iik 111 taksitlendirme / İcra Takibinde Borçlunun Taahhüdü | DT Hukuk Bürosu - Av. Doğan Turan

Iik 111 Taksitlendirme

iik 111 taksitlendirme

Hacizden Önce Borcun Taksitle Ödenmesi

Aleyhine icra takibi başlatılan borçlu, borcunu kabul etmesine ve ödemek istemesine rağmen borcun tamamını tek seferde ödeme gücünden yoksun olabileceğinden borcunu taksitler hâlinde ödemek isteyebilir. Borcun taksitle ödenmesi bazı koşulların varlığı hâlinde mümkündür. Borcunu ödemekte zorlanan borçlu, icra takibinin her aşamasında alacaklı ile anlaşmak suretiyle takip konusu borcunu taksitle ödeyebilir. Taksitle ödeme sözleşmesini düzenleme konusunda borçlu ile alacaklının anlaşmış olması hem borçlu hem de alacaklının menfaatine uygun bir sonuç doğurmaktadır. Bu sözleşmeyle ödeme sıkıntısı içerisinde olan borçluya süre verilerek borcu ödemesine imkân tanınmakta, diğer taraftan da alacaklının belirli bir süre içerisinde alacağını faizi ve tüm takip masraflarıyla birlikte tahsil edebilmesine olanak sağlanmaktadır.

Borcun taksitle ödenmesi hususunda anlaşma, ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra veya haczedilmiş malların satışından önce olmak üzere iki farklı aşamada gerçekleşebilir. Bu aşamalarda borcun taksitle ödenmesi konusunda uygulanacak hükümler ve şekil şartları farklı olduğu için hacizden önce taksitle ödeme ve hacizden sonra taksitle ödeme şeklinde bir ayrım yapılmıştır. Eğer ödenecek borç haciz aşamasından önce takside bağlanırsa artık borçlunun malları haczedilemeyecektir.  Alacaklı ile borçlunun taksitle ödeme hususunda anlaşması haciz safhasından sonra gerçekleşirse daha önce haczedilmiş olan mallar da satılamayacaktır.

Hacizden önce taksitle ödeme durumu İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte kanunun 78. ve 340. maddeleri beraber değerlendirildiğinde hacizden önce de borcun taksitle ödenmesinin mümkün olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Kanunun 78/2 maddesinde yer alan “Haciz istemek hakkı, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir sene geçmekle düşer. İtiraz veya dava hâlinde bunların vukuundan hükmün katileşmesine kadar veya alacaklıyla borçlunun icra dairesinde taksit sözleşmeleri yapmaları hâlinde taksit sözleşmesinin ihlaline kadar geçen zaman hesaba katılmaz” düzenlemesi ile yine aynı kanunun 340. maddesinde yer alan “111’inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlu, alacaklının şikâyeti üzerine tetkik mercii tarafından bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır” hükümleri birlikte değerlendirildiğinde alacaklının muvaffaktı ile borcun taksitlendirilmesinin hacizden önce de uygulanabileceği anlaşılmaktadır.

Haciz aşamasından önce taksitle ödeme istemi hacze gidilmeden önce ya da haciz sırasında da yapılabilir. Her iki durum da bu talep alacaklının muvafakatine bağlıdır. Alacaklı ile borçlu icra dairesi haricinde bir araya gelerek taksitle ödeme konusunda anlaşırlarsa icra dosya borcunun, taksitle ödenebilmesi için bu anlaşmanın icra dairesine bildirilmesi gerekir. Eğer alacaklı ile borçlu icra dairesi huzurunda taksitle ödeme hususunda anlaşırlarsa icra müdürü tarafından bu husus imzalanarak tutanağa geçirilmekte ve borcun taksitle ödenmesi sözleşmesi kurulmuş olmaktadır. Bunların dışında borçlu tek başına da icra dairesi huzurunda mevcut borcu taksitle ödeme teklifinde bulunabilir. Bu durumda icra dairesi bu teklifi alacaklıya bildirecek ve eğer alacaklı taksitle ödeme teklifini kabul ederse borcun taksitle ödenmesi sözleşmesi kurulmuş olacaktır.

Hacze gidilmeden önce yapılacak taksitle ödeme anlaşmasında alacaklının hazır bulunması şekil şartı değildir, sonradan alacaklıya bir muhtıra gönderilmesi ve böylece alacaklının bu talebi kabulüyle de yapılabilir. Ancak icra dairesinde yapılacak taksitle ödeme anlaşmalarında icra müdürünün hazır bulunması şekil şartıdır. Haciz için borçlunun ev ya da iş yerine gidildiğinde borçlunun teklifi ve alacaklının rızası tutanağa kaydedilerek imzalanır. Bu durum alacaklının haciz talebini geri almış olduğu anlamına geldiği için artık borçlunun malları haczedilemez. Hacizden önce yapılan taksitle ödeme sözleşmesi, başlatılan takibi anında durdurma özelliğine sahiptir. Yani borçlu verdiği taahhütlerin tamamına uyarsa takibe devam edilmez; satış ve haciz isteme gibi süreler işlemez ve son olarak TBK 153/6 maddesi hükmünde belirtilen zamanaşımı süresi durur.

Ancak borçlu taahhüde uymayarak taksitlerden bir tanesini ödemediği durumda ondan sonraki bütün taksitler muaccel hâle gelmektedir. Böyle bir durumda alacaklı kalan tüm borç için takibe devam edilmesini isteyebilecektir. Borçlunun taksitle ödeme sözleşmesini ihlal ettiği alacaklı tarafından yazılı yahut sözlü olarak şikâyet konusu yapılırsa, İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi uyarınca hapisle tazyik kararı verilebilmektedir. Alacaklı, eylemin gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren üç ay ve her durumda eylemden itibaren bir sene içinde, icra takibinin yapıldığı yerdeki icra mahkemesine başvurup şikâyette bulunabilir. İcra mahkemesi şikâyetin süresinde yapılıp yapılmadığını kendiliğinden yani resen gözetir.  

Borçlu tarafından taahhüt edilen taksitlerin ödenmemesi durumunda 340. madde hükümlerinin (tazyik hapsi) uygulanabilmesi için taksitlerin miktarının ve ödeme tarihlerinin taksit sözleşmesinde açıkça belirtilmiş olması gerekir. Taksitle ödeme sözleşmesinin ihlali hâlinde verilecek hapis cezası üç ayı geçmemektedir. Borçlu ödemediği taksiti öderse derhal tahliye edilir. Borçlunun taksitle ödeme taahhüdünü ihlâl etmesinin bir diğer sonucu da satış isteme sürelerinin kaldığı yerden işlemeye başlaması, alacaklının borçluya karşı cebri icra muamelelerine devam edebilmesidir.

Av. Belgin Aksoy

BORCUN TAKSİTLE ÖDENMESİ (İcra ve İflas Kanunu 111. Madde İncelemesi)

Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.

Şu kadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.

(Ek fıkra: 9/11/1988-3494/13 md.; Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/26 md.) Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması hâlinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.

(Değişik fıkra: 9/11/1988-3494/13 md.) Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.

I. GENEL OLARAK

Pratik uygulamaya katkı sağlaması açısından sıkça kullanılan ve kanun koyucunun icra ve İflas kanunu paraya çevirme kısmında müstakil olarak düzenleme altına aldığı borçluya satıştan evvel bir çıkış yolu bulmak adına taksitle ödeme açık bir biçimde düzenlenmiştir. Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonra yani takipte borçluya karşı yöneltilen alacağa süresi içerisinde itiraz edilmesi halinde itirazın kaldırılması yahut iptali, borca herhangi bir itiraz olunmaması halinde yasal süre içinde takibin kesinleşmesinden sonra borçlu borcunu taksitle ödeyebilir.

Takibin kesinleşmesinden sonra borçlunun mal varlığına herhangi bir haciz konulmadan evvel borcun taksitlendirilmesi alacaklının kabulüne bağlanmışken; hacizden sonra, satış talebinden önceki süre zarfında borçlunun dosya borcu kadar malının haczedilmesi halinde borçlunun icra dairesine başvurusu ile güncel dosya borcunun dörtte birini peşin yatırması kalan borcunu da eşit taksitler halinde üç ayı geçmeyecek şekilde belirlenen gün ve miktarda yatırması koşulu ile icra muameleleri durur. Hacizden sonraki bu durumda alacaklının kabulü şartı aranmamakta olup sadece borçlunun talebi gerekmektedir. 

Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonraki evrede alacaklının kabulü halinde borçlunun malvarlığı üzerine herhangi bir haciz uygulansın ya da uygulanmasın dilediği taksit ve miktarlarda borcun taksitle ödeneceği hakkında bir anlaşma yapabilirler.

İcra ve İflas kanunu 111. Maddesindeki şartlar aşılarak alacaklının kabulü halinde ancak on yılı aşmayacak bir şekilde dosya borcu taksitlendirilebilir. Borcunu taksitle ödemek isteyen ve alacaklısı ile anlaşan alacaklı-borçlu bizzat icra dairesine gelerek bu talepte bulunabileceği gibi borçlunun takibin başlatıldığı yer dışında bulunması halinde bulunduğu yer (talimat icra dairesi)  icra dairesinden esas icra dairesine bu talebin gönderilmesi ve posta masrafını da beraberine eklemesi halinde alacaklısına-vekiline taksit sözleşmesinin tebliğ edilmesi ve kabulü halinde taksit sözleşmesi kurulmuş olacaktır.

İcra daireleri ile yapılacak yazışmaların sıhhati yönünden daha hızlı, etkin ve verimli sonuç alınabilmesi adına  https://vatandas.uyap.gov.tr/main/vatandas/giris.jsp?v=3780 vatandaş uyap portal üzerinden elektronik imza ve mobil imza uygulamaları edinilerek kolaylıkla tüm icra dairelerine ulaşım sağlanabilmekte, bu yol ile postada geçen süreler beklenmeksizin işlemler yapılabilmektedir.

II. TAKSİT SÖZLEŞMESİNİN İCRA TAKİBİNE ETKİSİ

- Borçlu ile alacaklının anlaşarak taksit sözleşmesi yapması halinde, borçlu hakkında başlatılan takip durur.

- Borçlunun dosya borcu kadar malının haczedilmiş olması halinde alacaklının kabulü olmasa dahi borcun dörtte birini peşin, kalanını belirli gün ve miktarda, üç taksiti aşmayacak şekilde ödeyeceğini belirtmesi halinde takip durur.

- Taksit sözleşmesinin geçerliliğini devam ettirdiği süre zarfında İcra ve İflas Kanunu 106. Madde ile 150/e maddelerinde yazılı satış isteme süreleri işlemez.

- Borçlu ile alacaklını birlikte yapmış oldukları taksit sözleşmesi kapsamında sözleşmenin devam etmesi halinde zamanaşımı süresi işlemez, durur.

- Borçlunun taksitlerden birini ödememesi halinde alacaklının talebi üzerine takibe kaldığı yerden devam edilir.

III. TAKSİTLE ÖDEME ANLAŞMASI – TAAHÜT VERMENİN CEZAİ SORMLULUĞU

Borçlusu ile anlaşan alacaklı, aralarında bir taksit sözleşmesi düzenleyebilir. Bu sözleşme kapsamında borçluya dilediği tutar ve sayıda borcu taksitlendirebilir. Ancak İcra ve İflas Kanunu 340. Maddesi ile düzenleme altına alınan borçlunun ödeme şartını ihlali halinde ceza verilebilmesi için; borçlu tarafından ödenecek miktarın tam olarak belirlenmesi, taksit sayısının ve ödeme tarihlerinin açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda alacaklını muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını geçerli bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun alacaklının şikayeti üzerine üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlunun borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağ öderse tahliye edilir. Ödemelerini tekrar keser ise hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez. 

IV. GÜNCEL YARGI KARARLARI

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/1774 Esas ve 2021/2315 Karar

(…) Dosya kapsamına göre; 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği, 09/08/2019 tarihli taahhütnamede taahhüt tarihinden taksitlerin tamamının ödeneceği tarihe kadar işleyecek faizini 3.868,72 Türk lirası olarak gösterildiği ancak takip tarihinden taahhüt tarihine kadar işlemiş faiz hususunda açıklık bulunmadığı, işlemiş ve işleyecek faiz miktarlarının ayrı ayrı hesaplanarak gösterilmediği gibi alacaklının takip tarihinden taahhüt tarihine işlemiş faizden feragat beyanının da yer almadığı ve bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğu ayrıca borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil ve başvuru harçlarının da taahhüt tutanağında gösterilmediğinden taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği (…)

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/7710 Esas ve 2020/10119 Karar

(…) Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dosya içinde bulunan 4.10.2011 tarihli "Borç İkrarı ve Ödeme Taahhüdü" başlıklı belgeye göre borçlunun ticari kredi kullanımından kaynaklanan 88.914,58 TL borcunu dört taksitte ödemeyi taahhüt ettiği, 33.047,86 TL tutarındaki son taksitin ödenmemesi üzerine, 14.09.2012 tarihli "Borç İkrarı ve Ödeme Taahhüdü" başlıklı anlaşma ile borcun üç taksitte toplam 36.099,17 TL olarak ödenmesi hususunda anlaşma sağlandığı, borçlunun bu tarih itibariyle kalan borcunun bu miktarda olduğu ancak bu taksitlerin ödenmediği kabul edilerek, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan harici ödemeler ve taşınmaz satış bedeli dikkate alınarak hesaplama yapılmış ve buna göre karar verilmiş ise de; 4.10.2011 ve 14.09.2012 tarihli "Borç İkrarı ve Ödeme Taahhüdü" başlıklı belgelerde, ödemeler gününde yapılmadığı takdirde ödeme planına uygulanan faiz oranının geçerli olmayacağı ve sözleşme ile belirlenmiş olan temerrüt faizinin uygulanacağı, hukuki takip işlemlerinin kaldığı yerden bankayla imzalanan sözleşme şartlarıyla devam edeceği, bu ödeme planının borcun tecdidi veya temdidi anlamına gelmediği belirtilmiş olup, bu belgeler TBK'nun 133. maddesine göre açık yenileme iradesi içermediğinden borç yenileme sözleşmesi sayılamaz.

Bu durumda mahkemece; dosya içinde bulunan ve takip dosyalarındaki borç miktarı esas alınarak düzenlenen 08.04.2019 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken, Dairemizce onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.(…)

Yargıtay 12 Hukuk Dairesi 2013/16546 Esas ve 2013/23211 Karar

(…) Somut olayda, satışa konu gayrimenkullerin alacaklının talebi üzerine 01.11.2006 tarihinde haczedildikleri ve 02.12.2011 tarihli ihale ile satıldıkları görülmektedir. Haciz tarihi itibari ile yürürlükte bulunan İİK'nun değişiklik öncesi 106. maddesine göre gayrimenkullerde satış isteme süresi 2 yıldır. Her ne kadar borçluların satış isteme sürelerinin geçmiş olması nedeni ile haczin düştüğüne dair şikayeti, İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 17.04.2012 tarih ve 201171229 E.- 2012/417 K. sayılı kararı ile reddedilmiş ve bu kararın temyiz talebi İİK'nun 363. maddesi gereği temyizi kabil bir karar olmadığından reddedilmiş ise de bu husus ihalenin feshinde şikayet ile inceleme konusu yapılabilecektir. Somut olayda da borçlular bu konuyu şikayet konusu yaptıklarından mahkemece incelenmesi gerekmektedir. İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 17.04.2012 tarih ve 201171229 E.- 2012/417 K. sayılı kararında alacaklı vekilinin taahhüdü kabulden sonra ilk işleminin 07.08.2007 tarihinde gerçekleştiği ve bu tarihte taahhüdü ihlalin gerçekleştiği, satış isteme sürelerinin de bu tarihten itibaren hesaplandığı belirtilmiş ise de, yukarıda izah edildiği üzere İİK'nun 111/son maddesi gereği süreler ihlali öğrenme tarihinden değil, taksitlerden birinin gününde ödenmemesi ile kaldığı yerden işlemeye devam eder.

O halde mahkemece, borçlular tarafından verilen taahhüde göre İİK'nun 111/son maddesi uyarınca taksitlerin zamanında ödenip ödenmediği araştırılarak, ödemenin gerçekleşmediği taksit tarihi esas alınmak sureti ile satış isteme süresinin kaldığı yerden işletilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/7445 Esas ve 2018/8542 Karar

Somut olayda; icra dosyasında bulunan 29.03.2012 tarihli ve 27.03.2013 tarihli ödeme taahhütlerinde alacak kalemlerinin ayrıntılı belirtilmediği, her bir taksitin toplam borç miktarının dörde birini karşılamadığı ve ilk taksitin de borçlu tarafından ödenmediği anlaşıldığından geçerli bir ödeme taahhüdü söz konusu olmayıp İİK'nun 150/e maddesinde belirtilen sürelerin kesilmesi mümkün değildir.
O halde, borçlu hakkında yeniden başlatılan ve birleştirilmesine karar verilen ... 25. İcra Müdürlüğü'nün 2012/3656 Esas sayılı dosyasında gönderilen icra emrinin borçluya 15.03.2012 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklının ise 18.03.2015 tarihinde ipotekli taşınmazların satışını talep ettiği görülmekle İİK'nun 150/e maddesinde belirtilen 2 yıllık süre içerisinde taşınmazların satışının istenmediği açık olup, mahkemece ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken ödeme taahhüdünde alacaklının imzasının olduğundan bahisle geçerli bir ödeme taahhüdünün varlığının kabulü ile satış talebinin süresinde olduğu belirtilerek şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.

V. SONUÇ

İcra ve iflas kanun 111. Maddesi ile borcun taksitle ödenmesi düzenlenmiş olup bu kapsamda takip konusu borcun hacizden önce icra müdürlüğü tarafından taksitlendirilmesinin mümkün olmadığı, hacizden evvel ancak alacaklının kabulü ile taksit sözleşmesinin hüküm ve sonuç doğuracağına,

Borçlunun borca yeter miktarda malının haczedilmiş olması ve haczedilen mahcuzlara yönelik  kıymet takdirinin tespit edilmiş olması gerektiğine,

Tespit olunan miktarın dosya borcundaki borca tamamıyla yetmesi gerektiğine,

Yeter miktarda haciz yapılması halinde alacaklının herhangi bir muvafakati olmaksızın sadece dosya borçlusunun icra dairesine başvurusunun yeterli olacağına,

Güncel dosya borcunun dörtte birinin icra dosyasına peşinen ödenmesi gerektiği ve kalan borcu üç taksiti aşmaması gerektiğine,

Alacaklı tarafından icra dosyasına satış talebinde bulunulmamış olması gerektiğine,

Borçlu hakkında başlatılan takibin kendiliğinden duracağına (İİK 111/2),

Duran takip kapsamında satış isteme sürelerinin işlemeyeceğine ( İİK 106-150/e),

Taksitlerden herhangi birisinin süresi içinde ödenmemesi halinde takibe kaldığı yerden devam edilebileceğine,

Alacaklı ve borçlunun anlaşarak icra dairesinde bir ödeme taahhüdü imza etmeleri halinde borçlu tarafından ödenecek toplam miktarın (takip çıkışı, masraf, icra harcı, vekalet ücreti, faiz) belirlenerek gösterilmesi, borcun taksit sayısı ile taksitlerin ne kadar miktarda olduğunun ve ödeme gününün açıkça belirtilmesinin aksi halde alınacak taahhüde uyulmaması halinde İİK 340 md. göre borçlunun ödeme şartını ihlali halinde bir ceza verilemeyeceği hususlarına dikkat edilmesinin ilgililerine faydalı olması dileğiyle.

Mustafa Zafer

Hukukçu, (E) İcra ve İflas Müdürü              

İİk.’nun 111. Maddesi “Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.

Borçlunun talebi ve dosya incelendi.

Borçlunun İİK.’nun 111. Maddesi gereği taksit talebinde bulunduğu anlaşıldı.
İİk.’nun 111. Maddesi “Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.
Şu kadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.
(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./26. md.) Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması halinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/13 md.) Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.” şeklinde düzenlenmekle yukarıda kanun maddesinde belirtilen şartlar yerine getirilmediğinden aşağıdaki şekli ile karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varıldı.

Karar :
1-Borçlunun talebinin reddine,
İş bu kararın İİK.’nun 16. Maddesi gereği İcra Hukuk Mahkemesi Hakimliğine şikayet edebileceğinin ihtarı ile karar verildi.

Tags: İCRADA 4 TAKSİTİİK 111. MADDE TAKSİT

 

Varsayılan

MADDE 88 - Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeler ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder.
Diğer taşınır mallar masrafı peşinen alacaklıdan alınarak münasip bir yerde muhafaza altına alınır. Alacaklı muvafakat ederse istenildiği zaman verilmek şartile muvakkaten borçlu yedinde veya üçüncü şahıs nezdinde bırakılabilir. (Ek cümle: 4949 - 17.7.2003 / m.21) Üçüncü şahsın elinde bulunan taşınır mallar haczedilince, alacaklının muvafakatı ve üçüncü şahsın kabulü halinde üçüncü şahsa yediemin olarak bırakılır.
İcra dairesi üçüncü bir şahsa rehnedilmiş olan malları da muhafaza altına alabilir. (Ek cümle: 4949 - 17.7.2003 / m.21) Ticarı işletme rehni kapsamındaki taşınırlar ise, icra dairesince satılmalarına karar verilmesinden sonra muhafaza altına alınabilir. Bu mallar paraya çevrilmediği takdirde geri verilir.
(Değişik 4. fıkra: 4949 - 17.7.2003 / m.21) Adalet Bakanlığı, mahcuz malların muhafazası için uygun göreceği yerlerde depo ve garaj açabileceği gibi; Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfına da açtırabilir veya işletme hakkını verebilir. (Ek cümleler: 5219 - 14.7.2004 / m.4) Alınacak depo ve garaj ücretleri Adalet Bakanlığınca belirlenir. Bu yerlerin çalışma esas ve usulleri yönetmelikte gösterilir.
(Değişik 5. fıkra: 4949 - 17.7.2003 / m.21) İcra dairesi, depo ve garajlarda ve yediemin olarak kendisine hacizli malın bırakılmış olduğu üçüncü kişilerde saklanıp da hukuken artık muhafazasına gerek kalmayan malı, vereceği uygun süre içinde geri almasını ilgililere re'sen bildirir. Verilen süre içinde eşya geri alınmazsa, icra müdürü icra mahkemesinin kararı ile taşınır mal satışlarına ilişkin hükümler uyarınca bunları satar. Elde edilen miktardan muhafaza ve satış giderleri ödenir. Artan miktar 9 uncu madde hükmüne göre muhafaza olunur. Bu konuda ortaya çıkan ihtilaflar icra mahkemesi tarafından basit yargılama usulüne göre çözülür.


T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 1997/5381
K. 1997/8285
T. 9.10.1997
• NAVLUN ( Yük Alacaklısı Hakkı Doğurduğu )
• DEMURAJ ÜCRETİ ( Yük Alacaklısı Hakkı Doğurduğu )
• KANUNİ REHİN HAKKI ( Navlun ve Demuraj Ücreti )
• YÜK ALACAKLISI HAKKI ( Kanuni Rehin Hakkı Olup Sıra Cetvelinde Öncelikli Olduğu )
• MENKUL MALLARIN HACZİ ( Fiili Haciz Yapılması Zorunluluğu )
• KAYDİ HACİZ ( Menkul Malların Haczinde Uygulanamayacağı )
• FİİLİ HACİZ ( Menkul Malların Haczinde Zorunlu Olduğu )
6762/m.1077,1204,1232,1258
2004/m.88,142
ÖZET : 1 - Navlun ve demuraj ücreti taşıyana yük üzerinde yük alacaklısı hakkı vermektedir. Yük alacaklısı hakkının doğum tarihi yükün gemiye yüklendiği tarih olduğundan ve davalının haczi, yükün limana gelmesinden sonra uygulandığından yükün satış bedelinden öncelikle taşıyanın navlun ücreti ve demuraj ücreti alacağının ödenmesi gerekir.
2 - Menkul malların haczinin geçerli olması için İİK`nun 88. maddesi gereğince menkul malın fiilen haczi ve muhafaza altına alınması gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin borçlu şirkete ait 495 bağ cif sarımlı jüt iplik yükünü ...`dan ... Limanı`na taşıdığını ve 3.412,50 dolar taşıma ücreti ve 8500 DM demuraj ücreti tahakkuk ettiğini, bu alacağın tahsili amacıyla yük üzerindeki rehin haklarını kullanarak takibe geçtiklerini, malların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin davalı alacaklıya ayrıldığını, yük üzerindeki yasal rehin hakkı uyarınca satış bedelinin müvekkiline ödenmesi gerektiğini ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, bedeli paylaşıma konu malların müvekkili tarafından 29.1.1996 tarihinde haczedildiğini, davacının aynı mallara 5.7.1996 tarihinde haciz işlemi uyguladığını, hacizden sonra konulan haciz ve rehinlerin önceki hacze karşı önceliği bulunmadığını belirterek şikayetin reddini istemiştir.
Mercii Hakimliği`nce iddia, savunma ve toplanan delillere göre bedeli paylaşıma konu malların davacı tarafından 29.1.1996 tarihinde, davalı tarafından 5.7.1996 tarihinde haczedildiği, haciz tarihlerine göre davalıya ön sırada yer veren sıra cetvelinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkili şirkete ait konteyner ile ...`dan ... Limanı`na getirilen iplik yükü ile ilgili 3.412,50 dolar navlun ücreti ve 8500 dolar demuraj ücreti tahakkuk ettiğini, malların ... Limanı`na 8.12.1995 tarihinde geldiğini, bu tarihten sonra mallara konulan hacizlerin müvekkilinin yük alacaklısı hakkını etkilemeyeceğini, malları fiilen haczetmeyen davalı alacaklının haczinin geçersiz olduğunu ileri sürerek sıra cetvelinin iptalini istemiştir.
Yük alacaklısı hakkı TTK`nun 1258. maddesinde düzenlenmiştir. Hükme göre "navlundan ( m. 1077/1 ), deniz ödüncü paralarından ( m. 1159 vd ), müşterek avarya garame payından ( m. 1204/1 ) ve kurtarma veya yardım ücret ve masraflarından ( m. 1232 ) dolayı yükü takyid eden rehin haklarından navluna ait olanların derecesi bütün diğerlerinkinden sonra gelir." Görüldüğü üzere taşıyanın navlun alacağından dolayı yük alacaklısı hakkı bulunduğu kabul edilmiştir. Demuraj ücreti de taşıyana yük üzerinde yük alacaklısı hakkı vermektedir ( TTK m. 1077 ). Yük alacaklısı hakkı bir tür kanuni rehin hakkı olup ( Çağa Tahir Deniz Ticareti Hukuku, İstanbul, 1982, s. 68; Arseven, Haydar Deniz Ticareti Hukuku Dersleri, İstanbul, 1961, s. 35 ). bu rehin hakkı yükün gemiye yüklenmesi anında meydana gelir, yükün teslimine kadar devam eder ( Ülgener, Fehmi, Süraştorya Süresi ve Ücreti, Ankara, 1995, s. 199 ). Yükalacaklısı hakkının doğum tarihi yükün gemiye yüklendiği tarih olduğundan ve davalının haczi, yükün ... Limanı`na gelmesinden sonra uygulandığından yükün satış bedelinden öncelikle taşıyanın navlun ücreti ve demuraj ücreti alacağının ödenmesi gerekir.
Diğer taraftan bedeli paylaşıma konu mal iplik olup menkul maldır. Menkul malların haczinin geçerli olması için İİK`nun 88. maddesi gereğince menkul malın fiilen haczi ve muhafaza altına alınması gerekir. Gümrük Müdürlüğü`ne gönderilen haciz yazısı ile yapılan haciz işlemi geçerli değildir. Davalı alacaklıya kaydı haciz tarihi itibariyle de öncelik tanınması mümkün değildir.
Mercii Hakimliği`nce bu yönler gözetilerek şikayetin kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 9.10.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.


İİK.nun 111 maddesindeki taksitlendirme talebinde yeteri kadar haciz uygulanarak bir şekilde muhafaza altına alınması zorunlu.
İİK.88 ve yukarıdaki yargıtay kararının 2 ncı fıkrasındanda anlaşılacağı üzere bir malın haczi menkul malların fiilen haczi ile muhafaza altına alınmak koşuluyla gerçekleşmiş sayılır.
Bu nedenlerle mahcuz menkul mallar borçluya ancak alacaklının muafakatıyla mümkündür. Aksi takdirde icra müdürünün yetkisi yoktur.
Ayrıca bazı arkadaşların dediği gibi borçlu İİK.nun 111 maddesinden yararlanarak taksit talebinde bulunarak taahhüt etmesi halinde birisini peşin ödediğini varsayarsak diğerlerini ödemediği takdirde ve bu süre içerisinde mallarını kaçırması halinde alacaklının hakları nasıl korunacaktır.
İİK.111 maddesinin işletilmesi halinde sadece borçlu mahcuz menkul malların satışını durdurur ve taksit sürelerince satış isteme süresi işlemez.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir