büyük selçuklu ve gazneliler arasında yapılan savaşlar / Dandanakan Savaşı'nın Nedenleri ve Sonuçları | Serenti

Büyük Selçuklu Ve Gazneliler Arasında Yapılan Savaşlar

büyük selçuklu ve gazneliler arasında yapılan savaşlar

kaynağı değiştir]

Çağrı ve Tuğrul Beyler, Oğuz boylarını yerleştirecek yurt arayışı içindeydiler. Devlet kurmak için geldikleri ve Nesâ Muharebesi'nden sonra yerleştikleri Horasan'da, o bölgelere hâkim olan Gazneliler'e karşı sürekli akınlarda bulunuyorlardı. Selçuklular ile Gazneliler arasındaki bu mücadeleler yirmi yıl sürmüştü. Çatışmaların çoğunu Selçuklular kazanmış ve Gaznelilere ait bazı şehirleri ele geçirmişlerdi. Öte yandan Selçuklu Devleti'nin bağımsızlığını ilan etmiş olması Gazneli Devleti'nin itibarını sarsıyordu. Gazne Hükümdarı Sultan Mesud, Selçuklu tehlikesine son verebilmek amacıyla zırhlı birliklerden oluşan ordusuyla yılında Selçukluların üzerine sefere çıktı.[1]

Gelişimi[değiştir

DANDANAKAN SAVAŞI VE TÜRK DÜNYASI İÇİN ÖNEMİ Bekir BİÇER1 1 Doç.Dr, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Tarih Bölümü [email protected] Sinan TOKSOY2 2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Tarih bölümü [email protected] ÖZET Dandanakan Savaşı Gazneli - Selçuklu arasında şuanda Türkmenistan sınırlarındaki Merv çöllerinde karşılıklı kılıç kılıca yapılan bir meydan savaşıdır. Yapılan savaş bu savaş Gazneli ve Selçuklu tarihi açısından önemli olduğu kadar, aynı zamanda Ortadoğu devletleri ve İslâm tarihi açısından da çok büyük bir öneme sahiptir. Orta çağın seyrini değiştiren bu savaş iki Türk hanedanı arasındaki mücadelelere son noktayı koymuştur. Bu savaş Gazneli - Selçuklu arasında son savaş olmasa da Gazneli ordusunun ilk defa kaybetmeyi tattığı bir mücadeledir. Bu kaybetme Gazneli Devleti’ni derinden yaralamış, ilk defa toprak kaybetmesi devletin iç ve dış itibarını zedelemesine sebep olmuştur. Ayrıca bu yenilme Gazneli saray kesimindekiler arasındaki iç mücadeleyi hızlandırdığı için devletin, gerilemesin ve yıkılmasına sebep olmuştur. Diğer açıdan meydan muharebesi, Büyük Selçuklu Devleti’nin temellerinin atılması ve Abbasi Halifeliğinin koruyuculuğunu üstlenmesi bakımından da büyük bir önem arzetmektedir. Anahtar Kelimeler: Dandanakan, Selçuklu, Gazneli Devleti, Tuğrul Bey, Sultan Mesud 1. GİRİŞ Dandanakan Savaşı Gazneli-Selçuklu arasında günümüz Türkmenistan’ın Merv çöllerinde 23 mayıs yılında meydana gelen harptir . Bu savaş sadece Gazneli ve Selçuklu tarihi açısından önemli değil, aynı zamanda İslâm tarihi açısından da çok büyük bir öneme sahiptir. Orta çağın gidişatını değiştiren bu savaş iki Türk hanedanı arasındaki sürekli çekişmeye son vermiştir. Selçuklular’ın Kökeni ve Oğuzlar’la İlişkileri Selçuklular, yüzyıllarda Türkistan, Horasan, İran, Afganistan, Azerbaycan, Suriye, Irak ve Anadolu’da şubeler hâlinde hükmetmiş olan hanedanın ismidir. Oğuzlar’ın Kınık soyundan gelen Selçuklular’ın bilinen ilk atası Dukak Bey’dir. Yarı göçebe bir hayat sürmekte olan Oğuzlar, Orta Seyhun’dan Aral-Hazar arasına kadar olan vatanlarında Oğuz Yabguluğu himayesinde yaşamaktaydılar. Dukak Bey ve daha sonra da oğlu Selçuk Bey, yabgunun hizmetinde subaşı olarak görev yapmışlardır. Oğuzların Göç Nedenleri ve Etkileri Oğuzlar’ın kuzey komşusu olan Kıpçak birliğinin dağılması üzerine başlayan göçlerin sebep olduğu karmaşa yabguluğu da etkiledi. Ekonomik ve sosyal başka sebeplerin de etkisiyle, Yabgu ile siyasî kavgaya giren Selçuk Bey göç etmek zorunda kaldı. kadar atlı ile Yenikent’ten Cend’e geldi. Kısa zaman içerisinde bu gruba göç eden ve Müslüman olan Oğuzlar’ın kendi grubuna katılmasıyla büyük bir güç kazandı. Bundan dolayı Karahanlılar ile Sâmânoğulları arasındaki çekişmelerde ikisininde yardımına ihtiyaç duyduğu bir kuvvet hâline geldi. Sâmânoğulları bu yardımlar karşılında Selçuklular’a Buhara yakınlarında Nur kasabasını yurtluk olarak tahsis etmişlerdir. Selçuk Bey’in ölümünden sonra oğlu Arslan Yabgu aileninin başına geçmiştir. Ancak Karahanlılar’ın Maveraünnehir’i ele geçirmesi üzerine zorluklar artmıştır.. Sürekli baskı üzerine yeni arayışlara girdiler. Çağrı Bey yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesine bir sefer düzenlemiştir. Bu toprakların elde edinilebir olduğu haber ile dönmüştür. Bu arada Karahanlı Ali Teginle birlik eden Arslan Yabgu, Oğuzlar (Türkmenler)’ı giderek artan güçleri sebebiyle düşman olarak gören Gazneli Sultan Mahmud tarafından bertaraf edildi. Bundan sonra ailenin başına geçen Çağrı ve Tuğrul Beyler, Ali Tegin ve Harizmşahla bazı birliktelik denemelerine rağmen artık burada yaşamanın zor olacağını görerek Ceyhun’u geçip Horasan’a gelmişlerdir. Selçuklu Devleti’nin kuruluşu Gazneli Sultan Mesud, topraklarına müsaade almadan giren Selçuklular’a karşı harekete geçti. Kalacak bir yer ihtiyacı yüzünden göçe mecbur kaldıklarını bildirerek yaptıkları özür talepleri kabul edilmedi. yılında Nesâ savaşı ile başlayan ve Dandanakan savaşna kadar devam eden bu çekişmeler esnasında Selçuklular, yılında Nişabur’u ele geçirip devlet ilân ettiler. Sultan Mesud’un, Türkmenler (Oğuzlar) ya da Selçuklu sorununu halletmek üzere yaptığı son büyük mücadeleye hazırlık yapmak oldu. Coğrafi Konumu Ve Bugünkü Hali Dandanakan, Merv şehrine yaklaşık ellibeş kilometre uzaklıkta bulunan bir bölgedir. Söz konusu bölgenin günümüzde yıkılmış olduğunu söyleyen coğrafyacılar bölgede bir han ve bir camii minaresinden başka bir şeyin kalmadığını söylemişlerdir (İbn havkal-,). Ebû’l-Fidâ, Dandanakan’ı tanımlarken hakiki iklime göre dördüncü iklimde (çöl ve çorak iklim tipi) ve yönetimde ise Merv’e bağlı bir şehir olduğunu ifade etmiş ve küçük bir yer olan Dandanakan’ın Merv şehrine yakın olduğunu, içme sularının tatlı olduğunu, pamuk ve ipeğinin çok ünlü olduğunu söylemiştir (Fida, ). İbn Havkal da Dandanakan’ın içinden bir akarsuyun geçtiğini ve bir camii minberinin olduğunu ifade etmektedir (İbn Havkal,). Makdisî, Dandanakan’ı Merv’e bağlı bir kasaba olarak nitelemektedir. Ayrıca Dandanakan’ın küçük bir yer olduğunu, onun surlarla çevrili tek kapılı bir kalesinin olduğunu, birkaç kaplıcası ile kale dışında kervan sarayının olduğunu ve havasının çok yumuşak ve temiz olduğunu nakletmektedir (Makdısi,/,). Dandanakan’ın bulunduğu yer bugün Taş şehir adını taşımaktadır. Bu bölgede şehrin eski yapılarını hatırlatan çok az işaretler kalmıştır. Bir kum çölü ile çevrilmiş olan eski şehrin bulunduğu yer kale duvarlarının, üstüne kadar çıkan kumlarla kaplıdır ( Zahoder B.,). Dandanakan yılında, Oğuz ismiyle bilinen göçebelerin saldırısına uğrayarak hem maddi ve hem de manevi zararlara uğramıştır. Yüzyıl başında, Serahs-Merv yolundan geçen ünlü coğrafyacı Yakutî şehrin bulunduğu yerde sur duvarı ile yıkık dökük binalardan başka bir şey görmediğini söylemektedir (Hamevi, ). Dandanakan Savaşından Önce Olan Bazı Gelişmeler Beyhakî’nin bu olayları yaşayan bulunan birisi olarak, konu hakkındaki verdiği bilgiler oldukça önemlidir. Gelişen olaylara Gazneli tarafından bakmakla birlikte; az da olsa özellikle Münhiyân diye adlandırılan Gazneli casuslarının, Türkmenler hakkında gönderdikleri bilgileri de dile getirmektedir. Ûlyâ-Âbâd, Serahs’ın Gazneli Mesûd’un eline geçmesi, Serahs çöllerinde Türkmenlerin vur kaç taktikleri, Talhâb savaşı, Geçişi barış ve iki taraf arasında yaşanan çekişmeler gibi olayların, anlatıldığı bu konular hakkında Beyhâkî ayrıntılı bir şekilde bilgi vermektedir. Beyhakî Sultan Mesûd’’un Belh’te bulunduğu sıralarda on Selçuklu askerinin, Belh yakınlarından bir adet fili kaçırdıklarını söylerken; İbnü’l-Esîr ise Saray kapısından kaçırılan file birkaç tane atı da ilave etmektedir. Beyhakî’yi Cuzcânî, Hüseynî ile ondan istifade şeklinde olan Selçuk-Nâme müellifi Ahmed b. Mahmud (Merçil,). Beyhakî Çağrı Bey tarafından Belh yakınlarındaki Bend-i Kaferân nahiyesindeki köylerin, talan edildiğini aktarırken (Mirhand,) İbnü’l-Esîr bu olaydan bahsetmemiştir. İmâdüddin, Aksarayî ve Müstevfî Ahmed b. Yusuf el-Karamânî ve Diyârbekrî gibi tarihçiler olay hakkında bilgi aktarmazlarken; ibnü’l-Cevzî, Cuzcânî, ibn Hâllikân, Ebü’l-Fidâ, Benâkitî ( /), ibnü’l-Verdî, el-Ömerî, ibn Kesîr ve Hândmîr gibi tarihçiler de olay hakkında öz ve olayın ana temasını aktarmaktadırlar ( İbnü’l-Cevzî,). Selcûk Nâme kaynaklı eserlerin konu hakkında verdikleri bilgilere baktığımız zaman sadece Sultan’ın, Tûs’ta (Beyhaki, ) ikamet etmekte olan Tuğrul Beyi habersizce avlamak için harekete geçtiğini söylemekle yetindiğini görmekteyiz (Nişaburi,). Diğer taraftan Şebânkâre-yi’nin aktardığı söylentiye göre Çağrı Beyin yerine; Oğlu Alp Arslan’ı gösterdiğine tanık olmaktayız.(Şebankare,) Gerdîzî’nin de ayrıntılı bilgi verdiği bu konularla ilgili olarak, Beyhakî ve Anonim Melik Nâme’den faydalanan İbnü’l-Esîr ve Mîrhând, detaylı bir şekilde bilgi vermektedir. Diğer kaynaklar yukarıda da görüldüğü üzere konu hakkında ya özet bilgiler vermekteler veya da hiç bu konuya değinmemektedirler. Ulya-Abad Savaşı Bu savaş bizzat Sultan Mesûd’’un orduyu yönetmesi etmesi ile başlayacak bir savaştır. Dolaysı ile bu savaşın ilk defa böylesi bir durumla karşı karşıya kalacak olan Selçuklu Askerlerine ne şekilde etkisi olacağı açısından önem taşımaktadır. Sultan yılında Böri Tegin’i yakalamak amacıyla Ceyhun’u geçmiş ve Çağrı Bey Davud’un, Ceyhun’un köprüsünü yıkacağı haberini alır almaz Belh’e geçmişti(Gerdizi,). Mesûd’, 70 bin süvari ve 30 bin piyadeden oluşan ordusu ile Serahs’a doğru hareket etmiştir. Bu durum karşısında Çağrı Bey de Serahs’a Gelemiş ve Yabgu 20 bin süvarisi ile Merv’den ve Tuğrul Bey de Nişâbûr’dan Serahs’a gelerek güçlerini birleştirmiştir (Mirhand, ). Sultan Mesûd muazzam bir ordu ile Belh’ten, Ulyâ-Âbâd bölgesine hareket etmiş ve burada gerçekleşen savaşta Selçuklu birliklerini yenmiştir.. Yirmi Türkmen askerinin esir düştüğü bu savaşta bazı Türkmen askerleri de öldürülmüştür(Beyhaki, : ). Çağrı Bey’in bu savaşa Tuğrul Bey’e haber vermeden girdiği tarihçilerce tespit edilmiştir (Beyhaki,). Bu yenilginin, hemen sonuç bulan olaylara baktığımızda kesin sonuçlu bir yenilgi değilde kısmen olduğu anlaşılmaktadır. İki Tarafın Savaşa Hazırlanması yılında Emîr Herat’a gelerek tedbiri elden bırakmamak için etrafa gözcüler göndermiştir. Hacib Buzrug çok sayıda asker ile birlikte Puşeng- Nişabur’un yakınlarına- gönderilirken diğer bir grup asker de Badgis tarafına yollanmıştır. Bölge kontrol altına alındıktan sonra vergi memurları işe koyularak vergi toplamaya başlamışlardır. Ayrıca Gazne’den çölde kullanılan savaş aletlerinin yanı sıra at, deve ve savaş zırhı kılıç ok ve yay istenmiştir (Beyhaki,). Bu bilgiler Sultan Mesûd’’un, Selçuklular’ı tamamne yok edecek bir savaşa hazırlandığını işaret ettmesi açısından önemlidir. Zaman zaman yukarıda temas ettiğimiz gibi Türkistan’dan gelen göç akını Selçuklular açısından avantaj sayılırken Gazne Devleti için ise bir dezavantaj idi. Çünkü bunlar Gazneli Devletinin, Türkistan Emirleriyle olan ilişkisinin yok olmaya başladığı anlamına gelmektedir. Dandanakan Savaşı Öncesi Bölgenin Durumu Horasan’da büyük bir sefillik yaşanıyor ve her yanda açlık yoksulluk devam ediyordu. Yıllardır bölgede süren savaşlar, baskılar, isyanlar, yağmalar ve üstelikte kuraklık söz konusu bölgeyi hem ekonomik ve hem de sosyal düzen açsından bölge halkını içinden çıkılması güç bir duruma sokmuştu. Özellikle de Selçukluların kazandığı iki zaferin ardından Türkistan’dan Horasan’a göçü hızlandırmıştı. Beyhakî’nin yazdığına göre, Horasan hazinelerinin topraktan çıkarıldığını duyan, ihtiyar ve topal bir kadının hisse koparmak amacıyla yola çıkması göçün ne derece yoğunluğunu anlamak bakımından önemli bir bilgidir (Çimen,). Bölgenin böyle bir durumda olması en çok Gazneli Ordusunu zora sokmaktaydı. Çünkü yiyecek yetersizliği ordu içersinde isyana sebep olacak kadar ilerlemişti. Beyhakî’nin ifadesi ile “Ordu içersinde homurdanmalar baş göstermişti” (Beyhaki,). Horasan’ın diğer eyaletlerine göre Nişâbûr bölgesi oldukça zor durum geçirmekteydi. Bölgede yaşanan savaşlar tarım üretiminin yok olmasına , ticaretin yavaşlamasına ve binaların yıkımına sebep olmaktaydı. Beyhakî’nin ifadesine göre “Ev sahipleri evlerinin çatısını sökerek (odun karşılığı) satarken, soğuktan kadınlar ve çocuklarının ölümüne neden olmakta ve toprak fiyatları düşmesine, para biriminin değerinin düşmesine yol açmaktaydı ” (Beyhaki,). Horasan ve kasabalarında köy nüfusunun önemli bir kısımı açlık, soğuk, yoksulluk ve salgından ölmüştü. Gazneli askerler ve saray memurları büyük sıkıntı çekmekteydiler ordunun “ekmeği ve eti yoktu, atların ot, saman ve arpası tükenmişti.” Yiyecek ve yem sıkıntısından dolayı Selçuklular da kötü durumda idi. Ancak yoksulluğa ve ağır çöl şartlarına daha alışık olduklarından bütün bu zorluklara dayanıklıydılar. Merv ekonomi ve tarım bakımından bölgesi diğer bölgeler gibi sıkıntıya maruz kalmamıştır (Beyhaki, : ). Bu durum Sultan Mesûd’’un yanlış karar vermesine ve orduyu yanlış tarafa götürmesine yol açmaktaydı. Nitekim Sultan Mesûd 17 Mayıs tarihine kadar Serahs’ta kalan Gazneli Ordusuna çok sıcak bir havada Merv’e hareket edilmesine emir vermişti. Gazne ordusunun peşini bırakmayan Selçukluların aralıksız, saldırmaları durumu daha feci bir hala sokmuş ve özellikle binek bulamayan askerler ve saray memurlarının durumu çok zordu. Çünkü Selçuklular ordudan başta deve, at, katır olmak üzere çok sayıda binek hayvan kaçırmışlardı (Beyhaki,). Dandanakan Kalesine Harekat Hazırlığı Sultan Mesûd’ Kasım ayı başlarında tarihinde görkemli bir ordu ile Herat’tan Poşeng’e doğru yola çıkmıştı. Ordu düzeni şu şekilde oluşmuştur: Ordu üst düzey komutanlarına değerli hediyeler verildiği, orduda seçilmiş 50 adet fil, Piyâdegân-ı Dergâhî’nin binmiş oldukları çok sayıda hızlı develer bulunmakta ve ordunun yükü her zamankinden daha hafifti (Beyhaki,). Sultan Mesûd’ Nişâbur’da bulunan Tuğrul Beyi bulunduğu yere kıstırma ve çıkış yollarını tutmak için Sıncıd kalesinden (Tûs ile Nişâbur yolu üzerinde) Tûs’a doğru gitmeye karar vermişti. Sultan Mesûd’’un Tûs’a doğru geldiğini öğrenen Tuğrul Bey bulunduğu yeri terk ederek Bâverd’e doğru gitmiştir (Beyhaki, ). Rey’den gelen takviye askerlere Nişâbur’a gitmeleri hususunda gerekli emri veren Sultan Mesûd’’un kendisi hızlıca Türkmenlerin bulunduğu Bâverd’e doğru gitmişti (Beyhakî, ). Tüm aile ve malları ile birlikte bulunan Türkmenler Sultan’ın geldiğini haber alınca tedirgin olmuşlarsa da Allah’ın takdiri ile aile çocuk ve malların çıkardığı Selçuklu ordusu zanneden Sultan Nesâ’ya doğru hareket etmiştir (Beyhaki, ). Gazneli ordusunun hedef yollarını su ve ot belirliyordu. Çünkü kıtlık ve yağmalardan dolayı söz konusu bölgelerde sultan’ın onca askerine erzak, bineklere ot ve su bulmak Gazneli devleti için en büyük sorun olmuştur (Beyhaki, ). Gazne Ordusu Mayıs. sabahı Merv’in, iki menzil uzağında kurulan kamptan harekete geçmiştir. Emir, tepeden tırnağa silahlı olup, gulam ve 12 savaş fili ile 50 yedek süvari deve ortasında hareket etmekteydi. 3 km yol alındıktan sonra Sultan’ın ordusunun önü Oğuz ve Türkmen öncü birliklerince kesilmiş ve kıyasıya bir savaşa başlanmıştır (Beyhaki, ). Mesûd’ ve komutasındakiler üzerlerine saldıran düşmandan kendilerini koruyarak küçük Dandanakan Kasabasının duvarlarına ulaşmıştır (Agacanov, 95). Kale halkı Gazneli ordusuna saray kapısını açmamışlarsa da susuzluktan bunalan asker ve gulamlara istemeyerekte olsa su vermişlerdir. Erkan ve komutanları Emir’e, Dandanakan eteklerinde dinlenmelerini tavsiye etmiş ancak Sultan Mesûd’ kalenin 25 kilometre uzağında bulunan su birikintisine doğru hareket emrini vermiştir (Beyhaki, ). 4. DANDAKAN SAVAŞI Bu savaş yaklaşık on bir yıl süren mücadelenin son bulduğu Dandanakan Savaşıdır. Ailelerini ve yüklerini Balhan Dağları’ndaki soydaşlarının yanına gönderen Selçuklular, Gazne ordusuna doğru harekete geçtiler. Onların amacı kayıplar vermekte ve moralmen büyük ölçüde çökmüş olan Gazne ordusunu çöle çekmekti. Selçuklular Gazne ordusuna ani baskınlar düzenleyip kaçıyor, kaçarken de su kuyularını kullanılmaz hâle getiriyorlardı. Bu savaş hakkında ilk ve detaylı bilgileri savaşın içinde bulunan Beyhakî’den öğrenmekteyiz. Beyhakî “Emîr’in, komutanlarını dinlemeden havza doğru ilerlediği anda saray gulamının daha önce Selçuklulara sığınan gulamlara katıldıklarını ve bir anda “yar, yar” sesleri ile Gazneli ordusuna saldırıya geçtiklerini, böylece ordu düzeninin bozularak adeta kıyamet sahnesi gibi göz gözü görmediğini, ordunun sağ sol kanadının dağılarak her kesin “nefsî, nefsî” diye her tarafa kaçtığını” aktarmaktadır (Beyhaki, ). İbn Tiktıka’nın temas etmediği bu konu ile ilgili Selcûk Nâme ve ondan yararlanan tarihçiler özet bilgi vermektedir. yılında Selçuklu askerlerinin Bâverd, Serahs çölleri ile Dandanakan ve Mervuşâhi Cihan etrafındaki kuyuları kapatarak düşman ordusunu ıssız bir çölde avladıklarını kaydetmişlerdir (Nişaburi, 16). Cüzcânî konu ile ilgili olarak Selcûk Nâme mervîlerine göre ayrıntılı bilgi aktarmaktadır. Hem Dandanakan yolu üzerinde ve hem de Dandanakan meydanındaki çarpışmalar hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Üç gün süren harbin Gazneli ordusunun mağlubiyeti ile sonuçlandığını ve yılında olduğunu kayıt etmektedir (Cüzcani, ,). Diğer kaynaklar genel anlamda Gazneli ordusunun su sıkıntısından bahsetmekte ve zaferin Gazneli devletinin hem iç ve hem de dış itibarını yerle bir ettiğini aktarmaktadırlar (Şebankare, ). Gazneli Ordusu panik içersinde kaçarken; Selçuklu askerleri atlı araba birliklerine saldırmış ve değerli eşyaları ile silahları, savaş ve yük hayvanlarını yağmalamaya başlamıştır. Sultan Mesûd’ düşmana karşı ordusunun, Selçuklularla başa çıkamayacağını anlayınca çareyi Gazne’ye doğru kaçmakta bulmuştur (Beyhaki, ). Dandanakan duvarları altında Sultan Mesûd’’un kötü yenilgisi yeni bir devletin doğuşunu haber vermekteydi. Savaşın yapıldığı yere sultan tahtı kurularak çadır dikilmiş ve Tuğrul Bey Sultan sıfatıyla selamlanmıştır (İbnü’l Esir, ). Selçuklular 23 Mayıs cuma günü Dandanakan zaferini kazanmakla, öncekilerden farklı olarak, artık yeni bir devlet kurduklarından emin idiler. Bu sebeple Tuğrul bey, Çağrı-bey ve İnanç yabgu öğle üzeri, atlarından inerek secdeye vardılar ve bu büyük lûtfundan dolayı Allah’a şükür ettiler. Bütün Selçuk beylerinin müşterek toplantısı (kurultay) ve kararı ile Tuğrul-bey’in sultanlığını ilân törenini yapıyorlardı: “Savaş sahasında derhal çadır ve taht kurup Tuğrul bey’i üzerinde oturttular ve bütün beyler onu Horasan hükümdarı olarak selâmladılar". Ganimetlerin çoğunu askerlere dağıttılar. Hayli zamandan beri kendilerine ısrarla zafer müjdeleyen bir müneccimi ve Gazne ordusundan iltihak eden köleleri hediyelere boğdular. Bu büyük zaferi bildirme amacı ile Karahanlı hükümdarlarına, Buhârâ’da Ali Tekin- oğullarına, Böri-tegin’e ve bütün Türkistan büyüklerine, İran’daki Kâkûyaoğullarına fetih-nâmeler gönderdiler; zaferlerini ilân ettiler. Bunların üstünde de mümtaz elçi Abu İshak al-Fuka’î ile Abbasî halîfesine gönderdikleri fetihnâmede Sultan Mahmud ve Mes’ûd’un zulümlerinden, kendilerine yaptıkları kötülüklerden, Horasan büyüklerinin kendilerinden himâye taleplerinden ve koruma maksadı ile savaşarak zaferi kazandıklarından bahsetmekte; Gazne hükümdarlarının köle-zâde ve kendilerinin ise pâdişah-zâde (Afrâsiyâb, OğuzHan soyundan) olduklarını, zulmü kaldırıp adaleti kurduklarını, Selçuk oğullarının eskiden beri Halifeliğe sâdık bulunduklarını ve gazaya devam edeceklerini belirtmektedirler ( Köymen, 40). Böylece yüzyıl ortasında Âmu derya ve Hazar’dan Dicle ve Fırat’a, Karadeniz ve Akdeniz’e kadar geniş arazide kurulacak devasa imparatorluğun, uzun yıllar sürecek Selçuklu destanı başlamış oldu (Agacanov, 97). Gazneliler’in Yenilgiye Uğramasının Nedenleri: Mağlubiyetin en büyük sebeplerinden biri hatta en önemlisi Sultan’ın kendi hatasından kaynaklanmıştır. Bununla beraber devletin temel sorunlarını da oluşturan ve Gazneli Sultan Mahmud devrinden kaynaklanan gerek sosyal gerek siyasî ve gerekse ekonomik uygulamalar her hususta olduğu gibi bu savaşta da Gazneli devletini olumsuz yönde etkilemiştir (Pergari, 46). Devrin kaynakları ile o dönemle ilgili araştırma kaynaklarına baktığımız zaman Sultan Mesûd’’un dört büyük hatasını görmek mümkündür. Bunlar: 1. Gazneli Sultanının Orduyu Merv’e doğru götürmekteki ısrarı: Bu aynı zamanda devlet ileri gelenlerine güvensizliği de beraberinde getiriyordu. Çünkü Sultan kendisine Merv’e doğru gidilmesinin doğru olmadığını söyleyen devlet âdemlerine şöyle hitab etmiştir: “Hepiniz bana karşı ağız birliği yaparak benim böylesi bir durumdan kurtulmamı istemiyorsunuz ve hırsızlık yapıyorsunuz. Siz öyle bir yere götürüp kuyuya atacağım ki hem ben sizden ve ihanetinizden ve hem de siz benden kurtulasınız. Kimse bana bu hususta haber ve görüş getirmesin kellesinin gitmesini istemiyorsa ona göre tavır alsın’’ (Beyhaki, ). 2. Ordu komutanını dinlememsi: Sultan’ın devlet ileri gelenlerine güvenmemesi ordu içindeki yağcılara da fırsat tanımıştır. Vezir A. Samed bu durumdan çok endişe ederek ordu komutanı olan Altuntâş’ı yanına çağırmış ve ordunun Merv’e gitmesi durumunda doğabilecek muhtemel tehlikeleri anlatarak Sultan’ı kararından vazgeçirmesini istemiştir. Fakat sultan Altuntâş’ı da şu sözleri ile “… Başkalarının sözcüsü olmuşsun seni saf ve akılsız olduğun için affettim bu cesaretini tekrar etmeyesin” diyerek azarlamış ve kararın değişmesindeki son umudu da suya düşürmüştür (Beyhaki, ). 3. Bektoğdîn’nin Toplantıya davet edilmemesi: Saray gulamlarının emrinden çıkmadığı Bektoğ dubu duruma çok üzülmütü. Bunun yansıması saray gulamlarının savaş esnasında karşı tarafa geçmekle olmuştur (Beyhaki, ). 4. Dandanakan kalesinden yaklaşık yirmibeş kilometre uzaklıkta bulunan havza doğru ilerleme kararı: Hem halkın hem de devletin ileri gelenleri beş kuyusu olan Dandanakan kalesi yanından konaklamanın uygun olacağı görüşüne karşı çıkan inatçı Emîr bu kararı ile ordunun zafer umudunu da yok etmiş oldu (Beyhaki, ). Yenilginin diğer sebeplerinden birisi de su sıkıntısıdır. Bölgenin bir yandan kuraklık nedeni ile diğer yandan da bölge kuyularının Selçuklular tarafınca tahrip edilmesi; Gazneli Ordusunu ciddi manada sıkıntıya sokmuştur. Hatta iç kargaşaya sebep olarak askerlerin birbirlerine girmelerine kadar gitmiştir (Beyhaki ). Ordunun en kıdemli ve yüksek mevkîlerde görev yapanları, hanedana en yakın olanlardı. Gazneli Mahmud’un İsrail’in oymağını, Horasan’a geçirerek askerî olarak yararlanma düşüncesini yukarıda görmüştük. Sultan’ın, ordusunda, bölgeye yerleşmeleri geçmişe dayanan, çok sayıda Oğuz Türkleri de bulunmaktaydı. İl valilerinin, kendi aşiretini asker olarak aldığı Gazneli devletinde; özellikle Hint gulamları güçler arası dengeyi korumakta çok önemli rol oynamıştır (Bosworth, ). Gazneli ordusunun Piyâde ( yaya ) bölümü, silahlarının rüyîn adında kısa kılıç olduğu, Deylemîlerden oluşmaktaydı. Aynı zamanda Sultan’ın yaya korumaları da onlardan oluşmaktaydı (Gerdizi, ). Savaş esnasında, savaş aracı olarak, at ve fillerden yararlanılırdı. Bir süvari cengâverin Sultanın tamgası vurulan, biri mühimmat için diğeri de savaşta kullanacağı, iki atı olmalıydı. Divân- ı Eşrâf tarafından tıbbî kontrolleri sürekli olarak yapılan atların, dönemin diğer devletlerinde olduğu gibi, Gazneli Devletinde de çok büyük önem taşımaktaydı. At yetiştirmek için çok sayıda önemli ve özel bölgeler bulunmaktaydı (Bosworth, ). Fiillerin Hindistan bölgesine yapılan seferlerin sonucunda elde edilmesi Gazneli ordusunun, bu denli güçlü olmasının en önemli sebebiydi. İslâm’dan önceki Sâsânî fars devletinin, savaş esansında fillerden yararlandığını göz önünde bulundurursak söz konusu bölge halkının, fil gibi bir güçlü hayvanın savaşlarda kullanıldığına yabancı olmamaları gerekir. Saffâroğulları ve Büveyhîlerin, fillerden yararlandıkları söylense de, kaynaklar bu konuda çok da aydınlatıcı bilgiler vermemektedirler. Müslüman hanedan devletleri arasında Gazneli hanedanı, çok sayıda eğitimli savaş fillerini savaşlarda kullanan ilk hanedandır. Süvari alayının hemen arkasında konumlandırılan filler, özellikle düşman süvari alayının ve yaya birliklerinin psikolojilerini zayıflatmak için kullanılmıştır (CÛRFEDAKÂNÎ, ). Fillerin olduğu savaşlarda atların ürkerek kaçtığı söylenmektedir. Gazneliler filler için müsait olmayan iklimlerde de fillerden istifade etmiştir. Dandanakan savaşı sırasında kıtlık ve kuraklıktan dolayı diğer savaş binekleri zayıf düşmüştü. Bu ânî savaşta Sultan Mesûd’ sadece on iki fili savaşa sokabilmişti (Bosworth, ). Hint şehzadelerinden, Harac ve ganimet olarak elde edilen, fillerin sayısı dönemlere göre farklı sayılarla söylenmektedir. Bunun sebebi sürekli Hindistan topraklarına seferler düzenlenmesidir. İzinsiz kullanıldığı takdirde, kullanan kişinin isyan hükmünü giydiği filler, Sultanın has malı sayılıyordu. Zaferin neticesinde ganimetin dağıtımı sırasında, filler ganimetin 1/5 olarak direk Sultan’a aittir (Cûrfedakânî, ). Diğer taraftan deve ve katır gibi bineklerin yük taşımak amacı ile kullanıldığı Gazneli Devletinde; sadece devenin Dandanakan Savaşında kullanıldığına tanık olmaktayız. Ancak bu da alışılmadık bir durum olduğundan dolayı ordunun tepkisi ve sonunda başarısızlığı ile sonuçlanmıştır (Beyhakî, ). Gazneli ordusunun, savaşlarda kullandıkları, silahlara gelince piyade askerlerin- Piyadegân-ı Munazzam - genellikle Kemandı, ayrıca savaş anında Gürzü, Neyze ve Züvyin de kullanırlardı. Tenin yarısını kaplayacak kadar zırh giyinen askerler yüzeyi hayvan derisi veya demirden kaplı kalkanı istifade ederlerdi. Süvari askerlerde Keman, Teber-i zeyin(zîn), Gürzü, Neyze, ġimşîr ve Kalacûr kullanırlardı. Atların zırh giydirilmediği ve fillerin zırh giydirildiği Gazneli Devleti Sultanı Mesûd’ Dandanakan savaşında zehre bandırılmış Züvîn ile diğer zikri geçen silahlardan kullandığı söylenmiştir (Bosworth, ). Hazineden her yıl, düzenli olarak, maaşlarını alan köleler maddî, hukukî ve statü olarak aynı durumu paylaşmıyorlardı. Onlardan bazıları Hâcip, eyalet valisi ve büyük eyaletlerin Sipahsları gibi makamlara yükselebiliyordu. Gulam kurumu devletin yabancı ve yerel halkı ve askeri gücü olarak bilinen bir kurumdur. Gulamlar, devlet kalem müdürü olan “Dâbirin” gizli yönetiminde daima gözetilir ve en ufak bir hataları kendileri için acımasız bir cezaya dönüştürülebiliyordu. Bu durumdan, son derece rahatsız olan gulamlar, kendilerini bu durumdan kurtaracak fırsatı kolluyorlardı. Dandanakan savaşında saf değiştirerek Selçukluların, saflarına geçen çok sayıda saray gulamları buna örnek olarak gösterilebilir. Dandanakan Savaşının Bölgedeki Etkisi Savaşın bölgede yarattığı etkiler hemen savaşın bittiği andan görülmeye başlanmıştır. Horasan’dan topraklarını acı bir yenilgiye kaybeden Gazneli Devleti hem iç ve hem de dış prestijini kaybederken; diğer yandan Büyük Selçuklu Devleti resmen kurulmuştur. Dandanakan Savaşı sonrası Gazneli Devletinin Durumu Bu yenilgi bir yandan Gazneli devletinin iç ve dış prestij ve saygınlığını zedelerken diğer taraftan da hanedan içi hesaplaşmalara yol açmıştır. Nitekim Sultan Mesûd’’un sayısız cevahir ve altın yüklüsü develer ile Hindistan topraklarına çekildiği sırada kendi adamları tarafından yakalanarak yılında öldürülmesi ve ardından kardeşi Muhammed’in tahta geçmesi ile başlayan Sultan Mevdûd b. Mesûd’’un, Muhammed b. Mahmud b. Sebük Tegin ile arasında yaşanan iç çekişmeler devlete kan kaybettirmekteydi (Gerdîzî,). Dandanakan yenilgisinin Gazneli devleti üzerindeki olumsuz etkilerini ve devletin kötü gidişatına zemin hazırladığını ifade edebilir ve bunları maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Horasan ve Mâverâünnehr toprakları Gazneli devletinin elinden çıkmıştır. 2. Gazneli devletinin iç ve dış prestiji sarsılmıştır. 3. Hanedan üyeleri arası rekabet ve çatışmalara hız kazandırmıştır. 4. Devlet topraklarının küçülmesine sebep olmuştur. 5. Dandanakan meydanında tüm mal varlığını bırakarak kaçmak zorunda kaldığından maddi kaybı çok olmuştur. 6. Bu yenilgi başkent Gazne’yi de tehlikeye atmış ve Mesûd’’u Hindistan topraklarına çekilmek zorunda bırakmıştır. Dandanakan Savaşının Selçuklular’a Kazandırdığı Üstünlükler Bu zafer; daha önceki alınan galibiyetlerden çok farklı olarak Selçuklulara yeni bir devlet kurma güvencesini vermiştir. Ayrıca bu zafer; bir yandan Gazneliler’in acı bir hezimetin ardından Horasan bölgesini kaybetme manasına gelirken; diğer taraftan da Abbasîler döneminde Horasan bölgesinde kurulan Tâhirî, Saffârî, Sâmânî ve Gazneli devletinden sonra beşinci devlet olarak kurulan Selçuklular’ın eline geçmesine sebep olmuştur. Selcûk Nâme kaynaklı eserlere baktığımız zaman Mesûd’’un yenilgi sonrası elde edilen ganimetin çok fazla olduğunu söylemesi diğer kaynaklarla hemfikir olduğunu göstermektedir. Fakat diğer kaynaklardan farklı olarak Selçuklu-Gazneli arasındaki “Sistan, Gazne ve Sind’in Gaznelilere ve diğer Horasan şehirlerinin ise Selçuklulara, bırakıldığı bir antlaşmadan söz edilmektedir. Diğer yönden Halifeye gönderilen mektuptan söz edildiği rivayetlerde Selçuklu Beyleri arasındaki paylaşımdan da bahsedilmektedir (İbn Hallikân, 66). Bu rivayetlerden anlaşılacağı üzere bu zafer; Selçuklular’a hem maddi ve hem de manevî açıdan çok şey kazandırmıştır. Sultan Mesûd’’un savaş meydanını terk etmesinin hemen ardından devletin temeli atılmış ve adeta zaferin gelmesi yeni kurulacak olan büyük devlet kapısının zilini çalmıştır. 23 Mayıs Cuma günü tarihinde kazanılan bu zaferin ardından Selçuklu üçlü lideri atlarından inerek secdeye kapanmış ve Allah’a şükretmişlerdir. Savaş sahasında derhal çadırlar kurularak kurultay sonrası Tuğrul Bey Horasan sultanı olarak selamlanmıştır. Ayrıca ganimetlerin çoğu askere dağıtılmış ve kendilerine katılan Gazne Saray gulamları ile sürekli zaferi müjdeleyen bir Müneccim’e de bol miktarda ihsanlar yapılmıştır (Beyhaki,). Zaferi müjdelemek amacı ile Karahanlı Hanlarına, diğer Türkistan büyüklerine, İran padişahlarına ve ayrıca da Halifeye mektuplar gönderilerek kazanılan galibiyet bildirilmiştir (Beyhaki, ). Zafer sonrası Selçuklulara Gazneli Devletinin tüm mal varlığı sancaklara ve divan kalemi malzemesine varıncaya kadar bütün ağırlığı kalmıştır (Sümer, 86). Devlet toprakları yasal olarak; eski Türk yönetim sistemine göre hanedan üyelerinin ortak malı sayıldığından, kurultay sonrası, devlet feodal esaslara göre, liderler arasında, paylaşım yapılmıştır (Beyhaki,). a. Tuğrul Bey Sultan sıfatı ile Nişâbur’u ve Batıda ele geçirilecek topraklara sahip olmuş. b. Çağrı Bey ise Melik sıfatı ile başta Merv olmak üzere Gazne’ye kadar tüm Horasan, Hârizm ve Ceyhun kenarlarını ele geçirecekti. c. İnanç Bey ise Yabgu unvanı ile Herat merkezli Büst, İsfirâz ve Sistân bölgelerini üstlenmiştir. Kendi bölgelerin de yeni ferihlerle mükellef olan üçlü lider aynı zaman da kendi adlarına hutbe okutma, para bastırma, kapıda nöbet/nevbet çaldırmak ve başlarında Çetr taşıma haklarına sahipti. Ama merkeze feodal bir bağla bağlıydılar ayrıca hutbede ilk olarak Tuğrul Beyin adı okunuyor ve Sultan beş nöbet çaldırdığı halde onlar üç nöbetle yetiniyorlardı (Çaycı, ). Böylece, Selçuk ile başlayan, oğlu Arslan Yabğu ve özellikle torunları Tuğrul ve Çağrı Beyler ile devam eden yüzyıllık mücadele, zaferle sonuçlandı; kaynaklarda “Selçukiyan” veya “Salaçika” adıyla anılan, modern tarihçilerin de “Büyük Selçuklu Devleti” adını verdikleri Türk devletinin kuruluşu tamamlandı. Tuğrul ve Çağrı beylerin büyük babaları Selçuk’un adı ile anılan bir Türk hanedanı oluşmaya başladı. Böylece, islâm dünyasında “Selçuklu devri” başlamış oldu (Koca, ). Dandanakan zaferi sonrası İslâm dünyası özellikle Nizâmiye Medreselerinin kurulması ile birlikte fikrî bir açılıma kavuştuğu için ilim sahasında da ciddi adımlar atılmıştır. Dandanakan zaferi, Türk-İslâm ve dünya tarihi açısından çok önemli sonuçlar doğurmuştur. Selçuklular Horasan'da bir devlet kurduktan sonra bütün Sünnî İslâm âleminin maddî ve manevî kuvvet ve kudretinin hamisi olarak her türlü iç ve dış tehlikelere karşı Müslümanları koruma görevini üstlenmişlerdir (Sevim,). Bu zafer; İran siyasi, kültürel ve sosyal tarihi açısından da çok önemlidir. Çünkü ilk olarak Gazneli devleti ile mücadele eden Kâkuye hanedanlığı bağımsızlığını bir süre olsun elde etmiştir (Seccadi, ). Selçuklular, İslâm dünyasının siyasi liderliğini; Dandanakan zaferinden sonra ele alarak iç politikada Şiî Fâtimîler, dış politikada da Bizanslılarla mücadele etmeyi temel ilke kabul etmişlerdir. Şii Fatimiler’e karşı Sünniliğin hamisi olmuş ve Sünnilik ülkenin her yerinde gelişip yayılmıştır (Ocak, ). Tuğrul Bey en büyük düşmanı olan Gaznelileri ortadan kaldırdıktan sonra devletinin genişlemesini sağlamış, genel af ilan etmiş ve halktan vergi almamıştır. Bu suretle devletin içinde bulunan küçük ulusları kendi idaresine bağlamış, onları dinlerinde ve dillerinde serbest bırakmıştır (İbnü’l-Esîr, 49). Zaferden sonra önemli bir değişiklik ordu teşkilatında yapıldı. Selçuklu ordusu Dandanakan zaferine kadar Oğuz (Türkmen) atlılarından meydana geliyordu. Dandanakan zaferinden sonra, Gaznelileri kendilerine örnek alan Selçuklu beyleri, tıpkı onlar gibi ordularını “gulam sistemi”ne göre yetişmiş Türklerden teşkil etmeye başladılar. Bunun için, onlar, gerek Dandanakan Savaşı’ndan önce, gerekse bu savaş sırasında kendilerine sığınan Gazneli gulamları hizmete aldılar. Böylece, yeni Selçuklu ordusunun temeli atılmış oldu. Öte yandan, büyük zaferin kazanılmasına kadar büyük sıkıntılar çekmiş olan Oğuzlar (Türkmenler), geri plana itildi. Bu yüzden kendi beylerine küsen Oğuzlar, batı uçlarına giderek, Yukarı Mezopotamya, Azerbaycan ve Anadolu’nun fethinde ve Türkleşmesinde başlıca rol oynadılar (Koca, ). Diğer yandan Tuğrul Bey, hükümdarlık sembollerinden olarak ilk parayı zaferden hemen sonra Nişapur’da bastırdı. Bu paranın üzerinde Tuğrul Bey’in resmi unvanı olarak “el-emirul-ecel” (yüce emir) ibaresi yer almaktaydı (Koca, ). Dandanakan zaferi sonrasında Selçuklular uzun askeri seferlere ve çevre ülkelerinin fethine koyuldular. Oğuz-Türkmen boy beyleri Selçuklu hanedanlığı önderliğinde geniş fetihlere başladılar (Agacanov, ). Bu zafer Selçukluların özellikle de Batıya doğru önlerinin açılması açısından çok büyük önem arz etmektedir. Zaferi müteakip güç üçgeni halinde önce Horasan sonrada İran topraklarını ele geçiren Selçuklular Gence yakınlarında Bizans ordusunu mağlup ederek Anadolu’ya akınlar yapmaya başlamışlardır. seafoodplus.infoÇ Dandanakan Savaşı çok yönlü sebep ve sonuçları olan bir meydan savaşıdır. Bu savaşın en etkili sebeplerinden birisi Gazneli-Karahanlı ilişkileri seyrindeki gelişmelerdir. Nitekim Mâverâünnehir’e geçen Sultan Mahmud Selçuklu oymağının çok kalabalık ve silahlı olmasa da çok sayıda askere sahip olduğunu, Arslan Yabgu’nun konuşmalarından anlamış ve ileride kendi devleti için bir tehlike olabileceğini düşünerek Arslan’ı hileyle yakalamış ve Hindistan’daki Kâlincâr kalesine hapsetmiştir. Böylece her iki devlet arasındaki ilk temas gerginlikle başlamış ve Dandanakan zaferine kadar iki taraf arasında çok sayıda çatışma olmuştur. Dandanakan Savaşı öncesi dönemde Selçuklu Oymağı hem Mâverâünnehir ve hem de Horasan bölgesinde çok sıkıntılı bir durum içersinde varlıklarını sürdürürken, Gazneli Mahmud’un ölümüne kadar Gazneli Devleti ile ciddi anlamda bir savaşa girmeye çalışmamıştır. Bununla birlikte Gazneli Mahmud tarafından Horasan’a geçirilerek iskân ettirilen Oğuzlar Gazneli âmillerinin yaptıkları karşısında sessiz kalmayarak bazı faaliyetler yapmışsalar da sonuç kendileri açısından oldukça olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Sultan Mahmud’un vefatı sonrası Gazneli devleti bir iç mücadeleye sürüklendi ise de Sultan Mesûd’un başa geçmesi ile birlikte güven sağlanmıştır. Devlet topraklarına pek katkıda bulunamayan Mesûd’ döneminde özellikle de Hârzm’de baş gösteren Hârun’un isyanı aynı zamanda Selçuklu Oymağının da içinde bulunduğu Türkistan cephesi anlamına da geliyordu. Bu ittifak Selçuklular açısından üç yönlü bir gelişme olacaktı. Bunlardan biri Selçukluların Hârizm bölgesinde bir yayla ve hayvanları için bir otlak edinme anlamına gelirken; Cend ġahı ġah Melik’in ânî baskını ile çok büyük kayıp vermeleriydi. Bir diğer gelişme ise Selçuklu Oymağının Horasan coğrafyasına geçmesi ve Gazneli Devleti ile diploması irtibatın başlamasıydı. Konumu itibarı ile günümüz Türkmenistan sınırları içersinde bulunan çöl ve yayla bölgelerinin Selçuklular tarafından istenmesi ile başlayan ilişkiler beklenildiği üzere oldukça gergin başlamıştır. Altı yıllık bu sürede ilk Gazneli ânî baskınının Selçuklularca yenilgiye uğratılması bir anda yıllardır beşer hafızasına kazınmış olan “yenilmez ordu” anlayışını değiştirmeye başlamıştır. Bunu, Horasan’da Gazneli iktidarının sonra ermesine yol açan ve Gazneli ordusunu moralini bozacak Nesâ Savaşı yenilgisi ve Nişâbur’un Selçukluların eline geçmesine neden olan diğer yenilgiler takip etmiştir. Selçuklu üçlü liderinin bitmek bilmeyen kararlı çabaları neticesinde Nişâbûr’un ele geçmesi ile hem Nişâbûr ve hem de Merv’de adlarına hutbe okunmakla sonuçlanmıştır. Bölge halkının Selçukluların yanında yer alması Gazneli Devleti’nin, adeta bölgedeki son bulma sinyallerini vermektedir. İnatçı sultanın Hindistan seferi anlaşılması zor olan bir hareketti. Sefer dönüşünde bunun büyük bir hata olduğunu anlayan Sultan çok kalabalık bir ordu ile Belh’e doğru yürümüşse de önce Karahanlı tehlikesinden emin olmak istiyordu. Böri Tegin üzerine yürüyen Sultan adeta Horasan’ı altın bir tepsi üzerinde Selçuklulara ikram ediyordu. Yanlış stratejiler orduyu bitirmiş özellikle de bölgedeki kuraklık yüzünden ordu ve hayvanlara yetecek kadar malzemenin yokluğu bir yandan halkın tepkisini çekecek tavırlara yol açarken, diğer taraftan da Çağrı Beyin vur kaç taktiği Gazneli ordusunu çok zor durumda bırakmıştır. Çaresiz duruma düşen Sultan, Selçuklulara geçişi bir barış teklif etmiş, fakat bu barış her iki tarafı da tatmin etmemiştir. Dandanakan meydan savaşında Mesûd feci bir şekilde yenilmiş ve tüm mal varlığını bırakarak Gazne’ye doğru kaçmıştır. Donanmış ordunun yenilme sebepleri olarak başta ekonomik ve coğrafi şartların getirdiği kuraklığın Gazneli ordusu üzerindeki olumsuz etkileri ve ayrıca Mesûd’un hatalı stratejik uygulamaları olarak söylenilebilir. Dandanakan Savaşı’nın önemini savaş sonrasında gelişen olaylar arttırmaktadır. Gazneli ordusunun yenikgisi İslâm dünyası açısından bir dönüm noktası olabilecek derecede önemlidir. Çünkü savaş sonrası bir devlet kurulmuş ve Sünnî islâm dünyasının iç ve dış düşmanlarından korunması sağlanmıştır. Savaş çok yönlü bir sonuca sahip olduğundan etkileri çok daha sonraları anlaşılmıştır. Büyük Selçuklu İmparatorluğunun kurulması ile birlikte Türkmenler önce Horasan topraklarını ele geçirmiş daha sonra da Batıya uzanarak Hilâfet merkezi olan Bağdat’ta Şîi etkisinin azaltılmasına neden olmuştur. 6. KAYNAKÇA: Agacanov, Sergey Grigoreviç, Selçuklular, Çev. Ekber n. Necef/Ahmet R. Annaberdiyev, Ötüken Yay., İstanbul, Beyhakî, Ebû’l-Fazl Muhammed (v. /), Tarih-i Beyhakî, Tsh., Azizullah Ali Zâde, İntişârât-ı Firdevs., Tahran, Bosworth, Clifford Edmund, The Ghaznavides, Çev. Hasan Anuvşa, Müessese-yi intişârât-ı Kebîr, Yay., 5. Baskı, Tahran, / CuzcânÎ, Ebû Amr Minhâcüddîn Osman (v. /'dan sonra), Tabakât-ı Nâsırî, Tsh. Talik. Abdulhay Habibî, Encümen-i Tarih-i Afganistan Yay., 2. Baskı, Kabil, /, I-II. Cûrfedakânî, Ebu’ş-şeref Nâsıh b. Zafer, Tercüme-yi Târîh-i Yeminî, Tahran, Çaycı, Ahmet, Selçuklularda Egemenlik Sembolleri, İz Yay., İstanbul, Çimen, Ali ve Göknur Göğebakan, Tarihi Değiştiren Savaşlar, Timaş Yay. İstanbul Ebul Fida, Takvimü’l-Büldân, Çev. Abdul Muhammed Âyetî, İntişârât-ı Bünyâd-ı Ferheng, Tahran, / Gerdîzî, Ebû Saîd Abdulhay b. Dehâk b. Mahmud, Zeynü’l-Ahbâr/Tarih-i Gerdîzî, Tsh. Haşiye Talîk, Abdulhay Habîbî, Çaphâne-yi Armağan, Tahran, / İbnü’l-cevzî, Ebü’l-Ferec Muhammed(v. /), “el-Muntazam fî Târâhi’l-Mülûk ve’l-Ümem, Thk. Kadır Âtâ, Dârü’l-Kitâbü’l-İlmiyye, Beyrut, İbnü’l-esîr, İzzeddîn b. Ebi’l-Hasan Ali seafoodplus.infoü’l-Kerem (v. /) , el-Kâmil fî’t-Târîh, Dâru Sâdir, Beyrut, / İbn hallikan, Şemsüddin Ahmed b. Ebî Bekir ( v. /), Vefayâtü’l-Â’yân, Dâr-ı Sâdır, Beyrut, , V. İbn havkal, Ebû’l-Kâsım en-Nasibî (v. / civarı) Kitabu Sûrati’l-Arz, 2. Baskı, Brill, Leiden, Koca, Salim, “ Sir Derya (Ceyhun) Boylarından Anadolu’ya: Oğuzlar (Türkmenler)”, Türkler, IV, , Ankara, Makdısî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed, Ahsenü’t-Tekâsim fi Mârifeti’l-Ekâlim, Çev. Ali Münzevî, Şirket-i Müellifân ve Mütercimân Yay., Tahran, / Merçil, Erdoğan, “Ahmed b. Mahmud’un Selçuknâmesi (v. )”, Tarih Dergisi, İ. Ü. E. F. Yay., İstanbul, , Sayı: 23, s, Mîrhând, Seyid Bürhâneddin Hând ġah (v. /), Târh-i Ravzâtu’s-Safâ, Hiyâm, Tahran, / Nişâbûrî, Hâce imâm Zâhireddîn, Selçuknâme, Tahran , Neşrin kapağında neşir tarihi /tür. Pergârî, Salih, “Frûpâşyî Sahtârı Kudret-i Gazneviyân”, Fasl Nâme-yi İlmî -Püjüheji Ulûm-i İnsânî, Dânişgâh-ı ez-Zehrâ (s), yıl: 13, Sayı: 46, yyy, /, s, Ocak, Ahmet Yaşar, “Selçuklular/Dini, İlmi, Fikri ve Tasavvufi Hayat”, DİA, XXXVI, Seccâdî, Sadık ve Seyid Ali Âl-i Davud, “Âl-i Kâkuvye”, Dâiretü’l-Meârif-i Büzürg-i İslâmî, Tahran, /, II, Sevim, Ali ve E. Merçil “Dandanakan Savaşı”, DİA. İstanbul, , VIII, Sümer, Faruk, “Selçuklular” DİA, İstanbul, XXXVI, Şebânkâre-yi, Muhammed b. Muhammed, (v. /), Mecma’u’l-Ensâb, Tash. Mîr Haşim Muhaddis, Müessese-yi İntişârât ı Emîr Kebîr Yay., Tahran, / Zahoder, Boris., “Dendanekan” Belleten No: 72, Çev, İsmail Kaynak, Ankara , XIII,

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir