sünnete uymanın önemi vaaz / islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler - Vaazlar: Sünnete Uymak

Sünnete Uymanın Önemi Vaaz

sünnete uymanın önemi vaaz

Sünnete uymak

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

Hutbemiz, en güzel hayat nizamı olan Sünnet-i Seniyye'ye dairdir.

Allah'a îman eden, elbette O'na itaat edecek ve O'na ibadet yapacak, kulluk vazifelerini yerine getirecektir.

İmansız ibadet olamayacağı gibi ibadetsiz, itaatsiz îman da kurtarıcı olamaz; tesirini gösteremez. Kul için itaat şarttır.

Bir memur için vazife yapmak şarttır, görevsiz maaş olamaz. Memuriyet devam edemez.

Aynen bunun gibi insan da İlâhî bir memurdur, pekçok vazifesi vardır, bunları yapmak mecburiyetindedir. Bu yolda bir rehbere muhtaçtır. O da ebedî rehberimiz Hz. Muhammed'dir (sav).

Allah'a itaat yollan içinde en makbul, en müstakim, en kısa ve en selâmetli ve nurlu yol, Habibullah'ın gösterdiği ve takip ettiği îman ve Kur'ân yoludur. Bu yol Allah'a gider. Bu yol cennete, ebedî saadete gider. Bu yolun yemini îmandır. Bu yolun yolcuları bütün mü'minlerdir. Nizamnamesi, sünnet-i Ahmediyye'dir.

Sünnet-i Seniyye bizim yegâne hayat programımızdır. Daima genç ve değişmez prensiplerimizdir. Bu tarîk-i Muhammedi'nin anayasası, kanûn-u esâsîsi şeriatın emirleri ve yasaklandır.

Ümmet-i Muhammed'i selâmete götürecek en büyük cadde budur. Enbiyalann, evliyalann, şehitlerin, gazilerin yolu, Aşere-i Mübeşşere'nin, Ashâb-ı Kirâm'ın, tabiîn ve tebe-i tabiînin yolu îman ve Kur'ân yoludur.

Muhterem mü'minler!

Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de ferman ediyor.

"Vemâ âtâkümürresûlü fehuzûhu vemâ nehâküm 'anhü fentehû!" (Haşr, 7)

Yâni: Peygamberin Allah'tan alıp size getirdiklerini alınız, tutunuz, yapışınız, bırakmayınız! Yasakladığı şeylerden sakınınız, uzak durunuz, bid'atlan ve gayr-i İslâmî yaşayıştan bırakınız!

"Kul in küntüm tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkümullah!" âyet-i azîmesi, sünnete uymanın ne kadar mühim olduğunu ifade ederken der ki:

"Habibim Muhammedi (sav) Kullarıma söyle:

Allah'a îmanınız varsa elbette O'nu seveceksiniz! Madem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız! Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz! O'na benzemek ise O'na ittibâ etmektir, uymaktır. Ne vakit O'na ittiba etseniz, Allah da sizi sevecek! Zâten siz Allah'ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın!"

Bu âyetin kısa mealinden anlıyoruz ki, "Ben de insanım, mü'min ve Müslümanım!" diyen herkes için en mühim ve en yüce maksat ve gaye, Cenâb-ı Hakk'ın muhabbetine mazhar olmaktır. O yüksek gayeye ulaşmanın yolu da, Allah'ın habibine uymak ve sünnet ışığında hayat yaşamaktır.

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz ferman ediyor: "Ümmetim fesada gittiği zamanda kim benim sünnetime sarılsa, hayatını benim hayatıma uydursa, yüz şehidin ecir ve sevabını kazanabilir."

Evet, sünnete uymak çok mühimdir. Hususan bâtıl inanç ve bozuk hayat anlayışlarının ortalığı sardığı bir zamanda sünnete uymak, Allah Resûlü'nün rehberliğinde hayat sürmek daha çok kıymetlidir.

Hak yoldan çıkmış, modaya uymuş, açık saçık kadınlar arasında Allah emrettiği için örtünen Müslüman bir hanım; namazsız ve oruçsuzlar arasında namaz kılıp oruç tutan bir mü'min; zenginler arasında zekâtını veren ve hac vazifesini yapan; İslâmî hizmetlere yardımcı olan uyanık bir zengin; güzel ahlâktan, Kur'an terbiyesinden mahrum insanlar arasında edepli bir Müslüman; manevî bir mücahit olarak inşâallah yüz şehit sevabı kazanabilir.

Adetlerim ibadete çevirip bütün ömrünü meyveli ve sevaplı yapabilir.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

"Men yutii'r-Resûle fekad etâallah." Yâni: Kim Allah'ın Resulüne itaat ederse, sünnete uygun hareket ederse, Allah'a itaat etmiş olur.

"Ve inneke letehdî ilâ sırâtin müstakim." Yâni: Habibim! Muhakkak sen insanları Allah yoluna, Kur'ân ve iman dairesine davet edersin, tebliğ edersin! Hidayet etmek, kabul ettirmek, insanları senin etrafında toplamak Allah'ın takdiridir.

Allah dilediğine hidayet eder, dilediğini dalâlet içinde bırakır. Kulların vazifesi, Allah'tan hidayet istemektir.

"Fein tevellev fekul hasbiyallah"

Bu âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak Peygamberimiz'e (sav) teselli için şöyle buyuruyor "Eğer ehl-i dalâlet arka verip senin şeriat ve sünnetinden i'râz edip Kur'ân'ı dinlemeseler merak etme ve de ki:

Cenâb-ı Hak bana kâfidir, O'na tevekkül ediyorum! Sizin yerlerinize ittiba edecekleri yetiştirir. Ne âsîler hududundan kaçabilirler ve ne de istimdad edenler medetsiz kalırlar. Emrine muhalefet edenler fitneye ve can yakıcı azaba uğramaktan korksunlar, titresinler. Allah'ın rahmeti sonsuz olduğu gibi, yakalaması ve azabı da şiddetlidir.

Aziz kardeşlerim!

Cenâb-ı Hak, Sevgili Peygamberimiz'i (sav) mutlak rehber olarak göndermiştir.

Her hususta değişmez rehberimizdir. O en büyük kumandan, en âdil sultan, en mükemmel terbiyeci ve ıslahatçıdır. İnsanlığa ne lazımsa O'nda mevcuttur.

Avrupa ve Amerika'da göze çarpan maddî ve manevî güzellikler de İslâm güneşinin ışıklandır, nuru Muhammedi'nin parıltılarıdır. Bütün insanlık Allah Resûlü'ne borçlu ve muhtaçtır.

Cenâb-ı Hak en güzel edep ve ahlâkı habibinde toplamıştır.

Kâinattaki bütün güzellikleri, o parlak aynada görmek ve göstermek istemiştir.

O'nun sünnetini terkeden edebi terkeder, hasaretli bir mahrumiyete düşer.

Hiçbir meselesi yoktur ki altında bir nur, bir edep bulunmasın.

Sünnet-i Seniyye iki dünya saadetimizin temel taşıdır.

Temelsiz binalar yıkılmaya mahkûm olduğu gibi, şeriat-ı Ahmediyye'ye (sav) uygun olmayan işler çökmeye ve sönmeye mahkûmdur.

Allah Resulü buyuruyor:

"Bütün ümmetim cennete girir, yalnız istemeyenler müstesna!"

"Yâ Resûlallah! Cenneti kim istemez?" diye soruldu. Allah'ın habibi cevap verdiler

"Bana itaat eden cennete girer, itaat etmeyen cenneti istememiş demektir."

Bid'atlara, modalara sapanlara yazıklar olsun!

Allah Resulü'nü Örnek kabul edip ona göre yaşayanlara müjdeler olsun!

Sual: Sağ veya sol ayakla girilir, sağdan başlanır, teke riayet edilir gibi şeylere önem vermenin iyi olduğu söyleniyor. Bunları yapmazsak günah mı olur? Ne diye bu konular üzerinde duruluyor?
CEVAP
Bunlara âdetle ilgili sünnet denir. Bunları yapmamak günah olmaz. Hatta mekruh bile değildir. Ancak, âdete bağlı şeylerde de Resulullaha uymak, dünya ve ahirette, insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar.

Her işte Peygamber efendimize uymaya çalışmak, hep Onu hatırlamak, Onunla rabıta kurmak gafletten kurtulmaya sebep olur. Müslüman her işte şuurla hareket etmeli, adımını nasıl attığını nereye attığını bilmelidir. Nereye hangi ayakla girilip hangi ayakla çıkılacağının şuurunda olmalıdır. Mutlak müctehid olan imam-ı Süfyan hazretleri, bir gün camiye girerken, şuursuzca adımını içeri atıyor, sonra bunun farkına varıp kendi kendine diyor ki: (Buraya bir hayvanı, bir öküzü de koysak ya sağ ayakla veya sol ayakla girer. Senin hayvandan farkın olmalıydı, hangi ayakla girdiğine dikkat etmeliydin. Bundan sonra senin adın sevr = öküz olsun.)

Gerçekten de öyle oluyor. Bugün bütün kitaplarda bu büyük zatın adı imam-ı Sevri olarak meşhurdur. O halde her işte Resulullahın sünnetine uymaya çalışmalı. Sünnete uymak için, iyi, temiz işlere sağdan başlamalı, bir şey alırken teke riayet etmeli, yani 1,3,5,7 gibi tek olmasına gayret etmeli. Camide, evde, otobüste sağ tarafı seçmeli. Mümkünse kıbleye karşı oturmaya çalışmalı. Elimiz temiz de olsa, yemek yiyeceğimiz zaman elimizi yıkamalıyız. Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmeliyiz. Manevi temizlik gibi, maddi temizliğe de riayet etmeliyiz. Abdest alırken misvakla dişlerimizi temizlemeliyiz.

En az haftada bir Cuma günü gusletmeliyiz. Her hafta saç, sakal, tırnak kesmek, koltuk, kasık temizlemek sünnettir. Daha fazla geciktirmemelidir. Kırk günü geçirmek ise günah olur.

Resulullaha uymak için
Peygamber efendimizden bin kadar mucize görüldü. Bu mucizelerin en kıymetlilerinden biri de, edepli ve güzel huylu olması idi. Resulullaha uymak için şunları da yapmaya çalışmalıyız:

Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam vermeliyiz. Tokalaşmak için, önce biz elimizi uzatmalıyız. Günah olmayan her davete gitmeliyiz. Herkesle iyi geçinmeye, güler yüzlü, tatlı sözlü olmaya çalışmalıyız.

Resulullah efendimiz, kendisine hizmet edenlere de çok iyi davranırdı. İnsanların başında bulunan kimsenin, Resulullah efendimize uyarak, bunlardan gelen her türlü sıkıntılara katlanması gerekir. Zaten sıkıntıya katlanmak, herkes için iyi bir huydur. Ama âmirlerin katlanması ise daha güzel olur.

Herkese iyilik etmeliyiz. Nazik ve cömert olmalıyız. İsraftan kaçınmalıyız. İnsanlara acımalıyız. Bir kişinin bile Cehenneme gitmesine razı olmamalıyız. Herkese uygun bir din kitabı hediye etmeye çalışmalıyız. Kimseden bir şey beklememeliyiz. Az konuşmalıyız, dinlemesini bilmeliyiz.

Resulullah efendimizin güzel huyları pek çoktur. Her Müslümanın bunları öğrenmesi ve bu güzel huylarla ahlaklanması gerekir. Böylece, dünya ve ahirette felaketlerden, sıkıntılardan kurtulmak ve O iki cihan efendisinin şefaatine kavuşmak nasip olur.

Sual: Peygamber efendimizin peygamberliğini kabul eden, fakat ona uymayan Cennete gider mi?
CEVAP
M. Masum hazretleri buyuruyor ki:
(En büyük saadet, iki cihanın en üstün insanı olan Muhammed aleyhisselama tâbi olmaktır. Cehennem azabından kurtulmak için, Allahü teâlânın seçtiği sevdiği insanların reisine uymak gerekir. Cennet nimetlerine kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsustur. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, Ona tâbi olmak şarttır. Ona uymayanların tevbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve duaları kabul olmaz. Onun yolunda olmayanların zikirleri, fikirleri, şevkleri ve zevkleri kıymetsizdir. Peygamberler, Onun hayat veren deryasından bir kadehe kavuşmakla, o derecelere yükselmişlerdir. Evliya, Onun sonsuz bahrinden bir yudum içmekle muradlarına ermişlerdir. Yer yüzündeki melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler, aşıklarıdır. Her şey, bütün varlıklar, Onun şerefine yaratılmış, bütün varlıklar, Onun mübarek ruhundan feyz almışlardır. Allahü teâlânın varlığını O açıklamış, her şeyin yaratanı, Onun rızasını almak istemiştir. Ona ve Onun Âline ve Eshabına bizden dualar olsun. O yüce Peygamber, hepimizden razı olsun!) [c.1, m]

[Ey saadete kavuşmak isteyen akıl sahipleri! Bütün gücünüzle Ona tâbi olmaya çalışınız! Bu devlete, bu nimete mani olan her şeyden kaçınız! Harikalar gösteren bir din yobazını ve yüksek mevkiler, diplomalar ele geçirmiş olan bir fen yobazını, yani Ona tâbi olmak şerefinden mahrum olan bir cahili, bir gafili görürseniz, bunun sözlerinin, yazılarının, radyolardaki, televizyonlardaki saçmalarının, yalanlarının, insanı felakete sürükleyeceğini ve hiç böyle gösteriş yapmayan, fakat çok dikkat ile ve titizlikle Ona tâbi olana inanmanın, Onu sevmenin, felaketlerden kurtarıcı çok kıymetli ilaç olduğunu biliniz!]

Sual: Allah’ı sevmiş olmak için Resulünü de sevmek gerekir mi?
CEVAP
Allahü teâlânın sevgili Peygamberine uymadıkça, Allahü teâlâyı sevmek saadetleri ele geçemez. Kur'an-ı kerimde mealen, (Allahü teâlâyı seviyorsanız, bana tâbi olunuz! Bana uyanları Allah sever!) buyuruldu. (A. İmran 31)

Allahü teâlâ, Habibine böyle demesini emir buyurmaktadır. Saadete kavuşmak isteyen kimse, bütün âdetlerini, ibadetlerini ve alışverişlerini Onun gibi yapmaya çalışmalıdır! Bu dünyada, bir kimsenin sevdiğine benzemeye çalışanlar, bu kimseye sevimli ve güzel görünürler. Bu kimse, onları da çok sever, beğenir. Bunun gibi, sevgiliyi sevenler, her zaman sevilir. Sevgilinin düşmanları, sevenin de düşmanları olur. Bundan dolayı, görünen ve görünmeyen bütün iyilikler, bütün üstünlükler, ancak o yüce Peygamberi sevmekle ele geçebilir. Yükselebilmenin, ilerlemenin ölçüsü, bu sevgidir.

Allahü teâlâ, sevgili Peygamberini, insanların en güzeli, en iyisi, en sevimlisi olarak yarattı. Her iyiliği, her güzelliği, her üstünlüğü Onda topladı. Eshab-ı kiramın hepsi, Ona aşık idiler. Hepsinin kalbi, Onun sevgisi ile yanıyordu. Onun ay yüzünü, nur saçan cemalini görmeleri, lezzetlerin en tatlısı idi. Onun sevgisi uğruna canlarını, mallarını feda ettiler.

Allah’ı seviyorum diyenlerin, Eshab-ı kiram gibi olmaları gerekir. Seven bir kimse, sevdiğinin sevdiklerini de sever. Sevdiğinin düşmanlarına düşman olur. Bu sevmek ve düşmanlık, bu kimsenin elinde değildir. Kendiliğinden hasıl olur. Bu kimse, sevmesinde ve düşmanlığında deli gibidir. Bunun içindir ki, (Bir kimseye deli denilmedikçe, bu kimsenin imanı tam olmaz!) buyuruldu. Kendisinde bu delilik bulunmayanlar, sevmekten mahrumdurlar. Düşmanlık etmeyince, dostluk olmaz! Seviyorum diyebilmek için, sevgilinin düşmanlarına düşman olmak gerekir.

Sual: Mühim meseleler varken mekruhla, sünnetle uğraşmak doğru mudur?
CEVAP
Sünnetin dinimizdeki yeri büyüktür. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

Hanefi bir kimse, ağzına burnuna su alıp denize girse veya duş altında yıkansa, gusletmiş olur. Ancak bir mazeret olmadan sünneti terk etmemelidir.

Dinimiz her şeyin en iyisini, en güzelini bildirmiştir. Bir kimse, madem ki gusledecektir, bunu en güzel şekilde yani Resulullah efendimizin sünnetine uygun olarak yapmalıdır.

Mübarek ve temiz işleri yaparken sağdan başlamak sünnet-i zevaiddir, yani müstehaptır. Müstehabı terk etmek günah olmaz. Mesela camiye sağ ayakla girmek müstehaptır. Bir kimse, sol ayağı ile camiye girse, günah işlemiş olmaz. Fakat bir başkası, (Sağ ayakla camiye girmek sünnettir, niçin sol ayakla girdin?) dese, o kimse de, (Sünnetse, sünnet, n’olacak yani) diye cevap verse, niyeti sünnete önem vermemek ise küfre düşer.

Başka bir kimseye, (O işi yapma, mekruhtur) dense, o da, (N’olacak yaparsam) diyerek mekruha önem vermezse Müslümanlıktan çıkar. Çünkü sünneti ve mekruhu bildiren Muhammed aleyhisselamı küçültmüş, Onu beğenmemiş olur.

Peygamber efendimizi beğenmemek, Onu Peygamber olarak gönderen Allah’ı beğenmemek olur. Bir kimse, müstehapları yapmasa da, mekruh işlese de, bunların önemini inkâr etmemelidir. Farzlar da böyledir. Bir farzı yapmayan Müslümanlıktan çıkmaz. Fakat, (N’olacak farzsa farzdır) diyerek önemini inkâr ederse imanı gider. (Hadika)

Sual: Bir yazar, "Farzla birlikte sünnet kılmak şirktir. Aslında sünnetle iştigal eden müşrik olur" diyor. Sünnet namazlar da Allah için kılınmıyor mu? Peygamber efendimiz sünnet namazları kıldığı için -hâşâ- Ona müşrik mi denmek isteniyor? Sünnetlerin kılınmasını, sünnetlere uyulmasını Allah emrediyor mu?
CEVAP
Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın bildirdiklerinden başka şey söylemez, başka yol tutmaz. Peygamber efendimizin kıldığı namazlar da, bizim kıldığımız sünnetler de Allah için kılınan namazlardır. Allah için kılınan sünnetlere, nafile namazlara şirk demek, Allah’ın Resulüne uyana müşrik demek olur. Peygamber efendimizin yanlış bir şey söyleyeceğini düşünmek, Allahü teâlânın kelamını inkâr olur. Çünkü Allahü teâlâ, (Resulüme uyan kurtulur) buyururken, buna inanmamak Allah’ı inkâr etmek olur. [Geniş bilgi için diğer maddelerdeki yazıları okuyunuz.]

Bu din edep dinidir
Sual:
"Peygamberimizin yaşadığı zaman ve koşullarla ilgili boyutu yöresel olup, evrensel değildir. Bunun için Peygamberimizin kendi örf-âdetleri ve o zamanki uygulamaları din açısından bizi bağlamaz" demek caiz midir?
CEVAP
Bizi bağlamaz sözü çok çirkin ve nahoştur. Çünkü imam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Peygamber efendimizin âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de [bir mazeret yoksa] Resulullaha tâbi olmak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar. (Mekt. 2/55)

Bu din edep dinidir. Sualdeki çirkin ifadede her ne kadar örf ve âdetler kastediliyorsa da, Allahü teâlâya ve Onun âlemlere rahmet olarak gönderdiği Resulüne karşı edebi muhafaza etmeli. Muhatap şu veya bu zât değil, Allah ve Resulüdür. Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]

(Resulüm, kendi arzusu ile konuşmaz. Onun [dini hükümlere ait her] sözü vahiydir.) [Necm 3, 4]

(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya ]

(Resulüm de ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

Böyle yüce bir Peygamberin, sünnet-i zevaid olarak yaptıkları, giyiniş şekli, yürümesi, konuşması, sakal bırakması, sarık sarması, sağdan başlaması gibi âdetleri bizi bağlamaz demek çirkin bir söz değil midir?

İslâm dini garip olarak başladı
Sual: “İslâm dini garip olarak başladı” diye başlayan bir hadis var mıdır, varsa bu hadiste ne anlatılmak istenmiştir?
Cevap:
Bütün ehl-i sünnet âlimleri gibi İmam-ı Rabbânî hazretleri de, Mektûbât isimli kitabında bu hadis-i şerifi nakletmektedir. Peygamber efendimiz;
(İslâm dini garip olarak başladı. Son zamanlarda da garip olacaktır. Bu garip insanlara müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler) buyurmuştur. Ehl-i sünnet âlimleri bu hadis-i şerifi açıklarken buyuruyorlar ki:
“İslâmiyetin başlangıcında, insanların çoğu, Müslümanlığı bilmedikleri, onu yadırgadıkları gibi, ahir zamanda da, dini bilenler azalır. Bunlar, bozulmuş olan sünneti, ıslah ederler. Bunun için, emr-i ma'rûf ve nehyi anilmünker yaparlar. Sünnete, yani İslâmiyete uymakta başkalarına örnek olurlar. İslâm bilgilerini doğru olarak yazıp, kitaplarını yaymaya çalışırlar. Bunları dinleyenler az, karşı gelenler çok olur. O zamanda, sevenleri çok olan din adamı, doğru arasına eğrileri, hoşa giden sözleri karıştıran kimsedir. Çünkü yalnız doğruyu söyleyenin düşmanları çok olur.”

Ümmetinin başına gelecekleri biliyordu
Sual: Peygamber Efendimiz, ümmetinin başına gelecekleri biliyor mu idi ve biliyorsa tavsiyesi ne olmuştur?
Cevap:
Peygamber Efendimiz, ümmetinin başına gelecekleri biliyordu ve bunları da haber verdi. Mesela bir hadîs-i şerifte;
(Benden sonra, ümmetim arasında ayrılıklar olacaktır. O zamanda olanlar, benim sünnetime ve Hulefâ-i râşidînin sünnetine yapışsın! Dinde meydana çıkan şeylerden uzaklaşsın! Dinde yapılan her yenilik bidattir. Bidatlerin hepsi dalalettir. Dalalet sahiplerinin gidecekleri yer, Cehennem ateşidir) buyuruldu.

Bu hadîs-i şerif, bu ümmette çeşitli ayrılıklar olacağını haber vermekte ve Resûlullah Efendimizin ve dört halifesinin yolunda olana sarılınız denmektedir. Sünnet, Resûlullah Efendimizin, sözleri, bütün ibadetleri, işleri, itikatları, ahlakı ve bir şey yapılırken görünce, mâni olmayıp susması demektir. Nitekim hadîs-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim arasına fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır!) Bidatlere ve kendi aklına uyarak İslâmiyetin hududu dışına çıkıldığı zaman, benim sünnetime uyana, kıyamet günü yüz şehit sevabı verilecektir. Çünkü fitne fesat zamanında İslâmiyete uymak, kâfirlerle harp etmek gibi güç olacaktır.

En mesut, en kazançlı kimse
Sual: Zamanımızda, İslâmiyet konusunda, insanı bahtiyar edecek, dünyada ve ahirette kazançlı kılacak şey ne olmalıdır?
Cevap:
Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“En mesut, en kazançlı kimse, dinsizliğin çoğaldığı bir zamanda, unutulmuş sünnetlerden birini meydana çıkaran ve yayılmış bidatlerden birini yok eden kimsedir. Şimdi öyle bir zamandayız ki, insanların en iyisinden bin sene geçmiş bulunuyor. Peygamber Efendimizin zamanından uzaklaştıkça, sünnetler örtülmekte, yalanlar çoğaldığı için, bidat yayılmaktadır. Bidati yaymak, din-i islâmı yıkmaktır. Hadîs-i şerifte; (Bidat işleyenlere büyük diyen, Müslümanlığı yıkmaya yardım etmiş olur) buyurulmuştur. Bir sünneti meydana çıkarmak ve bir bidati ortadan kaldırmak için, son gayretle çalışmak lazımdır. Müslümanlığın çok zayıfladığı bu zamanda, İslâmiyeti kuvvetlendirmek için, sünnetleri yaymak ve bidatleri yıkmak lazımdır. Bidatlerden hiçbirini güzel görmüyor, hepsini karanlık görüyorum. Peygamber Efendimiz; (Bidatlerin hepsi dalâlettir, yoldan çıkmaktır) buyurdu. Müslümanlığın zayıfladığı bu zamanda, Cehennemden kurtulmak, sünnete yapışmakla; dini yıkmak ise, herhangi bir bidate kapılmakla olduğunu görüyorum.

Bidatlerin her birini, İslâm binasını yıkan bir kazma gibi, sünnetleri ise, karanlık gecede yol gösteren, parlak yıldızlar gibi anlıyorum. İslâmiyetin kuvvetli olduğu zamanlarda, bidatlerin zulmeti belli olmuyor ve bunun için, güzel deniliyordu. Halbuki, bu bidatlerde de, hiçbir güzellik yoktu. Şimdi ise, Müslümanlık zayıflamış, kâfirlerin âdetleri, Müslümanlar arasına yerleşmiş olduğundan, her bir bidat, zararını göstermekte, kimsenin haberi olmadan, Müslümanlık sıyrılıp gitmektedir.

Bu zaman, bidatler dünyayı kapladığından, karanlık bir gece gibi görünmektedir. Sünnetler çok azalmakta, nurları da, bir karanlık gecede, tek tük uçan ateş böcekleri gibi parlamaktadır. Bidat işlenmesi çoğaldıkça, gecenin karanlığı artmakta, sünnetin nuru azalmaktadır. İsteyen, bidat karanlığını çoğaltsın, şeytan fırkasını kuvvetlendirsin! İsteyen de sünnetin nurunu arttırsın. Şunu iyi bilmelidir ki, şeytan fırkasının sonu felakettir. Allahü teâlânın fırkasında olan, saadet-i ebediyeye erecektir.”

Aziz ve Muhterem Müminler!
Sünnet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Allah’tan aldığı ve adına vahiy dediğimiz mesajı hayata uygulamasıdır. Dolayısı ile, İslam dinini anlamak isteyen herkes, Müslüman olduğunu söyleyen, İslam’ı yaşamak ve hayatına tatbik etmek isteyen herkes, O’nun sünnetini bilmek, O’nun sünnetini takip ve tatbik etmek durumundadır. Nitekim İslam’ın iki temel kaynağı, Allah’ın kelamı Kur’an ve Hz. Peygamber’in sünnetidir.

Rabbimiz “Kim peygambere itaat ederse, Allah&#;a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.”[1] diye bizlere uyarıda bulunmaktadır. Bu yüzdendir ki, Resûlullah’ın sünnetine uymak, o sünnete sarılmak, aynı zamanda Allah’a itaat etmek demektir. Bunun aksini düşünelim: Allah resulünün sünnetini önemsemeyen, onun sünneti yerine kendi yorum ve anlayışı ile bir din oluşturmaya çalışan kimse Allah’a isyan ediyor demektir. Hâlbuki Rabbimiz “resule itaat edin” buyurmaktadır.

Muhterem Müslümanlar!
Sünnetin dinimizdeki yerine dair pek çok âyet-i kerime vardır. Bunlardan bir tanesinde şöyle buyurulmaktadır: “(Resulüm) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[2] Yüce Allah burada hem bize Resûlullah’ın dinimizdeki değerini ifade etmekte hem de bize karşı son derece merhametli olduğunu dile getirmektedir.

Değerli Müslümanlar!
Doğru yoldan sapmamak için Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetine uymak mecburiyetindeyiz. Nitekim Peygamber Efendimiz Vedâ hutbesinde ashabına ve dolayısıyla da ümmetine şöyle buyurmuştur: “Size iki şey bırakıyorum. Bu ikisine de sarıldığınız müddetçe asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerîm ve resulünün sünnetidir.”[3]

Buradan da anlaşılıyor ki Resûlullah’ın sünneti, Yüce Rabbimizin bize öngördüğü hayat modelidir. O model, Kuran’ın doğru anlaşılmasında ve yaşanmasında bizlere rehberlik eder. Öyleyse, Müslümanlar olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mirasına, yani, sünnetine sahip çıkmak durumundayız.

Değerli Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz, sadece Kur’ân-ı Kerîm’i bize bildiren bir elçi değildir. O aynı zamanda Kur’an’ı nasıl analarız, nasıl hayatımıza tatbik ederiz, o Kur’an hayatımıza nasıl girer gibi soruların cevaplarını da sunar, en doğru şekilde bizlere gösterir.

Kıymetli Müslümanlar!
Sünnetler başta sahabeye ve sonraki nesillere ulaşıp bizlere kadar gelmiştir. Şüphesiz bize düşen, sünnetleri bizzat yaşayarak korumak ve bizden sonrakilere ulaşmasını sağlamaktır. Hangi çağ, hangi ülkede olursa olsun, Rabbimizin rızasını elde etmek istiyorsak Allah’ın ve resulünün yoluna uymak zorundayız. Bilhassa Avrupa’da azınlık konumunda yaşayan Müslümanlar olarak camilerimizin bu minvalde çok büyük bir önem taşıdığını da unutmamalıyız.
Rabbim bizleri Allah’a itaatkâr ve sünnetlerini uygulayarak da Peygamberine itaat eden Müslümanlardan eylesin!

[1] Nisâ suresi,
[2] Âl-i İmrân suresi,
[3] İmam Mâlik, Muvatta, H. No.:

Hutbe-Sünnetin hayatımızdaki yeri

Hutbe-Arapça

Hutbe-Arapça

[supsystic-social-sharing id="1"]

SÜNNETİN HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
1. PEYGAMBER KİMDİR? HANGİ ÖZELLİKLERE SAHİPTİR?
Peygamber kelimesi, Farsça kökenli olup &#;haberci&#;, yani &#;Allah&#;tan haber getiren demektir.
Yüce Allah&#;ın lütfunun ve rahmetinin bir sonucu olarak, beşeriyete O&#;nun ülûhiyetini tanıtmak, insanları hakka irşad etmek ve kemale ulaştırmak için kendi içlerinden peygamber seçip göndermesi son derece uygundur. Bu durum akl-ı selime de aykırı değildir.
Peygamberler insanlığın yaratılış gayesini ve nasıl olması gerektiğini bildiren öğretmenlerdir:
&#;Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.&#; (Zâriyât, 51/56) O halde insanların Allah&#;a nasıl ibadet ve itaat edecekleri hususunda rehberlik yapmak üzere kendi içlerinden bir peygamber seçilmesi kadar tabiî bir şey olamaz. Peygamberlik Allah vergisidir. Çok çalışmakla elde edilemez.
İmam Gazzalî insanların peygamberlere olan ihtiyacını hastaların doktorlara olan ihtiyacına benzetmiştir. Şu kadar ki tıbbın doğruluğu tecrübe ile, peygamberlerin doğruluğu ise, Allah&#;ın görevlendirmesi ve bu görevlendirilenin mucize izhar etmesiyle bilinir. Hz. Adem&#;den Hz. Muhammed (a.s.)&#;a kadar insanlara gönderilen peygamber sayısında ihtilaf olmakla beraber bazı kaynaklarda bin olduğu bildirilmiştir. (DİB Dini kavramlar sözlüğü)
Peygamberlerin Sıfatları
Peygamberler yaratılış itibarıyla bizim gibi insandırlar. Bizim gibi yerler, içerler, evlenir çoluk çocuk sahibi olurlar; sevinir, üzülürler, hastalanır ve nihayet ölürler. Bununla beraber peygamberlerde bulunması gereken bir takım sıfatlar vardır. Bu sıfatlar şunlardır:
1. Sıdk: Doğru olmak demektir, Bütün Peygamberler doğru ve dürüst insanlardır. Yalan söylemezler. Kimseyi aldatmazlar, kimseye hile ve haksızlık yapmazlar.
2. Emanet: Güvenilir olmak demektir. Peygamberlerin hepsi güvenilir insanlardır. Gönderildikleri toplumlara kendilerini bu sıfatla tanıtmışlardır
3. Fetanet: Peygamberlerin akıllı ve zeki olmaları demektir. Peygamberler zamanlarının en zeki insanlarıdırlar.
4. İsmet: Günahtan korunmuş olmak demektir. Peygamberler, şirk ve küfür sayılan bir günah işlememişlerdir.
5. Tebliğ: Peygamberlerin Allah’ın mesajını insanlara duyurmaları demektir.
Allah, peygamberler ve onlara verdiği kitaplar ile insanlara yol göstermiş, rehberlik etmiştir. Emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, öğüt ve tavsiyelerini kısaca dînini insanlara peygamberler vasıtasıyla bildirmiştir
2. SÜNNET NEDİR? NASIL ANLAMALIYIZ? KISIMLARI NELERDİR?
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبينًا
&#;Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.&#; (Ahzab, 36)
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا
&#;Oturun da evlerinizde okunan Allah&#;ın ayetlerini ve hikmeti anın. Şüphe yok ki, Allah latifdir, herşeyden haberdardır.&#; (Ahzap, 33/34)
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
&#;Peygamber nefsin arzusuna uyarak söz söylemez, onun söylediği söz, vahiyden başka bir şey değildir.&#;(Necm, 53/)
Sünnet: Hz. Peygamberin farz ve vacip olmayarak yaptığı dini görevlerdir. Dinde farz ve vacip olmaksızın yapılması istenen ve Peygamber Efendimiz tarafından pek terk edilmeyen işlerdir.
Allah’ın kitabı ile Allah resulü arasındaki ilişki etle kemik gibidir. İkisi birbirinden koparıldığı zaman anlamsızlaşır.
Bir roman veya tiyatro eserinin bizzat kendisini okumakla, sahneye konmuş halini seyretmek arasında, herhalde bir fark –en azında etki farkı- vardır.
Kur’an metninin hayat sahnesine konmuş hali “Rasülullah’ın Sünneti” diye adlandırdığımızda Kur’an ile sünnet arasındaki ilişki daha iyi anlaşılmış olur.
Sünnet; Kur’an’ın yaşanmış bir tefsiri, İslamın ise pratik ve –de örnek- bir tatbikidir. Öyle ki Hz. Peygamber, tefsir olunmuş bir Kur’an ve yaşayan bir İslam idi.
Efendimiz, tek rehberimiz Rasûlullah (s.a.v)&#;e itaat etmek, Allah Teâlâ’ya itaat etmektir.
O’nun sünnetine ittiba etmek, Kur’an’a ittiba etmektir.
O’nu sevmek, Allah Teâlâ’yı sevmektir.
O’nun ahlakıyla ahlaklanmak, Kur’an’la ahlaklanmaktır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
“Ey iman edenler! Allah&#;a itaat edin. Peygamber&#;e ve sizden olan ülü&#;l-emre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah&#;a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah&#;a ve Resûl&#;e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa, 4/59)
وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ اِصْرَهُمْ وَالْاَغْلَالَ الَّتٖى كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذٖينَ اٰمَنُوا بِهٖ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذٖى اُنْزِلَ مَعَهُ اُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Yanlarındaki Tevrat ve İncil&#;de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber&#;e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber&#;e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr&#;a (Kur&#;an&#;a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (A&#;raf, 7/)
• Namazların ilk ve son vakitleri, rekatları ve kılınış biçimleri,
• Zekatın hangi mallardan ne miktarda verileceği,
• Boşanmanın şekli,
• Kadınların hayız ve nifas hallerinde namaz kılamayacakları ve oruç tutamayacakları,
• Çocuklara, hastalara, yolculara ve kadınlara cuma namazının farz olmayışı,
• Mestlerin üzerine meshedilmesi,
• Fıtır sadakası,
• Revatip sünnetler, teravih, bayram ve cenaze namazları&#; Gibi pek çok dini görev Peygamberimiz tarafından açıklanmıştır.
3. KURAN-I KERİM PEYGAMBERİ NASIL TANITMAKTADIR?
• O’nu Allah seçti ve peygamber kıldı. (Enam 87)
• Vahyi o’nun aracılığıyla bize ulaştırdı.(Nahl 44)
• Vahyi tebliğ etti, uygulamaya koydu. (Nahl 64)
• Örnektir. (Ahzab 21)
• Allah sevgisinin anahtarı kılındı. (Ali İmran /Tevbe 24)
• Hüküm koyma yetkisine sahip oldu. (Haşr 7/tevbe 29)
• Cennet için biletimiz kabul edildi. (Nisa )
• Müminlere yakındır. (Ahzab 6)
• Şefaat makamındadır.
• Kendisi de müminlere düşkündü.(Tevbe )
a. TEBLİĞCİ,
b. UYARICI/MÜJDECİ,
c. ÖĞRETMEN
d. MÜMİNLERE DÜŞKÜN
e. KURANIN MÜFESSİRİ
f. YOL GÖSTERİCİ
g. EMRİ BİL MA’RUF VE NEHYİ ANİL MÜNKER GÖREVİ
h. DİNİ KONULARDA HÜKÜM VERME

4. MÜMİNLERİN PEYGAMBERLERE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR?
a. İMAN ET
Yüce Allah&#; peygamberlerine iman edilmesini emretmektedir:
يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه وَالْكِتَابِ الَّذى نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه وَالْكِتَابِ الَّذى اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِه وَكُتُبِه وَرُسُلِه وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعيدًا
“Ey îman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba îman edin. &#;…Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur” (Nisa, 4/)
b. İTAAT ET
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ وَمَن تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظاً
“Kim Rasûl’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz, seni onlara gözcü göndermedik.” (Nisa, 4/80)
مَنْ أَطَاعَنِى فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ عَصَانِى فَقَدْ عَصَى اللَّهَ
&#;Bana itaat eden Allah&#;a itaat etmiş olur; bana isyan eden de Allah&#;a karşı gelmiş olur.&#; (İbn Mace, Mukaddime, 3)
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
“De ki, eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Allah, çok affedici ve çok merhametlidir De ki, Allah’a ve Rasûle itaat edin. Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez.” (Al-i İmran, 3/).
c. TANI
Bizlerden beklenen, öncelikle onun hayatını iyi öğrenmek ve doğru değerlendirmektir. Çünkü bir şeyin örneğini, çıkarma işleminde olduğu gibi, bir insanı örnek alma hususunda da, örneği alınacak insanın doğru tanınması ve hakkında yeterli bilgi sahibi olunması zaruridir.
Örnek alınacak model insan bilinmeli ve doğru tanınmalıdır. Hayatı, gönderiliş gayesi, insanları hidayete çağırışı, dostluk ve mücadeleleri, çektiği sıkıntılar, hayat şartları…
 Örnek çıkarmak için elde bir model olmalı
 Hanımlar oya yaparken örnekten hareket ederler
 Yemek yaparken bir tariften istifade edilir
 Bina yaparken projeden, mimardan istifade edilir
 Elektrik kabloları kopunca bir bilen aranır
 Buzdolabı arızalanınca marangoza götürülmez
d. SEV
Peygamber sevgisi imandan gelir…
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُوني يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحيمٌ
“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah&#;ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran, 31)
النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ
“Peygamber, mü’minler için kendi canlarından ileridir. Onun eşleri de onların anneleridir.” (Ahzab, 33/6)
لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
“Sizden biriniz, beni anasından-babasından, çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz” (Buhâri,İman 8;Müslim,İmân 70)
“Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi, imanın zevkine ermiş olur. Allah ve Resulünü, her şeyden daha çok sevmek, …” (Buhârî, İman, 9)
« أَنْتَ مَعَ مَنْ أَحْبَبْتَ » .
Enes (r.a)’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir bedevi Resûlullah (s.a.s)’e:
– Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu.
Efendimiz: – “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.
– Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber: – “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu.
Buhârî, Edeb, 96
قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
“De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”
Allah ve Peygamber sevgisi imandandır, belki imanın ta kendisidir. Hz. Ömer: -Ey Allah&#;ın Rasûlü! Ben sizi canımdan başka herşeyden daha çok severim&#; dedi.
Peygamberimiz: -Ey Ömer, canımı kudret elinde tutan Allah&#;a yemin ederim ki, beni canından daha çok sevmedikçe olgun mü&#;min olamazsın, buyurdu. Peygamberimizi dikkatle dinleyen Hz.Ömer: -Ey Allah&#;ın Resûlü, vallahi ben şimdi sizi canımdan da daha çok seviyorum, deyince Peygamberimiz: -İşte Ya Ömer, şimdi olgun mü&#;min oldun buyurdular.

Hz. Ali’ye Rasûlullah’a olan sevginiz nasıldır? diye sorulduğunda O:
“Rasûlullah’ı susuz bir insanın suya hasreti gibi severdik” buyurmuştur.

HUBEYB B. ADİY
Ma-i Reci Gazvesinde Hafız-ı Kelam 70 sahabe hayatlarını kaybetmişlerdi. Hubeyb B. Adiy (Ra) da gözü dönmüş kafirler tarafından esir alınıp idam sehpasına çıkarıldığında ona şu soruyu sormuşlar:
«Şuanda senin yerine Hz. Muhammed’in idam edilmesini arzu eder miydin?»
Hubeyb: «Hayır. Vallahi benim kurtuluşum pahasına dahi olsa ayaklarına bir dikenin batmasına razı olmam»
Bu sözden sonra idam sehpasında ellerini açar ve
«Ya Rabbi! Buraya gelirken senin habibine veda edemeden geldim. Benim selamımı o’na ulaştır.» der. Tam o esnada Allah Rasulü ashabıyla oturmuş konuşurlarken, birden bire doğrulur ve «Selam sana Ey Hubeyb» der.
Yanındakiler ne olduğunu sorunca da göz yaşları içinde «Müşrikler Hubeyb’i Şehit ettiler, son anında bana selam gönderdi, ben de selamını aldım.» buyurdu. (Taberani, el Mucem’ul Kebir, 5/)
Sev kardeşim… Her şey sevgiden doğar…
Önce sev… Sev ki teslim olasın. Sev ki itaat edesin.
Sev ki kurtulasın. Sev ki kamil mümin olasın.,
Sev ki o’na uymak sana zor gelmesin. Sev ki şefaate nail olasın.
Hz. Peygamberin sünnetini yaşamak ve yaşatmak peygamber sevginin alametidir.
مَنْ أَحْيَا سُنَّتِي فَقَدْ أَحَبَّنِي ‏.‏ وَمَنْ أَحَبَّنِي كَانَ مَعِي فِي الْجَنَّةِ
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş seafoodplus.info seven de cennette benimle beraber olur.”
e. ÖRNEK AL
5. HAYATIN İÇİNDE PEYGAMBER NE DEMEKTİR? ÖRNEK PEYGAMBER NASILDIR?
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖى رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيرًا
“Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah&#;a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah&#;ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab, 33/21)
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظٖيمٍ
“(Ey Peygamberim!) Sen büyük bir ahlak üzeresin” (Kalem, 68/4.).
İnsanları Aydınlığa Çıkarmak İçin Gelen Peygamber
وَدَاعِيا ً إِلَى اللَّهِ بِإِذ ْنِهِ وَسِرَاجًا مُّنِيرا
“Allah’ın izniyle bir dâvetçi ve nur saçan bir kandil” (Ahzâb, 33/46)
Hz. Peygamber&#;i örnek almak, bir müslüman için öncelikli dini bir görev durumundadır.
Hz. Peygamberin kişiliği kendi döneminde olduğu gibi, kendisinden sonraki dönemlerde de Müslüman toplumların yaşayışı için örnek olmuştur.
Müslüman, hangi makam, statü, konum ve mevkide olursa olsun Rasülullah’ı örnek olarak almalıdır:
Bir eğitimci olarak, bir anne-baba olarak, bir lider-yönetici olarak, tüccar olarak vb.
Müslümanlar için örnek alınması ve hayata geçirilmesi için gereken şeyler Hz. Muhammed (s.a.v)’in şekli yönüyle ilgili hususlardan ziyade;
Günümüz insanı, peygamberimizi örnek almayı,
onun gibi eş, onun gibi baba, onun gibi komşu, onun gibi vatandaş, kısaca onun gibi insan olmak şeklinde anladığı ve bunu gerçekleştirmeye koyulduğu zaman, gündelik hayatı da dahil, toplum hayatında ne kadar büyük bir değişikliğin ve mânevi zenginliğin meydana geldiğini kendiliğinden fark edecektir.
 Kur’an’a uyması,
 Allah’a itaati, sarsılmaz iman’ı,
 Salih amelleri,
 Ahlakı,
 Allah yolunda mücadelesi,
 Doğruluğu ve dürüstlüğü, adaleti,
 İnsanlara sevgi ve saygısı,
 Güvenilirliği, müsamahası,
 Barışa verdiği önem,
 Yumuşak huyluluğu, çalışkanlığı, kanaati,
 Şefkat ve merhameti, cömertliği,
 Helal ve haram karşısındaki duyarlılığı,
 Komşularla ilişkileri,
 Ailesiyle ilişkileri,
 Ticaret anlyışı,
 Kamu malına bakışı gibi faziletlerdir.
Onun gelişiyle şafak sökmeye başlamıştır….
مُحمَّدٌ بَشَرٌ لَا كَالْبَشَرِ بَلْ هُوَ كَالْيَاقُوتِ بَيْنَ الْحَجَرِ
«Muhammed bir beşerdir. Fakat o, diğer insanlar gibi değildir. O, taşlar arasında yakut gibidir.»
Batılı düşünürler derler ki: «Şüphesizki Muhammed, güneş ışığı altında doğan tek kişidir.»(Ragıp Güzel, 3/)
O&#;nu örnek almak demek;
 Güvenilir olmak demek, (Emanetlerini O&#;na veriyorlar, &#;Emin&#; diyorlardı.)
 Affedici olmak demek, (Mekkenin fethinde Mekkelileri toptan affetmişti.)
 Merhametli olmak demek, (Ağır tahriklere rağmen beddua etmemiştir. Taif..)
 Hoşgörülü olmak demek, (Mescide bevl, zinaya müsaade isteyen genç…)
 Sözünde durmak demek, (Hudeybiye günü Ebu Cendel&#;i geri vermesi.)
 Cömert olmak demek, (Ölüm hastalığında yanında bulunan üç dinarı dağıtmak..)
 Alçakgönüllü olmak demek, (Ben kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum…)
 Çalışkan olmak demek, (İşlerini kendisi yapmak isterdi, söküğünü dikerdi..)
 Dosdoğru olmak demek, (Size bir düşman saldıracak desem bana inanır mısınız?)
 Adaletli olmak demek, (Kızım Fatıma dahi çalsa… Taif Dönüşü sırasında Çaban Addas’a koyunları sahibine vermesini istemesi)
 Vefakar olmak demek, (Geceler boyu ayakta durup ibadet etmek.)
تركتُ فِيكُمْ أمرينِ لَنْ تَضِلُّوا ما تَمَسّكتُمْ بِهِمَا: كِتَابَ اللّهِ تَعالَى، وَسُنّةَ رَسُولِهِ.
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: &#;Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah&#;ın Kitab&#;ı ve Resûlünün sünneti. (Muvatta, Kader, 46, II, )
Sevgili peygamberimizin hayatının; inanan insan için özel bir anlamı vardır, çünkü inanan kişi, dini hükümlerin yaşantı haline dönüştüğünü, ahlaki değerlerin de somutlaştığını Hz. Peygamberin hayatında görür.
مَنْ اَحْيَا سُنَّتِى فَقَدْ اَحَبّنى وَمنْ اَحَبَّنِى كَانَ مَعِى فِى الْجَنَّةِ
“Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle beraber olur.” (Tirmizi, Sünen, İlim, 39/16 )
 Her işe besmele ile başlardı…
 Herkese selam verirdi…
 İlim öğrenenlere destek verirdi
 Her konuda güvenilir bir insandı…
 Komşu ilişkilerinde çok hassastı…
 Ayıpları asla yüze vurmazdı…
 İnsanlar arasında hiçbir ayrım yapmazdı…
 Evine selam vererek girerdi…
 Temizliğe çok önem verirdi…
 Çocuklarla şakalaşırdı.
 Çocukları çok severdi…
 Hep hayrı ve iyiliği tavsiye ederdi…
 Hasta ziyaretini ihmal etmezdi…
 Misafire ikram etmeyi severdi…
 Güler yüzlüydü…
 Yemeğin sonunda şükrederdi…
 Yoksullara yardım ederdi…
 Arkadaşlarının hal ve hatırını sorardı…
 Verdiği sözde dururdu…
 Merhametliydi… Affetmeyi severdi…
 İyi bir eş… Şefkatli bir babaydı…
 Emanete ihanet etmezdi…
 O bir peygamberdi…ve aynı zamanda bir insandı…
 Kötü söz söylemezdi.
 Kimseyle çekişmezdi.
 Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
Süfyan B. Üyeyne (R.a.) Derki:
“Şüphesiz ki Rasulüllah efendimiz en büyük terazidir. Her şey onun ahlakına, hayatına ve yoluna arz edilir. O’nun terazisinde tartılır. Uygun geleni haktır, gelmeyen batıldır.”
مَثَلِي كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهَا جَعَلَ الْفَرَاشُ وَهَذِهِ الدَّوَابُّ الَّتِي فِي النَّارِ يَقَعْنَ فِيهَا وَجَعَلَ يَحْجُزُهُنَّ وَيَغْلِبْنَهُ فَيَتَقَحَّمْنَ فِيهَا قَالَ فَذَلِكُمْ مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ أَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ هَلُمَّ عَنِ النَّارِ هَلُمَّ عَنِ النَّارِ فَتَغْلِبُونِي تَقَحَّمُونَ فِيهَا
Ebu Hüreyre (r.a.), &#;Hz. Peygamber (s.a.s.)&#;in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Benim misâlimle sizin misâliniz, şu temsile benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, pervaneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya (mâni olmaya) çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmememiz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz» (Buhârî, Rikâk: 26)
a. Sade Bir Hayat Yaşamıştı
b. Sevgi Ve Şefkat Önderi
c. Alemlere Rahmet
d. Ahlak Örneği
e. Öfkelenmez Ve Sert Davramnaz
f. Ayıp Ve Kusurları Açığa Vurmaz
g. Adil
h. Cömert
i. Samimi Bir İmanın Hayatını Kuşattığı Peygamber
j. Mütevazi
k. Ümmetine Düşkün
6. PEYGAMBERİ ÖRNEK ALANLARIN AKIBETİ NASILDIR?
Allah’a giden yolda tek örnek, tek lider Hz. Muhammed (SAV)’dir. O’na uzanan eller, o’na yönelen gönüller, o’nu anan diller, o’nu seven kalpler, o’nun izinde yürüyen ayaklar dünya ve ahirette saadete ereceklerdir.
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَـئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَـئِكَ رَفِيقاً
“Kim Allah’a ve Rasûl’e itaat ederse işte onlar Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıyklarla, şehidlerle ve salihlerle berâberdir. bunlar ise ne güzel ar kadaştırlar.” (Nisa, 4/69)
Melekler o’na hayran, peygamberler o’na hayran, yerdekiler ve göktekiler o’na hayran, canlı cansız butün alem o’na hayranken Müslümanlar giderek bu hayranlık kervanından maalesef koptular.
Ashab-ı kiramın sevgi tezahürlerini gösteremediler, o’nu hakkıyla takdir edemediler, bağlılık ve sadakat gösteremediler. Gösteremedik…
-Hz. Peygamber’e kabe avlusunda insanların içinde hakaret eden Ebu Cehil’e okkalı bir tokat atan hamzayı hiç düşündük mü? Sadakatini, bağlılığını, şehadetini, cesedine yapılanları…
-Mescidi Haramın kapısında «La ilahe illellah, Muhammedür rasulüllah» dediği için bayılıncaya kadar dövülen ve ancak akşamüzeri gözlerini açabilen ve ilk sözü «Rasulüllah nasıl?» olan Hz. Ebu Bekir’i düşündük mü? Sadakatle bağlılık, hangi hal üzere olursa olsun peygamberi düşünmek…
PEYGAMBERE İTAAT EDENİN MÜKAFATI CENNET
تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ {13} وَمَن يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَاراً خَالِداً فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُّهِينٌ {14}
“ İşte bütün bu hükümler, Allah&#;ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah&#;a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. Kim de Allah&#;a ve Peygamberine isyan eder ve Allah&#;ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır”. (Nisa, 4/)

7. GÜNÜMÜZ İNSANININ HAYATINDA SÜNNET ALGISI NASILDIR?
a. ŞEKLİ SÜNNET ÖN PLANA ÇIKMIŞTIR (MİSVAK, ŞALVAR CÜBBE…)
b. İÇ DUYGUNUN YİTİRLDİĞİ BİR SÜNNET (MİSAFİRE İKRAM VE GÖSTERİŞ…)
c. HAFİFE ALMA, ÖNEMSEMEME (NAMAZLARIN SÜNNETLERİ, TERAVİHLER…)
Örnek alınacak yegâne insan Hz. Muhammed Mustafa (sav)dir
 İmanın kemali bakımından
 İbadet hayatımız açısından farz, nafile, gece ibadeti
 Sosyal ilişkilerimize yön verirken facebook, twetter
 Aile yuvası kurmak için yola çıkarken, güzellik ve eşya alımı
 İş ve ticari meselelerimizi yaparken yalan, dolan
 Çocuklarımızı yetiştirirken allah rızası/ parasal getiri
 Komşuluk ilişkilerimizle yoğrulurken
 Bir araya geldiğimizde konuşurken, gıybet, iftira
 Sokakta, çarşıda pazarda dolaşırken selam, gözlere dikkat
 Yiyip içerken besmele, sağ el, midenin üçte biri
 Ahlaki yaşantı açısından
 Tv, internet, cep telefonu… vakti değerlendirirken
 Büyüklere saygı küçüklere sevgi gösterirken
 Aleyhimize de olsa bir davaya taraf olurken…
Sen ey peygamberi seviyorum diyen Ey insan!
o Peygamberini ne kadar tanıyorsun?
o Ne kadar sözünü biliyorsun?
o Hangi sözlerini bilerek yaşıyorsun?
o Hangi ibadetlerinde peygamber gibi hareket ediyorsun?
o Bu gün hiç özlemini yüreğinde hissettin mi?
o O’nun için bu gün bir şey yaptın mı? Sadece onun için…
o Sahi bu gün kaç kez salat-ü selam getirdin?
8. SÜNNETİ HAYATINDA YOK SAYANLARIN DURUM VE AKIBETLERİ NASILDIR?
a. ESKİ KAVİMLERDEN ÖRNEKLERLE DOLUDUR KURAN
b. ŞEFAATTEN MAHRUMİYET
c. BİRLİK BERABERLİĞİN BOZULMASI
d. HUZURSUZLUK SEBEBİ
e. AMELLERİN BOŞ OLMASI
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin ve Rasûl’e itaat edin de amellerinizi iptal et eyin.” (Muhammed, 4/33)
9. SONUÇ

 

 

 

 

 

 

 

 

Post Views

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir