezliği yaşanır. Yaşanan bu reaksiyonlar nedeniyle, ölümle karşılaşılan ağır sonuçlar ortaya çıkabilir.
Akciğer embolisinin en önemli nedenlerinden biri, bacak venlerinden yani derin damardan pıhtı atmasıdır. Bacaklarda bulunan toplardamarlardaki trombüs, akciğerlere atar ve emboli gerçekleşir. Bu nedenin dışında, emboliye sebep olan diğer nedenler de bulunur. Bunları;
Akciğer embolisinin oluşmasında önemli rol oynayan ve emboli riskini artıran başka faktörler de mevcuttur.
Akciğer embolisinin ortaya çıkmasında, önemli risk faktörleri bulunur. Bunlar, hastalığın oluşma riskini artırır. Hastalığın oluşmasını engellemek adına, risk oluşturacak durumlara dikkat edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşır. Risk faktörleri arasında;
Akciğer embolisinde, kişinin önceden fark edebileceği belirtiler olabilir. Bu belirtiler arasında;
Kişinin; bu belirtiler içerisindeki herhangi birini kendinde fark etmesi halinde, ertelemeden uzman doktora başvurması gerekir.
Akciğer embolisinin oluşmasını engellemek adına, doktora zamanında başvurulması büyük önem taşır. Özellikle; uzun süreli yolculuklar sonrasında kişinin kendini gözlemlemesiyle herhangi bir belirti görüldüğünde, zaman kaybetmeden uzman hekime başvurulmalıdır. Fark edilebilecek belirtiler arasında, şunları sayabiliriz:
Uzun süreli yolculuk sonrasında, pıhtı atması olmayabilir. Ancak; bu belirtiler yine de bacak venlerinde trombüs olduğunu ve damarın kan pıhtısı nedeniyle tıkandığını gösterir.
Kişide, bu belirtiler görüldüğünde zaman kaybetmeden göğüs hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Şikayetlerin belirtilmesiyle uzman hekimin tanı koyma süreci başlamalıdır.
Akciğer Embolisinde Teşhis Nasıl Konur?
Akciğer embolisinde teşhisin konulmasında; kişinin yaşadığı şikayetleri bilmek, büyük önem taşır. Dile getirilen şikayetlerde, şüphe duyulan belirtilerin olmasıyla hastadan tahlil ve tetkik talep edilir. Teşhis konurken bakılacak durumlar arasında;
Sıralanan bu belirtiler; akciğer embolisinde ilk teşhis için yeterli olsa da kesin teşhis konulabilmesi, diğer tahlil sonuçlarının değerlendirmesine de bağlıdır. Dedimer tahlili ve sonucu, akciğer embolisi tanısının konma sürecinde anlam taşır.
Dedimer, bir laboratuvar tahlilidir. Emboli tanısının konmasında, en çok yönlendiren tahlillerden biridir.
Dedimer, pıhtıyı eritirken ortaya çıkan bir üründür. Ürün oranının yüksek olması ya da negatif değer göstermesi, teşhis koyma aşamasında anlam taşır.
Dedimer oranının yüksek olması, emboli olduğu ihtimalini kuvvetlendirir.
Akciğer embolisinde; tanı konma sürecinde, yalnızca belirtilen şikayetler ve tahlillerin değerlendirme sonuçları yeterli olmayabilir. Böyle durumlarda, tanının net konması adına, diğer yöntemlere de başvurulması gerekebilir.
Akciğer embolisinde; belirtilen şikayetlerin ardından, kesin tanı konması için kullanılan yöntemler bulunur. Bunlar; ilaçlı tomografi ve sintigrafi yöntemleridir.
İlaç tomografi; hastaya damardan ilacın verilmesi ve damarların görüntülenmesiyle uygulanır. Damar içindeki tıkalı alanın varlığına bakılır. Şüpheli bir görüntüleme izlendiğinde ise teşhis konur.
Tomografi yönteminin; hastaya uygulanabilmesi için, hastanın böbrek fonksiyonlarının normal olması gerekir.
Kullanılan ilaç, nefrotoksik bir içeriğe sahiptir. Böbrek yetmezliğine neden olabilir. İlaç kullanımı sonrası ortaya çıkan bu sağlık sorunu, genellikle sıvı tedavisiyle düzelir. Ancak; nadiren kalıcı böbrek yetmezliğiyle sonuçlanma ihtimali bulunur. Yaşanabilecek bu risk nedeniyle, böbrek değerleri normal olmayan hastalara bu teşhis yöntemi uygulanmaz.
Akciğer Embolisinin Teşhisinde Sintigrafi Yöntemi?
Sintigrafi yöntemi, akciğerin damarlanmasını ve oksijenizasyonunu gösteren bir tekniktir. Görüntülemeler sayesinde, uygun veriler elde edilir. Elde edilen sonuçlar, kıyaslanarak hastanın damarlanmasının ve oksijenizasyonun seviyesi incelenir. Uygun değerlendirme neticesinde teşhis konur.
Tedavi planlaması, embolinin şiddetine göre değişir. Karşılaşılan emboli, ölümle sonuçlanabilecek kadar ciddi olup kalbi etkileyerek kalp yetmezliği sonucunu doğurduysa, uygulanacak tedavi de değişiklik gösterir.
Yaşanan emboli sonrası; hastanın pulmoner arter basıncı yüksek olduğunda, tansiyonu ve oksijeni ise düşük seyrettiğinde, hastaya ciddi oranda kan sulandırıcı ilaç verilir.
Kan sulandırıcı ilaç kullanımında ise, dikkate alınması gereken durumlar bulunur. Hasta üzerinde, risk yaratan ihtimaller oluşturabileceğinden kullanım dozu ve şekli değişiklik gösterir.
Akciğer embolisinde, kan sulandırıcı ilaçların kullanılması önemlidir; fakat kullanımı sürecinde hasta üzerinde, ciddi riskler yaratır.
Embolide; kan sulandırıcı ilaçlar, pıhtıyı eritir. Ancak, normal dokularda kanamaya neden olabilir. Beyin kanaması, mide kanaması hatta akciğerde dahi kanamalara neden olabilecek bir risk oluşturur.
Bu nedenle, ilaç kullanımına başlanmadan önce hastaya bilgi verilmesi gereklidir.
Kan sulandırıcı ilaçların, oluşturabileceği hayati risk nedeniyle, hastaları bu konuda bilgilendirip onam alarak ilaç kullanımına başlanmalıdır.
Bazı hasta tiplerinde ise, onam alınsa da kan sulandırıcı ilaç verilemez. Trafik kazası, beyin kanaması geçirmiş olması ya da mide kanaması öyküsünün bulunması kan sulandırıcı ilaç kullanımını engeller.
Böyle durumlarda; uygulanacak yöntemler, anjiyo ve diğer ilaç tedavileridir.
Kan sulandırıcı ilaçların kullanılamadığı durumlarda, anjiyo yapılabilir. Katater anjiyo ile kasıktan girilerek bu arterdeki trombüsler temizlenebilir. Anjiyo yöntemi içinde yapılan diğer bir teknik ise, kasıktan girilerek doğrudan akciğerdeki dokuya ilaç verilerek uygulanmasıdır. Bu işlem, girişimsel radyoloji tarafından yapılır.
Kan sulandırıcı ilaçların verilemediği hallerde, tedavi planına uygun diğer ilaç tedavisine başlanır. Tedavi süresi, uzun sürebilir.
Emboli nedeni biliniyorsa ya da emboli bacaklardaki trombüse bağlı oluştuysa; en az üç ay boyunca, sebep ortadan kalkıncaya kadar tedaviye devam edilir.
Nedenin bilinmediği durumlarda ise, kişi en az altı ay tedavi almak zorundadır. Bu süre içerisinde, iğne kullanımı mümkün değildir. Hasta, ağızdan alınabilir şekilde hap ilaçları kullanır.
Yalnızca; kanser hastalarında ağızdan alınan tablet ilaçlar, şu an için önerilmez. Kanser tedavisi; yaşam boyu devam ediyorsa hasta, tedaviyi yalnızca iğne ile sürdürür.
Emboli oluşmadan, alınabilecek tedbirler, kişi yaşamı için önem taşır. Alınacak önlemler ile hastalığın oluşum riski en aza indirebilir.
Akciğer embolisinde, hastalık oluşmadan önüne geçerek tedbir oluşturacak önlemler alınmalıdır. Alınan önlemler sayesinde hastalığın oluşma ihtimali azaltılabilir. Alınacak tedbirler arasında, şunları sıralayabiliriz;
Kan sulandırıcı ilaçların kullanımı, emboli oluşma riskinin önüne geçebilme adına önemlidir. Uzman hekim tarafından, hastanın değerlerine uygun, doz kullanımının önerilmesiyle emboli için önleyici tedavi yöntemidir.
Kan sulandırıcı ilaçlar; tedavi amacının dışında, önleyici tedbir amaçlı da kullanılır. Emboli oluşma riskini, en aza indirmek amacıyla kan sulandırıcı ilaçlara başvurulur. Koruyucu olarak düşük dozda kan sulandırıcı iğneler hastalara kullanılır. Kullanıldığı durumları, şöyle sıralayabiliriz:
Akciğer embolisi, akciğerlerimizi kanlandıran ve “pulmoner arter” adını verdiğimiz damarın, bir pıhtı nedeni ile tıkanması sonucu ortaya çıkan ve hayati önemi olan çok ciddi bir hastalıktır. Pulmoner arterde tıkanıklığa yol açan bu pıhtı çoğunlukla bacaklarda kirli kanın taşınmasından sorumlu olan derin toplardamarlardan kaynaklanır.
Akciğerlere giden pıhtının boyutlarına bağlı olarak belirtiler farklılık gösterir. Eğer ufak bir pıhtı ise nefes darlığı belirgin semptom olarak karşımıza çıkar. Eğer pıhtı büyük boyutlarda ise ciddi nefes darlığı ile birlikte kalp ve solunum fonksiyonlarında durma dahil karşımıza çıkabilir.
Akciğer embolisi çok tehlikeli bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde hastaların yaklaşık %30 u kaybedilir. Tedavi edilmeyen hastalarda ortaya çıkan bir diğer sonuç ise “Pulmoner Hipertansiyon” adını verdiğimiz Akciğer basıncının yükselmesi durumudur. Bu durumda kalbin özellikle sağ tarafında zaman içerisinde zayıflama ortaya çıkar ve buda ciddi kalp yetmezliği ile sonuçlanır.
Hastalığın oluşmasında en önemli etkenlerden olan Derin Ven Trombozu adını verdiğimiz bacak toplardamarlarındaki pıhtı oluşumunun önüne geçmek hastalığın oluşumunu engelleyen en önemli faktördür. Bu nedenle özellikle risk faktörlerine karşı tedbir almak önem taşımaktadır.