serim düğüm çözüm ne demek / Serim Düğüm Çözüm Nedir

Serim Düğüm Çözüm Ne Demek

serim düğüm çözüm ne demek

I. Serim Nedir?
Serim; öykü, olaylar, karakterler vs. hakkında bilgi verme işlemidir. Serim, bilgi verici işlevi nedeniyle vazgeçilmez olduğu kadar, bu bilginin nasıl ve ne kadarının verileceği konusunda bir karar  vermeyi de içerdiğinden bir öyküleme tekniğidir aynı zamanda.

II. Öykü Ekonomisi Olarak Serim
Bir film, öyküde yer alan her ayrıntıya ve bilgiye yer vermez, her olayı birebir göstermez. Yine de, filmi anlayabilmek için, öyküleme sürecinde dışarıda bırakılan ya da geri plana itilen bu olaylar hakkında bir şeyler öğrenmemiz gerekir.
Filmler genellikle olayların ortasında başlar, bu nedenle öyküdeki olaylar filmin başlangıcından çok önce başlamıştır. Ancak öyküden bir şey anlamamız için geçmişteki olayları kısmen de olsa bilmemiz gerekir. Yoksa bunlar, sahne dışında oluşan ve bulup ortaya çıkartmamız gereken muallaktaki olaylar olarak kalırlar. Dahası, yetersiz bilgi nedeniyle film bulanık ve anlaşılmaz hale gelebilir. Bu da olabilecek en kötü şeylerden biridir.
İşte bu tür gösterilmeyen ve geçmişte kalan olaylarla ilgili  bilgilerin verilmesinde serim tekniği devreye girer. Serim, bu işleviyle öyküyü anlamamıza ve değerlendirmemize yardımcı olur. Bu bilgileri öğrenmezsek, çatışmalardan ve karakterlerin tepkilerinden bir şey anlamayız. Geçmişe ait bu olaylara "ard öykü" (back story) denir.
Bir filmdeki sahne dışı olayları da bilmemiz gerekir. Örneğin kötü şeylerin olduğunu anlarız, ama bunlar bize gösterilmemiştir. Ancak serim gereği, olan bitenleri bir başkası anlatır bize sözgelimi.

III. Serimin Etkili Biçimde Yapılması
Serimi etkili bir biçimde yapmak büyük bir sorundur. Abartıya kaçmadan, öykünün devamlılığını bozmadan veya filmin inanırlığını ve seyircinin ilgisini zedelemeden bunları yapmak zordur. Yazarın sorunu, bilmemiz gerekeni, gerçek dışılığa kaymadan, göze batmadan ve işin kolayına kaçmadan vermesidir.
Göze batan serime örnek olarak, 19. Yüzyıl sonlarının 'kusursuz oyunları'  gösterilebilir. Bu oyunlar, bir İngiliz konağında, olağan aile yemeği için sofrayı hazırlayan hizmetçi kız ve uşak ile başlar.Sofrayı kurarken dedikodu yaparak, karakterler ve o ana kadar olanlar (ard öykü) hakkında bilmemiz gereken şeyleri birbirlerine (yani bize!) anlatırlar.

-Harry efendinin Hindistan'da 10 yıl kaybolduktan sonra geri dönmüş olması ne heyecan verici, değil mi?
-Evet, ama bu üvey kardeşi Lord Paddington için öyle gözükmüyor, çünkü Harry'nin babası öldüğünde bütün mirası o almıştı.
-Ya Lady Marion?
-Harry'nin nişanlısıydı, ama kaybolduğunu düşünerek Sir Perceval ile sözlendi.
-Evet, ve...
Ve böylece sofra hazırlanana dek açıklama üzerine açıklama yapılarak herşey anlatılır. Sonra onlar çıkar ve aile girer. Haklarında pek çok şey öğrendiğimiz karakterleri görürüz.

IV. Serimleme Yöntemleri
Serim, bilgi vermek anlamına geldiğinden, genellikle diyalog şeklinde yapılır. Neler olduğunu anlayabilmek için ardöyküyü bilmemiz gerektiğinden, filmin hemen başlangıcında bu bilgilerin diyaloglarla yoğun bir şekilde sunulduğunu görürüz. Ne var ki, bu çok yavan da olabilir. Öyleyse, etkili bir serim nasıl olabilir?
Diyalog çok kullanıldığından başka yollar denenebilir. Örneğin zaman içinde geriye dönüş, bir anlatıcı ya da "Berlin, 1946" gibi altyazılar kullanılabilir. Yine de diyalog kullanılabilir, ancak yazar bunu olabildiğince doğal ve kamufle edilmiş şekilde vermeye çalışmalıdır. Bunun bir yolu, serimi duygusal bir anın içine yerleştirmektir. Böyle bir durumda izleyici konuyla o kadar ilgilenir ki, açıklama yapıldığını bile fark etmez. Örneğin bir çift kavga ederken, biz kendimizi kavgaya kaptırır, fakat kavga sırasında söylenen sözlerden gerekli bilgileri fark etmeden almış oluruz. Eğer bir şeylerin diyalogla anlatılması gerekiyorsa, bunun değişik bir yolla (karakterlerarası ilişki kurmak gibi), ilgi çekilerek yapılması gerekir.
Serimi doğal göstermenin diğer bazı yöntemleri de vardır: Örneğin karakterin bir şey öğrenmesi gerektiği durumlarda serim çok doğal görünür. Karakterin kendi için ortaya çıkarmış olduğu şeyi, dolaylı olarak izleyici  de öğrenmiş olur.
Serim, genellikle ardöyküyü vermek amacıyla filmin başında yapılır. Ancak bunun aşırı oranda ve bir seferde yapılmaması yerinde olur. Öykü boyunca parça parça verilmesi daha etkilidir. Bu merakın ayakta tutulmasını sağlamak açısından da mantıklıdır.
Serimi yaparken sabırlı olun. Bir bilgiyi (hele hele önemli bir bilgiyi) verirken, onu dolaylı yollardan vermeye çalışsak bile, bir noktadan diğerine çok düz bir .çizgi çekmiş olabiliriz yine de. Her zaman için izleyicinin olayın tadını çıkarmasını sağlayın. Karar vermelisiniz: Seyircinin bu bilgiyi bir şişe Coca-cola'nın bir dikişte bitirilmesi gibi alması mı o anda daha uygundur; yoksa sözgelimi, ağızın tüm köşelerinde dolaştırılıp tadı ağır ağır belirginleşen bir yudum şarap gibi mi?

V. Serimin Zamanlaması
Serim için en doğru anı seçmek gerekir. Çoğunlukla bu en dramatik, en canalıcı an olmalıdır. Örneğin bir erkeğin iktidarsız olduğunu bir kadınla ilişkiye girmeden önce bilmemiz mi daha etkileyici olur, yoksa ilişki sırasında öğrenmemiz mi? Senarist bunu sahne iç yapısını ve öykü bütününü düşünerek kararlaştırmak zorundadır.
Serim için en doğru an, izleyicinin o bilgiyi öğrenmeyi en çok arzuladığı andır. Olayı merak ettiğimiz anda bize onun hakkında açıklama yapılması yapay görünmez. Çünkü bilme arzumuz tatmin edilmiştir.
Serim ustaca yapıldığında ardöykünün veya ekrandışı bir olayın verilmesi göze batmaz. Her zaman göze batmadan serimleme yapmayı hedefleyin (Göze batıcı serimi, başka bir işlevi yerine getirmek için kullandığınız, dikkati başka yöne çekmek ya da benzer bir hazırlık yapmak istediğiniz durumlar hariç.)

VI. Serimin Azı da Fazlası da Zarardır
Eylemler başladığında, seyirciler, bunların nedenlerini merak ederler. Dolayısıyla serimin bir görevi de karakterlerin motifleri hakkında bilgiler ve ipuçları sunmaktır.
Her film belli bir noktada başlar. Bundan önceleri olayların aktarılması gerekir. Seyirci; mekan, zaman, karakter adları, çekişmeler ve ilişkiler hakkında, bunların niteliği hakkında bilgi ister. Bunları anlatmak için, üst ses, yazı, görsel dramatizasyon, saç ve kıyafet, mekanlar, tabelalar, radyodan duyulan bir ses, diyaloglar vs. kullanılabilir.

VII.
Özetlersek: Serim, seyircinin merak edeceği bilgilerin aktarımıdır. Görsel olarak ya da sesle verilirken göze batmayacak şekilde yapılmalıdır. Karakterlerarası ilişkiler ve geçmişteki olaylar, öykü açısından önem taşıyorsa mutlaka anlatılmalıdır. İzleyicinin girmiş olduğu dünyanın atmosferi de mutlaka anlatılmalıdır. Bütün bu bilgilendirmeler, ders gibi olmamalıdır. En iyi aktarma yolu, gerginlik ve münakaşa anında yapılan aktarmadır. Seyirci kendini olaylara ne kadar çok kaptırırsa, serimin başarılı olma ve farkedilmeden yapılmış olma olasılığı  da o kadar yüksektir..
Klişelerden kaçınmak gerekir.
Karakterlerin adları çok gecikmeden hemen belirtilmelidir.
Ana karakterin yanına konan bir yardımcı karakter iyi bir çözümdür. Çünkü karakterin kendi kendine konuşması genellikle kötü sonuç verir. Karakterin kameraya bakarak konuşması da öyle. Seyircinin, bir karakter adına/hakkında konuşan başka kişilerin söylediklerine kulak misafiri olması da klişedir. Doğallığı bozacak şeylerden kaçının.
Kişilerin yaşamına ilişkin gereksiz serimlemelere yer vermekten kaçınmalı. Bütünü bozmayacak şekilde yerleştirmek, bilme gereksinimine göre anlatmayı gerektirir.
İzleyicinin aktif (boşlukları gidermeye yönelik dur durak bilmeyen) ve aktüel (o ana ve duruma özgü) bilgi gereksinimi, izleyicinin olanları anlaması için gereksinim duyduğu ve merak ettiği bilgilerden oluşur. Seyircinin güdüp yönetilmesi için bu bilgi gereksinimini sonuna kadar kullanmak gerekir. Ne de olsa merak kediyi öldürür. Bu nedenle çok fazla bilgi vermekten kaçının.
Serim için sıkça mektuplar kullanılır (Hamam filmini anımsayın). Telefon ise statiklik yaratabilir.
Bir de ileriye dönük serimleme vardır: Bize gelecekte olanları bildirir.
Seyircinin karakterden daha çok şey bilmesi iyi bir yöntem (ve Türk sineması tarafından yıllarca başarıyla kullanılmıştır, özellikle de melodramlarda. Örneğin kadının hasta olduğunu ve öleceğini biliriz, ama sevgilisine bunu söyleyemez. Kendini fahişe gibi tanıtmaya başlar, yeter ki sevgilisi ondan soğusun. Bu kez sevgili gerçeği öğrenmeye çalışır. Biz de öğrenip öğrenemeyeceğini, öğrenince ne yapacağını, tekrar buluştuklarında neler olacağını merak ederiz. Aslında herşeyi bilir, zavallıların kıvranışını keder içinde izleriz. Bu fazladan bilgiler, izleyicide acıma duygusu yaratarak karakterlerle özdeşleşmesini güçlendirir).
Senaryo yazarken, kendinizi ana karakterle bir tutmamaya özen gösterin. Kendi evreninizin tanrısı olduğunu unutmayın. Yazdıklarınızı hep kendinize atfetmek doğru değildir.

VIII. Olay Örgüsü
Serimin nasıl ve ne kadar yapılacağına karar verebilmek için, olay örgüsünün az çok belirginleşmiş olması gerekir.
Olay örgüsü kavramı iki anlamda kullanılır: 1. Sahnelerin birbirini izleme sırası; çünkü olay örgüsü kurma, sahnelerin sırası ve sahnelere bölmeyle de ilişkilidir.  2. Olaylar arasındaki nedensellik bağları, yani olayların içsel bağlantıları.
Senarist olay örgüsünü kafasında kurar. Sonra da izleyicinin bu örgüyü nasıl kavrayacağını tasarlar. Dolayısıyla önce olaylar arasındaki bağlantıları tam olarak saptar. Daha sonra bunları sahne sahne nasıl ortaya dökeceğini belirler. İşte sahne sırasını tasarlarken, yani plotları (olayları) yapı içerisine yerleştirirken, serim meselesine de girmiş olur bir yandan. Hangi plot nereye yerleştirilmeli? Bu yerleştirme, izleyicinin bilgi ve merak durumunu nasıl etkiler? vs.
Senaryo yazarı genellikle önce çatışmayı, sonra da doruk noktayı yazar. Sonra da doruk noktadan geriye doğru olay örgüsünü tamamlar. Öykünün başını ve sonunu yazdıktan sonra ortayı yazmak daha kolaydır. Senaristin olay örgüsünü kurduktan sonra yapacağı şey, bunalımları ortaya koymak ve bunları çözmektir.
Öykü/öyküleme farkını incelerken, öykünün, yani olayların birbirini gerçekteki izleme sırasının kronolojik olduğunu öğrenmiştik:  A OlayıàB OlayıàC OlayıàD Olayı.... Olay örgüsü kavramının birinci anlamı bu kronolojikliği çağrıştırır, çünkü sahnelerin birbirini izleme sırası anlamında kullanılır: A Sahnesià B Sahnesià C Sahnesi... Oysa Olay örgüsü aynı zamanda bir nedensellikler ağıdır diye de demiştik. Öyleyse olay sırasıyla sahne sırası arasındaki fark nedir? Dikkat edin lütfen: Sahne sırası, olay sırası ile bir ve aynı şey değildir. Birbirini  kronolojik olarak izleyen sahneler, olayların kronolojik sırasını aynen izlemeyebilir. Tersine, tercih edilen sahne sıralaması, tam da olay sırasını bozmayı hedefleyebilir. Burada önemli olan şu: Nedensellik, kronolojiden önce gelir. Yani olayların gerçekte birbirlerini izleme sırasından çok, aralarındaki nedensellik ilişkisi önemlidir. Bize zaman sırasıyla oynama şansını veren şey, tam da Ave B arasındaki nedensellik ilişkisinin değişmezliğidir. O yüzden önce A'yı sonra B'yı, ya da önce B'yi sonra da A'yı vermemiz mümkün olur. Sıra değişse de, sonunda varılan nokta, kafada bütünlenen tablo aynı tablo olacaktır.
Örnek:
Ali, Mehmet'i kıskanır. Kıskandığı için de oldürür
Ali, Mehmet'i öldürür. Çünkü onu kıskanıyordu.
Örnekte olaya ilişkin bilgilerin sırası yer değiştirmiştir. Ama iki defasında da nedensellik ilişkisi değişmemiştir. Yani yukarıdaki deyişi tekrarlarsak: nedensellik, kronolojiden önce gelmiştir. Bu yüzden de olayların veriliş sırası olaylardan çıkan anlamı değiştirmemiştir. Kronoloji, nedensellik ilişkisi nedeniyle ikinci planda kalınca, baş sona, son başa gelebilir.
Kafanızda hala canlanmadıysa Pulp Fiction ya da Yağmurdan Önce filmlerini hatırlayın. Bu filmlerde olayların sırası oldukça karışık biçimde verilir. Ama filmlerin sonunda, gerçek zaman sıralarını iyi kavrayamadığımız olaylar arasındaki nedenselik zinciri tamamlanır. Nedenselliğin varlığı, zaman sırasının bozulabilmesini, tanınamaz hale getirilmesine izin vermiştir. Sıra karışsa da, nihayi anlama yine de ulaşmışızdır.
İşte Öykülemeyi olanaklı kılan da, olaylar arasındaki nedensellik ilişkisidir. Nedensellik ilişkisini sağlam biçimde kurduğunuzda, olay sırasını bozan etkili bir sahne sıralaması üzerine kafa yorabilirsiniz artık. Serim ve Öyküleme Teknikleri ile ilgili yeteneklerinizi konuşturabilirsiniz. Sonuç tablosu nedenselliğin varlığı nedeniyle değişmeyeceğine göre, bu tablonun izleyicinin kafasında en etkileyici ve çarpıcı yoldan nasıl oluşabileceğinin hesaplarını yapabilirsiniz. Olayları istediğiniz kadar karmaşık sunun, aralarındaki nedensellik bağı nihayet belirginleştiğinde, izleyici için karmaşa aşılmış olacaktır. Fakat çok da abartmayın. Olayları, takip etmeyi imkansız kılacak kadar da karmaşıklaştırmayın. Her şeyin yerli yerine oturtulduğu iki dakikalık çarpıcı bir son (tablonun belirginleşmesi-nedensellik ağının kavranması), anlam verilmeden izlenen 90 dakikalık bölümü izleyicinin gözünde affettirmeyebilir.
Yapıyı bir anlamda olay örgüsüyle özdeş görebiliriz. Sahneler ve giderek tüm yapı, nedensellik bağıyla birbiriyle bağlantılıdır. Bu bağlantılar olmazsa, sahneler birer tabloya dönüşür: Kendi içinde eşşiz güzel, ama kapalı ve manasız.
Görüldüğü gibi, bir kronoloji oluşturmalarına rağmen sahnelerin sıralanması çok önemlidir. Sahnelerin sırasını değiştirmekle olay örgüsü, dolayısıyla da filmin ilerleme biçimi bambaşka olabilir.

IX. Öykü ve Öyküleme
Tam da bu noktada, öykü ve öyküleme arasındaki farktan söz etmek gerekir. Buradaki öykü kavramı, bildiğimiz anlamdaki öykü kavramından farklı bir şeyi anlatır; olayların zamansal açıdan gerçek biçimdeki sıralaması anlamına gelir. Oysa öyküleme, gerçek sıranın bozularak, dramatik bir amaç doğrultusunda yeniden oluşturulmasıdır.

Öykü            A        B        C        D        E        F        G

Öyküleme      B        D        C        E        F        A        G

Sıranın bozulması, sözgelimi izleyicinin bilgi düzeyini etkileyerek, olayı tümüyle anlaması için gerekli olan bilgileri  baştan vermeyip, daha sonraya bırakır. Burada verilebilecek en klasikleşmiş örnek, katilin kimliğinin başta açıklanmayıp, sona saklanmasıdır. Fakat bu kural değildir. Bazen de katilin kimliğini baştan açıklar ve sözgelimi onu iyi birisi zanneden yaşlı bir çifte tanrı misafiri olarak göndeririz. İlkinde temel merak unsurunu katilin kimliği oluştururken, ikincisinde merak ve heyecan artık başka nedenlere -yaşlı çift durumu fark edebilecek mi; öldürülmekten kurtulabilecek mi? sorularına- dayanır. Öyküleme, her öykünün, eğer akıllıca yeniden kurulursa, merak, heyecan ve gerilim taşıyabileceğini gösterir. Hitchcock bir keresinde Titanic filmini yeniden çekmek istediğini söylemiştir. Ona itiraz edenler ise, "Ama herkes geminin battığını önceden bilecek" demişler. O ise şöyle yanıt vermiş: "Evet, ama onu ne zaman batıracağını önceden bilmeyecekler."

 

Türk Dili ve Edebiyatı

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir