sezeryanda neden 40 hafta beklenmez / Sezeryan – Geburtsinfo Wien

Sezeryanda Neden 40 Hafta Beklenmez

sezeryanda neden 40 hafta beklenmez

Sezaryen ve Normal Doğum Hakkında Merak Ettikleriniz

Normal doğum ve sezaryen birer doğum şekli olup, kendilerine ait avantaj ve dezavantajları vardır. Doğum şekline karar verirken bunlar göz önünde bulundurularak, çiftler karşılıklı karar vermelidirler ve herhangi bir doğum şeklinde ısrarcı olmamalıdırlar.

Gebelik takibini yapan doktorun doğum şekli hakkında bir değerlendirme yapabilmesi, gebeliğin 36 – 37 haftasından önce mümkün olmamaktadır.  37. haftada bebek baş gelişi ile geliyorsa, tahmini doğum ağırlığı 4000 gr’ın altındaysa, plasenta yukarı çıkmışsa, vaginal muayene ile çatı darlığı olmadığı saptanmışsa, anne adayı normal doğum yapmayı istiyorsa ve ruh hali buna izin veriyorsa normal doğum planlanabilir.  Bu durumda beklemeye geçilir.  Çünkü gebelik 40. haftaya dek sürebilir ve hatta 10 gün miad aşımı olabilir.  Eğer sezaryen planlı bir şekilde uygulanacaksa, genellikle beklenen doğum tarihinden 10 – 15 gün önce gebelik sonlandırılır.  Bunun ana nedeni; son 10 gün içerisinde doğum eyleminin başlama riskinin artmasıdır.

Normal doğumun avantaj ve dezavantajları nelerdir?

  • Bebeğin vajina yol ile doğurtulması fizyolojik bir süreçtir.  Doğum sonrası anne birkaç saatte normal aktivitesine geri döner, kısa sürede emzirmeye başlar.  Eylem esnasında kasılmaları sağlayan oksitosin hormonu, anne sütünün gelmesini de uyarmaktadır.  Hastanede kalış süresi 24 saat olup gebelik öncesi yaşantıya kısa sürede dönülmektedir.
  • Normal doğumun bebek açısından avantajı; doğum eylemi esnasında sıkışıp büzülen akciğerlerin soluk alıp vermeye daha hazırlıklı olmasıdır. Anne ve bebek arasındaki duygusal bağ da daha kısa sürede kurulmaktadır.
  • Normal doğumun bazı riskleri de mevcuttur.  Ne yazık ki; doğum eyleminin nasıl olacağı önceden tespit edilemediğinden, başlangıçta normal seyreden bir eylem esnasında bile problem çıkabilir.  Eylem duraklayabilir, yavaşlayabilir, süre uzayabilir. Eylem sırasında bebek sıkıntıya girebilir, kalp atımları yavaşlayabilir.  Bu yüzden acil sezeryan şartları her an hazır olmalıdır.  Doğum esnasında eylemin fazla uzaması bebeğin oksijensiz kalmasına, ileriki yaşantısında zeka–motor fonksiyon geriliğine yol açabilir.  Ikınmanın yetersiz olması; bebeğin kalp atışlarında bozulma gibi nedenlerle vakum uygulaması gerektirebilir.  Bebeğin başının doğumunun ardından, omuz takılması ve buna bağlı problemler görülebilir.
  • Normal doğumun anne açısından önemli riski; doğum esnasında oluşabilen yırtıklardır.  Bu yırtıklar epizyotomi uygulanan doğumlarda bile görülebilir.  İleride dışkı tutamama sorunlarına yol açabilir.
  • Normal doğuma bağlı gelişebilecek mesane sarkması; ileriki hayatında genellikle ameliyat gerektirecek idrar kaçırma şikayetlerine yol açar.  Bu görünen problemler nadiren ortaya çıkmaktadır.
  • Anne ve baba adaylarını endişelendiren bir başka konu da; eylemin başlama zamanının önceden bilinmesidir.  Doğumun uygunsuz zaman ve koşullarda başlama ihtimali; büyük şehirlerde trafik yoğunluğu sıkıntısı, hastaneye gitmeden geç kalma korkusu, doğum başlangıç belirtilerini fark edeme endişesi sıklıkla olmaktadır.  Bu nedenler çoğu kez çiftleri sezaryene kendileri yönlenmektedirler.
  • Doğum sonrası epizyotomi bölgesi, özel bir bakım gerektirmekte, iyileşme ortalama 7–10 günde olmaktadır.  Bu dönemde anne çoğu kez normal pozisyonda oturamaz ve dikişler düzenli pansuman gerektirmektedir.

Sezaryen doğumun avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Sezaryen bir karın ameliyatı olup batın boşluğuna girilip, rahmin doktor tarafından açılarak bebeğin doğurtulduğu bir doğum şeklidir.

  • Sezaryenin en büyük avantajı; bebek açısından riskleri en aza indirmesidir.  Sezaryen ile yapılan doğumda, normal doğumun taşıdığı hemen hemen hiçbir risk bulunmamaktadır.  Bebeğin en az riskle dünyaya getirmek isteyen anne adaylarının bir kısmı bu nedenle kendi isteği ile sezaryen olmaktadır.  Sezaryen ile doğan bebeklerde doğum sonrası ilk birkaç gün solunum sıkıntısı ve solunum sayısında artma olasılığı biraz daha fazladır.  Fakat bu durum, normal doğum sonrası da görülebilir ve geçicidir.
  • Ameliyat sonrası annenin kendine gelmesi ve bebeğini emzirmeye başlaması 1–2 saati almakta, annenin ağızdan beslenmeye başlaması ile 6-8 saatte ayağa kaldırılıp dolaştırılan annenin genellikle 2 gece hastanede yatması gerekmektedir.
  • Normal doğumda olduğu gibi sezaryen ile doğumda da dikiş yerlerinde iltihap, kan birikmesi ve dikişlerin açılması ihtimali az da olsa vardır. Sonuç olarak uygun yöntem anneye ve bebeğin durumuna göre ve hastaya özgüdür.  Kimi hasta ve bebek için normal doğum ideal, kimi için de sezeryan doğum zorunludur.

 


Sezaryen doğum kaçıncı haftada olur? Sezaryen doğum ne kadar sürer?

Normal doğum ve sezaryen arasındaki farklar oldukça fazladır. Şöyle ki, bebeğin anne karnından cerrahi bir müdahale ile alınması Sezaryen doğum olarak tanımlanmaktadır. Çoğu kişi bu iki işlem ile ilgili ikilemde kalsa da uzman tavsiyeleri göz önünde bulundurulduğunda normal doğum her zaman bebek ve anne için en doğru olandır. Peki, sezaryen sonrası normal doğum yapılabilir mi? İşte konuyla ilgili anne adaylarının bilmesi gereken tüm detaylar…

SEZARYEN DOĞUM KAÇINCI HAFTADA OLUR?

Bazı istisnai durumlar dışında yani bebeğin ve anne adayının herhangi bir sağlık problemi yaşamadığı normal durumlarda Sezaryen doğum hamileliğin 39. Haftasında gerçekleştirilir.

39 haftadan önce planlanan C-kesitlerinde komplikasyon riski artar. Bazı durumlarda, C-bölümünüzü erken planlamanın faydaları olası risklerden ağır basar. Bir örnek, üçüz veya daha yüksek dereceli katlar, plasenta previa veya fetal sıkıntı olabilir. Bu durumlarda, erken doğum yapmanın faydaları, açıkça "geç preterm" doğumunun risklerinden daha ağır basmaktadır.

Aksi takdirde, bir bebek 37 hafta sonra tam dönem olarak kabul edilmesine rağmen, çoğu uzman doktor 39 haftalık gebeliğe ulaşana kadar bir C-bölümü planlamayacaktır.

Araştırmalar, erken doğmuş bebeklerin, özellikle de dil gelişimi alanında, iki yaşına kadar devam eden gelişimsel gecikmeler yaşayabileceğini göstermiştir.

Bazı Sezaryenler, hamilelik sırasında planlanan ve bazıları acil durumlarda yapılır. Bir Sezaryen planlanıyorsa, doktorunuz kararınızı vermenize yardımcı olacak tüm bilgileri vermelidir. Sağlığınız veya bebeğinizin sağlığı hakkında endişeler yoksa, planlanmış bir Sezaryen hamileliğin 38. haftasından önce yapılmayacaktır. Plasenta (doğum sonrası) serviksin (plasenta praevia adı verilen bir durum) üzerindedir, bu nedenle bebeğiniz vajinal olarak doğamayabilir. Bebeğiniz, kama pozisyonunda olduğu gibi baş aşağı uzanmıyor, bu nedenle bir doktor bebeğinizi vajinal yoldan vermeyi denememenizi önerebilir. Son bebeğinizle sezaryen gerekiyordu, örneğin rahim ağzınız düzgün açılmadığı veya bebeğiniz pelvisinize sığamayacak kadar büyük veya yanlış pozisyonda olduğu için. Daha önceki bir bebek Sezaryen tarafından doğmuşsa, tüm bebeklerin Sezaryen tarafından verilmesi gerekmez, ancak bunu doktorunuzla tartışmanız gerekir.

Ayrıca anne adayların merak ettiği konular arasında "Sezaryen doğum ne kadar sürer?" sorusu da yer almaktadır. Sezaryen doğum 30 dakika ile 60 dakika arasında değişebilir. Tabi bu süre kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir.

Bebeğinizin hızlı bir şekilde doğması gerektiğinde bir Sezaryen acil olarak yapılabilir ve doğum yapana kadar beklemek güvenli değildir veya doğum eylemi indüksiyonu tavsiye edilmez veya doğumda olabilirsiniz ve bazı endişeler vardır. sağlığınız veya bebeğinizin sağlığı için zaman.

Sadece uzman eğitimi olan tıp uzmanları (veya bir uzman tarafından yakından denetlenen biri) sezaryen yapabilir. Bu kendi doktorun olmayabilir.

Sezaryen sonrası normal doğum mümkün bir durumdur. Önceden bazı riskler içerdiği düşünüldüğünden desteklenmese de günümüzde artık sezaryen sonrası da normal doğum seçeneği de gündeme gelebilmektedir. Ancak anne ve babanın bu risklere karşı doktor tarafından detaylı olarak bilgilendirilmesi gereklidir.

  • Sezaryen sonrası ne olur?
  1. Ameliyat için uyanıksanız, doğar doğmaz bebeğinizi göreceksiniz. Bebeğinizi genellikle kısa bir süre tutabilirsiniz. Seçmediğiniz destek personeli, eğer hissetmiyorsanız bebeği sizin için tutabilir.
  2. Genel bir anesteziniz varsa, kendinizi iyi hissettiğinizde bebeğiniz sizinle birlikte "odaya konur" (yani bebeğiniz sizinle kalır) ya da eğer doğum için gerekliyse bebeğinizi doğum sonrası bölgeye giderken ziyaret edebilirsiniz.
  3. Genellikle bebeğiniz tartılır.
  4. Doğuma katılan ebe, ilk emzirmenizde size yardımcı olur veya beslenme seçeneklerini sizinle tartışır.
  5. Ameliyattan sonra bir süre bir yoğun bakım odasına götürüleceksiniz, burada hemşire odaya geri alınmadan önce iyi olduğunuzdan emin olacaktır.
  6. Hassas ve ağrılı hissediyor olabilirsiniz ve ağrının giderilmesine ihtiyaç duyabilirsiniz.
  7. Ameliyat zamanınıza bağlı olarak, ebelerin yardımıyla yataktan kalkma fırsatı sunulabilir. Yardım ile duş alabilirsiniz.
  8. Bacaklarınızı hareket ettirmek ve derin nefes alma ve öksürük yapmak ve tolere edebildiğiniz anda kalkmak önemlidir. Bir fizyoterapist size bu konuda yardım etmenizi sağlayacaktır.
  9. Karnınızdaki kesimi örten bir pansuman olacak.
  10. Kesimde dikişler veya zımbalar olacaktır. Bunlar genellikle bir hafta içinde çıkarılır. Bazen çıkarılması gerekmeyen eriyen dikişler kullanılır.

Sezaryen sonrası beslenme programı

Odaya geldikten kısa bir süre sonra sıvı içmeye başlayabileceksiniz. Buna tahammül edebiliyorsanız damlamanız kaldırılabilir. Doktorunuzun izin vermesinin ardından yemek yemeye başlarsınız, çünkü bu bağırsaklarınızın tekrar çalışmaya başladığı anlamına gelir. Çok erken yemek yemeye başlarsanız daha fazla gaz sancısı yaşayabilirsiniz.

Lohusalık döneminde bunlara dikkat

Bebeğini kucağına aldıktan sonra başlayan lohusalık dönemi, yeni anne olmuş her kadında endişe yaratıyor. Çünkü lohusalıkta anne, minik bebeğini en iyi şekilde bakıp bakamayacağının endişesini yaşıyor.

Yeni doğum yapmış annelerin hem kendileri hem de bebeklerinin sağlığı için lohusalık döneminde bazı kurallara dikkat etmesi gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aslı Alay, her doğumun farklı bir öyküyü yaşama kattığını söyledi.

"Bebeklerimizin güzel bir öykü ile aramıza katılması, sorunsuz bir doğum yaşanması hem annenin, hem doktorun en büyük arzusudur" diyen Alay, şöyle konuştu: "Bebeğinin ağlaması bir anne için en büyük üzüntüdür. Gebelik takibi süresince her kontrolde bu hassas dönemle ilgili bilgi verilmesi ise anneyi bilinçlendirir. Bebekte doğum sonrası emme problemleri yaşanması, bazen ağlaması, poposunda pişik olması sık görülen çözümü olan sorunlar olduğu anneye anlatılmalı, gereğinde yardım edilmelidir. Böylece bazen depresyona bile yol açan bu dönemin keyifli bir şekilde geçirilmesi sağlanmış oluruz."

"KADININ YAŞAM DÖNGÜSÜNDEKİ EN HASSAS DÖNEM"

Lohusalık döneminin doğumdan sonraki 40 günü ifade ettiğini belirten Op. Dr. Aslı Alay, bu sürecin kadının yaşam döngüsündeki en hassas dönem olduğunu dile getirdi. Lohusalık döneminin; bağışıklık sisteminin zayıfladığı, vücutta yıkım ve yeniden yapılanmanın başladığı, hormonların değişim gösterdiği bir geçiş dönemi olduğunu vurgulayan Alay, lohusalıkta karşılaşılan sorunları anlattı, bu sorunlarla başa çıkma yolları hakkında şunları söyledi:

"Lohusalık döneminin ilk 24-48 saati yani doğumun ardından anne tıbbi bakım alacağı ve yakın takip edileceği bir sağlık kuruluşunda olmalıdır. 21. yy şartlarında doğumların her türlü tıbbi müdahalenin yapılacağı hastanelerde olması, hem anne hem de bebek sağlığı açısından önemlidir. Çünkü doğumdan sonra lohusa kadını bekleyen en büyük risk kanamadır. Kanama anne ölümlerinin en sık nedenidir. Hem ülkemizde hem de dünyada en sık anne ölümüne yol açan kanama obstetrik bakımın iyi olduğu merkezlerde birçoğu engellenebilir. Kanamanın en sık görüldüğü ilk 24-48 saatte kadınların hastanede gözlem altında tutulması bu nedenle çok önemlidir."

"DOĞUM HASTALIK OLARAK GÖRÜLMEMELİ"

Lohusalık döneminde anne hayatını tehdit eden diğer bir sorunun emboli olduğunu dile getiren Op. Dr. Aslı Alay, "Kanda pıhtılaşmanın artmasından kaynaklanır. Tetikleyici neden ise hareketsizliktir. Toplumumuzda doğumun bir hastalık gibi algılanması sık görülen bir alışkanlık olup lohusa kadının sürekli yatırılmasına ve hareketsizliğine yol açar. Aslında doğum fizyolojik bir olaydır. Doğaldır. Kadın bedeni tek başına kaldığı şartlarda bile doğumu gerçekleştirebilir. Bu fizyolojik ve doğal olayı bir hastalık gibi görmemek, doğum sonrasında annenin kısa süreli yürüyüşlere çıkmasını, bebeğe bakmasını, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamasını sağlamak en basit ve kolay önlemdir. Amaç annenin doğum sonrasında aktif yaşantısını sürdürmesi, bebek bakımını öğrenebilmesi olup tüm bunlarda eş desteği oldukça önemlidir" ifadelerini kaydetti.

Lohusalık döneminde bunlara dikkat - 1

LOHUSALIKTA BESLENME ÖZEL ÖNEM İSTER

Lohusalık sürecinde olan her kadının bol su içmesi, protein ve taze sebze, meyve ağırlıklı beslenmesinin hem anne hem de bebek sağlığı için önemli olduğunu kaydeden Op. Dr. Alay, beslenmede dikkat edilecek hususları şöyle aktardı:

"Günde 4-5 öğün sebze tüketilmelidir. Llifli gıdalar sık görülen bir sorun olan kabızlığada iyi gelir. Aşırı yağlı, baharatlı, tuzlu ve katkı maddesi içeren gıdalardan uzak durmalıdır. Özellikle ton balığı, midye gibi civa içeriği yüksek gıdalar, alkol ve sigara tüketimi önlenmelidir. Lifli gıdaları pişirilerek veya sebze çorbası şeklinde tüketimi ve bu gıdaların yanında rezene, kimyon alınması, iyi çiğnenmesi, yavaş yenmesi gaz sorununuda çözecektir. Rezene, ıhlamur, malt içeceği, şekersiz kompostolar ve vazgeçemedeiğimiz en güzel içecek olan su tüketimi oldukça önemlidir. Bazı bebeklerde görülen gaz sancısı nedeni ile anneliği özellikle ilk yaşayan kadınlar ne yiyeceklerini bilemez olur. Etrafındaki tüm insanlar kendi deneyimlerini doğruluğuna inanarak anlatır. Bu sorunların yaşanmaması için kadınlar gebelik dönemi itibari ile lohusalık dönemine hazırlanmalı, özellikle doğum hekimi bu konuda gebeyi aydınlatmalıdır."

"GAZ SORUNUNA YOL AÇAN BESİNLERDEN UZAK DURUN"

Bebeğini anne sütü ile besleyen kadınların kendilerinde gaz sorununa neden olacak besinlerden uzak durması gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Alay, "Bu besinler arasında lahana, soğan, fasülye, bezelye, brokoli, karnıbahar, kepekli yiyecekler, limon, portakal, soda, süt, bira, şalgam, kahve sayılabilir. Bazı bebeklerde ise son yıllarda daha da sık gördüğümüz süt alerjisi ile karşılaşabiliriz. Bu durum özellikle annenin inek sütü içeren gıdalarla beslenmesi ile daha da artabilir. Bu durumda annelere katı bir diyet uygulanır. Bebekte ishal, karında şişlik, gaz, ciltte döküntü, ateş gibi belirtiler olan süt alerjisi genellikle geçicidir" dedi.

"CİNSEL SORUNLAR YAŞANABİLİR"

Doğumdan sonra salgılanan hormonların cinsel istekte, uyarılmada ve vajinal ıslanmada azalmaya yol açtığını dile getiren Alay, "Doğum sonrası ilk 6 hafta annenin fiziksel ve ruhsal açıdan değişim yaşadığı, gebeliğin oluşturduğu değişikliklerin azaldığı dönemdir. Bu dönemin sonunda rahim küçülür eski boyutuna gelir, vajinada doğuma bağlı dikişler iyileşir. Bebek ise 6. haftanın sonunda anne ile uyumu sağlamış, uyku, uyanıklık periyotları, gaz sıkıntıları çoğunlukla çözüme ulaşmıştır. Genellikle aşırı yorgunluk, uykusuzluk, vajinal yoğun akıntı ve kanamanın arttırdığı enfeksiyon riski ve operatif doğumlarda oluşan ağrı nedeniyle ilk 40 gün cinsel ilişki önerilmez. Aslında cinselliği böyle katı kurallarla sınırlayamayız, belirleyici olan kadının kendini hazır hissettiği andır. Ancak burada unutulmaması gereken cinsel birleşme olmadan yakınlaşma, dokunma, koklama, sarılma ve öpüşmenin hem ilişkiyi canlandırmada hem de anneye destek olmada etkisi yüksektir. Lohusalık dönemi sonrasında özellikle ilk ilişki denemesinde ağrı ve acı duyusu yaşanılabilir. Hormonlardaki değişiklik etkisi ile cinsel uyarılmada, ıslanmada azalma olması ağrıyI, ağrı da isteksizliği arttırır. Bu durum aslında doğal bir süreçtir, geçicidir. Ön sevişmenin uzatılması, birtakım doğal kayganlaştırıcılar kullanılması ağrıyı azaltır" açıklamasında bulundu.

"DOĞUM ÖNCESİ KİLOYA DÖNMEK İÇİN ACELE ETMEYİN"

Doğum sonrası her kadının gebelik öncesindeki fiziksel görüntüsüne dönmek istediğini söyleyen Op. Dr. Alay, annenin doğum önvcesi kilosuna dönmesi için yapılması gerekenleri de şöyle aktardı:

"Ancak yeni doğum yapmış bir kadında kilo fazlalığı beklenen ve doğal bir durum olup süt veren kadınlarda kalori azaltılması, katı diyetler yapılması önerilmez. Gebelikte alınan kilolar düzenli beslenen, aktif hareket eden ve süt veren kadınlarda 4-6 ay içinde verilir. Karın kaslarını güçlendirmek için egzersizlere ise sezaryan doğum yapan kadınlarda 12., normal doğum sonrası ise 6-8. haftada başlanılabilir. Bebek ile anne arasında ilişkinin ve uyumun başladığı lohusalık döneminde annedeki fiziksel görüntüsündeki kaygılar eş desteği ile oldukça azalır. Annenin bu dönemde sevgiye, ilgiye, bazen küçük süprizlere ihtiyacı vardır. Yani anneliği yanında kadınlığının da unutulmamasını istemektedir."

Lohusalık döneminde bunlara dikkat - 2

"LOHUSALIK HÜZNÜ VE DEPRESYON SIK GÖRÜLEN PSİKİYATRİK SORUNLARDIR"

Lohusalık hüznünün doğum sonrası ilk günlerde başladığını söyleyen Op. Dr. Alay'ın bu dönemde yaşanan psikolojik sorunlara yaklaşım konusundaki görüşleri ise şu şekilde: 

"Yorgunluk, keyifsizlik, annelik görevlerini yapamama ve ağlama nöbetleri gibi belirtileri olan sık görülen sorundur. Anneye destek olmak, yardım etmek, uyumasını ve dinlenmesini sağlamak ile 1-2 hafta içinde kaybolan bir tablodur. Lohusalık depresyonu ise yüzde 10 kadında görülen nedeni bilinmeyen uykusuzluk, yorgunluk, dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü, sinirlilik, bebeğe ilginin azalması, kendine güven kaybı ile belirti veren bir sorundur. Annenin tariflediği en tipik cümle 'hayat bana zevk vermiyor' olur. Özellikle doğum sonrası ilk 4 hafta oldukça riskli olup evli olmayan kadınlarda, istenmeyen gebeliklerde, prematür doğumlarda, bebekle ilgili sağlık problemlerinin varlığında, anne sütü veremeyen kadınlarda daha sık görülmektedir. Bu risk fakörleri taşıyan kadınlar yakın izlenmeli, gereğinde psikiyatri desteği verilmelidir."

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Kadın Sağlığı
  • Bebek

SAĞLIK HABERLERİ

Normal doğumun komplikasyonları nedeniyle birçok anne ve bebeğin çeşitli sağlık problemleri yaşamaları, hatta ölmeleri, yıllar öncesinde sık karşılaşılan bir durumdu. Ancak ultrason cihazı ve sezaryen doğum ile problemli gebeliklere rağmen, bebeğin ve annenin hayati tehlikesi söz konusu olmadan doğum gerçekleştirilebilmektedir.

Üstelik sezaryen doğumda anestezi kullanılmasıyla annenin acı hissetmemesi de avantaja dönüşmüştür. Hatta zamanla acısız doğumun cazibesi ile sezaryen daha çok tercih edilen bir doğum şekli olmaya başlamıştır.

Burada anne adaylarının dikkat etmesi gereken en önemli şey, sezaryen gerçekten gerekli midir, bebek için dezavantajı var mıdır ve sezaryen hangi haftada olmalı?

Sezaryen Doğum Nedir?

Sezaryen, keyfi olmayıp gerekli durumlarda tercih edilmesi gereken bir doğum şeklidir. Sezaryen doğum esasen bir ameliyattır. Bu ameliyatta karnın alt kısmı 8-10cm kesilerek rahime ulaşılır. Bebek rahimden güvenle çıkarıldıktan sonra kesi yerleri, vücutta kendiliğinden kaybolan özel iplerle dikilir.

Tüm bu işlemler ortalama 25dk ile 60dk arası sürer. Sezaryenin acısız bir doğum şekli olmasından dolayı, gerekli olmayan durumlarda bile tercih edilen bir doğum şekli haline gelmiştir. Evet anestezi var, acı yok, sizin için uygun; peki bebeğiniz için uygun bir doğum şekli mi?

Doğru zamanda yapılmayan operasyonlar hem bebek için hem de anne adayı için beraberinde birçok problem getirebilir. Dolayısıyla sezaryen haftası belirlenirken doğru karar verebilmek önemlidir.

Sezaryen Doğum Kaçıncı Haftada Yapılır?

Sezaryen, gerekli görüldüğünde tercih edilen bir doğum şeklidir. Bu durumda sezaryen için belirli bir haftanın olması beklenemez, çünkü gerekliliğin ne zaman olacağını bilemeyiz. Peki, ideal olarak sezaryende bebekler kaç haftalık doğar?

Aksi bir durum yoksa 39. hafta sezaryen için en uygun haftadır.

Ancak bebekte bir sorun varsa, çoğul gebelik söz konusuysa ya da gebeliğe bağlı olarak annede yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi problemler varsa 39. haftayı beklemeden, hatta 36. haftada bile sezaryen ile doğum yapılabilir.

Sezaryen Doğum Hangi Durumlarda Tercih Edilir?

Hem ebeveynlerin hem de doktorların arzusu tabii ki bebeğin zamanında doğmasıdır, ancak bazı durumlarda normal doğum yapmak riskli olduğundan sezaryen doğum tercih edilmektedir. Peki bu gerekli durumlar nelerdir? İşte doktorların sezaryeni, normal doğuma tercih ettikleri durumlar.

Çoklu Gebelik: İkiz, üçüz gibi çoklu gebeliklerde bebeğin doğum kanalında sıkışma ya da ters gelme olasılığı yüksek olduğundan sezaryen tercih edilebilir.

Önceki Doğumun Sezaryen Olması: Normal doğum annenin çok güçlü ıkınmalar ve itiş gücü ile bebeği vajinadan dünyaya getirmesidir. Yani normal doğumun gerçekleşebilmesi için annenin çok fazla ıkınması ve bedenini zorlaması gerekir.

Bu zorlanma bir önceki doğumunu sezaryen yapan anne adaylarının, önceki dikişlerinin zorlanmasına ve eski kesi yerlerinde açılmalar olmasına sebep olabilir. Bu nedenle önceki doğumu sezaryen olanlarda, sonraki doğumlarda da sezaryen doğum tercih edilir; ancak gelişen tıp teknikleri ile yapılan operasyonlar sayesinde artık daha önceki doğumunuz sezaryen olsa bile normal doğum yapabilirsiniz.

Bebeğin İri Olması: Bebeğiniz normalden büyük ise doğum kanalına giremez ve doğum esnasında sıkışabilir.

Doğum Kanalının Dar ya da Tıkalı Olması: Anne adayının çatı muayenesi sonrası doğum kanalının ters ya da tıkalı olduğu saptanmışsa üzgünüz; daha en baştan normal doğum yapma şansınızı kaybettiniz demektir.

Bebeğin Ters Gelmesi: Doğum haftasına yaklaşmanıza rağmen bebeğiniz yan ya da başı yukarı pozisyonda ise doktorunuz büyük olasılıkla sezaryen doğum tercih edecektir.

Doğum Sancılarının Olmaması: 40 haftayı doldurdunuz, vade tamam; ancak hala sancılarınız gelmiyor, rahimde açılma görülmüyor, plasenta suyunda azalma var ve bunun yanında bebeğin kalp atışları istenilen düzeyde değilse doktorunuz sezaryen doğumu tercih edecektir.

Sezaryen ile Bebeğin Zamanından Önce Doğmasının Sakıncaları Nelerdir?

Doktorunuz sezaryene karar verdi ve verilen tarih 39. haftadan çok önce ise bu durum bebeğinizde bazı sağlık sorunlarının görülmesine sebep olabilir. Örneğin, gebeliğin 37. haftasında sezaryene karar verdiniz. Ancak sizin gebelik haftanızı hesaplarken saydığınız 1. hafta, gerçekten döllenmenin gerçekleştiği günü temsil etmemektedir; çünkü gebeliğin ilk günü, son regl tarihinizin ilk günü olarak hesaplanır.

Son regl tarihinizin ilk günü gebe kalmanızın mümkün olmadığını düşünürsek döllenme, reglin 16. günü bile gerçekleşmiş olabilir. Yani gerçek gebelik ile hesaplanan gebelik arasında iki hafta gibi ciddi bir süre farkı olabilir. Bu da 37 haftalık olarak hesaplanan bebeğinizin aslında 35 haftadan bile küçük olabileceği anlamına gelir. Küçük ve zamanından önce doğan bebeklerde aşağıdaki problemler görülebilir;

  • Bebeğiniz için son haftalar beyin gelişimi için önemli bir süreçtir. Kabaca beyin gelişimi gerçekleşen bebeğinizin, son haftalarda beyninin ince dokunuşlarla, bir nakış gibi detayları tamamlanır. Erken sezaryen, bebeğinizin beyin gelişimini tamamlayamamasına sebep olabilir.
  • Bebeğiniz ıslak akciğer sendromu ile doğabilir. Islak akciğer sendromu, zamanından önce doğan bebeklerde, akciğerlerdeki suyun tamamen boşalmamasıdır. Bu sendromla doğan bebeklerin, akciğerlerindeki su çekilene kadar, yaklaşık üç gün boyunca yeni doğan bakım ünitesinde solunum cihazına bağlı kalması gerekebilir. 

Normal doğumla dünyaya gelen bebeklerin doğum kanalından geçerken akciğerleri sıkışır. Bu sıkışma ciğerlerdeki suyun çıkmasını sağlar. Yani bebeğinizin hem zamanından önce hem de sezaryen doğum ile dünyaya gelmesi, ıslak akciğer sendromuna yakalanma olasılığını artırır.

  • Solunum güçlüğü çekerek dünyaya gelen bebeğin dolaşım sistemi de zorlanır. Bu durum ise zamanla kalpte büyümeye sebep olabilir.
  • Zamanından önce doğan bebeklerde görülen solunum güçlüğü, kandaki oksijen seviyesinin düşük olmasına bağlı olarak kansızlığa sebep olabilir.
  • Bağırsaklar tam gelişmemişse, enfeksiyona karşı duyarlı hale gelebilir.
  • Doğumdan sonra görme ve duyma problemi yaşama olasılığı artar.

Bir insan yavrusunun annesinin karnında ortalama olarak 9 ay 10 gün kalmasının elbette bir sebebi var; çünkü bebek, gelişimini en iyi bu süre içerisinde tamamlamaktadır. 40 haftaya tekabül eden 9 ay 10 günün her günü bebeğinizin gelişimi için değerlidir. Bu nedenle normal doğum yapmanızın riskli olduğu ve sezaryen doğum yapmanızın gerekli görüldüğü bir durumda 39. haftayı beklemek önemlidir.  

Sezaryen hangi haftada olmalı sorusuna cevap ararken, tabii ki bebeğim ne kadar karnımda kalırsa o kadar iyi diye düşünerek, herhangi bir sağlık problemi riski söz konusuyken, sezaryeni 39. haftaya ertelemek için diretmek çok yanlıştır.

Zamanından erken doğurmak nasıl bebek için sorunlara yol açabiliyorsa, bazı durumlarda da doğuma geç kalmak daha ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu konuda uzman doktorunuza güvenin ve onun tavsiye ettiği tarihin dışına çıkmamaya çalışın. Ayrıca bebeğinizin ve sizin sağlığınız için “Ya bir hafta sonra olsun, eşimin doğum gününe denk gelsin.” ya da “3 gün önce olsun ablasıyla aynı gün doğmuş olur.” gibi keyfi sebepleri doktorunuza sunmayın.

Sezaryen Doğum Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey, konulu yazımızı inceleyebilirsiniz.

Sezaryen Doğum Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey: https://www.bebek.com/sezaryen-dogum-hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey/

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir