kaderle ilgili ayetler ve hadisler / KADER - TDV İslâm Ansiklopedisi

Kaderle Ilgili Ayetler Ve Hadisler

kaderle ilgili ayetler ve hadisler

 

 KUR’AN’DA KADER

                                                  Doç.Dr. H. Musa BA&#;CI
                                              Dicle Ünv. &#;lahiyat Fakültesi

 Kader Kavram&#;

            Kader kavram&#; tarihî geli&#;imi içinde farkl&#; yorumlarla kar&#;&#; kar&#;&#;ya kalm&#;&#;t&#;r. &#;slâm tarihinde meydana gelen siyasi ve toplumsal olaylar, bu kavram&#;n &#;ekillenmesinde büyük rol oynam&#;&#;t&#;r. Öyle ki an&#;lan olaylar ve yap&#;lan itikadi tart&#;&#;malar, Kur’an’daki kader ve türevlerinin anlamlar&#;na da etki etmi&#;tir. Kader ve türevleri, Kur’an’daki gerçek anlamlar&#;ndan farkl&#; bir &#;ekilde yorumlanm&#;&#;t&#;r. Durum hadisler aç&#;s&#;ndan da pek farkl&#; de&#;ildir. Sonradan uydurulan birçok hadis, Kur’an’&#;n genel ilkelerine ayk&#;r&#; anlamlar&#; ortaya ç&#;karm&#;&#;t&#;r. Bu olaylardan ve tart&#;&#;malardan etkilenen &#;slâm bilginleri, tart&#;&#;malar&#;n üretti&#;i anlamlar&#; Kur’an’&#;n baz&#; ayetlerine yüklemeye çal&#;&#;m&#;&#;lard&#;r. Sonuçta ekollere göre farkl&#; kader anlay&#;&#;lar&#; ortaya ç&#;km&#;&#;t&#;r. Bu anlamlar sonradan telif edilen sözlüklere de yans&#;m&#;&#;t&#;r. Biz, önce kaderin sözlükteki anlam&#;n&#; verdikten sonra, itikadî ekollerin bu kelimeye yükledikleri terim anlam&#;n&#; ortaya koyaca&#;&#;z ve sonra da Kur’an’daki anlam&#;na i&#;aret edece&#;iz.

1. Sözlük Anlam&#;

            Kader kelimesi, sözlükte geni&#; bir anlam&#; ifade eden bir kavramd&#;r. Q-d-r kökünden gelmekte olup &#;u manalara kullan&#;lm&#;&#;t&#;r. Ölçme[1], güç yetirme.[2] kaza ve hüküm [3] -yani Allah’&#;n bir &#;ey için takdir etti&#;i kaza ve onun hakk&#;nda verdi&#;i hükmün kendisidir-[4] r&#;zk&#; daraltma,[5] ölçerek ve takdir ederek tayin [6] anlamlar&#;na gelmektedir. Bu anlamlar&#;n d&#;&#;&#;nda kader her &#;eyin oldu&#;u gibi k&#;l&#;nmas&#;,[7] ezelden ebede kadar cereyan eden olaylarda ve durumlarda hakim olan külli ilahi hüküm,[8] önceden ölçüp biçip hüküm vermek [9] anlamlar&#;n&#; da ihtiva etmektedir.

2. Terim Anlam&#;

            Kader kavram&#;na itikadî ekollerin anlay&#;&#;lar&#;na göre farkl&#; anlamlar yüklenmi&#;tir. &#;slâm itikadî ekollerinden el-Maturidi ve el-E&#;’arî ekolleri kaza ve kaderi birbirlerinin yerine kullanm&#;&#;lard&#;r. Mu’tezile ise bu ekollerin anlay&#;&#;lar&#;ndan farkl&#; ve tamamiyle z&#;t bir tan&#;m meydana getirmi&#;tir. Has&#;l&#; ekoller aras&#;nda tam bir uyum sözkonusu de&#;ildir. Maturidiler kaderi “Allah’&#;n ezelden ebede kadar olmu&#; ve olacak &#;eylerin zaman ve mekan&#;n&#;, s&#;fatlar&#;n&#;, hususiyetlerini ve her türlü özelliklerini bilip ezelde o surette tahdit etmesidir.”[10] &#;eklinde tan&#;mlarken, E&#;’ariler ise kaderi “Cenab-&#; Hakk&#;n her &#;eyi vakti gelince ezeli ilmine uygun ve irade etti&#;i &#;ekilde meydana getirmesidir.”[11] biçiminde tan&#;mlam&#;&#;lard&#;r. Felsefecilerin tan&#;m&#; E&#;’arilerin kader tan&#;m&#;yla paralellik arz etmektedir.[12]

            Mu’tezile bu tan&#;mlar&#; reddederek, kaderi yani, insan&#;n davran&#;&#;lar&#; konusunda önceden tespit ve tayin fikrini kabul etmemektedir. Onlar insan&#;n fiillerini kendi hür iradesiyle yapt&#;&#;&#;n&#;, Allah’&#;n buna bir katk&#;s&#;n&#;n bulunmad&#;&#;&#;n&#; ve Allah’&#;n bilmesinin ise e&#;yan&#;n ancak vukûundan sonra oldu&#;unu iddia etmektedirler.[13] Dolay&#;s&#;yla Mu’tezile insan&#;n davran&#;&#;lar&#;yla ilgili olan kaderi reddetmektedir.

 

            3. Kur’an’da Kader Sözcü&#;ünün Kullan&#;l&#;&#;&#;

            Kur’an’daki kader ve türevlerine ili&#;kin kelimeler bir bütün olarak de&#;erlendirildi&#;inde, bu kavram&#;n yukar&#;daki tan&#;mlanan terim anlamlar&#;yla hiçbir ili&#;kisinin olmad&#;&#;&#; görülmektedir. Zira tarihi süreç içerisinde di&#;er kavramlarda oldu&#;u gibi kader kavram&#;nda da siyasi ve itikadî tart&#;&#;malar&#;n neticesinde anlam kaymalar&#;n&#;n oldu&#;u, bunun sözlüklere ve çe&#;itli eserlere yans&#;d&#;&#;&#; mü&#;ahede edilmektedir. Bu nedenle, hakl&#; olarak Seyyit Ahmet Han (/) : “sözlüklerde veya edebî eserlerde kaydedilmemi&#; anlam ve tarzda belli bir kelimenin Kur’an’da kullan&#;lm&#;&#; olabilece&#;i, her zaman ihtimal dahilindedir.”[14] demektedir. Bir ba&#;ka deyi&#;le, siyasî ve içtimaî &#;artlar ortam&#;nda olu&#;turulmu&#; sözlüklerde, çe&#;itli tefsir ve f&#;k&#;h kitaplar&#;ndaki yorumlar, Kur’an’daki baz&#; kavramlar&#;n içeri&#;ini yeni anlamlarla doldurdu&#;u ve o kavramlar&#; gerçek anlamlar&#;ndan sapt&#;rd&#;&#;&#; bir vak&#;ad&#;r. Nitekim Hint-Pakistan alt k&#;tas&#;ndaki ça&#;da&#; yazarlardan Muhammed Ebu Zeyd de ayn&#; problemi gündeme getirerek birçok kamusun ve f&#;k&#;h alimlerinin eserlerindeki anlam&#; ifade eden kelimeleri Kur’an’a atfetti&#;ini, bununla, onlar&#;n Kur’an’&#;n kastetmedi&#;i farkl&#; bir mana elde ettiklerini söylemektedir.[15]

            Kader ve takdir kelimelerinin anlam kaymas&#;na bir ba&#;ka neden olarak da ortaça&#; sonlar&#;nda Müslüman toplumlarda güçlü bir cebriye anlay&#;&#;&#;n&#;n yayg&#;n olmas&#;, -ki böyle bir fikrin Müslümanlar aras&#;nda yay&#;lmas&#;na sebep Kur’an de&#;il, d&#;&#;ardan gelen yabanc&#; etkilerdir- ayr&#;ca Panteist Sufi görü&#;lerin (özellikle yüzy&#;ldan sonra) yay&#;lmas&#; ve en fazla da bilhassa Ferisiler gibi geli&#;mi&#; milletlerin kadercilik anlay&#;&#;&#; ile yo&#;rulmu&#; dünya görü&#;lerinin Müslümanlar aras&#;na girmesi olup, bu tip etkilerin tesiriyle Kur’an’daki kader anlay&#;&#;&#;, insan davran&#;&#;lar&#; da dahil her &#;eyin önceden ilahi olarak takdir ve tespiti &#;eklinde yorumlanm&#;&#; olmas&#;d&#;r.[16]

            Gerek yukar&#;da söylenen tespitler, gerekse kader kavram&#; konusundaki ara&#;t&#;rmalar&#;m&#;z, kader ve türevleri ile ilgili kelimelerin de di&#;er kavramlar gibi anlam kaymas&#;na maruz kald&#;&#;&#;n&#; göstermektedir.

            Oysa ki kader ve onun türevlerinin Kur’an’daki anlam&#;, Allah’&#;n bu kainat için koymu&#; oldu&#;u sa&#;lam bir nizam, genel yasalar ve Allah’&#;n sebepleri müsebbiplere ba&#;lad&#;&#;&#; (sebep-sonuç ili&#;kisi kanunu) kanunlar anlam&#;na gelmektedir. Allah, bu kainat için koymu&#; oldu&#;u nizamlar&#;, kanunlar&#; ve kurallar&#; yaratm&#;&#; ve bu kainattaki varl&#;klar bu kanun, kural ve nizama göre cereyan etmektedirler.[17] Bu anlam, kaderin zikredildi&#;i Kur’an ayetlerinde bu &#;ekilde varit olmu&#;tur.[18] &#;&#;te kainat&#;n bir düzen ve nizam içinde yarat&#;ld&#;&#;&#;n&#; kabul etmek gerekir ki buna kader, yani, takdir edilmi&#; bir ölçü ve düzen denmektedir.[19] Kader ve türevlerinin kullan&#;l&#;&#;lar&#;nda alaca&#;&#; manan&#;n mihverini “bir ölçü dahilinde tayin etmek, her &#;eyi bir ölçü ve nizama göre tanzim etmek[20] te&#;kil etmektedir. insan da davran&#;&#;lar&#;nda Allah’&#;n koydu&#;u fiziki, sosyal kanun ve nizamlara tabidir. Ve onlara göre akl&#;n&#; kullanarak en iyi &#;ekilde hareket etmekle sorumludur. Bundan dolay&#; yapt&#;&#;&#; iyilikten sevap, etti&#;i kötülükten de günah kazan&#;r.[21] Kanaatimizce Kur’an’&#;n kader ve türevlerine yükledi&#;i anlam budur. Böyle bir anlama sahip oldu&#;unu Kur’an’da geçen ayetleri inceleyerek ispatlamaya çal&#;&#;al&#;m.

4. Kur’an’daki Kaderle &#;lgili Ayetleri Nas&#;l Anlamal&#;y&#;z?

            Kur’an’da kader konusunu i&#;lerken önce kader ve türevlerinin geçti&#;i ayetleri gözden geçirip, daha sonra içerisinde bu kelimelerin bulunmad&#;&#;&#;, fakat kader inanc&#;na delalet etti&#;i öne sürülen ayetleri ele almam&#;z yerinde olacakt&#;r.

            Kur’an’da “kader” ve “takdir” kelimeleri birçok ayette geçmektedir. Kader kavram&#;n&#; izah ederken de bahsetti&#;imiz gibi, bu kelimeler birden çok manada kullan&#;lm&#;&#; olup miktar, ölçü, bir &#;eyi belli bir ölçüye göre tayin etmek ve bir nizama göre yapmak anlamlar&#;na gelmektedir.[22] Kur’ân, Kainatta her &#;eyin belli bir ölçüsü oldu&#;unu, bütün varl&#;klar&#;n bir nizam ve düzen içerisinde hareket etti&#;ini ve bu ölçünün d&#;&#;&#;na ç&#;kamayaca&#;&#;n&#; bildirmektedir. Allah’&#;n yapt&#;&#;&#; i&#;lerin bir nizam&#;, ölçüsü ve hikmeti vard&#;r. Lüzumsuz ve anlams&#;z bir i&#; yapmas&#; dü&#;ünülemez. &#;nsan da dahil olmak üzere her &#;eyin belli bir nizam&#; ve düzeni vard&#;r. &#;&#;te genel olarak kader ve türevlerinin geçti&#;i ayetlerden bu anlam&#; ç&#;karabiliriz. &#;imdi bu ayetleri incelemeye çal&#;&#;al&#;m.

            “Bak&#;n, biz her &#;eyi gerekli ölçü ve nisbette yaratt&#;k.”[23] Bu ayet, Allah’&#;n yaratmas&#;n&#;n geli&#;i güzel, rasgele olmad&#;&#;&#;n&#; her &#;eyin bir kanun, ölçü ve oran dahilinde cereyan etti&#;ini[24] ve hikmetinin gerektirdi&#;i &#;ekle uygun bir tertip ve düzen içersinde yaratt&#;&#;&#;n&#; bildirmektedir.[25] Fakat bu ayeti her &#;eyin vukû’undan evvel ezelde ilm-i ilahîde takdir edilmi&#; bir kaderle yarat&#;ld&#;&#;&#; &#;eklinde yorumlayan Hamdi Yaz&#;r: “Bu kaderin fiilen yarat&#;l&#;&#;&#;, o kadere göre vaki olur. Onu ba&#;kas&#; istedi&#;i gibi tayin edemez. Onun için mucrim kendi iradesine göre cürmün mahiyet ve mukadderat&#;n&#; de&#;i&#;tiremez. Kaderde ak&#;beti bedbahtl&#;k, mes’ûliyet ve mahkumiyet ile cehenneme götürmek olan cürm-ü measî, sevap ve saadet vesilesi yap&#;lamaz. Onun için mücrim, mucrim olduklar&#; haysiyetten dalal ve niran içindedirler.”[26] diyerek ayetteki “bi kaderin” ifadesini önceden tayin ve tespit edilmi&#; al&#;nyaz&#;s&#; anlam&#;nda izah etmeye çal&#;&#;m&#;&#;t&#;r. Kanaatimizce ayette geçen söz konusu ifadeyi di&#;er kader ve türevlerinin geçti&#;i ayetlerle bir bütün olarak de&#;erlendirilirse burada bir kainat nizam&#;ndan bahsedilmekte oldu&#;unu görülecektir.

            “Her &#;eyi yaratan ve her &#;eyi belli bir yasalar örgüsüne göre düzene koyan O’dur.” [27] Yani yaratt&#;&#;&#; ve idame ettirdi&#;i büyük kozmik düzen içinde her &#;eye ya da her olaya belli bir fonksiyon, belli bir mahiyet ve keyfiyet tayin eden O’dur.[28] Allah her &#;eyi belli bir ölçü ve düzen içerisinde ihdas etmi&#;tir. &#;nsan&#; da gördü&#;ün bu düzen ve ölçü içerisindeki &#;ekil üzere yaratm&#;&#;t&#;r. Din ve dünya i&#;lerinde kendisiyle ilgili teklifler ve maslahatlar için onu takdir etmi&#;tir. Keza her canl&#; ve cans&#;z, hikmet ve tedbir örnekleriyle belli bir ölçü içerisinde ve en düzgün tabiatta yarat&#;lm&#;&#;t&#;r.[29] Dolay&#;s&#;yla Allah her &#;eye biçim, &#;ekil, potansiyel güç, nitelik, süre, geli&#;me v.b. &#;eyler vermi&#;, kendine ayr&#;lan alanda fonksiyonunu yerine getirebilmesi için r&#;zk ve araçlar vermi&#;tir.[30] Bundan dolay&#; ayetteki takdirin anlam&#;, yaratt&#;&#;&#; her &#;eyi en güzel bir &#;ekilde, bozukluk ve tenakuz olmaks&#;z&#;n yapmas&#;, hikmetine uygun olarak haz&#;rlamas&#; &#;eklinde anla&#;&#;lmal&#;d&#;r.[31]

            Allah’&#;n gücünü inkar eden Yahudiler hakk&#;nda inen: “Allah’&#; gere&#;i gibi takdir edemediler”[32] ayetindeki kadr kelimesinin anlam&#;, “Allah’&#; lay&#;k oldu&#;u veçhile tan&#;mad&#;lar, ona gere&#;i gibi ta’zim göstermediler”[33] demektir.

            “Allah diledi&#;ine r&#;zk&#; bol ve (belli) bir ölçü ile verir”[34] Allah bütün varl&#;klar&#;n r&#;zk vericisidir. Varl&#;klar&#;n ihtiyaçlar&#;na ve kapasitelerine göre fizikî, ahlakî ve ruhî büyüme ve geli&#;meyi ihtiva eden r&#;zk&#; ancak o verir.[35] Allah r&#;zk&#; bol bir &#;ekilde verirken, rasgele, geli&#;i güzel de&#;il, bir hikmete ve belli bir ölçüye göre verir. &#;&#;te bunu ifade etmek için Allah “yebsutu” (yayar) kelimesinin akabine bir hikmete ve ölçüye göre verir anlam&#;nda “yakdiru” lafz&#;n&#; kullanm&#;&#;t&#;r.[36] ez-Zemah&#;erî’nin &#;u yorumu da bu manay&#; güçlendirmektedir: “Allah’&#;n r&#;zk&#; yaymas&#; ve onu k&#;smas&#; da bir hikmete ve maslahata tabidir. Allah bu konuda orta yolu gözetir. Ne a&#;&#;r&#; derecede r&#;zk&#; vermekte ne de bunun aksi olan r&#;zk&#; k&#;smada mübala&#;a etmez. Orta yolu takip eder.[37]

            “Ey Musa bir kader üstüne geldin”[38] ayetindeki kader kelimesi klasik anlamda Allah’&#;n ezelî ilminde tayin ve tespit olunan kader de&#;ildir. Buradaki mana ba&#;kad&#;r. Ayetin siyak ve sibak&#;na bakt&#;&#;&#;m&#;zda, sibak&#;nda monash.pw’n&#;n peygamberlikten önceki büyüme ve yeti&#;me ça&#;&#; anlat&#;l&#;yor. Siyak&#;nda ise monash.pw’n&#;n Allah taraf&#;ndan peygamber seçildi&#;inden bahsediliyor. O zaman bu ayeti &#;u &#;ekilde anlamak daha uygundur: “Senelerce Medyen halk&#; aras&#;nda kald&#;n. Ey Musa peygamberli&#;e tâkat getirecek ça&#;a ula&#;t&#;n. &#;imde de seni (peygamber olarak) seçmi&#; bulunuyorum.”[39]

            “O ki (bütün mevcudat&#;n) tabiat&#;n&#; belirlemekte ve onu (hedefine do&#;ru) yöneltmektedir.”[40] Yani, yaratt&#;&#;&#; ve idame ettirdi&#;i büyük kozmik düzen içinde her &#;eye ya da her olaya belli bir fonksiyon, belli bir mahiyet ve keyfiyet tayin eden O’dur. Allah varl&#;klar&#;n hepsi için de&#;i&#;im plan&#;na göre kendilerine uygun ve kendilerini geli&#;tirebilece&#;i kanunlar ve kurallar vaz’ etmi&#;tir. O bütün ihtiyaçlar&#; tam olarak belli bir ölçü dahilinde vermi&#; ve bize koydu&#;u kanunlara uygun olarak da fiziksel ve ruhsal kabiliyet ve yetenekler bah&#;etmi&#;tir. O bize ayn&#; &#;ekilde do&#;ru yolu göstermi&#;tir. Biz bundan dolay&#; mekan ile kanunlar&#;n oyunca&#;&#; de&#;iliz. Akl&#;m&#;z ve irademiz çal&#;&#;maktad&#;r. Ve biz insan&#;n al&#;n yaz&#;s&#;n&#; a&#;abiliriz.[41] Bu gerçe&#;i &#;u ayette de mü&#;ahede etmek mümkündür: “Bizim Rabbimiz, (var olan) her &#;eye gerçek özünü ve biçimini veren ve sonrada her &#;eyi (kendi do&#;as&#;n&#;n gerektirdi&#;i) yola yönelten varl&#;kt&#;r.”[42]

            Demek ki Allah bütün varl&#;klar&#;n içine yetenek ve kabiliyetlerini a&#;&#;lam&#;&#; ve kainata b&#;rakm&#;&#;t&#;r. &#;nsan&#;n içine iyili&#;i ve kötülü&#;ü ilham etmi&#;,[43] Peygamber gönderip mesaj&#;n&#; vahyederek desteklemi&#; ve evrende imtihana tabi tutmu&#;tur. Allah’&#;n kanunlar&#; vaz’ edip insan&#; kainata b&#;rakmas&#;, Allah’&#;n at&#;l halde b&#;rak&#;lmas&#; anlam&#;na gelmemelidir. Allah gerekti&#;i zaman tabiî kanunlar&#; bozmadan müdahale etmektedir. Ama bu müdahalenin nas&#;l ve ne derece oldu&#;unu Allah bilmektedir. Dua mekanizmas&#;n&#;n i&#;levi de burada yatmaktad&#;r.

            “Böylece (yere ve gö&#;e ait) sular belli bir ölçüye göre birle&#;ti.”[44]

            “Kim Allah’a güvenirse, O ona kafidir. Gerçek &#;u ki Allah irade etti&#;i i&#;i sonucuna ula&#;t&#;r&#;r. Allah her &#;ey için bir (vade ve) ölçü belirlemi&#;tir.”[45] Ayette dünya düzeni çok aç&#;k bir &#;ekilde ortaya kondu&#;u, yani hiçbir &#;eyin geli&#;i güzel yarat&#;lmad&#;&#;&#;, her &#;eyin belli bir yere oturtuldu&#;u “Allah her &#;ey için bir ölçü koymu&#;tur.” ifadesiyle sebep-sonuç münasebetleri sisteminin kabul edildi&#;i görülmektedir.[46]

            “Gökten ölçülü miktarda suyu indiren O’dur.”[47] ayeti ise ya&#;murun bir ölçü dahilinde evrendeki varl&#;klar&#;n ihtiyaçlar&#; nispetinde ve zarar görmeyecekleri &#;ekilde inece&#;ini bildirmektedir.[48]

            Yukar&#;da zikretti&#;imiz ayetlerde ve kader ve türevlerinin geçti&#;i di&#;er ayetlerde ortaya ç&#;kan anlam ile insan&#;n yarat&#;lmas&#;ndan önce yapaca&#;&#; davran&#;&#;lar&#;n belirlenmesi anlay&#;&#;&#; aras&#;nda bir ilintinin bulunmad&#;&#;&#; yapt&#;&#;&#;m&#;z tetkikten anla&#;&#;lmaktad&#;r. Bu ayetleri gerek siyak ve sibak&#;na gerekse Kur’an’&#;n bütünlük ilkesi çerçevesinde de&#;erlendirildi&#;i zaman kader ve türevlerinde “önceden tayin ve tespit “anlam&#;n&#;n söz konusu olmad&#;&#;&#; görülmektedir.

            Kur’an’da kader ve türevlerinin genel mihver anlam&#;n&#; bu &#;ekilde tespit ettikten sonra önce irade hürriyetini aç&#;kça ifade edenleri, sonra da cebir anlay&#;&#;&#;n&#; telkin etti&#;i ileri sürülen ayetleri incelemeye geçebiliriz.

            Kur’an’da bir k&#;s&#;m ayetler, insan&#;n hareket ve davran&#;&#;lar&#;nda hür irade sahibi oldu&#;unu, onu bu fiilleri yapmaya zorlayacak hiçbir zorlay&#;c&#; gücün bulunmad&#;&#;&#;n&#; ve bundan dolay&#; da yap&#;p-ettiklerinden sorumlu oldu&#;unu göstermektedirler.[49]

            “Herkes kendi kazanc&#;yla de&#;erlendirilir.” (74, Müddessir,

            “Bu yapt&#;&#;&#;n&#;z&#;n kar&#;&#;l&#;&#;&#;d&#;r. Yoksa Allah Kullar&#;na asla zulmetmez.” (3, Ali &#;mran ).

            “Kim Yararl&#; i&#; yaparsa kendi lehine, kim de kötülük i&#;lerse, kendi aleyhinedir.” (41, Fussilet, 46).

            “De ki: “Rabbiniz gerçe&#;i göstermi&#;tir. &#;steyen iman etsin, isteyen küfretsin.” (18, Kehf, 29). Görüldü&#;ü gibi insan Kur’an’da aç&#;kça sorumlu bir fail olarak takdim edilir.[50]

            Di&#;er bir k&#;s&#;m ayetlerde yukar&#;daki ayetlerin aksine insan&#;n hareket ve davran&#;&#;lar&#;nda ihtiyar sahibi olmad&#;&#;&#;n&#;, her &#;eyin belli bir çizgide cereyan etti&#;ini, insan için yap&#;lacak bir &#;eyin bulunmad&#;&#;&#;n&#; ifade eder görünümündedirler.[51] Bu ayetlerde ilahi hükümranl&#;k anlay&#;&#;&#; mevcuttur. Allah alelerin yüce Rabbi olarak takdim olunur. Onun hakimiyeti yaratma kudreti üzerine kurulmu&#;tur.

            “Göklerin ve yerin mülkü Allah’&#;nd&#;r. Diledi&#;ini yarat&#;r. O, diledi&#;i kimseye k&#;z evlat verir, diledi&#;i kimseye de erkek evlat verir. Yahut da onlar&#; erkekli di&#;ili ikizler yapar ve diledi&#;ini de k&#;s&#;r yapar; çünkü O, çok iyi bilendir, her &#;eye kadirdir.”[52]

            “&#;&#;te bu (Kur’an) bir ö&#;üttür ve dileyen Rabbine bir yol tutar. Bununla beraber Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz, çünkü alim ve hakim olan ancak Allah’t&#;r.”[53]

            “E&#;er Rabbin dileseydi yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederdi… Allah’&#;n izni olmad&#;kça hiçbir nefsin iman etmesi mümkün de&#;ildir.”[54]

             “O (Kur’an) alemler için bir ö&#;üttür. &#;çinizden do&#;ru gitmek isyetenler için; fakat O alemlerin Rabbi Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz.”[55]

            Baz&#; &#;slâm bilginleri [56] bu iki grup ayetlerin ortak bir paydada birle&#;medi&#;ini, birinci grup ayetlerin hürriyete, ikinci grup ayetlerin cebre delalet etti&#;ini söylemi&#;lerdir.[57] Esas&#;nda ilahî kitapta çeli&#;ki oldu&#;unu dü&#;ünmek ve ayetlerin bir k&#;sm&#;n&#; esas anlamlar&#;ndan farkl&#; bir &#;ekilde yorumlamak manas&#;z bir i&#;tir. Asl&#;nda Kur’an’da te’vil etmeyi gerektiren ve birbirine z&#;t hiç bir ayet yoktur.[58]

            Genelde Müslümanlar Kur’an’&#;n ne dedi&#;ini anlamaktan ziyade, kendi görü&#;lerini do&#;rulatmak için Kur’an’dan deliller aram&#;&#;lar ve neticede dayana&#;&#; Kur’an oldu&#;u iddia edilen bir birine z&#;t görü&#;ler ortaya ç&#;km&#;&#;t&#;r.[59] Kaderi savunanlar kendi görü&#;lerine uygun olan ayetleri delil olarak al&#;rken, insan&#;n sorumlulu&#;unu iddia edenler de kendi görü&#;lerine uygun dü&#;en ayetleri delil olarak kabul etmi&#;lerdir. Her grup Kur’an’&#;n konuyla ilgili ayetlerini bir bütün olarak ele almak yerine, sadece kendi fikirlerini ispat edecek ayetler üzerinde durmu&#;lard&#;r. oysa Kur’ân ayetlerini hiçbir insan&#;n kendi hevas&#;na göre anlamaya hakk&#; ve yetkisi yoktur.[60] Bu &#;ekilde davranmak Kur’an’&#;n ruhuna ayk&#;r&#; hareket olur ve çok tehlikeli sonuçlar do&#;urur. Nitekim sadece bat&#;l&#;lar de&#;il, Müslümanlar bile s&#;k s&#;k fikirlerini veya ba&#;l&#; olduklar&#; ekollerin fikirlerini destekleyebilmek için Kur’an’&#;n nas&#;l belli ayetlerini al&#;p di&#;erlerini gözard&#; etmek suretiyle parçac&#; bir yakla&#;&#;m sergiledikleri gayet iyi bilinmektedir.[61] Kur’an ayetlerini anlamada bir tak&#;m objektif kriterler vard&#;r. Bunlar 1. Ayet çerçevesi 2. Siyak ve sibak 3. Kur’an’&#;n bütünlü&#;ü ilkesi [62] 4. Kainattaki fizikî ve sosyal kanunlar çerçevesi 5. Akl-&#; selim’dir.[63]

            Kur’an ayetlerini de&#;erlendirirken bu kriterleri göz önünde tuttu&#;umuz takdirde yukar&#;daki iki grup ayetlerin birbiriyle çeli&#;medi&#;i aç&#;k biçimde söylenebilir. Birinci grup ayetler insan&#;n özgür oldu&#;unu söylerken, ikinci grup ayetler insan&#;n özgür olmad&#;&#;&#;n&#; söylememektedir. &#;kinci grup ayetler her &#;eyin Allah’&#;n kontrolünde oldu&#;unu söylerken, birinci grup ayetler bunun aksini söylememektedir.[64] Farkl&#;l&#;k insanlar&#;n ayetleri anlay&#;&#; &#;eklindedir. Baz&#; dü&#;ünürler ayetleri mevcut kültür, gelenek, örf ve adetlerin etkisiyle önyarg&#;l&#; olarak yorumlam&#;&#;lar ve sahip olduklar&#; dü&#;üncelere Kur’an’dan referans bulmaya çal&#;&#;m&#;&#;lard&#;r. Nitekim el-E&#;’arî bu önyarg&#; ve mezhep taassubundan olsa gerek ki “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz” (&#;nsan, 30; Tekvir, 29) “Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi.” (Bakara, ) “Dileseydik herkese hidayet verirdik.” (secde, 13) “Her istedi&#;ini yapand&#;r.” (Hud, ; Buruc, 16) ayetlerini parçac&#; bir yakla&#;&#;mla muhalifi Kaderiyye ekolüne kar&#;&#; delil olarak getirmi&#;, konuyla ilgili Kur’an’&#;n di&#;er ayetlerine hiç temas etmemi&#;tir.[65] Oysaki Kur’an’a göre Allah’&#;n dilemesini ele al&#;rken onun yarat&#;c&#;l&#;&#;&#;n&#;, kudretini, adaletini, hikmetini ele alan pasajlarla birlikte, insan sorumlulu&#;u, iradesi, yap&#;p ettiklerinden dolay&#; ceza veya mükafatla kar&#;&#;la&#;mas&#; gibi hususlardan bahseden ifadeleri de göz önüne almak gerekir.[66] 

            Kanatimizce insan&#;n iradesini selbetti&#;i ileri sürülen ayetler Allah’&#;n azametini, yüceli&#;ini, engin bir kudrete ve kuvvete sahip oldu&#;unu, hükümranl&#;&#;&#;n kendisine ait oldu&#;unu vurgulayarak insan&#;n bu dünyada ba&#;&#;bo&#; b&#;rak&#;lmad&#;&#;&#;n&#; göstermektedir. Ba&#;ka bir deyi&#;le Kur’anî bütünlük içerisinde Allah’&#;n dilemesiyle ilgili ayetlerde, insan&#;n acizli&#;ini, Allah’&#;n kudret ve azametini vurgulayarak kullara, Allah’a teslim olma duygusunu yerle&#;tirmektir. Gerçekten kullar&#;n benli&#;inde, Allah’&#;n tap&#;nmaya lay&#;k oldu&#;u yegane varl&#;k oldu&#;u, onun kudretini ve azametini her zaman görüp hissetmeleri gerekti&#;i &#;uurunu iyice peki&#;tirmek, varl&#;k alemini yarat&#;p bir kenarda oturmayan kainattaki hadiseleri bütün yönleriyle takip eden bir Allah anlay&#;&#;&#;n&#; ikame etmek noktas&#;nda fevkalade mühim rol oynar.[67] Allah’&#;n dilemesiyle ilgili ayetleri bu &#;ekilde de&#;erlendirmek gerekir. Aksine bu ayetlerden insan&#;n iradesini selbetti&#;i ve insan&#;n fiillerinde mecbur oldu&#;u anlam&#; ç&#;kar&#;lamaz. &#;nsan&#;n hür oldu&#;unu vurgulayan ayetler ise aç&#;kça insan&#;n yapt&#;klar&#;ndan sorumlu oldu&#;unu göstermektedir.

            Netice itibariyle yukar&#;da maddeler halinde tespit etti&#;imiz Kur’an’&#; anlama kriterlerine göre ayetleri de&#;erlendirirsek ve Kur’an’&#; bir bütün olarak ele al&#;rsak bu ayetler içinde insan sorumlulu&#;unu ortadan kald&#;ran önceden tespit ve tayin fikrine yer olmad&#;&#;&#; görülecektir. Bunun aksi dü&#;ünüldü&#;ü takdirde bu dünyada imtihana tabi tutulman&#;n,[68] ahirette hesaba çekilmenin,[69] emir ve yasaklardan sorumlu olman&#;n ve cennet ve cehennemin[70] anlam&#;n&#; aç&#;klamak imkan dahilinde olmaz. Bu aç&#;dan ayetlerde bir tenakuzun olmas&#; mümkün de&#;ildir. &#;nsan sorumludur ve sorumlulu&#;u oran&#;nda hürriyete sahiptir. Bu hürriyet Allah’&#;n çizmi&#; oldu&#;u s&#;n&#;rlar dahilindedir. Bu mutlak ve sonsuz hürriyet de&#;ildir.

            Bu noktada kader ve türevleri geçmedi&#;i halde insan&#;n davran&#;&#;lar&#;n&#; tayin ve tespit etti&#;i veya bir nevi cebir oldu&#;u hissini veren ayetlere geçmeden önce bir kaç hususu vurgulamak gerekir.

            Kur’an sürekli olarak mükemmel bir düzenden bahsetmektedir. Bunu Allah’&#;n varl&#;&#;&#;na delil oldu&#;unu belirtmekte kalmay&#;p, ayn&#; zamanda onun birli&#;inin delili oldu&#;unu söylemektedir.[71]

            Allah kainatta genel bir düzenin oldu&#;unu, her &#;eyin bir nizama ve yasaya ba&#;l&#; bulundu&#;unu ve bu yasalar&#;n de&#;i&#;mezli&#;ini vurgulamaktad&#;r. Kainatta nedensellik ilkesi hakimdir. Bu yasalardan biri de, Allah’&#;n insano&#;lunu fiillerinde hür ve tercih sahibi olarak yaratmas&#;d&#;r. &#;nsan hiçbir bask&#; ve zorlamaya boyun e&#;mez.[72]

            Kur’an’a göre Allah bir &#;ey yarataca&#;&#; zaman, o &#;eyin kabiliyetlerini ve davran&#;&#; kanunlar&#;n&#; mahiyeti (tabiat&#; veya karakteri) içerisine yerle&#;tirir. Böylece o &#;ey bir düzen içerisine girmi&#; olur. Alemde etken bir duruma geçer. &#;&#;te evrendeki her &#;ey mahiyeti içerisine yerle&#;tirilmi&#; kanunlar muvacehesinde hareket etti&#;i için Allah’&#;n iradesine teslim olmu&#;tur. Oysa ki, insan, Allah’&#;n emrine uyup uymamakta bir seçim yapabilme kabiliyeti kendisine verildi&#;i için, iyi veya kötüyü seçebilmekte hürdür. Di&#;er bütün varl&#;klar&#;n mahiyetine kabiliyetleri, davran&#;&#; kanunlar&#; nas&#;l yaz&#;lm&#;&#;sa insan&#;n tabiat&#;na da iki alternatifi seçebilecek &#;ekilde yaz&#;lm&#;&#;t&#;r.[73] &#;u ayet bunun delilidir: “&#;nsan benli&#;ini dü&#;ün ve onun nas&#;l (yarat&#;l&#;&#;) amac&#;na uygun &#;ekillendirildi&#;ini; ve nas&#;l ahlakî zaaflarla oldu&#;u kadar Allah’a kar&#;&#; sorumluluk bilinciyle de donat&#;ld&#;&#;&#;n&#;; Her kim (benli&#;ini) ar&#;nd&#;r&#;rsa, kesinlikle mutlulu&#;a eri&#;ecektir. Onu (karanl&#;&#;a) gömen ise hüsrandad&#;r.[74]

            &#;mtihan&#;n adil olmas&#; için gerekli ilk öge, insan&#;n kazanmaya (felah) da kaybetmeye (hüsran) de elveri&#;li olmas&#;d&#;r. Bunu izleyen ikinci öge ise, hayat&#;n belli ölçülerde insan&#;n önünde boyun e&#;ecek bir tarzda bulunmas&#;d&#;r.[75] Zira insan&#;n bir görevle sorumlu tutulmas&#;, o görevi yerine getirmeye kabiliyetli olmas&#; halinde anlaml&#; ve adil olur. Kur’an insanl&#;&#;&#;n görevlendirilmesinde temel ilke olarak bunu kabul eder. (2, Bakara, ) &#;nsan&#;n bir &#;ey yapmaya kabiliyetli olu&#;u ise, ayn&#; zamanda o &#;eyi yapmama yetene&#;ini de beraberinde getirir. &#;ayet bu iç içelik söz konusu de&#;ilse kabiliyetten de&#;il, zorunlu rolden söz etmek gerekir. Oysaki Kur’an’da insan için zorunlu bir rolden de&#;il, çift kutuplu bir potansiyel iç içelikten söz edilmekte oldu&#;u aç&#;kt&#;r. (91, &#;ems, ; 76, &#;nsan, )[76] 

            Görülüyor ki bütün tabiat Allah’a otomatik bir iradeyle itaat etti&#;i halde, insan e&#;it olarak itaat etmek veya etmemekte serbest b&#;rak&#;lm&#;&#;t&#;r.[77]

            Bu vas&#;fta olan insana Allah iyi ve kötü yolu göstermek için, ak&#;l, peygamber ve kitaplarla destekleyerek onun do&#;ru yolu bulmas&#;nda kendisine yard&#;m etmi&#;tir. Ama buna ra&#;men baz&#; insanlar kendi iradeleriyle iyiyi seçerken, baz&#;lar&#; ise ma’siyeti tercih etmi&#;lerdir.

            Böylece Kur’an, insan&#;n eliyle olu&#;turdu&#;u olaylar&#;n mukadder (predetermined) bir &#;ey oldu&#;u anlay&#;&#;&#;na yer vermemektedir.[78] Ama tabiî ve kevnî hadiselerin önceden tespit ve tayin edilmesinde bir sak&#;nca yoktur. &#;nsana gelince, o sorumlu bir varl&#;kt&#;r. &#;nsan&#;n sorumlulu&#;u oran&#;nda hürriyeti olmas&#;, s&#;n&#;rlar&#; Allah taraf&#;ndan çizilmi&#; sahada insan&#;n kendi kaderini kendisinin belirlemesi kadar tabiî bir &#;ey yoktur.[79] Bu s&#;n&#;rlar içerisinde insan&#;n davran&#;&#;lar&#; önceden belirlenmi&#; olamaz. Zira Kur’an tarihi seyir içinde do&#;rudan do&#;ruya etken olarak insan fiillerini kabul etmekte, bununla birlikte di&#;er haricî etkenlerin rolünü de tamamen inkar etmemektedir. Kur’an’a göre tarihe &#;ekil veren insanl&#;kt&#;r.[80]

            Kur’an insan davran&#;&#;lar&#;n&#;n belirlenmesinde gerek dahilî gerekse haricî faktörlerin rolünü inkar etmemekle birlikte, insan&#; etkileyen bu unsurlar&#;n, bizzat insan taraf&#;ndan üretildi&#;ini söylemektedir. Böylece Kur’an’&#;n tarihin direksiyonunu insan&#;n eline vermi&#; oldu&#;unu söyleyebiliriz.[81]

            &#;nsan belli bir alanda kendi kaderini kendisi tayin etmektedir. Ama insan&#;n yapt&#;&#;&#; bu davran&#;&#;lar&#; Allah’&#;n önceden ezelî ilmi ile bilmesi onun yap&#;p-ettiklerini engeller mi? &#;nsanlar yapt&#;klar&#; davran&#;&#;lar&#; Allah öyle bildi&#;i için mi yap&#;yorlar? Yoksa Allah’&#;n ilmi insanlar&#;n davran&#;&#;lar&#;na m&#; ba&#;l&#;d&#;r? Bu konuda gerek kelamc&#;lar, gerekse felsefeciler çe&#;itli münaka&#;alara girmi&#;ler ve her biri kendi dünya görü&#;leri ve bak&#;&#; aç&#;lar&#; do&#;rultusunda çözüm bulmaya çal&#;&#;m&#;&#;lard&#;r. Kelamc&#;lar “ilim maluma tabidir” kaidesini getirerek Allah’&#;n ilmini insan davran&#;&#;lar&#;na tabi k&#;larken, felsefeciler ise insan fiillerini cüziyyattan kabul edip, Allah’&#;n ilminin küllî olanlar&#; bilip, cüz’î olanlar&#; bilmedi&#;ini veya insan davran&#;&#;lar&#;n&#;n Allah’&#;n ilminin konusu olmad&#;&#;&#;n&#; ileri sürerek bir çözüm bulmaya çal&#;&#;m&#;&#;lard&#;r. Bu Allah’&#;n ilmi konusu ba&#;l&#; ba&#;&#;na bir konu olup, bizim tez s&#;n&#;rlar&#;m&#;z&#; zorlayaca&#;&#; için bu konunun ayr&#; bir çal&#;&#;ma olarak yap&#;lmas&#; gerekti&#;ini dü&#;ünüyor ve bu konuyu &#;imdilik &#;u &#;ekilde noktalamak istiyoruz: Allah ku&#;at&#;c&#; ilmi sayesinde insan&#;n hidayet ve iyili&#;i mi, yoksa sap&#;kl&#;k ve kötülü&#;ü mü tercih edece&#;ini bilir. Ama bunlar&#; Allah’&#;n bilmesi bask&#; ve dikte etme anlam&#;na gelmez.[82] Bu Allah’&#;n koydu&#;u sünnetullah çerçevesinde vuku bulan veya bulacak olan&#;n aç&#;&#;a ç&#;kmas&#;d&#;r. Söz konusu sünnetullah mükellefiyet, mükafat ve cezan&#;n üzerine bina edildi&#;i tercih yasas&#;d&#;r.[83] Fakat bu çözümünde tatmin edici oldu&#;unu söylemek mümkün de&#;ildir.

            Bu önemli noktalar&#;n alt&#;n&#; çizdikten sonra Kur’an’da içerisinde kader kelimesi geçmedi&#;i halde cebrî bir yakla&#;&#;m sezilen ve insan&#;n fiillerinin önceden tayin ve tespit edildi&#;i imaj&#;n&#; veren ayetleri incelememiz gerekir. Bunlardan ilki 57 Hadid süresinin ayetidir: “Yeryüzüne ve sizin ba&#;&#;n&#;za gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yaz&#;lm&#;&#; olmas&#;n. Do&#;rusu bu Allah için kolayd&#;r.”

            Bu ayetteki musibetin anlam&#;, insana &#;iddetle dokunan hadise ve felakettir.[84] Arzdaki musibet, kurakl&#;k, k&#;tl&#;k, hayvanlara, binalara araziye ait afetler ziyanlar ve zelzelelerdir. Nefislerdeki musibetler ise ölüm, hastal&#;k, aç&#;kl&#;k, i&#;kence susuzluk ve fakirlik gibi ac&#;lard&#;r.[85] Musibetlerin ya&#; ve kuru ne varsa her &#;eyin bir kitapta olmas&#;,[86] bizzat onlar&#;n varl&#;klar&#; anlam&#;nda de&#;il, var olmalar&#; için tabi olacaklar&#; kanunlar ve kurallar anlam&#;ndad&#;r.[87] Bu anlam&#; ez-Zemah&#;erî’nin &#;u yorumu güçlendirmektedir: “Allah musibetleri yaratmadan önce hangi durumlarda insan&#;n ba&#;&#;na musibetler gelece&#;ini tesbit etmi&#;tir.[88] Yani Allah her varl&#;k cinsi için bir kanun vaz’ etmi&#;tir. Olaylar bu kanunlar çerçevesinde cereyan etmektedir.

            &#;nsan&#;n ba&#;&#;na kendi fiili sonucu musibet gelebilece&#;i gibi, Allah’&#;n insan&#; imtihan etmesi için de [89] onun ba&#;&#;na musibet gelebilir. “Ba&#;&#;n&#;za gelen herhangi bir musibet ellerinizle i&#;lediklerinizden dolay&#;d&#;r.”[90] “Ba&#;lar&#;na kendi i&#;lediklerinden dolay&#; bir musibet geldi&#;inde…”[91] gibi ifadeler musibetlerin gelmesinin müsebbiplerinin insanlar oldu&#;unu, ortam olu&#;unca, &#;artlar yerine gelince musibetlerin geldi&#;ini haber vermektedir.

            Bu ayete göre, &#;ayet kulun çal&#;&#;mas&#; ve tercihi olmaks&#;z&#;n yaz&#;lan &#;eylerin hepsi vuku bulmu&#; olsayd&#;, Allah’&#;n emir ve nehyine, imtihan etmesine, va’d ve vaîde yani itaat edenin sevaba müstehak olmas&#;, yasaklanan fiili i&#;leyen kimsenin de îkaba müstehak olmas&#;na gerek kalmazd&#;. Bilakis bu abesle i&#;tigal olurdu. Oysa ki adalet ve hikmet sahibi olan Allah (c.c) bütün bunlardan münezzehtir.[92]

            Tetkik edilmesi gereken di&#;er bir ayet de &#;udur: “Bu (mesaj) bütün insanl&#;k için bir ö&#;üt ve hat&#;rlatmadan ba&#;ka bir &#;ey de&#;ildir. Do&#;ru yolda yürümek isteyen her biriniz için. Ama Allah bütün alemlerin Rabbi, (o yolu size göstermeyi) dilemedikçe siz onu dileyemezsiniz.”[93] Bu ayet insan iradesini ve hürriyetini ortadan kald&#;rmaz. yani, onu isteyebilirsiniz, çünkü ancak Allah insana ba&#;&#;&#;lad&#;&#;&#; olumlu içgüdüler yoluyla ve peygamberlerine indirdi&#;i vahiyler arac&#;l&#;&#;&#;yla size do&#;ru yolu göstermek istemi&#;tir. Bu da do&#;ru yolu seçmenin Allah’&#;n evrensel rehberli&#;inden yararlanmak isteyen herkese aç&#;k oldu&#;una i&#;arettir.[94] &#;nsan ancak Allah’&#;n iradesi ve dilemesi s&#;n&#;rlar&#; dahilinde dileyebilir. Be&#;erin dilemesi ve iradesi Allah’&#;n iradesinden müstakil de&#;ildir. Allah insan&#;n iki yoldan birini, ya hidayet yolunu ya da dalâlet yolunu seçecek kabiliyette irade buyurmu&#;tur.[95] &#;nsandaki bu irade ve dileme Allah’&#;n takdiridir. Belli s&#;n&#;rlar içerisinde insan seçme hakk&#;na sahiptir. Bu hakk&#; ona vermeyi Allah dilemi&#;tir. &#;ayet insan Allah’&#;n diledi&#;i zaman dileyip, dilemedi&#;i zaman da dilememi&#; olsayd&#;, insan&#; sorumlu tutman&#;n, imtihan etmenin ve hesap sorman&#;n bir manas&#; kalmazd&#;. Belli s&#;n&#;rlar içinde Allah irade etmemizi dilemi&#;tir. Aksi takdirde insan programlanm&#;&#; bir robot haline gelirdi.

            Hamdi Yaz&#;r bu ayeti, Allah’&#;n sizin dilemenizi dilemesi, iradenizi irade etmesiyle diliyorsunuz.[96] &#;eklinde izah etmi&#;tir. yani biliniz ki ihtiyar&#;n&#;zda olan bu dileme Allah’&#;n size sundu&#;u bir lütuftur. &#;ayet Allah sizin için dileme hürriyetini dilememi&#; olsayd&#;, sizin herhangi bir hürriyet ve iradeniz olmazd&#;. Çal&#;&#;malar&#;n&#;zda mecbur olurdunuz. T&#;pk&#; güne&#; ve ay gibi.[97] Yukar&#;da verdi&#;imiz bu ayetin sibak&#; bu anlam&#; güçlendirmektedir.

            Bu ve buna benzer Kur’an ayetlerini bir bütün olarak ele almak gerekir. Kur’an’&#;n bütünlük ilkesini gözard&#; ederek tek bir ayeti ele al&#;p hüküm ç&#;karmak yanl&#;&#; ç&#;kar&#;mlara yol açabilir. Kur’an’da “&#;âe” ve türevlerinin geçti&#;i ayetler inceledi&#;inde bunlar&#;n insan&#;n iradesini selbetmedi&#;i görülecektir.

&#;nsan&#;n iradesini ve hürriyetini selbetti&#;i dü&#;ünülen bir ba&#;ka ayette &#;udur: “De ki: “Bizim ba&#;&#;m&#;za, asla Allah’&#;n bizim için yazd&#;&#;&#;ndan ba&#;ka bir &#;ey gelmez! O bizim yüceler yücesi efendimizdir; o halde inananlar (yaln&#;zca) Allah’a güvensin.”[98] Bu ayet insan&#;n davran&#;&#;lar&#;n&#;n önceden tesbit ve tayin, yani al&#;n yaz&#;s&#; anlam&#;na gelmez. Çünkü bu ayeti Kur’anî bütünlük ve siyak sibak kriterleri çerçevesinde dü&#;ündü&#;ümüzde Allah’&#;n Müslümanlar için yazd&#;&#;&#; &#;ey, ya &#;ehit olmalar&#; ya da gazi olmalar&#;d&#;r. [99] Bir sonraki ayette Allah: “Bize iki iyiden (gazilik ve &#;ehitlik) ba&#;ka bir &#;eyin gelmesini mi bekliyorsunuz?”[] buyurmaktad&#;r. Bu “iki iyi” sözcükleri hemen hemen ço&#;u tefsirlerde gazilik ve &#;ehitlik anlam&#;nda yorumlanm&#;&#;t&#;r.

            Önceden tespit ve tayinle ilgisi oldu&#;u iddia edilen ve ayn&#; zamanda kader kelimesinin türevinin geçti&#;i di&#;er bir ayet de 33 Ahzab süresinin ayetidir: (o halde,) Allah’&#;n kendisi için takdir etti&#;i &#;eyi (yapmas&#;ndan dolay&#;) Peygambere hiçbir suç isnat edilemez. (gerçekte bu) sizden önce gelip geçenler için de Allah’&#;n bir uygulamas&#;yd&#;, ve (&#;unu unutma ki) Allah’&#;n iradesi mutlaka tecelli eder.”[] Bu ayette geçen “ve kane emrullah&#; kaderan makduran” ifadesi Allah’&#;n daha önceden her &#;eyi planlad&#;&#;&#; ve ona göre olaylar&#;n vuku buldu&#;u &#;eklinde yorumlanm&#;&#;t&#;r. Ayetin öncesine bakt&#;&#;&#;m&#;z zaman monash.pwber’in Zeynep bt. Cah&#; ile evlili&#;inden söz etmektedir. monash.pwber evlatl&#;&#;&#; Zeyd b. Harise’yi Zeynep’le evlendirmi&#;ti. Fakat bu çift geçinemediler. Zeyd bir süre sonra monash.pwber’e gelerek ayr&#;lmak arzusunda oldu&#;unu dile getirdi. Bunun üzerine monash.pwber halk&#;n dedikodusunu dü&#;ünerek ayr&#;lmalar&#;n&#; uygun bulmas&#;na ra&#;men, bunu Zeyd’in yüzüne söylemedi ve ona sadece “Aileni yan&#;nda tut. Allah’tan kork.” deyince, Allah ona &#;öyle buyurdu: “Allah’&#;n aç&#;&#;a vuraca&#;&#; &#;eyi insanlardan gizliyorsun. Oysa as&#;l korkmana lay&#;k olan Allah’t&#;r. Allah’&#;n farz k&#;ld&#;&#;&#;n&#; i&#;lemek konusunda peygambere hiçbir vebal yoktur. Allah’&#;n emri böyle olup yerine gelecektir.”[] Bu son cümlenin anlam&#; &#;udur: Peygamberlerin Allah’tan bir emir ald&#;klar&#;nda bu görevi hemen yerine getirmeleri bir kanundur. Allah Peygamberine bir &#;ey emretti&#;i zaman bütün dünya kar&#;&#; ç&#;ksa bile peygamber bu emri yerine getirmelidir.[] Geleneksel bak&#;&#; aç&#;s&#;na sahip tefsir alimleri bu ayeti ezelde de&#;i&#;meyen, tebdil edilemeyecek olan kesinle&#;mi&#; bir hükmün yerine gelmesidir.”[] &#;eklinde yorumlam&#;&#;lard&#;r. Halbuki bu hüküm mazi ile ilgili de&#;ildir. Müslümanlar&#;n gelecekte uyacaklar&#; &#;er’î bir hükmün ortaya konmas&#;d&#;r. [] Yani Allah’&#;n emri yerine getirilebilecek bir emirdir. Allah’&#;n me&#;ru k&#;ld&#;&#;&#; &#;ey me&#;rudur. Allah, monash.pwber’e Zeyd’in kar&#;s&#;yla evlenmesini me&#;ru k&#;l&#;nca veya emredince ba&#;kalar&#;ndan çekinerek bunu yerine getirmemek ona yak&#;&#;maz &#;eklinde anla&#;&#;lmal&#;d&#;r.[]

            Son olarak ele alaca&#;&#;m&#;z bir ba&#;ka ayet de &#;udur: “Allah (önceki mesajlar&#;ndan) diledi&#;ini yürürlükten kald&#;r&#;r, diledi&#;ini b&#;rak&#;r, peki&#;tirir, Çünkü vahyin kayna&#;&#; onun kat&#;ndad&#;r.”[] Yani neshini irade etti&#;ini nesheder, diledi&#;ini onun yerine koyar, yahut divan-&#; hafazadan diledi&#;ini siler, ba&#;kas&#;n&#; sabit b&#;rak&#;r, tevbe edenlerin günahlar&#;n&#; ve küfürlerini giderir. &#;yiliklerini, imanlar&#;n&#; ve taatlerini sabit k&#;lar. Yahutta eceli yakla&#;an&#; öldürür veya öldürmez.[] Çünkü kitaplar&#;n anas&#; onun yan&#;ndad&#;r Allah daima Yaratmayla me&#;gul olmaktad&#;r.[] O, kainat&#; ve insanlar&#; yaratt&#;ktan sonra, onlar&#; kendi hallerine b&#;rak&#;p kendisi at&#;l bir vaziyette durmamaktad&#;r. Görülüyor ki bu ayet de&#;i&#;mez surette al&#;nyaz&#;s&#; anlam&#;nda kader manas&#;n&#; nefyeder.[] E&#;er her &#;ey önceden tayin ve tespit olunmu&#; olsayd&#;, bu de&#;i&#;ikliklerin olmas&#; lüzumsuz olurdu. Oysa ki ayet Allah’&#;n faal konumundan bahsetmektedir. Ayr&#;ca Allah’&#;n silmesi ve tespit etmesi onun kendi koydu&#;u kanunlara ba&#;l&#;d&#;r.[]

[email protected]
monash.pw

[1] &#;bn Manzur, Lisanu’l-Arab, V, 74; Rag&#;b el-Isfahânî, el-Müfredat s. ; &#;bn Faris, Makâyîsu’l-luga V, 62; &#;brahim Mustafa ve ârkada&#;lar&#;, el-Mu’cemu’l-Vasît, s. ; L. Gardet, el-Kaza ve’l-Kader mad. Encyclopedia of &#;slâm, IV, ; D. B. Macdonald, Kader mad. MEB. &#;slâm Ansiklopedisi, VI, 41; Ayr&#;ca 54 Kamer

[2] &#;bn Manzur, a.g.e, V, 74; el-Isfahânî, a.g.e, s. ,96; Macdonald, Kader, MEB. &#;.A VI, 41; &#;brahim Mustafa, a.g.e, s. ; 5, Maide, 34; 16, Nahl, ; 39, Zumer, 67; 48, Feth, 21; 57, Hadid,

[3] &#;bn Manzur, a.g.e, V, 74; &#;brahim Mustafa, a.g.e, s. ; L. Gardet, el-Kaza ve’l-Kader, E.&#;, IV,

[4] &#;rfan Abdülhamit, &#;slâmda &#;tikadi Mezhepler ve Akaid Esaslar&#;, (Çev: M. Saim Yeprem), s. ,

[5] &#;bn Manzur, a.g.e, V, 77; el-Isfahânî, a.g.e, s. ; &#;bn Faris a.g.e, V, 62; &#;brahim Mustafa, a.g.e, s; L. Gardet, el-Kaza ve’l-Kader, E.&#;. IV, ; 13 Ra’d 26 ; 17, &#;sra, 30; 28, Kasas, 82; 42, &#;ura, 12, 27 ; 65, Talak, 7.

[6] &#;brahim Mustafa, a.g.e, s. ; &#;bn Hazm, Kitabu’l-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvai ve’n-Nihal, III, 51,52 ; Macdonald, Kader mad. MEB. &#;.A. VI, 41 ; 54, Kamer, 12; 80, Abese, 19 ; 87, A’la, 3.

[7] Kemaleddin Ahmed el-Beyâzî, &#;&#;aratu’l-Meram min &#;barati’l-&#;mam, s (Nesefi’den naklen)

[8] Makdonald, Kader mad. &#;.A. VI,41; &#;bn Faris a.g.e, V,63 ; Okyanus, Ansiklopedik Sözlük, Kader mad. III, ; 33, Ahzab,

[9] Macdonald, Kader mad, MEB. &#;.A, VI,

[10] Ebu Mansur el-Maturidî, Kitabu’t-tevhid, s. ; Ahmed es-Savi, Ha&#;iyetu’s-Savi ala tefsiri’l-Celaleyn, IV, ; Halebî, el-Lum’a fi tahkîki mebâhisi’l-vucûd ve’l-hudûs ve’l-kader ve’l-ef’âli’l-ibâd, (tah: M. Zahid Kevseri) s. 35; Ali Arslan Ayd&#;n, &#;slâm &#;nançlar&#; ve Felsefesi, s.

[11] el-Beyazi, a.g.e, s; Seyyid &#;erif el-Curcânî, &#;erhu’l-mevâk&#;f, s. ; es-Sâvî, Ha&#;iyetu’s-Sâvî, a.g.e, IV, ; et-Taftazânî, Kelam &#;lminin Belli Ba&#;l&#; Meseleleri, s. (Çev: &#;erafettin Gölcük) ; Ayd&#;n, a.g.e, s.

[12] el-Curcânî, a.g.e, s. ; &#;bn Sina Kaderi “Allah’&#;n ilmine göre varl&#;klar&#;n cereyan etmesidir” &#;eklinde tan&#;mlar. e&#;-&#;ehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, III, ; Abdulkerim el-Hatib, el-Kaza ve’l-Kader, s. Ayr&#;ca &#;bn Sina ve baz&#; filozoflar kazan&#;n önce geldi&#;ini ve kaderin, kazan&#;n Allah’&#;n iradesiyle ortaya ç&#;kan &#;ekli oldu&#;unu ileri sürmü&#;lerdir. Hamdi Yaz&#;r, Hak Dini Kur’an Dili, VII, ; Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, s.

[13] el-Beyâzî, a.g.e, s. ; es-Sâvî, Ha&#;iyetu’s-Savi, IV,

[14] monash.pw, Kur’an Yorumunda Ça&#;da&#; Yönelimler, (Çev: &#;.Ali Düzgün) Fecir yay, Ankara, , s. 35

[15] Baljon, a.g.e, s. 35

[16] Fazlurrahman, Ana Konular&#;yla Kur’an, (Çev: Alpaslan Aç&#;kgenç), s

[17] Seyyid Sab&#;k, el-Akidetu’l-&#;slâmiyyei, s. 95 ; Ahmed Muhammed Ali Davud, Akidetu’t-tevhîd, s. ; Muhammed Naim Yasin, el-&#;man erkanuhu,hakîkatuhû ve nevak&#;duhû s.

[18] Yasin, a.g.e, s.

[19] Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre &#;slâm’&#;n Temel Kurallar&#;, s. 12

[20] Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre &#;man Esaslar&#;, s. 85

[21] Atay, a.g.e, s. 13

[22] &#;bn Manzur, Lisanu’l-Arab, V, 74,78 ; &#;bn Faris, el-Mekayîs, V, 62,63; el-Isfahânî, a.g.e, s. ; Atay, Kur’an’a göre &#;man Esaslar&#;, s.

[23] 54, Kamer,

[24] A. Yusuf Ali, The Holy Qur’an, 54, Kamer, 49’a ait dipnot.

[25] ez-Zemah&#;erî, el-Ke&#;&#;af, IV,

[26] Hamdi Yaz&#;r, Hak Dini Kur’an Dili, VII,

[27] 25, Furkan, 2.

[28] Muhammed Esed, Kur’an Mesaj&#; Meal-Tefsir, II, 3. dipnot.

[29] ez-Zemah&#;erî, el-Ke&#;&#;af, III,

[30] Ebu’l-A’la el-Mevdudî, Tefhîmu’l-Kur’an, III,

[31] Ahmed es-Sâvî, Ha&#;iyetu’s-Sâvî, III, ; &#;bn Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-beyân, XVIII,

[32] 6, En’am,

[33] es-Sâvî, Ha&#;iyetu’s-Sâvî, III, ; Re&#;id R&#;za, Tefsîru’l-menâr, VII,

[34] 13, Ra’d, The Holy Qur’an, s.

[35] Yususf Ali, The Holy Qur’an, s.

[36] Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre &#;man Esaslar&#;, s.

[37] ez-Zemah&#;erî, el-Ke&#;&#;af, II,

[38] 20, Taha,

[39] et-Taberî, Câmiu’l-beyân, XVI, ; el-Kurtûbî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’ân, XI,

[40] 87, A’la, 3.

[41] Yusuf Ali, The Holy Qur’an, s.

[42] 20, Taha,

[43] 91, &#;ems, 8.

[44] 54, Kader,

[45] 65, Talak, 3.

[46] Murtaza Mutahharî, &#;nsan ve Kader, (Çev: Fatma Bostan), s.

[47] 43, Zuhruf,

[48] Atay, Kur’an’a Göre &#;man Esaslar&#;, s.

[49] Talat Koçyi&#;it, Münaka&#;alar, s. ; Saim Yeprem, &#;rade Hürriyeti ve &#;mam Maturidî, s.

[50] &#;nsan&#;n sorumlulu&#;u ile ilgili di&#;er ayetler için bkz: 18, Kehf, ; 21, Enbiya 45, 47; 36, Yasin, 54;

[51] Koçyi&#;it, a.g.e, s. ; Yeprem, a.g.e, s.

[52] 42, &#;ura,

[53] 76, &#;nsan,

[54] 10, Yunus,

[55] 81, Tekvir, 27, 82, 29; Kr&#;: 76, &#;nsan, ; 74, ,

[56] el-Gurabî, Târihu’l-F&#;rak, s. 24; Ebu’l-Vefa et-Taftazânî, Kelam &#;lminin Belli Ba&#;l&#; Meseleleri, (Çev: &#;erafettin Gölcük) s. ; Muhammed Behiy, &#;slâm Dü&#;üncesinin &#;lahî Yönü, s.

[57] Mutahharî, &#;nsan ve Kader, s.

[58] Mutahharî, a.g.e, s.

[59] Akbulut, Allah’&#;n Takdiri Kulun Tedbiri, AÜ&#;F der. XXXIII, ; et-Taftazânî, a.g.e, s.

[60] Akbulut, a.g.m, AÜ&#;F der. XXXIII,  

[61] Fazlurrahman, Ana Konular&#;yla Kur’an, s.

[62] Halis Albayrak, Kur’an’&#;n Kur’an’la Tefsiri, s.

[63] Akbulut, a.g.m, XXXIII,

[64] Mutahharî, &#;nsan ve Kader, s.

[65] Ebu’l-Hasen Ali b. el-E&#;’arî, Kitabu’l-&#;bane, s. 4.

[66] Halis Albayrak, a.g.e, s.

[67] Albayrak, a.g.e, s.

[68] 67, Mulk, 2.

[69] 17, &#;sra, 71; 69, Hakka, ; 84, &#;&#;tikak,

[70] 67, Mulk, ; 74, Muddessir, ; 9, Tevbe, 72 ; 13, Ra’d,

[71] Fazlurrahman, Ana Konular&#;yla Kur’an, (Çev: Alpaslan Aç&#;kgenç), s. ; 21, Enbiya, 22; 27, Neml,

[72] Mahmud &#;eltut, Akaid ve &#;eri’at, (Çev: Muharrem Tan), s.

[73] Fazlurrahman, a.g.e, s. 81, 82 ; Mehmet Ayd&#;n, Din Felsefesi, s.

[74] 91, &#;ems,

[75] 22, Hacc, 65 ; 45, Casiye,

[76] Ömer Özsoy, Kur’an’da Sünnetullah Kavram&#;, s.

[77] Fazlurrahman, a.g.e, s.

[78] Ömer Özsoy, a.g.e, s.

[79] Akbulut, a.g.m, A.Ü.&#;.F. der. XXXIII,

[80] Özsoy, a.g.e, s.

[81] Özsoy, a.g.e, s.

[82] &#;eltut, Akaid ve &#;eriat, s. 61; Gazalî, Akîdetu’l-Muslim, s.

[83] &#;eltut, a.g.e, s.

[84] Yaz&#;r, Hak Dini, VII,

[85] Yaz&#;r, a.g.e, VII, ; ez-Zemah&#;erî, el-Ke&#;&#;af, IV,

[86] 6, En’am,

[87] Akbulut, a.g.m, A.Ü.&#;.F. der. XXXIII, ; Numan Zeki Ahmed, el-Kazâ ve’l-Kader, s.

[88] ez-Zemah&#;erî, a.g.e, VI,

[89] 2, Bakara, ,

[90] 42, &#;ura, 30 ; 13, Ra’d, 11; 24, Nur, 63; 30, Rum,

[91]

Kader Konusunda Ayet ve Hadisten deliller

  Bu konuda felsefe yapanların ifrata veya tefrite düşmeleri kaçınılmaz olmuştur. Kimisi “Allah kulun yapacağı işi istemiş ve yaratmış” diyerek insanların üzerinden kulluk sorumluluğunu almaya çalışır, kimisi de “Allah kulun ne yapacağına karışmaz, kul kendi fiilini seçer ve yapar. Allah, kulun ne yapacağını da bilmez” der. Mesela Abdülaziz Bayındır’ın “Allah geleceği bilmez” demesi işte bu yüzdendir. Böyle inananlara tarihte Kaderiye ve Mutezile denmiştir. Bu konuda aşağıda malumat gelecektir. Kaderi inkâr edenlerden birisi de Mustafa İslamoğlu’dur. “Kaderin tartışmalı fazlalık” olduğunu iddia etmektedir. İşte bütün bunlar orta yolu seçen Ehlisünnetin dışına çıkmanın sonucudur.

KADER NEDİR
   Kader: Allah’ın olacak her şeyin ne zaman ve ne şekilde olacağını, ilmi ezelisi ile bilmesi, tesbit ve tayin etmesidir.
   Kaza: Ezelde takdir edilen şeylerin zamanı gelince, Allah tarafından meydana getirilmesidir.

   “Bu önce geçenlerde Allah’ın geçerli kıldığı sünneti (işidir-adeti) dir. Allah’ın emri mutlaka yerini bulan bir kaderdir.”(Ahzab 38)

   “Çünkü biz herşeyi bir takdir ile yarattık.”(Kamer 49)

“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (Hadid 22)

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurmuştur:
   &#;Bir kimse kadere, hayrı ve şerri ile Allah’tan geldiğine iman etmedikçe, kendisine gelip isabet eden bir şeyin gelip çatmamasının imkânsız olduğunu ve kendisini gelip bulmayan bir şeyin kendisine isabet etmesinin de imkânsız olduğunu kesinlikle bilmedikçe hiç bir kul iman etmiş olamaz.” (Sahihu Sünen’i-Tirmizi)

   Ubade İbnu&#;s-Samit (radıyallahu anh) oğluna ölümü sırasında demiştir ki: &#;Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını, kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imanın hakikatının tadını asla bulamazsın. Zîra ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)&#;ın şöyle söylediğini işittim:
 &#;Allah&#;ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı ve: &#;Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!&#; dedi.
   &#;Oğulcuğum, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)&#;dan şunu da işittim:
&#;Kim bu inanç dışında olarak ölürse benden değildir.&#; [Ebu Davud, Sünnet 17, (); Tirmizî, Kader 17, ().]

   Bu, vukua gelen her şeyin Cenab-ı Hakk tarafından önceden bilindiğini ve bu bilginin yazılmış olduğunu ifade eder. Nitekim bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: &#;De ki: Allah&#;ın bizim için yazdığından başkası başımıza gelmez. Bizim dostumuz ve gözeticimiz O&#;dur. Öyleyse mü&#;minler yalnız Allah&#;a tevekkül etsinler&#; (Tevbe 51)

ALLAHIN EZELİ BİLGİSİ
   Allah Teala Hazretleri (Celle Celaluhu) Hazreti Adem&#;in cennette ağaçtan alıp yiyeceğini ilmiyle bilmiştir. Allah&#;ın, Hazreti Adem hakkındaki bu ilmi inkar edilip, iptal edilmesi mümkün değildir. Bu husus, şu ayette beyan edilmiştir: &#;Hani Rabbin, meleklere: &#;Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım&#; dediğinde&#;&#; (Bakara 30) burada Cenab-ı Hak, Adem&#;in varlığından önce, onu arz için yaratacağını, onu cennette bırakmayacağını, oradan arza nakledeceğini haber vermektedir. Hazreti Adem&#;in cennette ağaçtan alıp yemesi, Adem&#;in içindeki diğer mahlukata bir halife ve vali olmak üzere asıl yaratılış hedefi olan arza gönderilmesine bir sebep kılınmıştır.

 “Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.”(Enam 59)

   “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”(Hadid 22)

   Kader konusunu inkar edenler aynı zamanda Allah’u Teala’nın geleceği bilmediğini iddia edenlerdir. Allahu Teala’nın geleceği bilmediğini iddia edenler de aynı zamanda kaderi inkar edenlerdir.

KADER KONUSUNDA SAPIK MEZHEPLER
   İslâm mezhepler tarihçilerine göre Kaderiyye akımına Emevi halifelerinden Abdülmelik İbn Mervan döneminde Haccâc tarafından öldürülen Ma&#;bed ibn Halid el-Cüheni (ö/) öncülük etti. Tabiûn bilginlerinden olan ve Hasan Basrî&#;nin derslerini izleyen el-Cüheni&#;nin Kader konusundaki düşüncelerinin yaygınlık kazanmasında ünlü Mutezile bilginlerinden Amr b. Ubeyd&#;in önemli etkisi oldu. Kaderî düşüncelere yön veren etken, ilmî olmaktan çok siyasî niteliklidir. Emevîlerin yönetimlerini meşrulaştırmak amacıyla Cebr düşüncesinden yararlanmaya, çalışmalarına karşılık, bu yönetime muhalif kişiler onların anladıkları anlamda bir kadere, dolayısıyla onların yönetimine karşı çıkıyorlardı. Nitekim el-Cüheni&#;nin öldürülmesine kader konusundaki düşünceleri değil, Abdurrahman b. Eş&#;as&#;ın Emevîlere karşı başlattığı isyana katılması neden olmuştu. Mevcut yönetime karşı muhalefet, eylemlerini Allah&#;ın takdiri ile açıklayan Emevilerin uygulamalarından dolayı sorumlu olduklarım savunan tüm ilk kaderilerin ortak özelliğidir.

   Kaderiyye inançları el-Cühenî&#;den sonra, Hişam b. Abdülmelik (H) tarafından önce dili, sonra baş kestirilerek öldürülen Gaylan b. Müslim el-Kıptî ed-Dımaşkî tarafından daha sistemli bir biçimde savunuldu. Bu nedenle Gaylan, Kaderiyye&#;nin gerçek kurucusu sayılır. Gaylan&#;ın öldürülmesinden sonra Kaderiyye bağımsız bir akım olarak varlığını sürdüremedi, ancak kadere ilişkin düşünceleri kısmen değiştirilerek Mutezile tarafından savunuldu. Bu nedenle Kaderiyye kimi zaman Mutezile içinde bir kol gibi görülmüş; kimi zaman da Mutezile, Kaderiyye olarak adlandırılmıştır.

   Kaderiyye bağımsız bir okul durumuna gelemediği için bir düşünce sisteminden söz edilemez. Ancak bu akım içinde yer alan kişilerin kader ve buna bağlı olarak insanın özgürlük ve iradesi, Allah&#;ın iradesinin insanın fiilleri üzerindeki etkisi gibi konularda birleştikleri söylenebilir. Buna göre insan özgür ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle eylemlerinden sorumludur. Ne Allah&#;ın irade etmesi ve yaratması anlamında, ne de bilmesi ve takdir etmesi anlamında bir kader vardır. İnsan eylemini bilgisiyle kendisi seçer, sonra iradesi ile seçtiği eyleme yönelir ve yapabilme gücüyle yaratır. Allah bu eylemi önceden belirlemez., iradesinin bu eylemle bir ilgisi, gücünün de ortaya çıkısında bir etkisi yoktur. Allah insanın eylemlerini ancak ortaya çıktıktan sonra bilebilir.

KADERİ İNKAR EDENLERİN ZEMMİ
   Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: &#;Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
&#;Her ümmetin Mecusileri vardır. Bu ümmetin Mecusileri &#;kader yoktur!&#; diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın. Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın. Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal&#;e ilhak etmek Allah üzerine bir haktır.&#; [Ebu Davud, Sünnet 17, ().] [40]

AÇIKLAMA:

1- Bagavî, Şerhu&#;s-Sünne&#;sinde kader meselesini şöyle özetler: &#;Kadere iman farzdır. Bu, kulların hayır ve şer bütün fiillerini Allah&#;ın yarattığına, bunları yaratmazdan önce Levh-i Mahfuz&#;da yazdığına, her şeyin O&#;nun kazası ve kaderiyle, irade ve meşietiyle olduğuna; ancak iman ve taate razı olduğuna ve bunlara sevap vaadettiğine, küfre ve masiyete razı olmadığına ve bunlar için ikab vaadettiğine inanmaktır. Kader, Allah&#;ın sırlarından bir sırdır. Buna ne mukarreb bir melek, ne de mürsel bir peygamber muttali olmamıştır. Bu meseleye akıl yoluyla gidip araştırma yapmak caiz değildir. Gerekli olan, bütün mahlukatı Allah&#;ın yaratıp onları iki gruba ayırdığına inanmaktır; bu gruplardan birini cennet için yaratmıştır ki, bu, fazlındandır, bir grubu da cehennem için yaratmıştır, bu da onun adaletindendir.&#;
2- Kaderiye fırkası Mecusilere benzetilmiştir. Hattabi&#;ye göre bunun sebebi, onların iki asıl meselesindeki sözlerinin Mecusilerin sözlerine benzemesidir. Çünkü onlar hayrı nurun fiilinden, şerri de zulmetin (karanlığın) fiilinden bilirler.
   Kaderiyeciler de hayrı Allah&#;a, şerri de O&#;nun gayrına izafe ederler. Halbuki hayrı da şerri de yaratan Allah&#;tır. O&#;nun meşieti olmadan ne hayır ne de şer meydana gelir. Allah hikmetiyle şerri şer olarak yaratmıştır, tıpkı hayrı da hayır olarak yarattığı gibi, zira her ikisi de halk ve icad cihetiyle Allah&#;a; fiil ve kesb cihetiyle de failine muzaftır.

monash.pw

Kader İle İlgili Ayetler Nelerdir?

Kur'an fihristi, Kur'an-ı Kerim'de bulunan ayetlerin konularına göre düzenlenmiş bir indekstir. Bu indeks, Kur'an'da bahsedilen konuların alfabetik bir şekilde sıralandığı ve her konunun hangi ayetlerde geçtiğini belirten bir referans kaynağıdır. Kur'an fihristi, Kur'an okuyucuları için oldukça faydalı bir araçtır ve Kur'an'ın içeriğini daha iyi anlamalarına yardımcı olur.

KADER Ayetleri Nelerdir?

Kader ile ilgili ayetler de bu noktada sık sık araştırılan konulardan birisi olarak öne çıkmaktadır. Kuran-ı Kerim’de Kader ile ilgili ayetler yer almaktadır

KADER İle İlgili Ayetler Nedir?

Al-i İmran Suresi, ayet:

Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz.

Al-i İmran Suresi, ayet:

Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

En'am Suresi, 2. ayet:

Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun Katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz.

En'am Suresi, ayet:

Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.

Araf Suresi, ayet:

Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.)

Enfal Suresi, ayet:

Eğer Allah'ın geçmişte bir yazması (söz vermesi) olmasaydı, aldıklarınıza karşılık size gerçekten büyük bir azap dokunurdu.

Tevbe Suresi, ayet:

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."

Yunus Suresi, ayet:

İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.

Yunus Suresi, ayet:

De ki: "Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.

Hud Suresi, 6. ayet:

Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır.

Hud Suresi, 8. ayet:

Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

Hud Suresi, ayet:

"Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda Bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda- boğulacaklardır."

Hud Suresi, ayet:

"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)"

Hud Suresi, ayet:

Onlar, Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini yapandır.

Hud Suresi, ayet:

Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.

Hud Suresi, ayet:

Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı. Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

Ra'd Suresi, ayet:

O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiçbir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.

Ra'd Suresi, ayet:

Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkar edenler, Allah'ın va'di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)

Ra'd Suresi, ayet:

Andolsun, senden önceki elçilerle de alay edildi, bunun üzerine Ben de o inkara sapanlara bir süre tanıdım, sonra onları (kıskıvrak) yakalayıverdim. İşte nasıldı sonuçlandırma?

Ra'd Suresi, ayet:

Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tespit edilmiş süre) için bir kitap (yazı, hüküm, son) vardır.

Ra'd Suresi, ayet:

Allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O'nun Katındadır.

Hicr Suresi, 4. ayet:

Biz, kendisi için bilinen (takdir edilmiş) bir kitap olmaksızın hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmadık.

Nahl Suresi, ayet:

Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.

İsra Suresi, ayet:

Hiçbir ülke (veya şehir) olmasın ki, kıyamet gününden önce Biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır.

Taha Suresi, ayet:

"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa."

Taha Suresi, ayet:

Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı muhakkak (yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu.

Mü'minun Suresi, ayet:

Ümmetlerden hiçbiri, kendisine tespit edilmiş eceli ne öne alabilir, ne erteleyebilir.

Nur Suresi, ayet:

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.

Neml Suresi, ayet:

Ve şüphesiz, senin Rabbin, sinelerinin gizli tuttuklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir.

Neml Suresi, ayet:

Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) olmasın.

Ankebut Suresi, ayet:

Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

Lokman Suresi, ayet:

Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah'ın Katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdardır.

Secde Suresi, 5. ayet:

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.

Ahzab Suresi, ayet:

Allah'ın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allah'ın bir sünnetidir. Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.

Sebe Suresi, 3. ayet:

İnkar edenler, dediler ki: "Kıyamet-saati bize gelmez." De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır."

Sebe Suresi, ayet:

De ki: "Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.

Fatır Suresi, ayet:

Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah'a göre kolaydır.

Fatır Suresi, ayet:

Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.

Fussilet Suresi, ayet:

Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, fakat onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden (daha önce) bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Gerçekten onlar, bundan yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

Fussilet Suresi, ayet:

Kıyamet-saatinin ilmi O'na döndürülür. O'nun ilmi olmaksızın, hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara: "Benim ortaklarım nerede" diye sesleneceği gün, dediler ki: "Sana arzettik ki, bizden hiçbir şahid yok."

Şura Suresi, ayet:

Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'tecavüz ve haksızlık' dolayısıyla ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Şüphesiz onların ardından kitaba mirasçı olanlar ise, herhalde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

Muhammed Suresi, ayet:

Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka İlah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Allah, sizin dönüp-dolaşacağınız yeri bilir, konaklama yerinizi de.

Kamer Suresi, ayet:

Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.

Kamer Suresi, ayet:

Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

Kamer Suresi, ayet:

Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.

Kamer Suresi, ayet:

Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.

Hadid Suresi, ayet:

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.

Haşr Suresi, 3. ayet:

Eğer Allah, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.

Tegabün Suresi, ayet:

Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, herşeyi bilendir.

Talak Suresi, 3. ayet:

Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, Kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır.

Nuh Suresi, 4. ayet:

"Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah'ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız."

Cin Suresi, ayet:

De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azap) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"

Cin Suresi, ayet:

Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir.

 

GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

Son dakika haberler, köşe yazılar, ekonomi, magazin, siyaset, spor gündeminin tek adresi monash.pw; monash.pw haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, haberler izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka yerde yayınlanamaz.


Kader ile ilgili ayetler (55 kayıt)

En'âm / Ayet

وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ ف۪ي ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ


Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; başkası onları bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun bilgisi dışında dalından bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıkları içindeki bir tek dâneyi, yaş ve kuru ne varsa her şeyi bilir. Bütün bunlar, gerçeği tüm netliği ile gösteren apaçık bir kitapta yer almaktadır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tevbe / Ayet

قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ


De ki: “Allah bizim için ne yazdıysa, başımıza gelecek ancak odur. O bizim Mevlâmız’dır. Mü’minler, yalnızca Allah’a güvenip dayansınlar.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hadid / Ayet

مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ


İster kıtlık, kuraklık, deprem gibi yeryüzünde meydana gelen bir musîbet olsun, ister hastalık, açlık, ölüm gibi kendi canlarınızda, onu daha biz yaratmadan önce o bir kitapta yazılıdır. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hadid / Ayet

لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَٓا اٰتٰيكُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۙ


Elinizden giden şeylere üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle de şımarmayasınız diye böyle yaptık. Çünkü Allah, büyüklük taslayan ve insanlara karşı böbürlenen hiç kimseyi sevmez.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Âl-i İmrân / Ayet

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تَمُوتَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًاۜ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَاۚ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْاٰخِرَةِ نُؤْتِه۪ مِنْهَاۜ وَسَنَجْزِي الشَّاكِر۪ينَ


Önceden belirlenmiş bir yazgıya göre Allah izin vermedikçe hiç kimsenin ölmesi mümkün değildir. Kim yaptığı iş karşılığında bu dünyanın nimetlerini isterse, ona istediğini veririz; kim de âhiret mükâfatını isterse ona da istediğini veririz. Biz, şükredenleri mükâfatlandıracağız.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Âl-i İmrân / Ayet

ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُعَاسًا يَغْشٰى طَٓائِفَةً مِنْكُمْۙ وَطَٓائِفَةٌ قَدْ اَهَمَّتْهُمْ اَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِۜ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ مِنْ شَيْءٍۜ قُلْ اِنَّ الْاَمْرَ كُلَّهُ لِلّٰهِۜ يُخْفُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَۜ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هٰهُنَاۜ قُلْ لَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذ۪ينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ اِلٰى مَضَاجِعِهِمْۚ وَلِيَبْتَلِيَ اللّٰهُ مَا ف۪ي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ


Sonra Allah, bu kederin ardından size bir güven duygusu indirdi: tatlı bir uyuklama hâli ki içinizden en samimi olanları bürüyordu. Bu arada bir kısmı da canlarının derdine düşmüş, Allah hakkında câhiliyeye ait gerçek dışı zanlar besliyor ve: “Savaşa çıkma husûsunda bizim fikrimizi mi sordular?” diyorlardı. Sen de onlara: “Bütün karar ve yetki tamâmen Allah’a âittir” de. Onlar, aslında sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyor ve kendi aralarında: “Bizim fikrimiz sorulsa ve tercih hakkımız olsaydı, burada böyle öldürülmezdik” diyorlardı. Onlara de ki: “Siz evlerinizde bile bulunsaydınız, haklarında ölüm takdir edilmiş olanlar, düşüp ölecekleri yerlere bir sebeple mutlaka çıkıp gideceklerdi.” Allah bunları, kalplerinizdeki samimiyeti denemek, gönüllerinizi şeytanın vesvesesinden temizlemek için yapmıştır. Allah sînelerde saklanan en gizli duyguları dahi bilir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


En'âm / 2. Ayet

هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ط۪ينٍ ثُمَّ قَضٰٓى اَجَلًاۜ وَاَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ اَنْتُمْ تَمْتَرُونَ


O, sizi çamurdan yarattı, sonra ömrünüze belirli bir süre tâyin etti. O’nun katında belirlenmiş bir ecel daha vardır. Siz ise hâlâ şüphe edip duruyorsunuz.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


En'âm / Ayet

وَاِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكَ اِعْرَاضُهُمْ فَاِنِ اسْتَطَعْتَ اَنْ تَبْتَغِيَ نَفَقًا فِي الْاَرْضِ اَوْ سُلَّمًا فِي السَّمَٓاءِ فَتَأْتِيَهُمْ بِاٰيَةٍۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدٰى فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ


Buna rağmen eğer onların imandan yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa, o halde şâyet güç yetirebileceksen yer altından bir tünel kazıyarak veya göğe bir merdiven dayayarak onlara bir mûcize getiriver de görüp inansınlar! Halbuki Allah dileseydi hepsini hidâyet üzere toplardı. Öyleyse sakın câhillerden olma!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / Ayet

وَلِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ


Her ümmet için takdir edilmiş belli bir süre vardır. Bu sürenin sonu geldiğinde artık onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Enfâl / Ayet

لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللّٰهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ ف۪يمَٓا اَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ


Eğer affedileceğinize dair önceden Allah tarafından verilmiş bir hüküm olmasaydı, esirlere bedel olarak aldığınız fidyeden dolayı elbette size büyük bir azap dokunacaktı.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Yunus / Ayet

وَمَا كَانَ النَّاسُ اِلَّٓا اُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُواۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ف۪يمَا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ


İnsanlar başlangıçta tevhid dînine inanan tek bir ümmetti. Sonradan ayrılık ve anlaşmazlığa düştüler. Eğer haklarındaki nihâî hükmün âhirete bırakılacağına dair daha önce Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, hiç şüphesiz anlaşmazlığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm verilir, işleri çoktan bitirilirdi.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Yunus / Ayet

قُلْ لَٓا اَمْلِكُ لِنَفْس۪ي ضَرًّا وَلَا نَفْعًا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ لِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۜ اِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ


Onlara şöyle de: “Allah dilemedikçe, ben kendime ne bir zarar verebilir, ne de bir fayda sağlayabilirim. Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Bu sürenin sonu geldiği zaman artık onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hûd / 6. Ayet

وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ


Yeryüzünde kımıldayan bütün canlıların rızkı yalnızca Allah’a aittir. Allah, her canlının anne karnından başlayıp devam eden hayat yolculuğunun her basamağında uğrayacağı menzili, orada kalacağı süreyi ve bu basamağın sonunda emânet bırakılacağı yeri de bilir. Bütün bunlar, apaçık ve açıklayıcı-ayrıştırıcı bir kitapta kayıtlıdır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hûd / 8. Ayet

وَلَئِنْ اَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ اِلٰٓى اُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ لَيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُۜ اَلَا يَوْمَ يَأْت۪يهِمْ لَيْسَ مَصْرُوفًا عَنْهُمْ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟


Yemin olsun ki, eğer kendilerini tehdit ettiğimiz azabı hemen göndermeyip belli bir süre ertelesek, şüphesiz onlar: “Azabın gelmesine mâni olan nedir?” derler. Bilin ki, başlarına azap geldiği gün artık ondan kurtulmaları mümkün değildir. Alay ettikleri gerçek kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hûd / Ayet

وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ


“Bizim gözetimimiz altında ve vahyettiğimiz şekilde gemiyi yap. Sakın zulmedenler hakkında, onları kurtarmam için bana bir ricâda bulunma. Çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır!”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hûd / Ayet

اِنّ۪ي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّ۪ي وَرَبِّكُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ


“Şüphesiz ki ben benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım. Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki Allah, perçeminden tutmuş da onu mutlak hâkimiyet ve tasarrufu altında bulunduruyor olmasın. Muhakkak ki, her türlü hüküm ve tasarrufunda Rabbimin tuttuğu yol, dosdoğru ve mutlak âdil bir yoldur.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hûd / Ayet

خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ اِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُ


Âhiret âlemindeki gökler ve yer ayakta durdukça onlar da ebediyen o ateşin içinde kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi hâriç. Çünkü Rabbin ne dilerse onu eksiksiz yapar.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hûd / Ayet

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ عَطَٓاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ


Bahtiyâr olanlar ise cennettedirler. Âhiret âlemindeki gökler ve yer ayakta durdukça onlar da orada ebediyen kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi hâriç. Bu mükâfat, ardı arkası kesilmeyip devam edecek ilâhî bir lutuftur.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hûd / Ayet

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ ف۪يهِۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُ مُر۪يبٍ


Andolsun ki biz Mûsâ’ya kitabı verdik; fakat onun hakkında da anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelenmesine dair önce verilmiş bir karar olmasaydı, elbette aralarında hüküm çoktan verilmiş ve iş bitirilmiş olurdu. Gerçekten onlar, Kur’an’dan yana ciddi bir şüphe ve tereddüt içindedirler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Ra'd / Ayet

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۜ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُۚ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَالٍ


Her bir insanın önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçi melekler vardır. Bir toplum, içinde bulundukları iyi hâli değiştirmedikçe, Allah, onlara olan nimetini değiştirmez. Fakat Allah, bir topluma kendi günahları yüzünden bir kötülük dilediği zaman, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onları, Allah’tan başka koruyacak kimse de bulunmaz.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Ra'd / Ayet

وَلَوْ اَنَّ قُرْاٰنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ اَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الْاَرْضُ اَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتٰىۜ بَلْ لِلّٰهِ الْاَمْرُ جَم۪يعًاۜ اَفَلَمْ يَا۬يْـَٔسِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ لَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَهَدَى النَّاسَ جَم۪يعًاۜ وَلَا يَزَالُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا تُص۪يبُهُمْ بِمَا صَنَعُوا قَارِعَةٌ اَوْ تَحُلُّ قَر۪يبًا مِنْ دَارِهِمْ حَتّٰى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟


İnsanlar inansın diye ilâhî bir kitapla dağlar yürütülecek, yeryüzü parça parça edilecek ve ölüler diriltilip konuşturulacak olsaydı, o kitap yine bu Kur’an olurdu. Fakat inatçı kâfirler buna da inanmazlardı. Gerçek şu ki, her şeyi murad edip yapmak yalnızca Allah’ın elindedir. Mü’minler hâlâ şunu anlamadı mı: Eğer Allah dileseydi bütün insanları doğru yola erdirirdi. Fakat o kâfirlerin yaptıkları işler, kurdukları düzenler ve sistemler yüzünden, başlarına âni ve büyük felâketler gelmesi veya bunların yurtlarının hemen yakınına inmesi devam edecektir. Allah’ın verdiği söz yerine gelinceye kadar da bu böyle sürüp gidecektir. Allah verdiği sözden asla caymaz.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Ra'd / Ayet

وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَاَمْلَيْتُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثُمَّ اَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ


Gerçek şu ki, senden önceki peygamberlerle de alay edilmişti. Fakat ben, belki yanlışlarından dönerler diye inkâr edenlere mühlet verdim; dönmeyince de onları azabımla kıskıvrak yakaladım. Böylece, cezalandırmamın nasıl olduğunu gördüler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Ra'd / Ayet

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ اَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةًۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ لِكُلِّ اَجَلٍ كِتَابٌ


Elbette biz, senden önce de peygamberler gönderdik; onlara da eşler ve çocuklar verdik. Ayrıca Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mûcize göstermesi sözkonusu olmamıştır. Her zamanın, kulların maslahatlarına göre yazılmış bir hükmü vardır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Nahl / Ayet

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ


Eğer Allah insanları zulümleri sebebiyle hemen cezalandırsaydı, yerin üzerinde kıpırdayan hiçbir canlı varlık bırakmaz hepsini yok ederdi; fakat onları belli bir süreye kadar ertelemektedir. Süreleri dolduğu zaman artık onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


İsrâ / Ayet

وَاِنْ مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ اَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَد۪يدًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا


Ne kadar ülke varsa hepsini ya kıyâmet gününden önce helâk edeceğiz veya onları şiddetli bir azapla cezalandıracağız. Bu, kitapta böylece yazılmıştır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tâ-Hâ / Ayet

اِذْ تَمْش۪ٓي اُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى مَنْ يَكْفُلُهُۜ فَرَجَعْنَاكَ اِلٰٓى اُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَۜ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا۠ فَلَبِثْتَ سِن۪ينَ ف۪ٓي اَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلٰى قَدَرٍ يَا مُوسٰى


“Hani, kız kardeşin seni takip ederek gitmiş ve saray halkına: «Ona iyi bakacak birini size buluvereyim mi?» demişti. Böylece seni tekrar annene kavuşturduk ki, gözü gönlü aydınlık olsun ve üzülmesin! Yine sen, birini yanlışlıkla öldürmüştün de seni o gamdan kurtarmıştık. Ardından seni her bakımdan kemâle ermen için türlü türlü ibtilâlardan geçirdik. Bu yüzden senelerce Medyen halkı arasında kaldın. Sonra da takdir ettiğimiz şekilde Medyen’den Tûr’a döndün ey Mûsâ!”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tâ-Hâ / Ayet

وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَاَجَلٌ مُسَمًّىۜ


Eğer Rabbin tarafından, cezalarının erteleneceğine dair daha önce verilmiş bir karar ve bu kararın gerçekleşmesi için belirlenmiş bir süre olmasaydı, elbette hak ettikleri azap onları çoktan yakalamış olurdu!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Nûr / Ayet

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُزْج۪ي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ جِبَالٍ ف۪يهَا مِنْ بَرَدٍ فَيُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَصْرِفُهُ عَنْ مَنْ يَشَٓاءُۜ يَكَادُ سَنَا بَرْقِه۪ يَذْهَبُ بِالْاَبْصَارِۜ


Görmez misin ki, Allah bulutları sevk ediyor, sonra açıklarını giderip onları bir araya getiriyor, sonra onları üst üste yığıp sıkıştırıyor. Bir de görürsün ki bunların arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlar büyüklüğünde bulutlardan dolu indiriyor da onunla dilediğini vuruyor, dilediğinden de onu öteye çeviriyor. O bulutlarda çakan şimşeğin parıltısı ise nerdeyse gözleri alıverecek!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Ankebût / Ayet

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَلَوْلَٓا اَجَلٌ مُسَمًّى لَجَٓاءَهُمُ الْعَذَابُۜ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ


Kâfirler senden, azabın bir an önce gelmesini istiyorlar. Eğer Allah’ın takdir ettiği belirlenmiş bir vakti olmasaydı, azap onların başlarına hemen iniverirdi. Fakat o, hiç farkına varmadıkları bir sırada onlara ansızın gelecektir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Lokman / Ayet

اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًاۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ


Kıyâmetin ne zaman kopacağının bilgisi yalnız Allah’ın katındadır. Yağmuru O indirir. Rahîmlerde olanı da O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz, her şeyi hakkiyle bilen, her şeyden hakkiyle haberdâr olan yalnız Allah’tır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Secde / 5. Ayet

يُدَبِّرُ الْاَمْرَ مِنَ السَّمَٓاءِ اِلَى الْاَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُٓ اَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ


O, bütün işleri gökten yere doğru düzenleyip yönetir. Sonra her iş, sizin hesâbınıza göre bin yıl tutan bir günde Allah’ın belirlediği yüce bir makâma yükselir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Ahzâb / Ayet

مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًاۙ


Allah’ın kendisine helâl kıldığı bir işi yapmasında Peygamber’e bir vebâl ve engel yoktur. Önceden gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın takdir ve icraatı böyle câri olmuştur. Allah ne emrederse, o tam yerinde ve kesinlikle uygulanması gereken bir takdirdir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Sebe' / 3. Ayet

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَأْت۪ينَا السَّاعَةُۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِۚ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِ وَلَٓا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْبَرُ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍۙ


İnkâra saplananlar: “Başımıza öyle kıyâmet falan kopacak değil” diyorlar. De ki: “Duyular ötesi âlemi çok iyi bilen Rabbime yemin olsun ki, kıyâmet mutlaka başınıza patlayacaktır. Ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şey bile O’ndan gizli kalamaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitapta kayıtlıdır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Sebe' / Ayet

قُلْ لَكُمْ م۪يعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟


De ki: “Sizin için belirlenmiş öyle bir gün var ki, o gün gelip çattığında, ne onu bir an geri alabilirsiniz, ne de bir an ileri geçirebilirsiniz!”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Fâtır / Ayet

وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ اَزْوَاجًاۜ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ اُنْثٰى وَلَا تَضَعُ اِلَّا بِعِلْمِه۪ۜ وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِه۪ٓ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ


Allah sizi önce topraktan sonra bir damla sudan yarattı, sonra da sizi erkek-dişi şeklinde çiftler hâline getirdi. O’nun bilgisi olmadan bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya ne kadar ömür verildiği de, ömründen neyin eksildiği de bir kitapta yazılıdır. Bütün bunlar, Allah için pek kolaydır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Fâtır / Ayet

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلٰى ظَهْرِهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِعِبَادِه۪ بَص۪يرًا


Eğer Allah insanları yaptıkları günahlar yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bile bırakmazdı. Fakat Allah belirlenmiş bir vakte kadar onlara süre tanıyor. Vâdeleri dolunca gerekeni yapacaktır. Allah, kullarını hakkiyle görmektedir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Fussilet / Ayet

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ ف۪يهِۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُ مُر۪يبٍ


Biz Mûsâ’ya da kitap vermiştik; senin halkın Kur’an konusunda nasıl farklı tutumlar içinde ise, o kitap konusunda da farklı tutumlar içine girilmişti. Eğer azabın ertelenmesine dâir Rabbin tarafından verilmiş bir söz olmasaydı, azaplarına hükmedilerek işleri çoktan bitirilmiş olurdu. Buna rağmen, onlar hâlâ Kur’an hakkında derin bir şüphe ve kararsızlık içinde bocalayıp durmaktadırlar.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Fussilet / Ayet

اِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِۜ وَمَا تَخْرُجُ مِنْ ثَمَرَاتٍ مِنْ اَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ اُنْثٰى وَلَا تَضَعُ اِلَّا بِعِلْمِه۪ۜ وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ اَيْنَ شُرَكَٓاء۪يۙ قَالُٓوا اٰذَنَّاكَۙ مَا مِنَّا مِنْ شَه۪يدٍۚ


Kıyâmetin ne zaman kopacağının bilgisi sadece Allah’a aittir. O’nun bilgisi ve izni olmadan ne bir meyve tomurcuğundan çıkabilir, ne bir dişi hâmile kalabilir, ne de hâmile olan biri doğum yapabilir. O, “Nerede bana şu ortak koştuklarınız?” diye sesleneceği gün, müşrikler: “Sana açıkça söyleyelim ki, içimizde senden başka boyun eğilecek bir ortağın bulunduğuna şâhitlik edecek hiç kimse yoktur” diyecekler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Şûrâ / Ayet

وَمَا تَفَرَّقُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اُو۫رِثُوا الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِهِمْ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُ مُر۪يبٍ


Geçmiş ümmetler ancak kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık ve ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden belirli bir vakte kadar azabın ertelenmesine dâir önceden verilmiş bir karar olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm çoktan verilmiş ve işleri bitirilmiş olurdu. Onlardan sonra kitaba mirasçı olanlar ise hâlâ kitap hakkında derin bir şüphe içindedirler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Muhammed / Ayet

فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوٰيكُمْ۟


Rasûlüm! Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. Hem kendi günahın, hem de erkek kadın tüm mü’minlerin günahları için Allah’tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de, sonunda varıp kalacağınız yeri de çok iyi bilir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Haşr / 3. Ayet

وَلَوْلَٓا اَنْ كَتَبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَٓاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَاۜ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ


Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, mutlaka dünyada ken­di­lerini başka şekilde cezalandıracaktı. Âhirette ise onlara cehennem azabı vardır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Teğabün / Ayet

مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ


Başa gelen her musîbet, ancak Allah’ın izin vermesiyledir. Kim içten ve şuurlu olarak Allah’a iman ederse, Allah onun kalbini doğruya ve gerçeği idrake açar. Allah her şeyi hakkiyle bilir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Talâk / 3. Ayet

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا


Onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah ona yeter. Allah buyruğunu mutlaka gerçekleştirir. Allah, her şey için belli bir ölçü koymuştur.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Nuh / 4. Ayet

يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ اَجَلَ اللّٰهِ اِذَا جَٓاءَ لَا يُؤَخَّرُۢ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ


“Tâ ki Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve ceza vermeksizin belirli bir vakte kadar sizi ertelesin! Şüphe yok ki, Allah’ın takdir ettiği ecel gelip çattığında asla ertelenmez. Keşke bunu bilseniz!”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Cin / Ayet

قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَدًا


De ki: “Tehdit edildiğiniz o azap yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi tâyin eder; onu ben bilemem?”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Cin / Ayet

لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا


Tâ ki, peygamberlerin, Rablerinden gelen mesajları eksiksiz olarak ve hiçbir değişikliğe maruz kalmadan tebliğ ettiklerini Allah kesin bir şekilde ortaya koysun. Zâten Allah, onların nezdinde olup bitenleri ilmiyle çepeçevre kuşatmıştır ve her şeyi tek tek kaydettirip korumaktadır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri



monash.pw
Tebbet Suresinin Fazileti

Tebbet sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 5 âyettir. İsmini, birinci âyetteki “kurudu/kurusun” mânasındaki تَبَّتْ (tebbet) kelimesinden alır. Ayrıca اَ


monash.pw
Develer ile İlgili Ayetler

Deve, sözlükte “geviş getiren memelilerden, sırtı bir veya iki hörgüçlü, eti yenip sütü içilen, bacakları ve boynu çok uzun yük ve binek hayvanı” şekl


monash.pw
Kafirun Suresinin Fazileti

Kâfirûn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 6 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kâfirler” mânasına gelen اَلْكَافِرُونَ (kâfirûn) kelimesinden alı


Copyright © Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.

monash.pw altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır