hz musa nın duası arapça / Rabbişrahli Sadri | Hz Musa'nın Duası

Hz Musa Nın Duası Arapça

hz musa nın duası arapça

Hz Musa aleyhisselamın duası niçin okunmalıdır? veya Hz Musa peygamberin duası neye faydalıdır? Hz Musa aleyhisselamın en çok duyulan ve bilinen duası rabbişrahli sadri ve yessirli emri olduğunu az çok biliyorsunuzdur. Mûsâ -aleyhisselâm-, kendisine verilen vazifenin ağırlığın bildiği için Allah’a (c.c) kendisine yardım etmesini ve gönlüne genişlik vermesi için dua ediyor. Bir çoğumuz sohbetler’de veya cami hocaların sohbet başında bu duayı okuduğunu duymuşuzdur. Bu dua genelde bir sohbet veya birine derdini açıklamada yada güzel bir konuşma gibi niyetle okunur. Peki sadece bunun için mi okunur tabiki hayır. Hz Musanın duaları ve fazileti olmak üzere arapçasını Türkçe okunuşunada yer verdik. Hz Musa duası Yüce Allahın Azimuşşanın Kur’anı Kerim sure ve ayetlerinde geçmektedir.

Bu denli zorluklarla uğraşmış olan Musa as. Allahu Tealaya niyazda bulunduğu duaları da oldukça fazladır. Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de bu mubarek duaları,ahirete kadar gelecek mü’minlerin de faydalanabilmesi için zikretmiştir.

İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Ülü’l-azm adı verilen altı büyük peygamberden biridir. Yâkûb aleyhisselâmın soyundan, İmrân adında bir zâtın oğlu, Hârûn aleyhisselâmın kardeşidir. İsrail oğullarına peygamber olarak gönderilmiş, kendisine Tevrat verilmiştir. Asa ve yed-i beyza mucizeleri vardır. Allah’ın kendisi ile konuştuğu bir peygamberdir. Henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce Mısır’da bir İsrailli’yi savunmak için bir kıptîye bir tokat
vurmuş, kıptî de bu tokat ile ölüvermiştir. (bk.Kasas, 28/3-42) Bunun üzerine şu duayı yapmıştır:

Okunuşu: “Rabbi innî zalemtü nefsî feğfirlî fe-ğafera lehû innehû hüvel-ğafûrurrahîm.”

Anlamı:“Ey Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni bağışla! dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Kasas, 28/16)

Musa (a.s.), bu duasında istemeyerek ölümüne sebep olduğu bir kimseden dolayı kendisine zulmettiğini itiraf etmekte ve bu kusurun bağışlanmasını Allah’tan istemektedir. Yüce Allah da onu bağışladığını, kendisinin çok bağışlayan ve çok merhamet eden olduğunu bildirmektedir.
Bir kıptînin ölümüne sebep olduğundan, cezalandırılmaktan korktuğu için Mısır’dan gizlice kaçmış ve Allah’a şöyle dua etmiştir:

Okunuşu:“Rabbi neccinî minel-kavmiz-zâlimîn.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar.” (Kasas, 28/21)

Allah da duasını kabul etmiş ve onu korumuştur. Musa (a.s.), Tur dağından döndüğünde kavminin Samirî’nin yaptığı buzağıya taptıklarını gördü. Kendisi ile birlikte peygamber olan kardeşi Harun’a kızdı. Harun (a.s.), kavminin söz dinlemediğini, nerede ise kendisini
öldüreceklerini söyledi, bunun üzerine Musa (a.s.) şöyle dua etti:

Okunuşu: “Rabbiğfirlî ve li-ahî ve edhılnâ fî rahmetike ve ente erhamür-râhımîn.”

Anlamı: “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (A’râf, 7/151)

İsrailoğullarına peygamber olarak görevlendirildiği süreçte kavminin Samirî’nin buzağıya tapmalarından sonra yüce Allah kendisi ile Tur dağında buluşma vaad etti. Kavminden yetmiş kişi ile Tur’a gitti. Allah ile konuştu, seçtiği kimseler buna muttali oldukları hâlde, Allah’ı açıkça
görmeden inanmayız dediler. Yüce Allah da onları şiddetli bir sarsıntı ile sarstı, bayıldılar. Bunun üzerine Musa (a.s.), Allah’a şöyle dua etti:

Okunuşu:“Rabbi! Lev şi’te ehlektehüm min kablü ve iyyâye e tühlikünâ bimâ fe’ales-süfehâü minnâ in hiye illâ fitnetüke tüdıllü bihâ men teşâü ve tehdî men teşâü. Ente veliyyünâ feğfirlenâ verhamnâ ve ente hayrül-ğâfirîne vektüb lenâ fî hâzihid-dünyâ hasene-tevve fil-âhıreti innâ
hüdnâ ileyke.”

Anlamı:“Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, aramızdaki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi yok mu edeceksin? Bu, Senin imtihanından başka bir şey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin. Bize bu dünyada da iyilik, güzellik ve nimet yaz, ahirette de. Biz sana yöneldik.” (A’râf, 7/156-157)

Yüce Allah, Musa (a.s.)’a kendisini ilâh yerine koyan Firavun’a gidip onu imana davet etmesini emretti. Musa (a.s.), bu görev üzerine şöyle dua etti:

Okunuşu: “Kâle Rabbiş-rahlî sadrî ve yessirlî emrî vahlül ‘ukdetem millisânî yefkahû kavlî vec’al lî vezîran min ehlî Hârûne ahî üşdüd bihî ezrî ve eşrikhü fî emrî key nüsebbihake kesîran ve nezkürake kesîran inneke künte binâ basîra.”

Anlamı: “Mûsâ, dedi ki: Ey Rabbim! Göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimden düğümü çözüver de sözümü iyi anlasınlar. Bana âilemden bir vezir ver; Kardeşim Harun’u, onunla arkamı kuvvetlendir, onu da (elçilik) görevime ortak yap ki Seni çok tesbih edelim ve Seni çok analım. Şüphesiz Sen, bizi görensin.” (Tâ-hâ, 20/25-35)

Musa (a.s.), Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ etmekle görevlendirildiği insanları iman ve ibadete davet etti, onları haram ve kötü davranışlardan sakındırdı. Sözüne kulak vermeyenlere; ‘benim size söylediklerimi yakında anlayacak ve hatırlayacaksınız’, dedi (bk. Mü’min, 40/37-47) ve şöyle dua etti:

Okunuşu: “Ve üfevvidu emrî ilallâhi innellâhe basîrumbil-‘ıbâdi”

Anlamı:“Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir.” (Mü’min, 40/44)

Musa (a.s.)’ın dualarında şu unsurlar dikkatimizi çekiyor:
Musa (a.s.);
– İstemeyerek bir hata işleyince, hemen tövbe edip
Allah’tan affını istemiştir.
– İnsanların kendisine zarar vermemesi için Allah’a sığınmış
ve kendisini korumasını talep etmiştir.
– Kavminden birtakım azgınların davranışları sebebiyle
helâk edilmemesi için dua etmiştir.
– Dünya ve ahirette Allah’ın kendisine ve mü’minlere
iyilik, güzel ve nimet (hasene) vermesini istemiştir.
– İslâm’ı tebliğ görevini yerine getirebilmesi için başarı,
kolaylık ve konuşma yeteneği istemiştir.
– İşlerini ve başarısını Allah’a havale etmiştir.
– Dua ederken Allah’ın güzel isimlerini zikretmiştir.

Secdem

Her işe Allah'ın ayet-i kerimleriyle başlamak, o işin daha kolaylıkla gerçekleşmesi ve o işten gelen hayrın artmasını sağlar. Hz. Musa'nın Rabbişrahli sadri ve yessirli emri duası ise tüm zorlukları aşmak, yapılmaz denileni kolaylaştıran en tesirli dualardan biridir. Hz. Musa'nın duası, Taha suresi 25. ve 28. ayetlerinde yer almaktadır. Hz. Musa duasının faziletleri şöyledir...

La İlahe İllallahül Melikül Hakkul Mübin fazileti nedir? Para bolluk bereket duası...La İlahe İllallahül Melikül Hakkul Mübin fazileti nedir? Para bolluk bereket duası...

Hz. Musa'nın Duası Faziletleri

  • Kişinin hitabetini güçlendirir, toplum karşında konuşmasını kolaylaştırır.

  • İşlerin kolaylıkla gerçekleşmesine yardımcı olur. 

  • Yeni bir işe başlarken işlerin yolunda gitmesi için okunur.

Hz. Musa Duası Arapça Okunuşu

Hz. Musa Duası Türkçe Okunuşu

Rabbişrahlî sadrî. ve yessir lî emrî. vahlül ugdeten min lisânî. yefgahû gavlî.

Hz. Musa Duası Meali

Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. 

Melek ArdıçHaber7.com - Seo Editörü

Haber 7 - Melek Ardıç
Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Tâhâ Suresi - 25-55 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لٖي صَدْرٖيۙ

    ﴿٢٥﴾

  • وَيَسِّرْ لٖٓي اَمْرٖيۙ

    ﴿٢٦﴾

  • وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانٖيۙ

    ﴿٢٧﴾

  • يَفْقَهُوا قَوْلٖيࣕ

    ﴿٢٨﴾

  • وَاجْعَلْ لٖي وَزٖيراً مِنْ اَهْلٖيۙ

    ﴿٢٩﴾

  • هٰرُونَ اَخٖيۚ

    ﴿٣٠﴾

  • اُشْدُدْ بِهٖٓ اَزْرٖيۙ

    ﴿٣١﴾

  • وَاَشْرِكْهُ فٖٓي اَمْرٖيۙ

    ﴿٣٢﴾

  • كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثٖيراًۙ

    ﴿٣٣﴾

  • وَنَذْكُرَكَ كَثٖيراًؕ

    ﴿٣٤﴾

  • اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصٖيراً

    ﴿٣٥﴾

  • قَالَ قَدْ اُو۫تٖيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسٰى

    ﴿٣٦﴾

  • وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً اُخْرٰىۙ

    ﴿٣٧﴾

  • اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ

    ﴿٣٨﴾

  • اَنِ اقْذِفٖيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفٖيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لٖي وَعَدُوٌّ لَهُؕ وَاَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنّٖيۚ وَلِتُصْنَعَ عَلٰى عَيْنٖيۘ

    ﴿٣٩﴾

  • اِذْ تَمْشٖٓي اُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى مَنْ يَكْفُلُهُؕ فَرَجَعْنَاكَ اِلٰٓى اُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَؕ وَقَتَلْتَ نَفْساً فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُوناًࣞ فَلَبِثْتَ سِنٖينَ فٖٓي اَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلٰى قَدَرٍ يَا مُوسٰى

    ﴿٤٠﴾

  • وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسٖيۚ

    ﴿٤١﴾

  • اِذْهَبْ اَنْتَ وَاَخُوكَ بِاٰيَاتٖي وَلَا تَنِيَا فٖي ذِكْرٖيۚ

    ﴿٤٢﴾

  • اِذْهَبَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۚ

    ﴿٤٣﴾

  • فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى

    ﴿٤٤﴾

  • قَالَا رَبَّـنَٓا اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى

    ﴿٤٥﴾

  • قَالَ لَا تَخَافَٓا اِنَّنٖي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى

    ﴿٤٦﴾

  • فَأْتِيَاهُ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَاَرْسِلْ مَعَنَا بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْؕ قَدْ جِئْنَاكَ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكَؕ وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّـبَعَ الْهُدٰى

    ﴿٤٧﴾

  • اِنَّا قَدْ اُو۫حِيَ اِلَيْنَٓا اَنَّ الْعَذَابَ عَلٰى مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰى

    ﴿٤٨﴾

  • قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسٰى

    ﴿٤٩﴾

  • قَالَ رَبُّنَا الَّـذٖٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى

    ﴿٥٠﴾

  • قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُو۫لٰى

    ﴿٥١﴾

  • قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّٖي فٖي كِتَابٍۚ لَا يَضِلُّ رَبّٖي وَلَا يَنْسٰىؗ

    ﴿٥٢﴾

  • اَلَّذٖي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْداً وَسَلَكَ لَكُمْ فٖيهَا سُبُلاً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًؕ فَاَخْرَجْنَا بِهٖٓ اَزْوَاجاً مِنْ نَبَاتٍ شَتّٰى

    ﴿٥٣﴾

  • كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰىࣖ

    ﴿٥٤﴾

  • مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفٖيهَا نُعٖيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً اُخْرٰى

    ﴿٥٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾25﴿

Mûsâ “Rabbim!” dedi, “Gönlüme ferahlık ver.

﴾26﴿

İşimi bana kolaylaştır.

﴾27﴿

Dilimden düğümü çöz,

﴾28﴿

Ki sözümü iyi anlasınlar.

﴾29﴿

Yakınlarımdan birini bana yardımcı ver.

﴾30﴿

Kardeşim Hârûn’u.

﴾31﴿

Onunla gücümü pekiştir.

﴾32﴿

Onu da görevime ortak et.

﴾33﴿

Ta ki seni bol bol tesbih edelim.

﴾34﴿

Ve seni çok analım.

﴾35﴿

Kuşkusuz sen bizi görmektesin.”

﴾36﴿

Allah buyurdu: “Ey Mûsâ! Dileğin kabul edildi.

﴾37﴿

Zaten sana bir kere daha lütufta bulunmuştuk.

﴾38﴿

Hani annene şunu vahyetmiştik:

﴾39﴿

Onu sandığa koy ve ırmağa bırak; böylece ırmak onu kıyıya çıkarsın ve benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Mûsâ!) Senin üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki (sevilesin), nezâretim altında büyütülüp yetiştirilesin.

﴾40﴿

Hani kız kardeşin onlara gidip de, ‘Ona bakabilecek birini size göstereyim mi?’ diyordu. Nihayet gözü gönlü şen olsun ve kederlenmesin diye seni annene kavuşturduk. Ve birisini öldürmüştün de seni tasadan kurtarmış, ardından da seni ciddi sınavlardan geçirmiştik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkının arasında kaldın, sonra mukadder olduğu üzere buraya geldin, ey Mûsâ!

﴾41﴿

Ben seni kendim için seçip yetiştirdim.”

﴾42﴿

“Sen ve kardeşin mûcizelerimle gidin; beni anmakta gevşeklik göstermeyin.

﴾43﴿

İkiniz beraber Firavun’a gidin, çünkü o sınırı çok aştı.

﴾44﴿

Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyin, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer.”

﴾45﴿

“Ey rabbimiz!” dediler, “Doğrusu onun bize karşı ileri gitmesinden veya daha da azmasından endişe ediyoruz.”

﴾46﴿

Allah buyurdu: “Korkmayın, bilin ki ben sizinle beraberim; işitirim, görürüm.

﴾47﴿

Ona gidip deyin ki: Biz senin rabbinin elçileriyiz. Artık İsrâiloğulları’nı bırak bizimle gelsinler. Onlara eziyet etme. Sana rabbinden bir mûcize getirdik. Esenlik doğru yolu izleyenlerin olacaktır.

﴾48﴿

Bize vahyolunmuştur ki azap, asıl, (peygamberleri) yalanlayıp yüz çevirenlerin başına gelecektir.”

﴾49﴿

Firavun, “Sizin rabbiniz de kimmiş ey Mûsâ?” dedi.

﴾50﴿

Mûsâ, “Bizim rabbimiz her şeye özüyle ve biçimiyle varlık veren, sonra da işin yolunu yordamını gösterendir” diye cevap verdi.

﴾51﴿

Firavun “peki” dedi, “Gelip geçen nesillerin durumu ne olacak?”

﴾52﴿

Mûsâ, “Onlar hakkındaki bilgi rabbimin katındaki bir kitaptadır; rabbim ne yanılır ne unutur” dedi.

﴾53﴿

Yeryüzünü sizin için bir beşik yapan, onda size yollar açan ve gökten su indiren O’dur. Onunla her çeşitten çift çift bitkiler çıkardık.

﴾54﴿

Kendiniz yiyin, hayvanlarınızı da otlatın. Kuşkusuz bunlarda akıl sahiplerinin çıkaracağı dersler vardır.

﴾55﴿

Sizi ondan yarattık, yine ona döndüreceğiz ve sonra oradan bir defa daha çıkaracağız.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Bu âyetlerde, başta Resûl-i Ekrem olmak üzere Allah’ın birliği inancına çağrıda bulunacak bütün tebliğ insanlarına, hangi şartlar altında olursa olsun, Allah’a olan güveni bir an bile yitirmemek gerektiği fikri, Hz. Mûsâ’nın hayatından kesitler verilerek telkin edilmektedir. Nitekim Hz. Mûsâ kendisine verilen görevin ağırlığı karşısında başarısız olmaktan endişelenmiş, ama yine rabbinin engin lutfuna sığınmıştı. Allah da ona, bu vazifeyi başarıyla yerine getirebilmesi için gönlünün ferahlatılması, zihninin açılması, işinin kolaylaştırılması, diline açıklık verilmesi ve yakınlarından bir yardımcıyla desteklenmesi hususundaki dileklerinin kabul edildiğini bildirmiş, hemen ardından da kendisinin bu günlere nasıl geldiğini hatırlatmıştır. Gerçekten, İsrâiloğulları’nın bütün erkek çocuklarının katledildiği bir ortamda Mûsâ’nın bizzat bu kararı alan Firavun’un sarayında büyütülmesi akıl alacak bir şey değildi. Yetişkinlik çağına geldiğinde hata ile adam öldürme olayına karışması da onun hayatına mal olabilirdi; fakat ilâhî lutuf sayesinde bundan da kurtulmuş, nihayet beklenen an gelmişti: Mûsâ, kendisini en ulu varlık olarak görmeye başlayan Firavun’u imana çağıracak ve İsrâiloğulları’nı Allah’ın yardımıyla onun zulmünden kurtaracaktı (Hz. Mûsâ’nın başından geçen bu olaylar hakkında Kur’an’da ve Kitâb-ı Mukaddes’te verilen bilgiler ve karşılaştırılması için bk. Bakara 2/49-59; Kasas 28/3 vd.). Firavun gibi kendisini insanların tanrısı sayacak kadar onları küçümseyen bir kibir âbidesinin yanına yaklaşıp diyalog kurabilmek kolay değildi. Cenâb-ı Allah Mûsâ’nın Firavun ailesi içinde yetişmesini sağlamak suretiyle ona bu imkânı çok önceden hazırlamıştı. Buna rağmen Hz. Mûsâ yüklendiği görevin ne kadar ağır olduğunun bilinci içinde endişelerini ifade etmekten ve rabbinden yardım dilemekten geri durmadı.

Tefsirlerde Hz. Mûsâ’nın duasında yer alan “dilimden düğümü çöz” ifadesiyle neyin kastedildiği açıklanırken genellikle şu olay aktarılır: Mûsâ henüz küçükken, eşi Firavun’dan onu kucağına alıp sevmesini ister, Firavun bunu yapar, fakat Mûsâ onun sakalını yolar. Bunun üzerine Firavun “bu bana düşman!” diye haykırıp cellâtlarını çağırır. Karısı Firavun’un öfkesini yatıştırmak için onun henüz aklının ermediğini söyler ve bunu ispat için önüne, birinde mücevher diğerinde ateş bulunan iki kap koymasını önerir. Bu öneri uygulanır. Mûsâ elini içinde ateş bulunan kaba uzatıp bir kor parçasını ağzına götürür, böylece öldürülmekten kurtulur. Bu rivayeti aktaran müfessirler, 27. âyette, bu olaydan sonra Mûsâ’nın dilinde meydana gelen ârızaya ve bunun yol açtığı konuşma zorluğuna işaret bulunduğunu kaydederler (bk. Taberî, XVI, 159). Başka bir âyette belirtildiğine göre Mûsâ bu görevde kardeşi Hârûn’la desteklenmesini isterken onun kendisinden daha iyi konuştuğunu ifade ediyordu (Kasas 28/34).Yine bu bilgi ile paralellik taşıyan Tevrat’taki bir ifadeye göre Hârûn iyi bir hatip idi (Çıkış, 4/14). Fakat Hz. Mûsâ’nın bu dileği 28. âyette belirtilen gerekçe ve Mûsâ’nın yanı sıra Hârûn’un da Firavun’a tebliğde bulunmanın zorluklarıyla ilgili kaygılar taşıdığını gösteren 45. âyet ışığında incelendiğinde, onun kendisindeki fizyolojik bir ârızaya değil, üstlendiği görevin ağırlığı karşısında duyduğu sorumluluk duygusunun oluşturduğu psikolojik duruma ve bu konudaki endişelerine işaret etmek istediği anlaşılmaktadır. Zira 28. âyette belirtildiği üzere Hz. Mûsâ, “sözünün iyi anlaşılmasını” arzu etmektedir. Bu cümlenin yüklemini oluşturan “fekuhe” fiili Arap dilinde sıradan bir anlamayı değil, konunun inceliklerine inerek anlamayı ve derin bir idraki ifade etmek için kullanılır. Şu halde burada sırf bir konuşma kusuruna ve bunun yol açacağı anlama problemine değinildiğini söylemek isabetli olmaz. Öte yandan Hz. Mûsâ’nın bu dileği, büyünün ve göz boyama usullerinin çok revaçta olduğu bir toplumun ileri gelenlerini dahi akla ve idrak yeteneğine hitap eden delillerle ikna etme görevi üstlenmiş olduğunu, daha sonra halkın huzurunda sihirbazlara karşı ortaya konacak mûcizelerin ise tevhid çağrısının temel kanıtları olmayıp insanları kandırma aracı olarak kullanılan bu usullerin ne kadar temelsiz olduğunu gözler önüne sermeyi hedeflediğini göstermektedir.

24 ve 43. âyetlerde Firavun’a uyarıcı gönderilme gerekçesi olarak “onun sınırı çok aştığı” ifade edildiği halde 44. âyette “Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyiniz, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer” buyurulması özellikle dinin tebliği görevinde başarılı olabilmek için izlenecek metodun ve kullanılacak üslûbun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyması açısından oldukça dikkat çekicidir.

Hz. Mûsâ’nın kardeşi Hârûn’la birlikte Firavun’a gidip ona bütün evrenin yaratıcısı olan Allah tarafından gönderilmiş elçiler olduklarını söylemeleri üzerine aralarında geçen diyalog ve Firavun’un kendini tanrı ilân ettiğine ilişkin ifadeler Kur’an’ın değişik yerlerinde farklı bağlamlar içinde özetlenir (meselâ bk. Şuarâ 26/23-29; Kasas 28/38; Nâziât 79/24). Burada 49-53. âyetlerde de bu diyalogdan bir kesit verilmektedir: Firavun’un Mûsâ’ya alaycı bir ifadeyle “Sizin rabbiniz de kimmiş?” diye sorması üzerine, Mûsâ O’nun evrendeki her şeyi özüyle ve biçimiyle var eden sonra da her varlığa yolunu yordamını gösteren Allah olduğunu söylemiş, böylece Firavun da dahil olmak üzere her şeyin varlığını O’na borçlu olduğuna dikkat çekmişti. Ardından Firavun gelip geçen nesillerin durumunu sorarak muhtemelen, dünyada güç sahiplerinin yaptıklarının yanına kâr kaldığına işaret etmiş ve Mûsâ’dan buna açıklık getirmesini istemişti. Hz. Mûsâ onların da rabbinin bilgisi dışında olmadığını ve her şeyin Allah katında kayıtlı bulunduğunu ifade etmiş, Allah’ın ilminin ilâhî hikmet gereği yapılan bu kayıtlara bağlı olmadığını hatırlatmak üzere de O’nun asla yanılmaz ve unutmaz olduğunu sözlerine eklemişti. Râzî’nin tercihe şayan gördüğü yoruma göre ise, Firavun’un gelip geçen nesillere dair soru sorması konuyu değiştirme ve Hz. Mûsâ’yı hikâye türü açıklamalara çekip meşgul etme amacı taşıyordu; zira Mûsâ bir önceki soruya güçlü ve kuşatıcı bir cevap vermişti, Mûsâ’nın o konudaki ikna edici konuşmaya devam etmesinden ve çevresindeki insanların bundan etkilenmelerinden endişe duydu. Hz. Mûsâ da bunu anladığı için yeni soruya pek iltifat etmedi ve genel bir cevap vererek geçiştirmeyi yeğledi (XXII, 66-67. Firavun hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/103).

55. âyette Kur’an’ın değişik vesilelerle dikkat çektiği bir hususa, insanın topraktan geldiği yine oraya döndürüleceği, sonra da oradan tekrar hayata kavuşturulacağı yani öldükten sonra diriltileceği gerçeği hatırlatılmaktadır. Bazı kimselerce reenkarnasyon iddiasını güçlendirmek için bu ve benzeri âyetlerden de destek alınmaya çalışılmaktadır. Ancak bu isabetli değildir (bu konuda bk. Bakara 2/28).


Kaynak :

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır