bebeğimin kuyruk sokumunda morluk var / doğum sonrası bebekte morluklar!!!! | Kadınlar Kulübü - Kadın Sitesi

Bebeğimin Kuyruk Sokumunda Morluk Var

bebeğimin kuyruk sokumunda morluk var

Bebeklerde kuyruk sokumunda morluk neden olur

0

Kızlar poloda morluk durumu ile karşılaşan varmı acaba, beni büyük oğlumun da aynı yerde lekesi var mosmor hemde, önemli bişey midir hiç doktora falan da göstermedim??

0

Benim oğlumda da var git gide azalıyor o yüzden hiç endise etmedim ama 🤔

0

Benim yegenimde de dogustan bi sisluk var tam orasinda az sag tarafina dogru dagilmis bisey yumurta buyuklugunde var ama yassı bisey tam omirilikte degulmis 3 yada 6 aylik olunca ameliyat demis doktor

0

Benim kızım da vardı doğduğunda doktor 2 yaşına kadar geçer dedi öyle de oldu çok az kaldı büyüdükçe geçer heralde hiç dert edinmedik .türk ırkında olan bi şey dedi doktorumuz

0

monash.pwada var ve 4 5 yaşına kadar gecebilir dedi gecmesede bı zararı yokmus

0

Benim kızımda da vardı hacamatcı aynen bu şekil söyledi bu çocuk uyku uyumaz böyle dedi evet 10 kere kalkıp ağlıyordu ağrı yapıyor dedi hacamatcı, sonra kupaları koydu bak kupayı çekince morluklar gitmiş olacak dedi ve aynen de öyle oldu ve kızım geceleri MaşaAllah kesintisiz uyudu

0

Mongol lekesi diye adlandırılır, mongollukla bir ilgisi yoktur. Cilt altında olduğu için dolaşımlada ilgisi yok. Bebek büyüdükçe dağılır ve yok olur. Asla müdahale edilmez.

0

Aynisi bende de var smdi oğlumda da var aynısı genetik oldu bizde ama önemli değilmiş doktorumz öyle dedi

0

Benim kızımda da var ve bu MONGOL/diğer bir adi da MOĞOL lekesi ve özellikle Türk ve orta asya bebeklerinde olan bir leke dolaşım bozukluğuyla alakalı hiç bir yazıya denkk gelmemiştim🙄

0

Benim oğlumun da var bu kadar koyu renk te değil ama var doğum lekesi gibi dedik biz doktorda sordu doğum lekesi dedik birşey demedi eski bı türk soyları da varmış galiba bu leke araştırmış görümcem onun oğlumda da varmış ama üstü n e düşmedim ben çok

0

Aynen benim kızımda da vardı. Şuan geçti gitti. Ben doğru bulmuyorum el kadar bebeklere hacamat falan

0

Bizim eşimin ailesinde hepsinde var bütün çocuklarda eltilerimin benim çocukların da

0

Benim de kizimda vardi zamanla gecti ben ce inanmayin boyle seylere

0

Benim kızımda da var kırmızı sade ve banyo yaparken son zamanlarda çok kaşıyo onu fark ediyom 1bucuk yaşında ne büyüyo ne kayboluyo bazen çok belirsiz gibi bazen koyu kırmızı renge dönüyo. Şimdi bende tedirginleştim ya monash.pw kontrolümüz var doktoruna sorucam bakalım ne diyecek inşallah kötü birşey değildir

0

Benim kızımda var prematüre doğdu ilk defa başıma geldi doktora goturdum ve korkma dedi geçer doğum lekesi gibi dedi korkulacak birşey yok sadecene moru koyu olursa büyürse dikkat et dedi şuan 2 yaşına gircek ve kayboldu her bebekte olur korkmayın bence gecer

0

Benim üç çocuğumdada var doktor doğum lekesi dedi büyüklerinki geçti küçük oğlum 7 aylık aynen byle mosmor arkası

nasıl kullanılır

Spina Bifida Nedir, Belirtileri ve Nasıl Tedavi Edilir?

En sık görülen doğumsal anomalilerden biri olan ve nöral tüp defekti kusurları arasında bulunan spina bifida, beyin ya da omurilikte kendini göstermektedir. Sırt bölgesinde meydana gelen açıklıkla karakterize olan spina bifida, hastalarda farklı şiddetlerde seyretmektedir. Belirtileri de bu şiddete bağlı olarak hastadan hastaya değişen spina bifida, ilerleyen dönemlerde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Bununla birlikte erken tanı, doğru tedavi yöntemleri ve düzenli kontroller sayesinde hastalarda iyileşme gözlenmektedir.

Spina Bifida Nedir?

Ayrık ya da açık omurga olarak da bilinen spina bifida hastalığı; hamileliğin ilk ayında anne karnında oluşmakta ve bebeğin omurgasının açık kalmasına neden olmaktadır. Hamileliğin bu erken döneminde oluşan nöral tüp normalde en geç bir ay içinde kapanırken hastalıktan muzdarip bebeklerde bu tüp kapanmamakta ya da tüpün yalnızca bir bölümü oluşmaktadır. Bu nedenle omurilikte meydana gelen açıklık kemik ve sinirleri ortaya çıkarmaktadır.

Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte folik asit eksikliği ve hastanın ailesindeki spina bifida öyküsü ana nedenler olarak gösterilmektedir. Spina bifida nedenleri arasında, aynı zamanda çevresel faktörler de bulunmaktadır. Hastalığın tüm risk faktörleri ise şu şekilde sıralanmaktadır:

  • Folat (B9 vitamini) eksikliği,
  • Ailede spina bifida başta olmak üzere nöral tüp defekti geçmişi bulunması,
  • Beyaz ve kadın olma,
  • Folik asiti etkileyen ilaçların kullanımı,
  • Obezite,
  • Diyabet.

Günümüzde, bu hastalık tamamen ortadan kaldırılamasa da önceden önlenebilmesi amacıyla bazı yöntemler uygulanmaktadır. Folik asit takviyesi bu önlemlerden biridir. Özellikle gebelik öncesinde, doktor kontrolünde anne adaylarının folik asit takviyesi yapması gerekmektedir. Bu sayede hastalığın görülme ihtimali en aza düşürülmektedir.

Spina Bifida Belirtileri

Spina bifida belirtileri hastalığın şiddetine göre hastadan hastaya değişmektedir. Hastalığın en sık görülen tiplerinden occultada neredeyse hiçbir belirti yoktur. Hastalarda semptom görünmemesinin en önemli nedeni bu tipte sinirlerin etkilenmemesidir. Bununla birlikte bazı hastalarda hafif semptomlar kendini göstermektedir. Bu semptomlar arasında defektin görüldüğü bel bölgesinde kıllanma, doğum lekesi ya da hafif bir çukurluk bulunmaktadır.

Meningoselde de sinir dokuları etkilenmediği için occultada olduğu gibi belirti görülmemektedir. Yalnızca omurilik ya da sinir dokusu içermeyen içi sıvı dolu bir kese oluşmaktadır.

Hastalığın en ağır seyrettiği myelomeningoselde ise sırt ve bel bölgesinde bulunan bazı omurlar ve omurilik kanalı açıktadır. Bu tip spina bifidada belirtilerin şiddetli olmasındaki en önemli neden omurilik dokusu ve sinirlerin bu açıklıktan dışarı taşmasıdır. Sinir ve omurilik dokusunun üzeri bazı durumlarda bir zar ya da deri tarafından kapatılsa da çoğu hastada dokuların oluşturduğu kese açıktır. Hastalarda idrar ve gaita tutamama gibi bağırsak problemleri, bacak felçleri, yürüme güçlüğü, bacaklarda şekil bozukluğu gibi belirtiler görülür. Bazı vakalarda ilerleyen dönemlerde skolyoz da görülebilmektedir.

Hem meningoselde hem de myelomeningoselde nadir de olsa hidrosefali görülmektedir. Omurilik ve beyin bölgelerinde bulunan sıvı, dolaşım ritüelinin bozulması sonucu aşırı artabilmektedir. Bu sıvının beyinde yüksek basınca neden olması hidrosefali olarak adlandırılmaktadır. Hastalarda zihinsel problemlere neden olan hidrosefali, spina bifidanın en ciddi semptomları arasında bulunmaktadır.

Spina Bifida Anne Karnında Nasıl Anlaşılır?

Gebeliğin ve haftalarında, yani ikinci üç ay içinde üçlü tarama testi yaptırmak ve ultrason çektirmek gerekmektedir. Bu tarama testlerinin sonuçlarına göre %80’e yakın bir oranda tanı konabilmektedir. Kan testi spina bifidanın tanısında büyük önem taşımaktadır. Bu testte alfaprotein (AFP) oranı yüksekse hastalıktan şüphe duyulmaktadır. Ardından yapılan detaylı ultrason incelemesinin ardından genellikle spine bifidaya kesin tanı konmaktadır. Özellikle ultrasonda hastalığın saptanmama ihtimali oldukça düşüktür.

Üçlü tarama testine rağmen meningosel ve myelomeningosel genellikle doğumdan hemen önce teşhis edilmektedir. Bazı durumlarda doğumdan sonra da anlaşılmaktadır.

Spina Bifida Hastaları Ne Kadar Yaşayabilir?

Bu sorunun net bir cevabı olmamakla birlikte hastaların ne kadar yaşayabileceği spina bifidanın türüne ve hastaların gösterdikleri semptomlara göre değişiklik göstermektedir. Hafif semptomlara sahip olan hastalar herhangi bir tedaviye ihtiyaç duymadan yalnızca düzenli kontrollerle yaşayabilirken ağır belirtilerde günlük hayatta problemler yaşanabilmektedir.

Spina Bifida Tedavisi

Hastalığın seyrine ve şiddetine bağlı olarak spina bifida tedavisi planı yapılmaktadır. Hafif semptomlarla karakterize olan kapalı spina bifida hastalığında genellikle herhangi bir tedaviye ihtiyaç duyulmamaktadır. Bununla birlikte, ağır seyreden vakalarda doğumdan sonra ilk 48 saat içinde mutlaka cerrahi operasyona ihtiyaç duyulmaktadır. Operasyonun amacı kesenin kapatılarak omurilik sıvısının ve dokuların iltihaplanmasının önlenmesidir. Bununla birlikte ameliyatta kese kapatılıp deri yamaları yapılsa da bacak felci gibi semptomlar iyileştirilememektedir.

Fizik tedavi; bacakların güçlendirilmesi, şekil bozukluklarının giderilmesi ve yürüme problemlerinin aşılmasında uygulanan tedavi yöntemlerinden biridir. Spina bifida fizik tedavi uygulamaları sayesinde hastaların kas zayıflıkları azaltılmakta ve desteksiz yürümeleri sağlanabilmektedir.

Spina Bifida Çeşitleri

Spina bifida tipleri hastalığın şiddetine ve hastaların gösterdiği semptomlara bağlı olarak üçe ayrılmaktadır. Genel olarak açık ve kapalı olarak ayrılan tiplerden occulta ve meningosel spina bifida cystica (kapalı), myelomenigosel ise spina bifida aperta (açık) kategorisinde değerlendirilmektedir.

Spina Bifida Occulta

Hastalığın en hafif belirtilerle seyrettiği spina bifida occulta genellikle herhangi bir semptoma neden olmamaktadır. Omurga kemiklerinin yalnızca bir kısmında görülen açıklık, görüntüleme yöntemleri sayesinde tesadüfen keşfedilmektedir. Bu nedenle kapalı ya da gizli spina bifida olarak da bilinen occulta, hastalara rahatsızlık vermediği için çoğunlukla cerrahi müdahaleye gerek duyulmamaktadır. Bununla birlikte, bazı hastalarda yalnızca açıklığın olduğu bölgede tüylenme ya da çukurluk olmaktadır. Bu nedenle, spina bifida kıllanma belirtisiyle de anlaşılmaktadır.

Meningosel

Çok nadir görülen meningosel, omurilik çevresinde bulunan zarların hastaların sırtından dışarı taşması ve burada içi sıvı dolu bir kese oluşturmasıyla karakterizedir. Bu kese çevresinde sinir bulunmadığı için ciddi problemlere neden olmayan meningosel bazı hastalarda ise hidrosefaliye neden olabilmektedir.

Myelomeningosel

Spina bifida çeşitleri arasında belirtilerin en şiddetli seyrettiği myelomeningosel, açık spina bifida olarak da adlandırılmaktadır. Omurilik zarı ve sinirler, omurilik kanalı ve sırt boyunca görülen açıklıktan dışarı sarkmakta ve burada kese oluşturmaktadır. Sinirlerin dışarıda olması nedeniyle enfeksiyon oluşma ve hidrosefali riski yüksektir. Cerrahi operasyona ihtiyaç duyulan bu spina bifida tipinde açıklık kapatılsa da bazı hastalarda felç ve bağırsak problemleri görülebilmektedir.

Spina Bifida Riskleri Nelerdir?

Kuyruk sokumu ve bel bölgesinde sinirlerin açıkta olduğu myelomeningosel en riskli spina bifida türüdür. Sinirlerin yoğun olduğu bu hassas bölge hastaların felç geçirerek ömür boyu bakıma ihtiyaç duymasına neden olabilmektedir. Açıklığın omurilik soğanı merkezine yakınlığı da riskleri artıran faktörlerden biridir. Tedavide geç kalınması ya da tedavi uygulanmaması halinde ise hidrosefali görülme riski artmaktadır.

Spina Bifida Ameliyatı

Doğumdan sonraki 48 saat içinde spina bifida ameliyatı olan bebeklerde başarı oranı oldukça fazladır. Özellikle myelomeningoselde kesenin kapatılması sağlanarak semptomların artması engellenmektedir. Bununla birlikte hidrosefali gelişen bebeklere şant takılmaktadır. Şant; beyin omurilik sıvısının kataterle akıtılmasını sağlamaktadır. Bu sayede beyin içi basınç düşürülmekte ve dokuların hasar alması engellenmektedir.

Günümüzde doğum öncesi ameliyatları da gerçekleştirilmektedir. Gebeliğin haftasından önce yapılan fetal cerrahi operasyonla sinir fonksiyonlarının düzeltilmesi amaçlanmaktadır. Annenin rahminin açılmasıyla gerçekleştirilen ameliyatta bebeklerin omurilikleri tedavi edilmektedir. Yapılan araştırmalar, doğum öncesinde yapılan ameliyatların hastalarda hidrosefali ve felç riskini azalttığını göstermektedir. Bu sayede doğumdan sonra ve ilerleyen dönemlerde hastalar koltuk değneği gibi desteklere ihtiyaç duymadan da yürüyebilmektedir. Bununla birlikte anne ve bebek için oldukça ciddi riskler taşıyan bu ameliyat yaygın olarak yapılmamaktadır.

Spina bifida ameliyat sonrası tamamen iyileşme göstermemektedir. Ameliyatların temel amacı semptomların ilerlemesini engellemek ve ilerleyen dönemlerde hastaların farklı sağlık problemleriyle karşılaşmamalarını sağlamaktır. Fiziksel ve zihinsel hasarları en aza indirmek için uygulanan cerrahi operasyonlar sayesinde hastalar normale çok yakın bir hayat sürdürebilmekte ve bağımsız bir şekilde yaşayabilmektedir.

Myelomeningoselden muzdarip bebeklerin ve çocukların gelişimlerinin hayatları boyunca uzman doktorlar tarafından kontrol edilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, ailelerin de ortaya çıkacak sağlık sorunlarıyla ilgili olarak bilgilenmesi şarttır.

Spina Bifida Hastalığına Hangi Bölüm Bakıyor?

Spina bifida; Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi (Nöröşirurji) bölümü tarafından tedavi edilmektedir.

Yenidoğan özellikleri

Yenidoğan özellikleri

Doğum kilosu: Zamanında doğan bir bebek için doğum ağırlığı, kg arasındadır. kg altı, düşük doğum ağırlıklı, 4 kg üstü ise yüksek doğum ağırlıklı bebek olarak tanımlanır. Her iki grupta da bazı tıbbi problemlerin görülme ihtimali olduğundan, doktorunuz ve hemşireniz bebeğinizi takip edip, sizi bilgilendireceklerdir.

Doğum boyu: Sağlıklı bir yenidoğanın boyu, 50+/- 2 cm dir. Tabii genetik faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Yenidoğan, anne karnındaki pozisyonunu koruyacağı için sağlıklı bir ölçüm her zaman mümkün olmayabilir ve ilerleyen günler ya da haftalarda boy hakkında daha sağlıklı fikir elde edilir.

Baş çevresi: 4 cm üzerinde olması normaldir. Genetik faktörlere bağlı olarak baş çevresi de bebekten bebeğe farklılık gösterir. Ayrıca doğum sırasındaki ödemin gerilemesi nedeniyle ilerleyen günlerdeki ölçüm daha küçük çıkabilir. Yenidoğan başı göze farklı gelebilir, beklendiği gibi değildir. Simetrik ve çok düzgün bir şekli olmayabilir. Yüzde ezilmiş bir görüntü, yer yer morluklar vardır. Yapışkan, beyaz ve kremsi bir madde saçını, yüzünü ve kulaklarını kaplayabilir. (Bu, verniks denen, bebeği anne karnında koruyan özel bir maddedir ve doğum sonrasında da korumaya devam edecektir. Isı kaybını da önlediği için bebekler doğar doğmaz yıkanmamalıdır). Kafadaki asimetri kalıcı değildir. Ancak ilerleyen aylarda hep aynı tarafa yatırılan bebeklerde kalıcı kafa şekil bozuklukları gelişebileceği unutulmamalıdır. Erişkinle karşılaştırıldığında, bebek kafası oran olarak vücudun daha büyük bir kısmını oluşturur. O nedenle ısı kaybının büyük kısmı baş bölgesindedir. Doğum kanalında uğradığı basınç değişikliğine bağlı olarak kafa derisinde oluşan ödeme bağlı şişlikler olabilir ki, bunların düzelmesi altı haftayı bulabilir. Yenidoğan kafasında doğumda ön ve arkada olmak üzere iki adet bıngıldak (fontanel) bulunur.

Bıngıldak (fontanel): Bebek kafa kemikleri yenidoğanda tek parça değildir. Kemikler arasında daha sonra karşı karşıya gelerek kapanacak olan sütur adi verilen boşluklar vardır. Bu süturların kesişme noktasındaki boşluklar bıngıldakları oluşturur. Bebek doğduğunda, eşkenar dörtgen şeklindeki ön bıngıldak ve üçgen şeklindeki arka bıngıldak açıktır. Doğumda arka bıngıldak kapalı olabilir ve genellikle doğumdan sonra sekiz hafta içinde kapanır. Ön bıngıldağın kapanması ortalama ’inci aylar arasında olacaktır. Bazı sağlıklı bebeklerde üç ay kadar erken kapanabilir. Unutmayın, fontanelin erken kapanması D vitaminini kesmeyi gerektiren bir durum değildir. Bazı çocuklarda bu süre 24 aya kadar uzayabilir. Ön bıngıldak daha büyüktür ve sağlam bir zarla korunmaktadır. Bebek bakımı sırasında zarar görme ihtimali yoktur. Bıngıldakta nabız atışı görülebilir, bu tamamen normaldir. Bıngıldak ve süturların erken kapanması durumunda kafa küçük kalabilir ve bazı kafa şekil bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu durum, çocuk hekiminin gözünden kaçmayacaktır.

Gözler: Çoğu bebek gri gözlerle doğar. Doğum kanalına giren bebekte, buradaki basınç değişikliklerine bağlı olarak gözün beyaz kısımlarında çizgi şeklinde ya da noktasal kanlanma olması normaldir. Göz rengi ’uncu aylarda oturacaktır. Bebeklerde ilk bir ayda gözyaşı yoktur, gözyaşının eşlik ettiği ağlama birinci aydan sonra başlayacaktır. Gözlerde şaşılık olması üçüncü ayın sonuna kadar normaldir. Daha ileri aylardaki şaşılık durumunda mutlaka göz doktorunun kontrolü gerekir. Bazı bebeklerde doğuştan ‘gözyaşı kanal tıkanıklığı’ olur, tek ya da iki taraflı görülebilir. Tıkanık tarafta gözyaşının birikmesi ve burada mikrop üremesi sonucu çapaklanma gözlenir. Antibiyotikli göz damlasıyla birlikte tıkalı kanala masaj yapmak gerekecektir. Bu uygulamayı hekiminiz size öğretecektir.

Saçlar: Bebekler saçlı ya da saçsız doğabilir. Doğumdaki saç rengi gelecekteki saç rengi hakkında fikir vermez. Doğumdan sonra vücuttaki diğer kıllar gibi saçlar da az ya da çok dökülürken, bir yandan yenileri çıkacaktır. Saçta konak görülmesi normaldir. Konak: Yenidoğanın cildindeki üretim ve yıkımının hızlı olmasına bağlı, kalın kepek tabakasıdır ve tamamen normaldir. Bazı bebeklerde kaşlar arasında, kulak sayvanı içinde ve kulak arkasında kepeklenme eşlik edebilir (Yenidoğanın seboreik dermatiti). Yarım çay bardağı zeytinyağı içine, 1 çay kaşığı karbonat ile hazırlanan çözeltinin banyo öncesi saçlı deriye yedirilip, nazikçe fırçalanması yeterlidir.

Kulaklar: Dış kulak yolunda sebum denen, kulağın doğal yolla temizlenmesini sağlayan yağlı bir madde üretilir. Dış kulak yolunun bizim tarafımızdan temizlenmesi gereksiz ve sakıncalıdır. Sadece kulak sayvanının kıvrımları nazikçe temizlenebilir.

Ağız: Yenidoğanda dilaltı bağı kısadır ancak müdahale gerektirecek kısalıkta dil bağı çok nadir bir durumdur. Bebek emme güçlüğü yaşamadığı takdirde, kısa dil bağına müdahale gereksizdir. Sadece anne sütü ile beslenen bebekte, dildeki beyaz görüntü normaldir. Pamukçuk demek için dilde kalın beyaz bir tabaka ve bazen kızarıklık, bununla birlikte dudak ve yanak iç yüzeyinde zar şeklinde, beyaz, mukozaya yapışık bir katman olmalıdır. Pamukçuk durumunda hekiminiz mantara karşı size ilaç verecektir, bu arada karbonatlı su ile ağız bakımı yapabilirsiniz. Bazı bebekler çok kuvvetli emer, öyle ki kendi dudaklarını da ödemlendirebilir. Genellikle üst dudakta, bu ödeme bağlı kabarcık normaldir. Ağlarken küçük dile yakın bölgede küçük beyaz inci gibi görünen kistik oluşumlar yine yenidoğanlara özgü normal yapılardır ve aylar içinde kendiliğinden geçer. Dişli doğan bebekler çok sık rastlanan bir durum değildir ama bin doğumda bir görülebilir. Eğer gevşek bir diş söz konusu ise mutlaka bebek taburcu olmadan çıkarılması gerekir.

Memeler: Yenidoğan erkek ve kızlarda anneden geçen hormonların uyarısına bağlı olarak meme büyümesi normaldir, süt geldiği de gözlenebilir. Bu durum aylar içerisinde kendiliğinden geriler. Gerçek meme dokusuna bağlı bu şişliklerin masaj yapılması, ezilmesi çok sakıncalı olup, iltihaplanmaya yol açabilir.

Göbek: Bebeklerde göbek kuru tutulmalıdır ve göbek düşene kadar banyo yaptırılmaması daha uygundur. Özel bir göbek bakIm solüsyonu kullanılmaması daha sağlıklıdır. Göbek düştükten sonra bebeğin giysisinde kan lekesi görmeniz panik gerektirmez. Açık bir yara vardır ve kanamayı engellemek için bütün bebeklere doğumda K vitamini enjeksiyonu yapılmıştır. Göbek düştükten sonra burada iyileşme reaksiyonu başlar, nadiren nemli, abartılı bir iyileşme dokusu gelişir ve akıntıya yol açabilir. ‘Göbek granülomu’ denen bu durum, çocuk hekiminiz tarafından basit bir müdahale ile çözüme kavuşacaktır, endişe etmeyin.

Genital organlar: Erkek bebeklerde doğumda testislerin torbada (skrotum) olması gerekir. Skrotum ısıya çok duyarlıdır, bazen büzüşür bazen de sarkık durur. Skrotum içinde testisler genellikle ayni hizada değildir. Testisler etrafında az ya da çok sıvı varlığı dikkatinizi çekebilir, bebeğe zararı yoktur. Kız dış cinsel organı başlıca labium denen büyük ve küçük dudaklar, klitoris, vajina ağzı ve idrar yaptığı delikten ibarettir. Vajinal kanama ve beyaz kremsi bir akıntı anneden geçen cinsiyet hormonlarına bağlıdır, tamamen normaldir. Bebeklerin cinsel organlarının rengi de çok farklılık gösterir, esmer erişkin olacak bebeklerin cinsel mukozaları ve erkeklerde skrotum koyu renkli olabilir.

Cilt: Yenidoğanlar gözümüze çok kırmızı görünür. Bunun nedeni, cildinin çok ince ve kanın kırmızı hücrelerinin yaşamın diğer dönemlerine göre sayıca çok daha fazla olmasıdır. Bebekler uçları iyi ısıtamaz, buna bağlı olarak eller, ayaklar ve burun gibi uç noktalar diğer vücut bölümlerine göre daha soğuktur. Bu, üşüdüğü anlamına gelmez. Yenidoğanın ilk saatlerde el ve ayakları mor olabilir, kan dolaşımı henüz çok düzenli değildir. Bebeğiniz ne kadar erken doğduysa, vücudu o derece tüylerle kaplıdır. Alnında ve kulaklarında tüyler olması normaldir ve bunlar haftalar, aylar içinde dökülecektir. Bu konuda genetik özellikler de önem taşır. Yüzünde, özellikle burun çevresinde çok sayıda küçük beyaz noktacıklar bulunur. ‘Milia’ denen bu küçük kesecikler, haftalar içinde kendiliğinden kaybolur. Bebeklerin yüzde ’sinde görülür. Yüzdeki yağ bezlerinin kanallarının tıkanmasına bağlı gelişen, zararsız kistlerdir. Ailelerin en çok dikkatini çeken ve bazen korkmalarına yol açan, tek tek başlayıp daha sonra sayıları artan ‘toksik eritem’ denen kırmızı kabarcıklardır. Tamamen yenidoğana özgü, zararsız döküntülerdir ’üncü günlerde başlar ve haftada kaybolur.

Kuyruk sokumu: Bazı bebeklerin kuyruk sokumunda yenidoğan özelliklerinden dolayı gri-mor renkli, bazen büyük bazen de küçük pigmente alanlar görülebilir. Parça parça sırtın üst kısımlarında ve uylukta da aynı lekenin uzantıları olabilir. Özellikle Asyalılarda görüldüğü için ‘Mongol lekesi’ olarak adlandırılır. Sağlık açısından hiçbir önemi yoktur. yaş civarında kaybolacaktır. Saçlı deride, özellikle de ensede, göz kapaklarında ve burun çevresinde kabarık olmayan kılcal damar yumaklarına bağlı ‘gül lekesi’ denen izler ortaya çıkabilir. Tamamen zararsızdır ve zamanla kendiliğinden geçer. Vücutta pigment üreten hücre birikimlerine bağlı ‘kahverengi lekeler’ ya da pigment üretilememesine bağlı ‘beyaz lekeler’ görülebilir. Bunlar da sayıları az, küçük ve çok yaygın dağılım göstermiyorsa masumdur. İlk 48 saatte bebeğinizin cildine bası uyguladığınızda beyaz renk görmeniz gerekir. İlk 48 saat içinde sarılık, beklenen fizyolojik bir durum değildir. Fizyolojik sarılık ikinci günden sonra başlar. Bebeklerin terleme yetenekleri iyi değildir, henüz ter bezi kanalları tam açık değildir. Aşırı sıcağa maruz bırakılan bebeklerin ter bezlerinin aşırı çalışması ,boşalamayan bu bezlerde genişlemeye yol açacaktır. Bu küçük, içi sıvı dolu keseciklere isilik denir. Ortamın çok sıcak olduğunu ya da bebeğin aşırı giydirildiğini gösteren bir uyarıdır.

İşbu web sitesi/uygulama yapısı ve içeriği, sitede kullanılan her türlü görsel bilginin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında kopyalanması ve izinsiz kullanılması yasaktır.

Mongol Lekesi ve Doğum Lekeleri Nedir?

Yazar: Sevgili Bebek -

Tahmini Okuma Süresi: 1 Dakika 17 Saniye

Mongol Lekesi ve Doğum Lekeleri Nedir?

Mongol lekesi diğer bir adıyla Moğol lekesiyenidoğan bebeklerde sıklıkla görülür. Ebeveynler ilk bakışta bu lekeleri morluk yada bir cilt hastalığına benzettikleri için endişeye kapılırlar, ancak endişe edecek bir durum yoktur.

Mongol lekesi çoğunlukla bebeklerin kuyruk sokumu ile bel kısmında görülür. Bir yada birden fazla leke olabilir. Lekeler genellikle bir tanedir, nadiren birden fazla leke görülür. Kız ve erkek bebeklerde aynı oranda oluşur. Lekelerin boyutları ise birkaç santimden 20 santime kadar olabilir. Mongol lekelerinin boyutları diğer lekelerden daha büyüktür fakat bebeğin vücut alanının %5’ini geçmezler.

Türklerde, Moğollarda, Güney Asya halkında, Kuzey ve Orta Asya Türklerinde, Kızılderililerde, Doğu Afrikalılarda görülür. Mongol lekesi genellikle ilk 5 yıl içerisinde kendiliğinden kaybolur. Çocuğun 6 yaşına kadar lekeler kalabilir. Ancak bazı durumlardaysa bu lekeler kalıcı olarak erişkinlikte de kalabilir. Doğu Asya halkının çocuklarının neredeyse tamamında mongol lekesi bulunabilir.

Mongol lekesi metabolik hastalıklarla ortaya çıkabilir.

Nadir de olsa mongol lekesi bazı metabolik hastalıklarla oluşabilir. En sık ‘Hurler Hastalığı’, “Hunter mucolipidosis”, “Niemann-Pick” ve “Mannosidosis” ile birlikte görülmektedir. Ayrıca dudak yarıkları ile birlikte de mongol lekesi görülebilir.

Mongol lekeleri bebeğin derisinde kabarık olmayan, yuvarlak, oval ya da düzensiz şekillidirler. Lekelerin rengi yeşilden maviye ve gri ile siyaha kadar değişkenlik gösterebilir. Bu renkler bebeğin ilk yılında daha koyu renkli olur ve yıllar içerisinde rengi açılarak kaybolur. Mor renkli olabilmesi, çocuğun istismara maruz kaldığı gibi yanlış izlenimlere sebep olabilir.

Doğum Lekesi Nedir?

Doğum lekesi ise, mongol lekeri kadar seyrek ve belirli ırklara özel değildir. Bir çok bebekte doğumdan sonra görülmektedir. Doğum lekelerinin sebebi bilinememektedir, hamilelik ya da doğumdan sonra olan bir olaydan kaynaklanmazlar. Çoğu zaman zararsızdırlar. Lekelerin bir çoğu tedaviye gerek kalmadan zamanla kendiliğinden geçer.

Doğum lekelerinin çeşitleri nelerdir?

Birçok doğum lekesi çeşidi bulunmaktadır. Genellikle damarsal doğum lekeleri, düz lekeler, hemanjiomlar görülmektedir. Doğum lekelerinin türünün belirlenebilmesi için haftalarca ve hatta aylarca takibi gerekebilir.

Doğum lekelerinin bir çoğu tedavi gerektirmemekle birlikte nadiren tedaviye gerek görülebilir. Böyle durumlarda çocuk ilkokul çağına gelmeden tedavisi yapılmaz. Eğer nefes almada güçlük yada görmede zorlanma gibi sorunlar oluşuyorsa ilkokul çağına kadar beklenmez.

Halk arasında doğum lekelerinin annenin hamileliği sırasında aş erdiği yiyeceği yiyemedi zaman ya da izinsiz olarak bir yiyeceği yediği zaman, bebeğinin o yiyeceğin lekesi ile dünyaya geldiği gibi bir inanç vardır, ancak bu inancın aslı yoktur.

İlk Yayın Tarihi: 19 Eylül @

Mongol lekesi diğer bir adıyla Moğol lekesiyenidoğan bebeklerde sıklıkla görülür. Ebeveynler ilk bakışta bu lekeleri morluk yada bir cilt hastalığına benzettikleri için endişeye kapılırlar, ancak endişe edecek bir durum yoktur.

Mongol lekesi çoğunlukla bebeklerin kuyruk sokumu ile bel kısmında görülür. Bir yada birden fazla leke olabilir. Lekeler genellikle bir tanedir, nadiren birden fazla leke görülür. Kız ve erkek bebeklerde aynı oranda oluşur. Lekelerin boyutları ise birkaç santimden 20 santime kadar olabilir. Mongol lekelerinin boyutları diğer lekelerden daha büyüktür fakat bebeğin vücut alanının %5’ini geçmezler.

Türklerde, Moğollarda, Güney Asya halkında, Kuzey ve Orta Asya Türklerinde, Kızılderililerde, Doğu Afrikalılarda görülür. Mongol lekesi genellikle ilk 5 yıl içerisinde kendiliğinden kaybolur. Çocuğun 6 yaşına kadar lekeler kalabilir. Ancak bazı durumlardaysa bu lekeler kalıcı olarak erişkinlikte de kalabilir. Doğu Asya halkının çocuklarının neredeyse tamamında mongol lekesi bulunabilir.

Mongol lekesi metabolik hastalıklarla ortaya çıkabilir.

Nadir de olsa mongol lekesi bazı metabolik hastalıklarla oluşabilir. En sık ‘Hurler Hastalığı’, “Hunter mucolipidosis”, “Niemann-Pick” ve “Mannosidosis” ile birlikte görülmektedir. Ayrıca dudak yarıkları ile birlikte de mongol lekesi görülebilir.

Mongol lekeleri bebeğin derisinde kabarık olmayan, yuvarlak, oval ya da düzensiz şekillidirler. Lekelerin rengi yeşilden maviye ve gri ile siyaha kadar değişkenlik gösterebilir. Bu renkler bebeğin ilk yılında daha koyu renkli olur ve yıllar içerisinde rengi açılarak kaybolur. Mor renkli olabilmesi, çocuğun istismara maruz kaldığı gibi yanlış izlenimlere sebep olabilir.

Doğum Lekesi Nedir?

Doğum lekesi ise, mongol lekeri kadar seyrek ve belirli ırklara özel değildir. Bir çok bebekte doğumdan sonra görülmektedir. Doğum lekelerinin sebebi bilinememektedir, hamilelik ya da doğumdan sonra olan bir olaydan kaynaklanmazlar. Çoğu zaman zararsızdırlar. Lekelerin bir çoğu tedaviye gerek kalmadan zamanla kendiliğinden geçer.

Doğum lekelerinin çeşitleri nelerdir?

Birçok doğum lekesi çeşidi bulunmaktadır. Genellikle damarsal doğum lekeleri, düz lekeler, hemanjiomlar görülmektedir. Doğum lekelerinin türünün belirlenebilmesi için haftalarca ve hatta aylarca takibi gerekebilir.

Doğum lekelerinin bir çoğu tedavi gerektirmemekle birlikte nadiren tedaviye gerek görülebilir. Böyle durumlarda çocuk ilkokul çağına gelmeden tedavisi yapılmaz. Eğer nefes almada güçlük yada görmede zorlanma gibi sorunlar oluşuyorsa ilkokul çağına kadar beklenmez.

Halk arasında doğum lekelerinin annenin hamileliği sırasında aş erdiği yiyeceği yiyemedi zaman ya da izinsiz olarak bir yiyeceği yediği zaman, bebeğinin o yiyeceğin lekesi ile dünyaya geldiği gibi bir inanç vardır, ancak bu inancın aslı yoktur.

İlk Yayın Tarihi: 19 Eylül @

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır