birol güvenç hematoloji / | Ayın Röportajı Hematoloji Uzmanlık Derneği

Birol Güvenç Hematoloji

birol güvenç hematoloji

  • HEMATOLOJI

  • Adana / Merkez
ADRES : BALCALI YÜREĞİR
TELEFON : Aşağıdaki İletişim bölümünde
KATEGORİLER : DOKTORLAR

seafoodplus.info BİROL GÜVENÇ ile Hematoloji konusunda randevu almak için seafoodplus.info BİROL GÜVENÇ iletişim sayfasında bulunan telefondan ya da BALCALI YÜREĞİR adresinden iletişime geçebilirsiniz.

Şu an sitemiz üzerinden Hematoloji konusunda online randevu almanızı sağlayan seafoodplus.info BİROL GÜVENÇ Online Randevu Sistemi aktif değildir.

Her sağlık çalışanı hastalarını görmek için farklı randevu sistemi kullanığı için tüm hastaların randevu zamanlarını bir arada yönetebilecek bir randevu sistemi kullanmak oldukça zordur. Randevuların aksamaması ve itina ile takip edilmesi için doktorlar randevu verirken kendi içlerinde özel bir çizelge kullanmaktadır. Alacağınız sağlık hizmetinin aksamaması için Adana ilinde Hematoloji konusunda sağlık hizmeti veren seafoodplus.info BİROL GÜVENÇ ile randevulaşmak için adres bilgilerindeki telefonları kullanmanızı rica ederiz.

Ayın Röportajı Detay Bilgisi

Röportaj - Prof. Dr. Birol Güvenç

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kemik İliği Nakli ve Hemaferez Ünitesi Direktörü



HUD yaklaşık 4. Yılını tamamladı, bu yıl 5.yılına girdi. Bu yıl son derece başarılı bir kongre geçirdiniz, bu konuda neler söylemek istersiniz?

Evet, bu yılki kongremiz gerçekten çok güzel oldu. Benim için her kongremizin anlamı çok büyük, ama sanıyorum bu defa tüm katılımcıların bilimsel anlamda tatmin olduğu, ayrıca uluslarası düzeyde kabul gören, başarılı bir toplantı oldu. Bu tarz bilimsel toplantılarda katılımcı sayısı mutlaka önemli, ancak dernek olarak birinci önceliğimiz katılımcı sayısından çok hedef kitlemizin (yani hematoloji asistanlarının ve uzmanlarının) taleplerini karşılayan bir kongre gerçekleştirmekti. Yine de “yerimiz doldu” diye mesaj atan başka bir dernek var mı bilmiyorum?

Nitekim bu yıl yerimiz olsaydı çok daha fazla sayıda katılımcı ağırlama şansımız olurdu. Ancak, daha önce de vurguladığım gibi, biz bilimsel programı ve nitelikli katılımı ön planda tuttuk. Bir sayı vermek gerekirse; bu yıl kongremize 33 farklı ülkeden ’nin üzerinde yabancı bilim adamı ve bir o kadar da hematolog ve hematoloji asistanı katıldı. Bunlara dahiliye uzmanı, asistanı, aile hekimleri, hematoloji hemşireleri ve sektörden katılan diğer misafirlerimizi eklediğimizde katılımcı sayısı yaklaşık civarındaydı.

Sizce bu toplantının önemi nedir?

Bu toplantı öncelikle tüm Türk hematoloji camiasına aittir. Türk hematolojisi bir bütün olarak dünyanın en seçkin guruplarından birisidir. Bu konuda diğer ülkelerle paylaşabileceğimiz çok şey var. Bu toplantılar; Türk hekimlerine kendi alanında çok başarılı yabancı hekimlerle sadece konuşma yapmak, dinlemekten öte bireysel ilişkiler kurabilecekleri, ortak projeler yapabilecekleri bir ortam yaratıyor. Ayrıca bu toplantılar Türk hekimlerinin İngilizce konuşmalar yaparak uluslarası alanda konuşmacı olarak ön plana çıkmasının da yolunu açıyor.

Bunlara ek olarak, bu kongrede ülkemizi en iyi şekilde tanıtmaya çalışarak sağlık turizminin önünü açıyoruz. Örneğin Kemik İliği Nakli gibi iddialı olduğumuz alanlarda Türk hekimlerinin ve hastanelerinin tanıtımına önem veriyoruz.

Firmalar açısından da global düzeyde yepyeni ve başarılı bir inovasyon projesi olduğuna inanıyorum. Uluslarası firmaların Türkiye bacaklarının böyle bir toplantıda rol alarak ön plana çıkacakları, yerli firmaların da yeni ihracat alanları bulabileceği son derece açık.

Ülkemizin en çok yabancı konuşmacı ve dinleyici getiren toplantısını organize etmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Üstelik, böyle geniş ölçekte düzenlenen uluslarası kongrelerin, hem ülkemizin hem de ülkemizde sunulan sağlık hizmetlerinin tanıtımında önemli bir rol oynayacağına yürekten inanıyorum.

Bu toplantıda hematologlar Türk-Rus Genç Hematologlar Çalışma Grubu” kuruldu. Bunun pratik anlamı nedir?

Bence bu toplantının çok önemli bir ayağıydı. Bir günlük, sembolik bir toplantı yapıldı. Türk-Rus Genç Hematologlar Çalışma Gurubu birkaç yıl içinde bir çok başarıyı ortaya koyacaktır. Bu yıl 25 genç Rus Hematoloji uzmanı katıldı. Sunumlar son derece güzeldi. Kendi çalışma alanlarını, deneyimlerini ve gelecekte ortak yapabileceğimiz projeleri ortaya koydular. Rusya geçmişte olduğu gibi geleceğin de en önemli dünya liderlerinden bir tanesi. Her alanda olduğu gibi hematolojide de birkaç yıl içinde parlayacaklarını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bu yıl dernek olarak Rus Hematoloji ve Onkoloji camiasının iki toplantısına iştirak ettik. Birisi Moskova’da diğeri Kiev-Ukraynadaydı. Nitekim bu toplantıların geldiğimiz noktada büyük katkısı oldu. Birer eş başkan seçtik. En kısa zamanda genç hematologlarımızı Rusya’ya götürmeye başlayacağız ve ortak çalışmalarda görev almalarını sağlamaya çalışacağız.

Bu kadar yabancı konuşmacı ve katılımcıyı nasıl getiriyorsunuz?

Bu konuda gerçekten şanslıyız. Dünyanın en iyi bilim adamlarından olduğu kadar mütevaziliği ile ünlü olan Prof. Dr. Giuseppe Saglio (arkadaşları O’na “Beppe” diye hitap eder.) gibi bir kongre başkanımız var. Gerek fikirleriyle gerekse de saygınlığı ile baştan beri büyük bir destek verdi. Ama bu desteği bir derneğe gibi algılamamak gerekir. O bu toplantının önemine, başta Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu’daki komşularımız olmak üzere, çevre ülkelerdeki bilim insanlarına yapabileceği katkıya ve en başta Türk Hematolojisine güvendi. Nitekim derneğimizden bağımsız olarak Türk Hematoloji camiasında çok sayıda iyi dostu olması bunun en güzel kanıtıdır. COHEM (Controversies in Hematology) gibi bir toplantıyı ülkemize getirmesi, ülkemizin dostu olduğunun en önemli kanıtlarından bir tanesidir. Özellikle geçen yıl yabancı konuşmacılarımızın önemli bir kısmı Beppe’nin davet ettiği isimlerden oluşuyordu. Sanıyorum, bir kısmı çok sevdikleri ve saygı duydukları Beppe’ye “Hayır” diyemedikleri için, bir kısmı ise özellikle Türkiye’yi ve buradaki Hematoloji camiasını görmek için kabul ettiler. Ayrıca, Dernek Başkanımız Prof. Dr. Süleyman Dinçer’in ve benim dernek yönetim kurulu adına özel olarak davet ettiğimiz pek çok isim de bizi kırmayarak geldiler geçen yıl. Ancak şunu söylemeliyim ki, geçen yıl kongremize yurtdışından katılan tüm konuşmacılar hem bu yıl yeniden gelmek için talepte bulundular hem de bilimsel ortamdan çok etkilendikleri için diğer pek çok değerli isme de referans olup bu yıl konuşmacı olarak gelmelerini sağladılar. Kısacası, biz sadece doyurucu bir bilimsel program ve geleneksel Türk misafirperverleğini birleştirdik, talepler kendiliğinden gelmeye başladı. Zaten şu anda bir şey yapmaya pek gerek kalmadı; kongre kendi kendisinin reklamını yapıyor. En küçük toplantılarda bile beni “Eurasia “ dernek sekreteri olarak tanıyorlar. Yani toplantının adı dernek ismimizden önce geliyor. Gelen teşekkür maillerinde HUD’a değil “ Euroasia Hematology Association” a teşekkür geliyor. Çok anlamlı bence.

Yurt dışından beraber çalıştığımız bir bir danışmanlık firması, önümüzdeki 5 yıl içerisinde dünyanın en büyük Hematoloji toplantılarından birisi olacağımızı projekte ediyor. Önemli toplantı guruplarından, enstitülerden ve uluslarası ölçekli kongre firmalarından bizlere davet ve görüşme teklifi gelmesi bizi gururlandırıyor. Nitekim seneye bununla ilgili sürpriz bir gelişmeyi hep birlikte görebiliriz.

Bu yıl ki en önemli tartışmamız kongre ismimize “Afro” isminin de eklenip eklenmemesiydi. Bu fikri, Kenya, Moritanya gibi Afrika ülkelerinden gelen katılımcılarımız verdi ve sanıyorum ’te kongremiz bu isimle yoluna devam edecek.

Dernek Başkanımızın zaten Türki Cumhuriyetlerde tartışmasız bir çevresi ve gücü var. Bu ülkelerden katılımcıda baştan beri sorun yoktu. Ama özellikle bu yıl çok sayıda kişi kendi sponsorluklarını karşılayarak buraya geldiler. Takdir edersiniz ki 33 ülkeden dinleyici hiç de az bir rakam değil. Azerbaycan, Kırgizistan, Kazakistan, İran, Mısır, Dubai, Kuveyt, Moldovya, Ukrayna ve Rusya bu ülkelerden sadece bir kaçı ve bu ülkelerden çok sayıda kişi toplantımıza kendi imkanlarıyla geldiler. Seneye bu rakamın - civarında olacağını öngörüyoruz.

Neden kongreyi Mardan Otelinde yapıyorsunuz? Kongrenin maliyetlerini nasıl karşılıyorsunuz ? Dışardan destek alıyor musunuz?

Bu soru için özellikle teşekkür ederim. Benim genel sekreter olarak en çok karşılaştığım soru bu. Nedense insanlar mütevazi bütçelerle bu işin yapılacağına inanmak istemiyorlar. Pahalı yapılan kongreleri eleştirmek yerine burada bir anlam arıyorlar. Ülkemizde inanın bu konuda işin ucu kaçmış durumda. Oda anahtarlarına, hatta rahatsız etmeyin kartına , telefon şarj cihazına bile sponsorluk isteyen dernekler mevcut. Bir yerde buna dur demek gerekiyordu.

İnanın son derece makul daha önemlisi hesap verilebilir bütçelerle çalışıyoruz. Zaten harcamalarımız şeffaf, isteyen her üyemize mali müşavir onaylı harcama kalemlerini gönderebiliriz. Böylelikle üyelerimiz kendi derneklerini denetleyebilir, kıyaslama yapabilirler. Elbette bunu genel olarak söylüyorum .

Birinci olarak kar amacı gütmüyoruz. Üyelerimizi mümkün olduğunca sponsor aramak yükümlülüğünden kurtarmak istiyoruz. Derdimiz kasada para kalması değil, katılımı nitelikli tutmaktır.Özellikle, sponsor bulmakta en çok zorlanan gruplar olarak asistan ve hemşirelerimizi bizim finanse etmemiz bana göre en büyük artımız.

Maliyetlere gelince, en büyük avantajımız kongreyi kendimizin düzenlemesi. Prof. Dr. Süleyman Dinçer çok iyi bir hekim ve Hematolog olmanın yanı sıra, son derece başarılı bir iş adamı gibi çalışıyor. Zaten rezervasyon, ses sistemi, sahne düzeni, transport gibi işlemleri derneklerin ana ana firması yapmıyor. Bunları profesyonel firmalar yapıyor. Kongre firması sadece bunu organize ediyor. Bütün bunları ödedikten sonra, ayrıca bir ücret talep ediyorlar . Bizde ise sadece kongre ile ilgilenen ve aylık maaş alan elemanımız mevcut. Dolayısıyla başka derneklerin kongre firmasına verdikleri para bile bizim otel masraflarımızı karşılıyor. Kongre tarihimiz bir yıl önceden belli olduğu için, belirli sayıda uçak biletini çok erken dönemde ve son derece düşük fiyatlara ( TL) alabiliyoruz.

TİKA’nın kısıtlı bir desteği var. Ama öyle büyük ölçeklerde olmaktan çok sembolik. Daha önce Dr. Dinçer ile bazı TİKA projelerinde yer aldığımız için, özellikle Türki Cumhuriyetlerden gelenler mutlaka “TİKA’ya teşekkür ederiz.” diyorlar. Üstelik şu an TİKA’dan destek alan başka dernekler de var. Önemli olan bu ülkelerden çok sayıda kişi getirmek değil, bu bilim insanlarını da sürecimize dahil etmek değil midir zaten?

Dolayısıyla daha az ve mütevazi olan bütçemizi çok iyi yönetiyoruz. İlk toplantımızda yönetim kurulu olarak borcumuzu kapatmak için bireysel kredi için başvurduğumuzu çok iyi anımsıyorum. Onun için zaman zaman duyduğum bazı imalar benim çok canımı yakıyor.

Yine de şunu vurgulamak isterim; Mardan Oteli sadece ülkemizin değil dünyanın en güzel otellerinden bir tanesi. Her ne kadar bilimsel toplantılarda öncelik toplantının çok lüks mekanlarda düzenlenmesi değilse de, biz baştan itibaren olaya ülkemizin reklamı olarak da baktık ve elbette bu bizim otel seçimimizi etkiledi. Şöyle ki, yurt dışından gelen katılımcılar döndükleri zaman akıllarında iyi bir Türkiye imajı kalsın istiyoruz. Mardan Oteli’nin mimarisi özellikle Eski SSCB ülkelerinden gelenlere çok hitap ediyor; Pek çoğu kendilerini evlerinde hissettiklerini ifade etti bizlere. Ayrıca, otelin kendine özgü dingin ve sakin bir havası var. Ama inanın kongrede akşam ’da kişinin halen toplantı salonunda olması ve konuşmacıya soru sormaya devam etmeleri inanılmazdı. Bu durum, bilimsel programın ve konuşmacıların kalitesinin, otelin ihtişamının ve güzelliğinin önüne geçtiğinin en güzel kanıtı bence.

Bu sene oteli değiştirmek istedik, ama ne yazık ki aynı standartlarda yer bulamadık. Bu nedenle aynı otelde devam etme kararı aldık. Kongre konseptimiz de otelin vizyonu ile örtüşünce güzel bir sinerji ortaya çıkıyor.

Elbette tüm katılımcı ve konuşmacılarımızı ülkemizdeki en iyi otellerden birinde ağırlamak ve kar amacı gütmeksizin tüm bütçemizi doğru kişilerin katılımını arttırmak yolunda harcayınca ortaya başarılı bir sonuç çıkıyor.

Bu süreden sonra geriye baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Açıkçası, yorgunluk dışında büyük bir mutluluk ve huzur hissediyorum. Başarılı olmak her şeyin en iyi ilacı derler. Ama özellikle vurgulamalıyım ki biz bu noktaya doktorundan, hemşiresine, teknisyenine, ilaç firmalarına kadar tüm Hematoloji camiasının desteğini alarak geldik. Tüm arkadaşlarımızın sonsuz ve karşılıksız desteğiyle geldik. Yani bireysel bir başarıdan ziyade kolektif, herkesin katkı yaptığı ve kazançlı olduğu bir başarı söz konusu.

Böyle bir dernek kurma fikri nereden ortaya çıktı?

Aslına bakarsanız bu fikir bir süreden beri birçok arkadaşımızın ve büyüğümüzün düşüncesiydi. Yani öylesine bir anda ortaya çıkmış bir düşünce değildi. Ama ben dahil hiç bir Hematolog asla bir bölünmeye yol açmak istemedik.

Ben o zamanlar doçenttim. Ne ben ne de başkanımız bu yapılanmada ön planda olmak düşüncesinde değildik. Haklı olarak hiç bir arkadaşımız ya da büyüğümüz ön plana çıkmak istemedi. Ama dernek kurulduktan sadece bir hafta sonra 35 üyeye ulaşmıştık. Yani öyle iki kişinin derneği değildi.

Benim de halen üyesi olduğum Türk Hematoloji Derneği (THD), belli bir süreci geride bırakmış ve statükocu bir yapıya dönüşmüştü. Bunda da bireylerin hatasından ziyade kurumsallaşmış olmanın katkısı vardı bence. Her kurumun insanlar gibi bir yaşı var; bir süre sonra ister istemez her kurum kendi içinde tutucu, hantal bir hale geliyor, eleştirileri daha kişisel algılıyor.

Biz eşdeğer, kendini tekrarlayan bir yapılanmadan çok, THD ile çakışmayacak, daha farklı işler yapacak, bölünmeden ziyade sinerji yaratacak, çabuk karar alıp icra edebilecek ve kısa süre içerisinde uluslarası nitelik kazanacak bir yapı hayaliyle yola çıktık. Bugün geldiğimiz noktada bir ayrışmanın olmadığını, tersine, bir kaynaşmanın olduğunu sevinerek görüyorum. Zamanla farklı derneklerin ortaya çıkması, bizim üzerimizdeki baskıyı azalttı.

Arkadaşlarımız şimdi hem bize hem THD’ye, hem de diğer derneklere üye oluyorlar. Çünkü içeriklerimiz, konseptlerimiz, hedeflerimiz farklı. Kimse kimseye kızmıyor, kırılmıyor. Herkes kendince kendi doğrusunu ortaya koymak için ve ülkemiz Hematolojisine katkı yapabilmek için çabalıyor. Zaten bir avucuz; dolayısıyla birbirimize sahip çıkmak, saygı duymak zorundayız. Kötü gidenleri eleştirmeli ama güzel işlere de sahip çıkmalıyız.

Kendi derneğimiz için konuşmam gerekirse, başlangıçtaki misyonumuza uygun olarak ülkemizin en büyük ve en çok yabancı katılımcıya sahip uluslararası toplantısını yapar duruma geldik. Sadece 4 yılda, üstelik THD gibi köklü ve ciddi bir dernek söz konusu iken, ülkemizin en geniş kapsamlı Hematoloji yapısı olmak kolay değil. Tabii bu başarıyı geliştirerek devam ettirmemiz gerektiğinin de farkındayız ve bu bizim omuzlarımıza büyük bir sorumluluk yüklüyor.

THD’den söz ettiniz. Peki THD ile ilişkileriniz nasıl?

Son derece iyi olduğunu düşünüyorum. İki örnek verecek olursam; Prof. Dr. Teoman Soysal benim her zaman hayran olduğum, saygın, yapıcı, gerçek bir İstanbul beyefendisidir. Sn. Prof. Dr. İbrahim Haznedaroğlu’nun siyam kedisini ve yayınlarını ise kıskançlıkla facebooktan izliyorum. Laf arasında, aramızda kalsın ; kedi değil kendi uyuyor, kedi cin gibi bakıyor (gülüşmeler). Teoman ve İbrahim abiyi sevmemem nasıl mümkün olur. Şunu da biliyorum elbette; insanlar gidici ama kurumlar kalıcıdır. Kısacası bir süre sonra hiç birimiz bu derneklerin yönetimlerde olmayacağız, ama dostluğumuz, birbirimize sevgi ve saygımız baki olacaktır.

Geçenlerde bir toplantıya katıldım. Ortamdaki 10 kişinin eksikle tamamı bir dernek başkanı, sekreteri ya da bir derneğin yönetim kurulu üyesi olduğunu söyleyebilirim. Mitozla bölünür gibi çoğalıp dernek kuruyoruz. “Her Hematolog doğuştan bir liderdir.” Bu cümle bana ait değil ama bunu söyleyen arkadaşımın onayını almadığım için veremiyorum J

Toplantılarda birbirimize “sayın başkanım, sayın sekreterim, sayın yönetim kurulu üyesi” diye takılıyoruz.

Bir de kişisel olarak olaya şöyle bakıyorum ben: Bizim gibi bir derneğin varlığı; THD’yi ve diğer dernekleri daha iyi çalışmaya, yeni projeler oluşturmaya itti, uslup değişikliğine zorladı. Kısacası şu andaki THD son derece başarılı bence ve işte başta da söylediğim gibi, sonuçta kazanan Türk Hematolojisi oldu, gelecekte de olacaktır, olmalıdır.

Tabii bazı projelerimizden “esinlendiklerini” görmek benim çok hoşuma gidiyor, niye yalan söyleyeyim.

Gelecekte ortak çalışmalar, toplantılar yapacağımıza sonsuz inancım var. Neden İtalyan GIMEMA gibi bir altyapı kurmayalım, ortak data toplamayalım?

Başta Prof. Dr. Süleyman Dinçer ve Prof. Dr. Teoman Soysal olmak üzere, tüm dernek başkanlarımızın bu olgunluğa ve öngörüye sahip olduğunu düşünüyorum. Zaten sektörün mevcut durumu, ülkemizdeki sağlık sektörünün geleceği, kaynakların düzgün kullanılması bu yolu mecburen zorlayacaktır. Türk Hematolojisindeki bu ayrışma sadece sanaldır ve geçicidir.

Bu dernekler sizce başarılı olacak mı?

Elbette bunu zaman gösterecek. Yeni oluşumlar çoğunlukla bir talebin, ihtiyacın itici gücü sonucunda ortaya çıkar. Hematoloji ailesinde yeni bir şeyler ortaya çıkıyorsa demek ki bir ihtiyaç var. En azından insanların bunu denemesi ve realitesini görmeleri gerekir. Zaman içinde bu konuların oturacağını düşünüyorum. Önce ayrışmalar oldu ama önümüzdeki yılda herkesin kendisine çeki düzen verip tekrar birlikte çalışmak zorunda kalacağını düşünüyorum. Bundan farklı düşünmek sürecin doğasına terstir.

Sizce HUD neden başarılı oldu?

Bence başarılı olmamızın temel nedeni insana yatırım yapmamız. Hematolojide kırgın bir kitle vardı. Bu kişilerin hepsi arkadaşımız, büyüğümüz ve kardeşimizdi. Bu kırgınlıkları ortadan kaldırmak ve her Hematoloğa hak ettiği değeri vermek temel felsefemiz oldu. En uzaktaki meslektaşlarımıza bile ulaşmaya çalıştık.

Bugün derneklerin para kaynaklarının neredeyse tamamı üyelerinin gücünden geliyor. Bu Hematolojide biraz unutulmuştu. Hekimler ve sektördeki firmalar turizm ajanslarıyla karşı karşıya bırakılmışlardı. Elbette turizm firmalarının bilimsel içeriği veya kaliteyi değil, sponsorlu katılımcı sayısını önde tutmaları doğaldır. Bazı dinamikler bilinmediği için kırıcı yaklaşımlar ortaya çıkmıştı. Hekimlerin ve sektördeki firmaların derneklere ulaşmakta, sorunlarını anlatmakta zorlandıklarını görüyorduk.

Bizler özünde siyasi değil, meslek örgütüyüz. Farklılıklarımızın bizi zenginleştirdiği noktasından yola çıktık. Herkese kim olduklarını, kendi güçlerini anımsatmaya çalıştık. Kırıcı olmaktan ziyade farklı görüşleri, farklı yaklaşımları bir araya getirip barıştırmaya, bilimsellikten bile önce huzurlu bir ortam yaratmaya çalıştık. Arayan her üyemizin telefonuna çıktık, taleplerini dinlemeye çalıştık, yardımcı olabileceğimiz konularda uğraştık. Seçkinci değil, kucaklayıcı bir yapı olmaya çalıştık. Sadece kongre zamanları değil, bilebildiğimiz ölçüde mutlu veya üzüntülü günlerinde de yanlarında olmaya çalıştık. Bunları yaparken de asla derneğimize üyelik şartı aramadık. Tek bir arkadaşımıza “lütfen bize üye olun.” demedik.

Çünkü biz biliyoruz ki dernekler sadece üye olmakla değil , onların desteğiyle var olur, ayakta kalır ve başarılı olur. Elbette hatalarımız, eksikliklerimiz, unuttuklarımız, incittiklerimiz oldu. Burada bu vesileyle hatalarımız varsa, tecrübesizliğimize verilmesini rica ederim.

Geleceğimiz olan asistanlarımızın toplantılara katılmasını ve bildiri yollamalarını teşvik etmeye çalıştık. Yatay bir örgütlenmemiz olduğu için kişilere daha çabuk ulaştık, eleştiri ve katkıları değerlendirdik.

Yıllarca en yakın çalışma arkadaşlarımız olan hemşirelerimize kongremizde yer verdik. Giderek artan bir bilimsel içerikle daha iyi hizmet vermeye çalışıyoruz.

Son derece profesyonel bir dernek yapılanması kurduk. Sekreterya, Avukat, Mali Müşavir gibi alt yapıyı sağlam kurduk. Pleksus gibi çok değerli ve tecrübeli bir firmayla danışmanlık ilişkisi kurduk.

Dış cephede MDS Foundation ve IMF, Leukemia&Lymhoma Society, Bone Marrow , gibi non-goverment organizasyonlarla iyi kontak kurduk.

İkincisi son derece yeni şeyler yaptık. Hastalara yönelik büyük bir bilgilendirme ve eğitim kampanya başlattık; Hematolojik hastalıklarla ilgili çok sayıda broşür hazırladık, internet siteleri oluşturduk. Arkasından iphone uygulamamız geldi .

Çok iyi bir internet altyapısı kurup herkese ulaşmayı hedefledik. Sadece aktif WEB sayfalarıyla değil, Facebook, Twitter ve LinkedIn gibi sosyal medya uygulamalarına önem verdik ve uzun zaman önce geçtik.

Diğer yandan ülkemizin güzide kuruluşları olan YÖK, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu ile kurumsal düzeyde iyi ilişkilerimiz var. Ortak çalışma ve projelerimizi arttırarak bu değerli ilişkileri geliştirmeyi planlıyoruz.

Her yabancı ülkede ilişkilerimizi yönetecek, bizi temsil edebilecek partnerler bulduk. Mümkün olduğunca kurumsal anlaşmalar yapmaya çalıştık.

Sonra sektörle çok iyi bir kontak kurduk. Onları birer partner olarak kabul ettik ve maruz kaldıkları zorlukların farkında olarak ortak çalışmalar yaptık. Öncelikle sektörle konuşma üslubunu değiştirdik. Onlar da bu yaklaşımımıza birer adım atarak yanıt verdiler. Bilimsel olarak haklılıklarına inandıkları konuda gerekli makamlara başvurduk.

Kongrelerdeki harcama kalemlerini çok düşürdük. Asla zorlama yapmadık. Taleplerimizi makul tutmaya çalıştık. Uydu sempozyum gibi amacından sapmış olan, katılım sıkıntısı olan toplantıları iptal ettik. Ama gelen yoğun taleplerden dolayı, önümüzdeki yıl bu konuda sıra dışı bir uygulamaya imza atacağımızı şimdiden söyleyebilirim.

Güzel olan nokta şudur bence; bugün sektör, derneğimize bir çok proje ve çözüm önerileriyle gelmektedir. Bundan da gurur duymaktayız.

Türkiyede ilaç sektörünü nasıl buluyorsunuz?

Bana göre dünyanın en iyi organize olmuş gruplarından bir tanesi; son derece eğitimli, dil bilen parlak bir nesil var şu anda ve bu nesil çok hırslı. Konuştuğunuz zaman hayallerinin Türkiye ile kısıtlı kalmadığını rahatlıkla anlayabilirsiniz. Son zamanlarda global firmalara bu kadar çok yöneticinin gitmesi tesadüf değil.

Türkiyedeki hızlı değişim onları da etkiledi. Şu an firmalar re-organize olup duruma uyum sağlamaya çalışıyorlar. Hepimiz gibi onlar da önce bir savruldular. Dernekler ve hekimler maalesef bu değişimin çok farkında değiller. Firmalara sadece para kazanan birimler gibi değil aynı zamanda bilime katkı yapan, yönlendiren, katkı yapan partnerler gibi bakmak gerekir. Bugün bu firmalar sayesinde çok sayıda uluslarası çalışmalar geliyor ülkemize. Bizlerin uluslarası camiaya entegre olmamızda kilit rol oynuyorlar. Artık karşımızda olayları analiz eden, pro-aktif rol alabilen, daha profesyonel kadrolar var. Aynen Türk hekimleri gibi Türk ilaç sektörü de uluslarası alanda daha iyi bir yeri hak ediyor. Artık karşımızda kişisel ilişkilerle oluşturulmayan, profesyonel bir kadro var. Ben de bu durumdan çok memnun oluyorum.

Gelecekte ne gibi projeleriniz var?

Elbette çok büyük bir toplantı geliyor. yılı bizim için çok önemli, çünkü 5. kongremizi yapacağız. 5. yılımızı Türk Hematolojisine yakışır bir şekilde, çok iddialı kutlayacağız. Önümüzdeki yılın tüm kongre programı ve konuşmacıları belirlendi, yazışmalarımız sürüyor.

Ocak itibariyle tüm hazırlıklar bitmiş olacak. Bu toplantımızda her zaman olduğu gibi tüm camiamızın desteğini bekliyoruz. Gerek içeriğiyle gerekse de konuşmacılarıyla çok iddialı bir çalışma içerisindeyiz. Dünyanın en önemli konuşmacılarını Türk Hematologlarına getirmek en büyük hedefimiz.

Daha önce de bahsettiğim gibi, önümüzdeki dönem büyük ihtimalle adımıza “Afro” kelimesi de eklenecek. Daha geniş ve global katılım olacağını düşünmekteyiz. En az tane yeni uluslararası konuşmacıyı davet ettik ve onaylarını aldık bile.

Partner ülkelerimize daha çok üyemizi yollayıp aktif rol almalarını sağlamak istiyoruz. Uluslararası yapılanmamızı tamamlayıp sadece toplantılarla ön planda olmak değil, çok merkezli uluslararası bazı çalışmaları ülkemize getirmeye çalışıyoruz. Bazı konularda Türkiye verilerini üretmek üzere çalışmalarımız son aşamaya geldi.

Bölge ülkeleri arasında eğitim, tedavi gibi konularda ortak rehber oluşturmak en büyük projemiz.

Med-index isimli çok önem verdiğimiz, iddialı bir projemiz var. Bu projeyle e-learning konusunda büyük bir atılım yapmayı planlıyoruz. Bizim sadece partner olduğumuz bir alt yapı projesi. Yani derneğimize ait olan değil, sadece hizmet aldığımız bir alt yapı. Ayrıca bir Hematoloji e-book oluşturuyoruz. Bunların duyurularını bir iki hafta içinde yapmayı planlıyoruz.

başında tüm hekimlerimizin cebinde ya da telefonunda taşıyabileceği bir kemoterapi el kitabı ve ülkemizin en geniş ve en güzel hematoloji atlasını sizlerle buluşturmayı umuyoruz.

Elbette daha pek çok plan ve projemiz var, ancak izin verin bir kısmı da şimdilik bizde kalsın. Uygun zaman geldiğinde hem hastalarımız hem de Hematoloji hekimleri ve hemşireleri için yürüttüğümüz birçok projeyi sizlerle ve camiamızla paylaşmaktan mutluluk duyacağız.

Institutional Information: Tıp Fak&#;ltesi, Dahili Tıp Bilimleri, I&#; Hastalıkları

Research Areas: Medicine, Health Sciences, Internal Medicine Sciences, Internal Diseases, Hematology


Names in Publications: Güvenc B, Guvenc B, Güvenç B

Metrics

Publication

Open Access

11
UN Sustainable Development Goals

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir