toplu mezar işaretleri / Urartular | Mezar Mimarisi

Toplu Mezar Işaretleri

toplu mezar işaretleri

kaynağı değiştir]

Napolyon Savaşları'nın sonucu olan birkaç toplu mezar keşfedildi, ölen askerlerin ve atların hızlı bir şekilde imha edilmesi için toplu mezarlar kazılmıştı. Çoğu zaman askerler, gömülmeden önce önemli miktarda ceset yağmalardı. Genellikle toplu mezarlar askerler veya lojistik kolordu üyeleri tarafından kazılmıştır. Bunlar mevcut olmasaydı, cesetler çürümeye bırakılır veya yakılırdı. Bu tür örnekler Avrupa'nın her yerine dağılmış halde bulunmuştur.[11][12]

İspanya İç Savaşı[değiştir

Urartular en çok mezarları ve mezar buluntuları ile bilinirler dersek yanlış bir varsayımda bulunmuş olmayız. Bugün dünyanın birçok müzesinde sergilenen Urartu buluntularının kaynağı çoğunlukla kaçak kazılar sonucu soyulmuş Urartu mezarlarına ait eserlerden oluşur. Kaçak kazılar vasıtasıyla bu acımasız talan ne yazık ki halen devam etmektedir. Bu duruma birde sahte eser yapımı ve satışını eklediğimizde birçok bilim insanının müzeler ve özel koleksiyonlara gelen güvenilirliği ve buluntu yeri şüpheli bu Urartu eserlerinden bir Urartu kültürel tanımı yapabilmesi pek sağlıklı bir durum oluşturmaz. Urartu’da ölüm ve ölüm ile ilgili törenler hakkında yazılı belgeler çok fazla bilgi vermezler. Bu gibi konulara dair bilgiler daha çok arkeolojik kazılarda elde edilen verilerden sağlanır. Doğu Anadolu’da kronolojileri MÖ 2. binyılın başları ile Son Tunç Çağı’na uzanan sürece oturtulan kurgan tipi mezarlar, taş sandık türünden bir gömü alanının üzerinin taş veya toprak yığını ile örtülmesiyle oluşturulmuştur. Genellikle tek bir bireyin hoker (dizler karna çekili halde) pozisyonunda gömüldüğü mezarlarda en karakteristik ölü armağanı boya bezemeli çanak çömleklerdir. Urartu dönemine gelindiğinde ise mezar tipolojisi ve gömü geleneğinde bir farklılaşmaya gidildiği anlaşılır. Bu değişim aslında 1. binyıldan başlayarak bütün Anadolu için geçerli olmuş, gömülü kişi veya kişilerin toplumsal veya sosyo-ekonomik statüsü ile de bağlantılı hale gelmiştir. Basit toprak mezarlardan daha anıtsal kaya mezarlarına, oda mezarlardan, taş sandık mezarlar ve urne mezarlara kadar çok çeşitli gömü ve mezar tipleri Urartu kültürüyle birlikte etkili olunan coğrafyalarda ortaya çıkmaya başlamıştır.

 

Urartu Kaya Mezarları
Urartu’da kaya mezar geleneği kaya işleme potansiyelinin doğal sonucu olarak geliştiği söylenebilir. Ancak daha sonra kendine özgü, bağımsız bir gelişim gösterir. Genellikle sitadel kısmı ile organik bir bağı olan ve sur içinde inşa edilen bu yapıların önünde merdivenlerle inilen kaya platformları bulunur. Tek kanatlı kapıyla girilen ana salon ve bu salona açılan daha küçük gömü odaları biçimindeki düzenleme, genel bir plan anlayışını yansıtır. Aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alacağımız Van Kalesi kaya mezarları Urartu krali mezar tipolojisi için temel referansları taşır. I. Argişti Mezarı üzerindeki yazıtla tarihlendirilebilen tek mezar olması dolayısıyla kayda değer bir örnektir. Diğer mezarlar için ise genellikle mezarın konumu, plan anlayışı ve stil kritiğinden yola çıkılarak kronolojik öngörülerde bulunulmuştur. Örneğin Yeni Saray, altında bulunan I. Argişti Mezarı nedeniyle bu ismi almıştır. Kurucular ve Neft Kuyu mezarları ise yine daha yukarıda üzerlerinde yükselen Eski Saray nedeniyle daha erken bir tarihsel sürece oturtulmuşlardır. Ana salon, ana salona açılan yan odaların düzenlenişi Van Kalesi’ndeki Doğu Odaları ve Neft Kuyu Mezarı örneklerindeki cephe anlayışından, bunların bir ev ve hatta bir saray mimarisini yansıttıkları anlaşılmaktadır. Van Kalesi örnekleri dışında Varto/Kayalıdere, Palu, Mazgirt/Kaleköy, Tatvan, Doğubeyazıt, Ağrı/Atabindi, Pasinler Kalesi gibi örnekler, Urartu merkez bölgesi dışında mimari özellikleri, konumları ve iç düzenleriyle Urartu dönemine tarihleyebileceğimiz diğer kaya mezarlarıdır. Kuzeybatı İran’da Sharik ve Sangar gibi merkezlerde de çok odalı Urartu kaya mezarı kriterlerine uyan örnekler saptanmıştır. Başkent Tuşpa dışında yer alan çok odalı kaya mezarları, olasılıkla Urartu’ya öykünen yerel yönetici veya prenslere ait olmalıdır. Ancak daha önce de belirttiğimiz üzere bu mezarlardan hiçbirinde buluntuya rastlanmaması bu değerlendirmeyi sadece bir varsayımdan ibaret kılar. Zira mezar odalarının kronolojileriyle ilgili stil kritiği dışında herhangi bir kaynağımız bulunmamaktadır. Van Gölü Havzası’nda son yıllarda birçok yüzey araştırmasında tespit edilen ulaşılması güç alanlara yapılan ve dar bir kapıyla ulaşılabilen, çoğunlukla tek odalı, içinde ölü yatağı bulunan mezar odaları, plan ve konum özellikleriyle değerlendirildiğinde, yukarıda genel hatlarıyla ortaya koyduğumuz Urartu kaya mezarı özelliklerine uymadıkları görülür. Van Kalesi’nde Küçük Horhor Mezarı, Arsenal Mezarı ve Büyük Platform’un altındaki küçük mezar, söz konusu ayrımı yansıtması açısından önemli örneklerdir. Bunların Van Kalesi’ndeki krali mezar örneklerinden plan ve boyutlarıyla oldukça farklı bir geleneği yansıttıkları görülür. Küçük boyutlu, tek odalı, odaya açılan büyük nişlerin bulunduğu bu mezarların Urartu sonrası dönemlere; Akhamenid/Pers, Helenistik veya Roma dönemlerine ait olmaları olasıdır.


Yer Altı Oda Mezarlar

Yer altına yapılmış oda mezarlar, Urartu coğrafyasında en yaygın görülen mezar biçimidir. Yer altı taş örgü mezarlar ve yer altı kaya mezarlar adları altında iki ana grupta değerlendirilebilirler. Bu ana başlıklar altında oldukça farklı uygulamalar gösteren örnekler mevcuttur. Van Gölü Havzası’nda Karagündüz, Dilkaya, Ernis-Evditepe, Adilcevaz, Yoncatepe, Van/Altıntepe gibi merkezlerde yapılan arkeolojik kazılarda birçok yer altı oda mezar ortaya çıkarılmıştır.

 

Yer Altı Taş Örgü Mezarlar

Yer altına örme taş duvarlar ile oda mezarlar bir ana gömü odası ve bu alana toprak yüzeyinden girişi sağlayan genellikle kuyu biçimli bir dromostan oluşur. Bazı örneklerde daha küçük alternatif gömü odaları veya alanları da bulunabilmektedir. Bindirme tekniği, yani duvar yükseldikçe taşların içe doğru çıkıntı yaptığı, böylelikle üst noktada örtülebilecek alanın daha daraltılabildiği yapı tekniği, bu mezarların en özgün yapısal karakteridir. Daralan tavan kısmı birbirine paralel yerleştirilmiş yassı taş levhalarla örtülebilmiştir. Uzun-dikdörtgen planlı mezar odalarının bazılarının uzunluğu 6 metreyi bulur. Genişlikleri 1,5-2 metre, yükseklikleri ise 1,5-2,5 metre arasında değişmektedir. Urartu’da mezar odalarına çoğunlukla birden fazla gömü yapılmıştır. 100’ü aşkın gömünün yapıldığı mezarlar, arkeolojik kazılarda tespit edilmiştir. Mezara ölüler hoker pozisyonunda yatırılmıştır. Çoklu gömü anlayışı mezar mimarisi açısından da sürekli giriş olanağı bulunan bir sistem geliştirilmiştir. Yüzey ile bağlantıyı genellikle taş örgü veya doğrudan toprağa açılmış kuyu biçimli bir dromos sağlar. Mezar odalarının bazılarında alternatif gömü alanlarının oluşturulduğu görülmektedir. Karagündüz ve Yoncatepe mezarlarında, mezar odasıyla bağlantılı ikinci veya üçüncü bir gömü alanının varlığı saptanmıştır. Mezar odasına yeni gömüler yapıldıkça eski gömülere ait kafatası ve buluntuların da bu alanlara toplandığı saptanmıştır. Bazı özel uygulamalar dikkat çekicidir. Örneğin Van-Yoncatepe 3 mezarında kafatasları aynı alanlarda ve kaplar içinde muhafaza edilmiştir. Karagündüz ‘K 10’ mezarında yaklaşık on tane kafatası, mezar odasının dip kısmına açılan bir oyuğa yerleştirilmiştir. Yer altı oda mezarlarındaki bu çok odalı plan anlayışı, Urartu kaya mezarlarının küçük ölçekli yansımaları olarak kabul edilebilir. Oda mezarlarda normal gömülerin yanında kremasyon gömülerinin de yapılmış olduğu saptanmıştır. Halkın kullandığı mezar odalarında kremasyon gömü ve normal gömülerin bir arada bulunması belki de farklı gelenek ya da kültürel kökenden gelen bireylerin aynı mezar odalarına gömülmüş olabileceğini göstermektedir. Bunun yanında kişinin sosyal statüsü, cinsiyeti, salgın hastalıklar da gömü biçimini belirlemiş olabilir. Ancak bu ayrımı belirleyecek arkeolojik bulgu yoktur. Mezar odaları içinde bulunan çanak çömlekler ölü yiyecek ve içeceğinin konulduğu kaplardır. Ölen kişiler, çoğunlukla kişisel süs eşyalarıyla veya armağanlarıyla birlikte gömülmüştür. Mezar odaları içinde bazıları in-situ olarak saptanan gömülerden de anlaşılacağı üzere demirden bilezik veya halhal, demir veya tunç elbise/süs iğneleri, demir ve tunçtan yüzükler, çeşitli taşlardan boncuk kolyeler ile hemen hepsi demirden yapılmış hançer ve bıçaklar gömüyle birlikte mezar odasına konulmuştur. Yoncatepe mezarlarında saptanan köpek gömüleri Urartuların dikkat çekici bir diğer gömü geleneğini yansıtır. Burada insan gömüleriyle birlikte köpek gömüleri de saptanmıştır. Ancak bunlardan sadece ‘M5’ mezarındaki örnek in-situ durumda saptanmıştır. Genel hatları ile tanımlamaya çalıştığımız ve daha çok krali kentlerle bağlantısı olmayan, kırsalda karşılaşılan taş örgü oda mezarların kronolojisi oldukça tartışmalıdır. Karagündüz, Dilkaya, Yoncatepe gibi yer altı örme mezarları, içlerinden çıkan yivli çanak çömleklerden yola çıkılarak Erken Demir Çağı’na tarihlendirilmişlerdir. Ancak bu nekropollerdeki mezarlarda ortaya çıkarılan buluntu grupları bütün olarak değerlendirildiğinde, kronolojide bazı sorunlar dikkati çekmektedir. Yivli malzemeyle birlikte bazı mezarlarda kırmızı astarlı Urartu çanak çömleği, Urartu süs iğneleri ve bölgede kronolojisi MÖ 8. yüzyıldan daha erkene çekilemeyen fibulaların çıkması, tarihlendirme sorununu da beraberinde getirmiştir. Malzeme grubu ve buluntu durumu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; en azından Karagündüz, Dilkaya ve Yoncatepe gibi nekropol alanlarının Orta Demir Çağı’na tarihlendirilmesi gerektiği tarafımızdan ortaya konulmuştur.


Yer Altı Oyma Mezarlar

Yer altı taş örgü mezarların yanında, yer altında ana kayaya oyulmuş oda mezar yapımı da Urartu’da yaygındır. Bu tür mezarlar özellikle işlenmesi oldukça kolay olan kaya türlerinin bulunduğu alanlarda yapılmıştır. Urartu yer altı oyma mezarları hakkında en kapsamlı bilgilerimiz Van/Altıntepe ve Kalecik nekropollerinden gelir. Son yıllarda kazısı yapılan bu örnekler yanında 1970’li yıllarda Baki Öğün başkanlığında bir ekiple kazılan Adilcevaz, Patnos-Dedeli, Patnos-Yukarı Göçmez yer altı oyma mezarlar in-situ buluntuları ile dikkate değerdir. Adilcevaz mezarına yine kuyu biçimli bir dromostan ulaşılır. Yaklaşık 2.55x1.68 santimetre ölçülerinde olan mezar odası dromos tabanından  yaklaşık 1 metre daha aşağıdadır. Bu nedenle mezar odasına basamakla ulaşılmaktadır. Mezar odasının doğu duvarında 1.15 metre uzunluğunda 0.37 metre derinliğinde ve 0.70 metre yüksekliğinde bir niş açılmıştır. Niş içindeki in-situ urneler, nişlerin işlevi hakkında önemli bilgi verir, bu alanların urneler ve ölü armağanlarının konulduğu alanlar olduğunu teyit eder. Diğer buluntular ve iskeletler ise yine Karagündüz, Yoncatepe örneklerinde olduğu gibi mezar odasının dip kısmına yığılmıştır. Buluntular arasında pişmiş toprak kâse ve testiler, tunç bilezikler ve iğneler, altın fibula ve ahşap mobilya aksamları dikkat çekicidir. Patnos’ta kazılmış Dedeli ve Yukarı Göçmez mezarları beşik tonozlu şekilde oyulmuş tavanları ile farklılık gösterirler. Yaklaşık 4.92x3.87 metre ölçülerinde düzgün olmayan dikdörtgen formda oyulmuş Yukarı Göçmez mezarının duvarları boyunca 0.50 santimetre genişliğinde ve yaklaşık 25 santimetre yüksekliğinde bir seki uzanır. Ayrıca mezar odasının iki uzun ve girişin karşısındaki duvarlarına birer niş açılmıştır. Yukarı Göçmez mezarı özellikle iç düzenlemesiyle Kalecik ve Altıntepe mezarlarıyla büyük paralellikler taşır. Dedeli mezarında yüzeyden yaklaşık 2.40 metre aşağıya inen dromos dikkat çekicidir. Dromos tabanından yaklaşık 95 santimetre uzunluğundaki bir açıklıktan mezar odasına ulaşılır. 2.50x1.80 metre ölçülerindeki bu mezar odası da kabaca dikdörtgen planlıdır. Mezar odasının batı kısa duvarında 70 santimetre genişliğinde, 65 santimetre yüksekliğinde ve 70 santimetre derinliğinde bir niş yer alır. Yine kuzey duvarında 45 cm genişliğinde, 45 cm yüksekliğinde ve 38 cm derinliğinde daha küçük boyutlu bir niş açılmıştır. Bu mezar odasında da in-situ durumda birçok buluntu ortaya çıkarılmıştır. Daha öncede belirttiğimiz gibi yer altı oda mezarlarının konumları, içlerinden çıkan buluntular Orta Demir Çağı’ndan krallığın yıkılışına kadar kullanıldığını gösterir. Kalecik, Adilcevaz, Dedeli ve Yukarı Göçmez mezarları tek odalı düzenlemeleri ile dikkati çekerler. Altıntepe mezarlarında ise genelde çok odalı mezarların tercih edildiği anlaşılmaktadır. Ancak buluntular noktasında bu durumun kronolojik bir farklılığa işaret etmediği anlaşılmaktadır. Kimi zaman başkent nekropolü olarak lanse edilen Van/Altıntepe ve Kalecik Nekropolü’ndeki mezarların kimi örnekleri birçok açıdan krali mezarların minyatür örneklerini yansıtırlar. Çok odalı plan anlayışı ve nişlerin düzenlenişi bu benzerliğin en açık kanıtlarıdır.

 

Taş Sandık Mezarlar

Doğu Anadolu bölgesinde en azından İlk Tunç Çağı’ndan itibaren kullanılmaya başlanan ve Urartularda da görülen diğer bir mezar tipini taş sandık mezarlar oluşturur. Yoncatepe, Dilkaya ve Karagündüz nekropollerinde gerçekleştirilen kazılarda bu türden mezarlara rastlanmıştır. Ancak diğer mezar tipleri ile kıyaslandığında Urartular tarafından çok tercih edilmeyen bir mezar türüdür. Dikine yerleştirilmiş yassı taş bloklarıyla, çoğunlukla kare veya dikdörtgen planda sandık şeklinde bir tür mezar oluşturulmuştur. Üst örtü ise büyüklüğüne göre bir veya iki yassı taşın dikine yerleştirilmiş sal taşlarının üzerine kapak olarak oturtulmasıyla yapılmıştır. Yoncatepe’de tek kişinin gömülmüş olduğu mezara karşın, Dilkaya’da yedi gömünün yapılmış olduğu taş sandık tipinde büyük boyutlu bir örnek de mevcuttur. Karagündüz Nekropolü’nde de boyutları ve gömü sayısı ile oda mezar anlayışına yakın ama mimari yapısı ile taş sandık tipini yansıtan ‘M2’ mezarında çoklu gömü yapıldığı saptanmıştır.

 

Basit Toprak Mezarlar

Ölünün doğrudan toprağa açılmış çukura yerleştirildiği mezarlar basit toprak mezarlar olarak tanımlanır. Gömü genellikle hoker biçiminde yapılmıştır. Tek bir bireyin gömüldüğü örneklerin yanında, aynı alanda birden fazla kişinin gömülmüş olduğu basit toprak mezarlar da bulunmuştur. Bu durum oda mezarlardaki çoklu gömü anlayışının, basit toprak mezarlarda da uygulanmış olduğunu gösterir. Basit toprak gömülere de mezar armağanı ve ölü yemeğinin konulduğu gözlenmiştir. Oda mezarlardakilerle karşılaştırıldığında ölü armağanı olarak bırakılan eşyaların niteliğinde belirgin bir farklılık göze çarpmaz. Bu noktada basit toprak gömü biçimini kişinin sosyo-ekonomik durumuyla ilişkilendirmek zor görünmektedir.

 

Urneler

Urne, aslında kremasyon/yakma işleminden sonra ölünün kalıntılarının (kül, kemik) konulduğu tunç veya çoğunlukla pişmiş topraktan yapılan kısa boyunlu, şişkin karınlı, düz veya yuvarlak dipli kapları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Urneler, kaya mezarlarına veya oda mezarlarının duvarlarına açılan nişlere, doğal kaya oyuklarına, toprak ya da kayaya açılmış oyuk ve kanallara konulmuşlardır. Kapların ağzı genellikle küresel biçimli bir çanağın ters konulması ile örtülmüştür. Bazı örneklerde kabın etrafı küçük taşlarla desteklenmiştir. Tek başına olanlar yanında birden fazla urnenin yan yana yerleştirilmesiyle oluşturulmuş gruplar da vardır. Van Kayalığı’nda yer alan Kremasyon Mezarı’ndaki oyuk sayıları dikkate alındığında çok sayıda urne gömünün aynı alanda toplanabildiği görülür. Urnelerin omuz kısımlarında genellikle üç delik yer alır. Bunun yanında tek, ikili ve beş delikli örnekler vardır. Iğdır/Melekli, Adilcevaz, Patnos/Dedeli, Liç, Van/Altıntepe, Van Kalesi Höyüğü, Habibuşağı ve Dilkaya gibi Urartu nekropol ve merkezlerinde çok sayıda Urne gömü in-situ olarak ortaya çıkarılmıştır. Urnelerin içine veya çevrelerine konulan mezar armağanları, diğer Urartu mezar tiplerinde izlediğimiz mezar armağanları ile belirgin bir fark göstermezler. Süs iğneleri, demirden bıçak ve kamalar, tunç bilezik küpe ve yüzükler ile boncuk kolyeler en çok görülen armağanlardandır. Bazı örneklerde kılıç, tunç kemer ve tunç kaplara da rastlanabilmektedir.



MEZAR ARMAĞANLARI

DİLKAYA NEKROPOLÜ 1 NOLU TAŞ SANDIK MEZAR

Kanada'da kilise okulunun yakınında kayıtsız çocuk mezarları bulundu

DUVAR - Kanada'da Sunshine Coast Shishalh First Nation Topluluğu Şefi Lenora Joe, British Columbia eyaletine bağlı Sunshine Coast bölgesindeki eski St. Augustine's Yatılı Kilise Okulu'nun yakınlarında 40 işaretsiz ve kayıtsız çocuk mezarının tespit edildiğini açıkladı. 

Joe, bulunan mezarların, ailelerinden zorla alınarak götürüldükleri yatılı kilise okullarında kaybolan yerli çocuklarla ilgili araştırmaların sonucu olduğunu bildirdi.

'BÖLGEDE BİRÇOK İŞARETSİZ MEZAR DAHA OLDUĞUNA İNANIYORUZ'

AA'nın aktardığına göre, kayıp yerli çocukların mezarlarının bulunmasında yerli topluluğunun çalışmalarına Saskatchewan Üniversitesi de destek veriyor. Saskatchewan Üniversitesinden Terry Clark, konuya ilişkin açıklamasında, bölgede daha birçok işaretsiz mezar olduğuna güçlü bir şekilde inandıklarını söyledi.

St. Augustine's Yatılı Kilise Okulu'nun 1904-1975 yıllarında faaliyet gösterdiğini belirten Şef Lenora Joe, resmi kayıtlara göre okula 51 çocuğun devam ettiğini oysa rakamın daha fazla olduğunu belirterek, "Bu çocuklar bizim teyzelerimizdi, amcalarımızdı, hiç tanımadığımız liderlerimizdi ancak hiç büyümediler ve onlarca yıl sonra hala kayıplar" dedi.

KANADA'DA BULUNAN KAYIT DIŞI ÇOCUK MEZARLARI

Kanada'da eski yatılı kilise okulunun bahçesindeki kayıt dışı çocuk mezarları, ilk defa 29 Mayıs 2021'de British Columbia'nın Kamloops kentindeki okulun bahçesinde bulunan 215 çocuğa ait ceset kalıntılarıyla gündeme gelmişti.

Saskatchewan eyaletindeki Marieval Yatılı Kilise Okulu'nun bahçesinde 24 Haziran 2021'de resmi kayıtlarda bulunmayan 751 çocuk cesedi kalıntısının olduğu mezarlar ortaya çıkarılmıştı. British Columbia'daki eski St. Eugene Misyon Okulu'nun yakınında ise 30 Haziran 2021'de 182 çocuğa ait ceset kalıntılarının olduğu kayıt dışı mezarlar saptanmıştı.

Aynı eyaletin Güney Körfez Adaları'ndan Penelakut'taki yerli kabile de 12 Temmuz 2021'de yaptıkları duyuruda, Kuper Yatılı Kilise Okuluna ait bölgede 160'tan fazla 'belgesiz ve işaretsiz' mezar bulunduğunu açıklamıştı. British Columbia eyaletinin Williams Lake First Nation bölgesindeki St. Joseph's Mission Yatılı Kilise Okuluna ait 470 hektarlık alanın 14 hektarını yüzey radarıyla tarayan ekipler, 93 yeni mezar keşfedildiğini duyurmuştu.

Saskatchewan'a bağlı Keeseekose First Nation bölgesinde yürütülen çalışmalarda da Fort Pelly Yatılı Kilise Okulu bölgesinde 42, St. Philip’s Yatılı Kilise Okulu bölgesinde ise 12 isimsiz mezar bulunmuştu. Kanada’da en son Saskatchewan'da Gordon’s Yatılı Kilise Okulu'na ait 4 farklı bölgede resmi kayıtlarda olmayan 14 mezar yeri saptanmıştı.

KİLİSELERİN YATILI OKULLARI ASİMİLASYON İÇİN KULLANILMIŞTI

İlki 1840'ta Katolik Kilisesi tarafından Kanada hükümeti adına açılan ve sonuncusu 1997'de kapatılan yatılı kilise okulları, 150 binden fazla yerli çocuğun ailelerinden zorla koparılarak alıkonulduğu yerler olarak tarihe geçti.

Beyaz çoğunluğun hakim olduğu topluluklara "entegre edilmek için" zorla ailelerinden ve kültürlerinden uzaklaştırılan yerli çocukların büyük kısmının kötü muameleye maruz kaldığı, açlık ve soğuğun yanı sıra cinsel ve fiziksel tacize uğradığı hatta bazı çocukların üzerinde tıbbi deneyler yapıldığının belirlendiği öne sürüldü.

Yatılı kilise okullarında yaşananların tüm boyutları ile ortaya çıkarılması için 2008'de Kanada'da Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Hayatta olan mağdurların 6 bininden fazlasını dinleyen Komisyon, çalışmalarını 2015'te tamamladı ve yaşananları "kültürel soykırım" olarak tanımlayarak 4 bin sayfalık rapor yayımladı.

Bazı kaynaklarda kilise okullarında kalırken ölen çocukların sayısı 4 bin 200 olarak verilirken Komisyon'un raporunda, ölümlerin kilise yönetimlerince belgelenmemesi nedeniyle bu sayının 5 bin 995 olduğu kaydedildi. (DIŞ HABERLER)

kaynağı değiştir]

2014 yılında başlayan İkinci Libya İç Savaşı, Fayiz es-Serrac'ın BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile milis lideri Halife Hafter'inLibya Ulusal Ordusu (LUO) arasında bir vekalet savaşıdır. 2020 yılında UMH, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya tarafından desteklenen Hafter'in güçlerini devirerek Tarhuna'yı ele geçirdi. UMH, 2019 yılında Hafter ile ittifak yapan Kaniyat milislerinin kontrolü altındaki kasabanın Haruda çiftliğinde toplu mezarlar keşfetti. On yıl boyunca Kaniyat milisleri, BAE destekli Hafter güçleri altında 14 ayda yaklaşık 650'sinin öldürüldüğü binden fazla sivili vahşice öldürdüler. Devlet çalışanları tarafından binlerce çukur kazıldı ve 120 ceset çıkarıldı. Ortaya çıkan kalıntılar aileler tarafından kayıpların kimliğini belirlemek için kullanıldı ve sadece 59 ceset talep edildi. Hayatta kalanlar, BAE destekli Hafter ile uyumlu Kaniyat milislerinin onlara işkence yaptığını veya elektrik verdiğini bildirdiler. Birçoğu ayrıca milisler tarafından dövüldüğünü bildirdiler.[26]

Toplu cinayetler[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır