Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.
Kur'an’n suresi olan Nahl suresi, Mekke’de indirilmitir. Toplam ayetten oluur ve ismini ayetlerde geçen "en-nahl" kelimesinden almtr. Bu sözcüün anlam ise "bal ars" demektir. Bu surede temel olarak Allah’n varl ve birlii gibi konular üzerinde durulur. Ayrca ölümden sonra dirilme ile ilgili konular da yer alr. Nahl suresinin ayetinde insann cömert olmas gerektii üzerinde oldukça sk durulur. Bu ayetin, toplum hayatna yön veren ayetlerden biri olduu söylenebilir.
Nahl suresi ayet okunuu ile ilgili yaplan aratrmalar oldukça fazladr. Çünkü çok önemli ve faziletli bir ayettir ve müminler bu ayeti ezberlemek ister. Ksa bir ayet olduu için de ezberlemesi kolaydr. Nahl suresi ayet Arapça yazl aada verilmitir:
Arapça okuma yazmay bilmeyenler ise direkt Türkçe okunuuna bakarak ayeti ezberleyebilir. Nahl suresi ayet Türkçe okunuu aadaki gibidir:
Nahl suresi ayet anlam, en az ayetin kendisi kadar önemlidir. Çünkü ne anlatmak istediini anlamadan yalnzca sureyi ezberleme yeterli deildir. Hem slam dinini anlamak hem de gereklilikleri yerine getirmek için ayetin anlamn da bilmek gerekir. Nahl suresi ayet meal olarak udur:
Nahl suresi 90 ayet Türkçesi sayesinde bu ayetin anlam örenilebilir. Ancak ayette anlatlan konunun tam olarak ne olduunu kavramak için tefsirini de okumak gerekir. Nahl suresi ayet tefsiri u ekildedir:
Özellikle bu âyetteki adalet ve ihsan kelimelerine çeitli anlamlar verilmi olup balcalar unlardr: a) Adalet kelime-i ehâdeti benimsemek, ihsan Allah’n buyruklarn yerine getirmek, Allah rzâs için gerektiinde çeitli maddî ve mânevî skntlara katlanmak; b) Adalet insann içiyle dnn bir olmas, ihsan içinin dndan daha da temiz olmas;
c) Adalet insafl olmak, ihsan özveride bulunmak; d) Adalet kiinin Allah’a ortak komaktan saknmas, ihsan Allah’ görür gibi ibadet etmesi ve kendisi için istedii iyilikleri bakalar için de istemesi; e) Adalet tevhid, ihsan tevhidde samimiyet. Ancak hemen bütün tefsirlerde yer alan ve bu âyeti, “Kur’an’n en kapsaml âyeti” olarak gösteren rivayetlerin de iaret ettii gibi (meselâ bk. Taberî, XIV, ; Râzî, XX, ; evkânî, III, ) buradaki adalet ve ihsan kavramlarnn, yukarda sralanan anlamlarn hepsini kuatt, bununla birlikte sosyal içeriklerinin daha da önemli olduu anlalmaktadr. Râgb el-sfahânî’nin “Adalet, iyilie kar iyilik, kötülüe kar kötülük olmak üzere yaplana denk bir ekilde karlk vermektir; ihsan ise iyilie daha fazlasyla, kötülüe daha azyla karlk vermektir” eklindeki tanm (el-Müfredât, “adl” md.) slâm âlimlerinin konuyla ilgili anlaylarnn bir özeti saylabilir.
Sözlükte adalet, “Doru hareket etmek, hakka ve hakikate göre hüküm vermek, eit olmak, eit klmak” gibi mânalara gelen bir isim olup ahlâk ve hukuk terimi olarak, “bireysel ve sosyal yapda dirlik ve düzenlii, hakkaniyet ve eitlik esaslarna uygun ekilde davranmay salayan bir erdem veya hukuk ilkesi” anlamnda kullanlr. Ayn kökten bir masdar-isim olan adl kelimesi, “adaletli” anlamnda Allah’n isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri olarak da kullanlmaktadr. Adalet Kur’an- Kerîm ve hadislerde genellikle “düzen, denge, denklik, eitlik, gerçee uygun hüküm verme, doru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafszlk” gibi mânalarda kullanlmtr. Kur’an- Kerîm’de kst kelimesi de yer yer adaletin e anlamls olarak geçmektedir. Bununla birlikte adalet daha soyut bir kavram olarak kullanlrken kst genellikle uygulamada hakkaniyeti ifade eder.
slâm düünürleri, kâinatn her alannda var olduunu kabul ettikleri ve zaman zaman adl (adalet) kavramyla da ifade ettikleri mükemmel nizam, gerek her bir bireyin ahlâkî kiiliinde, gerekse tabiat gerei medenî varlklar saylan insanlarn birbirleri arasndaki münasebetlerinde yani toplumsal ve siyasal hayatta da bulunmas zorunlu bir ilke olarak görmülerdir. Ahlâk kitaplarnda bireyin ahlâkî kiiliinin gelimesi için gerekli görülen dört temel erdemin sonuncusu adalettir; hatta adalet erdemi, hikmet, ecaat ve iffet eklinde sralanan dier erdemleri de kuatan bir fazilet olarak kabul edilir. Öte yandan, sosyal hayat, zorunlu olarak fertler arasnda ortak münasebetler kurulmasyla gerçekleir. Ancak bu ilikilerin, hem Allah’n iradesine ve rzâsna hem de insanlarn iyiliine uygun olarak sürdürülebilmesi için öngörülen artlarn banda adalet gelir. Bu sebeple adalet, yalnz ahlâkî bir erdem deil, ayn zamanda hukukun da en temel ilkesi ve bütün yasalarda gözetilmesi gereken amaçtr.
Adalet kavram, ayn zamanda “eitlik ve denklik” anlamn da içermektedir. Nitekim slâm kültüründe eitlik ilkesi genellikle adalet kavramyla ifade edilmitir. Ancak eitlikte her zaman adalet olmayabilir. Meselâ “Çocuklarnza verdiklerinizde adaletli davrannz” anlamndaki hadiste (Buhârî, “Hibe”, 12) adalet eitlii ifade eder. Fakat genellikle sosyal adaleti emreden hükümlerde esas olan eitlik deil dengedir. Çünkü insanlar gerek fiziksel gerekse zihinsel yetenekleri ve birikimleri bakmndan farkl düzeylerde olduklarndan böyle durumlarda eitlikçi davranmak çok zaman hakszlk dourur; hatta bazan eitliin ötesine geçmek (meselâ fedakârlk) adaletten de üstün bir erdem olabilir. Nitekim konumuz olan âyette adaletten sonra gelen ihsan kelimesi bunu açkça göstermektedir.
Sözlükte “bakasna iyilik etmek” ve “yaptn güzel yapmak” eklinde ksmen iki farkl anlam tayan ihsan, dinî ve ahlâkî bir kavram olarak, “hayrl bir ii bilerek ve en iyi ekilde yapma, Allah’a ihlâsla ibadet etme, bakalarna hak ettiklerinden daha fazlasn verme” gibi anlamlarda kullanlr.
Kur’an- Kerîm’de ve hadislerde ihsan kavram hem Allah’a hem de insanlara nisbet edilmektedir. Allah’a nisbet edildiinde, O’nun kusursuz yaratcln (Secde 32/7; Tegbün 64/3) veya kullarna lutufkârln, cömertliini (Kasas 28/77; Talâk 65/11) ifade eder. Ancak Hz. Peygamber’in, “Allahm! Yaratlm güzel yaptn gibi ahlâkm da güzel yap” anlamndaki duasnda (Müsned, I, ; VI, 68, ) daha bâriz olarak görüldüü gibi özellikle Allah için kullanldnda bu iki anlam arasnda kesin bir farktan söz edilemez. Çünkü Allah’n fiillerinin güzellii ve mükemmellii ayn zamanda O’nun lutufkârldr.
hsann insana nisbet edildii âyet ve hadislerde bu kavram yine iki balamda kullanlr:
a) hsan, kulun Allah’a kar hissettii derin sayg, ballk ve itaat ruhunu ve bu ruh halinin ürünü olan iyi davranlar kapsar. Hz. Peygamber’in, “Cibrîl hadisi” diye bilinen hadiste geçen “hsan, Allah’ görür gibi ibadet etmendir; çünkü sen O’nu görmesen de O seni görmektedir” eklindeki mehur açklamas (Buhârî, “Tefsîr”, 31/2; “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, ), bu balamdaki ihsann en güzel tanm kabul edilmitir. hsann bu kapsam bilhassa takvâ terimiyle yakndan ilgili görünmektedir. Nitekim çeitli âyetlerde bu iki kavram semantik bir balant içinde kullanlmtr (meselâ bk. Mâide 5/93; Yûsuf 12/90; Zâriyât 51/).
b) kinci balamnda ihsan, hilim erdeminden kaynaklanan bir anlayla insann, bata ana-babas olmak üzere baka insanlar karsndaki sevgiye dayal özverili tutumunu ifade eder. Nitekim çeitli âyetlerde “muhsinler” nitelemesiyle anlan müminlerin hilm ruhunu yanstan baz seçkin özelliklerine deinilmi ve bu suretle ihsan kavramnn içeriine giren erdemlere de iaret edilmitir. Bu erdemlerin bazlar unlardr: Öfkeye hâkim olma, affetme, hogörü, sabr (Âl-i mrân 3/; Mâide 5/13; Yûsuf 12/90; Hûd 11/), ilerde arlktan saknma, kararllk ve cesaret (Âl-i mrân 3/), tok gözlülük ve cömertlik (Bakara 2/; Âl-i mrân 3/).
Bilhassa konumuz olan âyetin, “Muhakkak ki Allah adaleti ve ihsan emreder” meâlindeki bölümü münasebetiyle tefsir kitaplarnn yannda ahlâk ve tasavvuf kitaplarnda da ihsan kavram üzerinde önemle durulmutur. Taberî âdeti hilâfna, bu âyetteki adaleti “kelime-i tevhid”, ihsan ise “Allah’n emir ve yasaklarna uymak, zorluklara katlanmak hususunda gösterilen sabr” eklindeki snrlayc görüü tercih eder görünmekle birlikte (XIV, ), onun da kaydettii gibi bu âyetin “iyilik ve kötülük konusunda Kur’an’n en kapsaml âyeti” olduu yönündeki görü, ilk dönemlerden itibaren birçok müfessir ile dier âlimler tarafndan benimsenmitir. Sonuç olarak literatürde ihsan konusunda yaplan açklamalar dikkate alarak bu terimi, “insann, hem Allah’a hem de yakn ve uzak çevresine, bütün insanlara, hatta tabiata kar yaklamnda, tutum ve davranlarnda adalet ölçüsünün, farz ve vâcip snrlarnn da ötesine geçerek imkân ve kabiliyetlerine göre kulluun, özverinin ve erdemin nicelik ve nitelik olarak en yüksek seviyesine ulamas” anlamna gelecek ekilde tanmlamak mümkündür (meselâ bk. Ebû Bekir bnü’l-Arabî, II, ; Râzî, XX, ; Kurtubî, X, ). hsan mutlak bir görev olmamakla birlikte adaletten de ileri bir erdemdir. Buna karlk toplumsal hayatta adalet ihsandan daha önemli ve önceliklidir; çünkü slâm bilginlerinin sk sk tekrar ettii gibi “yer ve göklerin düzeni adaletle kaimdir” (Râzî, XX, ). Bu yüzden Hz. Peygamber, “Hüküm verirken adaletli olanlar, ailesine kar ve yönetimi altnda bulunanlar hakknda âdil davrananlar, kyamet gününde nurdan minberler üzerindedirler” buyurarak adaletin Allah nezdindeki deerine iaret etmitir (Müslim, “mâre”, 18).
“Hayaszlk” diye çevirdiimiz fahâ kelimesi, ayn kökten gelen fuhu kelimesiyle e anlaml olup çirkin sözler ve fiiller için kullanlr (Râgb el-sfahânî, el-Müfredât, “fh” md.). Daha genel bir ifadeyle fahâ, bata zina olmak üzere edep, hayâ ve iffete aykr her türlü söz ve davran ifade eder. “Kötülük” diye çevirdiimiz münker ise genellikle mâruf kavramnn zdd olarak “akln ve sa duyunun çirkin bulduu, erdemli toplumun yadrgad tutum ve davranlar” anlamna gelir (bk. Nisâ 4/19, ; daha geni olarak A‘râf 7/).
Fahreddin er-Râzî’nin de ifade ettii gibi (XX, ), “Bu âyette Allah Teâlâ yükümlülükle ilgili farz ve nâfile mahiyetindeki ilkeleri; kezâ ahlâk ve âdâba dair genel ve özel konular bir araya getirmitir.” Yine ayn müfessire göre (XX, ) bu âyet, Kur’an’ “her konuda (yani insanln muhtaç olduu ve ilâhî bir aydnlatma olmadan ulaamayaca helâl-haram, sevap-ceza konularnda) açklama getiren bir rehber” olarak tantan bir önceki âyetin tasdiki mahiyetindedir. Çünkü bu âyetin buyruuna uyarak her durumda adaletli olan, gerektiinde özveride bulunabilen, yaknlarna cömertçe iyilik eden; bunun yannda edepsizlik ve hayâszlktan, kötülük ve çirkinliklerden, saldrgan davranlardan uzak duran insan, aslnda bu suretle ruhunun yükselii için gerekli olan iyilikleri yapar ve kötülüklerden uzak durur hale gelmi demektir. (Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: )
Nahl suresi 90 ayet fazileti ve srlar ile öne çkan bir ayettir. Özellikle bu ayetin hangi durumlarda okunmas gerektiini bilmek için faziletlerini de bilmekte fayda vardr. Nahl suresi faziletleri öyle sralanabilir:
Nahl suresi ayet fazileti kaç defa okunmal sorusunun yantn pek çok mümin merak eder. Özellikle bu ayetin faziletlerinden yararlanmak için yeterli miktarda okunmas gerekir. Örnein fitne ve fesad ortadan kaldrmak için Nahl suresi 10 defa okunmaldr. Zulmeden kiinin helak olmas için ise bu surenin defa okunmas gerekir.
Nahl suresi ayetin neden okunmas gerektii aratrlan bir konudur. Bu sure bir ihtiyac karlamak, duann kabul olmas, zulmeden kiinin helak olmas, nimetlerden dolay hesaba çekilmemek için okunabilir. Ayrca Nahl suresini kere okuyan kiilerin düman zafer elde edemez.
ANASAYFAYA DÖNMEK ÇN TIKLAYINIZ
Kuranı Kerim Nahl suresi Nahl ayet
﴿إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ ۖ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ﴾
[ النحل: ]
Allah Teâlâ sizlere yiyecek şeylerden, kesilmeden ölen hayvanları, hayvandan akan kanı ve her parçasıyla domuzu, kesen kişinin Allah’tan başkasına ibadet için kestiği hayvanı haram kılmıştır. Bütün bunlar normal şartlarda haram kılınmıştır. Kim çaresizlik içinde, bu zikredilenlerden yemeye mecbur kalırsa, haram olan o şeyin kendisine heves etmeden ve de ihtiyaç olan miktarın fazlasına kaçmadan, onlardan yiyebilir. Bundan ötürü ona bir günah yoktur. Şüphesiz Yüce Allah çok bağışlayıcıdır. O kimseyi yemiş olduğu şeyden ötürü bağışlar. Zaruret halinde haram olan bu şeyi yemeyi mübah kıldığında o kimseye merhamet etmiştir.
Allah, size, ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve bir de Allah’dan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Kim de bu haram şeylerden yemeye zarureti olursa (zarurî ihtiyacını kapayacak kadar), taşkın ve mütecaviz olmaksızın yiyebilir. (Zaruri hal, ölüm korkusudur). Muhakkak Allah, Gafûr’dur, Rahîm’dir
He has only forbidden to you dead animals, blood, the flesh of swine, and that which has been dedicated to other than Allah. But whoever is forced [by necessity], neither desiring [it] nor transgressing [its limit] - then indeed, Allah is Forgiving and Merciful.
Nahl suresi okuAllah size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası için kesilmiş hayvanı haram etmiştir. Zorda kalan, isyan etmek niyetini gütmeden ve fazla olmamak şartıyla yiyebilir, şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahimdir.
Allah sizə ancaq ölü heyvanı, qanı, donuz ətini və Allahın adı çəkilmədən (bismillah deyilmədən) kəsilmiş heyvanı haram buyurmuşdur. (Özgənin malına əl uzatmamaq şərtilə) başqa bir şey tapa bilməyib zəruri ehtiyacını ödəyəcək qədər bunlardam yeməyə məcbur olan şəxsə (günah yazılmaz). Çünki Allah (bəndələrini) bağışlayandır, rəhm edəndir!
(Allah) size, sadece ölü hayvanı kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa (başkalarının haklarına) saldırmaksızın, sınırı da aşmadan (bunlardan yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
Nahl Suresi mp3 : Nahl suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
desteğin için teşekkürler
Kuran Suresi sitesi, sevgili kitabı ve arındırılmış Sünnet'i hizmet etmek, Kuran ve Sünnet müfredatında şeriat bilimlerini kolaylaştırmak, bilginin öğrencilerine önem vermek ve şeriat bilimlerini kolaylaştırmak amacıyla mütevazı bir girişim olarak kurulmuştur ve bize desteğinizden memnunuz ve Yüce Allah'tan bizi şerefli bir şekilde kabul etmesini ve amellerimizi kabul etmesini diliyoruz. .
Nahl Suresi - . Ayet Tefsiri
﴿١١٤﴾
﴿١١٥﴾
﴿١١٦﴾
﴿١١٧﴾
﴾﴿
Allah’ın size verdiği hell ve gzel rızıktan yiyip iin ve eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’nun nimetine de şkredin.﴾﴿
Allah size sadece murdar eti (meyte), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olanı haram kıldı. Ama biri zorda kalırsa, haksızlığa sapmadıka, sınırı aşmadıka (yiyebilir). nk rabbin bağışlayan ve esirgeyendir.﴾﴿
Ağzınıza geldiği gibi yalan yanlış konuşarak, “Bu helldir, bu haramdır” demeyin; nk Allah hakkında asılsız şey sylemiş olursunuz; Allah hakkında asılsız şey syleyenler de kesinlikle iflah olmazlar.﴾﴿
Az bir faydalanma Ardından onlara elem veren bir azap vardır.İçinde bulundukları bolluk ve güvenlik ortamını kendisine borçlu oldukları Allah’a karşı nankörlük eden, üstelik yaptıklarının yanlışlığını göstermeye çalışan Allah elçisini de yalancılıkla suçlayan şehir halkının bu yüzden uğradığı açlığı, korkuyu ve başlarına gelecek büyük azabı bir uyarı örneği olarak hatırlatan âyetlerin ardından Allah’a hakkıyla kulluk eden kimselerin, O’nun verdiği nimetlerden yararlanırken kendisine şükretmeleri gerektiği bildirilmekte; sonra da bazı haram yiyecekler sıralanmaktadır (bu haramlar konusunda bilgi için bk. Bakara 2/). Allah kuluna gereksiz ve faydasız yere zorluk çıkarmaz; hatta kul zorda kalırsa, kural olarak yasakladığı bazı şeylere geçici olarak izin de verir. Önemli olan, Allah tarafından konmuş olan hükümlere saygı duymamızı, nimetlerinden ötürü O’na minnettar olmamızı sağlayan, bizi haksızlık ve aşırılığa sapmaktan koruyan bir dindarlık duyarlılığına sahip olmaktır. Buna karşılık, Allah’ın hükümlerini önemsemeyip de haram ve helâl konusunu hafife alarak, aslında kendi keyfî arzularıyla uluorta hükümler koyup bunları Allah’ın hükümleriymiş gibi göstermeye kalkışmak, “az bir faydalanma” yani önemsiz dünya menfaatleri uğruna “Allah üzerine yalan uydurmak”, insanı ebedî kurtuluştan mahrum bırakacak ve “elemli bir azab”a götürecek ölçüde ağır bir suçtur.
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz