yanlışlıkla abdestsiz namaz kılmak / Ramazan'da abdest alırken su yutmak orucu bozar mı? Yanlışlıkla su yutunca oruç bozulur mu?

Yanlışlıkla Abdestsiz Namaz Kılmak

yanlışlıkla abdestsiz namaz kılmak

Ramazan'da abdest alırken su yutmak orucu bozar mı? Yanlışlıkla su yutunca oru&#; bozulur mu?

Abdest alırken su yutmak birçok kişinin başına gelen bir durum olarak biliniyor. Normal zamanlarda herhangi bir problem olmasa da Ramazan ayında oruçlu olunduğu için kişiler şüphede kalıyor. Peki, Diyanet’in konuya ilişkin açıklamaları neler?

ORUÇLUYKEN ABDEST ALINIR MI?

Diyanet İşleri Başkanlığı sıkça sorulan sorular sayfasında konuyu 3 başlık altında değerlendiriyor. İşte kurumun abdest alırken yanlışlıkla su yutan kişilerle ilgili yaptığı o açıklama…

ORUÇLU OLDUĞUNUN FARKINDAYSA ORUCU BOZULUR

Orucun bozulması konusunda hata; abdest sırasında ağzını çalkalarken isteği dışında boğazına su kaçması örneğinde olduğu gibi, orucu bozan fiilin orucu bozma kastına dayalı olmayarak meydana gelmesidir. Orucu bozan fiilin hataen yapılması orucu bozar ve yalnızca kazayı gerektirir.

İstemeden balgam yutmak orucu bozar mı?

ORUÇLU OLDUĞUNU UNUTTUYSA ORUCU BOZULMAZ

Hataen boğaza su kaçması, oruçlu bulunulduğu hatırda değilken meydana gelirse, unutarak yapılmış hükmünü alır ve oruç bozulmaz (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, ). Bir sahabî Resûlullah’a (s.a.s.), “Ey Allah’ın Resulü! Oruçlu iken unutarak yiyip içtim. Orucum bozuldu mu?” diye sormuş. Resûlullah (s.a.s.) da, “(Hayır bozulmadı) Allah seni yedirip içirdi.” (Ebû Dâvûd, Savm 39) cevabını vermiştir.

ŞAFİİ MEZHEBİNDEKİ İSTİSNALAR

Şafii mezhebine göre ise; abdest veya gusül alırken ağız ve buruna az miktarda alınan su, elde olmayarak boğazdan inerse oruç bozulmaz. Ancak serinlemek veya suyla oynamak ya da abdest ve gusülde gereğinden fazla abartılı bir şekilde ağza ve buruna su almak gibi meşru olmayan bir sebeple su boğazdan aşağı inerse oruç bozulur. Çünkü bu durumda oruçlu kişi kendisine emredilmeyen bir işi yapmıştır (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, ).

 Unutarak yemek, içmek orucu bozar mı? 

Sual: Abdestsiz namaz kılınır mı?
CEVAP
Elbette kılınmaz. Abdest, namazın şartlarındandıseafoodplus.infoin farzları, sünnetleri, edepleri ve yasak olan şeyleri vardır. Abdestsiz olduğunu bilerek, zaruretsiz namaz kılan kâfir olur.

Abdesti yok sanmak
Sual:
Abdestim yok zannı fazla olmasına rağmen yine de namaz kıldım. Daha sonra abdestimin olduğunu kesin olarak hatırladım. Abdestli olarak kıldığım bu namaz sahih oldu mu?
CEVAP
Abdestsiz olduğunu sanarak namaz kılıp, sonra abdestinin olduğunu hatırlayanın namazını tekrar kılması gerekir. Kıbleyi tespit etmeden, vaktin girdiğini bilmeden de, namaza durulmaz.

Abdestsiz kıldığını hatırlayan
Sual:
Öğleyi kıldıktan sonra abdestsiz olduğumu hatırladım. Yeniden kılmam gerekir mi?
CEVAP
Evet, yeniden kılmak gerekir. Namaz vakti çıktıktan sonra hatırlayan da, kaza eder. Abdestli olduğunu zannederek, abdestsiz kılınan namaz sahih olmaz; fakat niyetine karşılık çok sevab verilir. Temiz zannederek necis su ile abdest alıp kılınan namazın şartı noksan olduğu için sahih olmaz ise de, niyet ettiği için sevab verilir. Şartlarına uygun olduğu için sahih olan bir namaz, riya ile, gösteriş için kılınırsa, sevab hâsıl olmaz. (Eşbah)

Sual: S. Ebediyye kitabında anlayamadığım yerleri, maddeler halinde bildiriyorum:
1- Mâlikî’yi taklit anlatılırken, (Yıkamadık yer kaldığını bir ay sonra bile hatırlayınca, yalnız orayı hemen yıkar. Hemen yıkamazsa, guslü bâtıl olur)deniyor. Peki hemen yıkarsa, abdesti ve guslü sahih olduğu gibi, bir ay boyu kıldığı namazlar da mı sahih oluyor?
CEVAP
Evet. Hemen yıkamazsa, Mâlikî’de abdesti ve guslü bâtıl olacağı için, bu abdest veya gusülle kılacağı namazlar sahih olmaz, ama bilmeden kıldığı namazlar sahih olur.

2- (İmam, unutarak abdestsiz kıldırmışsa, namazdan sonra hatırlarsa, o cemaatten ulaşabildiklerine haber verir. Haber alan iade eder, alamayan affolur. Bir kavilde de imamın cemaate haber vermesi lâzım değildir) deniyor. Haber vermediklerinin, abdestsiz imamla kıldıkları namaz nasıl sahih oluyor?
CEVAP
Kasıt olmadığı için sahih oluyor.

3- (İki elinin ve iki ayağının yıkaması farz olan yerleri kesik olanın, yüzü de yaraysa, teyemmüm edemeyeceğinden abdestsiz kılar ve namazı iade etmez) deniyor. Abdestsiz kılmak yerine, hiç kılmasa ne fark eder?
CEVAP
Namaz kılmaz diyen âlimler de olmuşsa da, kılabilenin kılması lazımdır.

4- (Teyemmüm ederek namaz kıldıktan sonra suyu gören kimse namazını iade etmez) deniyor. Su geldiğine göre, mazereti kalmıyor, abdest alıp niye namazı iade etmiyor?
CEVAP
O an su bulunmadığı için, dinî bir mazeretle teyemmüm edilerek namaz kılınmış oluyor. Dinimizin bildirdiği sebeplerle kılındığı için tekrar kılınması gerekmiyor.

5- (Elbisenin veya vücudun bir yerine necaset gelse, bu yeri bulamasa, zannettiği yeri yıkasa temiz olur. Namazdan sonra necis yer meydana çıksa, namazı iade etmez) deniyor. Yanlış yerin yıkandığı meydana çıkıp, necis yer belli olduğuna göre, necasetle kılınan namazı niye iade etmiyor?
CEVAP
Dinimizin bir kaidesidir bu. Niye böyle kural kondu denmez. Kasten necis elbiseyle namaz kılmıyor. Necaseti temizlediğini zannederek kılıyor. Bu hareketi, namazın iade edilmesini gerektirmiyor.

6- (Elbisesinde necaset olup da bilmese namaz sahih olur. Necaseti namazdan sonra görse, kaza etmek lâzım gelmez) deniyor. Necaseti gördüğü halde, namazı niye kaza etmiyor?
CEVAP
Resulullah efendimiz, namaz içinde nalınını çıkarıp, (Cebrail aleyhisselam,nalının kirli olduğunu haber verdi) buyurdu ve namazı kaza etmedi. Bunu esas alan müctehid âlimler, namazı kaza etmek gerekmediğini bildirdiler.

7- (Kıbleyi araştırır, karar verdiği cihete doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, namazı iade etmez) deniyor. Kıbleye karşı namaz kılmak farz olduğuna göre, farz terk edilerek kılınan namaz niye iade edilmiyor?
CEVAP
Kıbleyi araştırmakla, dinin emrine uyulmuş oluyor. Dinin emrine uyulunca, kıbleden başka yöne doğru da kılınmış olsa, namaz sahih oluyor.

8- (Gerekli araştırmayı yaptıktan sonra, Müslüman diye zekât verdiği kimse kâfir çıksa veya fakir sanarak zekât verdiği kimse, zengin çıksa bunlara verilen zekâtı iade etmez) deniyor. Zengine ve kâfire verilen zekât nasıl caiz oluyor?
CEVAP
Gerekli araştırmayı yapıyor. Fakir ve Müslüman olduğuna kanaat getirdikten sonra zekât veriyor. Araştırma yapması, onu tekrar zekât vermekten kurtarıyor. Bunun gibi, Tergib-üs-salât kitabında, (İmam, gayrimüslim olduğunu söylerse, arkasında yıllarca kılınan namazları kaza etmek gerekmez) deniyor, çünkü dinimiz zahire bakıyor. Kalblerdekini yalnız Allahü teâlâ bilir. Adamın gayrimüslim olduğunu niye bilemedin diye sorguya çekmiyor.

Sual: Namazını kıldıktan sonra, abdestinin olmadığını anlayan bir kimse, vakit çıkmadan abdest alıp bu namazı kılsa, kaza mı etmiş olur?
Cevap:
Herhangi bir sebepten dolayı bozulan bir namazı vakti içinde tekrar kılmaya İade etmek denir. Vaktinde kılınamayan ve vaktinden sonra kılınan namaza ise, o namazı Kaza etmek denir. Farzı, kaza etmek farzdır. Vacibi kaza etmek ve fasit olan, bozulan sünnet ve nafile namazları iade etmek vaciptir. Vaktinde kılınmayan sünneti kaza etmek emir olunmadı. Bir kimse, bu sünneti kaza ederse, kıldığı namaz, nafile olur ve sünnet sevabına kavuşmaz.

Sual: Mâlikî mezhebinde yatsı namazını vaktin üçte birinden sonraya geciktirmek günah olduğu için vakit girer girmez hemen yatsının farzına duruyorum. Sonra ilk ve son sünneti kılıyorum. Böyle yapmak doğru oluyor mu?

Cevab: Yatsının önce sünneti, sonra farzı kılınır. Yatsının vakti dört mezhepte de imsake kadardır. Vaktin ilk üçte birinde kılmamak Mâlikî mezhebinde günah ise de, namazın şartı değildir. Başka mezhebi taklid eden kimse, yalnızca bu mezhebin o amel için aradığı şart ve müfsidlere uyacağı için, gusl, abdest veya namaz için Mâlikîyi taklid eden Hanefî mutlaka gecenin ilk üçte birinde kılmalıdır denemez. Ama mezheplerin ihtilâflı hükümlerine uymak iyi olur. Müstehap olur.

Mâlikîler, vakti, ihtiyarî ve zarurî olmak üzere iki kısma ayırmışlardır. İhtiyarî vakit, mükellefin o vakit içinde edâ etme serbestisine sahib olduğu bir zamandır. Zarurî vakit de bundan sonra gelir. Zarurî denmesinin sebebi, bu vaktin; dalgınlık, hayız görme, bayılma, delirme ve benzeri zaruret hallerine benzemesinden ileri gelmektedir. Bu saydığımız zaruretlere mâruz kimselerin, namazlarını zarurî vakit içinde kılmaları günahkâr olmalarına neden olmaz. Ama bunlardan başka hiçbir özrü olmayan kişilerin bu vakitte namaz kılmaları, günaha girmelerine neden olur. Ancak ihtiyarî vakit içinde bir rek'at namaz kılmış olurlar da namazın geri kalan kısmı zarurî vakte aşacak olursa bundan ötürü günahkâr olmazlar.

Sabah namazının ihtiyarî vakti, fecr-i sâdığın doğmasından itibaren, açık bir aydınlığın meydana gelmesine kadar devam eder. Açık aydınlık, açık havada normal gözün yüzleri görebileceği ve seçebileceği bir aydınlıktır. Sabah namazının zarurî vakti ise bu ihtiyarî vaktin ardı sıra başlayıp güneşin doğuşuna kadar devam eder.

Öğle namazının vakti, güneşin zeval noktasına varmasından hemen sonra başlar. Yani bu vakit, güneşin tam tepeden batıya doğru meyletmesi anında başlayıp her şeyin gölgesinin kendi misline varmasına kadar devam eder. Bu, öğle namazının ihtiyarî vaktidir. Zarurî vaktine gelince bu, ikindinin ihtiyarî vaktinin girmesinden, ikindi namazı sığacak kadar bir zaman müstesna olarak günbatımına kadar devam eder.

İkindi namazının vakti, her şeyin gölgesinin zeval anındaki gölgesine ek olarak kendi mislini aşması anında başlar. Bu ihtiyarî vakittir. Güneşin sararıp batmaya yüz tutmasından batışına kadar da zarurî vakittir.

Akşam namazının vakti, güneş kursunun ufukta kaybolmasıyla başlayıp kırmızı şafağın yine ufukta kaybolmasıyla sona erer. Akşam namazının ihtiyarî vakti, abdest alıp, varsa necâsetten temizlenmek, avret yerini örtmek, ezan okuyup kaamet getirmek gibi şartları ifa edip namazı kılabilecek kadar zamandır. Şu halde bahsi geçen şartları daha önceden yerine getiren kimse, akşam namazını, vaktin başlamasından itibaren bu şartlan ifa etmeye yetecek kadar bir zaman geciktirebilir. Bu geciktirme, mezkûr şartların normal olarak yerine getirilebileceği kadar bir müddetle takdir edilmelidir. Vesveseli bir kişinin uzatmasına itibar yoktur. Zarurî vakit, bu ihtiyarî vaktin peşi sıra başlar ve ufuktaki aydınlığın kayboluşuna kadar devam eder.

Yatsı namazının ihtiyarî vakti, batı ufkundaki kırmızı şafağın kaybolmasıyla başlayıp gecenin ilk üçte birinin sona ermesine kadar devam eder. Zarurî vakti de ihtiyarî vaktin hemen ardı sıra başlayıp fecrin doğuşuna kadar devam eder. Kişi özürlü olmadıkça yatsı namazını zarurî vakte bırakmakla günahkâr olur.

Görülüyor ki, Mâlikî mezhebinde sadece yatsı namazında değil, bütün namazlarda namazın muayyen bir zaman içinde kılınmaması hâlinde günah oluyor. Mâlikîlere göre namazı ihtiyarî vaktinde kılmayan günahkâr oluyor; ancak namazı kazâya kalmış olmuyor. Nitekim Hanefî mezhebinde de ikindi namazını güneş batarken kılmak tahrimen mekruhtur. Akşam namazını da yıldızlar çoğaldıktan sonraya bırakmak böyledir. Ancak hiç birinde namaz kazâya kalmış değildir. Bu vakitlere riayet namazın sıhhat şartı değildir. Namazı ihtiyarî vaktinden sonra kılan kimse Mâlikî mezhebinin şart ve müfsidlerine uymuş demektir.

22 Temmuz Perşembe

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir