elektronik kelepçe süresi / Boşanma aşamasındaki eşten 'elektronik kelepçemin süresi uzatılsın' talebi - Son Dakika

Elektronik Kelepçe Süresi

elektronik kelepçe süresi

Adli Kontrol Tedbiri Kararı

Adli Kontrol Tedbiri Nedir? (CMK )

Adli kontrol kararı, tutuklama sebeplerinin varlığına rağmen şüpheli veya sanığın denetim altına alınarak tutuklama kararı yerine uygulanan bir ceza muhakemesi tedbiridir. Hakim, tutuklama tedbiri yerine “adli kontrol şartıyla” şüpheli veya sanığı denetim altına alarak serbest bırakmaktadır. Adli kontrol tedbiri, şüpheli veya sanığın adli bir kararla, ancak idari bir yolla (imza vermek, yurtdışına çıkış yasağı vs.) kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Adli kontrol tedbirine sadece ceza mahkemesi tarafından karar verilebilir (CMK md). Tefhim veya tebliğden itibaren 7 gün içinde adli kontrol kararına itiraz etmek mümkündür.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tutuklama yasağı öngörülen suçlar (CMK md/4) açısından da, yani üst sınırı 2 yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda da adli kontrol tedbiri hükümleri uygulanabilir.

Tutuklama, suç şüphesi altındaki kişiye uygulanan en ağır ceza muhakemesi tedbiridir. Adli kontrol tedbiri, tutuklamanın yol açacağı bazı sakıncaları önlemek amacıyla öngörülmüş, şüpheli veya sanığı sosyal hayat içerisinde denetim altına almayı amaçlayan alternatif bir yoldur. Ayrıca kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında da adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

Adli kontrol ile denetimli serbestlik kavramları birbirine karıştırılmamalıdır. Adli kontrol de kural olarak bir denetimli serbestlik çeşidi olmasına rağmen Denetimli serbestlik ( sayılı Kanunm/A), kesinleşmiş cezanın infazı aşamasında uygulanır. Adli kontrol tedbiri ise, yargılama devam ederken, yani henüz cezanın kesinleşmediği bir aşamada uygulanır. Denetimli serbestlik (m/A) ve adli kontrol tedbirinin uygulanması denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından takip edilmektedir.

Adli Kontrol Tedbirleri Nelerdir?

Mahkeme tarafından adli kontrol altına alınmasına karar verilen şüpheli veya sanığın bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulması mümkündür. Adli kontrol tedbirine karar veren ceza mahkemesi, şüpheli ve sanığı ne şekilde adli kontrol altına aldığını kararında açıkça belirtmelidir. Adli kontrol, kişinin bir edimi yerine getirmesi (örn, imza atmak) şeklinde pozitif bir yükümlülük olabileceği gibi, yapmama şeklinde (örn, belirli yerlere gitmeme) şeklinde negatif bir yükümlülük de olabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, şüpheli veya sanık, mahkeme tarafından şartları oluştuğunda aşağıdaki adli kontrol tedbirlerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulabilir (CMK md/3):

  • Yurt dışına çıkış yasağı: Yurt dışına çıkış yasağı, uygulamada en çok karşılaşılan adli kontrol tedbiri çeşididir. Sulh ceza hakimliği veya mahkeme yurt dışına çıkış yasağı kararı aldığında, karar UYAP üzerinden derhal tüm yurtdışı çıkış noktalarına (havalimanı, gümrük) bildirilmektedir.

  • İmza Uygulaması: Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

  • Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

  • Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

  • Hâkim veya Cumhuriyet savcısı bu yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.

  • Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

  • Güvence Bedeli (Kefalet): Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak. Adli kontrol şartları mevcut olsa bile mahkemeler kefalet istenmesi yöntemine çok az başvurmaktadır.

  • Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.

  • Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

  • Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

  • Konutunu terk etmemek (ev hapsi).

  • Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

  • Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

Adli Kontrol Kararına İtiraz Edilmesi ve Kaldırılması (CMK m/2)

İtiraz, hakim veya mahkeme kararlarına karşı, kararın bir daha başka bir merci tarafında gözden geçirilmesi için başvurulan bir kanun yoludur. Adli kontrol tedbiri kararına karşı da itiraz kanun yoluna başvurulabilir (CMK m/2). Şüpheli veya sanığın adli kontol kararına itiraz edilmesi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra hâkim veya mahkeme beş gün içinde adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar verebilir. İtiraz üzerine, tedbirin kaldırılması yerine, adli kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülüklerin bütünüyle veya kısmen kaldırılmasına, değiştirilmesine veya şüpheli/sanığın bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutulmasına da karar verilebilir.

Adli kontrol kararına itiraz süresi, kararın yüz yüze verilmesi halinde öğrenilmesinden veya yoklukta verilmişse tebliğ edilmesinden itibaren 7 gündür.

Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi (vasi, veli vb.), eşi ve avukatı şüpheli veya sanık adına adli kontrol kararına itiraz edebilirler (CMK m/1).

Adli kontrol kararına itiraz edilmese bile, Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından karar verilir (CMK m/4).

Adli Kontrol Kararına İtirazın İncelenmesi Usulü

Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına aittir (CMK m/3-b).

Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir (CMK m/3-c).

Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir (CMK m/3-d).

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler (CMK m/3-e).

Adli Kontrol Kararı ve Elektronik Kelepçe Takılması

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanıklara elektronik kelepçe takılması da mümkündür (Denetimli Serbestlik Yönetmeliği md). Adli kontrol kararının niteliğine göre, yükümlünün evinde veya evin çevresinde serbestçe hareket edebileceği alanlar belirlendikten sonra yükümlünün ayağına elektronik kelepçe takılmaktadır.

Elektronik kelepçe açılırsa sistem alarm vermektedir. Elektronik kelepçenin açılması veya belirlenen alanın dışına çıkılması adli kontrol kararının ihlali kabul edilmektedir. Elektronik kelepçeyi açarak yükümlülüğü ihlal eden kişinin tutuklanması söz konusu olacaktır.

Adli Kontrol Tedbiri Kararı Hangi Mahkeme Tarafından Verilir?

Adli kontrol kararı, hem soruşturma aşamasında hem kovuşturma aşamasında verilebilir. Buna göre, soruşturma ve kovuşturmada adli kontrol tedbirine karar verme usulü şu şekildedir (CMK md):

  • Soruşturma aşamasında; Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile şüpheli soruşturmanın tüm aşamalarında adlî kontrol altına alınabilir. Cumhuriyet savcısının talebi yoksa, Sulh Ceza Hakimliği kendiliğinden adli kontrol kararı veremez. Ancak, soruşturma aşamasında tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine sevk edilen şüpheli, hakimlik tarafından tutuklama yerine kendiliğinden adli kontrol altına alınabilir.

  • Kovuşturma aşamasına; sanık hakkında yargılama yapan mahkeme hangisi ise adli kontrol tedbirine karar verme yetkisi de o mahkemededir. Kovuşturma aşamasında genel yetkili mahkemeler, asliye ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemesi olmak üzere iki mahkemeden oluşmaktadır. Ayrıca çocuk mahkemesi, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi vb. gibi özel mahkemeler de kovuşturma aşamasında adli kontrol kararı verebilir.

Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkeme; adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

Adli Kontrol Ne Kadar Sürer? (CMK /A)

sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda adli kontrol uygulamasının ne kadar süreceğine dair açık bir düzenleme yapılmıştır. Adli kontrol tedbirinin süresine dair düzenleme tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından karar verilir (CMK m/4)

Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır (CMK m/A)

Hüküm kesinleştikten sonra adli kontrol tedbiri kendiliğinden kalkacaktır. Kesinleşen hükmün infazı aşamasında, yargılama aşamasına ilişkin olan adli kontrol hükümleri uygulanamaz.

Adli Kontrol Tedbirine Uyulmaması ve Sonuçları (CMK md)

Adli kontrol şartlarını isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. Adli kontole uyulmaması halinde tutuklama kararı verilmesi yetkili merciin takdirine bağlıdır. Adli kontrol kararının ihlali halinde, mahkeme gerekli görürse tutuklama kararı yerine adli kontrolün biçimini değiştirebilir veya aynen devamına da karar verebilir.

Hemen belirtelim ki, bazı şüpheli veya sanıklar azami tutukluluk süreleri dolduğu için adli kontrol altına alınarak tahliye edilmektedir. Azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali halinde de hakim tutuklama kararı verebilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz (CMK md/2).

Güvence Verilmesi (Kefaletle Tahliye) Nedir? (CMK md)

Uygulamada kefaletle tahliye olarak adlandırılan belli bir güvence verilmesi de bir adli kontrol çeşididir. Şüpheli veya sanık belli güvenceler göstermek şartıyla adli kontrol altına alınabilir. Şüpheli veya sanık tarafından gösterilecek güvence, aşağıda yazılı hususların yerine getirilmesini sağlar :

  • Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunması.

  • Aşağıda gösterilen sıraya göre ödemelerin yapılması:

    • Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararların giderilmesi ve eski hâle getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları.
    • Kamusal giderler.
    • Para cezaları.

Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvencenin (kefaletin) yukarıdaki zarar, masraf, ceza, gider vs. hangilerini ne miktarda karşıladığı ayrı ayrı gösterilmelidir.

Yurtdışına Çıkış Yasağı Nedir? Nasıl İtiraz Edilir?

Yurtdışına çıkış yasağı, şüpheli veya sanık hakkında soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında Türkiye dışına çıkışının tedbiren yasaklanmasıdır. Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkeme tarafından kararlaştırılan yurtdışına çıkış yasağı geçici bir yargılama önlemidir.

Yurtdışına çıkış yasağına itiraz süresi, yasal yollardan kararın öğrenilmesinden (tefhim veya tebliğ) itibaren 7 gündür. İtiraz süresinin sona erse bile, yurtdışına çıkış yasağı kararını veren mahkemeye başvurularak söz konusu tedbirin kaldırılması veya başka bir tedbire çevrilmesi her zaman istenebilir.

Soruşturmada Verilen Adli Kontrol Kararı Kovuşturmada Devam Eder mi?

Soruşturma aşamasında savcılığın talebiyle sulh ceza hakimliği tarafından adli kontrol kararı verilmektedir. Soruşturma aşamasında verilen adli kontrol kararı, kovuşturma aşamasında kendiliğinden devam etmez.

Kovuşturma aşamasında, yani dava açıldıktan sonra, davaya bakmakla görevli mahkeme adli kontrol tedbiri kararının devamı yönünde bir karar almadığı müddetçe soruşturma aşamasında verilen adli kontrol kararı kendiliğinden kalkar. Dava açıldıktan sonra mahkeme tensip zaptı düzenleme aşamasında adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği konusunda bir karar almalıdır. Mahkeme tarafından tensip zaptıyla adli kontrole dair herhangi bir karar alınmadığı takdirde, adli kontrol tedbiri kendiliğinden kalkar. Ancak, uygulamada tensip zaptı ile adli kontrolün devamına karar verilmese bile, mahkemelerin talep üzerine adli kontrolün kaldırılması için yeni bir karar aldığı görülmektedir.

Adli Kontrol Şartıyla Serbest Bırakılan Kişi Tutuklanabilir mi?

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan kişi aleyhine Cumhuriyet savcısı tutuklanması istemiyle itiraz kanun yoluna başvurabilir. Savcılığın başvurusu üzerine adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanık şartları varsa tekrar tutuklanabilir.

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanık , adli kontrol gereği uyması gereken (imza atma, belli bir yerde ikamet etme, elektronik kelepçe takma vs.) yükümlülüklere uymadığı takdirde de tutuklanabilir (CMK md/1). Ancak, adli kontrol yükümlülüklerini yerine getiren şüpheli veya sanık tutuklanamaz.

Adli Kontrol Sicile İşler mi?

Adli sicil kaydı, kesinleşmiş mahkeme kararına dayanılarak kişiler hakkında ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bilgilerin kaydedildiği sisteme denilmektedir.

Adli kontrol tedbiri, bir ceza mahkumiyeti kararı veya kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile hükmedilen başka bir hüküm çeşidi de değildir. Bu nedenle adli kontrol tedbiri adli sicil kaydına işlemez.

Adli Kontrol Tedbiri Altında Geçen Süre Cezadan Mahsup Edilir mi?

Kural olarak, adli kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez (CMK m/6).

Ancak, CMK m/3-(j) bendinde belirtilen konutunu terk etmemek yükümlülüğü (ev hapsi), hükümlülük halinde cezadan mahsup edilebilir. Konutunu terk etmemek yükümlülüğü (ev hapsi) altında geçen her iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.

Adli Kontrol Yargıtay Kararları

Adli Kontrol Tedbiri Yargıtay Kararları


Yurtdışına Çıkış Yasağı Adli Kontrol Tedbiri Nedeniyle Manevi Tazminat

Adli kontrol koruma tedbiri nedeniyle açılan tazminat davasında, davacının durumunun Ceza Muhakemesi Kanuna göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemini düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanununun /1. maddesi tazminat ödenmesini kabul ettiği tedbir işlemlerini şu şekilde göstermiştir.

Bunlar:

a-Yakalama

b- Tutuklama

c- Arama

d- El koyma

e- Kanuni gözaltı süresi içinde hakim önüne çıkarılmama,

f- Yakalama veya tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkanlarından yararlandırılmama,

Fıkradaki açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, adli kontrol, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme gibi koruma tedbirleri için tazminat ödenmesi kabul edilmemiştir.

Bununla beraber, somut olayda hakkında 9 yıl 1 ay 16 gün ( gün) süre ile uygulanan yurt dışı çıkış yasağı adli kontrol tedbirinden dolayı davacının (sanığın) manevi olarak zarar gördüğü ve görmesi hayatın olağan akışına göre, tartışmasız ve aşikardır.

Genel olarak tutuklama sanığın yargılamada hazır bulunmasını, maddi gerçeğin araştırılmasını temin etmek veya yargılama neticesinde verilecek cezanın infazını sağlamak amacıyla başvurulan bir koruma tedbirdir. Bazı durumlarda tutuklama koruma tedbiri ile ulaşılabilecek sonuçlara daha hafif tedbirler yoluyla da ulaşılmak mümkündür. Adli kontrol tedbiri de uygulamada genel olarak sıkça başvurulan bu tedbirlerden bir tanesidir. sayılı CMK’nın ve devamı maddelerinde tutuklama tedbirinin oranlılık (ölçülülük) kriteri çerçevesinde (CMK’nın /1. vd) uygulamasını sağlamak amacıyla tutuklama koruma tedbirine alternatif bir koruma tedbiri olarak düzenlenen adli kontrol kurumu ile kişi özgürlüğünün en az şekilde sınırlandırılması yoluyla tutuklamanın sonuçlarına ulaşılması amaçlanmıştır. Kısaca, adli kontrolün amacı tutuklama koruma tedbirinde de genel olarak öngörülen, şüpheli veya sanığın kaçmasını, saklanmasını veya delilleri karartmasını önlemek, tanık ve mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimine engel olmak ve yargılamanın sağlıklı şekilde yapılmasını sağlamaktır. Tutuklama koruma tedbiri yönünden, başvurulan bu tedbirin ne kadar süreceği konusunda yasada azami bir kısım süreler belirlenmesine karşın, kanunda adli kontrol tedbirinin uygulanması açısından her ne kadar bir üst sınır belirtilmemiş ise de, bir koruma tedbiri olması nedeniyle, adli kontrol tedbiri de geçici olup, bunu haklı kılan şartlar ortadan kalkınca bu tedbirin de kaldırılması gerektiği kuşkusuzdur. Zira burada amaç, kural olarak kişi hürriyetini tam manasıyla sınırlandırmamak suretiyle veya daha geniş bir ifade ile kişinin belirlenen yükümlere uymak kaydıyla toplumsal ve bireysel yaşamını olağan şekilde sürdürmesine olanak sağlanmasıdır. Bu kapsamda tazminat talebine konu edilen dava konusu somut olayda, davacı hakkında uygulanan adli kontrolün Anayasanın maddesinde öngörülen temel hakların sınırlandırılmasında geçerli olan ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Ölçülülük ilkesi, genel bir ilke olup, adli kontrol tedbiri kapsamında yer alan yükümler açısından da geçerli olan bir ilkedir. Adli kontrol kararının verildiği hallerde, tutuklama kararının niteliğine ve somut olayın koşullarına göre; şüpheli veya sanık, birey hak ve özgürlüklerine en az müdahaleyi gerektiren yükümlere ve soruşturma ve kovuşturma konusu suçun niteliğine uygun düşen tedbirlere tabi kılınmalıdır. Kısaca ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklere müdahale söz konusu olduğunda sınırlamada başvurulan aracın, amacı gerçekleştirmeye yetecek ölçüde olmasını gerektirir.

Tüm açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, davacı hakkında uygulanan adli kontrol tedbiri nedeniyle oluştuğu anlaşılan zararın CMK’nın /1. maddesi kapsamında açıkça lafzi olarak belirtilmediği, ancak tarih ve sayılı Kanunun maddesiyle CMK’nın maddesine eklenen 3. fıkradaki “Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, davacı (sanık) hakkında uzun süre uygulanan adli kontrol tedbiri açısından tutuklama ile serbest bırakma arasında düşünülen ve serbest bırakmanın oluşturabileceği zararları gidermek için uygulanan adli kontrolün bir aşamadan sonra seyahat özgürlüğünün sınırlandırıldığı, bu sınırlama ile kişi özgürlüğünün kısıtlanması olan tutuklama ile arasında bir derece ve yoğunluk farkı olduğu, davacıya uygulanan tedbirin seyahat özgürlüğünü kısıtlama tedbirini aştığı ve davacıyı özgürlükten yoksun bıraktığı, oranlılık ilkesinin ihlal edildiği, kanun ile belirlenen amacın dışına çıkıldığı ve uygulanan tedbirin ölçüsüz hale geldiğinin anlaşılması karşısında, davacı hakkında ilk kararın verildiği tarihinden sonra uygulanmaya devam edilen adli kontrol tedbiri nedeniyle davacı yararına (hak ve nasafet ilkelerine uygun) makul oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davacı lehine eksik manevi tazminata hükmedilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay Ceza Dairesi / E. , / K.).

Adli kontrol kararına itiraz, ceza soruşturma veya dava dosyası değerlendirilerek bir avukat tarafından yapılmasında yarar olan bir kanun yoludur.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere [email protected] adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

“Elektronik kelepçe hayatınıza girince ikinci bir telefon gibi sürekli çekiyor mu, şarjı ne durumda diye kontrol etmek zorundasınız.

“Kelepçede bir GPS sisteminin olduğu başka bir alet daha var, onu asla düşürmemeniz ve onsuz dolaşmamanız gerekiyor.

“Ayak bileğinize takılı büyük bir saat gibi bileği saran ayakkabı giyemiyorsunuz, ayakkabı içinde acı veriyor ya da uyurken hareket ettiğinizde bilekte sıkışıyor yaralayabiliyor…”

Elif Bulut elektronik kelepçe ile yaşamı böyle özetliyor.

Kadınlara şiddet uygulayan erkekler için bir cezalandırma yöntemi, kadınlar açısından ise erkeklerden korunma aracı olarak düşünülen elektronik kelepçe, Türkiye’de demokrasi mücadelesi verenler için “modern bir pranga”ya dönüştü. 

Aynı zamanda HDP İstanbul İl Başkanı da olan Bulut, ayağına kelepçe takılan yüzlerce isimden biri.

Bulut, 4 Şubat’ta Birleşik Mücadele Güçleri’nin açıklamasına katılmak için Kadıköy’e gittiğinde 61 kişi ile gözaltına alınmış ve 8 Şubat’ta yaşadığı ilçeden çıkamama cezası kararı ile serbest bırakılmıştı.

"İlçeden çıkamama cezasını" Bakırköy’deki evinde geçiren Bulut’un ayağına 12 Şubat Cuma elektronik kelepçe takıldı. Ne zaman çıkarılacağı, ev hapsi cezasının ne zaman biteceği konusu ise muamma.

“Sınır ihlali yapıyorsunuz denildiğinde ilçedeydim”

Bulut o günden sonra yaşadıklarını anlatıyor.

"Kelepçe takıldığında ikinci gün düşürdüm. 10 dakika sonra Ankara Denetimli Serbestlik Birimi aradı. 'Kelepçeyi tornavida ile çıkarmaya çalışıyorsunuz diye uyarı geldi, ne yapıyorsunuz?' diye sordular.

"Ben de 'düştü' deyince, 'bir görevli gelip kontrol edecek' dedi, sonraki iki gün görevli geliyorum, geleceğim, gelemedim diye diye teyakkuzda bekletti beni, sonra haber vermeden kapıda belirdi. 'Bugün deniz kenarına inip hava alayım' dedim, kısa bir yürüyüş oldu.

"Çünkü hemen arandım. İlçe sınırı içinde olmama rağmen 'İki dakikadır sınır ihlali yapıyorsunuz, deniz kenarında mısınız, bir daha gitmeyin deniz kenarına?' diye uyarıda bulundular.

"İnsan öyle bir hak gaspı yaşayınca kalabalık metrobüslerin, uzun şehir içi trafiklerin bile ne kadar güzel bir özgürlük olduğunu hatırlıyor, o keşmekeşi özleyeceğimi hiç düşünmemiştim. 

"Bütün hayatınız felç oluyor siyaset ve sosyal hayatınız çok büyük oranda kısıtlanıyor. Bir nevi açık hava hapishanesi gibi hayat başladı benim için.

“Erkek şiddetine karşı mücadele eden kadınların ayağında”

"Bu yöntem iktidarın çok işine geliyor. Sizi hapishanelerde göndermiyor, oradaki bir sayı olmuyorsunuz, kimseyi tutuklamıyor ama siyaset de yapamıyorsunuz.

"Bu yeni yöntem sıklaşmaya başladığında hepimizi bu şekilde evlere kapatmaya çalışacaklar, ortak bir çıkış örgütlemeliyiz, büyük ses çıkarmalıyız diye önerilerde bulunmuştum, konuşmuştuk, bu konuyu ondan bir süre sonra da bu durum benim başıma da geldi.

"İnsan öfkeleniyor, bu cezalandırma yöntemi ilk çıkış zamanlarında kadınları erkeklerin şiddetine karşı korumak için uygulanacak diye propagandası yapılmıştı. Şimdi erkek şiddetine karşı mücadele eden kadınları eve kapatmak için kullanılıyorlar.

“Karşı koymazsak yaygınlaşacak”

"Özellikle 8 Mart Kadınlar Günü sürecini yaşarken sokaklarda daha çok olmamız gerekirken, bizleri demokratik haklarımızı kullanmaktan demokratik olmayan hukuksuz yollarla evlere, ilçelere hapsediyorlar. Topyekün gündemimize girmeli ve karşı koymalıyız yoksa hızlıca yaygınlaşacak bir uygulamaya dönecek.

"İstanbul gibi devasa bir şehirde İl Eş Başkanı olunca gece gündüz yapacak bir sürü iş oluyor. Ne iktidarın dayattığı gündem ne bizim gündemlerimiz, ne işlerimiz bitiyor. Bu kadar yoğun çalışırken birden tüm hareket alanınız kısıtlanıyor.

"8 Mart’a giderken eve hapsedildik"

"Herkes en azından ilçe sınırı içindesin, evden iyidir diyor evet ev hapsinden ya da hapishaneden daha iyi ama haklarınızı kullanamadıktan sonra hiçbirisi iyi değil. İş yapamaz, çalışamaz hale geliyorsunuz, iş yapabilme haliniz online toplantılar ya da ilçede olacak çalışmalar içinde daralmış oluyor.

"39 ilçede yapmanız gereken işleri 1 ilçeye çevirmiş oluyoruz. Kısacası işlevsiz bırakmanın yeni yöntemi. HDP il eş başkanını sözde tutuklamamış oluyorlar ama aslında fiiliyatta tutuklanmış oldum.

"8 Mart dönemindeyiz bir sürü planlamalar çıkarıyorduk, ayrıca Adalet temalı hem kadın hem karma için kampanyalarımız başladı. Yapılacak çok işimiz var ama yapmamanız için haklarınız hukukta bile doğru dürüst karşılığı olmayan bir cezalandırma yöntemi ile gasp ediliyor.

"İlk duruşmayı bekliyoruz"

"Gerçek anlamda bir fikrimiz yok. Normalde bu yaşadığımız hukuksuzluk sistemi içinde bile ’den tutuklama olmuyor, ceza alsanız bile yatarı yok, para cezasına çevriliyor en fazla.

"Bizim bu durumumuz adli kontrol adı altında hayata geçirildiği için o da genelde ilk duruşmada kalktığından biz ilk duruşmayı bekliyoruz. Ama dosya ne zaman hazırlanır, mahkeme ne zaman başlar, o tam bir muamma, açılsa bile kesin kaldırırlar diye bir şart yok yani çok uzun, aylarca sürebilir ya da yapılacak itirazlarda kalkabilir.

"Süreci tersine çevirecek yolları bulacağız"

"Hapishanelerde tutsak ettiklerinde sanıyorlar ki insanların iradeleri kırılıyor, gözlerini korkutuyorlar, oysa girenler umut dolu, morali yüksek, daha enerjik çıkıyor. Biz en azından dışarda birçok imkândan faydalanma şansına sahibiz. Bu süreci tersine çevirecek yolları bulacağız.

"Oturup kaderimize razı bir şekilde bu süreci geçirmeyeceğiz. Hem bu koşullarda yapılabilecek çok işimiz var hem çok üretken geçireceğiz hem de bu cezalandırma yöntemini işlevsiz kılmak için süreci örgütleyeceğiz.

"Kısacası faşizm durmuyor ki biz de evlerdeyiz diye sadece oturup dinlenelim. Hem dinleneceğiz hem yenileneceğiz hem de süreci tersine çevirebilecek yeni yeni işler yapacağız. Yani kısacası bizleri evlere sığdıramazlar."

Ev hapsi ve elektronik kelepçe neden yeniden gündemde?

Türkiye'de ev hapsi bilindiği kadarıyla 'de Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan için uygulandı. 

Başbakan Necmettin Erbakan'ın "kayıp trilyon" davasında belgede sahtecilik suçundan aldığı 11 aylık ceza oldu. Erbakan bu ceza sırasında evden izinle ayrılabildi ve üçüncü dereceye kadar akrabaları ve sosyal çevresiyle görüşebildi, görüştüğü kişiler Denetimli Serbestlik Kurumu'nca sınırlanabildi.

Elektronik kelepçe uygulaması ise 'te ilk olarak uygulanmaya başladı.

Şimdilerde ise ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulaması, 2 Ocak 'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasının ardından başlayan eylemlerde gözaltına alınanlara uygulanmaya başladı. 

Bir ayı geride bırakan Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atanmasını protesto eden eylemlerde, en az öğrenci gözaltına alındı, 25'i ev hapsinde ve 11'i tutuklandı.

Ev hapsindeki öğrencilere elektronik kelepçe takılması ile konu yine kamuoyunun gündemine geldi. 

İlk olarak erkek şiddetinin önlenmesi için 15 ilde pilot uygulaması kapsamında kullanılan elektronik kelepçe takip sistemi ile kadınların güvenliği 7/24 sağlanmaya çalışılıyor. Elektronik kelepçenin geniş bir kullanım alanı olduğu görülüyor.

Elektronik izleme sistemi olarak kullanılmak üzere tasarlanan elektronik kelepçe, kişinin toplum içinde takibinin ve denetiminin sağlanması sağlar.

Bu durum, kişilerin elektronik haberleşme yöntemleri ile toplum içinde izlenmesi ve gözetim altında tutulmasını ifade ediyor.

Ev hapsi, hafif suçlarda mahkemeler tarafından verilen hapis cezalarının kişinin kendi konutunda geçirmesi anlamına geliyor.

Mahkeme tarafından ev hapsi ile cezalandırılan kişi hapis cezası sonuna kadar konutundan dışarı çıkamaz. Cezasını çekeceği konuttan çıkıp çıkmadığı ise elektronik kelepçe sistemi ile takip ediliyor.

Hangi durumlarda uygulanıyor?

Ev hapsi için suçların hafif olması ve mahkemede yargıç tarafından karar verilmesi gerekiyor.

Yine mahkeme kararıyla ceza bitene kadar kalması zorunlu olup belirli zamanlarda belirli saatler kadar dışarıya çıkma şansı olabiliyor.

Cezasını çekerken herhangi bir yere gidip gidilmediği ayağında bulunan elektronik kelepçeyle takip ediliyor.

(EMK)

Elektronik kelepçe ile takip edilen vakada kadına şiddet olayının yaşanmadığı 'de İçişleri Bakanlığınca açıklandı. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Bahar Ünlüer Öztürk, kadına şiddetle mücadelede önemli bir yöntem olan elektronik kelepçe uygulamasında sıkıntılar yaşandığına dair detayları anlattı.

BÜYÜKŞEHİRLERDE İHTİYAÇ DAHA FAZLA

Sözcü'de yer akan habere göre; Bahar Ünlüer Öztürk, elektronik kelepçe sayısının sınırlı olduğunu belirterek bu durumun mahkeme kararlarına da yansıdığını aktardı. Öztürk, “Elektronik kelepçe, hem adli kontrol hükümlerinden biri olarak  hem de kadına yönelik şiddet vakalarında alınan koruma kararlarının uygulanıyor. Ancak sayısı oldukça sınırlı. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde elektronik kelepçe ihtiyacı daha yüksek. Elektronik kelepçe sayısının az olmasından dolayı mahkemeler koruma kararı yerine uzaklaştırma kararı veriyor. Bu durum çeşitli sorunları da beraberinde getiriyor.”

KORUMA KARARI ALMAKTA ZORLUKLAR YAŞIYORUZ

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun veya Sayılı Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 8 Mart 'de kabul edildi. 20 Mart 'de de Resmî Gazete'de yayındı. Bu kapsamda şiddet olaylarında elektronik kelepçe uygulamasını talep etiklerini belirten Öztürk,  “Fakat sayının sınırlı olması ve İstanbul'daki dava sayısının fazla olması nedeniyle zaman zaman kararları uygulanmıyor. Mağdur hakkında koruma kararları almakta güçlükler yaşayabiliyoruz” dedi.

Öztürk, Elektronik kelepçenin hem koruma kararlarında hem de adli kontrolde uygulandığını belirterek, “İstanbul öyle bir yer ki, Anadolu'da şiddetten kaçan kadın da İstanbul'a geliyor.  Dolayısıyla İstanbul vakanın yaşandığı yer olmasa da kişinin bulunduğu yer oluyor. O sebeple elektronik kelepçe ihtiyacı daha da fazla ve sayı sınırlı. Hakimler, sayı sınırlı olduğu için bu koruma kararlarını vermekte çekiniyorlar” diye konuştu.

ELEKTRONİK KELEPÇE ÖNEMLİ BİR UYGULAMA

Benzer bir dosyası olduğu bilgisini paylaşan Öztürk, “ sayılı kanun uyarınca koruma talep ettik. Mahkeme uzaklaştırma kararı verdi. Aleyhine karar verilen kişi, sürekli olarak kararı ihlal ediyor. Ben de bu ihlale dayanarak elektronik kelepçe kararı verilmesini istiyorum. Hakim bu kısıtlılıktan olsa gerek bir türlü bu kararı alamadı daha. Birçok meslektaşımdan da benzer şikayetler geliyor. Aslında elektronik kelepçe koruma kararlarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için de çok önemli bir uygulama” açıklamasını yaptı.

ELEKTRONİK KELEPÇENİN KISA TARİHİ

Elektronik kelepçelerin geçmişini hatırlamak için çok geçmişe gitmeye gerek yok. Arşivlere göre, elektronik kelepçe kadına şiddet için atılmış bir adım. 15 Eylül 'de TBMM Araştırma Merkezi Müdürlüğünce hazırlanan raporda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin tarafından gündeme getirilen elektronik kelepçe İspanya başta olmak üzere kadına şiddete karşı ‘caydırıcı' oldu. İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı iş birliğinde 'dan bu yana 15 ilde pilot olarak sürdürülen “Elektronik Kelepçe Uygulaması” aktif hale getirildi. TBMM tarafından 8 Mart 'de kabul edildi. 20 Mart 'de de Resmî Gazete'de yayındı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü: Elektronik kelepçe kadına karşı şiddetle mücadelede etkin şekilde kullanılıyor mu?

 yılında elektronik kelepçeyle ev hapsine mahkum edilmiş bir kişi

Kaynak, Getty Images

6 yıl önce, 8 Mart 'te Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir araya gelerek, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadele etmek için elektronik kelepçe uygulamasının devreye girmesi adına bir protokol imzaladı.

Şiddet faili ya da şüphelisi olan erkeklere yönelik uzaklaştırma kararı alan kadınların korunması için devreye girmesi planlanan elektronik kelepçe, bazı şehirlerde başlayan pilot bir uygulama oldu.

İçişleri Bakanlığı'nın ocak ayında yaptığı açıklamaya göre elektronik kelepçe bugüne kadar vakada kullanıldı.

Ancak avukatlara ve kadın hakları aktivistlerine göre bu sayı yeterli değil.

Avukat Selin Nakıpoğlu, "Günde en az üç kadının erkek şiddeti sonucu hayatının çalındığını düşünürsek elbette bu rakam çok düşük" diyor.

Nakıpoğlu, "Şiddet failleri hakkında uzaklaştırma kararı alan kadınlar, uzaklaştırma kararlarını ihlal eden erkekler tarafından öldürülüyor. Kolluk güçleri ancak kadınlar öldükten sonra geliyor; elektronik kelepçe kadınları hayatta tutmak için kullanılmıyor" sözlerini de ekliyor.

Diğer yandan Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan rektörü protesto amacıyla düzenlenen eylemlere katılan onlarca kişiye elektronik kelepçe takılması kararı alındı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Genel Sekreteri Fidan Ataselim, kadına yönelik şiddetle ilgili ivedi kararlar alınmasını savundukları bir dönemde "Boğaziçi Üniversitesi'nde demokratik itirazlarını dile getirenlerin bir gecede yakalanmasının" bir çelişki olduğunu öne sürüyor.

Ataselim, "Kadın katillerine, şüpheli kadın ölümlerinde olası faillere, tecavüzcülere hemencecik takılmayan o kelepçe, gençlere ve bir üniversiteye vuruldu" saptamasını da ekliyor.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada elektronik kelepçenin kadına şiddetle mücadele etmek için yaygınlaştırılmaya başlandığını vurgulayarak, "Elektronik kelepçe uygulamasını 81 ilde yüksek riskli vakalarda kullanarak şiddet mağdurlarını etkin şekilde korumaya devam edeceğiz" dedi.

Yerli elektronik kelepçe de üretilecek

Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasında imzalanan protokolle 8 Mart 'te elektronik kelepçe uygulamasına dair bir karar alındı.

Bu karar, sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" kapsamındaydı.

Aynı zamanda İçişleri Bakanlığı'nın bin kapasiteli Elektronik Kelepçe İzleme Merkezi'ni bu yılın ocak ayında devreye sokacağı belirtildi.

Diğer yandan İsrail'den ithal edilen elektronik kelepçeler yerine yerli üretimin hayata geçirileceği geçen yıl Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank tarafından açıklandı.

Üretilen yerli kelepçelerin test amaçlı Eylül 'de Adalet Bakanlığı'na teslim edileceği aktarılmıştı.

'Personelin ve kelepçenin yetersiz olduğu söyleniyor'

Ancak avukatlar, kadına karşı şiddet davalarında hakimlerin elektronik kelepçe kararını çok nadir verdiğini vurguluyor.

Karar alınsa dahi personel ya da kelepçe eksikliğinden uygulamaya geçilmediği belirtiliyor.

Avukat Yelda Koçak, "Potansiyel şiddet faillerini durdurmak amacıyla uygulanması yönünde talep etsek de bir türlü elektronik kelepçeyi taktıramıyorduk. 'Yeterli personel yok, yeterli kelepçe yok' yanıtı verildi hep" diyor.

Bu yüzden avukatlar, Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine katıldıkları için ev hapsi verilen öğrencilere elektronik kelepçe takılması kararının çelişkili olduğunu dile getiriyor.

Avukat Koçak, "Devletin elinde bu kadar kelepçe var madem, madem ki 24 saat içinde takabilecek personeliniz var, neden kadınların hayatı için istihdam edilmiyor bu personel ve kadınlar için kullanılmıyor bu kelepçeler, diye soruyoruz" açıklamasında bulunuyor.

'Sadece kadına karşı fiillere özgü bir sistem olarak kurgulanmadı'

Konuyla ilgili BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, elektronik kelepçenin sonuna kadar 15 pilot ilde uygulandığını aktardı.

Bu sistemin özellikle yüksek riskli vakalarda şiddet mağdurlarının can güvenliğinin sağlanmasında son derece etkili olduğunu vurgulayan Bakanlık, bunun üzerine ülke geneline yaygınlaştırılması çalışmalarının İçişleri Bakanlığı ile işbirliğinde tamamlandığını ifade etti:

"Yeni sistem, kadına yönelik şiddetle mücadeledeki kararlılığımız ve sayılı kanunun etkin uygulanması çerçevesinde atılmış önemli bir adımdır."

Elektronik kelepçelerin diğer suçlarla ilişkili davalarda kullanılmasıyla ilgili eleştirilere yanıt olarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, "Sadece kadına karşı fiillere özgü bir sistem olarak zaten kurgulanmış veya bu şekilde duyurulmuş değil" açıklamasında bulundu.

İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ise konuyla ilgili sorularımıza yanıt vermedi.

"Uzaklaştırma kararı cebinde olan yüzlerce kadın öldürülüyor"

Avukatlar, şiddet faillerinin ev hapsine alınmadan da elektronik kelepçe ile kadınların korunmasının mümkün olduğu görüşünde.

Avukat Yelda Koçak, modemin kadınlara verilmesi takdirinde potansiyel failin yaklaşmasıyla sinyal göndermesinin sağlanabileceğini aktarıyor:

"Polis, yaklaştığı sinyalini alır almaz olay yerine müdahale ettiğinde kadınlar hayatta kalır, ki biliyoruz, uzaklaştırma kararı cebinde olan onlarca, yüzlerce kadın öldürülüyor. Ve kadınlar defalarca başvuru yapıyorlar. Bunun en uç örneği Eskişehir'de Ayşe Tuba Arslan'dır."

Eskişehir'de yaşayan Ayşe Tuba Arslan, yılında hakkında 23 defa suç duyurusunda bulunduğu eski eşi tarafından öldürüldü.

Arslan'ın son dilekçesinde eski eşiyle ilgili, "Yalçın Özalpay isimli şahısla ilgili başvurmadığım hukuki işlem kalmadı. Bu şahıstan ölüm tehdidi alıyorum. Benim ölümüm gerçekleşince mi bana yardım edeceksiniz?" dediği ortaya çıkmıştı.

Ölümünden sonra Ayşe Tuba Arslan'ın Eskişehir'de savcılık ve emniyete iki yıl içinde Özalpay hakkında hakaret, tehdit ve basit yaralama iddialarıyla 23 kez suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül konuyla ilgili, "Adalet, kapısına gelenin feryadına sessiz kalamaz. Bu konuda yargısal olarak en ufak bir aksaklık yaşandıysa HSK (Hâkimler ve Savcılar Kurulu) gerekli müeyyideyi uygulayacaktır" demişti.

Ancak emniyet birimleri hakkında yapılan soruşturmada 'İhmal yok' sonucu çıktı.

Hakimler ve Savcılar Kurulu da fail Yalçın Özalpay hakkında ev hapsi uygulamayan hakim hakkında 'Kovuşturmaya yer yok' kararı verdi, dosyayı kapattı.

Yalçın Özalpay ise ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

"Caydırıcı etkisini gözlemledik"

Elektronik kelepçe, kadına karşı şiddetle mücadelede tek çare olmasa da işe yarayan pratik bir çözüm olarak görülüyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Fidan Ataselim, elektronik kelepçe kararının alındığı vakalarla ilgili şu gözlemini paylaştı:

"Birkaç ay boyunca caydırıcı etkisinin olduğunu gözlemledik, erkeklerin çekinmelerini sağladı. Hayatına devam edebilen kadınlar oldu."

'Hakların tartışılması şiddeti artırıyor'

Avukatlar ve kadın hakları aktivistleri, kadınların korunması için sayılı kanunun ve İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması gerektiğini vurguluyor.

Şiddete uğrayan ya da baskı altında olan kadınlara gizli bir sığınma imkanının tanınması, doğrudan bir şiddet hattının, cinsel şiddet merkezleri ve tecavüz kriz merkezlerinin kurulması da dile getirilen talepler arasında.

Avukat Selin Nakıpoğlu, "İstanbul Sözleşmesi ile taraf devletlere erkek şiddeti ile mücadele için yüklenen ödevlerden, önleme ve koruma ödevi ihmal edilmektedir" vurgusunu yapıyor.

Avukat Yelda Koçak da İstanbul Sözleşmesi ve sayılı kanun hakkında yürütülen tartışmaların sona erdirilmesi gerektiğini vurguluyor:

"Bunların tartışmaya açılması uygulamaları zayıflatıyor. Faillerde, 'Nasıl olsa devlet bunları kaldıracak, zaten doğru değil' gibi bir izlenime sebebiyet veriyor. Kaldırılmasa bile tek başına tartışılması, şiddeti artıran bir etkiye sahip."

'Uzaklaştırma kararları uygulanmalı'

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Fidan Ataselim de sayılı kanunun şiddete uğrayan kadınları korumayla ilgili maddelerinin etkin uygulanması gerektiği görüşünde:

"Yasanın da söylediği gibi şiddete uğradığını ifade eden, ölüm tehdidi altında olduğunu söyleyen kadınlar, fiziksel şiddete uğrama şartı aranmaksızın korunmalı.

"Kolluk güçlerinin o kadınla ilgili önleyici adımları devreye sokması gerekiyor. Bu tedbirlerden biri uzaklaştırma kararıdır. Bu kararların etkin uygulanması şart. Uzaklaştırma kararının üç kere ihlal edilmesi durumunda hapis cezası var, bunların uygulanması gerekir."

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir