l2 vertebra korpusu neresi / Türk Osteoporoz Dergisi

L2 Vertebra Korpusu Neresi

l2 vertebra korpusu neresi

OMURGA ÇÖKME KIRIĞI

Omurga çökme kırığı (vertebral kompresyon fraktürü) nedir?

Çökme kırığı omurga kemiğin darbe altında parçalandığı ve içine doğru ezilerek deforme olduğu spesifik bir kırık türüdür.

Omurga çökme kırığı nasıl gelişir?

Omurga kemiği iki tür kemik dokusundan oluşur - kompakt ve süngerimsi. Kompakt kemik, vertebral kemiğin dış kabuğunu oluşturur. Bu kemik çok sağlamdır ve süngerimsi kemik dokusundan oluşan iç kısım için bir kabuk sağlar. Süngerimsi kemiğin içinde çok fazla boşluk vardır ve süngere benzer. Bu küçük boşluklar kemik iliği ve kan kanalları ile doludur. Diğer kemiklerden farklı olarak omurga kemikleri çoğunlukla süngerimsi kemiklerden oluşur. Bu nedenle, bir kompresyon kırığına yatıkındırlar. Bu kırık çok özeldir çünkü ayrılmış kırık parçaları yoktur, daha çok omurga içine doğru deforme olmuştur.

çökme kırığı

Tipik vakalarda omurga gövdesinin arka kısım korunurken ön kısmı kırılır ve çöker. Dolayısıyla normalde dikdörtgen şeklinde olan omurga trapezoit şekline dönüşür. Bu durum omurganın anormal bir açı oluşturarak deformiteye (yani normal şekil kaybına) neden olur. Açı çok fazlaysa vücut ağırlığı altında zaman içinde çökme artabilir ve deformite ilerleyebilir.

omurga çökme kırığı

Omurga kemikleri genellikle oldukça sağlamdır ve kolayca kırılamaz. Sağlıklı kemiğin kırılması için ciddi darbe gerekir. Lakin kemikleri zayıflatabilecek birkaç durum vardır. Osteoporoz (kemik erimesi hastalığı) özellikle yaşlı kadınlarda sıklıkla rastlanan bir durumdur. Bu rahatsızlık kemik dokusunun kaybı ve giderek kemiklerin kırılgan hale gelmesi ile karakterizedir. Bu hastalar sadece vertebral kompresyon kırığı değil farklı kırıklara da meyillidirler. Çökme kırığın diğer bir yaygın nedeni de kanserdir. Omuga kemiğin içinde büyüyen tümörler genellikle onu aşındırır ve zayıflamasına neden olur. Bu nedenle, osteoporoz veya kanseri olan hastalarda nispeten küçük bir travma ile veya hiç travma olmaksızın bile kompresyon kırığı oluşabilir.

Omurga çökme kırığının semptomları nelerdir?

Omurga kompresyon kırığının ana semptomu ağrıdır. Tipik olarak, hastalarda ağrı kırılma anında geliştirir. Bu ağrı genellikle mekaniktir, yani ayakta durma veya çalışma gibi fiziksel yük ile daha da keskinleşir. Ağrı kırıktan birkaç ay sonra devam edebilir. Bazı durumlarda, başlangıçtaki ağrı çok yoğun değildir, ancak ilerleyen çöküşle dayanılmaz hale gelebilir. Bazı hastalar tekerlekli sandalyeye bağlı hatta yatalak hale gelebilir.

bel ağrısı

Vertebral kompresyon kırığının bir başka semptomu da öne doğru bükülme veya kifozdur. Ön kısım daha fazla çöktüğü için omurga kırığın olduğu yerde öne doğru bir açı yapar. Bu açı, omurganın öne doğru bükülmesine, yani kifoza neden olur. Kifoz başlangıçta farkedilmeyebilir ancak ilerleyen çöküşle ciddi boyuta gelebilir.

Diğer kırık türlerinden farklı olarak, genellikle kompresyon kırığı, omurilik sıkışmasına ve omurilik basısına yol açmaz. Bu nedenle hastalar genellikle nörolojik olarak sağlamdır.

Omurga çökme kırığı nasıl teşhis edilir?

Omurga çökme kırığını teşhis etmek için fizik muayene ve görüntüleme iki ana yöntemdir. Muayene ağrının yerini ve deformitenin varlığını ortaya çıkarabilir. MR, BT veya röntgen gibi omurga görüntüleme yöntemleri teşhis için uygundur. Bu radyolojik incelemeler etkilenen kemiği, çökme derecesini, deformiteyi, kemik ödemi, omurilik kanalının durumunu ve diğer birçok detayı güzel bir şekilde gösterir.

Basit çökme kırığı teşhisinde genellikle fizik muayene ve görüntüleme çalışmaları yeterlidir, lakin tümör varsa, tümörün kaynağını bulmak için ek araştırmalar gerekebilir.

Omurga çökme kırığının tedavisi nedir?

Çökme kırıkların tedavisi semptomların süresine, kompresyonun derecesine ve ek yaralanmaların varlığına bağlıdır. Vakaların büyük çoğunluğunda başlangıçta ağrı kesici ilaçlar ve istirahat ile tedavi edilir. Bazı durumlarda doktorlar omurganın hareketlerini geçici olarak kısıtlamak için dış alçı veya korse ekleyebilir.

Ağrı birkaç haftadan fazla sürerse, ameliyat yapılabilir. Vertebroplasti ve kifoplasti, omurga çökme kırıkların tedavisi için tasarlanmış işlemlerdir. Genellikle vertebral pekiştirme olarak da bilinmektedirler. Bu işlemler lokal anestezi, sedasyon veya genel anestezi altında yapılabilir. 

kifoplasti

Her iki işlem kırık omurga kemiğinin içine biyolojik çimento enjeksiyonunu içerir. Erişimi sağlamak için röntgen kontrolü altında kırık kemiğe bir veya iki iğne ilerletilir. Vertebroplasti esnasında çimento doğrudan kemiğe enjekte edilir. Kifoplasti veya balon kifoplasti, vertebroplastiden biraz farklıdır. Kifoplasti esnasında çökmüş omurga kemiği içinde bir balon şişirilir. Bu şekilde omurga gövdesi yüksekliği ve omurga deformitesi eski haline olabilecek kadar yakın duruma getirilebilir. Sonra çimento, doğrudan boşluğa verilir. Çimento enjeksiyondan sonra dakikalar içinde sertleşir ve destek sağlar.

Genelde hastalar aynı gün veya işlemden bir gün sonra taburcu olabilirler. İşlemin bir başka avantajı da hastaların (kullanıyorsa) kan sulandırcı veya kemoterapi ilaçlarının kesmesine gerek olmamasıdır. 

adam tekerlekli sandayla gün batımı

Etiketler

vertebral kompresyon kırığı teşhisi, vertebral kompresyon kırığı semptomları, vertebral kompresyon kırığı tedavisi, vertebroplasti, kifoplasti, vertebral büyütme, omurga çökme kırığı, omurga çökme kırığı teşhisi, omurga çökme kırığı septomları, omurga çökme kırığı tedavisi

OMURGA HASTALIKLARI (OMURGA KANAL DARALMASI)

Spinal (omurga) stenoz (darlık), spinal kanalın sagittal çapının, lateral reseslerin ve foramenlerin (sinir kökü kanalları) spinal kanalın bütününde veya bir veya iki vertebrasına belirli ölçülerde daralmasıdır. Doğumsal olabildiği gibi sonradan da oluşabilir.

Lomber spinal kanalın normal sagittal çapı, 15-25 mm’dir. Spinal stenozda temel problem, yetersiz kanal çapıdır. Sagittal çap, 10 mm.den az ise mutlak stenoz; 10-13 mm arasında ise göreceli stenozdan bahsedilir. Lateral reses olarak adlandırılan özel bir bölge ise, anteriordan omur gövdesinin arka yüzü, yanda pedikül ve arkada da superior artikuler faset tarafından sınırlandırılmış bir bölgedir ve medialden spinal kanala açılır. Aşağı lomber bölgede vertebra korpusunun arka yüzünden superior artikuler fasetin en ventral bölümüne uzaklık 3-4 mm.den daha az olmamalıdır. Lateral reses yüksekliğinin 3 mm.den az oluşu lateral reses stenozunu düşündürürken 2 mm.den az oluşu tanı koydurucudur. Yaş, travma, ligamanların kalınlaşması, eklem değişiklikleri ve spondilotik barların gelişmesi gibi yapısal değişiklikler nöral elemanları baskılayarak kritik düzeyin altına inmedikçe stenoz asemptomatik kalabilir. Stenoz aynı anda hem servikal hem de lomber bölgeyi etkileyebilir. Fakat her iki bölgenin stenozunun aynı anda semptomatik oluşu yaygın değildir. Daha yaşlı bireylerde ortaya çıkan semptomlar myelopatiye bağlıdır.

Spinal stenoz genelde her yaşta olabilirse de sıklıkla hayatın 50 yaş sonrası bulgu vermeye başlar. Erkeklerde daha yaygındır. L3, L4 ve L5 seviyeleri daha sık etkilenir. Hastalar sıklıkla, sinsi seyreden sırt, kalça, bacak ve baldır ağrısından şikayet ederler. Ağrının bacak ve kollara yayılımı darlık seviyesine bağlı olarak değişir. Genellikle yayılım iki taraflıdır. Yürümek ve uzun süre ayakta durmak ağrıyı tetikler. Hastalar öne eğik postürde yürüme eğilimi gösterirler. Ağrıdan oturarak kurtulurlar. Bu tablo özel bir durumdur ve nörojenik kladikasyo olarak adlandırılır. Nörojenik kladikasyodaki bu tablo oturmakla geçmeyen disk ağrısından böylelikle ayrılır. Tablo ilerlediğinde ise oturmak ve uzanmak da ağrının geçmesini sağlayamaz. İleri vakalarda kalıcı ağrı ve işeme problemleri gelişebilir. Bu nedenle omurgada darlık düşünülen vakalarda acil idrara çıkma, sık idrar yapma ameliyat için önemli bir işaret olarak kabul edilir ve bu durumdaki hastalara ivedi ameliyat önerilir. Spinal stenozlu hastalar çok uzun bir ağrı anamnezi verirler ve ilaç tedavisi ile bir süre idare edebilirler. Stenoz arttıkça hastanın ağrıları hemen hiçbir tedaviden fayda görmez hale gelir. Bu hastalar için ameliyat önerilir.

Hastaların fizik muayenesinde, bel aksında düzleşme, hareket açılarında özellikle geri eğilmede kısıtlılık tespit edilir. Öne eğilme ağrıyı azaltır. Spesifik kök basısı bulguları genellikle nadirdir. Pasif bacak germe testi negatiftir. Şiddetli fiziksel aktiviteler gibi provakatif testler alt ekstremitelerdeki küçük kuvvet kayıplarını ortaya koyabilirler. Özellikle L4 ve L5 dağılımında duyusal değişiklikler ortaya konabilir. Yaş, gizli başlangıç, uzun süreli öykü ve iki taraflı etkilenme spinal stenozu başka spinal patolojilerden genellikle ayırır. Disk herniasyonları (bel fıtıkları) genellikle daha genç insanlarda görülür. Ağrı dağılımı çogunlukla tek taraflıdır ve nörolojik bulgular fazladır. Santral disk herniasyonları bilateral ağrı dağılımları ile stenozu taklit ederlerse de ağrı başlangıcı anidir. Oturmakla ağrı artar ve bacak germe testi pozitiftir.
Damar yetmezlikli insanlarda görülen vasküler kladikasyoda, ağrı yürümekle artar, durup dinlenmekle ve kısa yürüyüşlerle azalır. Bununla birlikte periferik nabızların muayenesi spinal stenoz düşünülen tüm hastaların muayenesinin rutin bir parçasıdır. Nörojenik ve vasküler kladikasyoyu ayırmada kullanılan en iyi provakativ test bisiklet testidir. Bu esnada her iki tipte de ağrı olmakla birlikte stenozda lomber bölge fleksiyonda olduğu için ağrı agrevasyonu vaskuler tipe göre daha azdır. Periferal nöropatili hastalar da stenozla karışabilen ağrı ve duyu defisitleri gösterirler. Bu hastaların ayırıcı tanısında EMG faydalıdır. Spinal stenozun tanısında 4 yönlü lumbosakral grafi, tomografi ve MR kullanılır. Stenozlu hastaların %80’i elektrofizyolojik olarak değişiklikler göstermektedir. Bu test ayrıca dekomprese edilmesi planlanan alanları da daha doğru bir oranda gösterebilmektedir. İlaç tedavisi stenozlu vakalarda en sık başvurulan cerrahi dışı tedavi şeklidir. Nonsteroidal antiinflamatuar medikasyonun sırt ve bacak ağrısını belirgin şekilde azalttığı görülmüştür. Cerrahi için adayın uygun olmaması veya cerrahinin geciktirilmesi gereken durumlarda epidural aralığa steroid uygulanması denenebilir. Korse veya diğer bele sarılan aygıtların spinal stenozun tedavisinde yeri yoktur.

Yeterli süre ve doz ilaç tedavisi almış ama fayda görmemiş hastalar cerrahiye aday hastalardır. Ciddi spinal stenozu olan hastalarda fizik tedavi uygulanması gereksiz hatta bazen zararlı olabilir. Ayakta güçsüzlük idrar ve gaita yapma problemleri eklenmişse hastaya acil cerrahi planlanmalıdır. Eğer bu tür arazlar ameliyat öncesi oluştu ise ameliyat sonrası düzelmeme riski vardır. Spinal stenozda temel cerrahi prensip spinal dekompresyon ile kemik ve yumuşak doku elemanlarının omurilik kesesi ve spinal köklere basısının önlenmesidir. Net olarak belirlenmiş dekompresyon sınırları yoktur. Bu cerrahi sınır her bireyin özgün anatomisine bağlıdır. Santral kanal stenozu dekompresyonu en kolay tedavi edilen stenotik sendromdur. Temel prosedür, orta hat yaklaşımı ile spinoz prosesleri ortaya koymaktır. Sonra spinoz prosesler ve laminalar facet kapsullerine dokunulmadan eksize edilir. Dekompresyon, maksimal stenoz alanının uzağından başlamalıdır. Medial fasetektomide eğer spinal proses ve lamina eksizyonuna rağmen duraya hala bası varsa ve dural pulsasyonun yeterli olmadığı düşünülüyorsa superior artiküler facet parsiyel olarak rezeke edilebilir. Faset eklemin %50.sine kadar rezeksiyonunda önemli instabilite gelişmez. Lateral reses stenozunda dekompresyonda hastanın stenotik durumu lateral reses ile uyumlu ise orta hat yaklaşımı ile girilir fakat sadece etkilenen tarafın lamina ve spinoz prosesi ortaya konarak lateral reses genişletilir.

Dekompresyon sonrası instabilite nadir bir komplikasyon değildir. Eğer mikrocerrahi yöntemler kullanılmadı ve fast eklemler gereğinden fazla alındı ise instabilite riski yükselir. Bu hastalarda instabilite riskine karşı her hastaya vida takılması uygun bir yaklaşım değildir. Ameliyat sırasında oluşabilecek diğer bazı komplikasyonlar ise beyin zarında yırtılma, sinir köklerinde zedelenme veya kopma, beyin zarı yapışıklıkları, menenjittir. Beyin zarında yırtılma özellikle çok ciddi spinal stenozlu hastaların %5’inde görülür ve hemen tamir edilmesi gerekir. Aksi durumda hastanın ameliyat sonrasında belinden beyin omurilik sıvısı akar ve menenjit riskini oldukça artırır. Ameliyat sonrası hastanın ameliyattan faydalanışını en üst düzeye taşıyabilmek için hastanın ideal kilosuna dönmesi şarttır. Hastaların hastanede yatış süresi ameliyattan sonra 1-3 gün arasındadır. Hastanın ilk 1 hafta evde istirahat etmesi önerilir. 1 hafta ile 20 gün arasında evden çıkarak kısa yürüyüşler yapması, 20 günden sonra da normal hayatını idame ettirmesi önerilir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır