stalin nereli / Josef Stalin (Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili) ✔️ Kimdir, Boyu, Kaç Yaşında, Nereli seafoodplus.info

Stalin Nereli

stalin nereli

Josef Stalin kimdir, kaç yaşındadır, nerelidir, mesleği nedir gibi soruların cevabını bu biyografi sayfasında bulabileceksiniz. İşte Josef Stalin hakkında bilmeniz gereken tüm detaylar;

Doğum Tarihi: 21 Aralık Doğum Yeri: Gori (Gürcistan)
Eğitim: &#;Burç: Yay
Meslek: Devlet AdamıWikiPedi

Josef Stalin Nerede ve Ne Zaman Doğdu?

Gürcü asıllı Sovyet lideri Josef Stalin ya da asıl adıyla Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili, 21 Aralık tarihinde Gürcistan’ın Gori kentinde doğmuştur.

Josef Stalin Siyasi Hayatı

10 yaşında rahip okuluna giden Stalin, 16 yaşına geldiğinde Gürcü Ortodoks Rahip Okulu’na gitmeye başlamıştır. Ancak otoriteye karşı başkaldırdığı sebebiyle yılında okuldan atılmıştır. Stalin, bu dönemlerde okuduğu Lenin’in (Vladimir Lenin – devrimci ve politikacı) eserlerinden etkilenerek Marksist bir devrimci olamaya karar vermiştir. Vladimir Lenin’in ölümünden sonra Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri olarak görev alan Stalin, yılında Sovyetler Birliği’nin lideri konumuna gelmiştir.

cm boyuyla kısa sayılabilecek bir siyasetçi olan Stalin, Gürcü dilinde “çivi” anlamına gelen “Koba” lakabıyla tanınmaktadır. Sovyetler Birliği’ni hayatının sonuna kadar diktatörlük rejimi ile yöneten Josef Stalin’in döneminde yaklaşık 20 milyon insan zorunlu kolektivizasyon, çalışma kampları ve yargısız infazlardan dolayı ölmüştür. Rus İç Savaşı’nda cephe komutanı olarak görev yapan Stalin, Kızıl Ordu’nun başkomutanı olarak II. Dünya Savaşı’nda çatışmalara katılmıştır. Savaşta göstermiş olduğu başarısı sebebiyle Rusya ve Gürcistan’da popüler olmaya başlamış ve Rusya’da yapılan bir ankette yüzyılın en başarılı üçüncü lideri seçilmiştir.

Ancak Stalin, geniş bir kitle tarafından sürgünler, kitlesel baskılar uygulamak, 20 milyonu aşkın insanın ölümüne sebep olacak derecede kıtlıklara yol açmak ve yüzbinlerce insanı infaz etmekle suçlanmıştır. Stalin, ile yılları arasında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri ve ile yılları arasında Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu Başkanlığı görevinde bulunmuştur. Josef Stalin, Rus İç Savaşları ve II. Dünya Savaşlarının yanı sıra Kore Savaşı’na da katılmıştır.

Josef Stalin&#;in Özel Hayatı

Stalin, ilk evliliğini Ketevan Svanidze isimli bir kadınla yapmış ve bu evlilik eşinin ölümüyle son bulmuştur. 18 ay süren bu evliliğinden Yakov adında bir oğlu olmuştur. Nadejda Alliluyeva isimli bir kadınla ikinci evliliğini gerçekleştiren Stalin’in, bu evliliğinden Vasiliy ve Svetlana Alliluyeva isimlerinde iki çocuğu olmuştur.

Kaynaklarda yer alan bilgilere göre, ikinci evliliğinden olan kızı Svetlana, Soğuk Savaş dönemlerinde komünizmi reddetmiş ve yılında uluslararası bir öfkeye neden olmuştur. Daha sonra, CIA’nın (Birleşik Devletler federal hükümetinin sivil bir dış istihbarat servisi) yardımıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmiştir. Göç sonrası ABD vatandaşı olan Svetlana, babası Josef Stalin’i “hayatını mahveden ahlaki ve ruhani bir canavar” olarak tanımlamıştır. Svetlana, daha sonraları Lana Peteres olarak adını değiştirmiştir.

Josef Stalin&#;in Ölümü

Josef Stalin, 5 Mart tarihinde 74 yaşında Moskova’da hayatını kaybetmiştir. Stalin’in naaşı önce Lenin’in naaşının yanında kalmış, 31 Ekim tarihinde Kremlin Duvarı Mezarlığı’na (Moskova) defnedilmiştir.

Josef Stalin&#;in Bazı Sözleri

  • Kapitalistleri astığımızda, halatları bize onlar satacaklar.
  • İpek eldivenlerle devrim yapamazsınız.
  • Hitler gelir ve gider, ama Almanya ve Alman halkı kalacaktır.
  • Ölüm bütün sorunları çözer, insan olmazsa sorun da olmaz.
  • Bir insanın ölümü trajiktir, on insanın ölümü dramatiktir, bir milyon insanın ölümü ise sadece bir istatistiktir.
  • II. Dünya Savaşı sırasında Churchill’in Tanrı bizimle sözüne cevap. Şeytan bizimle, beraber kazanacağız.

Bu biyografide Josef Stalin hakkında sahip olduğumuz bilgilere yer verdik. Bilgilerde herhangi bir yanlışlık tespit ettiyseniz hemen aşağıdaki yorum alanını kullanarak bu yanlışlığı düzeltmemize yardımcı olabilirsiniz.

21/09/HANDAN DEMİR

Bir Sakil Işıma:
Stalin’in
Yeraltı Basımevi Müzesi

Şehrin albenili yerlerinin bitip sonradan bir zamanlar Ermenilerce meskûn olduğunu öğrendiğim derme çatma gecekondu mahallelerinin başladığı sınırı yaklaşık kırk dakikalık bir yürüyüş sonrasında geride bırakarak varıyorum müzeye. Sınır geride kaldı, fakat yer yer karşıma çıkan inşaat halindeki rezidansları saymazsak mahallelerin derme çatma vaziyeti berdevam: Her an kopup bir felakete yol açabilecekmiş gibi duran sünmüş elektrik ve telefon kabloları, yıllanmış binaların önlerinde kurulmuş manav tezgâhları, denizi olmayan bir şehirde şişme yatak ve hayvan satan durgun kadın ve yoğunlaşan egzoz dumanıyla, müze olmasa pek az turistin uğrayacağı bir mahalle burası. Gerçi müzenin ziyaretçisi de sayıca fazla sayılmaz; o yüzden kapıdan girdiğimde düşük yoğunluklu bir coşkuyla karşılanıyorum. Üzerinde orak çekiç bulunan, tek kanadı açık iki kanatlı kapıdan girdiğimde, sol taraftaki küçük pencereden bana baktığını gördüğüm, yaşlı ve tıknaz bedenine bol gelen pantolonu ve bir ya da iki düğmesini iliklediği çizgili gömleğinin ardından görünen beyaz atletiyle bir adam yaklaşıyor; yüzünde kocaman ve nedense biraz mahcup bir gülücük. Kulağıma birtakım mırıltılar gibi gelen seslere “Hello” diyerek yanıt veriyorum. Yaşlı ve tıknaz adam bir koşu geldiği yere dönerek elinde bir A4 kâğıtla geri geliyor. Müze ziyaretçisini yönlendirmesi beklenen, İngilizce yazılmış birtakım bilgilerin yer aldığı kâğıdı bana uzatırken nereli olduğumu soruyor. Verdiğim yanıt üzerine çelimsiz kollarını iki yanından havaya uzatıp, “O! Kemal Atatürk!” diyerek coşkusunu belli ediyor ve devam ediyor: “Nasyonal kültür, gut!” diyor, “Emperyalizm, kaput!” Başta elime sıkıştırdığı kâğıtla beni baş başa bırakacak sansam da kendisini takip etmem gerektiğini belli eden jestine karşılık veriyorum ve sağa seğirterek müze gezimize başlıyoruz.

Burası, Tiflis’te yer alan Yeraltı Basımevi Müzesi. İsmi müze olsa da alabildiğine sakil, alabildiğine sası bir harabe. yılları arasında, başta Stalin olmak üzere genç Bolşeviklerin Çarlık Hükümeti aleyhine propaganda kitapçıkları ve broşürleri basarak tüm Kafkas ülkelerine dağıttığı bir üs olarak görev görmüş. ’da polis tarafından yapılan baskında havaya uçurulan ve baskı makinesine inen 15 metrelik kuyusu ağzına kadar toprakla doldurulan basımevi, Stalin’in iktidara gelmesini takiben restore edilerek yılında müze olarak hayata dönmüş. Sovyetlerin çökmesiyle birlikte kaderine terk edilse de mülkiyeti Gürcistan Komünist Partisi’nde kalmış ve ’de müze özelliğini yeniden kazanarak yaşamına kaldığı yerden devam etmiş. Bugün ise ’te son Sovyet başbakan Eduard Şevardnadze’nin istifasıyla sonuçlanan Gül Devrimi’nin [Vardebis Revolutsia] başlattığı Sovyetsizleştirme [de-Sovietization] sürecinden nasibini alan müzeye hükümetten herhangi bir maddi yardım gelmiyor. Gürcistan Komünist Partisi, müze girişinde talep ettiği 10 Lari (30 Lira) ve bağışlarla ayakta tutmaya çalışıyor bu yapıyı. ’de hükümetle davalık olan parti, ’da müzeyi Ulusal Kütüphane’ye devretmiş ve bugün burası ulusal kültürel miras niteliği edinmiş olsa da durum böyle.

Sovyetlerin çöküşüyle birlikte özellikle Orta Avrupa ülkelerinde başlayan komünizm hafızasını yok etme girişimleri, komünizmin her türlü düşünsel içeriğinden yoksun bırakılarak Nazizmle eşdeğer tutulması ve tiranlık ve totalitarizm tarihine indirgenmesiyle sonuçlandı. Orta Avrupa ülkeleri, bir daha benzeri dehşetlerin beşiği olmak istemeyen ve çareyi kapitalizm ve liberalizmde bulan Batı’ya uyum sağladı. Tek çözüm olarak sunulan bu küresel ideolojiye uyum sürecinin bir parçası da “zorbalar çağı”nın hafızasını diri tutacak “utanç müzeleri” kurmaktı. Ukrayna, Romanya, Moldova, Gürcistan gibi pek çok ülkede Sovyet işgalinin yarattığı “terörü” sergileyen ve komünizm karşıtı mücadelenin “kahramanlarını” saygıyla anan müzeler kuruldu. Bunların en kayda değer örneklerinden biri, Nazi ve Sovyet hafızasının meşum bir müzik ve ışık oyunları eşliğinde iç içe sergilendiği, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deki Terör Evi’dir [Terror Háza]. Bütün bu ülkelerde çoğun şehrin en işlek caddesinde kurulan parıltılı müzelerin yanı sıra, “hatırlayarak unutma”1 politikasının bir parçası niteliğinde gözlerden ırak inşa edilen merdümgiriz mekânlar da “terör tarihini” teşhir ederken, Sovyet iktidarıyla özdeşleştirilen komünizmin etkileri siyasal ve kültürel alanlardan kararlı ve hesaplı adımlarla silindi.

Bahis konusu Sovyetsizleştirme süreci Gül Devrimi’nden bu yana Gürcistan’da da devam ediyor ve Tiflis’in meşhur Rustaveli bulvarının ortasında bir Sovyet işgali müzesi [Sabch'ot'a okupats'iis muzeumi] yer alıyor olsa da ülkenin genelinde hâlâ bir Stalin kültü mevcut, zira Stalin’in Gürcistan doğumlu olması bugün ülke ekonomisine katkıda bulunan avantajlı bir olgu. Stalin’in doğum yeri Gori’de yer alan Stalin Müzesi, “karanlık turizm” denen habis arzular yığınını doyuran başlıca örneklerden biri. ’de “Stalin’e saygı duruşu” minvalinde açılan müzede ziyaretçilere gezi sırasında aktarılanlar, örneğin Stalin’in sesinin güzel olduğu veyahut şiir yazdığı bilgisinden öteye gitmiyor; işlediği suçlara dair müzedeki tek emare, ancak ’a gelindiğinde müzenin alt katına inşa edilen bir gulag hücresi simülasyonu. Ne ki müze görevlileri, hususi taleplerle gelen haberdar ziyaretçiler olmadıkça bu odayı es geçmeyi tercih ediyor. Hükümet burayı Stalin iktidarının kurbanları için bir anıta dönüştürme isteğini ve niyetini pek çok kez dile getirmiş olsa da son on senede sözü edilen simülasyondan ve son Stalin heykelinin indirilmesinden başka bir girişimde bulunulmadı. Şiddet, hem hükümet tarafından süreğen biçimde hem de onun uzantıları olan müze görevlileri tarafından kasten ve aktif bir şekilde görünmez kılınmaya devam ediyor. Mitleştirme sürecinde şiddetin hasır altı edilmesi gibi, Stalin de burada suçsuz günahsız bir tanrıya dönüştürülmüş durumda. Elbette “hiç olmamış gibi” yapılamıyor fakat Stalin’in işlediği suçların daima bir gerekçesi var: “Zor zamanlardı”, “Kremlin’e Gürcü mutfağını tanıttı”, “Aslında komünist değil Gürcü milliyetçisiydi.” Komünistmiş gibi yapan milliyetçi: Mitleştirme ve yüceltme öyle kuvvetli işliyor ki, Stalin neredeyse bir trickster, bir şakacı, neticede şakaları ve basit hileleriyle yol açtığı kargaşayı durdurmak için yaptığı müdahaleler daima haklı görünecek iyi bir tanrı olarak çıkıyor karşımıza. Gotik mimarisi ve diktatörün ölü çehresinden alınan maskeyle burası, Stalin’e ibadet edilen bir tapınak olmayı sürdürüyor. Ve elbette para getiren bir tapınak. ’te Ulusal Turizm İdaresi başkanı Giorgi Sigua bir konuşmasında Stalin’i “Çin piyasasına” bir “turistik ürün” olarak pazarlayabileceklerini söylemiş: “Tıpkı İsrail’in İsa’yı pazarlaması gibi.”2

Sigua yılında görevden alınmış olsa da yaşlı ve tıknaz rehberimin elime tutuşturduğu A4 kâğıt pazarlama tekniklerinin işe yaradığını belli ediyor. Yeraltı Basımevi Müzesi’ni de özellikle “Stalin’e saygı duruşunda bulunmak” isteyen Çinli turistler ziyaret etmiş şimdiye dek. Yanı sıra yaklaşık ülkeden lider tarafından ziyaret edilmiş; örneğin İndira Gandi, Gürcistan’a iki kez gelmiş ve ikisinde de müzeyi ziyaret etmiş. Bir sayfayı doldurabilsin diye büyük puntolarla ve geniş aralıklarla yazılmış bu metinde yer alan tüm bilgileri aslında rehberim bana cümlelerle olmasa da tek tük bozuk kelimeler ve beden diliyle aktarabiliyor. Baskı makinesinin Alman yapımı ve “orijinal” olduğunu, Augsburg’dan getirildiğini rehberimden öğreniyorum. Bütün bunlar önemli bilgiler olarak elimdeki kâğıtta da yer alıyor fakat örneğin ’den ’e dek geçen 54 sene boyunca burası neye benziyordu, Sovyet zamanında nasıl işliyordu, Stalin dışında hangi genç Bolşevikler vardı; bu ve sair bilgilerin esamesi okunmuyor. İndira Gandi ziyareti, isimsiz devrimcilerin Augsburg’dan koca bir makineyi parçalar halinde getirip 15 metrelik kuyudan indirerek soğuk ve nemli odada birleştirmesi ya da basımevi tarihinin Çin’de okullarda öğretiliyor olması daha önemli bir bilgi. Gori’de sürdürülen görünmez kılma pratiklerinin çok daha az şaşaalısı sürdürülüyor: Payendesi görkemli mimari ve “küresel kültür” olan bir ideolojik mekândan ziyade, mihnet veren bir istimlak alanı burası. Stalin Müzesi’nde iş gören mitleştirme ise burada daha mahrem fakat daha zalim bir anlam kazanıyor: Tanrısal figür “bizim büyük işler başarmış kasabalı oğlan”a dönüşüyor. Bir açıdan, sunulan temsilin yirmili yaşlarının ortasındaki Stalin’e dair olduğu düşünüldüğünde, Gori’deki müzenin sessiz yeraltı payendesi olabilir pekâlâ burası: Tanrısal Stalin figürünü kötülüklerinden iyiden iyiye arındıracak ideallerin yansıtıldığı, onca sakilliğine rağmen ışıltılı bir köken.

Pantolonunu çekiştirip duran yaşlı rehberimi takip ederek, adeta seke seke geziyorum müzeyi. İlk bakışta rastgele parmak sallamalar gibi görünen her işaret edişin ucunda bir Stalin portresi beliriyor; “Yang Stalin” diye takdim ediyor rehberim. Geç dönem Stalin’in ve başka genç devrimcilerin de portreleri bulunsa da Stalin’in gençlik fotoğraflarına ve resimlerine bilhassa dikkatimi çekiyor. Her köşe başında birkaç fotoğrafımı çekiyor ve nihayet, yalnızca Türkiye’den, Çin’den ve eski Sovyet ülkelerinden gelenlere bahşedildiğini söylediği bir ayrıcalıkla genç Stalin’in bir zamanlar üzerinde uyuduğu yatağa oturtuluyorum. Fotoğrafımı çektikten sonra telefonu bana uzatıyor ve “Avropa, kaput!” diyor. Müzenin en önemli, Stalin’in varlığının en yakinen duyulduğu bu odayı da gezdikten sonra bahçeye çıkıyoruz. “Vater!” diye gösteriyor yaşlı rehberim ve bahçedeki su kuyusuna yönlenerek çantamdan şişemi çıkarmam için sinyal veriyor. Tazyikli suyun soğumasını sağ eliyle kontrol ederek beklerken, sol eliyle belirsiz bir yerlere işaret ediyor ve çaresizce ekşittiği suratıyla daha fazla bir şeyler söylemek istediğini belli ederek “Kapitalizm, niet!” diyor, “Kapitalizm, kaput!” Elleri çok uzağa gidemese de önce mahalleden çıkarak bütün ülkeye, daha sonra yaşamın bütününe işaret ettiğini yüz ifadesinden anlıyorum. Serin sudan içip şişemi de doldurduktan sonra alışverişimiz bitiyor ve yaşlı rehberim, müzeyi gezdiğimiz yarım saat boyunca hiç tökezlemeyen coşkusuyla beni kapıya kadar geçirirken ikinci ve son sorusunu yöneltiyor: “Van dolar, hav maç lira?”

1. Derviş Aydın Akkoç'un “Memento Park: Hatırlayarak Unutmak, Komünizm ‘Kalıntıları’” başlıklı metnine Birikim dergisinden erişilebilir.

2. David Segal, “A Monster to History, Stalin Is a Tourist Magnet in His Hometown”, The New York Times ().

{Fold içindeki fotoğraf: Joseph Stalin’in Yeraltı Basımevi, Tiflis, , Hélène Veilleux (CC BY )}

basımevi, Handan Demir, Joseph Stalin, müze, Tiflis

Josef Stalin

yılından 'e kadar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde parti liderliği ve en yüksek mevki olarak görülen Genel sekreterlik yapmış, Bolşevik İhtilali'nde önemli rol üstlenmiş ve II. Dünya Savaşı'nda savaşın gidişatını değiştirmiş Gürcü siyaset adamı. Lakabı olan "Stalin" Rusça'da çelik anlamına gelmektedir.
Asıl adı İoseb(Yusef)Vissarionovich Cugaşvili olan Josef Stalin, 18 Aralık'da Gori'de doğdu. Stalin'e ait erken dönem kaynaklarının azlığı nedeniyle çocukluğu hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Annesinin sosyoekomonik statüsünün köle olduğu bilinmektedir. Babası ise kendi iş yerine sahip bir ayakkabıcıydı. Babasının sert bir mizaca sahip olduğu ve bu yüzden Stalin'nin zor bir çocukluk dönemi geçirdiği söylenmekte. yılında Gori'de eğitimine başladı. Okulda eğitim Rusça olduğu ve Stalin'nin ana dilinin Gürcüce olmasından dolayı hem eğitim hayatında hem de arkadaşları ile olan sosyal yaşamında zorluklar yaşadı. 'de bu okuldan yüksek akademik başarıyla mezun oldu ve aynı yıl Tiftis'de ilahiyat eğitimine başladı.

yılında Çarlık Rusyası'na karşı kurulmuş Marksist gizli bir kuruluşa girdi. yılına kadar olan dönemde Marksist düşünce gruplarıyla birllikte Karl Marx ve Friedrich Engels'in manifestoları üzerinde çalıştı. Aynı yılın Ağustos ayında bu grupları birleştirmek için programlar hazırlamaya başladı ve Gürcistan Sosyal Demokrat Organizasyonu'na katılarak burada Ketshoveli ve Tsulukidze ile birlikte çalışmalarına devam etti. Burada yasal yollardan bir devrimin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğine dair ilk muhalefet grupları oluşmaya başlamıştı.

29 Mayıs'da Marksist gruplarla olan çalışmalarından dolayı Stalin okuldan uzaklaştırıldı. 28 Kasım 'da Tiftis Fizik Gözlemevi'nde çalışmaya başladı. Stalin, Ketshoveli ve Tsulukidze'nin önderliğinde toplantılarına devam eden grup, propoganda amaçlı bildiriler yayınlamaya ve örgütü büyütmeye devam ediyorlardı. Rusya Sosyal Demokratik İşçi Partisi'nin liderleri konumundaydıseafoodplus.infoığı çalışmalar nedeniyle kalmakta olduğu Tiftis Fizik Gözlemevi'ne polis baskını yapılması yüzünden buradan ayrılarak gözden kayboldu.

Eylül 'de devrimin bir kanadını oluşturmak üzere Marksist düşünce ağırlıklı Brdzola adlı dergiyi Bakü'de çıkarttı. Ardından aynı gazetenin 2. ve 3. sayılarında "Rus Sosyal-Demokrat Partisi ve Acil Karaları" adlı bir makale yazdı. 31 Aralık 'de Stalin, organize ettiği bir yılbaşı partisi görünümünde gizli bir konferans düzenleyerek çalışmalarını tanıttı.11 Kasım 'de Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin Tiftis komitesine seçildi. Aynı yıl komite Stalin'i Sosyal Demokrat organizasyonlar için Batum'a gönderdi.

yılında Batum'daki faaliyetleri arttı. Burada işçi gruplarını kendi tarafına çekerek düşüncelerini yaydı. 9 Mart 'de Batum'da Stalin'nin organize ettiği ve liderliğini yaptığı politik gösteride 'i aşkın değişik iştetmelerde görev alan işçiler ve zarara uğramış 'ün üzerinde çalışan polis kuvvetleriyle karşı karşıya geldi. Çarpışmada birçok gösterici yaralandı ve öldü. Aynı gece Stalin kendi manifestosunu yazdı. 12 Mart'ta yine Stalin önderliğinde, göstericiler 9 Mart olaylarında kaybettikleri arkadaşları anısına bir yürüyüş düzenleyip cenazelerini kaldırdılar. Stalin bu olaylardan dolayı 6 Nisan 'de Batum'da mahkum edildi. 6 Nisan 'den 19 Nisan 'e kadar burada hapis yattığı halde Batum'daki faaliyetlerine devam etti. 19 Nisan'de Kutais'e transfer edildiğinde burada yatan siyasi suçlularla Leninist-Iskra ideolojileri üzerine propaganda faaliyetlerini sürdürdü.

'de Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin Kafkas Birliği 1.İşçi Kongresini düzenledi. Stalin bu sırada hapiste olmasına karşın kongrede Kafkas Birliği Komitesi'ne seçildi. yılına gelindiğinde partide bolşevik ve menşevik gruplanmaları artmıştı. Kendisi bolşevik komitesinin başına geçti. İlk kez 'de yapılan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin 2. Kongresi'nde Lenin ile aynı görüşü savunanlar kongrede çoğunluğu sağlamışlar ve bunlara çoğunluk anlamına gelen "Bolşevik" tanımı getirilmişti. Azınlıkta kalan grup "Menşevik"ler ise Plehanov'un önderliğide oportünist fikirleri temsil eden grup olarak bolşeviklerin karşısında yer aldılar.

Stalin, Vladimir Lenin'nin doktrinlerine bağlı kalmıştı. 'de Stalin ve Lenin, Londra'daki 5. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin Kongresi'nde komünist devrim düşüncelerini birleştirici bir üstünlük sağlamak amacıyla Bolşevik Partisi'nde kullanmıştı.

'ten 'ye kadar Proteryal Brdzola gazetesine makaleler yazmaya devam etti. yılında ilk eşi Ekaterina Svanidze ile evlendi. Evliliklerinin 4. yılından ölen Svanidze'den bir oğlu olmuştu. yılının Şubat ayında Kafkas Birliği Komitesi'nin Bolşevik ve Menşevik Tiftis Komitesi olarak bölünmesinden sonra yeni bir form vererek Bolşevik Komitesi'ne katıldı. 13 Şubat'de Bakü'deki Tatar- Ermeni kıyımı üzerine "Long Live International Fraternity!"(Çok Yaşa Ulusal Kardeşçilik!) adlı makalesini yayınladı. Bunun üzerine Tiftis'de kıyıma karşı birçok protesto yürüyüşü yapıldı. Aynı yılın Kasım ayında 4. Bolşevik Konfesansı'nda Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin Kafkas Birliği ile ilgili konferans verdi. yılının Kasım ayı ile yılının Mart ayları arasında Bakü'de işçilerin katıldığı bir konferansta şirketlerin çalışanların haklarını güvenceye alan koşullar getirlmesi ile ilgili bir konferans verdi.

Bu sırada sürgün hayatı devam etmekteydi. yılının Ocak ayında Vologda hapishanesine transfer edildi. Solvychegodsk'a gönderilirken hastalandı ve hastaneye kaldırıldı. Bundan yararlanarak hapishaneden kaçtı. Bir süre seafoodplus.infoburg'da kaldı. Gizlice Bakü'ye geçerek çalışmalarına devam etti.

yılının başlarında partinin merkez komitesine temsilci olarak atandı. Tekrar yakalanarak Bailov Hapishanesi'ne gönderildi. Bu dönemde Lenin ile yazışmalarına devam ediyordu. yılının Ekim ayında St. Petersburg idare komisyonunda, seçimlerde oy kullanacak işletmecilere karşı Stalin önderliğinde bir protesto yürüyüşü düzenlenmesine karar verildi. Yine aynı ay Lenin'e " Mandate of The seafoodplus.infoburg Workers" adlı bir bir yazı gönderdi. Yapılacak ihtilalin sinyalleri verilmeye başlanmıştı.

yılında "Pravda" adlı komünist gazetenin editörü oldu. Lenin'de Bolşevik tarafının lideri konumuna geldi. Ardından Nisan ayında yapılan Merkez Komite seçimlerinde üçüncü en yüksek oyu alarak partinin liderlerinden biri konumuna getirildi. 7 Kasım devriminde partide önemli bir role sahipti. Temmuz ayında Lenin'nin tekrar sürgüne gönderilmesinden dolayı Sverdlov ile birlikte partinin yönetimini üstlendi.

Çarlık Rusyası'nda Gregoryen takvime göre 25 Ekim'de, Miladi takvime göre 7 Kasım 'de Petrograd'daki Kışlık Saray'ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açan devrim gerçeklekleştirildi. Bu sosyalist devrimin nedenlerinden biri olarak Çanakkale Zaferi gösterilmektedir. Bu zaferden sonra Çarlık Rusya'ya İtilaf devletlerinden yardım gönderilmeyecekti ve bu da ekonomik bir açıdan bir çöküşün göstergesiydi. İşçiler ve köylüler üzerinde yapılan propagandalar ile ayaklanmalar başgösterdi. Bu ayaklanama ilk olarak Potemkin Zırhlısı'ndaki deniz kuvvetleri tarafından çıkartıldı. Ancak bu yapılacak değişikliğin başlangıcı olarak ifade edilir. Bu devrimden sonra Stalin, Vladimir Ilyich Lenin başkanlığındaki Sovyet hükümetinde Milliyetler Halk Komiseri oldu.

yılında partinin Genel Sekreteri oldu. Aynı yılın Şubat ayında Tsuyurupa ile birlikte bir grup bilim adamının Sovyet sınırları içinde çalışmalarına devam edebilmesi için enstitüler açılmasını sağladı. Aynı dönem Kızıl Ordu’nun Gürcistan kolunun güçlenmesi için çalışmalar düzenledi. 13 Temmuz'de Vladimir Ilyich Lenin’nin sağlığının bozulması üzerine Gorki'ye onu ziyarete gitti. 21 Ocak'de Vladimir Ilyich Lenin'nin ölümünden sonra parti içinde bazı bölünmeler başladı. Troçkizm ve Stalinizm akımları ortaya çıktı.

En büyük mücedelerinden birini Lev Troçki'ye karşı vermiştir. Enternasyonel devrimi savunan Lev Troçki'nin Marksist yönü daha fazla ağır gelmekteydi. Stalin'nin iktidara gelmesiyle ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. yılına gelindiğinde SSCB'nin başındaki en güçlü adam konumundaydı. Aynı yıl "Kollektivizm" yani tarım ve sanayi ürünlerini kamulaştırılması sürecine girilmiştir. ile yılları arasında ayrıca planlı ekonomi ve endüstrileşme uygulamaları ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde köklü değişimlerin gerçekleşmesini sağladı.

II. Dünya Savaşı başladığında partideki liderliği devam ediyordu. Aynı anda hem parti liderliği, hem hükümet başkanlığı hem de Sovyet orduları başkomutanlığını yürüttü. 19 Ağustos'da Stalin, Nazi Almanyası ile Molotov-Ribbentrop Anlaşması'nı imzaladı. Bu anlaşmaya göre ülkeler arasında karşılıklı savunma ve tarafsızlık ilkeleri tespit edildi. yılında Adolf Hitler'in saldırması sonucunda Sovyet Rusya bu sefer müttefiklerin yanında yer aldı. Müttefikler arasında en çok kayıp veren olmasına rağmen Sovyetler Birliği Nazi Almanyası'na karşı zafer kazandı.

Stalin'nin Slavlaştırma politikalarının en büyük etkileri yılında Kırım Tatarlarının sürgüne gönderilmesiyle oldu. Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Reisi ve milliyetçi lider Veli İbrahim'in 'de idam edilmesiyle, onun çizgisinde olduğundan şüphelenenlere karşı büyük bir imha kampanyasına girişilmişti. II. Dünya Savaşı'nda Alman- Sovyet Savaşı'nın başlamasıyla Alman birlikleri Sovyetler Birliği'nin batı kesimlerini işgal etmeye başlamıştı. Stalin yönetiminde ezilmiş Kırım Tatarları bunu bir kurtuluş şekli olarak görmüş ama daha sonra Alman yönetiminin buna izin vermeyeceği anlaşılmıştı. Stalin 11 Mayıs'de Kırım Tatarları'nın sürülmesine karar verdi. Sürgünde birçok insanın ölümüyle sonuçlandı.

21 Ağustos ile 2 Şubat tarihleri arasında meydana gelen Stalingrad Savaşı, II. Dünya Savaşı için dönüm noktalarından biriydi. Nazi Ordusu ile Kızıl Ordu'nun arasında geçen bu kanlı savaş sonucunda Sosyalist Rusya galip geldi. Ardından Şubat tarihinde yapılan görüşmelerde Stalin, Franklin Roosevelt ve Winston Churchill ile birlikte Livadiya'da bir araya gelerek Yalta Konfesansı'na katıldı. Birleşmiş Milletler Örgütünün kurulacağının belirlendiği bu konferansta Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, 'te kaybettiği topraklarla birlikte Kuril Adaları'nın (Çişima adaları) kendisine geri verilmesinin sağlanması karşılığında Almanya'nın teslim olmasından üç ay sonra Japonya'ya müdahale etmeye söz vermiştir. Stalin dünya barışı için ideolojik olarak karşı olduğu iki insan Franklin Roosevelt ve Winston Churchill ile bir araya gelmiştir.

1 Mart 'de Lavrenty Beria, Georgi Malenkov ve Nikolai Bulganin ile son yemeğini yedikten sonra rahatsızlanmış ve vücudunun sağ tarafına felç gelmiştir. 5 Mart tarihinde 74 yaşındayken beyin kanamasından vefat etmiştir. 9 Mart'da yapılan cenazesinde büyük kalabalık toplanmış ve izdiham yaşanmıştır. Vücudu 31 Ekim 'de Lenin's Mausoleum'da koruma altına alınmıştır.

Kaynak:seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir