stres metabolizmayı hızlandırır mı / Sağlığınız İçin Önemli: Metabolizma Nasıl Hızlandırılır? - MAPFRE Blog

Stres Metabolizmayı Hızlandırır Mı

stres metabolizmayı hızlandırır mı

Stres vücuda neler yapar?

Prof. Dr. Yeşim Erbil, en önemli sağlık sorunları arasında yer alan kronik stresin vücutta ciddi hasarlara yol açarak, birçok hastalığı tetiklediğine dikkat çekti ve şunları söyledi.

Yayınlanma: - 30 Mart Güncellenme:

Stres vücuda neler yapar?

Nazan DOĞANER HALICI

Stres, hastalıklardan bazılarının asıl kaynağı, bazılarının ise ortaya çıkmasında hızlandırıcı faktör olarak gösteriliyor. Günümüzde pek çok hastalığın nedenleri arasında neredeyse ilk sıralarda yer alıyor. Özetle stresin fazlasının sağlığa zararlı olduğu ve kontrol altına alınmadığı takdirde tehlike yarattığının unutulmaması gerekiyor…

BU 2 HORMONA DİKKAT!

İnsan vücudunda organlar dokular ve hücreler arasında eşsiz bir denge vardır. Tüm organlar birbirleriyle iletişim halindedir. Bu denge bozulduğu zaman hücre “stres yanıt” oluşturur. Dengeyi bozan sebep, bedensel veya duygusal stres olabilir. Öncelikle vücut bu ters giden durumu çözebilmek için çaba gösterir, baş edemediği noktada da hastalıklar ortaya çıkar. Stres hormonlarının en önemlileri kortizol ve adrenalindir. Bu hormonlar böbreğin üzerinde bulunan “adrenal” bezlerden sentezlenir. Bu hormonların sentezlenmesi emrini de beynimizde bulunan küçücük yapılar verir. Çok önemli bir sınava girdiğinizi düşünün… Sabaha kadar uyumadan girdiğiniz sınavda, salgılanan adrenalin ve kortizol uykunuzun gelmesine müsade etmez. Sınav sonrası ise kendinizi çok yorgun hissedersiniz. İşte bu stres hormonlarının yıpratıcı etkisidir.

Yeşim Erbil

ETKİLERİ YIKICIDIR

Kortizolün gün içerisinde salınım ritmi vardır ve bu vücut dengesi için çok önemlidir. Sabah saatlerinde salgılanan kortizol gece yarısı salgılanan değerinin on katıdır. Bu nedenle mümkün olduğunca bu ritme uygun olarak yaşamak önemlidir. Akut bir streste salgılanan kortizol ve adrenalin hormonunun etkilerini özetlemek gerekirse; kalp hızı ve kan basıncı artar, göz bebekleri genişler, kaslardaki kan akımı artar ve karaciğerden glikoz serbestleşir. Akut stres geçtiği zaman tüm bu olaylar normal dengesine döner. Akut streste uyarıcı olan etken geçici olduğu için metabolizma kısa sürede eski düzenine döner ancak kronik stresin etkileri yıkıcıdır ve hasar bırakır. Kronik strese en iyi örnek kısa ömürlü olan sokak hayvanlarıdır. Evde yaşayan bir kedi yıl yaşarken sokak kedisinin ömrü ortalama yıldır. Kendini hep tehdit altında hisseden kedide kortizol ve adrenalin salgılanarak organlar hasar görür ve ömür kısalır.

HANGİ SORUNLARA YOL AÇAR?

Kronik stresle; kan basıncında artma, immün sistemde bozulma, doğurganlıkta sorunlar, kalp hastalıkları ve bağırsak sorunları gelişebilir. Akut stres tekrar tekrar yaşanırsa ya da stres kronikleşirse damarlarda hasara yol açabilir. Bu durumsa hipertansiyon, kalp krizi veya felç riskini artırır. Stres, bağışıklık sistemimize de zarar verir. Bu bağlamda, aşırı stres hastalıklarla mücadele etme kabiliyetimizi azaltır. Kronik stres erkeklerde testosteron ve sperm üretimini düşürebilir. Hatta iktidarsızlığa yol açabilir. Kadınlarda ise regl döngülerinde değişiklikler yaratabilir ve adet öncesi sıkıntıları arttırabilir. Bağırsakların tükettiğimiz gıdalardaki besin maddelerini emme kabiliyeti de stres nedeniyle azalabilir. Mide ağrısı, şişkinlik hissi, mide bulantısı, ishal veya kabızlık yaşanmasına yol açabilir. Kronik stresin tiroid bezi üzerinde de etkisi vardır. Öncelikle hipofizde tiroid hormonlarının sentezlenmesi emrini veren TSH hormonunu baskılar. Tiroid bezinde sentezlenen T4 hormonundan aktif hormon olan T3'e dönüşümü bloke eder. Hücre içine T3 hormonu yeteri kadar giremez. Yani kağıt üzerinde hormonlar normal sınırlarda görünse bile, doku düzeyinde yeterli değildir. Bunun sonucunda da halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi, kilo alma, uyku sorunları gibi pek çok belirti ortaya çıkar.

NASIL BAŞA ÇIKILIR?

Her ne kadar stresli durumlar kaçınılmaz olsa da kendinize hobiler bulun. Zamanla yarışmayın. Gergin anlarınızda derin nefes alıp, verin. Açık havada yürüyüş yapın.  Dostlarınızla daha sık görüşün. Alkolü hayatınızdan çıkarın. Meditasyon, derin nefes alma, yoga gibi rahatlatıcı alternatif terapi yöntemlerini deneyin.

kabızlıkKalp kriziKedireglSağlıksınavspermyoga

Özellikle son dönemlerde hepimizin içinde bulunduğu pandemi süreci ve beraberindeki endişe ve stres bazı sorunlar için tetikleyici olabiliyor. Yaşanan travma veya stresin beyindeki üst merkezlerde adet döngüsünü kontrol eden hormonların üretimine etki ederek adet döngüsünü de etkilediğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar, bu sorunun kadınların yüzde ’i arasında gözlenebildiğini söyledi. Altta yatan neden tespit edilip tedavi edilmediği takdirde sorunun kronikleşebileceğini hatırlattı.

Üreme çağındaki her kadında farklı nedenlerle ortaya çıkabilen adet düzensizliği altta yatan bir hastalığı işaret edebilmesinin yanında kadın üzerinde yarattığı stres açısından da önem taşıyor. Prof. Dr. Rukset Attar, bir adet döngüsünün ortalama 28 gün olduğunu ve bu sürenin 7 gün daha kısa veya 7 gün daha uzun olabildiğini hatırlattı. “21 günden daha kısa veya 35 günden daha uzun sürelerle adet görme, ara kanama, adet kanamasının fazla veya az olması, 7 günden uzun sürmesi, ilişki sonrasında kanama veya adet görememe durumlarının adet düzensizliği olarak tanımlandığını anlattı.



Ne Zaman Bir Soruna İşaret Eder?

Adet düzensizliği sıklığının toplumlara ve yaşa göre değişebileceğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar, bu nedenle her zaman altta yatan bir soruna işaret etmeyebileceğini anlattı. Örneğin,  üreme çağı dediğimiz ilk adet görme ile menopoz dönemi arasındaki dönemin ilk yıllarında ve son yıllarında adette düzensizlik daha sık görülüyor. Bununla birlikte stres, hızlı kilo alıp verme, aşırı egzersiz yapma, doğum kontrol hapı kullanımı, rahim içi araçlar gibi nedenlerin adet düzensizliği sorunlarına neden olabileceğini anlatan Prof. Dr. Rukset Attar, altta yatan nedenlerle ilgili şu bilgileri verdi: Kanama ve pıhtılaşma bozuklukları, sistemik hastalıklar, enfeksiyonlar, endometriozis, adenomyozis, endokrin hastalıklar, hormonal bozukluklar, polikistik over, genetik hastalıklar, dış gebelik, düşük ve düşük tehdidi, rahim içindeki (endometrium) polip veya miyomlar, rahim içi ) endometrium) hiperplazisi, rahim duvarındaki bazı tip miyomlar, beyin tümörleri, başta rahim (endometrium) kanseri, yumurtalık (over) kist/tümör/kanser, rahim içi ve rahim ağzı (serviks) kanseri olmak üzere kanserlerde de görülür. Bu nedenle bu tür kanamalar da mutlaka doktora başvurmak gerekir.”

 

Stres Hormon Üretimini Etkiliyor

Yaşanan travma veya stresin beyindeki üst merkezlerde adet döngüsünü kontrol eden hormonların üretimine etki ederek adet döngüsü üzerine etki ettiğinin altını çizen Prof. Dr. Rukset Attar, şu bilgileri verdi: “COVİD 19 panemisi çok ciddi stres ve kaygı yarattı. Bu yoğun stres ve kaygı adet görememe, adette gecikme, sık adet görme, ara kanama gibi adet düzensizlikleri yaratabilir. Ki, bu dönemde adet düzensizliği şikâyetlerinde biraz artış oldu.”

 

Sorun Strese Bağlıysa Bekleyin

Prof. Dr. Rukset Attar, adet düzensizliği olan bir kişide muayene ve yapılan tetkikler sonucunda altta yatan başka bir neden yoksa sadece strese bağlıysa ve anemisi (kansızlık) yoksa hastayla görüşerek tedavi vermeden bir süre beklenebileceğini söyledi. Bu sorunun zaman içinde kendiliğinden geçme ihtimalinin olabileceğini belirterek şunları anlattı: “Strese bağlı adet düzensizlikleri stres ortadan kalktığında, kendiliğinden düzelebilir. Hızlı kilo alıp vermeler, aşırı egzersize bağlı adet düzensizlikleri de kendiliğinden düzelebilir. Doğum kontrol hapına bağlı olan düzensizlikler kendiliğinden veya ilacı bırakınca normale dönmesi beklenir.” Ancak altta yatan sorun ne olursa olsun nedeni belirlemek için mutlaka hekime başvurmak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Rukset Attar, “Muayene sonrasında altta yatan neden belirlendikten sonra nedene yönelik tedavi gerekir. Ayrıca hastanın anemisi varsa bu sorun da tedavi edilmeli” diye konuştu.



İnfertil Hastaların Yüzde ’ının Belirtisi

Adet düzensizliğine ovülasyon olarak tanımlanan yumurta çatlamasını etkileyen bir problemin neden olduğu durumlarda üreme sağlının da etkilenebileceğini hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar, “Ayrıca adet düzensizliği olan kişilerde evde takvim yöntemi ile ovulasyon gününü belirlemeleri mümkün olmaz. İnfertil hastaların yüzde ’ında adet düzensizliklerinin görülebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Rukset Attar, şu bilgileri verdi: “Adet düzensizliğine neden olan patoloji tedavi edilmezse kronikleşebilir. Kadınların yüzde ’inde bu problemin kronikleştiği bildirilmiştir.”

Basın Yansımaları: seafoodplus.info 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.