ipek gömlek neden haram / İpek kullanmak - Dinimiz İslam

Ipek Gömlek Neden Haram

ipek gömlek neden haram

Çağımız ve Günümüz Meselelerine Fetvalar

1 - Soru: Kadının başını örttüğü eşarp ve giydiği elbise zinete dahil midir?

Cevap: Sure-i Nur'un ayetinde geçen "zinet" kelimesini, bazı ilim adamlarımız, zinetin kendisini anlamışlar ve "Zineti göstermek haram olunca, zinetin mahallini göstermek daha çok haramdır" demişlerdir. Birtakım İslam uleması da "zinet" kelimesinden muradın zinetin takıldığı yer olduğu görüşünü müdafaa etmişlerdir. Bu alimlerin görüşüne göre, başörtüsü zinete dahil olmaz. (Hak Dini Kur'an Dili c. 4, s. )

Kadınlar takındıkları zinet eşyalarının sarraf vitrinlerinde teşhir edilenlerine bakmanın yasak olmayışı, "zinet" kelimesinden, bunların takıldığı kulak, kol ve gerdan gibi mahallerin olduğu görüşünde bulunan İslam ulemasının tezini kuvvetlendirmektedir.

2 - Soru: Kadının ipek elbise giymesi caiz midir?

Cevap: Evet, caizdir. İpek elbise giymenin haramlığı sadece erkeklere mahsustur.

3 - Behce Fetvalarından: "Sarığın bir ucunu iki omuz arasına ve belin ortasına kadar sarkıtmak müstehabtır." (H. Ec. 2/)

4 - Soru Kadınların saçlarını kesip, zülüf bırakmalan hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap: Kadınların saçlarını uzatmaları ve her bakımdan erkeğe benzemekten sakınmaları gerekir.

5 - Soru: Dizden aşağıya inen bir mantonun altına kısa etekli elbise giymek caiz midir?

Cevap: Manto altına da olsa böyle bir elbiseyi giymek mahzurludur.

6 - Soru: Ailelerimiz topuğa kadar uzun elbise giyse mantoya lüzum kalmadan gezebilir mi? Elbise üzerine manto giymek şart mı?

Cevap: Topuğa kadar elbise giymiş olsa bile, başını, boynunu, göğüslerini ve arkasını örtecek bir çarşaf ve benzeri şeyle kapatması gerekir. Zira vücut hatlarını ve göğüslerini belli eden bir elbiseye bürünmüş bir kadın, "giyinmiş çıplak" sayılmıştır.

7 - Soru: Bir kadın, zinet olarak, ne gibi şeyleri takınabilir?

Cevap: Kadınlar, altın ve gümüş gibi madeni eşyadan, inci ve mücevherat gibi kıymetli taşlardan yapılmış zinet eşyasını takınabilirler. Ancak bunları yabancı erkeklerin dikkatini çekmeyecek şekilde takınmayı; eri için ve evi içinde takmayı prensip edinmelidir.

8 - Behce Fetvalarından: "Erkeklere ipek elbise giymek haramdır." (H. Ec. 2/)

Açıklama: Erkeklerin giymesi haram olan ipek, kurdun imal ettiği ipektir. Suni ipek, pamuk ve keten hükmünde olup giyilmesinde hiçbir mahzur yoktur.

9 - Soru: Kadınların moda icabı fırfırlı, süslü, uzun etek giymeleri İslam'a uygun mudur? Bunların bel kısmı dar, yerde sürünen kısmı ise geniş bulunmakatır, ne dersiniz?

Cevap: Kadın, giyinip kuşanmasında, modayı değil İslam dininin tesettür esaslarını dikkate almalıdır. Giyinişi sade, elbise altını göstermeyecek kadar kalın ve vücut hatlarını belli etmeyecek kadar bol olmalıdır.

10 - Soru: Bugünkü kızların okumaları veya kadın öğretmenlerin ders verdikleri sınıfta başlarını açmaları caiz görülmüş müdür?

Cevap: Kadın cinsinin ilim tahsil etmesi yasaklanmış değildir. Ancak tesettüre riayet edimelidir. Tahsil sırasında tek başına yolculuk yapmaktan sakınmalı. Yalnız kadınların bulunduğu bir yerde ilim tahsil etme imkanını araştırmalıdır. Bunlara riayet edemediği zaman dini müsaade de verilemez.

11 - Soru: Kadın gömlek giyebilir mi? Gömleğin cebi sağ tarafta olursa kadın gömleğidir. Erkek giyemez diyorlar; doğru mu?

Cevap: Kadın, tesettüre riayet etmek şartıyla gömlek de giyebilir. Cebin sağda veya solda olması, kadının veya erkeğin giymesine dini açıdan mani teşkil etmez.

12 - Soru: Kimsenin bulunmadığı yerde avret mahallini örtmek gerekir mi?

Cevap: Avret mahallini örtmek, hem Hakk'ın hem de halkın hakkı bulunan bir husustur. Bu itibarla, kendisinden başka kimsenin bulunmadığı bir yerde dahi avret mahallinin örtülmesi, sahih olan kavle göre vaciptir. Peygamber Efendimiz (sav) bir Hadis-i Şeriflerinde: "Avret mahallimi içimdeki elbisemden gizlemek mümkün olsa elbette ondan bile gizlerdim." buyurmuşlardır. Hz. Ali (ra): "İnsan avret mahallini açınca yanındaki melekler utancından yüzlerini çevirirler" buyurmaktadır.

13 - Kravat takmak bid'at midir, değil midir?

Cevap: Sünnet olan bir giyecek nevine dahil değildir. Adet ve giyiniş olan şeylerde vüs'at vardır. Dalalet sebebi olan bid'at, daha ziyade inanç ve ibadetlerde münhasırdır. Kravat, küfrün sembolü sayılan eşyadan değildir. İsteyen takmaktadır. Bu husustaki müsaade, ancak bir ruhsat-ı şer'iyyedir. Vazifesi, içtimai mevkii itibariyle takmak zaruretini hisseden kimseler, bu ruhsattan faydalanarak takabilirler. İstemeyen veya böyle bir mecburiyeti bulunmayan kimse ise azimetle amel etmeyi tercih etmelidir.

14 - Soru: Kot pantolon giymekte bir beis var mı?

Cevap: Bahsi geçen pantolon erkekler için dar olmamak şartıyla İslami tesettürü yerine getirir ise de, dinine bağlı bir erkek sünnete uygun veya yakın biçimde giyinmelidir.

15 - Soru: Yaz mevsiminde gerek ticaret, gerekse serinlemek için plaja gidilebilir mi?

Cevap: Et satıcılarının müşteri aradığı adeta bir pazar gibi bir yerde mütedeyyin bir insanın bulunması tabii ki doğru değildir. Kadınların bulunmayacağı bir yerde, diz kapaklanna kadar olan kısmın örtülmüş olması halinde ve orada kendisinden başka erkek varsa, onlar da böylesine tesettüre riayet ederlerse denize girilebilir. İslam dini, denize girmeyi değil, tesettürü ihlal etmeyi yasak kılmıştır.

16 - Soru: Erkeklere haram olan ipek elbiseyi erkek çocuklarına giydirmekte bir mahzur var mı?

Cevap: Erkekler için olan mahzur, erkek çocuklar için de geçerlidir. Bunun mahzuru ve sorumluluğu anne ve babayadır. Zira onları alan ve giydiren anne ve babalardır.

17 - Soru: Ben, 15 yaşımdan 20 yaşıma kadar Almanya'da ata sporumuz olan güreşe çalıştım. Bu sahada üstün başarılar elde ettim. Daha sonra vatani görevimi yapmak için memleketime gittim. Şimdi ise terhis olup tekrar Almanya'da çalışmaktayım. Fakat bu hizmetlerin içerisine girdiğim için güreşmemde bir mahzur var mı?

Cevap: Güreş yapmanızda bir mahzur yoksa da, göbekten diz kapağı altına kadar olan kısmı kapalı bulundurmanız şarttır. Güreş ata sporudur. Tesettür (örtünme) de Allah'ın (cc) emridir. Atalarımızın kisbet giyerek güreştiği de unutulmamalıdır. İster yağlı güreş ister serbest veya grekoromen tarzında güreşler olsun, hepsinde göbekten diz kapağına kadar olan kısmı örtmek şartı ile güreşmenizde bir mahzur yoktur. Aksi halde, güreşeceğim diye, bu kısımları açmak doğru değildir.

18 - Soru: İpek elbise giymenin erkeklere haram olduğunu biliyor ve inanıyoruz. Acaba yüzü ipekten olan bir yorgan hakkında dinimizin hükmü nedir?

Cevap: Yorgan da bir nevi elbise hükmündedir. İpek yorganı kullanmak caiz görmemektedir. (Fetava-i Hindiye c. 5, s. )

19 - Soru: Bir kitapta; "Bir erkek haram olan ipeği dünyada giyerse, ahirette ipek giymekten mahrum olur. İpek ise, cennet elbisesidir. O halde cennete giremez" deniliyor. Bu hususta hüküm nedir?

Cevap: Bu iddia, haram olan ipeği, helal olduğuna inanarak giymesi halinde doğrudur. Haram olduğuna inanarak giymesi halinde cennete girmemeyi gerektirecek bir suç mahiyetinde kabul edilemez. İsyanı inkar seviyesinde değerlendirme, doğru bir kıyas yolu değildir.

20 - Soru: Bazı eserlerde sakalı kesmenin haram olduğu yazılıyor. Siz ne dersiniz?

Cevap: Sakal bırakmak sünnettir. Hiç sakal bırakmamış bir kimsenin tıraş olması bu sünneti ihmal olmaktadır. Bunun hükmü de kerahatle ifade edilir. Şayet sakalı bırakır da sonra keser ise, bu kerahet, katmerleşerek haram olur. Çünkü sünneti hor görme anlamı taşımaktadır. Yoksa mutlak manada sakalı tıraş haram olsa, bırakmasının da farz veya vacib olması gerekir. Hükme medhar olacak noktayı iyi tesbit etmek gerekir.

21 - Soru: Bir insanın başındaki beyaz saçı yok etmek için kına ile veya sarı boya ile boyaması sünnet midir?

Cevap: Siyah boya haramdır. Kına yakılabilir. Buhari ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte, "Yahudiler ve Nasraniler (saçlarını) boyamazlar. Siz onlara muhalefet ediniz" buyurulmaktadır. Müslim'in Cabir (ra)'den rivayet ettiği diğer Hadis-i Şerifte de "Bu (saçların beyazlığını (boya ile) değiştirin (ve fakat) siyah (laştırmak)tan çekinin" buyurulmaktadır.

Birinci Hadis, saçların boyanmasına emr ve müsaade gerektirmektedir. İkinci Hadis ise bu müsaadeyi kayda bağlamaktadır.

22 - Soru: Bugünkü adetlerin gereği olan kumaş elbiselerin giyimi ve dikimi, değişik modeller üzerine yapılması, yabancılara uymak gibi bir mana ifade etmesi sebebiyle bir mahzur teşkil etmekte midir? 

Cevap: Örf ve adetlere mahsus işlerde bir genişlik vardır. Bu itibarla, elbiseden beklenen gaye, tesettürü temin etmesidir. Bu tesettürü sünnete uygun biçimde ifa etmeye çalışmak, evla olan tarafı ifade eden bir husus olmaktadır. Gayrimüslimlere benzemek tehlikesi, küfrün sembolü olarak kabul edilen haç, zünnar vesairededir. Böyle bir benzeyişten ve bir de moda kabuğunun içine sokularak Müslümanların arasında yayılmak istenen çıplaklık temayülünden son derece sakınmalıdır.

KADINLAR DIŞARIDA ve EVDE NASIL HAREKET ETMELİ?

23 - Soru: Ev içinde de tesettüre riayet gerekir mi?

Cevap: Sorunuzda erkek-kadın diye bir ayırım yapmadığınız için biz de cevabı mutlak bir ifade ile vermeye çalışacağız. Dinimizin hükümlerine göre; erkek veya kadın, vücudundan örtülmesi gereken uzuvların kapatılması, melaikeye karşı saygının icabı ve dini hükümlere bağlılığın örneğidir. Açılmanın hududu, dinen günah sayılacak hadde varmasa bile, örtünmekte sevap vardır.

24 - Soru: Arkadaşlanmızın evlerine gidip gelmelerimizde, kadın ve erkek aynı odada oturuyoruz. Bundan kendimizi çekemiyoruz. Bunun mahzuru ve dinimizin hükmü nedir?

Cevap: Kadın ve erkek topluluğunun karışık olarak oturup sohbet etmeleri haramdır. Zira bu, göz zinasına ve kalplere fitne tohumunun saçılmasma, karı ve kocanın arasındaki sevginin sarsılması ile yuvanın yıkılmasına yol açar.

25 - Soru: Ben bir eve misafir olarak gittim. Benden iki yaş büyük bulunan evin hanımı tokalaşmak üzere eline uzattı. Bense elimi çektim. Kadın mahcup oldu. Bu hususu açıklar mısınız?

Cevap: Hiçbir Müslüman erkek, yabancı ve kendisine nikahı düşen bir kadının elini sıkamaz. Böyle bir hareket, Avrupa'dan ithal edilmiş frenk adetidir. Peygamber Efendimiz (sav), "Eller zina eder" buyurmaktadır. Sizin yaptığınız hareket doğru olup, İslamı yaşamak ve öğretmek hepimizin vazifesidir. Günahı işleyip Cenab-ı Hakk'ın huzurunda mahcup olmaktansa. İslam'ın emirlerini dikkate alarak hareket etmek daha münasip bir yoldur.

26 - Soru: Bir erkeğin, mahremi olmayan herhangi bir kadın ile "ölesiye kadar kardeşimsin" demesi üzerine kardeş olmaları veya birbirlerine karşı mahrem muamelesi yapmaları caiz midir?

Cevap: Mahremiyet soy veya nikah hısımlığı (müsaheret) yolu ile yahut da süt emme ve emzirme sebebiyle tahakkuk eder. "Sen benim kardeşimsin" veya "ahiret annemsin" demek suretiyle mahremiyet tahakkuk etmez. Bu gibi sözlerin dini bakımdan hiçbir değeri yoktur.

27 - Soru: Yazın tarlada çalışan kadınlar, terliklerini (yani mantolarını) çıkarabilirler mi? Tarla kadının evidir diyorlar, bu söz doğru mu?

Cevap: Tarlanın sokaktan bir farkı yoktur. Bu itibarla, kadın sokağa çıkarken nasıl örtünüyorsa, tarlada da öyle bulunmalıdır.

28 - Soru: Pazar günü kadınlara va'z yapılabilir mi? Hıristiyanlar pazar günü kiliseye gidiyorlar. Acaba buna bir benzerlik olur mu?

Cevap: Dinimiz, ibadetlerin yapılışında gayrimüslimlere benzemekten bizi yasaklamış bulunmaktadır. Ancak, yapılacak va'z ve irşadın yasak olduğu bir vakit yoktur. Zira, güneşin doğuşundan 50 dakika geçesiye kadar ibadet yapmanın mekruh olduğu vakit de bayram günlerinde va'z ile geçirilmektedir. Bu hususta bir mahzur olmadığının tatbiki delil olarak bayram va'zları gösterilebilir.

29 - Soru: Dinimizde kadının kadınla, erkeğin erkekle karşılaştıkları veya ayrılacakları sırada öpüşmelerinde bir mahzur var mıdır?

Cevap: İslam'da erkeğin erkekle, kadının kadınla sarmaşmaya (sarılmaya) müsaade varsa da, erkeğin erkekle, kadının kadınla da olsa öpüşmesi caiz değildir.

30 - Soru: Müslüman bir kadın, yalnız başına çarşıya alışveriş yapmaya gidebilir mi? Alışverişi, Hıristiyan erkeklerle de olabiliyor. Kocasının izni ile gidiyor. Buna ne dersiniz?

Cevap: Kocası bulunan bir kadın, ne satıcı olarak ne de bir mal almak üzere çarşıya çıkmamalıdır. Onun ihtiyaçlarının tamamını erkeği temin edip ayağına getirmekle mükelleftir.

31 - Soru: Yabancı kadınların mahrem yerlerine bakılmakla göz zinası yapılmış oluyor. Sokakta gezen birçok kadın, başı, ayakları ve kolları çıplak olarak dolaşıyorlar. Şunlara bakmayayım diyorum, ama bir iki değil ki. Yüzlercesi karşıma çıkıyor. Bunlara bakmamanın bir çaresi var mıdır?

Cevap: Başını çevirmek, göz kapaklarını  indirmek ve Allah (cc) korkusu ile nefsi sindirmek suretiyle kendimizi korumak mümkündür. Bir de zaruret olmadıkça bu gibi muhitlere yol uğratmamalıdır.

32 - Soru: Bir kadının eli zinet mahalli midir ve parmağındaki yüzüğü yabancı erkeklerin görmesinde bir beis var mıdır?

Cevap: El, zinet mahalliyse de avret sayılan uzuvlardan değildir. Bu itibarla kadının parmağındaki yüzüğü bir erkeğin görmesinde bir günah yoktur.

33 - Soru: Kadınlara selam verilebilir mi?

Cevap: Bir kimsenin kendi hanımına, annesine, kızına, hala ve teyzesi gibi yakın akrabalarına selam vermesinde bir mahzur yoktur. Ancak, yabancı kadınlara selam vermek yanlış tefsirlere ve dedikoduya sebep olabileceğinden dolayı, doğru görülmemektedir.

34 - Soru: Bazı arkadaşlar, "Avrupa'da kadınların kapalı gezmesi çok dikkat çektiği için, açık gezmeleri daha uygundur" diyorlar. Sözlerinde haklılar mı?

Cevap: Batıl fikir, kıyas noktası olarak alınamaz. Müslüman bir kadın asla açık gezemez.

35 - Soru: Bizim buralarda, Kur'an cemiyetlerinde, kadınlar erkek cemaatin bulunduğu yere geliyorlar. Bu olur mu?

Cevap: Bu gibi yerlerde, kadınlar caminin mahfilinde oturmalı ve önlerini perdelemelidir. Ancak bu şekilde mahzur ortadan kalkmış ve onların cemiyete katılmaları temin edilmiş olur.

36 - Soru: Kadınlar camiye gidebilirler mi? Buna müsaade varsa, bu hususta ne gibi şeylere dikkat göstermesi gerekir?

Cevap: Yaşlı kadınların yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmak için camiye gitmelerine bir şey denilemezse de, genç kadınların evlerinde bulunmaları ve bu dini vazifeyi evde ifa etmeleri akla ve hikmete daha muvafık bulunmaktadır. Bu hususu engelleyen hükümlerin sebebi, dışarı çıktıklarında örtünmeye dikkat göstermemeleri halinde birtakım fitnelerin doğmasına ihtimal bulunmamasındandır. Yoksa cemaate katılmalarına ve imama uymalanna bir engel bulunduğundan değildir. Camiye gidecek kadınlar, kocasından müsaade almalı, koku sürünmemeli, erkeklerin bulunduğu kısımda değil, tenha bir yerde namazını eda etmelidir. Bu hususları ihmal etmeyen bir kadının cemaatle namaz kılmak, cuma ve bayramlarda va'z ve hutbe dinlemek için camiye gitmesi caiz görülmektedir.

37 - Soru: Kadın evinden dışarı çıkmak istese, bunda dikkat edilecek hususlar neler olacaktır?

Cevap: Kadının evde oturması asıldır. Dışarı çıkması bir ihtiyaç ve zaruret sebebiyle olur. Kendisinin işini görüverecek kimsesi bulunmadığı zaman ihtiyaçlarını temin etmek gibi dini bir mazeret ile evinden çıkması caiz görülmüştür. Baba ve annesini görmek, akrabasını ziyaret etmek, kadın arkadaşlarının hatırını sormaya varmak, bilgisinin artmasına yardım edecek ilim ve va'z meclisine veya fetva sormaya gitmek de şer'i sebepler arasındadır. Kadın, böyle bir zarurete dayanarak dışarı çıkacağında, örtünmeye son derece dikkat gösterecektir.

38 - Soru: Kadın, koku (ıtriyat) kullanabilir mi? Esans sürünmüş bir vaziyette sokağa çıkmasında vebal nedir?

Cevap: Kullanacağı koku alkollü olmamak ve süründüğü zaman evinde oturmak şartı ile kadın koku sürünebilir. Kadın, koku süründükten sonra dışarı çıkması icap etse, ya onu tamamen giderecek şekilde yıkamalı veya kokunun tesiri geçesiye kadar evinde oturmalıdır. Bir kadının erkeklerin kalbini kendisi üzerine çekecek şekilde hareket etmesi ve koku sürünüp erkeklerin nazarlarını kendi üzerinde toplaması, iffet bünyanını zorlayan ve zinanın yollarını kolaylaştıran sebeplerdendir. Peygamber Efendimiz (sav) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Kadın koku sürünür ve bunu hissetsinler diye bir (erkek) topluluğunun yanından geçerse, o kadın (sanki) zina etmiş (gibi) dir."

39 - Soru: Küçük bir olaydan dolayı bir kimse anneye veya aileye küfür etse veya küfreden adama "diline sağlık" dese ve "kasti hakaret etmek için küfrettim" derse, onunla ömür boyu konuşmamaya yemin etsem ve yeminimde şunları söylesem, "Seninle konuşanın kendi şahsına ailesi boş ve kendisi kafir olsun" desem ne lazım gelir?

Cevap: Bu gibi yakışıksız bir davranışta bulunan kimseye karşı sarfedilen bu söz, iman ve nikah akdini zedeler. Şayet onunla konuşacak olursa, karısı boş düşeceğinden, dinen nikah akdini yenilemek ve tecdid-i iman etmek gerekir.

40 - Soru: Kabir ziyaretinde bir mahzur var mıdır?

Cevap: Putperest bir kavmin, son derece cahil bir topluluğun içinde peygamberlik ile vazifelendirilen Allah Resulü Hazret-i Muhammed (sav), İslam'ın ilk yıllarında, hem kadına hem de erkeğe kabir ziyaretini yasaklamıştı. İman kalplerde kökleşip İslam'ın hükümleri mü'minler tarafından anlaşılacak hale gelince, Resülullah (sav) Efendimiz, "Sizi kabir ziyaretinden yasaklamıştım. Artık kabirleri ziyaret ediniz. Zira kabir ziyareti, dünya içinde zahidlik verir ve ahireti hatırlatır" buyurmuştur. Hadis-i Şerifin metninde "Fe-zûrûha" emri mutlaktır. Mutlak, kemaline maaruf bulunduğu için verilen müsaadeye erkek ve kadın dahil bulunmaktadır.

Buhari ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte, Peygamber Efendimiz (sav) kabrin yanından geçerken bir mezarın başında ağlayan bir kadın görmüştü. Onu kabir ziyaretinden men eder mahiyette konuşmadı ve sadece "sabret" buyurdu.

Kabir ziyaretinden dönen Hazret-i Aişe (ra)'yi gören Abdullah bin Ebi Melike, "Ey mü'minlerin annesi, nereden yönel (ip gel) mektesin?" demişti. Hazreti Aişe (ra), "Kardeşim Abdurrahman'ın kabrinden (geliyorum)" dedi. Abdullah, "Resülullah (sav) kabirleri ziyaretten nehyetmiş değil midir?" diye sordu. Hazret-i Aişe (ra), "Evet, (önceleri) kabirleri ziyaretten nehyetmişti. Sonra ise oranın ziyaretini emretti" cevabını verdi.

41 - Soru: Kadınların kabir ziyaretini engeller mahiyetteki hükümler ile bu beyan arasında mantık yolu ile tenakuz yok mudur?

Cevap: Tenakuzun tahakkuk etmesi için, ileri sürülen şartlardan biri ve her iki beyanın aynı zamanda yapılmış olması gerekir. Halbuki yasaklama zamanı daha önce olmuş ve umumi mahiyette yasaklama emri verilmiştir. Daha sonraki bir zamanda ise, buna müsaade edilmiştir. Bu itibarla engelleyici Hadisler ile müsaade beyan eden Hadisler arasında tenakuz yoktur. Kadınlar için verilmiş bulunan bu müsaade, birtakım kayıt ve şartlara da bağlanmıştır. Genç kadınların, erkeklerle karışık olarak kabir ziyaretine gitmeleri, fitneye sebep olabilir. Bu bakımdan erkeklerin bulunduğu bir sırada kadınların başı açık, dekolte kıyafet ve ressam tablosuna dönmüş bir yüz ile, parka gider gibi kabir ziyaretine gitmeleri caiz değildir.

   Erkeklerin bulunmadığı bir vakitte, İslami edebe uygun bir şekilde örtünüp, birkaç kadın bir arada kabir ziyaretine gidebilirler. Kabir ziyaretini yasaklayan, "Allah (cc), kabirleri çok ziyaret eden kadınlara lanet etsin" Hadis-i Şerifinin bu husustaki müsaadenin verilmesinden önce sadır olduğu ifade edilmektedir.

42 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'in üvey annesi ve aynı zamanda süt annesi bulunan Zeyneb'in Zeyd'e görünmesi caiz olur." (seafoodplus.info 2/) 

Açıklama: Üvey anne, üvey oğluna, hürmet-i müsahare ile haram olmakta; süt anne ise rada yoluyla haram bulunmaktadır. Her iki cihetten mahrem olunca, hem üvey oğlu hem de süt oğlu bulunan erkeğe görünmesinde dini bir engel bulunmamaktadır.

43 - Netice Fetvalarından: "Hıristiyan olan Hind, ana-baba bir dayısı bulunan Müslüman Amr'a mahrem olup, görünmesi caiz olur." (seafoodplus.info 2/) 

Açıklama: Hemşirenin kızı, dayıya mahrem olmaktadır. Kadının Hıristiyan olması, bu mahremiyeti ortadan kaldırmaz.

44 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in karısı Hind, Zeyd'in üvey babası Amr'a yabancı olup, görünmesi caiz olmaz." (seafoodplus.info 2/)

Açıklama: Kocanın üvey babası, kayınpeder sayılmayacağından, üvey oğlunun karısı ile kendi arasında hürmet-i müsahare meydana gelmez. Bu sebeple Zeyd'in hanımı, kocasının üvey babasına görünemez.

45 - Ali Efendi Fetvalarından: "Buluğ çağına yaklaşmış bir kızın, üvey babasına görünmesi caiz olur." (seafoodplus.info 2/)

Açıklama: Üvey kız ile üvey baba arasında hürmet-i müsahare meydana geldiğinden, hiçbir zaman aralarında nikah caiz olmaz. Bu sebeple bir kızın, üvey babaya görünmesinde dini bir mahzur yoktur.

46 - Netice Fetvalarından: "Hind (isimli kadın), oğlunun kızı Zeynep'in kocası Amr'a güveni olunca, görünmesi caiz olur." (seafoodplus.info 2/) 

Açıklama: Kayınvalideler, damatlara müebbeden haram oldukları gibi, kayınpeder de kayınvalide tarafından büyük anneler de damatlara ebediyet haramdır. Bu haramlık, nikah hısımlığı sebebiyle olmaktadır. Bu kadınların, torunlarının kocalarının yanına çıkmasına dinen müsaade verilmiş olmakla beraber, "güveni olunca" kaydına bağlanmış bulunmaktadır. Güven duyulmayacak ahlaksız kimseler, bu müsaadenin dışında bırakılmıştır.

47 - Soru: Bir kadının yabancı bir erkek yok iken, kendi evinin içinde başı açık bulunmasına ruhsat verilmiştir, deniliyor. Siz ne dersiniz?

Cevap: Evet, böyle bir ruhsat vardır. Ruhsat hiçbir zaman azimet ve takvanın yerini tutamaz. Cevaz, "Ecvef" bir kelime olup, karnı geniştir, birçok şeyleri içine alabilir. Dindarane bir hayatın takvada olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır.

48 - Soru: Bir kadın, kendisiyle ilgili ilmihal bilgilerini bir hocadan öğrenmesi için kocasından istekte bulunsa ve fakat kocası da sorup öğrenmese, kadın kendisi gidip öğrenebilir mi?

Cevap: Bir kadın, yalnız olduğu halde böyle bir şey yapması doğru olmaz. Camiye va'z ve hutbe dinlemeye gider ve yanında başkaca kimseler bulunmak suretiyle güvenilen ve ilmi bulunan bir kimseden sorup öğrenebilir. Sohbette gidildiğinde de mutlaka erkeklerden ayrı bir bölümde olmaları gerekir.

49 - Soru: Bir delikanlı erkeğin, tanımadığı bir kızla zorunlu olmayan konularda konuşmasında dinimizce bir mahzur var mıdır?

Cevap: Elbette mahzurludur.


Konular





GİYİM KUŞAM BÖLÜMÜ.. 4

1. Amr B. Ayn'ın Rivayeti. 4

2. Yeni Elbise Giyen Kimseye Nasıl Dua Edilir?. 5

3. Gömlek Giyme Hakkında Gelen Hadisler. 6

4. Kaftanlar Hakkkında Gelen Hadisler. 7

Meşhur Olmaya Yarayan Elbise Giymenin Hükmü. 7

5. Yün Ve Kıl(Dan Dokunmuş Elbise) Giymek. 8

Yüksek (Fiyatlı) Elbise Giymenin Hükmü. 9

Kaba (Dokunmuş) Elbise (Giymek). 10

6. İpekli (Kumaş Giyme) Hakkında Gelen Hadisler. 11

7. Saf İpek(Ten Dokunmuş Elbise) Giyme Hakkında Gelen Hadisler. 12

8. İpek Elbise Giymeyi Hoş Görmeyenler (İn Rivayet Ettikleri Hadisi Şerifler)13

9. (Elbise Üzerinde) Damga Ve İpek İplik Bulunmasına İzin Vardır. 18

Bir Özürden Dolayı İpek Elbise Giymek. 19

Kadınların İpek Giymesinin Hükmü. 19

Pamuklu Elbise Giymek. 20

Beyaz (Elbise Giymen)İn Hükmü. 20

Elbiseyi Yıkamanın Ve Eski (Elbise Giyme) nin Hükmü. 21

Sarıya Boyanmış (Elbise Giymenin Hükmü). 22

Yeşil Elbise Giymek. 22

Kırmızı Elbise Giymek. 23

Kımızı Elbise Giymenin Caızlıgı Hakkında (Gelen Hadisler). 25

Siyah Elbise Giyme Hakkında (Gelen Hadisler). 25

Saçak (lı Elbise Giymenin Cevazı) Hakkında. 26

Sarık Hakkında (Gelen Hadisler). 26

Vücudun Hiçbir Yeri Açıkta Kalmayacak Şekilde Örtünmek. 29

Elbisenin Düğmeleri(Ni) Çözmek Ve O Şekilde Kalmak. 29

Basın Ve Yüzün Bir Kısmını Bir Örtüyle Örtmek. 30

Eteği (Yerlere Doğru) Sarkıtma Konusunda Gelen Hadisler. 30

Büyüklenme Hakkında (Gelen Hadisler). 33

Eteğin Nereye Kadar Uzanacağı Hakkında (Gelen Hadisler). 35

Kadınların (Giyimi Hakkında) (Gelen Hadisler). 36

"Örtülerini Üstlerine Salsınlar" (Ayeti Kerimesi) Hakkında (Gelen Hadisler)36

Örtünmenin Şekli Nedir?. 37

"Başörtülerini Yakalarının Üstüne Salsınlar"(Ayeti Kerimesi) Hakkında (Gelen Hadisler)38

Kadınların Zinet (Yer)Lerinden Nerelerini Gösterebileceği Konusunda (Gelen Hadisler)38

Köle Hanımefendisinin Saçına Bakabilir. 39

"Kadına İhtiyacı Bulunmayan Erkekler" Ayet-iKerimesi Hakkında (Gelen Hadisler)40

Allah Teâlâ'nın "Mümin Kadınlara Da Söyle Gözlerini (Haramdan) Sakınsınlar" Ayeti Hakkinda (Gelen Hadisler). 41

Başörtüsü(nü Bağlamak) Nasıl Olur?. 43

Mısır Kıptîlerinîn Ketenden Yaptıkları Kubtiyye Denilen İnce Elbiseleri Giymenin Hükmü43

Eteğin Uzunluk Ölçüsü Hakkında (Gelen Hadisler). 44

Ölü (Hayvanların) Derilerinin Temizlenmesi) Hakkında (Gelen Hadisler). 45

Ölü Hayvan Derisinden Yararlanamayacağına Dair Rivayet EdilenHadisler47

Kaplan Ve (Diğer) Yırtıcı Hayvanların Derileri Hakkında (Gelen Hadisler)48

Ayakkabı Giyme Hakkında (Gelen Hadisler). 49

Döşekler Hakkında (Gelen Hadisler). 52

Perde Kullanma Hakkında (Gelen Hadisler). 54

Elbisede Haç Resmi Bulunması. 55

Resim Hakkında Gelen Hadisler. 55

Resmin Hahamlığı Etrafında Meydana Getirilmek İstenen Bazı Şüpheler:. 59


Her müslümanın avret yerlerini örtecek ve kendisini olumsuz hava şartlarından koruyacak kadar giyinmesi farzdır.

Erkeklerin elbisesi kırmızı ve sarı olmamalıdır.

Giyimde esas olan orta yollu olmasıdır. Bununla birlikte Allah'ın ver­diği nimetleri açıklamak için olandan fazla giyinmek müstehabtır. Zira Hz. Peygamber, "Şüphe yok ki Allahu Teala rtimetinin eserini kulunun üzerinde görmeyi ister" buyurmuştur..

Güzel giyinmeyi itina göstermek mubahtır. Kibirlenmek ve başkaların­dan üstün ve farklı görünmek niyetiyle giyinmek ise mekruhtur.

İsraf sayılacak tarzda ve şekilde giyinmek haramdır. Fakirlerin veya orta halli kimselerin zenginleri taklik ederek israfa düşmeleri caiz değil­dir. Zira bu durum fakirliği artırdığı gibi insanlar arasında kıskançlık ve düşmanlık da doğurur.

İpek elbise kadınlar için helal ise de erkekler için haramdır. İpekten yapılmış sair eşyayı kullanmak ise caizdir.

Erkekler altın kullanamazlar. Yalmz gümüş vasair yüzük kullanabilir­ler. Altını diğer madenden az olan alaşımlardan yapılan yüzük takmala­rında bir mahzur yoktur.

Altın dışındaki madenler ağızda koku yaptıklarından altın diş veya al­tın kaplama yapılmasına cevaz verilmiştir.

Bu bilgilerin ışığında İslamm giyim kuşam konusundaki teklifleri şöy­lece özetlenebilir.

1- Giyilen elbise avret mahallerini kapatmalıdır.

2- Giyilen elbise haram veya mekruh olmamalıdır. İpek elbise erkeğin avretini kapatırsa da giyilmesi haram kılınmıştır.

3- Giyilen elbise vücudu gösterecek kadar şeffaf olmamalıdır. Şeffaf olmamakla beraber avret yerlerini belli edecek kadar dar olan elbiseler de giyilmemelidir.

1. Amr B. Ayn'ın Rivayeti

Ebû Saîd el-Hudri'nin şöyle dediği rivayet olunmuştur: Relulullah (s.a.v) yeni bir elbise giydiği zaman gömlekse veya sank-sa(o elbisenin) ismini anar sonra;at "Allalı'im sana hamd olsun, bunu ban sen giydirdin. Ben senden bunun hayrını ve yapılış gayesindekî hayrı istiyorum. Bunun ve yapılış gayesinin şerrinden sana sığınıyorum" diye dua ederdi.

(Ravi) Ebu Nedre dedi ki: Peygamber (s.a.v)'in sahâbilerinden biri yeni elbise giydiği zaman (tebrik etmek maksadıyla) ona (İnşallah sen bu elbiseyi) eskit( inceye kadar giyin)irsin ve yüce Allah (sana) onun yerine (daha hayırlısını) verir, denirdi.

Açıklama

Hadis-i şerifte açıklandığı üzere Hz. Peygamber,se giyindiği zaman, "bana giymeyi na­sip ettiği şu gömlekten veya şu sarıktan dolayı" gibi bir sözle o elbiseden bahsederek metinde geçen duayı okumak suretiyle Allah'a şükredermiş.

Aliyyü'I-Kâri'nin açıklamasına göre, elbisenin hayrı onun uzun ömür­lü, necasetten ve haram para ile alınmış olma şaibesinden uzak olması, ki­bir ve tefahur için olmayıp ihtiyaçtan dolayı giyilmiş olmasıdır.

Yapılış gayesindeki hayır ise, kişinin avret yerini örtmek, onu soğuğa veya sıcağa karşı koruma gibi hayırlardır. Bu hayırları istemek elbisenin yapılış gayesine erişmesini istemektir.

Elbisenin şseafoodplus.infoıda geçen hayırlarından uzak olması yani haram, pis, dayanaksız olmasıdır. İftihar, kibir gibi haram gayelerle dokunmuş olması veya giyilmesidir. Elbisenin şerrinden sığınmak, onu bu niyet ve duygularla giymekten veya dokunuş gayesinde bulunan bu gibi duygular­dan Allah'a sığınmaktır.

Yine hadis-i şerifte sahabilerden biri yeni elbise giydiği zaman diğer sahabiler "Tüblî, yuhlifullahu Teâla Sen (bunu inşallah üzerinde) eskitir­sin ve yüce Allah onun yerine (daha hayırlısını) verir" diyerek onu tebrik ederlermiş. Bu sözler, elbise giyen kişinin ömrünün uzun olmasını ve da­ha nice yeni elbiseler giyip onları da ekşitmesin temenni etme anlamına gelirler.

(Bir önceki hadis-i şerifin bir) benzeri de el-Cerîrî'den yine ay­nı senedle rivayet olunmuştur.

( numaralı hadisin) manası da el-Cerîrî'den yine aynı se­nedle rivayet edilmiştir. (Yani her ikisi de bu hadisi el-Cerîrî'den işitmişlerdir.)

Ebu Dâvûd dedi ki: (Bu hadisi rivayet edenlerden) Abdülvahhab (ken­disi bizzat Hz. Peygamber'den alan) Ebu Saîd'i (senedinde) zikretmedi.

Hammâd b. Seleme de (bu hadisi) el-Cerîrî'den, (o da) Abû-'l Âlâ'dan o da Peygamber (s.a.v)'den de (mek suretiyle mürsel olarak rivayet) mistir.

Yine Ebû Davûd dedi ki: Hammâd b. Seleme ile (el-Vehhâb) es-Saka-fî1 (nin bu hadisi işittikleri (ravi) birdir.

Açıklama

numaralı hadis-i şerifler aynı manaya gelen lafızlarla bazen muttasıl ve merfu olarak , ba­zen de mürsel menfu olarak rivayet edilmişlerdir.

Bu hadislerin manasıyla ilgili açıklama numaralı hadis-i şerifin­de geçtiğinden burada tekrar lüzum görmüyoruz.

(Sehl b, Muaz b. Enes'in) babasından rivayet edildiğine göre; ResuluIIah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Kim bir yemek yer ve sonra;

" Benim hiç güç ve kuvvetim olmaksızın bu yemeği bana yediren ve onu bana rızk olarak veren Allah'a hamd olsun derse onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır."

Kim de bir elbise giyer ve;

"Bu elbiseyi ben hiç bir güç ve kuvvetim olmadan bana giydiren ve onu bana rizik olarak veren Allah'a hamdolsun" derse (onun da) geç­miş ve gelecek günahları bağışlanır."

Açıklama

Metinde seçen "geçmiş günahlardan maksat, geçmişte işlenen küçük günahlardır, büyük gurk­lar, değildir. Fakat bu duayı yapan kimsenin küçük günahları yoksa oniann yerine büyük günahlarının hafifletilmesi umulur.

Yemek duası içerisinde geçen "gelecek günahlar" anlamındaki kelime, Tirmizi ve İbn Mace'nin rivayetlerinde bulunmadğı gibi Sünen-i Ebu Da­vud'un bazı nüshalarında da bulunmamaktadır.

Ancak bu kelime elbise duası içerisinde bütün rivayetlerde ve nüsha­larda bulunuyor. Ulema bu dualar sebebiyle Allahu Teala hazretlerinin, geç­mişteki küçük günahları olduğu gibi gelecekteki küçük günahları da affet­mesinin caiz olduğunu söylemişler ve Bedir gazilerini misal göstermişlerdir.

Çünkü yüce Allah onların gelecekteki günahlarını da affettiğini bildir­miştir. Bu bakımdan Bedir gazileri kendilerinden sâdır olacak günahlar­dan hesaba çekilmeyeceklerdir.

Bazılarına göre, Bedir gazilerinin gelecekteki günahlarının affedilme­sinden maksat şudur: Onların işleyecekleri günahlar affedilmiş olarak meydana gelir. Bu bakımdan hiç işlenmemiş gibi olurlar. Bazılarına göre de Allah onları günah işlemekten korur onlar hiç günah işlemezler. İşte Allah 'in, onların gelecekteki günahlarını affetmesinin manası budur.

Münziri'ye göre, bu hadisin senedinde bulunan Sehl b. Muaz ile Ebu Merhum zayıf raviler olduklarından, sadece bunların rivayetinde bulunan bu "gelecek günahlar" sözünün hadisten olduğuna hükmedilemez. Bina­enaleyh bu sözün bu ravilerden birinin hatası yüzünde bu hadise izafe edildiğine hükmetmek gerekir.

2. Yeni Elbise Giyen Kimseye Nasıl Dua Edilir?

Ümmü Halid binti Halid b. Sâid el-As'dan rivayet edildiğine göre;

Resulullah (s.a.v)'a çizgili kare şeklinde küçük ve siyah bir aba getiril­di. Bu abaya en müstehak kimi görüyorsunuz?" diye sordu. Orada bulunan) topluluk cevap vermedi. Bunun üzerine;

"Bana Ümnıü Halid'i getiriniz" buyurdu.

Ürriraü Halid (Hz. Peygamber'inyanına getirildi ve bu abayı ona giy­dirdi. Sonra "Eblî ve ahlikî= Eskit (ve yerine yenisini al) diye iki defa dûa etti. (Elbisenin güzelliğini ifade etmek için Ümmü Halid'e doğru "Senâhu senâhu, ey Ümmü Halid" diyerek aba üzerindeki sarı ya da kırmızı çizgi­ye bakmaya başladı. "Senâhu, senâhu" kelimesi Habeş dilinde 'güzel' de­mektir.

Açıklama

el-Hamîsa: İki tarafında çizgileri bulunan; dört köşe ve siyan aba demektir.

Senâhu: Habeş dilinde güzel anlamına gelir.

Ümmü Halid Habeşistan'da dünyaya geldiği için Hz. Peygamber ona karşı aslı Habeşce olan bu kelimeyi kullanmıştır. Metinde geçen "ahlifi= yerine yenisini al" kelimesi Sünen-i Ebu Davud'un bazı nisalarında "ab-liki= eskit" şeklinde yazılmıştır.

Aslında "eblî" kelimeyisle "ahlikî" kelimesi arasında bir fark olmadı­ğından "eblî" kelimesinden sonra "ahlikî" kelimesini kullanmak cümleye tekidden başka yeni bir mana kazandırmaz.

Metuf ile Matufun aleyh arasında bir farklılık olması gerktiğinden ikin­ci kelimenin "ahlikî" değil de "ahlifî" olması daha uygundur. Çünkü bu kelimede "eblî" kelimesinin ifade ettiği "eskit" kelimesinden fazla olarak "yerine yenisini almak " gibi bin mana da vardır. Nitekim numaralı hadis-i şerif bu gerçeği teyid ediyor.

Tarikat şeyhlerinden bazıları bu hadise dayanarak şeyhlerin müridleri-ne hırka giydirmelerinin sünnetden olduğunu sÖylemişseafoodplus.info Suyu ti'nin açıklamasına göre, Hz. Peygamber'in düşman üzerine gördermekte olduğu bir seriyyenin kumandanı olan Abdurrahman b Avf a bizzat kendi eliyle sarık giyilip sarığın ucunu aşağıya sarkatarak ona sarığın bu şekil­de sarılmasını emrettiğine dair Beyhaki'nin Şuabü'l- imân isimli eserinde zikrettiği hadis-i şerif, hırka giydirmenin Hz. Peygamber'in sünnetinden olduğuna bu hadisten daha çok ve daha açık bir şekilde delalet eder. Çün­kü;

1- Sûfiler başlarına takke giyerler. Hadis-i şerifteki sarık buna delalet eder.

2- Hz. Peygamber'in Hz. Abdurrahman'a elbise değil de sarık giydirmeşinin özel manası vardır ve bu durum başın taşıdığı şerefe de işaret et­mektedir.

3- Hırka giydirmek biatlaşmak anlamına gelir. Hz. Peygamber, Ürnmü Halid'e sözü geçen hırkayı giydirdiği sırada biat edecek yaşta değildi. Bu bakımdan Beyhaki'nin naklettiği hadis hırka giydirmenin sünnetten oldu­ğuna mevzumuzu teşkil eden hadis-i şeriften daha çok delalet etmektedir.

Avarifu'l- Maârif müellifi Sııhreverdî'nin de dediği gibi, her ne kadar Hz. Peygamber zamanından bugünküne benzer hırkalar yok idiyse de ta­rikat şeyhlerinden hırka giydirmeyi usul ittihaz edenler kesinlikle bir asla dayandıklarından onların bu gibi usullerini inkara kalkmak doğru değil­dir.

3. Gömlek Giyme Hakkında Gelen Hadisler

Ümmü Seleme'den rivayet olunmuştur; dedi ki: "Resulullah (s.a.v)'a elbiselerin en sevimli olanı gömlek idi.

Açıklama

Kamış: Cepleri ve yenleri olan giysi demektir.

Türkçede buna gömlek derler.

Gömlek insanın vücuduna ridadan ve izardan daha rahat oturup vücut üzerinde kolayca durduğu ve örtünmeyi daha iyi sağladığı için Hz. Pey­gamber gömleği daha fazla sevmiş olabilir.

Burada k'âmîs kelimesiyle vücudu boyundan ayaklara kadar örten cep-li ve yenli elbiseleri kastedilmiş de olabilir. Bu durumda onun sevimli la-rafi, örtünme ihtiyacına birinci derecede cevap vermiş olmasıdır. Gömlek üzerine giyilen giysilerin örtünme ihtiyacına verdiği cevap ise bu şekil­deki gömleğe nisbetle ikinci derecede kalır.

Ümmü Seleme'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resıılullah (s.a.v)'a hiçbir elbise gömlekten daha sevimli değildi.

Esma binti Yezid'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Resulullah (s.a.v)'ın gömleğinin yen(ler)i bileğe kadar (uzanır)dı.

Açıklama

Burada "el" anlamına gelen "yedü" kelimesiyle"yan" anlamına gelen "kumm" kelimesinin yanya-na gelmesi, ikincinin birinciyi açıklama için gelmesinden başka bir mana­ya yorumlanamaz.

Tirmizi'nin rivayetinde de bu kelimeler "kummu yedi Resûlullah= Re-sulullah'rn kolunun yen(ler)i" şeklinde gelmiştir ki, Tirmizi'nin bu rivaye­ti daha açıktır.

Ebû Davûd Sünenindeki rivayette "kumm" kelimesinin "yed" kelime­sini açıklamak üzere getirildiği kabul edilmediği takdirde ikisinden biri­nin fazladan getirilmiş olduğunu kabul etmek icap edecektir.

Mirkâtu's- Suûd isimli eserde açıklandığına göre, bu hadis-i şerifte kastedilmek istenen gömlek Hz. Peygamber'in yolculuk esnasında giydği gömlektir. Çünkü Beyhâkî'nin Şuabu'l- İman isimli eserinde rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber'in hazar vaktinde giydiği gömleğin yenlerinin par­maklarına kadar uzandığı, bundan fazlasını ise kestiği ifade edilmektedir.

Ancak mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte tarif edilen şekildeki gömleği giymenin daha faziletli, Beyhâkî'nin eserinde tarif edilen şekil­deki gömleği giymenin ise caiz olduğu düşünülebilir. Yani bu iki hadis bu şekilde tevil edilerek araları telif edilebilir.

4. Kaftanlar Hakkkında Gelen Hadisler

el-Misver b. M ah rem e'd en rivayet olunmuştur; dedi ki:

Resulullah (s.a.v) (kendisine hediye olarak) verilen bir takım) kaftan-lan (halka) dağit(mış)tı, (fakat âmâ olan babam) Mahreme'ye hiç birşey vermemişti.

(Babam) Mahreme (bana), "Ey oğulcuğum, bizi Resulullah (s.a.v)'a götür." dedi. Ben de kendisiyle birlikte (Hz. Peygamber'in yanına gittim. (Hz. Peyamber'in bulunduğu yere varınca babam), "Gir onu bana çağ'ırı-ver" dedi. Ben de Hz. Peygamber'i çağırdım. Üzerinde (sözü geçen) kaf­tanlardan bir kaftanla birlikte babamın yanına çıktı ve;

"Şu kaftanı senin için saklaınıştıırTdedi. (Misver sözlerine devam ederek şöyle) dedi:

"Bunun üzerine (babam elleriyle) kaftana (iyice bir) baktı." Yezid b.

Halid: "Mahreme" diye ilave etti. Bundan sonraki kısımda da Kuteybe ile Yezid b. Halid şu sözü riveyette) birleştiler:

"Mahreme razı oldu" dediler. Kuteybe (bu hadisi), "İbn ebî Müley-ke'den" diyerek rivayet etti. (İbn Ebî Müleyke'nin) ismini söylemedik.

Açıklama

Buhâri'nin rivayetinden anlaşıldığına göre seafoodplus.infober'in dağıtmış olduğu bu kaftanlar kendi­sine hediye edilmişti. Onlardan bir tanesini Mahreme'ye vermek üzere ayırmıştı.

Bu hadisi Musannif Ebu Davud'a rivayet eden ravilerden Kuteybe, İbn Ebi Müleyke'nin ismini açıklamamıştır. Fakat Yezid b. Halid onun ismi­nin Abdullah b. Ubeydullah olduğunu açıklamıştır.

Metinde geçen "radiye Mahreme" sözünün Hz. Peygamber'e ait oldu­ğunu farzedersek, başında gizli bir soru edatı bulunduğunu da kabul etme­miz gerekir. Bu durumda cümlenin manası şöyle olur:

"Hz. Peygamber, 'Mahreme memnun oldu mu? diye (Hz. Mahreme'ye) sordu." Yahutta cümlenin başında soru edatı yoktur. Bu durumda cümle "Mahreme (bu kaftandan) memnun oldu" anlamına gelmektedir ve Pey­gamber (s.a) bu cümleyi Mahreme'nin memnun olduğunu haber vermek için söylemiştir. Yahutta bu cümle, olduğu gibi Mahreme'ye aittir ve memnuniyetini belirtmek için söylemiştir.

Mahreme âmâ olduğundan onun kaftana bakması söz konusu olmaya­cağından, metinde geçen "kaftana baktı" cümlesi, kaftanı elleriyle yokla-yafak onu iyice tetkik etti anlamına gelmektedir. Nitekim tercüme de bu­na işaret ettik.

Hadis-i şerif kaftan giymenin caiz olduğuna delalet etmektedir.

Kaftan; Lehçesi Osmani'de açıklandığı üzere, "Türkide kaftan, farisiye nakille haftan yazılır. Kaba, üste giyilen astarsız entari, bir nevi ak, sade hilat-i taşrifat" demektir.

Meşhur Olmaya Yarayan Elbise Giymenin Hükmü

ibn Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Resuluiah (s.a.v) şöye buyurmuştur:

"Kim dünyada şöhret elbisesi giyerse Allah da ona kıyamet gününde benzerini giydirir." Muhammed b. İsa) Ebu Avâne'den (rivayet ettiği bu hadise) Hz. Peygamber'den naklen şu sözleri de ekledi: "Sonra onun üze­rinde ateş

(ler) alevlenir.”

Açıklama

Bu hadis-i şerif İbn Mace'nin Sünen'inde, "Her jm dünyada şöhret elbisesini giyerse, Allah da onu kıyamet gününde zillet elbisesini giydirir."mealindeki lafızlarla rivayet edilmiştir.

İbn Esirin açıklamasına göre, şöhret elbisesinden maksat; halkın dikkatilerini üzerine çekmek maksadıyla giyilen, rengi veya biçimi halkın elbisesiniden farklı olan elbiselerdir. Bu elbiseyi giyen kimse halka çalım .satmak ve büyüklük taslamak niyetiyle giydiği için kıyamet gününde Al­lah onu cehennem ateşi ile cezalandıracaktır.

İbn Mâce'nin Sünen'indeki rivayette; bu gibi kimselerin kıyamet gü­nünde zillet elbisesi giydirilerek cezalandıracağı ifade buyurulmaktadır. Cezalanıl işlenen ameller cinsenden verileceği düşünülürse şöhret büyük­lük taslama, gibi niyetlerle elbise giyen kimselere verilecek en uygun ce-zaninda onları böye zillete ve hakarete maruz bırakacak şekilde olmasın-nın hikmeti kolayca anlaşılır.

Bezlü'l-Mechud yazarının açıklamasına göre; halkın dikkatlerini çek­mek, zfihd vetakva gösterisinde bulunmak, fakir görünmek gibi niyetler­le giyilen eski ve yamalı elbiseler de şöhret elbisesinden sayılır.

Hadis-i şeriff, şöhret elbisesi giymenin haram olduğuna delalet etmek­tedir.

Müseddid(in) Ebu Avâne'den rivayet etti(gine; göre Resulullah {s.a); "Dünyada şöhret elbisesi giyene Allah kıyamet gününde" dedik­ten sonra sözlerini şöyle tamamlamıştır:)

"(Ona) zillet elbisesi (giydirecektir)."

îbn Ömer'den rivayet olunduğuna göre; Resulullah (s.a.v)

"Kendisini bir kavme benzetmeye çalışan kimse o kavimdendir" buyurmuştur.

Açıklama

Metinde geçen "teşebbehe" fiili, binası "tekellüf" olan "tefe’ul" babından geldiği için bu kelime­yi benzemeye çalışırsa diye tercüme ettik. Çünkü bu babda "tekellüf" "zorluk" manâsı vardır.

Bu bakımdan hadis-i şerifte, klik kıyafet gibi dış görünüş itbariyle meydana gelen değişikliklerin tümü değil, ancak kişinin kendi istemesi ve Özentisi ile meydana gelen benzemeler söz konusu edilmektedir. Binaena­leyh bu hadis-i şerif, kendi istek ve özentisi ile dış görünüşünü kafirler topluluğuna benzeten kimsenin, kafirler topluluğundan olduğu ve kâfirler topluluğunun İslam cemiyetinde yeri ne ise bu kimsenin yerinin de o ol­duğu; dış görünüşünü isteyerek ve Özenerek salihler topluluğuna benzeten kimsenin de gerçekte tam anlamıyla o salihler gibi olmasa bile, sahillere yapılan muamele ve ikrama layık olduğu ifade buyurulmaktadır.

Kılık kıyafetini salihler topluluğuna benzetmekle beraber , esas niyeti onlara benzemek olmayıp, halk arasında onlardan bilinip onlar gibi şöh­rete ve ikrama erişmek olan bir kimse ise, bir önceki hadis-i şerifte ifade buyurulan şöhret için elbise giymenin hükmüne girdiğinden Allah yolun­da makbul değildir.

Hadis-i şerif, müslümanların dışındaki topluluklara kılık-kıyafet itiba­riyle benzemek caiz olmadığını; kişi kendisini hangi hususta bir kavime benzetmişse o hususta o kavimden sayıldığını ifade etmektedir.

Eğer kendisini küfürde bir kavime benzetmişse bu kimse kafirlikte o kavimle beraberdir. Günah ve isyanda benzetmişse günah ve isyanda on­larla beraberdir. Eğer herhangi bir kavme ait alametleri taşımakta onlara benziyorsa bu alametleri taşımanın dünyevi ve uhrevi sorumluluğunda onlarla beraberdir.

Nitekim diğer bir hadis-i şerifte, "Bizden başkasına benzeyen bizden değildir." buyrulmuştur. ibn Teymiye ile İbn Hacer, bu hadisin senedi­nin hasen olduğunu söylemişlerdir.

5. Yün Ve Kıl(Dan Dokunmuş Elbise) Giymek

Aişe (ranha)'dan şöyle rivayet olunmuştur:

Resulullah (s.a.v) (bir sabah evden) çıktı, üzerinde siyah kıldan (do­kunmuş) çizgili bir peştemal vardı.

Hüseyin (b. Ali: "İbn Ebu Zaide" yerine) Bize Yahya b. Zekeriyya ri­vayet etti, demiştir.

/ Utbe b. Abcles-Sülemî'rîen şöyle dediği rivayet olunmuştur: Resulullah (s.a.v)'tan (bana bir) elbise giydirmesini istedim de bana adi ketenden iki parça elbise giydiriverdi. Birde gördüm ki, arkadaşlarım ara­sında elbisesi en alizel olan benim.

Ebu Burde'den rivayet olunmuştur; dedi ki:

Babam bana: "Ey oğulcuğum, eğer sen bizi Peygamberimiz (s.a.v) ile beraber (olduğumuz günlerde) yağmura tutulmuş haldeyken bir görmüş olsaydın, kokumuzu koyun kokusu zannederdin" dedi.

Açıklama

Miri: Yünden ya da kıldan dokunan kumaştır. Peştemal olarak kullanılır.

Murahhal: Çizgili kumaş demektir.

Hadis-i şerif, yün ve kıldan dokunmuş elbise giymenin caiz olduğuna delalet etmekledir. Ancak İmam Malik; yün ve kıldan dokunmuş elbise giymek zühd ve takva ile şöhret bulmasına sebep olabilmesi cihetiyle, kıl ve yünden elbise giymeyi numaralı hadisin hükmüne sokarak mek­ruh görmüştür.

Bazı Hükümler

1. Hz. Peygamber ve sahabilerinin giyimleri çok sade ye hayatları çok mülevazi idi.

2. Şöhret kasdıyla olmamak şartıyla, kıl ve yünden dokunmuş elbise giymek caizdir.

Yüksek (Fiyatlı) Elbise Giymenin Hükmü

Enes b. Malik'den rivayet olunduğuna göre;

Zu Yezen kralı, otuzüç (erkek veya dişi) deve karşılığında almış oldu­ğu bir elbiseyi Resulullah (s.a.v)'a hediye etmiş; (Hz. Peygamber de) bu elbiseyi kabul etmiş.

İshak b. Abdillah b. el-Hâris'den rivayet olunduğuna göre; Resulullah (s.a.v), yirmi küsur deve karşılığında bir elbise satın alıp Zü Yezen (reisin)e hediye etmiş.

Açıklama

Zû Yezen: Himyer ülkesidir. Zû Yezen kiralı daHimyer kiralıdır. Himyer ülkesinde "Yezen" is­minde bir vadiyi koruduğu için bu ismi almıştır.

Bu babdaki hadis-i şeriflerden anlaşıldığına göre, Himyer meliki müs-lümanlığı kabul edince Hz. Peygamber'e 33 erkek veya dişi deve değerin­de bir elbise hediye göndermiş, Hz. Peygamber de bu hediyeyi kabul edip karşılığında ona yirmi küsur deve karşılığında satın alınan bir elbise gön­dermiştir.

Ancak bu hadislerden numaralı hadis, senedinde Umare b. Zazan bulunduğu için tenkid edimiştir. Çünkü bu ravinin güvenirliliği ihtilaflı­dır. numaralı hadis de mürseldir ve senedinde rivayetleri delil kabul edilmeyen Ali b. Zeyd b. Cüd'an vardır.

Bazı Hükümler

1. Hediye almak cazdır.

2. Hediyeye hediye iie mukabeıe etmek müstehaptır.

3. Gösteriş için olmamak şartıyla, pahalı elbise giymek caizdir

Nitekim bu mevzuda İmam Kastalani şöyle diyor:

"Şöyle malum olsun ki, giyiniş ve görünüşte güzellik üç nevi üzeredir. Bir nevi beğenilen, bir nevi kötülerleridir. Bir nevi de ne beğenilen ne de kötiilenendir.

Birincisi, (beğenilen) şu nevi dir ki, Hak Teâlâ hazretleri için olur. Hak Teâlâ hazretlerinin taatına ve hükümlerinin infazına ilişkin olur. Nitekim Resulullah Efendimiz hazretleri, elçiler geldiği zaman kendini güzelleşti-rirdi. Yeni güzel ve hoşa gidecek elbiselerle cemalini gösterirdi. Bunun benzeri, savaş için harp aleti takınıp, savaş meydanında ipek elbiseler gi­yip kafirlere karşı salına salına yürümektir. Bütün bunlardan maksat i'la-yi kelimetullah (Allah'ın sözünü yüceltmek) olup islamın şerefini ve in­sanların efendisinin dininin şevketini göstermek olduğu için beğenilmiş­tir. Bu niyetle hareket edenler sevap ve mükafat kazanmış olurlar.

İkincisi; (kötülenen) şu nevidir ki, dünya ve başkanlık için seafoodplus.info-nip kuşanmaktan maksadı, hak içinde giyimiyle böbürlenmek ve kibirlen­mekten başka bir şey olmaz. İsteklerinin sonucu, kendini süsleyip donat­maktan ibaret olur.

Üçüncü nevi; (yani ne beğenilen ve ne de kötülenen) şu kısımdır ki, iki garazdan uzak olur. Yani, ne Allah için, ne de dünya için olur. Sadece şe­refli şeriatın ruhsat verdiği güzel elbiseleri giyinip kuşanır, ama niyetinde ne İslâm dininin şevketini göstermek ne de halk arasında böbürlenip Ki­birlenmek garazı bulunur. Bu takdirde o kimse ne beğenilmeye ve övül­meye layık olur, ne de kötülerime" ' Hak etmiş bulunur.

Kaba (Dokunmuş) Elbise (Giymek)

Ebû Bürde'den, şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Aişe (seafoodplus.info)'nın yanına girdim Bize Yemen'de yapılan kaim bir peşte-

mal ile mülebbede diye isimlendirilen bir giysi çıkardı ve; "Allah'a yemin ederim ki, Resulullah şu iki elbisenin içinde vefat etti" dedi.

Abdullah b. Abbas'ın şöyle dediği rivayet olunmuştur:

(Kendilerine) Hârûriyye (isim verilen Haricîler, Hz. Ali ile savaşmak üzere yola) çıktıklarında ben Ali(r.a)'ın yanma vardım. (Beni Hârûrilerle görüşmekle görevlendirip:)

(Haydi) şu topluluğa gidip (onlarla bir görüş), dedi. Ben de Yemen kumaşlarımın en güzelini giydim (ve yola koyuldum).

Ebû Zümeyl, (hadisin burasında) "İbn Abbas, güzel ve görkemli bir adam idi" demiştir.

(İbn Abbas, sözlerine şöyle devam etti): Onların yanma vardım. (Ba­na), "Merhaba ey Abbas'ın oğlu!" dediler. (İbn Abbas da onlara): "Beni (bu elbiselerden dolayı) niçin ayıplıyorsunuz? Ben elbiselerin en güzelini Resulullah (s.a.v)'ın üzerinde gördüm" cevabını verdi.

Ebû Dûvud dedi ki: Ebû Zümeyl'in adı, Simak b. el-Velid el-Hanefi'dir.

Açıklama

Kîsâ-i Mülebbede: Bazılarına göre yamalı elbise demektir; bazılarına göre de yoğun ve sık dokun­muş, keçeye benzer bir elbise demektir.

Haruriyye: Haricilerdir. Harura denilen yere nesbetle onlara "Haruri-ler" denmiştir. Harura Kufe'nin dışında bir köy adıdır. Sıffın harbinde bunlar İmam Ali'nin ordusundan ayrıldıktan sonra burada toplanmışlar­dır.

Haricilerin başlattıkları hareket şiddetini artırınca İmam Ali onlarla muharebe etmek, münazara ve münakaşa suretiyle fikirlerini reddetmek üzere harekete geçti

İmam Ali onlarla Nahrevan'da Safer 38) H. (17 Haziran .) tari­hinde harbetti. Orada er-Râsibî ile birlikte gurubunun bir çoğu öldürüldü. Ancak pek az miktarı kurtulabildi.

Bu Babdaki hadis-i şerifler, Hz. Peygamber'in, yerine göre kaba do­kunmuş veya kıymetli elbeseler de giydiğini ifade etmekte ye bu çeşit el­biseleri giymenn caiz olduğuna delalet etmektedir.

Hafız ibn Kayyım'ın ifade ettiği gibi, Fahr-i Kainat Efendimizin elbise hususunda belli bir çeşide, renge münhasır bir adeti yoktu. Bir başka ifa­deyle her zaman aynı vasıfları taşıyan elbiseler giymezdi. Hangisi eline geçerse onu giyerdi. Bazen yünlü, bazen pamuklu, bazen kaba dakunmuş Yemen kumaşı; bazen yeşil, bazen kırmızı çizgili, bazen beyaz renkli el­biseler giyerdi.

Bunlardan bazılarım tercih etmiş olmakla beraber diğelerini giymeyi de mubah kılmıştır.

Yasak olan elbise; gösteriş, riya ve tefahur gibi Allah'ın hoşlanmadığı niyet ve duygularla giyilen ve avret mahallerini örtmeyen elbiselerdir.

Bazılarına göre Hz. Peygamber pahalı elbiseleri, hediye edenlerin gön lünii almak ve pahalı elbise giymenin caizliğini göstermek için giymiş fa­kat onları uzun süre üzerinde tutmamış, giydikte kısa bir süre sonra he­men çıkarıp hibe etmiştir.

6. İpekli (Kumaş Giyme) Hakkında Gelen Hadisler

(Abdullah b. Sa'd b. Osman'ın) babası Sa'd'dan rivayet olun­muştur; dedi ki:

Buhara'da beyaz bir katıra binmiş, (başı) üzerinde ipekli siyah sarık bulunan bir adam gördüm. "Bunu bana Resulullah (s.a.v) giydirdi" diyor­du.

Bu (hadis) Osman'ın rivayet ettiği lafızlarladır. (Çünkü senedde geçen ve) ihbar (ifâde eden "ahberenî" kelimesi) Osman'ın rivayetinde bulun­maktadır.

Ebû âmir yahutta Ebu Malik'den rivayet olunduğuna göre; ken­disi Resulullah (s.a.v)'ı şöyle buyururken işitmiş:

"İleride ümmetimden ipekli kumaşı ve saf ipeği helal sayacak bir takım kimseler türeyecektir" (Abclurrahman b. ganm el-Eş'ârî dedi ki: Ebû Ârnir ya da Ebû Malik burada bazı sözler (daha) rivayet etti. (Fakat ben tesbit edemedim. Bu kelimelerden sonraki rivayeti şöyledir: Hz. Pey­gamber sözlerine devam ederek) dedi ki: "Onlardan (geriye kalan) di­ğer kısımda maymun ve domuz kılığına sokulur. (Bu durum) kıyame­te kadar (Böyle devam eder gider)."

Ebû Dâvud dedi ki: Resulullah (s.a.v)'ın sahabilerinden yirmi kişi ya­hutta daha fazlası ipek giymiştir. Enes ile Bera b. Azib bunlardandır.

Açıklama

Bab başlığında geçen "el-hazzu" kelimesi "kalın ipek anlamına gelir. Bazılarına göre bu kalime "er­kek tavşan" demek olan "eRtuzez" kelimesinden türetilmiştir. Kamus ya­zan Fîruzâbâdi bu görüştedir. Bazılarına göre de bu kelime tavşan tüyün­den yapılan elbiseler için kullanılır. Tavşan tüyünden yapılmış olduğu için bu ismi almıştır. Münziri bu görüştedir.

en-Nihâye yazarı İbnü'l- Esîr'e göre, bu kelime ipek ve yjin karışımı kumaşlar için kullanılır.

İbnü'l- Arabi, bu kelimenin; çözgüleri ipek olan, dokuma maddesi de ipekten başka bir madde olan yahutta tersi olan kumaşlar için kullanıldı­ğını söylüyor.

Söz konusu kelime üzerinde ileri sürülen bütün bu görüşler, onun saf ipek olmayıp içinde ipek karışımı bulunan elbise anlamına geldiğim ort-ya koyduğundan biz bu kelimeyi "ipekli kumaş" şeklinde tercüme ettik.

numaralı hadisi rivayet eden sahabinin kim olduğu kesin olarak bilinmiyor. Onun Ebû Âmir (r.a) ile Ebû Mâlik (r.a)'den birisi olması ge­rekmektedir. Bilindiği gibi sahabilerden hepsi de güvenilir kimseler olduğundan onların kimliğini kesin, olarak tesbit edememek hadisin sıhhatine zarar vermez.

Yine aynı hadiste, Hz. Peygamber'in bu hadisinin bir kısmının ravi ta­rafından iyice tesbit edilemediği ifade edilmektedir. Gerçekten de bu ha­disin bir kısmı burada zikredilmemiştir.

Hadisin tamamı Buhari de şu manaya gelen sözlerle ifade edilmekte­dir:

"Ümmetimden muhakkak bir takım zümreler türeyecektir. Bunlar zina etmeyi, epekli elbise giymeyi, şarap içmeyi, def ve dümbelekler ile eğlenmeyi helal sayacaklardır. (Bunlardan) birtakım (acımasız, bencil) insanlar dağ başına çıkarlar. Onlara ait koyu sürüsü ile çoban sabahları yanlarına gelecek, Akşam gidecek Bunlara bir fakir hacet için gelecek de bu (duygusuz insan)lar o fakire; haydi (bugün git) yarın gel, diyecekler. Bunun üzerine Allah (sevip eğlendikleri) dağı üzerlerine indirerek bir kısmını helak edecek, (sağ kalan) öbürlerini de kıyamet gü­nüne kadar maymun ve domuz suretlerine tebdil edecek. "

Bazı Hükümler

İpekli elbiseler giymek erkeklere haramdıseafoodplus.infom numaralı hadis-i şerifte buna delalet etmektedir.

Ancak Hanefi fıkıh kitaplarından Hidaye'de açıklandğı üzere; ipekten olan kısım, nişane ve elbise etrafına çevrilen dikiş gibi dört parmak mik­tarı kadar az olursa ona ruhsat vardır.

Bezlü'l-Mechud yazarının açıklamasına göre; bu yasaklar saf ipek hak­kındadır, tavşan tüyünden yapılan ipekler için geçerli değildir.

İpekli elbiseler giymenin caiz olduğunu ifade eden rivayetler, tavşan tüyünden yapılan ipeklerle ilgilidir. İpekten dokunan elbiselerle ilgili de­ğildir.

İpek giymenin helal olduğunu söyleyen bazı sahabilerin bu sözlerini tavşan tüyünden yapılan ipekli elbiselerle ilgili olması da mümkündür.

Şevkani'nin belirttiği gibi; esasen sözü geçen sahabilerin bu görüşleri­nin saf ipek hakkında olduğu- düşünülse bile onların bu görüşü saf ipekten dokunmuş elbise giymenin haramlığım değiştirmez. Çünkü Fahr-i Kainat Efendimiz; ileride ipekli elbise giyen birtakım zümrelerin türeyeceğini haber vermiş ve onlar hakkında tehditte bulunmuştur.

2. Bazı kimselerin suretlerinin maymun veya domuz suretine çevrilme­si bu ümmette de görülecektir.

Ancak bazı kimseler; bu değişiklir hakiki manada suret değişikliği ol­mayıp ahlaklarında meydana gelecek değişiklik olduğunu sÖylemişİerse de, bunun hakiki manada bir değişiklik olması hadisin siyakına daha uy­gundur. Nitekim Hattabi de böyle demiştir.

İbnü'l-Arabi'de, hadisteki maymun ve domuz suretine Mesih ve tebdi­lin geçmiş ümmetlerde olduğu gibi hakikat olduğunu, ancak tebdil-i ah­laktan kinaye de olabileceğini söylemiştir.

7. Saf İpek(Ten Dokunmuş Elbise) Giyme Hakkında Gelen Hadisler

Abdullah b. Ömer'den divayet olunduğuna göre; Ömer b. el-Hattâb, Mescidin kapısı önünde (saf ipekten dokunmuş) çizgili bir elbisenin satılmakta olduğunu görmüş ve:

Ey Allah'ın Rasulü, şu elbiseyi sen satın alsan da cuma günleri ve el­çiler geldiği vakit giysen, demiş. Resulullah (s.a.v) da:

"Bunu ancak ahirette nasibi olmayan kim(ler) giyer" buyurmuş. (Bir süre) sonra Resulullah (s.a.v)'a (bu elbiselerden bâzı elbiseler gel­miş ve onlardan birini Ömer b. Hattab'a vermiş. Hz. Ömer de:

Ey Allah'ın Resulü! Sen bu elbiseyi bana giydirdin. Halbuki (geçen­lerde mescidin önünde satılmakta olan) Utarid'in elbisesi hakkında söyle­yeceğini söylemiştin, demiş. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):

"Ben onu sana giyesin diye giydirmedim" buyurmuş.

Ömer b. Hattab da onu Mekke'de buluna bir müşrik kardeşine giydirivenniş.

Şu (bir önceki hadis-i şerifte geçen) hadise Salim b. Abdillah'ın babasından da (rivayet olunmuştur. Şu farkla ki, Salim'im babası) bu ri­vayette şunları söylemiştir. (Bir süre) sonra (Hz. Peygamber) Hz. Ömer'e kaba ipekten dokunmuş bir cübbe gönderdi ve: "Bunu satarsın ve onun (parasıy)la ihtiyacını karşılarsın" buyurdu.

Ebû Osman en-Nehdî'den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ömer (b. el-Hattab) (r.a), Utbe b. Ferkad'a (şu mealde bir) mektup yaz­mıştır:

"Peygamber (s.a.v) ipeği (erkeklere) yasaklamıştır. Ancak, şöyle iki, üç ve dört parmak kadar olanı müstesnadır.

Ali (r.a.)'den rivayet olunmuştur; dedi ki:

Resulullah (s.a.v)'a, (saf ipekten dokunmuş) çizgili bir elbise hediye edilmişti. Onu bana gönderdi. Ben de onu giyip yanına vardım. (Bu elbi­seyi üzerimde görmesinden mütevellit) yüzünde öfke (alametleri) gördüm ve (bana hitaben):

"Ben onu sana giyesin diye gördermedim" buyurdu ve bana (bu el­biseyi hanımlarıma vermemi) emretti, ben de (tuttum) onu yakınlarımdan olan hanımlarıma paylaştırdım.

Açıklama

Sİyerâ: Saf ipekten yapılmış elbisedir. Bu kelime muhtelif şekillerde izah edilmiştir. Hatta altın di­yenler olduğu gibi; uzun çizgili, renkli bir nebattır diyenler bile olmuştur. es-Sihah adlı lügatta siyerâ; san çizgili bir kumaştır denilmiştir. Burada ondan halis ipekli kumaş kastedildiğinde bir şüphe yoktur. Çünkü ittifak­la haram olan budur.

Halâk: Hayırlı nasip ve salah manasına gelir. Bunun, hürmet ve din manasına geldiğini söyleyenler de olmuştur. Şu halde bu kelimenin geç­tiği cümleye üç türlü mana verilebilir.

1. "Bunu ancak ve ancak ahirette nasibi olmayanlar giyebilir."

2. "Bunu ancak ve ancak hürmeti olmayanlar giyer."

3. "Bunu ancak ve ancak dini olmayanlar giyer"

Birinci kavle göre bu cümle kafirlere hamledilmiştir. ikinci ve üçüncü kavillere göre hem müslümana hem de 'kafire şamildir.

Mescid-i Nebevi'nin kapısı önünde ipek elbise satan şahsın adı Utarid b. Hâcid b. Zürâre idi. Bu zat kumaş tüccarı idi, geçimini bu yoldan sağ­lardı.

Hz. Ömer'in kendisine Hz. Peygamber tarafından hediye edilen ipekli kumaşı verdiği müşrik kardeşi, Nesâi'nin açıklamasına göre anne bir kar­deşi idi. Onun isminin Osman b. Hakim olduğu söylenir. Hz. Ömer'in di­ğer kardeşi Zeyd b. el-Hattâb ise müslüman idi, hatta müslümanlığı Hz. Ömer'den önce kabul etmişti.

Hz. Ali'nin, Hz. Peygamber'in hayatı süresince Hz. Fatıma'dan başka bir hanımı olmadığından hadis sarihleri, numaralı hadisin metninde ge­çen "onu hanımlarım arasında bölüştürdüm." anlamına gelen cümleye "onu yakınlarımdan olan hanımlara bölüştürdüm" manasım vermişlerdir, Yine hadis sarihleri, Müslim'in Sahih'inde geçen,"Bunu baş bezi olarak Fatımalar arasında taksim et" mealindeki cümleye bakarak; Hz. Ali'nin bu kumaşı Fatıma binti Resulullah (s.a.v), Fatıma binti Esed (ki bu hanım Hz. Ali'nin annesidir), Faüma binti Hamza, b. Abdulmuttalib, Fatıma bin­ti Şeybe b. Rabia (ki bu hanım, Akil b. Ebu Talib'in hanımıdır) arasında paylaştırdığını söylemişlerdir.

Bazı Hükümler

1. Erkeklerin ipek elbise giymeleri haramdır ipekten dokunmuş elbise giymenin ka­dınlara helal olması ise, "Peygamber Efendimiz, bir elinde ipekten bir ku­maş, diğer elinde de altınla çıktı ve: Bu ikisi ümmetimin erkeklerine ha­ram, kadınların? helal kılınmıştır, buyurdu" mealindeki numa­ralı hadis-i şerifle sabittir.

Ancak üç dört parmak miktarı kadar az olursa ona ruhsat vardır. İpek­ten nişane ve elbise etrafının dikişi gibi. Karışık ipekliye gelince; Şafıiİe-re göre, vezn itibariyle ipeği fazla gelmedikçe giyilmesi haram değildir. Hanefilere göre ise, İtibar argacadır.

2. Mescit kapılarında alışveriş yapmak caizdir.

3. Faziletli kimseler de bizzat ticaretle meşgul olabilirler.

4. Giyilmesi caiz olmayan şeyin temellükü ve hediye edilmesi caizdir.

5. Kafir olan oğlan kardeşe ihsan ve yardım caizdir.

6. Kafire hediye vermek caizdir.

7. Cuma günleri ve kabul günlerinde güzel elbise giymek meşrudur.

8. Dünyada ipek giyen erkekler ahirette ondan mahrum kalacaklardır.

Dünyada ipek giyen erkekler, bazı ulemaya göre; tövbe etsinler etme­sinler ahirette ondan mahrum kalacaklardır. Ekseri ulemaya göre ise, töv­be edenler ahirette mahrum kalmayacaklardır.

Mezhep imamlarının bu mevzudaki görüşlerini numaralı hadisin şerhinde açıkladık.

8. İpek Elbise Giymeyi Hoş Görmeyenler (İn Rivayet Ettikleri Hadisi Şerifler)

Ali b. Ebî Tâlib(r.a)'den rivayet olunduğuna göre;

Resulullah (s.a.v), Kassiyy ipeklisi (riden yapılmış elbise giymek) ile asfurla boyanmış elbise giymeyi, altın yüzük takınmayı ve rükûda Kur'an okumayı yasaklamıştır.

Açıklama

Elkasiyyü" kelimesi, çeşitli şekillerde açıklanmştır. Hattabi'ye göre bu, Mısır'dan getirilen ve içinde ipek karışımı bulunan bir kumaş türüdür.

Bazılarına göre ise bu, "Elkâss" denilen bir memleketten getirilen bir kumaştır. Sözü geçen memlekete nis-bet edilmesinden dolayı bu ismi al­mıştır. Bu kelimenin aslının "Elkâzz" olduğu, fakat sonradan "zay" harfi "sin" harfine değiştirilerek bu şekle geldiğini söyleyenler de vardır.

Kamus yazarına göre, Elkaziyyü; "ibrişim" denilen ipek türünden do­kunmuş olan bir kumaştır. Kamus yazarının bu açıklanmasından anlaşılı­yor ki, "el-Kasiyyü" bir çeşit ipekli elbisedir. İmam Nevevî'nin açıklama­sına göre o, içerisinde ipek karışımı bulunan kumaştır. Kalitesiz ipek an­lamına geldiğini söyleyenler de olmuştur.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif, Hz. Ali (r.a)'nin ipekli elbise giymeyin caiz görmediğini ifade etmektedir.

Hafız İbn Hacer'in açıklamasına göre, ulema ipekli elbise giymenin hükmü konusunda ihtilafa düşmüşlerdir.

Ulemadan bir kısmına göre ipekli elbise giymek her halükarda hem ka­dınlara hem de erkeklere haramdır. Sahabilerden Hz. Ali ile Hz. Ömer , Huzeyfe, Ebü Musa ve İbn ez-Zübeyr (r.a); tabiilerden de Hasan-ı Basrî ile İbn Şîrîn (r.a)'in bu görüşte oldukları rivayet olunmuştur.

Bazılarına göre de, 'hadis-i şeriflerde geçen ipek elbise giyme yasağı, onu kibirlenerek ve bötoüklenerek giyenler içindir. Kibire düşmeden gi­yenler için değildir. Yanıtta hadislerde geçen fea yasağın hükmü keraheti tenzihiyyedir, haramhk değildir.

Ancak bu ikinci gönişü&.işab.^si&liji aşıkür. Çünkü ipek giymekle il­gili hadis-i şeriflerde bulunan tehditler ipek giymenin haramlığım açıkça ortaya koymaktadır.

Mezhep imamlarının bu mevzudaki görüşlerini numaralı hadisin

şerhinde açıkladık.

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte Hz. Peygamber'in yasakladığı ifade edilen hususlardan biri de, sanya boyanmış elbise giymektir. Mez­hep imamlarının sarıya boyanmış elbise giyme hakkındaki görüşleri şöy­ledir:

1- Şafiilere göre, erkekler için tümü ya da büyükçe bir kısmı aşfurla boyanmış elbise giymek mekruhtur. Fakat üzerinde aspurdan noktalar bu­lunan elbise giymekte bir sakınca yoktur. Kırmızı, sarı, siyah ve beyaz renkli elbiseler giymek ise ne haramdır, ne de mekruhtur.

2- Hanbelilere göre ise, za'ferân ve saf kırmızı renkle boyanmış elbise giymek erkekler için mekruhtur. Fakat bu renklerle başka renklerin karı­şımı ile boyanmış elbise giymekte bir kerahet yoktur. Aspurla boyanmış elbise giymek erkekler için mekruhtur.

3- Malikilerin meşhur olan bu görüşüne göre, kırmızı ve sarı boya ile boyanmış elbiseler giymek mekruhtur.”

Hanefîlere göre ise , beyaz elbise giymek müstehaptır. Nebati ve kır­mızı renkte elbise giymek ise mekruhtur.

San ve kırmızı zaferanla boyanmış elbise giymek de erkekler mekruh­tur. Aspur ile sarı ve kırmızı zaferan dışındaki renklerde sakınca yoktur.

Hadis-i şerifte Hz. Peygamber'in yasakladığı ifade edilen hususlardan biri de altın yüzük takmaktır.

İmam Nevevi'nin açıklamasına göre, ulema erkelerin altın yüzük takın­malarının haram, kadınların takınmalarının ise mubah olduğunda icma et­mişlerdir.

Hattabi'ye göre; bu hadis-i şerifte söz konusu edilen eşyaların yasaklı-ğı erkekler içindir, kadınlar için değildir.

Ayrıca hadis-i şerif, rüku halinde Kur'an okumanın haram olduğuna delalet etmektedir. Çünkü namazda Kur'an-ı Kerim okumanın yeri kyam-dır. Rükû ve sücûd ise kıraat mahalli değildir, teşbih ve dua mahallidir. Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz bir hadis-i şerifte: "Dikkkat edin ki, ben rükû ve secde halinde Kur'an okumaktan nehyolundum. Rükuda Allahu Teala'yı tazim edin. Secdede ise dua etmeye çalışın. Zira secde ha­linde duanızın mestecab olması çok umulur " buyurmuştur.

Bazı Hükümler

1. Erkeklerin ipekten dokunmuş elbise giymeleri haramdır

2. Sarıya boyanmış elbise giymek caiz değildir.

3. Altın yüzük takmak erkeklere haramdır.

4. Rükûda Kur'an okumak haramdır. Bir numara sonra gelecek hadis­te açıklandığı üzere secde halinde Kur'an okunmasının hükmü de böyle­dir.

Şu (bir Önceki hadis) Ali b. Ebî Talib (r.a)'den de rivayet olun­muştur. (Bu rivayetinde Hz. Ali şöyle dedi:

(Resulullah (s.a.v) beni), rükûda ve secdede (Kur'an) okumaktan menetti.

Şu (bir önceki hadis-i şerif} İbrahim b. Abdullah'dan da riva­yet edildi. (Şu farkla ki İbrahim b. Abdullah bu rivayetinde bir önceki ha­dise şunları da) ilave etti: "Sizi hehyetti demiyorum.

Enes b. Mâlik'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Rum kralı, Peygamber (s.a.v)'e saf ve ince ipekten, yenleri geniş bir kürk hediye etti de onu giyindi. Ben (hâlâ Peygamber Efendimizin) titreş­mekte olan yenlerini görüyor gibiyim. Sonra (Hz. Peygamber) o kürkü Cafer'e gönderdi. Cafer'de onu giyinip Hz. Peygamber'in huzuruna geldi. Peygamber (s.a.v) de (ona):

"Ben (bunu) giyesin diye vermedim" buyurdu. (Cafer): Öyleyse onu ne yapayım? diye sordu.

(Hz. Peygamber de):

"Onu kardeşin Necâsî'ye gönder" cevabını verdi.

İmran b. Husayn'dan rivayet olunduğuna göre; Allah'ın Pey­gamberi' (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Ben kızıl renkli eğer yastığına binmem, aspurla boyanmış elbise giymem, (yakası) ipekle çevrili elbise giymem" (Katade) dedi ki: Hasan (bu son cümleden maksadın, yakası ipekle işlenmiş elbise Iduğunu anlat­mak için, cümleyi söylerken kendi) gömleğinin yakasına işaret etti. (Ka­tade sözlerine devam ederek) dedi ki:

(Hz. Peygamber daha sonra şöyle) buyurdu:

"Dikkatli olun! Erkeklerin esansı, rengi olmayan kokudur. Uyanık olun! Kadınların esansı, kokusu olmayan renktir." (Bu hadisin ravile-rinden) Saîd (b. Ebî Arûbe) dedi ki: Öyle zannediyorum ki, Katade (şöy­le) dedi: Ulema (burada geçen) kadınların esansı" sözünün, kadınların dı­şarı çıkmalarıyla ilgili olduğunu (evinde) eşinin yanında olduğu zaman ise istediği esansı sürünebileceğim söylediler.

Açıklama

Her ne kadar neki hadiste, Rum kralı Herakliyüs'ün Hz. Peygamber'e hediye elarak gönderdği kürkün saf ipekten olduğu ifade ediliyorsa da İbnü'ül-Esîr'dediği gibi; bir kürkün her tarafının tümüyle ipekten olması pek mümkün olmadığından, onun sadece kenarlarının ipekle çevrili bir kürk olduğu ve bu yüzden de ondan ipek kürk diye bahsedildiği anlaşılmaktadır.

Bazılarına göre, bu kürkle kastedilmek istenen geniş bir cübbedir. Ger­çekten kürkten maksat cübbe ise o zaman te'vile lüzum yoktur. Çünkü ipekten bir cübbenin bulunması mümkündür.

Sözü geçen hadis- şerif Hz. Peygamber'in kürk ve bornoz gibi aba cinsin­den genişçe giysiler giydiğini ifade etmekte ve onların içerisinde namaz kıldıgına delalet etmektedir. Nitekim Ömer b. el-Hattab (r.a)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte gerçekten, Peygamber,elleri kürkün içinde iken namaz kılmıştır' denilmektedir.

Ancak Hz. Peygamber, Rum kralının gönderdiği ipekli kürkü giydik­ten bir süre sonra ipekli elbise giymek yasaklanmış Hz. Peygamber de onu Cafer'e hediye etmiştir. Nitekim şu hadis-i şeriflerde ipekli elbise giy­menin sonradan yasaklandığını ifade etmektedirler.

1. İpekli elbise yasaklanmadan önce Ükeydir, Hz. Peygamber (s.a.v)'e ipekten bir cübbe hediye etmişti. Hz. Peygamber onu giydi. Halkın pek hoşuna gitmişti. Bunun üzenine Hz. Peygamber:

"Varlığım elinde olan Allah'a yemin olsun, Sa'd b. Muâz'ın cen­netteki mendilleri bile bundan daha güzeldir." buyurdu.

2. Resulullah (s.a.v)'a ipek bir kaftan hediye edilmiş, o da onu giymiş­ti. Sonra onunla namaz kıldı. Sonra giderek hoşîanmazmış gibi şiddetle çekip çıkardı ve: "Bu takva sahiplerine yaraşmaz" buyurdu.

3. Peygamber (s.a.v) bir gün kendisine hediye edilen ipekten bir elbi­se giymişti. Sonra onu çabucak çıkarıp Ömer b. Hattab (r.a)'a gönderdi. Kendisine: Onu ne çabuk çıkardın ya Resulallah? dediler. O da:

"Beni ondan Cebrail rnenetti" buyurdu. Derken Ömer (r.a) ağlayarak çıkageldi ve:

Ey Allah'ın Resulü, hoşlanmadığın bir şeyi bana verdin. Şimdi benim halim ne olacak? dedi. (Hz. Peygamber de):

"Onu ben sana giyesin diye vermedim, sataşın diyeverdim" buyur­du. Hz. Ömer de onu iki dirheme sattı.

Bütün bu hadisler ipek elbise giymenin sonradan yasaklandığına, bu yasaktan sonra Hz. Peygamber'in sahabilerinin bir daha ipekli elbise giy­mediklerine delalet etmektedir.

Her ne kadar Hz. Peygamber'in ipekten yaması olan, kenarları ipekle işlenmiş bir cübbesi olduğunu ifade eden bir hadis varsa da bu hadis an­lattığımız gerçeğe aykırı değildir. Çünkü Aliyyü'l Kâri'nin dediği gibi, sö­zü geçen ciibbedeki ipek miktarı dört parmağı geçmiyordu. numara­lı hadis-i şerifte açıkladığımız gibi, dört parmak miktarını geçmeyecek kadar az ipek karışımı bulunan elbiseyi giymek caizdir. Hanefi uleması­nın görüşü de budur. Fakat bu kadarından da kaçınmak takva gereğidir. numaralı hadis-i şerif, toplum huzuruna çıkmak, halk arasına katılmak isteyen bir kimsenin vücudunda bulunan çirkin kokuları hisset­tirmeyecek ve onları bastıracak şekilde güzel kokular sürünmesinin müstehap olduğuna delalet etmektedir. Ancak erkeklerin sürüneceği bu koku­ların renksiz olması gerekir. Çünkü renklerle bezenmek kadınlar içindir.

Kadınların da, tesettüre riayet etmek şartıyla, kokusu olmayan allıklar sürünmeleri caizdir. Erkeklerin dikkatlerini çekerek göz zinası işlemeleri­ne sabep olacağı için kadınların dışarı, çıkarken kokulu allıklar sürmeleri haramdır. Nitekim bir hadis-i şerifte: "Her göz (yabancı bir kadına şeh­vetle baktığı zaman)zina işlemiştir. Kadın da güzel koku sürünerek bir meclisten geçtiği vakit böyledir, yani zina işlemiştir." buyurul-muştur.

Fakat kadınlar evlerinde iken istedikleri kokuyu sürünebilirler.

Ebû'l-Hüsayn el-Heysem b. Şefiyy'den rivayet olunmuştur; de­di ki:

Ebû Âmir diye anılan bir arkadaşımla Kudüs'te namaz kılmak için yo­la çıkmıştım. (Arkadaşım) Meâfirli bir kimse idi. (O sırada Kudüs) vaizi olan kimse sahabeden Ezdli ve Ebû Reyhan diye anılan birisiydi. Arkada­şım mescide benden önce vardı. Ben de arkasından varıp yanma oturdum. Bana, "sen hiç Ebû Reyhan'ın vaazlarında bulundun mu?" dedi. (Ben de) "Hayır cevabını verim (Bunun üzerine bana şunları) anlattı:

Ben onu (şöyle) derken işittim:

Peygamber (s.a.v) on şeyi yasakladı:

1) Törpüleyerek dişlerinin uçlarını inceltmeyi,

2) Dövme yapmayı,

3) (Kadınlar için) yüzdeki kılları, (erkekler için de yüzdeki beyaz kıl­ları) yolmayı,

4) Arada bir örtü olmaksızın erkeğin erkekle (çıplak olarak) yatması-

5) Kadının kadınla (çıplak olarak ve) arada bir perde olmaksızın yat­ısını,

6) Kişinin elbisesini altına, ecnebiler gibi ipek koymasını,

7) Yahutta (elbisesinin) omuzlarına ecnebiler gibi ipek koymasını,

8) Başkalarının mallarını yağma etmeyi,

9) Pars (derisinden yapılmış eşya) üzerine oturmayı,

10) İdareciler dışındaki kimselerin yüzük takınmalarını,

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadisin diğer yollardan gelen rivayetlerinde zikredilmeyip de sadece bu yoldan gelen rivayetinde zikredilen kelime "yüzük" kelimesidir.

Açıklama

İliya: Kudüs-i Şeriftir. Burada namaz kılmanın fazileti çok büyüktür. Nitekim bir hadis-i şerifte:

"Bir kimse sadece Kudüs-i Şerifteki Mescid-i Aksa'da namaz kılmak maksadıyla evinden çıkar da orada namaz kılarsa, en azından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur" Duyurulmuştur.

Bu bakımdan Harem-i Şerifte ve Mescid-i Nebevi'de namaz kılmak için özel olarak yolculuğa çıkmak caiz olduğu gibi, Mescid-Î Aksa'da na­maz kılmak için özel olarak yolculuğa çıkmak da caizdir.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte bu on şeyin yasaklandığı ifa­de Duyurulmaktadır:

1- Dişleri törpüleyerek uslarını inceltmek. Bunu daha ziyade genç gö­rünmek isteyen yaşlı kadınlar yapar. İçerisinde Allah'ın yarattığı bir orga­nın şeklini değiştirmek ve insanları aldatmak gibi haram fiiller bulundu­ğundan bu fiil haram kılınmıştır.

2- Dövme yapmak veya yaptırmak. Deri, iğne veya çuvaldızla deline­rek içine sürme veya benzeri bir şey doldurulur, o yer renk tutarak ebe-diyyen çıkmama şartıyla boyalı kalır. numaralı hadislerde de açıklanacağı üzere, "dövme, kadına da, erkeğe de, yapana da, yaptırana da haramdır." Yalnız küçüklere yapılırsa henüz mükellef olmadıkları için günahı sadece yapanlara olur.

3- Kadınların yüzlerindeki kılları yolup yaratılışlarını değiştirmeye ça­lışmaları yasaklandığı gib erkeklerin yüzlerindeki beyaz kılları yolmaları da mekruhtur. Bir musibet anında kişilerin saçlarım sakallarım yolmaları da bu yasağın şümulüne girer.

4,5- Arada bir örtü olmaksızın bir kadının teninin diğer bir kadının te­nine, ya da bir erkeğin teninin diğer bir erkeğin tenine değmesi haramdır. Bu daha ziyade kişilerin çıplak olarak bir yatakta yatmaları halinde olur. Ancak eşlerin bu şekilde bir arada yatmalarında bir sakınca yoktur.

6,7- Kişilerin ecnebiler gibi elbisesinin altına meşru olan miktardan fazla ipekli elbiseler giymesi haram olduğu gibi, elbisesinin omuzları üs­tüne meşru olan miktardan fazla ipek yerleştirilmesi de haramdır.

Ecnebiler yumuşak tutması için elbiselerinin altına ipekli kısa elbiseler giyerler, görkemli görümmek için de omuzlarına ipekli kumaşlar yerleş­tirirlerdi. Hadis-i şerifte geçen "ecnebiler gibi" sözü bunu ifade etmekte­dir. Sonuç olarak, el-Muzhir'in de dediği gibi; erkeklere ipekli elbise giy­mek kesinlikle haramdır. İster elbisenin üstüne isterse altına veya kenarı­na giyilmiş olsun netice aynıdır.

8- Müslümanların mallarını yağma etmek de haram kılınmıştır. Bilin­diği gibi İslamiyette müslümanlann malları, canları, ırzları masundur; kimse tevcüz edemez. Ancak savaşta meşru hudutlar içerisinde düşmanın mallan yağmalanabilir.

9- Pars derisinin giyilmesi de yasaklanmıştır. Çünkü pars derisi pistir. İmam Şafii'yi göre ve daha başkalarına göre parsın derisi tabaklanmakla da temizlenmez. İşte bu yüzden giyilmesiharam kılınmıştır.

Yahut, giyene gurur ve kibir getirdiği için yasaklanmıştır. Pars derisin­den yapılan elbise giymek kafirlere ait özel bir kıyafet sayıldığı için de yasaklanmış olabilir.

Hanefilere göre; domuzdan başka bir hayvanın derisi tabaklanmakla temiz sayıldığından

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir