ömer seyfettin diyet kahramanları / Ferdi Sabit SOYER - Ömer Seyfettin, Diyet

Ömer Seyfettin Diyet Kahramanları

ömer seyfettin diyet kahramanları

Öykünün Özeti

Koca Ali, yaptığı kılıçlarla nam salmış bir demir ustasıdır. Sadece işini yapan, mütevazı bir yaşamı olan, içine kapanık, gizemli bir kişiliğe sahip olan Koca Ali, sadece savaş zamanları ortadan kaybolur, diğer zamanlarını kılıç yapmakla geçirirdi.

Koca Ali, bir gün geç saatlere kadar çalıştıktan sonra yatsı namazı için camiye gitti. Dinlenmek için mesnevi de dinleyen Koca Ali, camiden çıktıktan sonra biraz dolaşmak istedi. Geç vakitte karşısına bekçiler çıktı. Bekçi başı Koca Ali&#;yi tanıdı ve onu, eve gitmesi için uyardı. Eve geldiğinde kapısını aralık gördü, ancak bunu pek önemsemedi, çünkü evinde değerli bir şey yoktu.

Sabah olunca gece bekçileri kapısını çalıp arama yaptılar. Yerde kan lekeleri ve yeni yüzülmüş bir kuzu derisi buldular. O gece hırsızlık olmuş, bir kuzu ve para keseleri çalınmıştı. Bütün deliller Koca Ali&#;yi gösteriyordu.

Koca Ali, her ne kadar itiraz etse de hırsızlık yaptığı hükmüne varılarak kolunun kesilmesine karar verildi. Kolunu kurtarmasının tek bir yolu vardı, o da diyetini ödemek. Onu çok seven sipahiler, o yörenin zenginlerinden Hacı Mehmet adlı kasaptan diyeti ödemesini istediler. O da kendisine ömür boyu hizmet etmesi karşılığında Koca Ali&#;nin diyetini ödedi.

O günden sonra Koca Ali, Hacı Kasap&#;ın hizmetini görmeye başladı. Gayet titiz, huysuz ve hasis bir kişiliğe sahip olan Hacı Kasap ikide bir verdiği diyeti Koca Ali&#;nin yüzüne vuruyordu. Koca Ali, Hacı Kasap&#;ın hakaret, aşağılama ve diyetini başına kakmasına bir hafta dayanabildi. Günlerden cumaydı. Koca Ali, Hacı Kasap&#;ın hakaret ve aşağılamalarına dayanamadı ve sol kolunu satırla keserek Hacı Kasap&#;ın önüne attı.

O günden sonra, onun vaktiyle geldiği yer gibi, gittiği yeri de kimse öğrenemedi.

Öyküdeki Kişiler

Öykünün başkahramanı Koca Ali uzun boylu, iri pençeli, kalın pazılı, geniş omuzlu bir pehlivandır. Dövdüğü kılıç ve namlularla tanınmış bir demir ustasıdır. Yanına çırak almaz, kimseyle çok konuşmaz, dükkânından dışarı çıkmaz, durmadan çalışırdı. Bekârdı. Hısımı, akrabası yoktu. Kentin yabancısıydı. Kılıçtan, demirden, çelikten, ateşten başka söz bilmez, pazarlığa girişmez, müşteri ne verirse alırdı. Yalnız savaş zamanları ocağı söndürür, dükkânını kilitler, ortadan kaybolur, savaştan sonra ortaya çıkardı.

Öyküdeki diğer kişi Hacı Mehmet, kasaptır. Bu adam pek titiz, pek huysuz, oldukça çekilmez biridir. Hiç durmadan söylenir. Cimri olduğu için kendine bir çırak bile tutmamıştır. Yaptığı iyiliği insanın başına ikide bir kakacak kadar görgüsüzdür.

Öyküde adı geçen diğer kişiler; bekçi başı, bekçiler, sipahiler, yargıç, Budak Bey ve hırsızlardır. Bu kişiler hakkında ayrıntılı bilgi verilmemiştir.

Zaman

Öyküde kesin bir zaman dilimi verilmemesine rağmen olayların Osmanlı döneminde geçtiği anlaşılmaktadır. Öyküde ana olay bir hafta içersinde geçmektedir. Buna rağmen geriye dönüşler yapılarak farklı zaman kesitlerinden bahsedilir.

Mekân

Öykü Anadolu&#;da bir kentte geçer. Koca Ali&#;nin dükkânı, mescit, tahta köprü olayların geçtiği mekânlardır. Ayrıca öyküde İstanbul, Erzurum ve Konya illerinin adı geçer.

Dil ve Anlatım

Öykü herkesin anlayabileceği açık, yalın ve sade bir Türkçeyle yazılmıştır.

Öyküde betimleme ve benzetmelerden yararlanılmıştır. Özelikle başkahramanın portresine geniş yer verilmiştir.

Öykü, olayların öncesi ve sonrasını, kişilerin aklından geçenleri bilen, duygu ve düşüncelerini anlayan bir anlatıcı tarafından &#;ilahi bakış&#; açısıyla anlatılmıştır.

Öykünün Türü

Diyet adlı öykü olay öyküsüdür. Öyküde serim, düğüm, çözüm bölümleri bulunmaktadır. Bu tür öykülere &#;Maupassant tarzı&#; öykü de denmektedir.

Koca Ali&#;nin kim olduğu anlatıldıktan sonra iftira atılması, yargılanıp suçlu bulunması, zengin bir kişinin diyet ödemesi, yapılan aşağılama ve hakaretlere dayanamayan Koca Ali&#;nin kolunu keserek Hacı Kasap&#;ın önüne atması ve ortadan kaybolması sırasıyla (kronolojik olarak) anlatılmıştır.

Konusu ve Ana fikri

Öyküde &#;onurlu yaşamanın değeri&#; işlenmiştir. Bu ana konu etrafında şeriat kanunlarının eleştirisi yapılmış, iftira sonucu bir insanın kolunun kesilmesine karar verilmesinin yanlışlığı dile getirilmiştir. Bunun yanında yapılan iyiliğin başa kakılmaması ve bu yüzden insanların hor görülüp aşağılamaması gerektiği vurgulanmıştır.

Genel Yargı

Diyet adlı öykü Milli edebiyat dönemini yansıtan öykülerden biridir. Dönemin yaşam biçimini, yargı sistemini ve değer yargılarını yansıtması bakımından büyük önem taşımaktadır. Diyet, Türk edebiyatının bir solukta okunacak ve üzerinde uzun süre düşünülecek öykülerinden biridir.

Ömer Seyfettin

Hayatı

Ömer Seyfettin, 11 Mart &#;te Balıkesir&#;in Gönen ilçesinde dünyaya geldi. Yüzbaşı Ömer Şevki Bey ve Fatma Hanım&#;ın dört çocuğundan biridir. Öğrenimine Gönen&#;de bir mahalle mektebinde başladı. Babasının tayini nedeniyle öğrenimini İnebolu, Ayancık ve İstanbul&#;da sürdürdü.

İstanbul&#;da öğrenimine önce Mekteb-i Osmaniye, daha sonra Askeri Baytar Rüştiyesi&#;nde devam etti. Bu okulu yılında tamamlayarak Kuleli Askeri İdadisi&#;ne yazıldı. Ardından Edirne Askeri İdadisi&#;ne nakil olarak, öğrenimini sürdürdü. Bu dönemde edebiyatla tanıştı ve ilk şiirlerini yazdı.

yılında idadiyi bitirerek İstanbul&#;a döndü ve Mekteb-i Harbiye-i Şahane&#;ye başladı. İstanbul&#;da &#;Mecmua-i Edebiye&#; dergisinde şiirleri yayınlandı. &#;te Makedonya&#;da çıkan karışıklık üzerine sınıf-ı müstacele denilen bir hakla okulundan sınavsız mezun oldu.

Mezuniyetinin ardından piyade asteğmen olarak merkezi Selanik&#;te bulunan Üçüncü Ordu&#;nun Kuşadası Redif Taburu&#;na tayin edildi. yılında İzmir Jandarma Okulu&#;na öğretmen olarak atandı. Bu dönemde bazı önemli kişilerle tanışma fırsatı buldu. yılında Selanik Üçüncü Ordu&#;da görevlendirildi. Çeşitli köy ve kasabalarda görev yaptı. Bu dönemde Balkan çetelerinin Türk düşmanlığını dile getirdiği &#;Bomba&#;, &#;Beyaz Lale&#;, &#;Tuhaf Bir Zulüm&#; öykülerini yazdı. Öykülerini İstanbul ve Selanik&#;te çıkan çeşitli dergilerde takma isimlerle yayınladı. Dil konusunda yazdığı bir mektup &#;Yeni Lisan&#; hareketinin başlamasına neden oldu.

yılında Ziya Gökalp&#;ın da tavsiyesiyle tazminatını ödeyip askerlik görevinden ayrıldı. Hayatını yazar ve öğretmen olarak sürdürmek için Selanik&#;e yerleşti. 11 Nisan &#;de Ömer Seyfettin&#;in &#;Yeni Lisan&#; isimli ilk başyazısı &#;Genç Kalemler&#; dergisinde imzasız olarak yayınlandı. Genç Kalemler yazı heyetini oluşturanlar Balkan Savaşı&#;nın başlaması üzerine dağılmak zorunda kaldı.

Savaş nedeniyle yeniden orduya çağrılan Ömer Seyfettin, Yanya kuşatması sırasında esir düştü. Atina yakınlarındaki Nafliyon kasabasında on aylık esareti sırasında sürekli okudu ve bazı hikâyelerini burada yazdı.

Ömer Seyfettin, yılında esareti bitince İstanbul&#;a döndü.  23 Ocak tarihinde Enver Paşa&#;nın organize ettiği Bab-ı Ali Baskını&#;na katıldı. Baskından sonra askerlikten ayrılarak yazarlık ve öğretmenlik yapmaya devam etti. &#;Türk Sözü&#; dergisinin başyazarlığına getirilen Ömer Seyfettin burada &#;Türkçülük&#; düşüncesinin savunuculuğunu yapan yazılar yazdı.

yılında Kabataş Sultanisi&#;nde öğretmenliğe başladı. yılında İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Besim Ethem Bey&#;in kızı Calibe Hanım&#;la evlendi. Bu evliliklerinden bir kız çocukları oldu.

yılında eşinden boşandı. Anadolu&#;da uzun gezilere çıkarak çeşitli eserler yazdı. Ömer Seyfettin&#;in rahatsızlığı artınca hastaneye kaldırıldı. Ünlü yazar, 6 Mart &#;de Haydarpaşa Hastanesi&#;nde hayatını kaybetti.

Edebi Kişiliği

Türkçülük akımının en önemli savunucularından olan Ömer Seyfettin, &#;Yeni Lisan&#; görüşünün de sahibi ve aynı adı taşıyan makalenin yazarıdır.

Hem sanatsal hem de öğretici metin türünde eserler veren sanatçı, eserlerinde herkesin anlayabileceği sade bir dil kullandı. Yazar, Batı kültürüyle yakından ilgilendi ancak kendisinden önceki sanatçılar gibi kendi öz benliğini bırakarak tamamen Batı&#;ya yönelmedi.

Hikâyelerini, &#;Maupassant tarzı&#; da denilen &#;olay hikâyesi&#; biçiminde yazdı. Eserlerinde çocukluk anılarından ve askerlik yıllarından yola çıkan yazar, hikâyelerini &#;Genç Kalemler&#; ve &#;Türk Yurdu&#; dergilerinde yayınladı. Eserlerinde Türk insanının duygu ve düşüncelerini işleyen sanatçı, hikâyelerini halk geleneklerine ve tarihsel olaylara dayandırdı.

Ömer Seyfettin, hikâye türü dışında roman türüyle de ilgilendi, eserlerinde Batı kültürünü yanlış anlayan ve her döneme ayak uyduran, aydın geçinen insanları eleştirdi. Hayata gözlerini yumduğu yılına kadar pek çok eser yazdı. Hikâye ve makaleleri &#;Yeni Mecmua&#;, &#;Şair&#;, &#;Donanma&#;, &#;Büyük Mecmua&#;, &#;Yeni Dünya&#;, &#;Diken&#; gibi dergilerle &#;Vakit&#;, &#;Zaman&#; ve &#;İfham&#; gazetelerinde yayınlandı. Kısa bir süre &#;Türk Sözü&#; dergisinin başyazarlığını yaptı.

En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve kişiliğini anlatan, en iyi hikâyelerini içeren &#;Ömer Seyfettin ve Hayatı&#; adlı bir kitap yazdı, kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri kitap serisi halinde yayınlandı.

Eserleri

Öykü

Harem ()

Yüksek Ökçeler ()

Gizli Mabet ()

Beyaz Lale ()

Asilzadeler ()

İlk Düşen Ak ()

Mahcupluk İmtihanı ()

Dalga ()

Nokta ()

Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür ()

Roman

Ashab-ı Kehfimiz ()

Efruz Bey ()

Yalnız Efe ()

Şiir

Ömer Seyfettin&#;in Şiirleri (, derleme)

İnceleme

Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset ()

Yarınki Turan Devleti ()

Türklük Mefkûresi ()

Türklük Ülküsü (, ilk üç kitap bir ararda)

Diyalog Gazetesi - Kıbrıs&#;ta Haberin Merkezi

Bu topraklarda yaşama tutunmaya çalışan her insana yaşadığımız ortam ciddi bir ürküntü veriyor.
Bir yanda ciddi bir ekonomik kriz. Öte taraftan sağlık endişesi. Borçlu, kiracı, esnaf, iş insanı ve emekçiler, ne olacak halim derdinde. Üstelik bir de Kıbrıs sorunun çözüm devinimi için gündemde olan Cenevre Zirvesi var. Üstelik bu hal içinde, Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e ve Ege Denizi’ne kadar olan coğrafyada; ABD, Rusya, AB, İngiltere, Fransa, Almanya gibi büyük güçlerle; Türkiye, Yunanistan, İran, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin güç savaşının tam ortasındayız. 
Böyle bir ortamda Anayasa Mahkememizin aldığı bir kararı, anlamından kopartarak, olmayanı olmuş gibi ifade ederek Türkiye yetkili makamlarının peş peşe yaptıkları ve bu toplumun kurumsal varlığını hiçleştiren açıklamalarını işittik.
 Bu açıklamaları gördüğüm, işittiğim zaman aklıma Ömer Seyfettin’in, Diyet Hikâyesi geldi. Küçük yaşta okuduğum o hikâye; iyilik yapanın, yaptığı o iyiliği sürekli olarak o insanın yüzüne vurarak, onu istismar etmesi ile en nihayetinde, onun canına tak deyip, beklenmeyeni yapmasını anlatırdı…  Hikâyenin kahramanı, Koca Ali iftiraya uğraması nedeni ile mahkemece sol kolunun kesilmesi kararı ile karşı karşıya kaldı. Usta bir demirci olan Koca Ali bu kararla çok sevdiği işinden de olacak. Onu sevenlerin girişimi ile Hacı Kasap isimli bir pinti, o kolun diyetini ödeyerek kolun kesilmesini engelledi. Ama bu kez, Koca Ali’yi yanına bir nevi yanaşma olarak aldı. Bu adam, ona sürekli olarak bunu hatırlatıp, aşağılamaya başladı. Devamlı bu aşağılamaların hedefi olan Koca Ali, artık çekilmez olan bu tavırlar üzerine, bir gün palayı kaptığı gibi, diyeti ödenmiş sol kolunu bileğinden kesip, kolunun diyetini ödeyen o haris insanın önüne, “al diyetini” deyip attı. Arkasından ise kesik kolu, ama onurunu dimdik ayakta tutarak aldı başını gitti.
Aylardır, yıllardır kendileri için çok az, ama bu topraklarda yaşayan insanlar için bu zor zamanda önemli olan mali desteği, doğru dürüst Kuzey Kıbrıs’a aktarmayıp, bizi emeğimiz ve alın terimiz, yokmuş gibi,  kendi irademiz ve onurumuzla imtihana çekmenin dayanılmaz eziyeti ile sınamanın eziyeti altında iken. Şimdi de Anayasa Mahkememizin aldığı kararı okumadan, olmamış olanı olmuş gibi takdim edip, tüm dünyanın gözleri önünde kendi özgür ve demokratik irademizi ve kurumsal varlığımızı hiçleştirerek yapılan açıklamalar arka arkaya geldi. 
Ne isteniyor? Kuzeyimizdekiler, Diyet Hikayesindeki Koca Ali gibi, bir tarafımızı kesip atarak, alıp başımızı gitmemizi mi? Güneyden ise; Referandumunda Hayır diyerek ve Crans Montana’da çıkmaz yaratıp, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlik içeren Federal Kıbrıs’ı direkten döndürenler de  “vah zavallı Kıbrıslı Türk Yurttaşlarımız” diye acıyarak bize bakıyor. Onlar ne istiyor? Boynumuzu eğerek gelmemizi mi bekliyorlar? 
Gerçekten zor bir dönemdeyiz. Bu zorluğun altında ezilmek değil, bunu aşmak gerekir. Bunun için hangi görüşte olursak olalım önce, yargı organımızın bağımsızlığına sahip çıkmamız. Anayasa Mahkemesinin özgünlüğünü ve bağımsızlığını göz bebeğimiz gibi gözetmemiz gerekir. 
Var olmak içinde, kendi emeğimiz, yeteneğimiz ve bilgimize önem vermemiz gerekiyor. Ayrıca, ne isterse olsun,  Kuzeyimizde ve Güneyimizde yaşayanlara öfke ile bakmayıp; onlarla, siyasi eşitlik içinde saygı ve sevgi ile barış içinde var olma koşullarını, onurumuzu yere koymadan, dokumaya devam etmeliyiz. Barış, demokrasi, demokratik hukuk devleti ilkeleri bunun temelidir. Bunu dokuduğumuz sürece, bu topraklarda yaşayanlar olarak, Kuzeyimiz ve Güneyimizle onur ile yaşamı paylaşma köprüleri kurarız.

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir