boş senet imzalamak / Boş senet verirken çok dikkat edin - Prof. Dr. Erol Ulusoy

Boş Senet Imzalamak

boş senet imzalamak

RENT A CAR SENETLERİ" width="">

RENT A CAR DAVALARI

Transpro

T.C

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

ESAS NO/

KARAR NO

KARAR TARİHİ

 

>>MENFİ TESPİT DAVASI, BORÇLUNUN İMZALAYIP BOŞ OLARAK İKİNCİ KİŞİYE VERDİĞİ TEMİNAT SENEDİNİN, BOÇLUN'UN BOŞANDIĞI EŞİNİN ELİNE GEÇMESİ İLE BORÇLU HAKKINDA İCRA TAKİBİ YAPMASI NETİCESİNDE "ALDATMA" (=HİLE) KAPSAMINDA KABUL EDİLİP EDİLMEYECEĞİ VE BURADA VARILACAK SONUCA GÖRE İSPAT VASITASI OLARAK TANIK DELİLİNE BAŞ VURULUP BAŞ VURULMAYACAĞI NOKTASI.

 

 

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davası yargılaması sonunda Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen gün ve / E., / K. sayılı karar, davalı M.A.Y. vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay Hukuk Dairesinin gün ve / E., / K. sayılı kararı ile:  "Davacı vekili, müvekkilinin eski eşi olan davalının, müvekkilinin evlilikleri sırasında başka bir şahsa teminat olarak vermek üzere imzaladığı boş senedi ele geçirerek üzerini ,00 TL doldurarak Bursa İcra Müdürlüğü'nün / esas sayılı dosyasında takibe koyduğunu belirterek, müvekkilinin bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini, icra takibinin iptalini ve %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, açılan davayı kabul etmediklerini, tarafların yılında boşanmalarına rağmen müvekkilinin davacıya ait iş yerinde yılına kadar çalıştığını, dava konusu senedin teminat senedi olarak verilmek için hazırlandığını davacının yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini bildirerek, davanın reddi ile davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacının hile iddiasında bulunduğu için tanık dinlendiği, dinlenen davalı tanıklarının senedin tanzimine ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, davacı tanıklarından T.G., L.Ç.ve D.Ö.'in davacının cafeyle iş yapan firmalara verilmek üzere boş senetler imzaladığı, sonrasında firmaların senet kabul etmemeleri üzerine senetleri davacıya verilmek üzere davalının aldığına dair beyanları, dosyaya ibraz edilen gerek davacıya gerekse ailesine ait tapu kayıtlarından davacının oldukça varlıklı olduğu ve ,00 TL borç paraya ihtiyaç duymayacak kadar ekonomik durumunun iyi olduğu, davalının ise davacıya ,00 TL borç verecek ekonomik gücünün olmadığı, davacının yanında çalışan ekonomik olarak çok daha güçsüz olan davalının, davacıya borç para vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Adli Tıp Kurumundan aldırılan dava konusu senetteki imza ve miktarın ayrı kalemlerle yazıldığına dair bilirkişi raporu, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından davalının, davacının mal aldıkları firmalara verilmek üzere imzaladığı senedi davacıya vereceğini söyleyerek çalışanlardan alıp sonrasında icra takibine koyduğunun anlaşıldığı, davalının senette yazılı miktarda davacıya borç para verdiğini ispat edemediği gerekçesiyle, davacının davasının kabulüne, davacının Bursa İcra Müdürlüğünün / esas sayılı dosyasında takibe konulan 20/11/ vade tarihli , TL bedelli senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, asıl alacağın % 40'ı olan , TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup, mahkeme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

(1) Davacı vekili, 08/10/ havale tarihli dilekçesi ile temyiz incelemesinin murafaalı olarak yapılmasını talep etmiş ise de, murafaa talep eden dilekçenin katılma süresi ile temyiz dilekçesi verme süresinin geçmesinden sonra verildiği anlaşıldığından, davacı vekilinin duruşma isteminin reddi ile temyiz incelemesinin dosya üzerinden yapılmasına karar verildi.

 

(2) Dava, hileye dayalı olarak alındığı iddia edilen kambiyo senedinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacının iddiaları BK m. 28 (TBK.m. 36) de belirtilen hile olarak değerlendirilemez. Kambiyo senetlerine karşı borçlu bulunmadığının tespitinin yazılı delillerle ispatı gerekmektedir. Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir" gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

TEMYİZ EDEN: Davalı M.A.Y. vekili

 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava suç sayılan bir fiille ele geçirildiği ve açığa imzalı olduğu iddia edilen bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili davalı ile müvekkilinin geçmişte evli olduğunu; evlilikleri sırasında davalının, müvekkiline ait işletmede çalıştığını ve kendisine duyulan güvenle belgelere ulaşmasına izin verildiğini, kasanın anahtarının da kendisinde bulunduğunu; bu dönemde müvekkilinin başka birine teminat olarak vermek üzere imzaladığı boş senedi ele geçirerek üzerini TL olarak doldurmak suretiyle icra takibine koyduğunu fakat ne müvekkilinin davalıdan böyle bir borç almasını gerektirecek bir durumun ne de davalının bu parayı verecek ekonomik gücünün olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini, icra takibinin iptalini ve %40 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili tarafların yılında boşandıklarını fakat müvekkilinin davacıya ait iş yerinde yılına kadar çalıştığını, ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğunu bildirerek davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekilinin temyiz itirazı üzerine karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.

 

Yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

E' isimli restoranında yönetici olarak bilfiil çalıştığı, müvekkilinin davacıya banka havalesi yoluyla yapmış olduğu çok sayıda ödemenin bulunduğunu belgeledikleri; gerek tanık anlatımlarından ve gerekse dosyaya ibraz ettikleri banka kayıtları ve ödeme belgeleri ile taraflar arasında gerek evlilik sırasında ve sonrasında uzunca bir dönem ticari ilişkinin varlığını ortaya koyduklarını; müvekkilinin davacıdan dava konusu bono ile alacaklı olabileceğinin genel hayat tecrübelerine uygun olduğu; her ne kadar mahkemece dosyaya ibraz edilen davacıya ve ailesine ait tapu kayıtlarından davacının oldukça varlıklı ve TL borç paraya ihtiyaç duymayacak kadar ekonomik durumunun iyi, müvekkilinin ise davacıya

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından davacı yanın iddialarının "aldatma" (=hile) kapsamında kabul edilip edilmeyeceği ve burada varılacak sonuca göre ispat vasıtası olarak tanık deliline başvurulup başvurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için öncelikle bono ve bu kapsamda teminat fonksiyonu, bononun aldatma suretiyle düzenletildiği iddiası ve bunlara ilişkin ispat kuralları ile ceza davasının hukuk yargılamasına etkisi konularında kısa bilgiler verilmesi uygun olacaktır.

Dava ve takip konusu bononun keşide ve vade tarihinde yürürlükte bulunan sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ’inci maddesi bononun unsurlarını göstermiş, ’ıncı maddesi ise mahiyetine aykırı düşmedikçe poliçelere ilişkin bir kısım hükümlerin bonolar için de uygulanacağını belirtmiştir.

Kıymetli evrak ve bu bağlamda bir kambiyo senedi olarak bono, içerdiği hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülemediği ve başkalarına da devredilemediği vasıflı ve soyut bir borç ikrarıdır (eTTK m, TTK m ve Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2.b., Ankara , s; Kınacıoğlu, N.: Kıymetli Evrak Hukuku, 5.b., Ankara , s). Bononun keşidecisi, bonoda gösterdiği belirli bir bedeli kayıtsız ve şartsız olarak bizzat ödemek konusunda soyut bir vaadde bulunmaktadır. Soyutluk (mücerretlik) ise senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamaması anlamına gelir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir (Öztan, s; Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, b., İstanbul , s).

Bonolar kural olarak, birer kredi vasıtasıdır. Aksine sözleşme veya âdet bulunmadıkça edimlerin aynı anda ve karşılıklı olarak ifa edilmesine ilişkin genel ilkenin (TBK m) bir istisnası olarak, alt hukuki ilişkinin karşı edimini alan borçlu, para borcunu derhal ödemek yerine bir bono düzenleyerek karşı âkide verebilir. Hatta bu ödemeleri taksitler hâlinde ve ardışık vadelerde düzenlediği bonolara bağlayabilir. Böylelikle bono, keşidecisine ödeme konusunda zaman kazandırırken, lehdarına da ciro suretiyle ticari ilişkisini sürdürmek olanağı sağlar. Uygulamada bonoların teminat amacıyla da düzenlendiği görülmektedir. Gerçekten de taraflar arasındaki alt ilişkiden bir borç doğup doğmayacağı ve doğacaksa bunun tutarının ne olduğunun belli olmadığı hâllerde dahi taraflar bono düzenleyebilir ya da mevcut bir bonoyu bu amaçla ciro edebilirler (TTK m). Hemen belirtmek gerekir ki, kambiyo senetleri kural olarak mevcut bir borç için düzenlendiklerinden, teminat maksadıyla düzenlenmeleri istisnaidir ve bu durumun da soyutlukla yakından ilişkisi bulunmaktadır. Nitekim bono metnine teminat amacıyla verildiğinin yazılması hâlinde senedin soyutluğu ortadan kalkmakta ve devir kabiliyeti sınırlanmakta, bu ibarenin yazılmaması hâlinde ise keşidecinin teminat iddiasının ispatlanması, lehdarla sınırlı olmak üzere, yazılı delile ihtiyaç göstermektedir; lehdar dışındaki kambiyo alacaklılarına karşı teminat iddiası ise, bunlar bonoyu kötü niyetle veya ağır kusur ile iktisap etmiş olmadıkça, ileri sürülememektedir (kıyasen TTK m).

Türk hukuk öğretisinde kambiyo senetlerinin içerdiği hakkın doğumu konusundaki baskın görüş sözleşme teorisi ile açıklanmakta, bu da güven ilkesi ile desteklenmektedir. Bu teoriye göre kambiyo senedinin düzenlenmesi ile içerdiği hak derhal vücut bulmaz, borcun doğumu için ayrıca senedin borç altına girmek kastıyla lehdara da verilmesi yani teslime ilişkin bir de ayni sözleşmenin mevcudiyeti gerekir (Bozer, A./Göle, C.: Kıymetli Evrak Hukuku, 7.b., Ankara , s; Yılmaz, A.L.: Kambiyo Senetlerinde Def’iler, İstanbul , s; Öztan, s; Kınacıoğlu, s vd.).

Öte yandan Türk Ticaret Kanunu'nun ’uncu maddesi hukuki görünüş teorisinin de göz önünde tutulacağını ifade etmektedir. Bu açıklama ve düzenlemelerden varılan sonuç, Türk hukuku bakımından kambiyo senedinin içerdiği hakkın doğumu noktasında, somut olayın özelliklerine göre teorilerin bir arada değerlendirilmesi gerekliliğidir.

Kambiyo sözleşmesinin kurulması Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri gereği karşılıklı ve birbirine uygun iradelerin açıklanması ile mümkündür. İradelerin açıklanması ve sakatlanması konusunda da aynı Kanunun hükümleri dikkate alınır.

Bir hukuki işlemin ve bu kapsamda bir sözleşmenin kuruluşunda ortaya konulan iradelerin bozulmamış, bir diğer ifade ile fesada uğramamış olması gerekir. İradedeki bozulmanın, sözleşmenin diğer tarafının ya da üçüncü bir kimsenin aldatması (hilesi) sonucu ortaya çıkması hâlinde beyan sahibi, sözleşmeyle bağlı tutulamaz ( s. eBK m; TBK m). EREN’e göre bir kimseyi bir irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için, onda kasten yanlış bir kanaat uyandırma veya esasen mevcut olan yanlış kanaati koruma ya da sürdürme fiiline aldatma denir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, b., Ankara , s; aynı yönde Kocayusufpaşaoğlu, N./Hatemi, H./Serozan, R./Arpacı, A.: Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C.I, 6.b., s; Oğuzman, M.K./Öz, M.T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3.b., İstanbul , s vd.).

Aldatma (hile) bir fiille gerçekleştirilebilir. Bu fiil aktif bir hareket olabileceği gibi pasif bir davranış, bir kaçınma hâli ya da susma da olabilir (Eren, s; Oğuzman/Öz, s; Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı, s). Aldatma fiili maddi bir vakıa niteliğindedir ve kanun koyucu, bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak tanık deliline başvurulmasına cevaz vermiştir (HUMK m/5; HMK m/ç). Bu düzenleme, özellikle yazılı sözleşmeler bakımından, senede karşı senetle ispat kuralının (HUMK m; HMK m) önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, seafoodplus.info, 6.b., İstanbul , s; Postacıoğlu, İ.E.: Şehadetle İspat Memnuiyeti ve Hudutları, İstanbul , s vd.; Erdönmez, G.: Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, seafoodplus.info, b., s).

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında kambiyo senetleri ile bunların düzenlenmesine temel teşkil eden asıl borç ilişkisinden soyut bir borç oluşturulduğu, senedi elinde bulunduran kişinin ayrıca alt ilişkiyi ispatlamak zorunda olmadığı; kambiyo senetlerinin de aldatma suretiyle elde edilebileceği ve aldatma vakıasının da tanıkla ispatlanabileceği sonuçlarına varılmaktadır.

Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davalarına etkisi Türk Borçlar Kanunu'nun 74’üncü maddesinde (eBK m) düzenlenmiştir. Dava ve takip konusu bononun keşide tarihinde yürürlükte bulunan sayılı Borçlar Kanunu'nun 53’üncü maddesine göre hukuk hâkimi, kusurun veya haksız fiil failinin ayırtım gücüne sahip olup olmadığının tespiti hususunda ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin kurallarıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinin bu yöne temas eden beraat kararıyla da bağlı değildir. Ceza mahkemesi kararı kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin konusunda da hukuk hâkimini bağlamaz. Görüldüğü gibi fiilin, ceza hukuku bakımından suç teşkil etmemesi, fail bakımından o fiilin özel hukuk anlamında haksız fiil sayılamayacağı ve sorumluluk doğurmayacağı biçiminde değerlendirilemez.

Öğretide mahkumiyet kararlarının da hâkimi bağlamayacağı görüşü benimsenmiştir (Eren, s; Deshenaux, H./Tercier, P.: Sorumluluk Hukuku, çev. S. Özdemir, Ankara , s; Kılıçoğlu, A.: Haksız Fiillerden Sorumlulukta Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk İlişkisi, AÜHFD, seafoodplus.info, S.3, s). Ne var ki bu bağlamazlık sınırsız değildir; özellikle maddi vakıayı belirleyen ceza mahkemesi kararlarının, sırf bu yönü ile hukuk hâkimince değerlendirilebileceği kabul edilmektedir (HGK, gün ve / E., / K.).

 

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde;

Davacı yanın iddiası bononun başka bir ticari ilişkinin teminatını teşkil etmek üzere düzenlenerek verildiği, ancak ilgilisinin bu teminatı kabul etmemesi üzerine bonoyu ele geçiren davalının, bonodaki boşlukları kendi lehine doldurarak takibe koyduğu noktasındadır. Bu iddia davalı tarafından davacıda bono düzenlenmesi hususunda kasten yanlış bir kanaat uyandırması veya esasen mevcut olan yanlış kanaatin korunması ya da sürdürülmesi niteliğinde değildir ve aldatma tanımına uymamaktadır.

Davacının iddialarının aldatma kapsamında kabul edilemeyeceği sonucuna varıldığına göre bunları ispat bağlamında tanık deliline de başvurulamayacağı anlaşılmaktadır. Sözleşme teorisi ve güven ilkesi de dikkate alındığında davalının, şu veya bu nedenle kendisine tevdi edilmiş bulunan boş bonoyu, aradaki anlaşmaya aykırı biçimde kendi lehine doldurduğu şeklinde ifade edilen iddia ancak yazılı delille ispatlanabilir (HUMK m; HMK m).

Davalı hakkında resmî evrakta sahtecilik suçundan Bursa Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış ise de, bu dava sonunda verilen gün ve / E., /22 K. sayılı kararla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar (HAGB) verilmiştir. Bu karar bir mahkumiyet kararı sayılmayacağından, hukuk hâkimini bağlamaz (aynı yönde HGK, gün ve / E., /). Kaldı ki ceza mahkemesi, hukuk mahkemesinin kararını beklemiş ve menfi tespite karar verilmesi üzerine sözü edilen hükmü kurmuştur. Nitekim Özel Daire de temyiz incelemesinden önce anılan ceza mahkemesi dosyasının eklenmesi için dosyayı mahkemesine geri çevirmiş ve ceza yargılaması dosyasını inceleyerek direnmeye konu kararı vermiştir.

O hâlde mahkemenin iddiaları, yasal tanımına uygun düşmeyecek biçimde aldatma olarak değerlendirmesi ve bunun ispatı için tanık deliline başvurarak verdiği karar ve aynı gerekçelerle oluşturduğu direnme kararı yerinde değildir.

Hâl böyle olunca, mahkemece bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

 

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı M.A.Y. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, gününde oy birliği ile karar verildi.

Benzer �r�nler

    BOŞANMA, ALDATAN EŞİNE ZÜRRİYETSİZ, DÜRZÜ, GAVAT DİYEN KADIN KUSURLU SAYILMAZ

    BOŞANMA, ALDATAN EŞİNE ZÜRRİYETSİZ, DÜRZÜ, GAVAT DİYEN KADIN KUSURLU SAYILMAZ

    {ozellik}

    Detay

    HACİZ İSTEME HAKKI, BİR YIL İÇİNDE HACİZ TALEBİNDE BULUNULMASI, YENİLEME HARCI

    HACİZ İSTEME HAKKI, BİR YIL İÇİNDE HACİZ TALEBİNDE BULUNULMASI, YENİLEME HARCI

    {ozellik}

    Detay

    İŞÇİNİN İŞ YERİNDE KARŞILIKLI KAVGA ETMESİ, İŞ AKDİ FESİHLERİ, TAZMİNAT

    İŞÇİNİN İŞ YERİNDE KARŞILIKLI KAVGA ETMESİ, İŞ AKDİ FESİHLERİ, TAZMİNAT

    {ozellik}

    Detay

    KİRA TAHLİYE İSTEMİNDE ÖDEME EMRİNİN USULSÜZ TEBLİĞİ.

    KİRA TAHLİYE İSTEMİNDE ÖDEME EMRİNİN USULSÜZ TEBLİĞİ.

    {ozellik}

    Detay

    KISITLININ SÜREKLİ TEDAVİSİ VE BAKIM EVİNDE KALMASI GEREKTİĞİ, YERLEŞİM YERİ

    KISITLININ SÜREKLİ TEDAVİSİ VE BAKIM EVİNDE KALMASI GEREKTİĞİ, YERLEŞİM YERİ

    {ozellik}

    Detay

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir