lokmân suresi 18 ayet meali / Lokman Sûresi | Feyzü'l-Furkân

Lokmân Suresi 18 Ayet Meali

lokmân suresi 18 ayet meali

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,


الٓمٓ۠

Elif-Lâm-Mîm[*]!

[*] Bu harflere huruf-u mukattaa /birbiri ile bağlantısı kesilmiş harfler denir. Bunların Nebîmize sorulmamış olması, bilinen bir anlamının olduğunu gösterir. Yoksa müşrikler bunu dillerine dolar, Nebîmizi sürekli rahatsız ederlerdi. Bununla ilgili sorular, İslam’ın Arap yarımadası dışına yayılmasından sonra başlamıştır.

Bu harflerle başlayan yirmi dokuz sureden yirmi beşinde Kur’an’a, dördünde de önemli bir konuya vurgu yapılıyor olmasından onların dikkatleri toplama görevi yaptığı anlaşılır. Türkçede böyle bir kullanım yoktur.




اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ

Onlar, namazı düzgün ve sürekli kılan, zekatı veren ve ahirete kesin olarak inanan kimselerdir[*].

[*]Bakara 2/,Enfal 8/,Neml 27/


اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

İşte Rablerinden/Sahiplerinden gelen rehbere uyanlar onlardır. Umduklarına kavuşacak olanlar da onlardır[*].

[*]Bakara 2/5.


وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ

Kimi insanlar da (karşı tarafı) bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak[1*] ve o yolu önemsiz hale getirmek için aldatıcı sözler satın alırlar[2*]. İşte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

[1*]Hac 22/3,,Lokman 31/

[2*] Bunlar insan şeytanlarıdır. Tıpkı İblis gibi davranarak insanların duygularını kullanıp batılı hak gibi gösterir ve onları hak yoldan uzaklaştırırlar (En’am 6/).


وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِرًا كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْرًاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ

Ona ayetlerimiz bağlantılarıyla birlikte[1*] okunduğu zaman sanki onları hiç dinlememiş, sanki kulaklarında tıkaç varmış gibi kibirlenerek yüzünü döner[2*]. Onu acıklı bir azapla müjdele!

[1*] Tilavet sözcüğünün kökü olan t-l-v (تلو) "birden çok şeyin, aralarına kendi cinslerinden olmayan bir şey karışmayacak şekilde peş peşe sıralanması” anlamındadır (Müfredât). Buna göre tilavet, birbiriyle bağlantılı ayetleri birlikte okumaktır.

[2*]En’am 6/25,İsra 17/,Kehf 18/57,Fussilet 41/,Casiye 45/



خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقًّاۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

Orada ölümsüz olarak kalacaklardır. Bu, Allah’ın vaadidir, mutlaka gerçekleşecektir[*]. Daima üstün ve kararları doğru olan odur.

[*]Nisa 4/


خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ

Allah gökleri, gözle görebileceğiniz direkler olmadan[1*] yaratmış, yer kabuğu sizi sarsar diye yere sabit dağlar[2*] yerleştirmiş ve yeryüzüne her türlü canlıyı yaymıştır. Gökten su indirip yerde her güzel çiftten nice bitkiler bitirdik[3*].

[1*] Ra’d 13/1.

[2*] Sabit anlamına gelen (راسية) râsiye kelimesinin çoğulu olan (رواسي) revasi, Kur’an’da 9 kez, dağların özelliği olarak geçer. Bu ayette olduğu gibi 2 ayette daha (ميد) meyd fiiliyle birlikte kullanılır (Enbiyâ 21/31,Nahl 16/15). Meyd, “gidip gelme, sallanma, sarsılma” anlamlarına gelir. Bu sebeple kelimenin geçtiği üç ayete, “sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi” şeklinde meal verilmekte, bu da dağların bulunduğu bölgelerde deprem olmadığı gibi bir yanlış anlamaya sebep olmaktadır. Oysa ayetteki (أَن تَمِيدَ بِكُمْ) en temide bikum ifadesini “sizi sarsar diye” şeklinde çevirmek metne daha uygun olacaktır. Dolayısıyla ayetin meali “sizi sarsar diye yere sabit dağlar yerleştirdi” şeklinde olmalıdır. Ayette insanları sarsacak olan “yeryüzü”dür (الأرض). Dağların varlığı insanları bu sarsıntı esnasında korumak, daha güvenli bir yerleşim yeri oluşturmak içindir. Ayette dağların yeri sabitlemesinden bahsedilmemektedir. Nitekim toprak, kum ve alüvyonlu kıyı kesimlerin depremlerde en uzun süreli sarsıntı yaratan, sarsıntının şiddetinin en büyük, hızının en fazla olduğu bölgeler olduğu, dağlık ve kayalık alanlarda ise bu sarsıntıların çok daha kısa ve yavaş olduğu yerbilimleri tarafından da tespit edilmiş gerçeklerdir. Ayet bu gerçeği dile getirmekte, bu özelliğinden dolayı dağlar için ‘demir atma’, ‘sabitleme’ kök anlamından türetilmiş (رواسي) revasi kelimesi kullanılmıştır.

[3*] Bakara 2/,Hicr 15/19,Şuara 26/7,Neml 27/,Kaf 50/7.


هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟

Bu, Allah'ın yaratmasıdır. Haydi gösterin bana, Allah ile aranıza koyduklarınız neyi yaratmış[*]? Aslında yanlışa dalanlar açık bir sapkınlık içindedirler!

[*]Nahl 16/20,Hac 22/73,Furkan 25/3,Fatır 35/40,Ahkaf 46/4.


وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ

Lokman'a hikmet /doğru karar alma yeteneği[1*] verdik; “Allah’a şükret /ona karşı görevlerini yerine getir[2*]!” dedik. Kim şükrederse sadece kendisi için şükreder. Kim de nankörlük ederse bilsin ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, yaptığını da mükemmel yapar[3*].

[1*] Bakara 2/

[2*] Ayette “görevini yerine getirmek” şeklinde tercüme edilen “şükür”, yapılan iyiliğin değerini bilmek, yapanı övmek ve hak edilen karşılığı vermektir (Müfredât).

[3*] Nisa 4/,İbrahim 14/7,Neml 27/40,Zümer 39/7.


وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ

Bir gün Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ona ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür /yanlıştır[*].”

[*]En’am 6/


وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ

Biz insana, anne ve babasına karşı görevler yükledik[1*]; annesi onu (karnında) binbir güçlükle[2*] taşır. Onun sütten kesilmesi de iki yılı bulur[3*]. Sen, hem bana hem de annene ve babana karşı görevlerini yerine getir. Dönüp varılacak yer benim huzurumdur.

[1*]İsra 17/,Ahkaf 46/

[2*] “Binbir güçlükle” şeklinde tercüme edilen ifadenin asıl anlamı, “güçsüzlük üzerine güçsüzlükle / acziyet içinde” şeklindedir. Kadın çocuğu taşırken, bedenindeki protein, kalsiyum, demir, pek çok vitamin ve mineral bebek tarafından bol miktarda emilir; ayrıca kadının duygu durumunu da etkileyen pek çok hormonal değişiklik yaşanır. Bu nedenle kadın hamilelikte hem fiziksel hem ruhsal açıdan çeşitli güçsüzlükler yaşar.

[3*]Bakara 2/Ahkaf 46/15


وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًاۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Eğer annen ve baban, hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak sayman için seninle mücadele edecek olurlarsa sakın onlara boyun eğme[1*]! Ama dünya işlerinde onlara güzelce[2*] eşlik et. Sen bana yönelen kişinin yoluna uy. Dönüşünüz banadır. Neler yaptığınızı size bildireceğim.

[1*]Ankebut 29/8.

[2*] “Güzelce” diye tercüme edilen kelime “maruf” kelimesidir. Maruf, Kur’an’da belirtilen ölçüler veya evrensel doğrular sayesinde öğrenilir.


يَا بُنَيَّ اِنَّهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ

(Lokman sözüne şöyle devam etti:) "Yavrucuğum! (Yaptığın şey) bir hardal tanesi ağırlığında olup bir kayanın içinde, göklerde veya yerde olsa bile Allah onu senin karşına getirir[1*]. Allah lütufkârdır, her şeyin içyüzünden haberdardır[2*].

[1*]En’am 6/59,Enbiya 21/47,Zilzal 99/

[2*]Mülk 67/


يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ

Yavrucuğum! Namazı düzgün ve sürekli kıl[1*], marufun /iyi şeylerin yapılmasını iste, münkerden /kötü şeylerden sakındır[2*], başına gelene sabret /duruşunu bozma. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir[3*].

[1*] Bakara 2/,Hud 11/,İsra 17/78,Taha 20/

[2*]Tevbe 9/71,

[3*]Bakara 2/,Al-i İmran 3/,Şura 42/


وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ

İnsanlara burun kıvırma[1*], yeryüzünde böbürlenerek yürüme[2*]; Allah, kendini beğenen ve övünen hiç kimseyi sevmez[3*].

[1*] “Burun kıvırma!” şeklinde tercüme edilen deyimin Arapça kelime karşılığı “Avurdunu çevirme!”dir. Arapçada karşısındakini küçümseme ve kibirlenme anlamlarına gelen bu deyim, Türkçede “Beğenmeyip küçümsemek, değer vermemek” anlamına gelen “burun kıvırmak” deyimiyle karşılanmıştır.

[2*]İsra 17/

[3*]Nisa 4/36,Hadid 57/


وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟

Yürüyüşünde tabii ol[*] ve sesini alçak tut; şüphesiz ki seslerin en rahatsız edici olanı eşek sesidir.”

[*] Furkan 25/


اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ

Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa hepsini hizmetinize soktuğunu[1*], nimetlerini size açıktan ve gizli olarak tastamam verdiğini görmediniz mi? Kimi insanlar bir bilgiye, bir rehbere veya aydınlatıcı bir kitaba dayanmadan Allah hakkında tartışmaya girerler[2*].

[1*]Bakara 2/,İbrahim 14/,Nahl 16/12,Hac 22/65,Casiye 45/

[2*]Hac 22/3,8;  Mü’min 40/35,


وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ

Onlara "Allah'ın indirdiğine uyun!" denilince "Hayır! Biz, atalarımızı hangi yol üzerinde bulduysak ona uyarız." derler[*]. Şeytan onları alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı (uyacaklar)?

[*]Bakara 2/,Maide 5/,A’raf 7/28,Zuhruf 43/


وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ

Kim güzel davranarak kendini Allah’a tam teslim ederse en sağlam kulpa yapışmış olur[*]. Her işin sonu Allah'a varır.

[*]Bakara 2/,Nisa 4/


وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Kim kâfirlik eder /görmezlikte direnirse onun kâfirliği seni üzmesin[*]. Dönüp gelecekleri yer huzurumuzdur. Yaptıkları her şeyi onlara o zaman bildireceğiz. Allah içlerinde ne olduğunu iyi bilir.

[*]En’am 6/,Yunus 10/65,Nahl 16/,Neml 27/70,Yasin 36/


نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ

Onları bir süre nimetlerden yararlandırır, sonra da ağır bir azaba mahkum ederiz[*].

[*]Bakara 2/,Al-i İmran 3/


وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan kesinlikle "Allah!" derler. De ki: "Her şeyi mükemmel yapmak[1*] Allah’a özgüdür." Fakat onların çoğu bunu bilmez[2*].

[1*] Hamd =  الحمد, kişiyi kendi yaptığı şeyle övmektir. “Güzel yemek yapar, arkadaşlığı iyidir” gibi sözler buna girer. Şükür ise kendine iyilik yapanı övmek veya ona iyilikle karşılık vermektir. Yaptığı her şeyi güzel yapan sadece Allah’tır. Allah’ın yaptığı ile insanların yaptığı arasındaki farkı göstermek için güzel yerine mükemmel kelimesini kullandık.

[2*] Yunus 10/31,Mu’minun 23/,Ankebut 29/61,Zümer 39/38,Zuhruf 43/,


لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ

Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır[*]. Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, yaptığını da mükemmel yapandır.

[*] Bakara 2/,Al-i İmran 3/,,Nisa 4/, ,Yunus 10/55,Nur 24/64,Necm 53/


وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

Yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de onların mürekkebi olsa ve arkasından yedi deniz daha eklense yine de Allah'ın sözleri /ilmi (yazmakla) tükenmez[*]. Daima üstün olan ve kararları doğru olan Allah’tır.

[*] Kur’an ayetleri, Allah’ın ilminden bize indirilmiş az bir kısmı kapsar (İsra 17/85,Kehf 18/).


مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ

Sizin yaratılmanız ve tekrar diriltilmeniz sadece tek bir nefsin yaratılması ve diriltilmesi gibidir[*]. Allah, daima dinleyen ve görendir.

[*]Enbiya 21/,Rum 30/11,Kaf 50/


اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ

Allah’ın geceyi gündüzün içine soktuğunu, gündüzü gecenin içine soktuğunu, Güneş’i ve Ay’ı da hizmete koyduğunu görmedin mi[1*]? Her biri, (yörüngesinde) belli bir süreye kadar akar gider[2*]. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünden haberdardır.

[1*] Gece ile gündüz, güneş ve ay gibi kendi yörüngesinde dönen ayrı varlıklardır (Yasin 36/40). Dünyanın Güneş ile yaptığı açının daima değişmesi gece ile gündüzün uzayıp kısalmasına sebep olur. Gece gündüzün içine girince gece kısalır, gündüz uzar. Gündüz gecenin içine girince de gece uzar, gündüz kısalır. Uzaydan çekilen fotoğrafları inceleyenler gece ile gündüzün, daima var olduğunu görebilirler (Al-i İmran 3/27,Hac 22/61,Fatır 35/13,Hadid 57/6).

[2*] Bu ayete ve göre gece ve gündüz, tıpkı Güneş ve Ay gibi yörüngesi olan ayrı varlıklardır. Kur’an’da dünyanın yörüngesinden bahsedilmemesi Güneş’in, Ay’ın, gecenin ve gündüzün dünyanın etrafında dolaştığını gösterir. Gündüz, kendindeki gösterme özelliği sebebi ile Güneş ışınlarını aydınlığa çevirir. Gecenin karartma özelliği yoktur (İsra 17/12). Kutup bölgesinde Güneşsiz gündüzlerin ve beyaz gecelerin oluşması bundandır (Ra’d 13/2, Rum 30/8,Zümer 39/5,Ahkaf 46/3).


ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟

Bunun sebebi şudur: Allah gerçek ilahtır; onunla aralarına koyup yardıma çağırdıklarının ilahlığı ise gerçek dışıdır /uydurmadır. Allah daima yücedir, büyüktür[*].

[*]Hac 22/6,


اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

Gemilerin denizde Allah'ın verdiği imkânla akıp gittiğini görmedin mi? Bunu, ayetlerinden bir kısmını size göstermek için yapar[*]. Her durumda sabreden /duruşunu bozmayan ve daima şükreden /görevlerini yerine getiren herkes için bunda (daha nice) ayetler /göstergeler vardır.

[*] Yunus 10/22 ,İbrahim 14/32,İsra 17/66,Hac 22/65,Rum 30/46,Fatır 35/12,Şura 42/


وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ

Dalgalar onları gölgelikler gibi kuşatınca Allah’ın dinine bir şey katmadan sadece ona yalvarırlar. Allah onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden (yalnızca) bir kısmı doğru yolda kalır[1*]. Sürekli döneklik ve nankörlük edenler dışında hiç kimse ayetlerimizi bile bile inkar etmez[2*].

[1*] En’am 6/,Yunus 10/,İsra 17/,Ankebut 29/

[2*] Önceki ayet ile bu ayet ve benzeri diğer ayetler gösteriyor ki kendine ateist diyenler, zor zamanlarında Allah’a yalvarır. “Allah’a aracısız ulaşılamaz” diyenler de böyle bir zamanda aracıları unutarak doğrudan Allah’a yalvarırlar. Demek ki her insan Allah konusunda gerçekleri bilir ama bile bile yanlış yola girer (Ankebut 29/47,49).


يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـًٔاۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

Ey insanlar! Rabbinize karşı yanlış yapmaktan sakının. Ana babanın, evladının başına gelen hiçbir şeyi; evladın da anası ve babasının başına gelen hiçbir şeyi savamayacağı günden korkun[1*]. Allah'ın vaadi gerçektir. Öyleyse dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. O çok aldatıcı (insan ve cin şeytanları da) sakın sizi Allah ile aldatmasın[2*].

[1*] Bakara 2/48,,Mearic 70/,Abese 80/,İnfitar 82/

[2*] Fatır 35/5.


اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًاۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ

O saat /mezardan kalkış saati ile ilgili bilgi sadece Allah katındadır[1*]. O, yağmuru indirir[2*] ve rahimlerde olanı bilir[3*]. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez[4*]. Allah daima bilen ve her şeyden haberdar olandır[5*].

[1*]A’raf 7/,Ahzab 33/63,Fussilet 41/47,Şura 42/17,Zuhruf 43/85,Naziat 79/

[2*]Şura 42/

[3*]Al-i İmran 3/,Ra’d 13/

[4*]Hud 11/,Neml 27/65,Fatır 35/

[5*] Bu ayete göre Allah’tan başkasının bilemeyeceği üç şey vardır. Bunlar; mezardan kalkış saati, yarın kişinin ne kazanacağı ve nerede öleceğidir. Yağmur ve rahimlerde olanlar ile ilgili “hiç kimse bilemez” ifadesi kullanılmamıştır. Dolayısıyla, hava durumu tahminleri ve ana rahmindeki çocuklarla ilgili bilgiler, Allah’tan başkasının bilemeyeceği bilgiler değildir.


Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Lokm&#;n Suresi - . Ayet Tefsiri

Ayet


  • يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ فٖي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُ ؕ اِنَّ اللّٰهَ لَطٖيفٌ خَبٖيرٌ

    ﴿١٦﴾

  • يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَ ؕاِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ

    ﴿١٧﴾

  • وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ

    ﴿١٨﴾

  • وَاقْصِدْ فٖي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ ؕاِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمٖيرِࣖ

    ﴿١٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾16﴿

Lokm&#;n, “Sevgili oğlum” (dedi), “Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın i&#;inde saklansa veya g&#;klerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu a&#;ığa &#;ıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi b&#;t&#;n gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır.”

﴾17﴿

“Yavrucuğum, namazını &#;zenle kıl, iyi olanı emret, k&#;t&#; olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir.”

﴾18﴿

“Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta &#;alım satarak y&#;r&#;me; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hi&#; kimseyi sevmez.”

﴾19﴿

“Y&#;r&#;y&#;ş&#;nde &#;l&#;&#;l&#; ol, sesini y&#;kseltme; &#;&#;nk&#; seslerin en &#;irkini eşeğin &#;anırmasıdır.”

Tefsir (Kur'an Yolu)


Lokmân’ın oğluna yönelttiği bu öğütler de Allah’ın ona verdiği hikmetin meyveleridir. Kuşkusuz insanın yaptığı her şey –ne kadar saklanırsa saklansın– Allah’ın mutlaka onu bildiği, dolayısıyla onun hesabını soracağı inancı ve bilinci ile bundan doğan sorumluluk duygusu ve kaygısı ahlâkî hayatın temelidir. Nitekim meşhur bir özdeyişte “Hikmetin başı Allah korkusudur” denilmiştir. Büyük şairimiz Mehmed Âkif’in, “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır / Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır” şeklindeki beyti de bu gerçeğin güzel bir ifadesidir.

İnsanın iyi ve itaatkâr bir kul olduğunu gösteren üç örnek davranışın sıralandığı âyetteki “namaz” Allah’a kulluk ödevini, “iyi olanı emredip kötü olana karşı koymak” toplumsal davranışlar karşısındaki kulluğun gerektirdiği yapıcı tutumu, “sabır” ise maddî ve sosyal çevreden gelen sıkıntıları, belâları birer imtihan bilip metanetle karşılama olgunluğunu yansıtır. Âyetteki “İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir” ifadesi, bu müsbet davranışların, kulluktaki kemali gösteren birer örnek olduğunu, hayatın şartları içinde yerine getirilmesi gereken böyle daha başka yüksek davranışlar da bulunduğunu gösterir. âyetlerde ise kaçınılması gereken olumsuz davranışlardan örnekler verilmektedir. Bu örneklerin, özellikle kendini beğenmişlerin, başka insanları aşağılayıcı tutumlarından seçilmiş olması ve bunların Allah sevgisinden mahrum kalacakları uyarısında bulunulması, Kur’an’ın insan onuruna verdiği değeri yansıtması bakımından özellikle dikkat çekicidir.


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa:

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

"İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç

Lokman Sûresi

Mekke döneminde nâzil olmuştur. 34 âyettir. Yalnız âyetler Medine döneminde inmiştir. Adını içerisinde bahsi geçen hikmet sahibi Lokman’dan almıştır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Elif, Lâm, Mîm.

2. Bunlar, hikmetli Kitab’ın âyetleridir.

3. (Bu âyetler) güzel davrananlara doğru yol gösterici ve rahmet olarak (indirilmiştir).

4. O (iyi davranışta buluna)nlar namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar, zekâtı (tastamam) verirler ve onlar âhirete de kesin inanırlar.

5. İşte onlar, Rablerinden (yana) bir doğru yol üzerindedirler. İşte onlar, kurtuluşa/maksûda erenlerin ta kendileridir.

6. Kimi insanlar da vardır ki (din hakkında) bir bilgisi olmaksızın, (insanları) Allah yolundan saptırmak ve onu (o yolu), eğlence edinmek için laf eğlencesi sözleri[1] satın alır (ve okur veya dinleyip seyreder). İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.[2]

7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki (o) kulaklarında bir ağırlık varmış da onu hiç işitmemiş gibi büyüklük taslayıp sırt çevirir. (Resûlüm!) Ona çok acıklı bir azabı müjdele![3] [bk. 21/2]

8. Doğrusu, iman edip de güzel işler yapanlar var ya, onlar için na’îm (bol bol nimet) cennetleri vardır.

9. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşir. O mutlak galiptir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.

10. (Allah,) o gördüğünüz gökleri direksiz yarattı. Sizi (yer) sarsmasın diye yere köklü ve yüksek dağlar bıraktı ve orada her çeşit canlıyı yaydı. İşte biz, gökten yağmur indirip orada her güzel çiftten (bitkiler) bitirdik.

11. İşte bu(nlar), Allah’ın yarattığıdır. Peki bana gösterin bakalım O’ndan başkalarının ne yarattığını! Doğrusu zalimler apaçık bir sapıklık içindedir.

12. Andolsun ki biz, Lokman’a: “Allah’a şükret.” diye(rek) hikmet verdik.[4] Kim (Allah’ın nimetlerine) şükrederse, ancak kendi (fayda)sı için şükretmiş olur. Kim de (isyan ve itaatsizlik yoluyla) nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah Ganidir (çok zengindir hiçbir şeye ve hiç bir kimseye muhtaç değildir). Hem de övülmeye layık olandır. [bk. 17/7]

13. Hani Lokman, oğluna öğüt vererek: “Ey yavrucuğum! Allah’a ortak koşma. Çünkü O’na ortak koşmak büyük bir zulümdür.” demişti.

(Zulüm bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koymak, bir şeyi, bir kimseyi gayesinin dışında kullanmak veya bir hakkı sahibinden alıp başkasına vermektir. Şirkin en büyük zulüm oluşu da Allah’a ait mâbûdiyet, hâkimiyet ve mâlikiyet gibi hakların Allah’tan başkasına verilmesinden dolayıdır.)[5][bk. 4/48]

14. Biz insana, anne ve babasını(n hakkını gözetmeyi) tavsiye ettik. Annesi onu, kat kat güçlük (ve zahmetler)le (karnında) taşıdı. Onun (sütten) ayrılması da iki yıl içinde (olmuş)tur.[6] (İşte bunun için:) “Bana, anne ve babana şükret, dönüş ancak banadır.” (dedik). [krş. 2/; 17/; 46/15]

15. Eğer (onlar) seni, hakkında bilgin olmayan şeylerde bana ortak koşmaya zorlarlarsa, onlara itaat etme! (Fakat) dünya (işlerin)de onlarla iyi geçin ve bana yönelen (mü’min)lerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. (O zaman) ben de yaptıklarınızı (ve karşılığını) size haber vereceğim. [krş. 29/8]

16. (Lokman:) “Ey yavrucuğum! Şüphesiz ki o (yaptığın iyilik ve kötülük) bir hardal tanesi ağırlığında olsa, hem de bir kaya içinde veya göklerde, yahut yer içinde bile olsa, Allah onu getirir (ve karşılığını verir). Çünkü Allah Latîftir, her şeyden haberi olandır.”[7]

17. “Ey Oğulcuğum! Namazı dosdoğru/gereğine uygun olarak kıl, iyiliği emret, kötülüğü engelle. (Bu esnada) başına gelecek (musibet)lere sabret. Çünkü bunlar (Allah’ın emrettiği) kesinlikle (ve kararlılıkla) yapılacak işlerdir.”

18. “İnsanları (küçümseyip) yanağını bükme/yüz çevirme ve yeryüzünde şımarık yürüme! Çünkü Allah, böbürlenen ve kendisini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” [krş. 17/]

19. “Yürüyüşünde ölçülü (ve kibirsiz) ol. Konuşurken sesini de alçak tut. Çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.”

20. Göklerde ve yerde olan şeyleri, Allah’ın sizin istifadeniz için yarattığını, size açık ve gizli nimetlerini (bolca) tamamladığını görmez misiniz? Yine de, öyle insanlar vardır ki hiçbir ilmi, hiçbir rehberi, hiçbir aydınlatıcı kitabı yokken (hâlâ) Allah hakkında tartışır.

21. Onlara: “Allah’ın indirdiği (Kur’ an’ı)na uyun.”[8] denildiği zaman: “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeylere uyarız.” derler. Şeytan onları alevli ateşin azabına çağırıyorsa da mı (atalarının yolunda gidecekler)? [krş. 2/; 43/22]

22. Kim iyi davranışlarda bulunarak (samimiyetle) özünü Allah’a teslim ederse,[9] hiç şüphesiz o, en sağlam kulpa yapışmış olur. (Bütün) işlerin sonu, ancak Allah’a (varacak)tır.

23. Kim de inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Onların dönüşü ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını (ve karşılığını) haber veririz. Şüphesiz ki Allah, sînelerin özünü hakkıyla bilendir.

24. Onları (dünyada) biraz geçindirir, sonra onları ağır bir azap ile (karşılaşmaya) mecbur ederiz. [bk. 3/; 19/84; 86/17]

25. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka: “Allah” derler. Sen de (onların bu itirafından dolayı): “Hamdolsun Allah’a” de. Fakat onların çoğu (bunun anlamını) bilmezler.

26. Göklerde ve yerde(ki şeylerin hepsi), ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah Ganîdir (hiçbir şeye muhtaç değildir), hamde layık olan da O’dur.

27. Eğer yerdeki ağaçlar (birer) kalem olsa, deniz de (mürekkep olsa), ardından yedi deniz ona (katılıp) yardım etse yine (bunlar tükenir de) Allah’ın kelimeleri tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak galip, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.[10]

28. (Ey insanlar!) Sizin (toptan) yaratılmanız ve tekrar dirilmeniz, tek bir kişi(nin yaratılması) gibi (kolay)dır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, görendir.

29. Görmedin mi Allah, geceyi gündüze katıyor, gündüzü de geceye katıyor (böylece onları uzatıp kısaltıyor). Güneşi ve ayı istifade(niz) için yaratmıştır. Her biri, muayyen bir vakte kadar (kendi yörüngesinde) akıp gidecektir. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. [bk. 22/65; 45/13]

30. Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Muhakkak ki O’ndan başka yalvardıkları (sığındıkları putlar ve putlaştırılan şeyler) ise (tümüyle) batıldır. Şüphesiz Allah, çok yüce, çok büyüktür. [bk. 22/62]

31. Allah’ın nimeti (ve lütfu) ile gemilerin denizde akıp gitmekte olduğunu görmedin mi? Bu, (kudretinin) delillerinden bir kısmını size göstermek içindir. Muhakkak ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

32. (Gemide giderken) onları, gölge yapan (dağ ve kara bulut)lar gibi dalga sardığı zaman; (gönüllerinde bağlılık gösterdikleri putları atarak) artık dini yalnız Allah’a has kılarak (ihlasla O’na) yalvarırlar. Sonra (Allah) onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden (yalnız) bir kısmı, dengeli (mutedil ve doğru) yolu tutar. Bizim âyetlerimizi nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez. [bk. 29/ Ayrıca krş. 17/67; 30/]

33. Ey insanlar! Rabbinizin emrine uygun yaşayın, babanın çocuğuna fayda veremeyeceği, çocuğun da babasına fayda veremeyeceği bir günden korkun! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi gerçektir. Dünya hayatı, sizi asla aldatmasın. O çok aldatıcı (şeytan ve dostları) da sizi Allah(’ın affı) ile sakın aldatmasın (günaha daldırmasın ve ibadetten alıkoymasın!)

34. (Kıyamet) saatin(in) ilmi şüphesiz ki Allah katındadır. Yağmuru (dilediği miktar ve şekilde) O indirir. Rahimlerde ne olacağını O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) haberdardır.[11]


[1] Roman, hikâye, şarkı ve şiir türünden İslâm’a aykırı ve şehvetleri uyarıcı olarak yazılmış veya söylenmiş şeyler.

[2] Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ümmetimden birtakım topluluklar gelecektir ki, ferci (zinayı), ipek elbiseler giymeyi ve çalgı âletleri çalıp (şehvetli) eğlenceleri helal ve mübah/normal sayacaklar. Allah onların evlerini çökertip helak edecek, kalanları(n yaşayışlarını) da maymun ve domuza çevirecektir.” (Buhârî, “Eşribe” Bâb: 5; Münâvî, V, ). Bu felakete/günaha sebep olabilen, İslâm’a aykırı ses, söz, resim ve görüntülerden kendisini ve aile fertlerini muhafaza etmek her müslümanın görevi olmalıdır. Bu hususta uzuvlarımızın da sorumlulukları vardır. [bk. 17/36]

[4] Hz. Lokman’ın peygamber olup olmadığı hakkında ihtilaf edilmiştir. Fakat İslâm alimlerinin çoğuna göre o, bir peygamber değil, hikmet sahibi bir hakîm idi. Hz. Davud’dan önceki dönemde İsrâiloğulları’nın kadısı olup fetvâ verirdi. Allah ona hikmet yani ilim, diyanet, derin anlayış ve uygulayışta isabet verdi (İbni Kesîr (Sâbûnî), III, 64; Beydâvî).

[5] Elmalılı, V-VI,

[6] Yani çocuğun anne karnında taşınışı ile sütten ayrılması. 46/ âyetten hareketle gebelik ve sütten kesiliş 30 ay olduğuna göre, gebeliğin, altı ay dahi olabileceğine hükmedilmiştir. [bk. 46/15]

[7] Hem lütufkâr hem de ilmiyle en gizli şeyleri bilen, zerre miktarı iyilik ve kötülüğün hesabını sorandır. [bk. 21/47; 99/]

[8] Allah’ın kitabına uyan elbette Resûlü’ne de uyar. [bk. 5/]

[9] Şirksiz imanla emirlerine sarılırsa. [bk. 2/ ve dipnotu]

[10] Âyetteki “yedi deniz” ifadesi sayı bakımından değil çokluk içindir (İzmirli, II, ). [krş. 18/]

[11] Ayrıca, Allah’ın zât ve sıfatlarının mahiyeti, ruhun (17/85), sûrun (6/73; 18/99; 36/51 vd.), dâbbenin (27/82), Arş, Kürsü, Levh-i mahfûz, Sidre-i müntehâ, Kalem ve Beyt-i ma’mûr, cennet ve cehennemin mahiyetleri ve âhiret halleri de Allah’ın bilgisindedir (bk. 6/59); insanların ne zaman diriltileceği (bk. 27/65); Kıyametin ne zaman kopacağı (bk. 7/) bilgisi Allah’ın katındadır, mutlak gayblardandır. [bk. 2/3; 6/59]

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir