Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
Cambridge English Corpus kaynağından
vibrate'a dair bütün örnekleri gör
Örneklerdeki görüşler Cambridge Dictionary'nin editörlerinin, Cambridge University Press'in ya da lisans sağlayıcılarıın görüşlerini temsil etmez.
*** Lexwall'u hem bildiğiniz hem de bilmediğiniz kelimeleri farklı bağlamlarda görmek için kullanınız.
*** Sözlük kullanıcıları, tekil olarak sözlükte her gün ortalama kelimeye bakıyorlar.
*** Yeni: Üyelerimize "Verbs in Context (VIC)" serisi 8. dosya tarihinde gönderildi.
*** Yeni: Üyelerimize "Verbs in Context (VIC)" serisi 7. dosya tarihinde gönderildi.
*** Yeni: Üyelerimize "Verbs in Context (VIC)" serisi 6. dosya tarihinde gönderildi.
*** Yeni: Üyelerimize "Verbs in Context (VIC)" serisi 5. dosya tarihinde gönderildi.
*** Yeni: Üyelerimize "Verbs in Context (VIC)" serisi 4. dosya tarihinde gönderildi.
*** Yeni: ÖSYM İngilizce sınavları tüm kelime soruları () : KPDS ÜDS YDS YÖKDİL : seafoodplus.info
*** Yeni: Üyelerimize "Contextual Sentence Reading" serisi 8. dosya (Law) tarihinde gönderildi.
*** Yeni: Üyelerimize SINAV İPUÇLARI adlı dosya tarihinde gönderildi.
*** Yeni: Üyelerimize "Read with me" serisi 1. dosya tarihinde gönderildi.
nsz Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak"Dişi sallanıyor."
-i Birdenbire ve güçle kımıldatmak, sallamak, oynatmak, titretmek"Kalkın bakalım diye çocukların karyolalarını sarsıyorlardı." - Ç. Altan
nsz Ne yapmak veya ne demek gerektiğini kestiremeyerek duraklamak, tereddüt etmek"Duraksadı, gülümsedi, kâğıda uzandı, yüzünden daha esmerdi eli, biçimliydi." - Y. Atılgan
kararsız davranmak, duraksamak"Bir iki saniye tereddütle gözlerinin içine baktım, dudaklarımı büktüm." - E. İ. Benice
nsz Küçük ve hızlı salınım hareketleri yapmak"Geçtiği yollarda, incecik ellerine, kahır görmüş köylülerin nasırlı elleri sarıldı, ninelerin dua ile titreyen dudakları dokundu." - H. S. Tanrıöver
-i Titremesine yol açmak"Ellerini büsbütün titretiyordu." - R. H. Karay
-i, -den Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek"Bıçak kemiğe dayandı mı başkaldırır, canını sakınmaz, hakkını ister." - A. Ağaoğlu
nsz Her yanı titremek"Koca bir nahiye titreştik, odunsuz yattık / O büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık" - M. A. Ersoy