paranazal sinüs belirtileri / Baş Boyun Cerrahisi | Paranazal Sinüs Kanserleri

Paranazal Sinüs Belirtileri

paranazal sinüs belirtileri

Paranazal Sin&#;s Nedir, Neden Olur? Paranazal Sin&#;s Tomografisi Neden İstenir?

Yatakta sırt üstü yatan hastanın yüz bölgesini tarayacak bir şekilde hasta yatağı bu açıklık içinde hareket eder. İnceleme çok hızlı bir şekilde yapılır ve dakikalar içinde işlem tamamlanır.

Paranazal Sinüs Nedir, Neden Olur? 

Sinüzit, burun çevresinde bulunan sinüslerin mukozasının iltihabına denir. Burun çevresinde yer alan sinüsler (paranazal sinüsler), burun boşluğu ile devam eden bir tabaka olan (mukoza) ile bezelidir. Burun içinden başlayarak bu mukozanın iltihaplanmasına ise rinit ismi verilir. Eğer iltihap, burun içinden sinüs içine doğru uzanmış ise bu duruma da rinosinüzit veya kısaca sinüzit ismi verilir.

Paranazal Sinüs Tomografisi Neden İstenir?

Paranazal sinüs tomografisi, sinüzitin ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi için istenir. Sinüsler ya da burun bölgesine ait olan doğumsal bozuklukların değerlendirilmesini sağlamak için bu tomografinin çekilmesi gerekir. Bu sayede de uygulanacak tedaviye karar verilir.

Sınıflandırma

Sinüzitler

Dr. Özcan Çakmak*, Dr. Cüneyt Yılmazer*, Dr. Haluk Yavuz*, Dr. Tan Ergin**

* Uzm.; Başkent Ü. Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Arş. Hast. KBB Bölümü

**Doç.; Başkent Ü. Ankara Hast. KBB AD

 

Paranazal sinüsler herbiri değişik boyutta 4 çift olup içlerinde bulundukları kemiğin adıyla anılırlar: Maksiller, etmoid, frontal ve sfenoid sinüsler (Şekil 1). Paranazal sinüslerin solunum havasını nemlendirme, mukus salgılama, kafa kemiklerini hafifletme, sesin rezonansına katkı yapma, beyin içi ısısının izolasyonu gibi tartışmalı işlevleri vardır.

 

Sinüzit sağlık kuruluşlarına yapılan başvuruların en sık nedenlerindendir ve sıklıkla antibiyotik reçete edilen hastalıkların da başında gelmektedir. Aynı zamanda, önemli bir morbidite kaynağı ve önemli bir ekonomik kayıp nedenidir. Amerika'da yılda ortalama 50 milyon kişinin sinüzitten etkilendiği, yılında 73 milyon gün işgücü kaybı ve milyar dolar tıbbi (cerrahi ve radyolojik işlemler dışında) tedavi giderine yol açtığı ve hastaya sinüzit nedeniyle endoskopik sinüs cerrahisi yapıldığı bildirilmiştir.

 

1- Akut sinüzit:Ani başlayan, dört haftadan daha kısa sürede tamamen iyileşen sinüzitlerdir. Sıklıkla viral üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası gelişir.

2- Subakut sinüzit: Dört haftadan daha fazla, 12 haftadan daha az süreyle seyreden akut rinosinüzitler için kullanılır.

3- Yineleyen sinüzit: Bir yıl içerisinde olup herbiri 7 gün ya da daha fazla süren, dörtten fazla atak geçirildiği durumlardır.

4- Kronik sinüzit: 12 hafta ya dadaha fazla süren sinüzitlerdir. Kronik sinüzitlerin seyri sırasında akut ataklar gelişebilir.

 

Etiyopatogenez:

Paranazal sinüslerin burun mukozasına yakın komşuluğu dolayısıyla sinüzit ve rinit genelde birlikte bulunur ve bazı yazarlarca sinüzit yerine rinosinüzit terimi daha sıklıkla kullanılır. Paranazal sinüs ve burun mukozasının enfeksiyona karşı mukosilier sistem aktivitesi, epiteldeki mukus örtüsü, mukustaki antimikrobial ajanlar, mukustaki immünoglobulinler gibi savunma sistemleri vardır. Özellikle mukosilier aktivitenin bozulması sinüs içerisinde sekresyon birikimine ve enfeksiyona yol açarak sinüzit oluşumunda önemli rol oynar.

 

Ön etmoid, maksiller ve frontal sinüsler orta meatusta osteomeatal kompleks denilen bir bölgeye drene olurlar (Şekil 2).

 

Osteomeatal kompleksteki darlıklar sinüzit için hazırlayıcı ortam yaratır. Etmoid sinüs genellikle hastalığın ilk başladığı ve en çok tutulan sinüstür. Osteomeatal komplekste tıkanıklık yapan nedenler arasında anatomik bozukluklar (septal deviasyonlar, polipler, etmoid sinus ve orta konka varyasyonları, yabancı cisimler, tümörler, burun yan duvar anomalileri), mukoza ödemi (viral üst solunum yolu enfeksiyonları, alerji, hormonal bozukluklar) sayılabilir. Osteomeatal kompleks tıkanıklığında hipoksi gelişir, mukosilier aktivite azalır, sinüste drenaj bozulur, sekresyonlar kalınlaşır, mukus stazı oluşur. Tüm bunlara bağlı olarak ikincil bakteriyel çoğalma için uygun bir zemin hazırlanır ve sinüzit başlar.

 

Akut sinüzitlerde en sık etkenler sırasıyla Streptokokus pnomonia, Hemofilus influenza ve Moraxella catarhallis’tir. Kronik sinüzitlerde ise Hemofilus influenza, Stafilakoklar ve anaeroblar önemli etkenler olarak öne çıkar. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, kronik sinüzitlerin önemli bir bölümünün fungusa ikincil olduğu düşünülerek alerjik fungal sinüzit terimi ortaya atılmıştır. Nazal polipozis, astım ve atopi varlığı, koyu mukoid sekresyon varlığı, mukoza invazyonu olmadan sekresyonlarda fungusun gösterilmesi, serumda fungusa özgü antikorların varlığı, tomografide sinüslerde kalsifikasyonların izlenmesi, alerjik fungal sinüziti akla getirmelidir. Diyabetik ve immün yetmezlikli hastalarda ise invaziv funguslarönemli bir sinüzit nedenidir.

 

Sinüzitler başağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, ağız kokusu, öksürük, kulak ağrısı, diş ağrısı, ateş, hyposmi-anosmi, yorgunluk,gibi belirtilere yol açabilir. Kronik sinüzitler genellikle daha hafif belirtilerle seyreder. Belirtiler sıklıkla gece ve sabah erken saatlerde (yatar pozisyonda paranasal ödemin artması ve dolayısıyla mukosilier aktivitenin azalmasına bağlı olarak) daha fazladır.

 

Sinüzit tanısında KBB uzmanı tarafından yapılacak anterior rinoskopik ve nazal endoskopik muayenenin önemli bir yeri vardır. Özellikle orta meatusta pürülan drenajın gözlenmesi sinüzit düşündürür. Burun muayenesi, sinüzite yol açan anatomik anomalilerin ortaya konulmasına, etkilenen sinüsün belirlenmesine, nazal polip, tümöral oluşumlar ya da fungal enfeksiyonların saptanmasına, alerjik durumların enfektif olaylardan ayırt edilmesine de olanak sağlar. Ayrıca fizik incelemede yüzde ödem, dolgunluk, servikal adenopati, postnazal akıntı, farenjit saptanabilinir.

 

Waters, Caldwell ve yan kafa grafisi gibi rutin radyolojik incelemeler tanıya yardımcı yöntem olarak uzun yıllardır kullanılmaktadır. Grafilerde maksiller, frontal ve sfenoid sinuslerin akut enfeksiyonlarında görülecek opasifikasyon, hava-sıvı düzeyleri tanıyı kolaylaştıracaktır.

 

Rutin grafilerin farklı yorumlara açık olmaları, etmoid sinüslerin ve osteomeatal kompleksin değerlendirilmesinde yetersiz kalmaları, kronik sinüzitli hastalarda yararını kısıtlamaktadır. Tedaviye dirençli kronik sinüzitlerde, cerrahi girişimi gerekebilecek hastalarda, komplikasyon varlığında, tümoral oluşum kuşkusunda koronal ve gerekirse aksial planda çekilmiş paranazal sinüs tomografisinden yararlanılmalıdır.

 

Pürülan sinüzitlerin tıbbi tedavisi antibiyotik, dekonjestan, mukolitik, diğer nazal sekresyonları temizleme yöntemleri ve gerekirse topikal steroidlerin uygun olarak eklenilmesini içerir. Antibiyotik seçimi sıklıkla neden olan organizmalara ve klinisyenin deneyimine göre ampirik olarak yapılır.

 

Akut sinüzitlerin üçte ikisinin Streptokokus pnemönia ve Hemafilus influenza'ya ikincil geliştiği düşünüldüğünde, öncelikle bu mikroorganizmalara etkili olabilecek antibiyotiklerin seçimi uygun olacaktır. Bu amaçla en sık olarak reçete edilen antibiyotikler: Amoksisilin, amoksisilin klavunat, klaritromisin, trimetoprim/sülfamethaksole, sefuroksime, sefrozil, lorakarbef, sefodoksim, siprofloksasin, levofloksain'dir. Penisilin, sefaleksin, eritromisin, ve tetrasiklin sinüzitte rol oynayan major mikroorganizmaları kapsamaz.

 

Bazı toplumlarda dirence bağlı olarak amoksisilin'in etkinliğinin %70'in altına düşmesi kullanımını sınırlamaktadır. Komplikasyonsuz sinüzitlerde antibiyotik tedavi süresi on ile 14 gündür.

 

Antibiotik tedavisine ek olarak mukozal ödemi azaltıp, sinüs osteumunun açılmasını sağlayan dekonjestanlar topikal ya dasistemik olarak eklenebilir. Topikal dekonjastanların uzun süre uygulanması ribaund mukozal ödem yaparak rinitis medikamentozaya yol açabileceğinden, günden daha uzun kullanılmaması gerektiği unutulmamalıdır.

 

Koyu sekresyonun sinüs kavitesinden uzaklaştırılması, serum fizyolojikle fizikseltemizlikle ve gerekirse tedaviye mukolitik ajanlar da eklenerek artırılabilir. Alerjik durumlar dışında sekresyonları kurutucu etkileri dolayısıyla antihistaminiklerin kullanımından kaçınmak gereklidir. Kronik sinüzit ve atopi durumlarında topikal steroidler de tedaviye eklenebilir.

 

İlaç tedavisine dirençli subakut ve kronik sinüzitlerde, yineleyen akut sinüzit ataklarında cerrahi endikasyon ortaya çıkar. Sinüzit cerrahisinde amaç ventilasyonun düzeltilmesi, sinüslerin drenajının ve normal işlevlerin yeniden sağlanmasıdır. Osteomeatal komplekste tıkanıklığın düzeltilerek patolojilerin temizlenmesi cerrahinin temelini oluşturur. Son yıldır bu amaçla yaygın olarak kullanıma giren endoskopik sinüs cerahisiyle %90'a ulaşan başarılı sonuçlar sağlanabilmektedir.

 

Nazal polipozis, mukosel, mukopüyosel, invaziv ya da alerjik fungal sinüzit, sinüs tümörleri akut komplike sinüzit (subperiostal ya da orbital abse, beyin absesi, menenjit) gibi durumlarda kesin cerrahi endikasyonu vardır. Sinüzit komplikasyonu gelişmişse geniş spektrumlu IV antibiyotik başlanması, zaman geçirilmeden acil cerrahi girişimi açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Yaygın bir hastalık olan sinüzitin birinci basamakta tedavisi pratisyen hekimler tarafından yapıldıktan sonra, tedaviye dirençli olgularda hastanın bir KBB uzmanı tarafından değerlendirilmesi uygun olacaktır.

 

Sinüzit çok sık karşılaşılan bir hastalık olmasına karşın, etkili antibiyotiklerin ve cerrahinin gelişmesine bağlı olarak sinüzit komplikasyonlarına ender olarak rastlanmaktadır. Ancak, uygun tedavi edilmemiş sinüzitlerin ölümcül komplikasyonlara yol açabileceği de unutulmamalıdır.

 

Sinüzit komplikasyonları 3 grupta incelenebilir:

1. Lokal komplikasyonlar: Osteomyelit, mukosel, piyosel

2. Orbital komplikasyonlar: İnflamatuvar ödem, orbital sellülit, subperiostal abse, orbital abse, kavernöz sinüs trombozu

 

3. İntrakranial komplikasyonlar: Beyin absesi, menenjit.

 

Şekil 1:

 

Şekil 2: Osteomeatal kompleks anatomisi.

1. Maksiller sinüs osteumu, 2. Frontal reses

3. Etmoid bulla, 4. Unsinat proses, 5. Orta konka

 

 

 

 

1- Anon J: Report of Rhinosinusitis Task Force Comitte Meeting. Otolaryngol Head Neck Surg (suppl),

2- Evans K:Diagnosis and managament of sinusitis BMJ ;,

3-Fergusen BJ, Mabry R: Laboratory diagnosis. Otolaryngol Head Neck Surg ,

4- Hadley J, Schaefer S: Clinical evaluation of rhinosinusitis. Otolaryngol Head Neck Surg ,

5-Hahn D, Dlefkowitz D: Annual expenses and sources of payment for health care services. Washington, DC, National expenditure survey research findings 14, agency for health care policy and resarch, Publication ,

6- King HC, Mabry RL: A practical Guide to the management of nasal and sinus disorders, medical managemant of sinusitis. Thieme Medical Publishers Inc, New York.

 

Sinüslerin yangısal durumu (emfllamasyon);  enfeksiyon ve enfeksiyon dışı kaynaklı olabilir. Halk arasında sinüzit olarak tanımlanan durum artık rinosinüzit olarak adlandırılmaktadır. Bu iltihabi hadise sinüslerle birlikte burnun içinide kapasadığı için bu şekilde adlandırılmıştır. 

Bulgular 4 haftadan az ise; akut, hafta arası ise subakut; 12 hafta üzerinde devam ediyorsa kronik rinosinüzit olarak gruplandırılır.

Enfeksiyon sebepli rinosinüzitlerin çoğunluğu akut, kendini sınırlayan (kendiliğinden geçen) nezle durumudur. Erişkinlerde bu nezle durumunun % 2 si, çocuklardada %30 una kadar akut bakteriyel sinüzite dönüşür. Kronik rinosinüzitler: enfeksiyon kaynaklı (virüslerden, bakterilerden  ve mantarlardan), allerjik, anatomik , mukosilier ve sistemik hastalık kaynaklı olabilir. Kronik rinosinüzit bakteriyel kaynaktan çok ; polipli hiperplastik mukozal değişiklikler yada polipsiz hiperplastik mukozal değişiklerden kaynaklanır.

Erişkinler yılda arasında ortalama nezle olurlar.

Etkenler arasında sıklık sırasına göre rinovirüsler, parainfluenza virus, respiratuar sinsityal virus ve influenza virus vardır. Bu virüsler hepsinin çok sayıda alt tipi ve değişik seviyelerde enfeksiyon yapma potansiyelleri vardır. Bunların enfeksiyon yapma oranları mevsimlere göre değişir. Nezle ve gribal durum çoğunlukla sinizit klinik tablosuyla karışır. Ayırıcı tanıda klinik muayene ,  belirtilerin süresi ,bulgular ve radyolojik incelemeler yardımcı olur.

Nezle (common cold), soğuk algınlığında  tedavi burun akıntısını azaltacak çeşitli içerikli burun spreyleri, antihistaminikler, dekonjestanlar yada bunların kombinasyonu olan soğuk algınlığı ilaçlar kullanılabilir. Bu grup ilaçların kullanımı sırasında etkileşime girecek diğer ilaçlar ve hastanın kronik hastalıkları dikkatle sorgulanmalıdır. Geleneksel olarak hafta içinde kendiliğinden geçen bu hastalık grubunda hastanın genel durumunu destekleyici bol sıvı alımı ve istirahat önerilir. Hastaların % ünde nazofarenkste (geniz bölgesi) patojen bakteriler yerleşebilir ve tek başına yerleşmelerinden daha semptomatik olabilirler.

Sinüzit nedir.

Akut bakteriyal sinüzite neden olan bakteriler erişkinlerde ve çocuklarda aynıdır. Son yıllarda bu bakterilerden streptococcus pneumonia ya penislin grubu antibiyotiklere karşı artan direnç oluşmuştur. Genelde penisiline dirençli bu bakteriler aynı zamanda makrolid ve trimethoprim/sulfamethoxazole grupları antibiyotiklerde direnç göstermektedir. Dolayısıyla akut bakteriyel sinüzitte asıl tedavi mesajı ;  nezle(soğuk algınlığı) durumunda antibiyotik tedavisi vermeyerek direnç gelişimini önlemektir. 

Yedi günden fazla iltihaplı buruın akıntısı, nezlesi olan hastada bulguların şiddetlenmesi, şiddetli semptomların 7 günden fazla sürmesi ve kötüye gitmesi, üst dişlerde ağrı bakteriyel sinüziti düşündürecek bulgulardır. Eğer diğer bulgularla birlikte değilse  yüzde basınç hissi ve ağrı sinüs enfeksiyonuna işaret etmez.

Gerçek bakteriyel sinus enfeksiyonlarının %40 ı kendiliğinden geçer. Eğer bakteriyel enfeksiyon değilse sinus enfeksiyonlarının % 60 ı kendiliğinden düzelir. 

gün süren burun tıkanıklığı ve burun akıntısı sinüs enfeksiyonu şüphesi uyandırır. Muayene bulguları ile desteklenerek tanıya ulaşılır.

Akut sinüziti abse yada ampiyem gibi düşünüp  tedavi planlamak gerekir. Tedavide yeterli dernaj sağlanması amaçlanır. Yeterli derenaj çoğunlukla ilaç tedavisi(yüzeye uygulanan topical vasokonstriktörler ve sistemik dekonjestanlar ) ile sağlanır. Yeterli drenaj kullanılacak antibiyotik tedavisinin etkinliğini arttıracaktır. gün içinde düzeltme görülmez yada bulgular gün sürerse ya yeterli drenaj sağlanamamış yada kullanılan antibiyotiğe  dirençli bakteri üremesi söz konusu olabilir. Ve antibiyotik grubunu değiştirmek gerekebilir. Uygun antibiyotik ve medikal tedaviye rağmen düzelme olamaz yada sinüzit komplikasyonları gelişirse cerrahi drenaj gerekir. Etkilenen sinüse bağlı olarak çeşitli cerrahi teknikler tanımlanmıştır.

KRONİK SİNÜZİT NEDİR?

Kronik sinüzit akut aşama geçtikten devam eden iltihablı akıntı ile karakterizedir. Kronik sinüzitte altta yatan sebep araştırılır ve tedavi buna göre planlanır. Altta yatan sebep alerji ise cerrahi tedavilerin tek başına faydası sınırlı seviyededir. Alerji önce çevresel faktörlerin düzenlenmesi ve medikal tedavi ile kontrol altına alınmalıdır. Nazal polipler ileri derecede ve medikal tedaviye yanıt vermiyorsa poliplerin cerrahi olarak çıkarılması gerekir. Ancak polipler çoğunlukla tekrarlayıcıdır. Aylar ve yıllar içinde tekrarlayabilirler. 

Semptomlara göre kronik sinüzit düşündüren hastaların yüzde ellisinde tomografide sinüzit görüntüsüne rastlanmaz.  Ayrıca tomografide şiddetli kronik sinüzit görüntüsü her zaman sinüzit semptomları göstermeyebilir. Dolayısıyla tomografi zamanı medikal tedavi sonrası doğru planlanmalıdır.


Kronik sinüzit tedavisi

Kronik sinüzitte antibiyotikler, nazal steroid spreyler ve dekonjestanlar başlangıç tedavisidir. Medikal tedaviye yanıt vermeyen durumlarda cerrahi tedavi planlanmalıdır. 

ÇOCUKLARDA SİNÜZİT

Doğumda sinüslerin tamamı gelişmemiştir. Alın bölgesindeki sinüs(frontal sinüs) gelişimini yaşlarda tamamlar. Sinüsler ergenliğe kadar gelişime devam eder.

Erken çocuklukta ağız kokusu, burun akıntısı ve öksürük sinüzitin karakteristik belirti ve bulgularıdır. Daha büyük çocuklarda nezle sonrası iltihaplı burun akıntısı,burun tıkanıklığı ve göz çevresinde ağrı gözlenir. 

Bulguların radyolojik olarak doğrulanması gerekebilir.

Çocuklarda alerjik nazal polipler 10 yaş öncesi nadiren görülür. Çocuklarda nazal polip tespit edilirse kistik fibrozis açısından değerlendirilmelidir.

FUNGAL SİNÜZİTLER ( MANTARLARA BAĞLI SİNÜZİTLER )

Invaziv, kronik invaziv, mantar topu,saprofitik ve allerjik fungal sinüzit olmak üzere 5 alt gruba ayrılır.

Invaziv fungal sinüzit konağın bağışıklık sisteminin azaldığı;  transplantasyon cerrahisi geçirmiş(kemik iliği, karaciğer, akciğer vs), diyabetik hastalar, primer yada kazanılmış immün yetmezliği olan hastalar, lösemi hastalarında görülür. Immün yetmezliği olan hastalarda ateş, göz etrafında şişlik, yüzde ağrı,burun tıanıklığı gibi sinüslere  lokalize bulgular gözlendiğinde invaziv fungal sinüzit akla gelmelidir. Nazal endoskopide mukozada nekroz ve hifa gözlenmesi mukormikozise işaret eder. Ancak çoğunlukla bulgular diğer sinüzit etkenlerinin bulgularında ayırtedilebilir değildir. Sert damağa yayılımı görebilmek için oral kavite(ağız içi) muayenesi mutlaka  yapılmalıdır. Tomografide kemik ve yumuşak doku hasarı invaziv fungal sinüzite işaret edebilir. Ancak immün yetmezliği olan hastalarda sinüs hastalığı olmamasına rağmen anormal tomografi bulguları seyrek değildir.

Kültürler  antifungal ilaç tedavisinden once alınmalıdır. 

Tedavi uygun antifungal ilaç tedavisi  ve cerrahi debridmandır(canlılığını kaybetmiş dokuların cerrahi olarak çıkarılması). Ancak altta yatan sebep araştırılmalıdır. Immune yetmezliği (bağışıklık sistemi yetmezliği) olmayan hastalarda invaziv fungal sinüzit nadirdir ve daha az yıkıcıdır. 

Aspergillus türü mantarlarda damar yayılımı görülebilir. Ancak mukormikozis türüne gore daha az tıkayıcı yayılım görülür. Beyin tutulumunda kanamalı enfarkt görülebilir.  

Mukormikozis insan da görülen en öldürücü mantar enfeksiyonu olarak bilinir. Damar yayılımı ve tıkanıklığı yapabilir. Mantarın yayıldığı bölgede siyah nekrotik (dokuların canlılığını kaybetmesi)yayılım görülür. Bundan önce hasta bu bölgelerde (burun ve yanaklar) his azalması tarifleyebilir. Diyabetik (şeker hastalığı)hastalar özellikle kan şekeri kontrolu iyi yapılmamış , ketoasidozda olanlarda mukormikozis görülme riski vardır. Diyaliz ve des-ferrioxamine tedavisi alan hastalarda  mukormikozis için risk altındadır. Hastalığın gidişatı altta yatan sebebin tedavi edilebilirliği ile orantılıdır.

Kronik fungal sinüzit oldukça nadirdir.

Bazı hastalarda gözün cerrahi exentrasyonu (cerrahi olarak alınması)tedavi seçeneğidir. Antifungal ilaçlar ve cerrahiler diger tedavi seçenekleridir. Kronik fungal sinüzit görme kaybı, beyin yayılımı ve ölümle sonuçlanabilir. Afrika’da yaşayan yada bu bölgeyi ziyaret edenlerde bu hastalık göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak Afrika ziyareti yapmamış kişilerde de görülebilir.

Mantar topu (fungus ball) sıklıkla  paranazal sinus boşluklarında nemli ve ıslak ortamında ürer. Konağın immune sistemi(bağışıklık sistemi) durumundan bağımsızdır. Ancak konağın bağışıklık sistemi steroid ilaçlar yada cerrahi nedeniyle zayıflamışsa bu tür mantar enfeksiyonları daha yayılımcı olurlar. Mantar topu kronik sinüzit bulguları verebilir yada hiç bir bulgu vermeyebilir ve tesadüfen saptanabilir. Tedavisi endoskopik olarak koruyucu cerrahi ile çıkarılmasıdır.

Saprofitik fungal enfeksiyon sinüslerin yüzeyini örten örtüde (mukoza) krutlar üzerinde gelişir. Bu durum genelde sinonazal cerrahiler sonrasında oluşur. Tedavi üzerinde mantar sporlarını üreyebileceği krutun alınmasıdır.

Allerjik fungal sinüzit tedavisinde tedavi neden olan mantar tipine bağlı değildir. Klinik olarak bu grup hastalar atopik bünyeli ve nazal polibi olan hastalardır. Üçte birinde orta düzeyde astım vardır. Bu grup hastaların çoğunluğu bir veya birden fazla polipektomi ameliyatı olmuştur. Tomografide kemik hasarı ve yoğunlaşmış mukozanın verdiği  heterojen yumuşak doku görüntüsü görülür. Allerjik fungal sinüzitin tedavisi nazal poliplerin ve yoğunlaşmış alerjik musinin endoskopik olarak çıkarılmasıdır. Sonrasında sistemik steroid tedavisi ile tam tedavi sağlanabilir. Ancak hastanın alerjik bünyesine bağlı olarak bu hastalık tekrarlayabilir. Daha sonrasında oluşturulmuş boşluktaki(kavite) tekrarlayan durumlara (polip) muayenehane ortamında müdahale edilebilir.

SİNÜZİT KOMPLİKASYONLARI

Mukosel sinüslerde oluşan kist benzeri yapılardır. Bu lezyonlar yavaşça genişler, bulgu vermesi için 10 yıl daha fazla sure gerekir. Konsantrik genişlerler ve oval yada yuvarlak şekildedirler. Boyutu büyüdükçe kemik erozyonu olur ve sinus dışına doğru taşar. Bulgu ve belirtiler oluştuğu sinüse ve kemik erozyonu genişliğine değişir. Bazı yazarlar sinüslerin burun içine açılan kanalının tıkanmasına bağlı olduğunu bidirirken bazıları küçük tükürük bezi kanallarının tıkanmasına bağlı oluştuğunu bildirmiştir.

Maksiller sinus retansiyon kistleri genellikle tesadüfen, filmlerde görülür. Bunlar nadiren kemik erozyonu oluşturacak boyuta ulaşırlar. Maksiller sinüsün burun içine açılan açıklığını tıkamadığı sürece belirti vermeyebilirler. Eğer şikayet oluşturmuyorsa maksiller sinus retansiyon kistleri tedavi gerektirmez. Şikayet oluşturacak boyut ve yerde ise endoskopik yada kanin fossa yoluyla cerrahi olarak boşaltılıp çıkarılabilirler.

Klinik olarak en önemli mukosel frontal sinüsten kaynaklanandır. En sık alın bölgesinde ağrı ve gözün ileri  ve aşağı itilmesi(proptozis) şikayetlerine sebep olurlar. Göz küresinin yer değiştirmesine bağlı olarak hastalar çift görme tariflerler. Baş ağrısı, burunda derin ağrı,ve göz çevresinde ağrı olabilir. Kronik ve akut sinüzitte görülen burun tıkanıklığı ve akıntı bu grup hastalarda (frontoetmoid mukosel) sık görülmez. Radyografik olarak tespit edilirler. Cerrahi olarak çıkarılmaları gerekir. 

Sfenoetmoid mukoseller ensede ve kafa üstünde ağrı, derin burun ağrısına eşlik eden çift görme, görme alanı değişiklikleri ve göz küresinin yer değişiklikleri bulguları verebilir. Cerrahi olarak çıkarılmaları gerekir.

Sinüzitin orbital (göz) konplikasyonları:

Enfeksiyonun  yakın komşuluğunda bulunan göze sıçraması sinüzitin en sık görülen komplikasyonlarındandır. Göz küresi sinüslerden ince bir kemik yapıyla ayrılmıştır dolayısıyla bu bölgeye direct yayılım sık görülür. Ayrıca etmoidal toplar damarlarda gelişen tromboflebitler  yayılıma sebep olabilirler. Göz tutulumu olduğunun ilk bulgusu göz kapaklarında şişlikdir. İlerleyince göz kapaklarında selülit, kızarıklık ve göz küresinin ileri itilmesi ve ateş görülür.

Erken dönemde göz kaslarının tutulumuna bağlı bulgular yada göz dibi bulguları gözlenmez. Hastalık ilerlerse göz küresi etrafında yada sinüsler ile gözü ayıran bolumde (lamina papricea) apse oluşabilir. Orbital tutulumun evreleri; enflamatuar ödem, orbital selülit, subperiostal abse, orbital abse ve kavernöz sinüs tutulumu olarak sınıflandırılmıştır.

Iltihablı frontal(alın bölgesindeki sinus)  sinüzitde göz komplikasyonlarına neden olabilir. Frontal sinus tabanı kemiğin en ince olduğu bölümdür ve yayılım sıklıkla bu yolla olur. Bu tabanda oluşan apseler göz küresinin aşağı ve dışarı doğru yer değiştirmesine neden olabilirler. Frontal kemikte osteomyelit (kemik iltihabı)ve  frontal sinüs ön duvarında subperostal apse oluşabilir. Frontal sinus osteomyelitinde tedavisinde cerrahi drenaj yada 6 hafta (intravenöz)damardan tedavi gerekir.

Göz inflamasyon ve selülit halinde intravenöz (damardan) antibiyotik ve cerrahi yeterli olabilir. Ancak hasta yatırılarak tedavi ve orbital ve abse ve kavernöz sinus trombozu gelişimi açısından takip edilmelidir.

Ankarada Burun estetiği Kbb doktoru Cihan Karaca sorularınız için iletişime geçebilirsiniz

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir