lap nedir belirtileri / Lenfadenopati Nedenleri Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Nasıldır?

Lap Nedir Belirtileri

lap nedir belirtileri



Erken teşhisin hayat kurtardığı bir hastalık da lenfoma yani lenf kanseri Bu kanser, baş, boyun, koltuk altı ve kasık gibi bölgelerde bulunan lenf bezlerinin hızla büyümesi ile kendini gösteriyor. Çeşitli belirtilere yol açan lenf kanseri, en çok ateş, terleme, halsizlik ve kaşıntı gibi genel belirtilerle ortaya çıkıyor. Peki, lenf kanseri nedir? Lenf kanserinin belirtileri nelerdir? Lenf kanserinin nedenleri nelerdir? Lenf kanserinin tedavisi var mı? Kemik iliği nakli hangi hastalara yapılır? Son evrede yakalanan lenf kanserinin tedavisinde başarı oranı nedir? Kemoterapinin yan etkilerini azaltmak mümkün mü? Yeditepe Üniversitesi Onkoloji Uzmanı,  lenf kanseri hakkında merak edilen soruları cevapladı. 

Lenfoma tedavi edilebilir hastalıklardan bir tanesi Uzmanlar, erken evrede yakalanan lenfomaların daha kısa sürede ve daha büyük başarılı oranıyla tedavi ettiklerini belirtiyor. Hastalığın erken evrede fark edilebilmesi için ise hastalık belirtilerini dikkate almanızda fayda var. 

Kan, başlıca kırmızı küre, kan pulcukları ve beyaz kürelerden oluşur. Beyaz kürelerin lenfosit denen bir alt grubunun çoğalma hızının artması, oluşanlarının da ömrünün uzaması ve ölümsüzleşmesi sonucunda lenfoma yani lenf kanseri meydana gelir. Kısaca lenf hücrelerinden kaynaklanan bir tümör çeşididir. Lenfomalar, Hodgkin ve Hodgkin dışı lenfomalar olarak iki ana grupta incelenir. Hodgkin lenfomanın seyri diğerine göre daha iyidir ve Hodgkin hastalığı diye de adlandırılır. Her iki grubun da birçok alt grubu vardır.


Lenf  Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Lenf kanserinin, Baş, boyun, koltuk altı ve kasık gibi bölgelerde bulunan lenf bezlerinin hızla büyümesi ile kendini gösterdiğine dikkat çeken uzmanımız ‘Karaciğeri ve dalağı büyütebilir, bu bazen erken doyma yakınmasına yol açar. Çoğu zaman bunu hasta anlayamaz, görüntüleme yöntemleri ile ortaya konur. Lenfoma hücreleri kemik iliğini tutarsa, orada beyaz küre, kırmızı küre ve kan pulcuğu yapımını bozabilir. Kansızlık, bedende kolayca oluşan kanamalar, sık ve ağır enfeksiyon hastalıklarına yakalanma gibi durumlarla karşılaşılabilir. Lenfomalarda ateş, terleme, halsizlik kaşıntı gibi genel belirtiler de görülebilir.’

Hastalığın Evrelendirmesi Nasıl Yapılır?

Lenfoma tanısı konulduğunda tüm beden, çeşitli görüntüleme tetkikleri ile taranır. Hastalığın hangi lenf bezi bölgelerini tuttuğu belirlenir. Lenf bezleri dışında karaciğer, akciğer, beyin gibi organlarda tutulup olup olmadığına bakılır. Kemik iliği biyopsisi yapılır ve kemik iliğinde lenfoma hücresi birikimi olup olmadığı değerlendirilir. Organ tutulumu ve kemik iliği tutulumu olan olgular evre IV olgulardır. Ancak burada bir uyarıda bulunmak isteyen Onkoloji Uzmanımız, Hastalarımın bir kısmı dördüncü evrede ölümün kaçınılmaz olduğunu, tedavisi olmadığını sanıyor. Erken evredeki lenfomaların daha kısa süren tedavilerle daha büyük başarılı oranıyla tedavi edilebildikleri doğrudur. Ancak dördüncü evre lenfoma da tam şifa olabilir. Genel kanserler içinde en yüksek başarı oranları lenfomalarda sağlanmaktadır. Bazen tümöre bağlı faktörler nedeniyle erken evre bir lenfoma tedaviye direnç gösterirken, dördüncü evre bir lenfoma hızla şifa olabilmektedir.

Lenf Kanserinin Nedenleri Nelerdir?

Lenf kanserlerinin nedenleri kabaca diğer organ kanserlerindeki nedenlere benzerdir. Her bir hücre çoğalması sırasında kromozon dizimizdeki bazlarda ortalama hata meydana geldiği biliniyor. DNA tamir enzimleri bu hataların bir kısmını düzeltiyor, ancak bir kısmı tamir mekanizmalarından kaçıyor. Bu hatalara mutasyon diyoruz. Bazı kimyasal maddeler, radyasyon gibi fiziksel nedenler hata sayısını artırıyor. Ancak hiçbir neden yokken bile hücre çoğalması sırasında hatalar oluşabiliyor. Kısacası lenfoma ve diğer organ kanserlerinin nedenlerini anlamak çok güç değildir. Asıl sorulması gereken soru niye herkesin kanser olmadığıdır. Her hücre çoğalmasında bu kadar çok hata meydana geliyorsa ve bedenimizde bir katrilyon kadar hücre olduğuna göre, gördüğümüz kanser hastası sayısı beklediğimizin altındadır. Mutasyonlar, canlıların değişen dünyaya ayak uydurabilmeleri ve evrimleşerek yaşamlarını sürdürebilmeleri için bir mekanizmadır. Kanser, bu avantajın bir bedelidir.

 

Lenf Kanseri Tedavi Seçenekleri Nelerdir? Kemik İliği Nakli Hangi Hastalar İçin Uygundur?

Lenfomaların tedavisi evresine göre değişir. Ancak tedavinin temeli damar içine kemoterapi uygulamasıdır. Tümörün mikroskop altında saptanabilen özelliklerine göre halk arasında akıllı ilaç diye bilinen bazı ilaçlar da kullanılır. Bir bölgeye sınırlı lenfomalarda hastalık bölgesine radyoterapi uygulayarak kemoterapi sayısını azaltmaya ve kemoterapinin yan etkilerini azaltmaya çalışırız. Lenfoma tedavisinde çok özel bazı acil durumlar dışında ameliyat uygulanmaz. Bir hasta bir kemoterapi planına yanıt vermezse başka bir plana geçeriz. İlk verilen tedavi planına birinci sıra, diğerine ikinci sıra adı verilir. Lenfoma hücreleri standart kemoterapi dozlarına direnç geliştirdiğinde, kemoterapi dozunu artırarak bu direnci kırabilir ve şifa sağlayabiliriz. Bu nedenle, birinci sıra tedaviden sonra lenfoması geri gelen hastaları, ikinci sıra kemoterapiden sonra olabildiğince hastalıksız hale getirir ve yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kan kök hücre nakli uygularız. Buradaki kemik iliği nakli işlemi şöyle yapılır: Önce hastanın kan kök hücreleri hareketlendirme (mobilizasyon) denen bir yöntemle çevre kanına çıkartılır, sonra toparlama (aferez) denen işlemle toplanır ve soğutularak saklanır. Daha sonra hastaya normalde verdiğimiz dozların üstünde kemoterapi dozlarını veririz. Yüksek doz planlarında, daha önceki çalışmalarda kemik iliği hasarları dışındaki yan etkiler açısından araştırılmış ve hastalar için güvenli olduğu kanıtlanmış ilaçlar kullanılır. Böyle yüksek dozdaki kemoterapi tümörü tamamen yok edebilir. Ancak bu sırada kemik iliğindeki sağlıklı kan kök hücrelerini de zarar görür. İşte daha önce hastamızdan alınan ve saklanan kan kök hücreleri tekrar hastaya verildiğinde, verilen kök hücreler kemik iliğine yerleşir, tekrar beyaz küre, kırmız küre ve kan pulcukları üretmeye başlar. Aslına kemik iliği nakli, yüksek doz kemoterapinin kemik iliğinde yaptığı hasarı tamir etmek için geliştirilmiş bir işlemdir. Lenfoblatik lenfoma gibi, klinik seyrinin daha zor geçeceğini bildiğimiz bazı lenfoma türlerinde ise, birinci sıra kemoterapiden sonra hastalığı kaybolan hastalara, hastalığın geri gelmesini beklemeden pekiştirme amaçlı yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kan kök hücre nakli uygulanır.




Son Evrede Yakalanan Lenf Kanserinin Tedavisinde Başarı Oranı Nedir?

Lenfomalı hastalar ve yakınları tedavi başarı oranlarını bilmek isteyebildiğini söyleyen Onkoloji Uzmanımız, bu konudaki bilgiyi doğrudan doktorlarına sormaları daha doğru olduğunu belirtti. Lenfoma hastaları evrelerine, bazı kan parametrelerine ve B belirtisi dediğimiz ateş, terleme ve kilo kaybı gibi yakınmalarının olup olmamasına göre iyi, orta ve kötü risk gruplarına ayrıldığında iyi risk gruplarında %; kötü risk gruplarında % oranında tam olarak şifa olabilmektedir. Tam şifa olamayan hastaları da sayısı gittikçe artan ve çeşitlenen tedavilerle uzun yıllar yaşamda tutmak mümkündür. Görüldüğü gibi, toplumda bilinenin tersine lenfomalardaki ve genel olarak kanserdeki şifa oranı diğer birçok kronik hastalıktan daha yüksektir.

 

Lenfoma Kanseri Tanısı Alan Bir Kişi Nelere Dikkat Etmeli?

Lenfoma tanısı alan kişilerin öncelikler sorularını doktorlarına sormalarını öneren Onkoloji Uzmanımız, Bir komşu, iyileşmiş veya iyileşememiş başka bir hasta, gazete, internet bilgilerine başvurmalarının zararlı olabileceğini düşündüğünü, günümüzde bilginin o kadar hızla çoğaldığını ve değiştiğini, bu sebeple bir doktorun bile kendi alanı dışında karar verebilmesinin çok zor hale geldiğini belirtti. Aşırı bilgilenmenin kafa karışıklığı, kaygı, güvensizlik, tedaviye uyumsuzluğa neden olduğunu gördüğünü söyledi.

 

Kanser Hastası Beslenmesinde Nelere Dikkat Etmeli? 

Lenfomaya veya herhangi bir kansere iyi gelen özel bir diyet yoktur. Şeker tüketmek lenfomayı beslemez. Tüm kanser hastalarının, her birey için geçerli olan genel sağlıklı yaşama kurallarına uyması gerekir. Bunlar sigara içmemek, alkol tüketmemek, hareketli yaşamak, şişmanlamamak, dengeli beslenmektir. Aşırı şeker tüketimi eğer şişmanlığa neden oluyorsa, diyabet, hipertansiyon ve kanser gibi kronik hastalıkları tetikleyebilir. Ancak kanser hastalarına şekerin yasaklanması doğru değildir. İleri evre kanser hastalarına en sık karşılaşılan sorun iştahsızlık ve aşırı zayıflamadır (kaşeksi). Bu dönemdeki hastaları, bilimsel verisi olmadığı halde, uyulması zor diyet programlarına mahkum etmek etik değildir.

 

Kemoterapinin  Yaygın Yan Etkilerine Karşı Neler Yapılabilir?

Kemoterapinin elbette bazı yan etkileri vardır. Bazıları hemen ilaç alma sırasında görülür, bazıları günler veya haftalar sonra ortaya çıkar. Bulantı, kusma, ağız yarası ve saç dökülmesi sık görülür. Tüm kanser hastaları tedavi öncesinde yan etkiler konusunda bilgilendirilir ve bu bilgilendirme yapıldığına dair imza ile onayları alınır. Birçok merkezde hangi yan etkide ne yapılacağını anlatan kitapçıklar dağıtılır. Tüm yan etkilerin yönetimini burada anlatmak yaralı olmayacaktır düşüncesindeyim. Kemoterapiyi planlayan uzman doktor, verdiği tedavinin en sık yan etkilerine göre hastanın evinde kullanacağı ilaçları ve kullanma şeklini anlatan bir reçete düzenler. Bulantı giderici ilaçlar, kabızlık önleyiciler, ishal önleyiciler, mide yanmasını önleyenler, iştah açıcılar veya kanda ürik asit yükselmesini önleyen ilaçlar bu reçetelerde bulunabilir. Alt gruplarını saydığım bu destek ilaçları sayesinde, birçok hasta hiçbir yan etki olmadan ya da hafif yan etkilerle tedavisini tamamlayabilir. Kısaca hastaların doktorlarının ve hemşirelerinin önerilerine uyması gerekir. Bu önlemlere karşın yakınması devam eden hastaların doktorlarına giderek kontrol olmaları gerekir. Bu yakınmalar için, doktor bilgisi olmadan başvurulan geleneksel, alternatif veya tamamlayıcı yöntemlerin zararları olabilir. Doğru bilgiyi sizi tedavi eden doktorunuzdan almalısınız.

 

Lenf Kanserinde Alternatif Tıbbın Yeri Nedir? 

Hastalar sıkça komşularından, televizyondan, internetten duydukları alternatif tedavi yöntemleri ile ilgili sorular soruyor. Eşek sütü, anne sütü, kaplumbağa kanı, herhangi bir ot gibi. Kanser çalışmaları hızla devam ediyor. Etkin ve zararsız olduğu kanıtlanan tedaviler size sunuluyor. Bundan emin olmalısınız. Bu tür yöntemleri yine de kullanmak isteyen hastalar doktorlarına ve kemoterapi hemşirelerine mutlaka bilgi vermelidir. Çünkü bu yöntemler kemoterapi ilaçları ile etkileşime girerek ölüme varabilen etkileşimlere ve yan etkilere yol açabilir. Kanıtlanmış tedaviler varken hastaların alternatif yöntemlerle zaman kaybettiğini görmek beni bir insan olarak çok üzmektedir.

Basın Yansımaları: seafoodplus.info 


 Kullanıcılar bunları da aradı: 

Yayın Tarihi : 16/07/

Lenfadenopati Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve LAP Tedavisi

Lenfadenopati, bağışıklık sisteminin önemli parçalarından biri olan lenf bezinin şişliğine verilen isimdir. Çeşitli enfeksiyonlar, immünolojik hastalıklar ve bazı kanserler lenf bezi şişliğine neden olabilir.

Bu yazıda; lenfadenopati nedir, LAP nedir, lenfadenopatinin nedenleri nelerdir, lenf bezi şişliği belirtileri nelerdir, lenfadenopati tedavisi nasıl yapılır sorularının kapsamlı yanıtını bulabilirsiniz.

Lenfadenopati Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve LAP Tedavisi, LAP nedir

Lenfadenopati Nedir? LAP Nedir?

Lenfadenopati (lymphadenopathy/kısaca LAP), lenf bezlerinin çeşitli nedenler sonrasında şişmesidir. Lenf bezleri bağışıklık sisteminin bir parçasıdır ve vücudumuzun her yerinde bulunur.

Lenf bezleri/düğümleri, vücuda giren yabancı patojenleri (bakteriler, virüsler vs) öldürmek için çeşitli bağışıklık hücrelerini içeren küçük oval şekilli organlardır.

Lenf bezlerinin temel görevleri şunlardır:

  • Vücudun patojenlerle mücadelesini sağlayan beyaz kan hücrelerini barındırmak
  • Doku aralıklarında yer alan fazla sıvıyı toplayarak kan dolaşımına aktarmak
  • Atık maddeleri ve zararlı patojenleri toplamak ve filtrelemek
Lenf bezleri pek çok hastalığın etkisiyle şişebilir ve ağrılı hale gelebilir. Bu durum lenfadenopati olarak adlandırılır.

Şu bölgelerde bulunan lenf bezleri hastalıklara bağlı olarak sıklıkla şişmektedir:

  • Çenenin altında
  • Boynun her iki tarafında (servikal)
  • Kasıkların her iki tarafında
  • Koltuk altında

Lenf bezleri vücudumuzun her bir bölümünde yer alır. Farklı vücut bölümlerindeki lenf bezleri de hastalıklara bağlı olarak şişebilir.

Lenfadenopati oluşumu her zaman bir hastalığa bağlı olmayabilir. LAP adı verilen bu durum çoğu zaman iyi huylu (benign) bir nedenden kaynaklanır.

LAP, genellikle bir enfeksiyon nedeniyle ortaya çıkar. Aynı zamanda bağışıklık sisteminden kaynaklı bir bozukluğu veya nadir durumlarda bir kanseri işaret edebilir.

Lenf bezi şişmesi çoğu zaman etkilenen bölgeyle ilgilidir. Kulak enfeksiyonuna yakalanan bir kişinin kulak çevresindeki lenf bezlerinin şişmesi beklenir.

Lenf Bezleri Neden Şişer?

Lenfatik sistem, bazı özellikleri nedeniyle bağışıklık sisteminin bir parçasıdır ve çeşitli enfeksiyon etkenleriyle savaşmak için işlev görür.

Oluşan bir hastalık veya enfeksiyon nedeniyle lenf bezlerinde bağışıklık hücreleri ve bir miktar sıvı birikir. Bu nedenle lenf bezleri büyür ve genişler.

Her insan hayatının bir döneminde lenfadenopati ile karşılaşacaktır. Geçirilen herhangi bir enfeksiyon nedeniyle lenf bezleri şişecek ve LAP oluşacaktır.

Lenf bezi şişmesi hakkında bazı önemli detaylar şunlardır:
  • Büyümüş lenf nodları sıklıkla bir enfeksiyon nedeniyle oluşur.
  • Lenf bezi büyümesi büyük oranda iyi huylu bir durumdan kaynaklanır.
  • LAP, büyük oranda enfeksiyon kaynağına yakın olarak oluşur.
  • Lenf bezlerinin kendisi iltihaplanabilir, bu durum lenfadenit olarak adlandırılır.

Lenfadenopatinin görüldüğü vücut bölümü sayesinde hastalığın kaynağı hakkında fikir edinilebilir. Örnek olarak:

  • Kafa derisi enfeksiyonunda boynun arka tarafındaki lenf bezleri şişer.
  • Diş ve ağız enfeksiyonları nedeniyle çene altındaki lenf bezleri büyür.
  • Akciğer enfeksiyonlarında koltuk altındaki veya boyundaki lenf bezleri büyür.

Lenf bezlerinin şişmesine yol açan durum bazen daha ciddi bir nedenden kaynaklanabilir. Lenfoma gibi bazı kanserler lenfadenopati oluşumuna neden olur.

Lenfadenopati Nedenleri Nelerdir?

Lenf bezlerinin şişmesine birçok farklı durum neden olabilmektedir. Özellikle baş ve boyun bölgesindeki lenf bezleri pek çok farklı neden sonrasında büyüyebilir.

Grip gibi basit enfeksiyonlar nedeniyle LAP oluşabileceği gibi, bazı kanserler ve otoimmün hastalıklar nedeniyle de lenf bezleri şişebilir.

Çoğu insanda lokalize lenfadenopati ile karşılaşılır. Bu durumda sadece vücudunuzun belirli bir bölgesindeki lenf bezlerinde büyüme ve şişkinlik meydana gelecektir.

Birden fazla vücut bölümünde lenf bezi şişmesiyle karşılaşırsanız, bu durum yaygın lenfadenopati olarak değerlendirilir ve önemli bir hastalığın belirtisi olabilir.

Lenfadenopati nedenleri şunlardır:

Enfeksiyonlar 

Pek çok enfeksiyon etkeni nedeniyle lenfadenopati oluşur. Lenf bezi şişmesine neden olan enfeksiyonlar büyük oranda virüs kaynaklıdır.

Lenfadenopatiye yol açan yaygın bazı enfeksiyonlar şunlardır:
  • Grip
  • Soğuk algınlığı
  • Sinüzit
  • Mononükleoz
  • Uçuk
  • Tonsilit (bademcik iltihabı)
  • Diş veya diş eti enfeksiyonları
  • Cilt enfeksiyonları
  • Mantar enfeksiyonları

Bazı enfeksiyonlar bir veya birden fazla lenf düğümü bölgesinde şişmeye neden olabilir. Lenfadenopatiye yol açan daha ciddi bazı enfeksiyonlar şunlardır:

  • Su çiçeği
  • Tüberküloz
  • Kızamık
  • Kızamıkçık
  • Lyme hastalığı
  • Kedi tırmığı hastalığı
  • Toksoplazmozis
  • HIV/AIDS

Çeşitli bakteriler, virüsler, mantarlar ve parazitler enfeksiyon oluşumuna neden olarak lenfadenopatiye yol açmaktadır. Yazımızın bu bölümünde öne çıkan bazı enfeksiyonları paylaştık.

İmmünolojik Hastalıklar 

İmmün sistemdeki bozulmalar nedeniyle oluşan bazı hastalıklar da LAP oluşumuna neden olabilmektedir. İmmün sistem bozukluklarında vücudun birçok bölümünde lenf bezi şişmesine rastlanabilir.

Lenfadenopatiye yol açan bazı immün sistem hastalıkları şunlardır:

  • Romatoid artrit
  • Sjögren sendromu
  • Sistemik lupus eritematozus

Kanserler 

Lenfadenopati oluşumuna yol açan en ciddi nedenler kanserlerdir. Bazı kanser türleri lenf bezleri aracılığı ile metastaz yapabilir.

Kanser nedeniyle oluşuna lenf bezi büyümesi daha çok yaygın LAP&#;lar şeklinde ortaya çıkar. Vücudunuzun birden fazla bölümünde lenf bezi şişliği ile karşılaşabilirsiniz.

Lenfadenopatiye yol açan bazı kanserler şunlardır:

  • Lenfoma
  • Hodgkin Lenfoma
  • Lösemi
  • Meme kanseri
  • Akciğer kanseri
  • Kaposi sarkomu
  • Metastazlar

Lenf bezlerinden köken alan lenfomalar, lap oluşumuna neden olabilmektedir. Lenfoma için risk oluşturan bazı durumlar şunlardır:

  • 40 yaşından büyük olmak
  • Erkek olmak
  • Beyaz tenli olmak

Kanserler ile beraber görülen lenfadenopatiye eşlik eden bazı belirtiler vardır. Lenfadenopatiyle beraber şu belirtilerin olması önemli bir sorunun göstergesi olabilir:

  • Lenf düğümünün sert veya lastik gibi olması
  • Ateş yüksekliği
  • Gece terlemeleri
  • Açıklanamayan kilo kaybı

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar 

Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE), tipik olarak kasık bölgesindeki lenf nodlarında şişkinliğe neden olabilirler.

Sifiliz ve bel soğukluğu gibi enfeksiyonlar kasık bölgesinde lenfadenopatiye yol açabilir. Şüpheli cinsel ilişki geçmişiniz ve kasık bölgesinde lenf bezi büyümeniz varsa bir doktora gitmelisiniz.

Lenfadenopati Belirtileri Nelerdir?

Lenf bezlerinin büyüdüğünü kendiniz farkedebilirsiniz. Derinizin altında küçük ve hareketli topaklar hissedebilirsiniz.

Lenfadenopatinin belirtileri lenf nodunun şişme nedenine ve şişmiş lenf bezinin konumuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Lenfadenopati belirtileri şunlardır:
  • Cildinizin altında ağrılı ve yuvarlak bir şişlik
  • Lenf düğümü çevresinde hassasiyet
  • Lenf bezi üzerinde sıcaklık artışı

LAP ile beraber görülen diğer belirtiler şunlar olabilir:

  • Ateş yükseliği
  • Burun akıntısı
  • Boğaz ağrısı
  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Deri döküntüsü
  • Açıklanamayan kilo kaybı
  • Gece terlemesi
  • Dalak büyümesi

Lenfatik sistemin tıkanması nedeniyle ilgili uzuvda şişme meydana gelebilir.

Ne Zaman Doktora Gitmelisiniz?

Lenf bezlerinizin birinde veya birkaçında şişme meydana gelmesi çoğu zaman kötü bir sağlık koşulunu göstermemektedir.

Vücudunuzun enfeksiyon etkenleriyle başarılı bir şekilde mücadele etmesi nedeniyle birçok kişide lenfadenopati ortaya çıkabilmektedir.

Bu noktada en önemli ayrım LAP&#;ın süresidir. Birçok vakada lenf bezi şişliği 2 hafta içerisinde kaybolur. Lenf bezi şişmesi 2 haftadan daha fazla sürüyorsa bir doktora gitmeniz gerekebilir.

LAP nedeniyle doktora gitmenizi gerektiren diğer durumlar şunlardır:

  • Lenf bezinin çok sert bir yapıda olması
  • Serbestçe hareket etmeyen lenf bezi
  • Çapı 1 cm&#;den daha büyük ise
  • Dokunulmayacak kadar çok ağırması
  • Gece terlemelerine ile birlikteyse
  • Açıklanamayan kilo kaybı eşlik ediyorsa

Lenfadenopati Nasıl Teşhis Edilir?

Doktorunuz şikayetlerinizi dinleyecek ve lenf bezi şişliğini kontrol edecektir. Ek semptomlarınızı ve diğer şikayetlerinizi sorarak tıbbi öykünüzü alacaktır.

Muayenenizden sonra lenfadenopatinin nedenini belirlemek için bazı tıbbi testler yaptırmanız gerekebilir. Bu testler rutin kan testlerini içermektedir.

Lenfadenopatiye bağlı bazı durumlarda görüntüleme testleri yapmak gerekebilir. Doktorunuz lenf bezlerine ve çevresindeki dokulara bu sayede bakabilir.

Yapılabilecek görüntüleme testleri şunlardır:

  • Ultrason
  • Bilgisayarlı tomografi
  • Manyetik rezonans görüntüleme

Lenf bezi büyümesi uzun süredir devam ediyorsa ve beraberinde başka belirtiler varsa, doktorunuz lenfadenopati biyopsisi isteyebilir.

İşlem esnasında ilgili bölge lokal olarak uyuşturulur ve lenf bezinden biyopsi alınır. Lenf bezi biyopsisi incelenmek üzere laboratuvara gönderilir.

Lenf bezi biyopsisi yapmak için bazı durumlarda ince iğne biyopsisi kullanılabilir. Doktorunuz biyopsi konusunda sizleri yönlendirecektir.

Lenfadenopati Tedavisi Nasıl Yapılır?

Lenfadenopati tedavisi nedenine bağlıdır. Lenf bezi şişmesine yol açabilecek onlarca farklı neden vardır ve yol açan nedenin tespit edilmesi oldukça önemlidir.

LAP için bazı durumlarda tedavi gerekmeyebilir. Basit enfeksiyonlar için sadece enfeksiyona göre tedavi planlanmalıdır.

Lenfadenopati tedavisi için şu yöntemler uygulanabilir:

Evde Tedavi 

Lenfadenopatiye yol açan nedenlerin büyük bölümü basit enfeksiyon hastalıklarıdır. Soğuk algınlığı ve grip gibi nedenlerle sık sık lenf bezi büyümesi oluşabilir.

Basit enfeksiyonlar için doktorunuzun önereceği semptomatik tedavi seçenekleri büyük oranda yeterli olacaktır.

Basit ağrı kesiciler, ateş düşürücüler ve LAP üzerine yapılacak sıcak kompres tedaviniz için faydalı sonuçlara yol açabilir.

İlaç Tedavisi 

Lenfadenopatiye yol açan birçok hastalık ilaçlar ile tedavi edilmektedir. Enfeksiyon etkenlerine yönelik ilaçlar sayesinde lenf bezi şişmesi iyileştirilebilir.

Çeşitli immünolojik hastalıklar da ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilmektedir. Doktorunuz ilaç tedavisi konusunda sizleri bilgilendirecektir.

Apse Tedavisi 

Bazı durumlarda lenf nodunun kendisi enfekte olabilir ve bu durum apse ile sonuçlanabilir. Apsenin küçük bir işlem ile boşaltılması gerekebilir.

Apse içeriği küçük bir kesi veya ince bir enjektör ile boşaltılabilir. Bu sayede lenf dokusunun enfeksiyonu tedavi edilebilir.

Kanser Tedavisi 

Lenfadenopati bazı kanserlerin ilk belirtilerinden biri olabilir. Lenf bezinin şişmesi kanserden kaynaklanıyorsa birçok farklı tedavi seçeneği gündeme gelebilir.

Kanser tedavisi için uygulanabilecek bazı tedaviler şunlardır:

  • Kemoterapi
  • Radyoterapi
  • Ameliyat

Kansere bağlı olarak oluşan lenfadenopati ancak kanserin tedavisi ile iyileşebilmektedir.

LAP Kontrolü Nasıl Yapılır?

Lenf bezi şişliğini kendiniz kontrol edebilirsiniz. Şişmiş lenf düğümleri şu özelliklere sahiptir:

  • Yuvarlak yumru şeklindedir.
  • Genellikle yumuşaktır.
  • Bir bezelye büyüklüğündedir.
  • İnflamasyona bağlı olarak hassas olabilir.
  • Bazı durumlarda üzüm büyüklüğüne kadar ulaşabilir.

Lenfadenopatiyi kontrol etmek için deri üzerine hafifçe bastırmalısınız. Büyüyen lenf bezlerini elinizle hissedebilir ve hareket ettirebilirsiniz.

Lenf düğümleri vücudun her iki tarafında paralel olarak bulunur. Vücudunuzun her iki tarafındaki lenf düğümlerini kontrol edebilirsiniz.

Lenfadenopati ile beraber var olan diğer semptomlarınızı farketmelisiniz. Ek semptomlar çoğunlukla altta yatan probleme bağlı olarak oluşmaktadır.

Lenfoma

Başlıklar

“Ağrısız lenf düğümü büyümeleri Lenfomalarda en sık görülen belirtilerden biridir.”

Lenfoma Hasta Kılavuzu
Lenfoma nedir?
Lenfoma lenfositlerin oluşturduğu bir kanser tipidir. Lenf dokusunun habis tümörüne verilen genel bir isimdir. Kanser ya normal hücrelerin hızla çoğalması veya normal lenfositlere göre daha uzun süre yaşamaları ile oluşur. Malign lenfoid hücreler de normal lenfositler gibi lenf düğümü, dalak, kemik iliği, kan ve diğer organlarda çoğalır. Lenfoma; Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma adı altında iki büyük gruba ayrılır.

Hodgkin lenfoma (HL)nedir?
İlk kez tarif eden Thomas Hodgkin`in adı ile anılan hastalıktır. Hodgkin lenfomanın nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Her yaşta ortaya çıkabilmekle birlikte daha çok genç erişkinlerde görülür. Erkeklerde daha sık ortaya çıkar. Bulaşıcı bir hastalık değildir. Kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilen ilk habis hastalıktır.

Hodgkin dışı lenfoma (HDL)nedir?
Bu başlık altında lenfatik sistemi etkileyen yakından ilişkili bir grup hastalık toplanır. Bu hastalık anormal B lenfositlerden kaynaklanan B hücreli lenfomalar ve anormal T lenfositlerden kaynaklanan T hücreli lenfomalar olarak 2 gruba ayrılır. B hücreli lenfomalar daha sık ortaya çıkar. Hastalık lenf düğümlerinde, dalak gibi lenfoid dokularda ortaya çıkabilir veya mide, barsak gibi organlardaki lenf dokusundan kaynaklanabilir. Malign lenfoid hücreler kan ve lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer kısımlarına da yayılabilir. Son yıllarda HDL sıklığı artmaktadır, ancak bu artışın nedeni bilinmemektedir.

Lenfomanın nedeni nedir?
HL ve HDL nedeni kesin olarak bilinmeyen hastalıklardır. Bulaşıcı hastalık değildir. HDL gelişimini kolaylaştıran bazı risk faktörleri olduğu kabul edilmektedir. EBV ya da HTLV 1 gibi bazı virüslerle enfekte kişilerde, immun yetmezlik durumlarında( HİV enfeksiyonu, immun supressif tedavi uygulanan organ transplantasyonu yapılmış hastalar), ailede HDL anamnezi olan hastalar, bazı kimyasal maddelerle ilişkisi bulunanlarda sık görülür.

Lenfomada hastaların hangi şikayetleri olur?
İlk şikayet çoğu kez boyunda ortaya çıkan ağrısız bir şişliğin fark edilmesi şeklindedir. Hodgkin lenfomada bu şişlik özellikle solda köprücük kemiği üzerinde yerleşimlidir. Koltuk altı ve kasıktaki lenf düğümü bölgelerinde de büyüme olabilir. Az sayıda hastada ise lenf düğümü büyümesinin yaygın olduğu görülür. Göğüs kafesi içinde ya da karın boşluğu içindeki lenf düğümlerinde de büyüme olabilir. Bunlar bası nedeni olacak büyük kitleler oluşturuyorsa nefes darlığı, yüzde ve boyunda şişme ya da karında şişlik, ele gelen kitle, karın ağrısı olması gibi şikayetlere yol açarlar. Fizik muayenede karaciğer ya da dalak büyüklüğü saptanabilir. Hastalık lenf düğümü dışındaki dokuları da tutabilir. Akciğer, karaciğer, kemik, kemik iliği tutulumu en sık lenf düğümü dışı tutulum yerleridir. Lenf düğümü dışı tutulum olması ekstranodal hastalık olarak adlandırılır. Başlangıçta vakaların % 5- 10 unda ekstranodal tutulum olabilir. Hastaların bir kısmında lenfomaya bağlı olarak ortaya çıkan ve sistemik semptomlar olarak değerlendirilen bulgular olabilir. Bunlar ateş, gece terlemesi, son 6 ayda vücut ağırlığının % 10 undan fazla kilo kaybı olmasıdır. Ateşin nedeni bir infeksiyon değildir. Sistemik semptomlar bu hastalıklara özgü değildir. Hodgkin lenfomada kaşıntı da olabilir. Hodgkin lenfomada hasta alkol alınınca büyümüş lenf düğümlerinde ağrı olduğunun ifade edebilir. Bademciklerin tutulumu Hodgkin dışı lenfomada daha sık olmaktadır. Lenfomalı hastaların az bir kısmında fizik muayenede büyümüş bir lenfadenomegali bulunmaz.

Lenfomada tanı nasıl konur?
Lenfoma tanısı koymak için mutlaka tutulmuş bölgeden biopsi yapmak gerekir. Kesin tanı histopatolojik inceleme ile konur. Bu nedenle lenf düğümü büyümesi olan hastalarda lenf düğümünün cerrahi olarak çıkarılması ve histopatolojik tetkikinin yapılması gereklidir. çıkarılacak lenf düğümü hekimin uygun gördüğü yerde ve tetkik için uygun büyüklükte olmalıdır. Tanı için gerekirse biopsi tekrar alınmalıdır. Fizik muayenede lenf düğümü ele gelmeyen hastalarda göğüs boşluğu içinde ya da karın içinde büyümüş lenf düğümleri olduğu radyolojik tetkiklerle gösterilirse genel anestezi altında göğüs boşluğu ya da batın içine ulaşılarak lenf düğümü biopsisi yapılması gerekebilir. Lenfoma tanısı konan her hastaya mutlaka hastalığın evresini belirlemek için kemik iliği biopsisi de yapılmalıdır. Hastalığın kemik iliği tutulumunun olup olmadığının belirlenmesi uygun tedavi şeklini kararlaştırmada yol göstericidir. Hastalığın yaygınlığını belirlemek için farklı muayene ve testlerin yapılması gereklidir. Klinik değerlendirme hematolog ( kan hastalıklarını tedavi eden hekim) tarafından yapılmalıdır. Hastalığın hikayesi, fizik muayene bulguları, görüntüleme ve laboratuar bulguları değerlendirilerek remisyon veya iyileşme sağlayacak en iyi tedavi planlanmalıdır. Hastalığın bulguları lenf düğümünde ağrısız büyüme olması, ateş, gece terlemesi, açıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı olabilir. Hastalığın en sık bulgusu boyun ve koltuk altında ağrısız olarak büyümüş lenf düğümünün ele gelmesidir. Bazen ateş, terleme, kilo kaybı, kaşıntı başvuru şikâyetidir. Bu nonspesifik şikâyetleri olan pek çok kişi lenfoma değildir. Ancak bir hekime başvurarak altta yatan nedeni ortaya koymak gereklidir. Lenfoma düşündüren bulgular varsa tam fizik muayene yapılmalıdır. Bu muayenede boyun, koltuk altı ve kasıklarda büyümüş lenf düğümleri olup olmadığı muayene edilmeli, her hastada mutlaka bademcikler de muayene edilmelidir. Karın ve göğüs muayenesi yapılmalıdır. Eğer lenfoma şüphesi varsa tanıyı doğrulamak için bazı testlerin yapılması gerekir. Bu amaçla biopsi, kan testleri, görüntüleme, kemik iliği muayenesi, gerekirse sinir sistemi ile ilgili muayeneler yapılmalıdır.
Biopsi: Biopsi kanser şüphesi olan alandan doku parçası alınması işlemidir. Biopsiler ya lokal anestezi yapıldıktan sonra bir iğne ile küçük bir doku parçası alınarak yapılır. Ancak bu yöntemle bazen tanı için yeterli materyel alınamayabilir. Veya açık biyopsi (cerrahi biyopsi) yapılır. Lokal anestezi ile yapılabileceği gibi bazen genel anestezi yapılması da gerekebilir. Karın içinde bir patoloji varsa laparoskopi veya laparatomi denilen cerrahi yöntemlerle karın içindeki şüpheli bölgeden parça almak gerekir. Çıkarılan doku örnekleri patolog tarafından değerlendirilir.
Görüntüleme: Anestezi gerektirmeyen çoğu kez ağrısız bir işlemdir. Direkt röntgen grafileri; boyun, toraks, batın ve/veya pelvis bilgisayarlı tomografi tetkiki (BT) çekilmelidir. Magnetik rezonans görüntüleme (MRİ) özellikle beyin ve omurilik tutulumu düşünülüyorsa planlanmalıdır. Lenfanjiogram çok sık kullanılmayan bir yöntem olup, lenfatik sistemin radyolojik olarak değerlendirilmesidir. Galyum scan radyoaktif galyumun bazı tümörlerde biriken bir madde olmasından yararlanılarak lenfomada kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Tedavi öncesi patolojik tutulum varsa tedavi sonrası galyum scan tekrarlanmalıdır. Tümörün ortadan kalktığını veya inaktif olduğunu gösterir.
Kan sayımı: Alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları (trombosit) denen farklı kan hücrelerinin sayısının ve görünümünün değerlendirilmesi gerekir. Bu hücrelerde bir bozukluk olması bazen lenfomanın ilk bulgusu olabilir.
Biokimyasal tetkikler: Tümörün karaciğer, böbrek veya vücudun diğer kısımlarının tuttuğu göstermede bilgi verir.
Kemik iliği muayenesi: Kemik iliği kemiklerin içinde bulunan bir madde olup vücuttaki akyuvar, alyuvar ve kan pulcuklarının yapıldığı yerdir. Alyuvarlar dokulara oksijen taşınmasında rol oynar; akyuvarlar infeksiyondan korur; kan pulcukları ise kanamanın durdurulmasına yardım eder. Kemik iliğine yayılan ya da kemik iliğinden kaynaklanan lenfomada tanıya gitmek için kemik iliği değerlendirilmelidir. Lokal anestezi ile deri, derialtı dokusu ve kemik yüzeyi uyuşturulduktan sonra iğne kemik iliği içine girer. İşlem kalçadan yapılır. Hasta ilik materyali çekilirken ağrı hissedebilir.
Santral sinir sistemi muayenesi: Lenfoma bazen sinir sistemine yayılabilir. Bu oluştuğu zaman omurilik ve beyinde bulunan beyin omurilik sıvısında anormallik olabilir, bu sıvıda kanser hücreleri saptanabilir. Bunu belirlemek için hekim bel bölgesinden ince bir iğne ile lomber ponksiyon yaparak beyin omurilik sıvısı almayı önerebilir. Az bir miktar sıvı bu inceleme için yeterlidir. Bu sıvının kimyasal yapısı ve hücre sayısı da değerlendirilir.
Gerekli diğer testler: Ekokardiografi ve bazı radyonüklid testler kalb ve akciğer fonksiyonlarını değerlendirmek için gerekebilir.

Lenfomanın histopatolojik sınıflaması nasıl yapılır?
Lenfoma histopatolojik olarak önce Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma diye 2 ana gruba ayrılır. Biopsi yapılarak lenfomanın hangi tipte olduğu ortaya konabilir. Hodgkin lenfoma nodüler lenfositten baskın tip ve klasik Hodgkin lenfoma olarak iki gruba ayrılmakta, klasik Hodgkin lenfomada alt grublarına ayrılmaktadır. HDL sınıflandırılmasında birkaç sistem vardır.
Kullanılmakta olan 3 sistem şunlardır: Working formülü (lenfomaları düşük, orta ve yüksek dereceli 3 ana grupta toplayan bir sistem olup bu sistemde hücrelerin mikroskopik görünümü ve klinik seyir gözönüne alınır), REAL sınıflaması (burada lenfomanın kaynaklandığı hücre tipine göre sınıflandırma yapılmaktadır), WHO sınıflaması ( en son kabul edilen sınıflama sistemidir).Bir lenfomanın tümör büyümesinin hızlılığı açısından değerlendirilmesi tümörün derecesi (grade` i) olarak değerlendirilir. Bu sınıflandırma hem hastalığın ilerlemesi, hem de etkili tedavinin seçimi ile ilgilidir. Tümörün derecesi seçilecek tedaviyi belirlemede önemlidir. Düşük dereceli lenfomalar (sessiz seyirli) yavaş ilerler, acil tedavi çoğu kez gerekmez. Hastalar uzun süre iyi bir yaşam kalitesi ile yaşarlar. Ancak tedavi ile tam şifa nadirdir. Bazı vakalar zamanla daha agresif lenfoma tiplerine dönüşebilir, o zaman daha yoğun tedavi gerekir. Orta ve yüksek dereceli HDL agresif olarak adlandırılır. Bu tümörler hızla büyüyebilir ve tanıdan hemen sonra tedavi gerekir. Bu tümörler daha yoğun tedavi gerektirmesine rağmen yapılacak tedavi ile tam şifa elde edilebilir.

Lenfomada evreleme nasıl yapılır?
Evreleme vücutta tümörün yaygınlığını gösteren bir terimdir. Lenfoma dört klinik evreden birinde olabilir. Evre I ve II lokalizedir, III ve IV ise ilerlemiş, yaygın hastalığı gösterir. Evrelemede A, B, E önemlidir. Tanı sırasında sistemik semptomların olması B, olmaması A olarak değerlendirilir. Sistemik semptomlar ateş, gece terlemesi ve kilo kaybıdır. Hastalık lenf düğümünden bir organa yayıldığı zaman ya da hastalık lenfatik sistem dışında bir tek organı tuttuğu zaman E ifadesi kulanılır. Ann Arbor evreleme sistemine göre hastalık I. Evrede ise karın zarının alt veya üstünde tek taraflı olmak üzere bir lenf düğümü bölgesinde hastalık mevcuttur. II. evrede hastalık yine tek taraflıdır, ancak karın zarının altında veya üstünde birden fazla lenf düğümü bölgesinde hastalık vardır. III. evrede ise karın zarının hem altında hem de üstündeki bölgelerde lenf düğümü tutulumu söz konusudur. Dalak tutulumu varsa bu hastalarda III. evrede kabul edilir. IV. evrede ise hastalık daha yaygındır ve lenf dokusu tutulumu dışında diğer doku ve organlarda hastalığa katılmıştır. Bunlar karaciğer, kemik,kemik iliği, deri, beyin, akciğer gibi organlar olabilir.

Lenfomada ne tür tedaviler kullanılır?
Lenfoma tedavisi radyoterapi ve kemoterapi ile yapılmalıdır. Lenfomada tedavi seçimi hastalığın evresine göre planlanacağı için evrelemenin doğru yapılması gereklidir. Histopatolojik olarak tanısı doğrulanan her hastaya uygun evreleme için göğüs, batın, pelvis bilgisayarlı tomografik tetkikleri ve kemik iliği biyopsisi yapılmalıdır. çok erken evre Hodgkin lenfomada evreleme amacı ile evreleme laparatomisi denilen bir ameliyat yapılarak karın içinde büyümüş lenf düğümü olup olmadığı araştırılmalıdır. Hodgkin lenfomada tedavi erken evrede radyoterapi yapılması şeklindedir. Hastalık daha ileri evrede ise kombine kemoterapi şemaları (ABVD, MOPP gibi) uygulanmalıdır. Erken evrede uygun tedavi ile % 80 lere ulaşan şifa şansı ileri evrelerde de daha düşük bir oranda devam etmektedir. Hodgkin lenfomada hastanın yaşı, hastalığın histopatolojik tipi, hastalığın evresi, B semptomlarının varlığı tedavi başarısını etkileyen faktörlerdir. Hodgkin dışı lenfomada tedavi planı lenfomanın derecesi, hastalığın yaygınlığı gibi birçok faktöre göre yapılır. Agresif HDL lı hastaların % 60 ında kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilir. Hastalığın sessiz formlarında şifa elde edilememesine rağmen prognoz çok iyidir. Bu hastalar 20 yıl ve daha fazla yaşayabilirler. HDL tedavisinde kemoterapi, radyoterapi veya bu tedavilerin kombinasyonu kullanılmaktadır. Bazı sessiz lenfoma türlerinde bekle gör politikası uygundur. Hastalığa ait semptomu olmayan hastalar belirli aralıklarla fizik muayene ve laboratuar testleri, görüntüleme ile izlenir. Hastalık ilerleme gösterince tedaviye geçilir. Agresif lenfomalarda ise kemoterapi uygulanır. Kemoterapi ilaç tedavisidir. İlaçlar kanser hücrelerini öldürür veya kanser büyümesini durdurur. Kemoterapi normal hücrelere de benzer etki yapar. Kemoterapi çoğu kez kombine kemoterapi şeklindedir. Kombine kemoterapilerle hem ilaçların tümör üzerine sinerjist etkisinden yararlanılır, hem de tek tek ilaçlar yerine kombine tedavide daha düşük dozda birkaç ilaç verilerek ilaçların doza bağlı yan etkisi azaltılmış olur. Kemoterapi rejimi belirli dozlarda, belirli bir sıra ile verilen antikanser ilaç kombinasyonudur. Tek doz kemoterapi ile az sayıda tümör hücresi öldürülmüş olur. Tüm kanser hücrelerini öldürmek için tedaviyi birkaç doz halinde vermek gerekir. Kür sayısı tümör büyümesine fırsat vermemek, dirençli kanser hücrelerinin gelişimini önlemek için gereken sıklıkta olmalıdır. Kemoterapi genellikle siklusler halinde verilir. Her bir tedaviyi birkaç haftalık ilaçsız istirahat dönemleri izler. Tedavi yapıldığı dönem ve tedavisiz dönem kemoterapi siklusu adını alır. Kemoterapi rejimine göre tedavi ağızdan ilaç vererek, damardan injeksiyon ile veya damardan serum takılarak intravenöz infüzyon tedavisi şeklinde yapılır. İntravenöz infüzyon tedavisi birkaç siklus halinde yapılacaksa kalıcı ya da geçici kateter takılabilir. HDL sessiz seyirli ise evre I ve II de radyoterapi, evre III ve IV de bekle gör tedavisi, kemoterapi ( klorambusil, CHOP, fludarabin) veya monoklonal antikorlar gibi biyolojik tedaviler uygulanabilir. İntermediate ve agresif lenfomalarda ise evre I ve II de tam doz kemoterapi veya kemoterapi + radyoterapi yapılır. Standart tedavi CHOP dur. III veya IV. evrede kombine kemoterapi yapılır. Standart tedavi CHOP dur. Bazen HDL lı hastalar için kök hücre transplantasyonu ile birlikte yüksek doz kemoterapi yapılması gerekir. Kemik iliği kök hücre denen akyuvar, alyuvar ve kan pulcukları oluşturan, olgunlaşmamış bir hücre içerir. Bazen kanser hücrelerini öldürmek için yüksek doz radyoterapi veya kemoterapi gerekir. Bu tedavi ile normal kemik iliği de yıkılır. Sağlıklı kemik iliği elde etmek için bir vericinin kemik iliği veya kök hücreleri kullanılır. Nüks eden hastalarda lenfoma tipi ve nüks zamanına göre yeni tedavi planlanır. Tam düzeldikten sonra yeniden lenfomanın ortaya çıkmasına nüks denir. Bazen nüks etmiş hastalara da yoğun tedaviler yapılmasını izleyerek kemik iliği veya kök hücre nakli yapılması gerekebilir.

Kemoterapi dışı diğer tedaviler nelerdir?
Radyoterapi: Radyasyon tedavi edilen alandaki kanser hücrelerini öldüren bir lokal tedavidir. Tedavi sınırlı bir bölgeye veya geniş alanlara verilebilir. Radyasyon ağrısızdır. Yorgunluk, iştah kaybı, boğazda tahriş, bulantı, öksürük, ağız kuruluğu, deri döküntüleri, saç dökülmesi radyoterapinin beklenen yan etkileridir.
Biyolojik tedaviler: İmmunoterapi dâhil biyolojik tedaviler vücudun hastalıkla savaşabilme kapasitesinin kullanıldığı tedavi şekilleridir. Monoklonal antikorlar bir antijene karşı yapılmıştır. Kanser hücreleri belli antijenlere karşı yapılan monoklonal antikorlarla yok edilmektedir. Radyoimmunoterapi ile monoklonal antikorlara radyoaktif molekül eklenerek direkt tümöre radyoterapi yapılabilmektedir. Radyoaktif molekül I veya yitriyum 90 dır. İnterferon tedavisi de vücutta doğal olarak oluşan bir madde olan alfa interferonun direkt tümör hücreleri öldürebilme etkisinden yararlanılarak uygulanır. Yan etkileri gribal enfeksiyon benzeri semptomlar ( ateş, zayıflık, kas ve eklem ağrıları) dır.

Lenfomada prognostik faktörler nelerdir?
Lenfomada tedavinin başarısını etkileyen faktörlere prognostik faktörler denir. HDL için yaşın 60 ın altında olması, genel durumun iyi olması, serum LDH düzeyinin yüksek olmaması, hastalığın erken evrede olması, ekstranodal hastalık olmaması iyi prognostik faktörlerdir.

Lenfoma tedavisinin seyrini açıklamak için hangi terimler kullanılmaktadır?
Primer tedavi: Lenfoma tedavisi için hastaya uygulanan ilk tedavidir. Primer tedavi sonrası elde edilen sonuç tam remisyon, kısmi remisyon, hastalığın refrakter olması şeklinde olabilir.
Tam remisyon: Tedavi sonrası hastalığa ait tüm bulgular ortadan kalkar.
Kür(şifa): Hastalık bulgularının tümü ile görülmediği süre en azından 5 yılı aşarsa sözkonusudur.
Kısmi remisyon: Tümör boyutları ilk boyutlarından en az ½ den fazla küçülmüştür
Düzelme: Tümör geriler, ancak tedavi sonrası başlangıç büyüklüğünün ½ sinden daha büyük kalırsa söz konusudur.
Stabil hastalık: Tedavi sonrası hastalık iyileşmez veya kötüleşmez
Refrakter hastalık: Kanser tedaviye dirençlidir.
Hastalığın ilerlemesi: Tedavi sırasında hastalık ilerlerse veya tümör büyürse (tedavi yetmezliği) söz konusudur.
Prognoz: Hastalığın nasıl ilerleyeceğini ve iyileşme ihtimalini belirtmek için kullanılan bir terimdir. Prognoz aynı hastalığı olan çok sayıdaki hastanın değerlendirilmesi ile belirlenir.
Standart tedaviler: Uzun süredir kullanılan, denenmiş tedavilerdir.
Klinik çalışmalar(Gelişmekte olan tedaviler): Tedavinin uygun, daha etkili ya da daha az toksik olduğunu tayin etmek için uygulanan yeni tedavilerdir.
Toksisite:Kemoterapi genellikle hızla çoğalan hücrelere etkilidir. ör. Kanser hücreleri gibi. Ancak özellikle saçlar gibi hızla büyüyen hücreler ya da ağız, mide- barsak sistemi ve kemik iliği gibi organlardaki normal hücreleri de öldürebilir. Bunun sonucu toksisite ( yan etkiler) ortaya çıkar. Yan etkiler hafif ya da ağır olabilir.

Kemoterapinin yan etkileri nelerdir?
Erken dönemde ortaya çıkan yan etkiler şunlar olabilir:

  1. Kan yapımında azalma:
  2. Saç dökülmesi:
  3. Mide barsak sistemine ait yan etkiler:
  4. Yorgunluk:
  5. Diğer yan etkiler: öksürük, deride döküntüler olmasıdır.

Tedaviden sonra tam düzelmesi haftalar, aylar alabilen bir şikâyettir. Ağır bir yorgunluk olması çoğu kez aneminin işaretidir. Bulantı, kusma olması başta gelen gastrointestinal şikâyetler içindedir. Bulantı çoğu kez ilk semptomdur, bazen gün sonra başlayabilir. İshal bir yan etki olabilir. Ağız içinde kızarıklık, ağrı olmasına mukozit denir. Ağız içinde metalik tad alınabilir. Bunlar geçici yan etkilerdir. çoğu hastada saçlar, kaşlar, kirpikler, kol ve bacaklardaki, genital bölgedeki dökülür. Bu geçici bir etkidir. çoğu kez ilk kemoterapiden hafta sonra başlar. Kemik iliğinde yapılan alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları kemoterapinin miyelosupresyon denen etkisi ile geçici olarak yapılamaz. Anemi alyuvarlarda azalma olmasıdır. Gerekirse eritrosit süspansiyonu verilir. Nötropeni akyuvarlarda azalma olmasıdır. Nötrofiller infeksiyonlara karşı korunmada önemli rol oynarlar. Azaldıkları zaman hayatı tehdit eden infeksiyonlar ortaya çıkabilir. Her kemoterapiden önce bu nedenle kan sayımı yapılır. Nötropeni varsa tedaviye nötrofil yapımını uyaran yardımcı tedaviler eklenebilir. Trombosit sayısı düşebilir. Trombositler pıhtılaşma olayına katılarak kanamayı önlerler. Trombositler azalınca dişeti, burun, cilt kanaması ortaya çıkabilir. Bu durumda trombosit transfüzyonu gerekebilir.
Kemoterapinin geç olarak ortaya çıkan yan etkileri: Başarılı tedavi edilen lenfomalı hastaların çoğu uzun yıllar sağlıklı olarak yaşayacaktır. Ancak hastalığa ya da tedaviye bağlı bazı problemler zaman içinde ortaya çıkabilir. Kemoterapinin geç yan etkileri kısırlık ve erken menapoz olmasıdır. Riski tedavinin tipi ve kemoterapi miktarına göre değişebilir. Erken menapoz 30 yaş üzerinde daha sıktır. 30 yaş altındaki kadınlarda mensler tekrar başlayabilir. Erkekte ise geçici veya kalıcı kısırlık olabilir. Lenfoma tanısı ile tedavi edilen hastalarda lösemi, melanom veya organlarda oluşan tümörler gibi sekonder kanser gelişme riski fazladır.

Kemoterapi sırasında hastalarca dikkat edilmesi gereken acil durumlar nelerdir?
Hastada aşağıdaki bulgular ortaya çıkarsa doktora başvurulmalıdır.
Yapılan önlemlere rağmen devam eden bulantı, kusma
Kulakta dolgunluk
Bacaklarda şişlik
Açıklanamayan kilo alma veya kilo kaybı
Yorgunluk
Baş dönmesi
Solunum zorluğu öksürük
Ağız ve boğazda ağrı
Kabızlık veya ishal
Enfeksiyon bulgusu(ateş)

Daha ayrıntılı bilgi için Genel bilgilere bakınız.

Lenfoma ile ilgili tıbbi terimler nelerdir?
Kanser: Vücudumuzdaki milyonlarca hücre yaşlanır ve yerlerini sağlıklı hücrelere bırakır. Bu sistemin bozulması ve anormal hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucunda bir kitle oluşur. Bu kitleye tümör denir. Kanser anormal hücrelerin kontrolsüz büyümesi ile ortaya çıkan hastalıkları ifade etmek için kullanılan bir deyimdir.
İmmun sistem: Vücudumuz iç ve dış birçok faktörle etkileşmesine rağmen, çoğu insan yaşamı boyunca sağlıklı kalır. Ortaya çıkan hastalıklar çoğu kez geçicidir ve kısa sürede iyileşir. Dış etkenler ya da vücutta oluşan mutasyonlara rağmen sağlıklı yaşayabilmemiz için immun sistem devreye girer. İmmun sistem vücuda giren mikroorganizmalarla ( bakteri veya virus gibi) ya da anormal veya kanserli hücrelerle etkileşir. Bu etkileşim tüm hücrelerin yüzeyinde bulunan antijen denilen proteinler aracılığı ile olur. İmmun hücreler antijeni tanıdığı zaman immun cevap başlar, organizma yabancı maddeyi veya anormal hücreyi ortadan kaldırır.
Lenfatik sistem: Lenfatik sistem vücut savunma sisteminin bir parçasıdır. Vücudun hastalık ve enfeksiyonlardan korunmasında rol alır. Bu sistem lenfosit isimli akyuvarları taşıyan ve lenf sıvısı denen bir sıvı içeren ince damarlardan oluşur. Bu damar ağı içinde lenf düğümleri denen küçük organlarda yer alır. Lenf düğümleri boyun, koltuk altı, kasık gibi yerlerde bulunur. Lenf akımı lenf düğümleri ve lenfoid dokular olan dalak, bademcik, kemik iliği ve timus arasında dolaşır. Lenf düğümleri gelen lenf sıvısını süzer; böylece bakteri, virus ve diğer yabancı maddeler dolaşımdan çıkarılır. Lenfosit: Akyuvarların bir tipidir. Bu akyuvarlar kemik iliğinde yapılır ve kan damarları ile lenf damarları içinde dolaşır. Yabancı hücreleri tanır ve yok edilmesinde etkili olur. Lenfositler T lenfositler, B lenfositler ve NK hücreleri (doğal öldürücü hücreler) şeklinde 3 ana gruba ayrılır. B lenfositler plazma hücrelerine farklılaşır. Plazma hücrelerinin yaptığı antikor denen özel maddeler toksinler, bakteriler ve bazı kanser hücreleri ile etkileşir.
Lenfadenomegali: Lenf düğümlerinin büyümesine verilen isimdir.
Hepatomegali: Karaciğerin normal boyutlarından daha fazla büyümesine verilen isimdir.
Splenomegali: Dalağın normal boyutlarından daha fazla büyümesine verilen isimdir.

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir