afrika belgeseli vahşi insanlar / Afrika'nın Vahşi Krallığı - National Geographic | Bu belgeselleri kaçırma!

Afrika Belgeseli Vahşi Insanlar

afrika belgeseli vahşi insanlar

Tarih kazara meydana gelen olaylardan ibaret değildir.
Eğer beyazsak atalarımızın seçtiği tarihin ürünleri oluyoruz.
Ama eğer siyahsak atalarımızın seçmediği bir tarihin ürünleriyiz.

2016 yılında yayınlanan ve yönetmen koltuğunda Ava DuVernayın oturduğu 13.Madde belgesi akademisyenler, aktivistler ve politikacılarla röportajlar halinde çekilmiştir. ABD Anayasasında yapılan 13. değişiklik ile kaldırılan kölelikle birlikte Afrika kökenli Amerikalıların birer azılı suçlu, vahşi insanlar, yamyamlar gibi imgelere dönüştülmesini ve ABD’deki hapishanelerin durumunu ve mahkumların hızla çoğalmasını incelemektedir.

ABD Anayasasında yapılan 13. değişiklikle birlikte kölelik artık anayasaya aykırı bir durum haline geliyor ve tüm Amerikalılara özgürlük getiriliyor. Ancak bir hükümde şöyle deniliyor: ”Bir suçtan ceza alanlar hariç…” Bu hüküm yasal bir boşluk sağlıyor! Belgesel de zaten şöyle başlıyor:

”Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki nüfusun %5’ine mahkumların ise %25’ine ev sahipliği yapıyor.”

İşte bu oranın hızla artarak hapishanelerde neden insan patlamasının yaşandığını 13. Madde Değişikliği ile bırakılan bu yasal boşluk açıklıyor: Köleler Güney ekonomisini ayakta tutan kişilerdi ve artık sadece suçlular köle olabilirdi! Kölelik ekonomik bir sistemdi, köleliğin kaldırılmasıyla ve iç savaşın sonuna denk gelinmesiyle birlikte Güney ekonomisinde ciddi sorunlar oluşmaya başlamıştı. Önceden mal statüsünde bulunan tüm köleler artık özgürdü! Bırakılan anayasal boşluk da Güney ekonomisi için tam olarak istenen amaca uygun kullanılacaktı!

Ekonominin tekrar iyileşebilmesi için köleleri kullanmak amacıyla 13. Anayasa değişikliğinde bulunan boşluk anında kullanılıyor ve hapishanelerdeki insan patlamaları tam olarak bu noktada yaşanıyor. Afrikalı Amerikalılar herhangi bir nedenle toplu halde tutuklanmaya başlanıyor! Aylaklık, serserilik gibi nedenlerle…

Suçlular hariç herkes özgürdür!

Afrika kökenli Amerikalıları köle yapabilmek için siyahiler suça yatkın, zorba, vahşi, tehditkar ve tecavüzcü gibi imgelerle donatıldı ki kolaylıkla suçlanabilsinler. Tüm zamanların en iyi filmi denilen Bir Ulusun Doğuşu filmi ile verilmek istenen siyahi imajı, beyaz kadının erkek bir zenci tarafından tecavüze uğramaktansa kendini uçurumdan attığı en meşhur sahnesiyle birlikte çok net bir şekilde tüm topluma verilmişti. Siyahiler aşağılık, yamyam, tecavüzcü, hayvansı yaratıklardı…

Bu film büyük ayrımcılığın ve terörizmin başlangıcı sayılabilirdi, artık beyazlar zencilere karşı olduğundan daha ırkçı ve düşmanca davranmaya başlıyorlar ve zenciler toplum içinde barınamaz hale geliyor. Tüm bunların etkisiyle terörizm dalgası hızla yayılmaya başlıyor, siyahiler toplum tarafından herhangi bir gerekçe ile sokakta dövülüyor, öldürülüyor hatta sokaklarda asılıyorlar. Siyahilerin çoğu bu terörizmden kaçarak Amerika’da başka bölgelere yerleşmeye başlamak zorunda kalıyorlar; ülkenin demografik yapısındaki büyük değişiklikler de böylelikle şekilleniyor. Ancak suçlu damgasından tam olarak kaçmayı başaramıyorlar ve büyük zulümlere uğruyorlar.

Bu terörizm dalgası hızla yayıldıkça politikacıların da çıkarları doğrultusunda yasal bir hal almaya başlıyor ve Jim Crow yasalarıyla birlikte ”Sonsuza kadar ırk ayrımı” kavramı gündeme geliyor. Bu yasalarla Afrikalı Amerikalılar ikinci sınıf statüsünde resmi olarak kabul ediliyor, beyazların artık siyahileri ezmek ve  yok saymak için yasal bir dayanakları var! Beyazlar ve beyaz olmayanlar levhası, seyahat yasakları, oy kullanma yasakları… Yasa  zaten suçlu, hayvani, tecavüzcü, yamyam imgeleriyle tanımlanan siyahileri artık tamamen değersizleştiriyor. Beyazların ve zencilerin çocukları aynı okulda okuyamıyor, aynı plajı kullanamıyorlar, aynı restoranda yemek yiyemiyorlar! Siyahilere destek çıkan herkes, insan hakları savunucuları dahi politikacılar tarafından suçlu olarak anılmaya başlanıyor. Kimsenin onları değerli bir insan olarak görmesini izin verilmiyor, çoğalarak yayılan ırkçılık tüm ülkeyi sarıyor. Suçlu imgesi gitgide güçleniyor, siyahiler mahkum edilmekten ve zorbalık görmekten kaçamaz hale getiriliyor!

Siyahiler her konuda suçlu kabul edilebilir bir durumdayken uyuşturucunun da hızla yayılmasıyla birlikte de uyuşturucu yasası gündeme geliyor ve siyahiler yığınlar halinde uzun süreler için toplu halde hapishanelere alınıyor. O dönemde politikacılar tarafından zorunlu asgari hapis cezası ve üç ceza kuralı getiriliyor: ”Üç cezada işin biter.” Birçok suçsuz siyahi polislere verilen güç nedeniyle polis tarafından tutuklanıyor, dövülüyor ve hatta öldürülüyor. Tüm bunlar olurken siyasetçi ve politikacılar ise sadece seçimi kazanmak veya çıkarlarını korumak istiyordu. Bu vahşete dur deme yöntemleri ise daha çok güç gösterisi ve hapishanede daha çok insan olmasıydı.

Milyonlarca insanın herhangi üç ceza ile sonsuza kadar mahkum edildiği kayıtlarda yer alıyor. Hapishaneler artık hızla insan patlaması yaşamaya başlıyor ve büyük yatırımlara, özelleşmeye ihtiyaç duymaya başlıyor. Uyuşturucu ve suç yayılıyor, hapishaneler yetmiyor, kaynaklar yetersiz geliyor! O dönemde siyasi ve ekonomik olarak güçlü olan yapılar tarafından özel hapishaneler kurulmaya başlanıyor ve artık suçlulara her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuluyor! İnsanlar da yayılan siyahilerin suç haberlerine oldukça inanıyorlar, vahşi yaratıklar olduklarını kabul ediyorlar ve onların mahkum edilmesinden son derece memnun oluyorlar. Ve hapishanelerde artış inanılmaz bir hale geliyor!

”İnsanları korkutursanız, başkalarını çöp kutusuna atmayı her zaman haklı gösterebilirsiniz” – Cory Greene Aktivist

Sonuç olarak bu yazıda köleliğin aslında kaldırılmadığı ve insanların yaşadığı vahşet üzerinde durulmuş olunsa dahi 13. Madde belgeseli daha birçok konu üzerinde çarpıcı açıklamalara ve görüşlere yer veriyor. Diğer detayları öğrenmek ve tüm yaşanan vahşeti görebilmek için mutlaka izlenmesi gereken bir belgesel!

Ne yazik ki ABD’de suçlar çeşitlendi, hapishaneler büyütüldü, başkanlar değişti kısacası her şey değişti ama tek değişmeyen ayrımcılık oldu. Her fırsatta aileleri dağıttılar, insanları çocuksuz, çocukları ebeveynsiz bıraktılar, insanların hayatları yok sayıldı. Afrika kökenli Amerikalı çocukları azılı avcı olarak tanıttılar. Siyahileri kötü imgelerle donatarak onların herkes tarafından dışlanmalarına ve hayatlarının son derece kötüleşmesine sebep oldular. Zaman, suç tipi ve duyulan ihtiyaç değişse de tüm suçların sorumlusu siyahiler tutuldu. Suçsuz milyonlarca çocuk ve yetişkin mahkum edildi, masumiyetlerini çoğu zaman ispatlayamadılar… Siyahileri destekleyen herkes de bir şekilde susturuldu, bastırıldı ve mücadeleler oldukça zorlu yürütüldü. Beyazlar da bu kötülüğe inandı ve iyi ki cezaevleri var demekte kendilerini haklı gördüler. Ve en kötüsü siyahiler de buna inanmaya başladı…

İlerleyen teknolojiye, bilime her şeye rağmen ne yazık ki siyahiler günümüzde hala ırkçılığa maruz kalıyorlar; sebepsiz yere suçlanabiliyor, dışlanabiliyor ve bir sokak ortasında polisler tarafından öldürülebiliyorlar! Ancak her hayat değerlidir ve eşittir! Belgesel de şu cümlelerle bitiyor:

”Köleliği nasıl hoş görebildiler?
Bununla nasıl barışabildiler?
İnsanlar nasıl linç etmeye gidebildi ve buna katlanabildi?
Ayrımcılığa, beyaz ve sadece renk ayrımına nasıl mana verebildiler?
Delilik bu.”

Kaynak

Official Trailer Netflix

100 Humans, farklı geçmişlere ve özelliklere sahip 100 insanın eğlenceli deneylere tabi tutulduğu bir belgesel dizisi. Her bölümde farklı konuların ele alındığı belgeselde genel olarak insanların gündelik yaşamına dair sorular üzerinde duruluyor. İzlerken hem eğleneceğiniz hem de üzerine düşüneceğiniz bir şeyler arıyorsanız, bu yapım kesinlikle size göre.

Bob Ross: Küçük Mutlu Ağaçların Arasında Gizlenen İhanet ve Hırs (IMDb: 6.9)

Bob Ross: Happy Accidents, Betrayal & Greed Official Trailer

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir