görücü usulü evliliğin zararları / Erken yaşta yapılan evliliklerin zararları nelerdir? – merakname

Görücü Usulü Evliliğin Zararları

görücü usulü evliliğin zararları

Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler

Fiziksel Sağlık: Özellikle kız çocuklarında erken gebeliğe bağlı annenin veya bebeğin sağlık sorunları, çok sayıda düşük, doğum esnasında ölüm riski, istenmeyen, erken ya da sık aralıklı gebelik ile karşı karşıya kalma, cinsel yolla bulaşan hastalıklara açık hale gelme ve benzeri pek çok sağlık riskleri görülmektedir.

Her yıl, doğumların %11’i 15-19 yaş aralığındaki kız çocukları tarafından gerçekleştirilmekte ve her yıl 50 bin kız çocuğu gebelik nedeni ile hayatını kaybetmektedir. UNFPA’in verilerine göre her yıl gelişmekte olan ülkelerde 18 yaşın altında 7,3 milyon doğum meydana gelmekte ve bu doğumların 2 milyonu 15 yaşın altındaki kız çocukları tarafından gerçekleştirilmektedir (UNFPA, 2013).

Dünya çapında 15-19 yaş arasındaki kız çocuklarının başlıca ölüm sebebini gebelik ve doğuma bağlı komplikasyonlar oluşturmaktadır (WHO, 2018; aktaran UNFPA, 2020).  Bunun yanı sıra resmi nikahı olmayan ve resmi nikah yapılabilecek yaşın altında kalan kız çocuklarının gebe izlemi ve doğum hizmeti veren sağlık ekipler tarafından bildirilme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durum, yasal yaptırımı önlemek amacıyla kız çocuğunun eşi veya ailesi tarafından kız çocuğunun sağlık hizmetlerine erişiminin engellenmesine sebep olabilmekte ve kız çocuğunu her türlü sağlık riskine karşı açık hale getirebilmektedir.  (Yakıt, Coşkun, 2014)


Ruhsal Sağlık: Çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirilen çocuklarda travma, depresyon, anksiyete, intihar teşebbüsü, sosyal hayattan çekilme, madde kullanımı, riskli davranışlarda bulunma, psikosomatik problemler sıklıkla görülebilmektedir (UNFPA, 2021).  Çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklerin olumsuz psikolojik etkilerinin oluşmasında ve hayat boyu bu etkilerin görülmesindeki önemli sebeplerden biri ergenlik döneminde yaşanmasıdır. Çocuk bu dönemde fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimini tamamlamaya ve kendine özgü kimliğini oluşturmaya çalışmaktadır. Ergenlikle beraber gelen fiziksel değişimler toplumda çocuğun “küçük yetişkin” olduğu gibi yanlış bir algıya neden olabilmekte ve çocuğun evliliğe hazır olduğu algısını ortaya çıkarabilmekedir. Ancak, henüz fiziksel ve psikolojik olarak yeterli olgunluğa erişmeden yapılan evlilik, çocuğun yaşına uygun olmayan pek çok sorumlulukla karşılaşmasına yol açmakta, akranlarından kopmasına yani sosyal açıdan gelişiminin sekteye uğramasına sebep olmaktadır (Aktepe ve Atay, 2017)

2021 yılında yayınlanan bir araştırmada, 17 yaş altında evlendirilen kadınlar ile 20 yaş ve üzerinde evlenen kadınlar evlilik biçimi, aile içi fiziksel şiddet maruziyeti, alkol, madde ve tütün kullanımı, ruh sağlıklarında görülen rahatsızlıklar yönünden karşılaştırılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre; erken yaşta evlendirilen kadınların yarısından fazlası gibi ciddi bir oranında en az bir ruhsal bozukluk (rahatsızlık) saptanmıştır. Erken yaşta evlendirilen kadınlar, 20 yaş ve üzerinde evlenen kadınlara göre evlilik içinde daha fazla fiziksel şiddete maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Ek olarak erken yaşta evlendirilen kadınların intihar girişimi ve nikotin kullanımının, 20 yaş ve üzerinde evlenen kadınlara oranla büyük ölçüde yüksek olduğu saptanmıştır (Kaya, Alnak, Subaşı, Arslan, Şahin, 2022)


Şiddete Maruz Bırakılma: Çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirilen çocukların, bu yaşlarda evlenmeyen kişilere göre birçok şiddet türüne daha fazla maruz kaldığı araştırmalarla kanıtlanmıştır.  Çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları ile diğer yaş gruplarında evlenen kadınların şiddete maruz kalma oranlarını karşılaştıran Uluslararası Kadın Araştırma Merkezinin yaptığı araştırmaya göre; çocuk yaşta evlenen kız çocukları diğer yaş gruplarındaki kadınlara göre fiziksel şiddete 2 kat, cinsel şiddete ise 3 kat daha fazla maruz kalmaktadırlar (Malatyalı, 2014).

2014 yılında gerçekleştirilen ‘Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”na göre Fiziksel şiddet erken evlenen kadınlar arasında %48 iken, 18 yaşından sonra evlenen kadınlar arasında %31 düzeyindedir. Bununla beraber 18 yaş öncesi evlenen kadınların %19’u, 18 yaş sonrası evlenen kadınların ise %10’u cinsel şiddete maruz kalmıştır. Aynı araştırma, onsekiz yaşından sonra evlenmiş kadınların %42’sinin yaşamın herhangi bir döneminde duygusal şiddet/istismara maruz kaldığını belirtirken, 18 yaşından önce evlenmiş kişiler  için bu oranın %51’e ulaştığını da ortaya koymaktadır. (T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, 2014).


Eğitime Erişim: Çocuk yaşta evlilikler ve okul terki arasındaki ilişki karmaşık olmakla birlikte, bugüne kadar Türkiye’de yapılan nitel çalışmalar, evlendirilen kız çocuklarının, ev işlerinin yükü nedeniyle eğitimlerine devam etmelerinin çok zor olduğunu göstermektedir. Evlilikle birlikte hareket özgürlüğünün kısıtlanması, hamilelik ve çocuk sahibi olma, evle ilgili sorumluluklar ve bazı ülkelerde evli/hamile/çocuklu kız çocukların okula/işe devamı önünde yasal engellerin bulunması çocukları eğitim hayatından koparmaktadır. Eğitim ve istihdamdan kopuş kız çocuklarının sosyal ağlara ve destek hizmetlerine erişimini engellemekte ve bir yoksulluk döngüsü içine girmesine neden olmaktadır. Çocukların evlilikle birlikte eğitim hayatından kopması meslek edinmelerini zorlaştırmakta, çalışma hayatına katılımlarını azaltmakta ve kendilerine ait geliri olmadığı için diğer insanlara bağımlılıklarını artırmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar, sadece genç kızları ve kadınları değil, onların çocuklarını da etkilemektedir (UNFPA,2020). Eğitimsiz kız çocuklarının 18 yaşında evlenme olasılığı, ortaokul seviyesinde veya daha yüksek eğitim almış kızların 3 katıdır. Eğitim almamış kadınların (20- 24) %60’ından fazlası 18 yaşından önce evlenmiştir. (UNICEF, 2018; aktaran UNFPA, 2021)

Bu gibi riskler ve olumsuz etkiler, evlenmiş/evlendirilmiş çocuk üzerinde hayat boyu kalıcı fiziksel, ruhsal ve sosyal yaralanmalara/engellere/zararlara yol açtığı gibi aynı zamanda toplum üzerinde de ekonomik ve sosyal alanlardaki gelişmelere engel teşkil etmektedir.

erken yaşta evlilikEvlilik sağlam temellere oturtulduğu kadar uzun ömürlü olur. Sağlam bir temeli olmayan evlilikler çoğunlukla erken yaşta, çiftlerin birbirini tanımadan yapılan evliliklerdir. Ülkemizde toplumsal bir sorun haline gelen çocuk yaşta yapılan evlilikler, dünyada pek çok ülkede bulunmaktadır. Başlık parası için evlendirilen kızlar, erkeğin ikinci, üçüncü eşi olan kadınlar, şiddet mağduru eşler, erken yaşta evlenip doğum yapan çocuk yaştaki kadınlar toplumun sorunları arasındadır.

Henüz çocukluklarını bile yaşamadan maddi ya da manevi sebeplerle evlendirilen çocuklar, beraberinde başka sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Kişinin ruhsal ve fiziksel gelişimini tamamlamasından önce yapılan evlilikler, erken yaşta evlilik olarak değerlendirilir. Uluslararası kabul gören belgelerle, 18 yaş altında yapılan evlilikler çocuk evliliği, bu kız çocuklarına çocuk gelin adı verilir.

Erken yaşta yapılan evliliklerin sebepleri nelerdir?

Çocuk yaştaki kadın ve erkeklerin evlendirilmesinde çeşitli sebepler olmasına rağmen, bunların sonuçları her zaman yıkıcıdır. Bu sebeplerin en başında toplumun kültürel değerleri gelmektedir. Toplumlarda geleneksel yaşayış içinde, çocukların erken yaşta evlendirilmesi gelenek halini almıştır. Ülkemizde daha çok doğu ve güneydoğu bölgelerinde yaygındır. Buralarda başlık parası gibi etkenlerin olması da, erken yaşta yapılan evlilikleri arttırmaktadır. Bunun dışında erkeklerin daha ileri yaşta olması benimsenmiştir. Bu yüzden küçük yaşta kızlarla, büyük erkekler evlendirilmektedir.

Evlilik yaşı ve ekonomik faktörler

Erken yaşta yapılan evlilikler ekonomik zorluklarla oluşan geçim sıkıntılarından da kaynaklanmaktadır. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin en büyük nedeni ailenin yoksul olmasından kaynaklanmış olduğu araştırmalarla ortaya konulmuştur.

Erken yaşta yapılan evlilikler toplumun zihniyetinden kaynaklanır

Toplumda ekonomik zorluklar olduğunda, kız çocuklar bir yük olarak görülmektedir. Bunun sonucunda kızlar erken yaşta evlendirilmektedir.  Bu zihniyetle kız çocukları geçim sıkıntısı için çözüm olarak görülmektedir. Başlık parasıyla kızların evlendirilmesiyle maddi kazanç elde edilmekte, berdel, beşik kertmesi yapılarak erken yaşta evlilikler oluşturulmaktadır. Ayrıca mahalle baskısı, aile içinde cinsel saldırılar olması, evlilik dışı gebelik gibi etkenlerde erken yaşta evlilik yapılmasına neden olmaktadır. Bunun geleneksel hale getirilmesi yüzünden, kız çocukları bunu sosyal baskı olarak hissetmektedir. Bu nedenle evlendirilen kız çocukların sağlık ve eğitim gibi çok sayıda hakkı elinden alınmaktadır. Erken yaşta evlendirilmelerinin yanında, kızlar çok sayıda doğum yaparak yaşamlarını diledikleri gibi yaşayamamaktadır. Yaşamlarında çok sayıda sorunla baş başa kalmaktadırlar.

Bu yüzden ülkemizin ileri ülkelerin seviyesine ulaşması için, erken yaşta yaptırılan evliliklere bir çözüm bulması gerekir. Kız çocuklarının 18 yaşını doldurmadan evlendirilmesi yasaklanmalıdır. Bunlara ağır cezalar getirilerek, toplumun bu alışkanlığı yok edilmelidir. Bu tür evliliklerin yapıldığı bölgelerde eğitim düzeyi arttırılmalı, daha sıkı denetim yapılmalıdır. Sadece bir gelenek olarak devam ettirilen uygulama, topluma daha fazla zarar vermeden ortadan kaldırılmalıdır. Ülkemizin gelişmesi için, daha ileriye gitmek için bunu yapmalıyız. Toplumda kadınlar aktif olarak rol oynamazsa, ülkeler daha ileri seviyelere gidemez. Çözüm üretilerek, bunların yaşama aktarılması gerekir.

İlgili

Beğenilmeyen kız ile evlenilmesini nasıl açıklarsınız?

Değerli kardeşimiz,

Evlilik, kişiye dünya ve ahiret huzurunu sağlamak için verilen, dinden sonraki en değerli kurumdur. Çünkü farklı fıtratta ve yetenekte yaratılan erkek ve kadın ancak evlilik yoluyla bir yuva kurarak ihtiyaçlarını birlikte giderebilir, dünya ve ahiret saadetine kavuşabilirler.

Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:

“Evet, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.”(bk. İşaratü’licaz, Bakara 25. ayetin tefsiri)

Ancak nikah akdi ile yola çıkılan bu ebedi yol arkadaşlığının sefası kadar zahmet ve sıkıntıları da vardır. Bu sıkıntılara göğüs gerebilmek için eşlerin imtizacı yani geçmli ve uyumlu olmaları esastır.

İmtizacın birinci önceliği dindarlıktır. Çünkü “kadın ile ruhî imtizacı (geçimi) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, sûrî ve zahiri olan arkadaşlığı samimileştiren, (öncelikle) kadının iffetiyle, ahlâk-ı seyyieden temiz ve pak bulunması ve çirkin ârızalardan hâli olmasıdır.(bk. age., a.y)

Ancak bu yeterli değildir. Çünkü evlilik, sorumlulukları ağır olan bir kurumdur. Burada kişiye sorumlulukların altında kalkacak gücü veren, ancak sevgi ve muhabbetle bağlandığı eşidir.

İnsan, evlilik hayatının ve erkek-kadın yol arkadaşlığının getireceği sıkıntılara, ancak kalbine mukabil bir kalple, yani gönülden seveceği ve yanında mutlu ve huzurlu olacağı bir eşle katlanır.

Bundan dolayı hayatının sonuna kadar sevgi ve muhabbetle birlikte yaşamak isteyen iki insan, birbirlerini her yönden sevmeli, fiziki görüntü olarak birbirlerinden hoşlanmalı, ilk görüşmede kalbi bir yakınlık duymalıdırlar.

Ayrıca eşini güzel / yakışıklı bulan kişi, başka arayışlar içine girmeyeceği için, evlilik kurumuna da sadık kalacaktır.

Bunun için İslamiyet’e göre eş seçiminde, kocanın kadına küfüv olması, yani denk olması esastır.

Bu denklik, dindarlık birinci öncelik olmak şartıyla mümkünse her alanda, değilse önem verilen konularda olmalıdır. Fiziki denklik ve güzellik de bunlardan birisidir.

Ancak fiziki güzellik herkes için önemli bir ölçüt olmayabilir. Çünkü erkek ve kadının evlilikten beklentileri farklı olduğu gibi, tek tek kişilerin de evlilikten beklentileri ve öncelikleri farklıdır.

Kimisi için fiziki görünüm önemli iken, bir diğeri için meslek, fıtrat, köken, eğitim, ekonomik durum, aile vb. daha önemlidir.

Bunun için kişi, eş seçiminden önce mutlaka evlilikten beklentileri, öncelikleri ve olmazsa olmazlarını, karşı tarafta aradığı özellikleri belirlemelidir.  

Beklentilerini karşılamayan kişileri tercih etmemelidir. Çünkü evlendikten sonra çiftleri bekleyen en büyük sorun, yaşanan hayal kırıklıklarıdır. Geri dönüşün olmadığı bir noktaya gelinmiş olmasıdır.

Kültürümüzde nişanlılık döneminin bir amacı de evliliklerin hüsranla bitmemesi için, kişilerin birbirini tanıması ve birbirini anlaması, kalbi yakınlığın olup olmadığını hissetmesidir.

Bu konuda kişiler, çevrenin baskısı altında kalmadan kalplerini ve sezgilerini dinlemelidirler.

Eğer içlerinde bir sıkıntı varsa, konu hakkında tekrar düşünmelidirler.

İçlerindeki bu sıkıntının nedeni ön yargılar mıdır, çevrenin etkisi midir, akılda başka bir aday mı veya gerçekten bazı şeyleri bahane edip evlilikten kaçıyor mu? Yoksa eş adayına karşı kalbi bir sıcaklık duymuyor mu ve onu kendisine yakıştıramıyor mu?

Bu sorulara rahatlıkla cevap veriyorsanız, kalbinizin sesini dinlemeniz ve Allah’ın verdiği sezgi gücüne güvenmeniz en doğrusudur. Çünkü bazen aklın göremediğini kalp ve sezgilerimiz görebilir.

Bununla beraber, dindarlığı esas ve vazgeçilmez bir ölçü kabul ederek bir tercihte bulunursanız, nasibinize kanaat edin, her şeyde nice hayırlar olduğunu düşünün ve hoşlanmadığımız şeylerde nice hayırlar olabileceğini haber veren ayeti aklınızdan çıkarmayın, eşinize, ailenize sahip çıkın. Zira, nasibine kanaat eden rahat eder, huzur bulur, iki dünyanın da saadetine ulaşır inşallah.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

GİRİŞ

Aile kurumunun temel yapı taşını oluşturan evlilik ve evlilikte kadının yeri dünden bugüne çeşitli boyutlardan geçmiş fakat her hukuk sisteminin en önemli konularından biri olma özelliğini korumuştur.

Günümüzde medyada yankı bulan, kadın ve erkeği olumsuz yönde etkileyen ve daha çok kadınların mağduriyeti ile sonuçlanan bu evlilik türlerinden biri de ‘erken yaşta ve zoraki’ evliliklerdir. Eşlerden biri ya da ikisi birden 18 yaş altındaysa yapılan bu evliliğe erken evlilik denmektedir. Velinin izni dâhilinde bu yaş bazı şartlar altında ve kanunlar doğrultusunda 17’ye çekilebilmektedir.

Ülkemizde özellikle Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde evlilik yaşı cinsiyet gözetmeksizin 12’ye kadar düşmektedir. Töresel uygulamaların ağırlıklı olarak sosyo-kültürel hayatı yönlendirdiği bu bölgelerde, fiziksel ve psikolojik açıdan evliliğe uygun olmayan çocuklar kendi istekleri dışında aileleri tarafından evlendirilebilmektedir. Daha çocukluğunu yaşayamadan evlenen ve hatta annelik sorumluluğu ile yüzleşen kızlarımız psikolojik olarak yıpranmaktadır.

Son günlerde tüm medya kanalları ve sosyal medyada yankı bulan, ciddi bir evlilik trajedisi örneği olarak karşımıza çıkan 14 yaşındaki Kaderin üzücü vefatı, ‘çocuk gelin’ kavramsallaştırmasını yeniden gündemlere taşımıştır.

Erken yaşta gerçekleştirilen evliliklerin olumsuz sonuçları gün geçtikçe artmakta, bu durum sadece psikolojik değil aynı zamanda sosyolojik bir boyut kazanmaktadır. Bu da erken yaşta evlilikle mücadeleyi zorunlu ve temel kılmaktadır.

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) çatısı altında uzmanlar tarafından konunun yoğun bir şekilde tartışılmasına imkân sağlayan bu anlamlı çalıştayın amacı,  erken yaşta evliliği önlemek adına ne gibi çalışmalar yapılabileceği üzerinde yeni çözüm önerileri geliştirebilmektir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Aşkın ASAN’ ın ve ekibinin, konu ile ilgili ve alanında uzman olan öncü kişilerin, sivil toplum kuruluşlarının yoğun katılımıyla gerçekleşen Çalıştay, konunun derinlemesine tartışılmasına bir ortam hazırlamıştır. 35 kişinin katılımı ile gerçekleşen çalıştayda, Bakan Yardımcısı Aşkın ASAN’ın sunumu ve verdiği güncel istatistikî bilgiler büyük önem arz etmektedir.

Çalıştaya katılan Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Profesörü Rıza SAVAŞ, erken yaşta evliliğin dini boyutu ile ilgili hazırlamış olduğu sunumu ile evliliğin yanlış bilinen dini boyutları üzerinde durmuştur.

‘Erken Yaşta Evliliklere Karşı Mücadele Çalıştayı’ 4 bölümden oluşmaktadır.

  1. 1.      OTURUM

ERKEN YAŞTA EVLİLİKLERİN SOSYO-KÜLTÜREL NEDENLERİ

Erken yaşta evliliğin farklı toplumsal temelleri, gerekçeleri ve neticeleri vardır.

Eğitimsizlik: Erken yaşta yapılan evliliklerin temel nedenlerinden biri eğitimsizliktir. Erken yaşta yapılan evlilikler farklı coğrafi bölgelerde, çeşitlilik göstermekle birlikte, eğitim düzeyinin düşük olduğu bölgelerde yoğunlaşmaktadır.

Ülkemizde eğitim, ilk ve orta öğretimlerde zorunludur. Fakat buna rağmen, bazı aileler çocuklarını okula göndermek istememekte, illegal yollardan bu isteklerini gerçekleştirmektedirler. Erken yaşta yapılan evliliklere bakıldığında, çiftlerin okul çağında olmalarına rağmen, okula gitmedikleri görülmektedir.

Töre, Aşiret Gibi Toplumsal Faktörlerin Olumsuz Etkileri:Değişen sosyo-kültürel yapıya rağmen kültürel değerlerin, alışkanlıkların ve kalıplaşmış yargıların ağırlıklı olduğu bazı bölgelerde, töre ve aşiret olguları önemini korumaktadır. İnsan yığınları bu toplumsal olgulara göre hareket etmekte, yaşam şekillerine bu olgulara göre yön vermektedir.

Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerinde daha yoğun bir şekilde yaşanan aşiret sistemi ve töre gibi unsurlar, çocukların geleceklerini etkilemektedir. Bazı bölgelerde kadınların daha az söz hakkına sahip olması, kadınların yasal haklarının farkında olmaması veya kadınların haklarını ve iradelerini kullanabilecek ortama sahip olmamaları evlilik kararlarına yansımaktadır. Yasal olarak ‘çocuk’ sayılan 18 yaş altındaki kişiler kendi istekleri ve iradeleri dışında zorla evlendirilebilmektedir. Bu da erken yaşta evliliği doğurmakta ve birçok olumsuz faktörü beraberinde getirmektedir.

Dini Bilgilerin Yanlış Yorumlanması: Kişilerin sosyal ve kültürel hayatlarına yön vermelerinde etkili olan en önemli faktörlerden biri din kurumudur. Erken yaşta yapılan evliliklerde daha çok mağdur olan cinsiyet rolleri çerçevesinde kadınlardır. Yapılan en tehlikeli hatalardan biri dini bilgilerin yanlış yorumlanması ve çocuk yaştaki kişilerin evliliklerinin dini kaynaklar çerçevesinde meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır.

Aile İçi Şiddetin Etkisi: Aile içinde şiddete maruz kalan kişi evliliği bir kurtuluş olarak görebilmekte ve erken yaşta evlenebilmektedir.

Ekonomik Faktörler: Erken yaşta yapılan evliliklerin önemli nedenlerinden biri de ekonomik faktörlerdir. Ülkemizin bazı bölgelerinde evliliğin gerçekleştirilebilmesi için başlık parası adı altında maddi bir koşul öne sunulmaktadır. Bazı aileler kızlarını, maddi durumu iyi olan kişilerle zorla evlendirebilmektedir. Burada evlilik ekonomik bir boyut kazanmakta, yoksulluğun bir çözümü olarak görülmektedir.

Farklı Bölgelerde Devamlılığını Sürdüren Evlilik Türleri: Ülkemizde evliliğin birçok çeşidi bulunmaktadır. Görücü usulü ile evlenme, berdel evliliği, başlık parası ile evlilik bu evlilik türlerinden bazılarıdır. Günümüzde özellikle ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerinde çeşitlilik gösteren bu evlilik türleri çocuk yaşta evliliklere bir zemin oluşturmaktadır.

Taciz ve Tecavüze Uğrama: Çocuk yaşta yapılan evlilikler bazı durumlarda tek çözüm olarak görülebilmekte ve bu da durumu sorunsallaştırmaktadır. Tacize veya tecavüze uğrayan çocuklar kendi istekleri dışında zoraki evlendirilebilmektedir. Çocuk istismarına karşı bir çözüm olarak uygulanan bu evlilikler ciddi sorunları beraberinde getirmektedir.

Erken yaşta evliliklerin Sosyo-kültürel nedenleri bazı faktörler tarafından beslenmektedir. Günümüzde gerek medyanın rolü gerekse toplumsal algılar tarafından duygusal ilişkiler değişikliğe uğramıştır. Televizyon programları, diziler ve filmlerde çocuk yaştaki kişiler ‘genç kadın’ rollerini oynamakta yine aynı şekilde yayınlanan dizilerde çocuk yaştaki kişiler farklı cinsleriyle ilişkiler kurmakta ve bu ilişki ağı gün geçtikçe normalleştirilmektedir. 15 yaşındaki bir çocuk kendini kadın gibi hissetmekte ve kadınsal roller üstlenmektedir. Çocuklara olumsuz örnek olabilecek davranışların medyada sıklıkla sergilenmesi, çocuk kavramı algısını değiştirmekte, çocukluk çağındaki kişiler bu çağı yaşayamadan büyümektedirler.

Evlilik için temel şartlardan biri psikolojik ve fiziksel olgunluktur. Fiziksel olgunluğa erken yaşta erişmiş bir çocuğun psikolojik olgunluğu dikkate alınmamakta, evliliğe ne derece müsait olduğu önemsenmemektedir.

Erken yaşta ve zoraki evliliklerle mücadelede en önemli ve temel unsur olan eğitim, takibi yapılması gereken bir alandır. Zorunlu ve kesintisiz eğitimin takibinin yapılmaması çocukların okula gitmemelerine bir zemin hazırlamakta ve evliliği destekleyici bir unsur olmaktadır. Yine aynı şekilde yasaların uygulayıcılar tarafından doğru bir şekilde denetlenmemesi de erken yaşta yapılan evlilikleri beslemektedir.

ÖNERİLER

  • Erken yaşta evliliklere karşı mücadele ederken toplumlardaki sosyo-kültürel alan önemli bir yer arz etmektedir. Bu alanda halkın bilinçlendirilmesi temel koşuldur.
  • Dinin yanlış yorumlanması sonucu erken yaştaki evliliklerin meşrulaştırılmasını önlemeye yönelik stratejiler geliştirtmeli, toplumdaki bireylerin yoğunlaştığı halka açık alanlarda, dini nikah olgusu ve İslam Dininde evlilik doğru ve sağlıklı bir şekilde halka aktarılmalıdır.
  • Kesintisiz ve zorunlu eğitimin takibi ciddi bir şekilde yapılmalı, okul-aile-çocuk üçgeni sağlamlaştırılmalıdır. Bu konuda öncelikli aile olmak üzere Milli Eğitim Müdürlüklerine önemli bir rol düşmektedir.
  • Evlilik için kadın ve erkekte bulunması gereken fiziksel ve psikolojik olgunluk faktörleri göz önüne alınmalı, fiziksel olarak evliliğe uygun olsa bile bireyin psikolojik olgunluğu gözetilmelidir.
  • Coğrafi bölgeler göz önüne alınarak bir risk haritası çıkartılmalı ve riskli bölgelerde kurumsal çalışmalar artırılmalıdır.
  • Devletin tüm paydaşları, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri konuya dahil edilmeli ve ortak bir bilinç oluşturulmalıdır.
  • Kamunun faaliyet gösterdiği alanlar genişletilmeli, bilinçlendirmeyi artırmak için halka ulaşılabilirlik artırılmalıdır.
  • Oluşturulacak risk haritalarına göre savunuculuk faaliyetleri genişletilmelidir.
  1. 2.     OTURUM

SEKTÖRLER ARASI İŞBİRLİKLERİ OLUŞTURULMASI VE GÜÇLENDİRİLMESİ

Erken yaşta yapılan evliliklerde sadece birey ve ailesi sorumlu tutulmamalıdır. Erken yaşta ve zoraki evlilikler sosyolojik bir boyuta sahiptir. Bu yüzden toplumun her kesimi ve her kurumu bu konu ile ilgili bir işbirliğine girmek durumundadır. Bu yüzden Sektörler arası İşbirliklerinin oluşturulması bir ihtiyaç ve zorunluluktur.

Erken yaşta evliliklere karşı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ciddi bir mücadele içindedir. Bakanlığın evlilik gerçekleşmemişse önleyici, gerçekleşmiş ise rehabilite edici çalışmaları vardır. Bunun yanı sıra erken yaşta ve zoraki evliliklerin önlenmesine yönelik çalışmalar yürüten bir komite bulunmaktadır. Fakat tek bir bünye altında bu çalışmaların yürütülmesi yetersiz kalmaktadır.

Bu nedenle toplumun içinde yer alan;

  • Tüm Bakanlıklar
  • Üniversiteler
  • Sivil toplum Kuruluşları
  • Medya
  • Özel Sektör Alanındaki Kuruluşlar
  • Uluslararası Kuruluşlar
  • Toplum Liderleri

Birlikte hareket etmek ve birbirlerinden destek alarak bu alanda çalışmalar yapmak durumundadırlar.

ÖNERİLER

  • Bakanlık bünyesinde kurulan komitenin üyeleri gözden geçirilmeli, komite genişletilmeli ve sektörler arası işbirliğinin itici gücü oluşturulmalıdır.
  • Konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları komiteye dâhil edilmelidir.
  • Adölesan gebeliklere ilişkin olarak batı ülkelerinde uygulanan müdahale programları incelenmelidir.
  • ASPB, TÜİK gibi öncülerin işbirliğinde, erken yaşta evliliklerle ilgili ülke genelini temsil eden araştırmalar yapılmalı, mevcut durum yeniden gözden geçirilmelidir.
  • Kalkınma Ajansları, İçişleri Bakanlığı, Avrupa Birliğinin fonları, erken yaşta evlilikler konusunda çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarına aktarılmalı ve bu çalışmalar desteklenmelidir.
  • Aile Eğitim Programlarına ‘Erken Yaşta Evlilikler’ modülü eklenmelidir.
  • Muhtarlar, öğretmenler, aile hekimleri, din görevlileri,  Türkiye’de evliliğe ilişkin yasal düzenlemeler, dinsel nikaha ilişkin cezai hükümler, çocuğun cinsel istismarına ilişkin cezai hükümler ve kamu görevlilerinin ihbar yükümlülüğüne ilişkin bilgiler çerçevesinde bilgilendirilmeleridir.
  1. 3.     OTURUM

ÇOCUK YAŞTAKİ EVLİLİKLERİN ULUSLAR ARASI SÖZLEŞMELERDE VE ULUSAL MEVZUATLARDAKİ DURUMU

1 Ocak 2002’den itibaren yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunda evlilik yaşı kadın-erkek farkı gözetilmeden yükseltilmiş ve 17 yaşını doldurma koşulu öne sürülmüştür. Kanuna göre, ancak hâkim olağanüstü durumlarda ailenin izniyle bu yaşı 1 yıl geri çekebilmektedir. Bu kanun ile erken evliliklerin önlenmesi amaçlanmıştır.

Çocuk Koruma Kanununun 3 üncü maddesine göre; “Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi; bu kapsamda, Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu ifade eder.

Türk hukuk sisteminde, çocuk gelin tanımının kanuna göre değiştiğini söylemek mümkündür. Türk Medeni Kanununa göre 17 yaşını doldurmamış kızlar, Türk Ceza Kanununa göre 15 yaşını doldurmamış kızlar, Çocuk Koruma Kanununa göre 18 yaşını doldurmamış kızlar çocuk gelin sayılmaktadır.

Kanunlar arasında bir çelişkinin varlığı söz konusudur. Bu olgu erkek çocuklar için de geçerlidir.

Uluslar arası mevzuata baktığımızda ise Birleşmiş Milletler tarafından 1990 tarihinde yürürlüğe konan Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye’de 1995’te uygulanmaya başlanmıştır.  Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1 inci maddesi ile 18 yaşına kadar olan her birey çocuk sayılmıştır.

Sözleşmenin 12 nci maddesine göre; “Taraf devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar…”

Sözleşmenin 36 ncı maddesinde; “Taraf devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar.” denilmektedir.

Günümüzde kanunlar izin vermese bile illegal yollardan çocuk istismarı gerçekleşmekte, çocuk yaştaki çocuklar aileleri tarafından evlendirilebilmektedir.

ÖNERİLER

  • Çocuk Koruma Kanunu, Medeni Kanun ve TCK arasındaki yaşa dayalı çelişkinin giderilmesi gerekmektedir.
  • Hâkimlerin kendi tecrübe alanlarına göre değerlendirme yapması önlenmelidir.
  • Çocuk mahkemelerinin, çocuk hâkimlerinin ve çocuk savcılarının sayıları artırılmalıdır.
  • Yasaya aykırı dini nikah kıyan kişilerin cezası 1 yıldan azdır ve bu ceza kolaylıkla para cezasına çevrilebilmektedir. Cezanın caydırıcı nitelikte olması gerektiği için yaptırımlar tekrar gözden geçirilmelidir.
  • Suç duyurusunda bulunmaya ilişkin alo 183 e yapılan ihbarlar isimsiz olabilmeli ve böylece daha iyi bir takip sistemi geliştirilmelidir.
  • Türkiye’de uygulanmaya başlanan 4+4+4 eğitim sistemi dikkatli bir şekilde takip edilmelidir.
  • Erken yaşta evliliklerle ilgili istatistikler artırılmalı ve yeni araştırmalar yapılmalıdır.
  • Toplumsal olarak farklı özellikler sergileyen bölgelerde, her bölgeye uygun özgün çalışmalar yapılmalıdır.
  • Geleneksel evlilik türleri kapsamına giren ve olumsuz psikolojik ve sosyolojik sorunlar doğuran evlilik türleri ( Berdel, Başlık parası, eşik Kertmesi ) yasa kapmasına alınmalıdır.
  • Sivil toplum Kuruluşları erken evliliklere karşı mücadele konusunda desteklenmeli ve izleme mekanizması olarak yer almalıdır.
  • Kız çocuklarının ve gençlerin sosyalleşmelerine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
  1. 4.     OTURUM

ÇOCUK YAŞTA EVLİKLİKLERLE MÜCADELEDE MEDYANIN YÖNÜ

Günümüzde Kitle iletişim araçları ve medya kişilerin duygu ve davranışlarını yönlendirmede, etkilemede çok önemli bir role sahiptir. Özellikle görsel ve işitsel medya olarak televizyon ve radyo, insanları kontrolü altına almaya çalışan internet, toplumsal değişimlere öncülük etmektedir.

Toplumda medya ve internet ile daha fazla muhatap olan kesim kadınlar ve çocuklardır.  Kadınlar medyadan etkilenmekte ve ailelerine o doğrultuda yön vermektedirler. Çocuklar ise küreselleşen çağın sonucu olan internet bağımlılığının etkisi altına girmişlerdir.

Medya çocuklar için bir örnek teşkil etmektedir. Çocuk yaşta olan kişiler medya ve internetin etkisiyle, özendirici dizi ve programlarla büyümektedir.

Çocuk yaşta evliliklerde medyanın yönü iki boyutludur. İlk olarak medya özendirici bir etki yaratmakta, çocuk istismarına yönelik söylemler içermektedir. Diğer yandan doğru ve sağlıklı bir şekilde içselleştirildiğinde medyanın bilgilendirici rolü ortaya çıkmaktadır.

ÖNERİLER

  • Medya sektöründe doğru kavramsallaştırma kullanılmalıdır.
  • Kadın kuşağı, evlilik programları ve çok izlenen dizilerdeki ünlüler toplumu etkileme aracı olarak kamu spotlarında kullanılmalı, farkındalık yaratılması amaçlanmalıdır.
  • Kamu spotlarının kişiler üzerinde ciddi bir uyaran olduğu gözlemlenmektedir. Bu doğrultuda kamu spotlarında erken yaşta evliliklerin yasal olmadığı vurgulanmalı, bu hukuksuzluğa iştirak edenlerin suç işlediği belirtilmeli ve cezalar hatırlatılmalıdır.
  • Erken yaşta evliliklerle ilgili olumsuz örnekler televizyon, radyo, internet aracılığı ile halka aktarılmalıdır.
  • Kamusal alanlarda ve sağlık kuruluşlarında görsel medya etkin bir şekilde kullanılmalıdır.
  • Erken yaşta evliliklerin olumsuz sonuçları, kişilerde ortaya çıkardığı fiziksel ve ruhsal etkileri ortaya konulmalı, konuyla ilgili kısa filmler hazırlanmalıdır.
  • Medyada özel gündemli kampanya programları yapılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
  • Erken yaştaki evliliklerle ilgili davalar takip edilmeli ve medyada yankı bulmalıdır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Kadın ve Demokrasi Derneği’nin  (KADEM) düzenlediği ‘Erken Yaşta Evliliklerle Mücadele Çalıştayı’na Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Aşkın ASAN, konu ile ilgili alanında uzman kişiler, sivil toplum kuruluşları yetkilileri olmak üzere toplam 35 kişi katılım sağlamıştır.

Çalıştayda yapılan sunumlarda, erken yaşta evlilikler ile ilgili yeterince cezaların olduğu fakat uygulamada büyük aksaklıklar yaşandığını dile getirilmiştir. Verilen istatistiklerde, bu konuda önceki yıllara göre az da olsa bir bilinç oluştuğu ancak bunun henüz yeterli düzeyde olmadığı görülmektedir. Bu konudaki en dikkat çekici istatistik, 2011 yılında 15 yaş altındaki kadınların 355 doğum gerçekleştirmiş olmasıdır.

Kadın ve Demokrasi Derneği ( KADEM ) olarak erken yaşta ve zoraki yapılan evliliklerin ne derece ciddi sorunlar doğurabileceğinin ve erken yaşta evliliklerin önüne geçilmesi için kapsamlı bir mücadele planına ihtiyaç duyulduğunun farkındayız.

Erken yaşta yapılan evliliklerle mücadelede en temel koşul kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasıdır. Devletin tüm paydaşlarıyla işbirliği yapılmalı, yasalardaki belirsizlikler giderilmeli, var olan cezaların uygulamaları denetlenmelidir. Medyada, halkın yoğunlaştığı mekânlarda, camilerde, okullarda konuyla ilgili duyurular yapılmalı, farkındalıkla ilgili kampanyalar hazırlanmalı, doğru, sağlıklı ve ortak bir bilinç oluşturulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki toplumlardaki kurumlar ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği ne kadar sağlam olursa, toplumsal ve trajik olayların yaşanma olasılığı o kadar az olacaktır.

Çalışma alanımız olan kadınlar ile ilgili çalıştaylarımız, söylem çalışmalarımız, seminerlerimiz ve eğitimlerimiz devam edecektir. Bakanlıklar ile işbirliği yaparak toplumda dezavantajlı durumda olan kadınların sosyal hayata daha aktif katılımları sağlanacaktır.

Ayrıca Kadın ve Demokrasi Derneği ( KADEM )  olarak ilerleyen zamanlarda Türkiye genelinde açmayı planladığımız şubelerimiz aracılığı ile konuya ilişkin bilinç oluşturmaya ve artırmaya yönelik farkındalık kampanyalarımız ile meselenin takipçisi olacağımızı tüm kamuoyuna duyurmaktan onur duyarız.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır